normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2561.
"zaman geçer, anılar silinir, duygular değişir, insanlar ayrılır ama kalpler asla unutmaz."
kalpler asla unutmaz. hep saklı kalır solunda bir acı. hatırlatır sana her şeyi yaşanmışlıkların en ufak zerresini, unutmak istersin unutamazsın. bitsin artık dersin bittiğini de göremezsin. kör olursun bir nevi göremezsin ya da görmek istemezsin. kafana vura vura anlatırlar. yüreğin yana yana susarsın. unutursun eski duygularını. yeni duyduğun hislerle. sonra bir ânın çıkar karşına "ben dersin, nasıl unuttum bana yaşattıklarını. oysa yemin etmiştim bunları bana tekrardan yaşatmalarına izin vermeyeceğime dair." bu hayatta yaptıkların kadar yaşatırlardı sana acıları. yüreğin sızlardı. kalbin eline verilirdi. ama sen asla bildiğin yoldan ezberlediğin yoldan şaşmazdın. susmaktı ezberim. içim yana yana belli etmemekti. yüreğin delik deşik sen o delikleri kendin kapatırsın. dıştan nasıl gözüktüğümü bilemem.
umursamaz mı ?
uslanmaz mı ?
yoksa acımasız mı ?
...
“insanın kalbinden daha büyük çöl, insanın kalbinden daha derin göl var mı ki? yangın da burada, yağmur da….”
ikilemler yüreğime kor lavlar halinde yağıyordu bazen. bazense o kadar yağmurluydu ki yüreğim gözlerime yansırdı selleri... bazen bazı şeyler olur. çok şey olur. anlatmak istemezsin kimseye. aslında kendine dahi anlatmamış, anlatamamışsındır. öyle bir yerdeyim ki hiçbir sokağın adı yok. ne tarafa baksam farklı farklı yerlere çıkan bazen de bir çıkmaza sürükleyen kapılar. içlerine girmek istiyorum yapamıyorum. bakmakla kalıyorum. sonra bakıyorum ne gidebiliyorum geldiğim yere doğru ne kalıyorum bir yerde. duruyorum oturuyorum o adsız sokakların ortasında açık kapılardan ışıklar sızıyor. ben karanlık sokak ortasında oturup izliyorum. yalnız başıma... sonra yağmur yağıyor yüreğime ama kapı ardındakiler bunu göremiyor. içlerinde bulundukları aydınlıktan çıkmak istemiyorlar. kim ister ki aydınlıktan karanlığa geçmeyi. kim aslında yüreğindeki ışığı gerçekten söndürüp, ordaki beni görmeye çalıştı. hiç kimse...
şimdi kimsenin bana ne vicdansız ne de kötü demeye hakkı var. kimse kırılmasın diye kırk yerimden kırılan inceliğim kötü olarak adlandırılamaz. ellerim titriyor, yüreğim yanıyor, evdekiler beni görüyor siliyorum gözyaşlarımı gülüyorum. yüreğim yanıyor, içimde yangınlar var, gülüyorum. sonra susuyorum ağzımı açamıyorum. elim gidiyor telefona ama kimseyi arayamıyorum. arayacağım kimsem yok. ben kendi kendimi teselli ediyorum. ben kendi kendimleyim. ben hep benimdim. yüreğim hep bendeydi. yüreğimi emanet edebileceğim kimse yok. anlaşılmamış olsam dahi anlamaya çok çalıştım etrafımı. vardım ama başkaları için. düşünüyordum ama hep başkaları için. ben asla kendim için düşünmedim, düşünemedim. bir başka ezberim de buydu. beni anlamıyorlardı yazmam gerekiyordu yazıyordum. ben varım ya diyorlar sözde. siz ne zaman vardınız? başınız hep dikti. hiç başınızı önünüze eğip ellerini dizlerinde kavuşturan beni gördünüz mü?
hayır! odağınız kendinizdiniz. hep. her daim...
soğuyorum artık yüreğim buz kesildi. hiçbir şey olmamış gibi davranıyorum oluruna bırakıyorum. anlamayacaklarını biliyorum. anlaşılmaya muhtacım ama bunun olmayacağını bildiğim için beklemiyorum. ben artık kimseden hiçbir şey beklemiyorum ! beklemeyeli çok oldu aslında ama bunu da anlamadılar. düşündükleri kendileriydi her zaman söze gelince. "anlıyorum"lar başlıyor. gülüyorum şuan "siz neyi anladınız ? ya da bu yalanı kendinize ne kadar dillendirdiniz." sizin de ezberiniz bu anladığınızı iddia ediyorsunuz. ama sadece iddia ediyorsunuz bu kadar...
hissettiklerimi tam olarak anlatamam ama şöyle diyebilirim. kalbiniz camdan, o cam kırılıyor. bin parça oluyor. kırıkları içinize batıyor. içiniz kanıyor. kanlar içinize doğru akıyor. bu dışınıza dahi yansımıyor. yansıtmak istemiyorsunuz. yansıtmıyorsunuz. içinizde olup bitenleri kimse görmüyor. kimse içinizi okuyamıyor. sonra kapatıyorum gözlerimi sus diyorum yüreğime sus da görmesinler.
dışıma tutamadığım birkaç damla gözyaşı dökülüyor. tuttuklarım içime doğru dökülüyor. bu yüzdendir suskunluğum. içimi dinliyorum. içimdeki yangınlara sellerin akmasını bekliyorum. dinliyorum...
hep ağzımdan çıkmayan ithamlarla suçlandım. ben sizin gördüğünüz, görmek istediğiniz kişi değilim. ben gördüğünüz ama görmezden geldiğinizim.
o üzülmesin bu kırılmasın diye diye bi hâl oldum. hiçbir zaman kendim için bir karar da almadım aslında. yapamadım bunu alıştım da sanırım yönlendirmelere. çünkü karar bana kalsaydı dahi onların vereceği kararı düşünerek hareket ederdim yine. içimde onların sesleri yankılanıyor. o seslere uyuyorum. bu hep böyleydi.
şu an içimde çok ses yankılanıyor bu sesleri müziğin sesi dindiremiyor. kalbim kapana kısılmış. o sesleri dinliyor. büzülüyor, küçülüyor. tam ayağa kalkacağı sırada o seslerin sahipleri alıyorlar ellerine kırdıkları kırıklarımı çizik atıyorlar durmadan. yaralar açıyorlar içimde. sesimi dahi çıkartamıyorum. sahi neydi o söz "en sevdiklerimizin açtığı yaraları başkası dikemez ki..."
en sevdiklerimizin açtığı yaraları ne en sevdiklerimiz ne de başkası diker. o yaraları biz dikeriz. mecburuz buna. ya da mecburum. ah ne çok fırtınalar kopmuş yüreğimde kimseye göstermediğim. ah ah. . .
. . .
kalpler asla unutmaz. hep saklı kalır solunda bir acı. hatırlatır sana her şeyi yaşanmışlıkların en ufak zerresini, unutmak istersin unutamazsın. bitsin artık dersin bittiğini de göremezsin. kör olursun bir nevi göremezsin ya da görmek istemezsin. kafana vura vura anlatırlar. yüreğin yana yana susarsın. unutursun eski duygularını. yeni duyduğun hislerle. sonra bir ânın çıkar karşına "ben dersin, nasıl unuttum bana yaşattıklarını. oysa yemin etmiştim bunları bana tekrardan yaşatmalarına izin vermeyeceğime dair." bu hayatta yaptıkların kadar yaşatırlardı sana acıları. yüreğin sızlardı. kalbin eline verilirdi. ama sen asla bildiğin yoldan ezberlediğin yoldan şaşmazdın. susmaktı ezberim. içim yana yana belli etmemekti. yüreğin delik deşik sen o delikleri kendin kapatırsın. dıştan nasıl gözüktüğümü bilemem.
umursamaz mı ?
uslanmaz mı ?
yoksa acımasız mı ?
...
“insanın kalbinden daha büyük çöl, insanın kalbinden daha derin göl var mı ki? yangın da burada, yağmur da….”
ikilemler yüreğime kor lavlar halinde yağıyordu bazen. bazense o kadar yağmurluydu ki yüreğim gözlerime yansırdı selleri... bazen bazı şeyler olur. çok şey olur. anlatmak istemezsin kimseye. aslında kendine dahi anlatmamış, anlatamamışsındır. öyle bir yerdeyim ki hiçbir sokağın adı yok. ne tarafa baksam farklı farklı yerlere çıkan bazen de bir çıkmaza sürükleyen kapılar. içlerine girmek istiyorum yapamıyorum. bakmakla kalıyorum. sonra bakıyorum ne gidebiliyorum geldiğim yere doğru ne kalıyorum bir yerde. duruyorum oturuyorum o adsız sokakların ortasında açık kapılardan ışıklar sızıyor. ben karanlık sokak ortasında oturup izliyorum. yalnız başıma... sonra yağmur yağıyor yüreğime ama kapı ardındakiler bunu göremiyor. içlerinde bulundukları aydınlıktan çıkmak istemiyorlar. kim ister ki aydınlıktan karanlığa geçmeyi. kim aslında yüreğindeki ışığı gerçekten söndürüp, ordaki beni görmeye çalıştı. hiç kimse...
şimdi kimsenin bana ne vicdansız ne de kötü demeye hakkı var. kimse kırılmasın diye kırk yerimden kırılan inceliğim kötü olarak adlandırılamaz. ellerim titriyor, yüreğim yanıyor, evdekiler beni görüyor siliyorum gözyaşlarımı gülüyorum. yüreğim yanıyor, içimde yangınlar var, gülüyorum. sonra susuyorum ağzımı açamıyorum. elim gidiyor telefona ama kimseyi arayamıyorum. arayacağım kimsem yok. ben kendi kendimi teselli ediyorum. ben kendi kendimleyim. ben hep benimdim. yüreğim hep bendeydi. yüreğimi emanet edebileceğim kimse yok. anlaşılmamış olsam dahi anlamaya çok çalıştım etrafımı. vardım ama başkaları için. düşünüyordum ama hep başkaları için. ben asla kendim için düşünmedim, düşünemedim. bir başka ezberim de buydu. beni anlamıyorlardı yazmam gerekiyordu yazıyordum. ben varım ya diyorlar sözde. siz ne zaman vardınız? başınız hep dikti. hiç başınızı önünüze eğip ellerini dizlerinde kavuşturan beni gördünüz mü?
hayır! odağınız kendinizdiniz. hep. her daim...
soğuyorum artık yüreğim buz kesildi. hiçbir şey olmamış gibi davranıyorum oluruna bırakıyorum. anlamayacaklarını biliyorum. anlaşılmaya muhtacım ama bunun olmayacağını bildiğim için beklemiyorum. ben artık kimseden hiçbir şey beklemiyorum ! beklemeyeli çok oldu aslında ama bunu da anlamadılar. düşündükleri kendileriydi her zaman söze gelince. "anlıyorum"lar başlıyor. gülüyorum şuan "siz neyi anladınız ? ya da bu yalanı kendinize ne kadar dillendirdiniz." sizin de ezberiniz bu anladığınızı iddia ediyorsunuz. ama sadece iddia ediyorsunuz bu kadar...
hissettiklerimi tam olarak anlatamam ama şöyle diyebilirim. kalbiniz camdan, o cam kırılıyor. bin parça oluyor. kırıkları içinize batıyor. içiniz kanıyor. kanlar içinize doğru akıyor. bu dışınıza dahi yansımıyor. yansıtmak istemiyorsunuz. yansıtmıyorsunuz. içinizde olup bitenleri kimse görmüyor. kimse içinizi okuyamıyor. sonra kapatıyorum gözlerimi sus diyorum yüreğime sus da görmesinler.
dışıma tutamadığım birkaç damla gözyaşı dökülüyor. tuttuklarım içime doğru dökülüyor. bu yüzdendir suskunluğum. içimi dinliyorum. içimdeki yangınlara sellerin akmasını bekliyorum. dinliyorum...
hep ağzımdan çıkmayan ithamlarla suçlandım. ben sizin gördüğünüz, görmek istediğiniz kişi değilim. ben gördüğünüz ama görmezden geldiğinizim.
o üzülmesin bu kırılmasın diye diye bi hâl oldum. hiçbir zaman kendim için bir karar da almadım aslında. yapamadım bunu alıştım da sanırım yönlendirmelere. çünkü karar bana kalsaydı dahi onların vereceği kararı düşünerek hareket ederdim yine. içimde onların sesleri yankılanıyor. o seslere uyuyorum. bu hep böyleydi.
şu an içimde çok ses yankılanıyor bu sesleri müziğin sesi dindiremiyor. kalbim kapana kısılmış. o sesleri dinliyor. büzülüyor, küçülüyor. tam ayağa kalkacağı sırada o seslerin sahipleri alıyorlar ellerine kırdıkları kırıklarımı çizik atıyorlar durmadan. yaralar açıyorlar içimde. sesimi dahi çıkartamıyorum. sahi neydi o söz "en sevdiklerimizin açtığı yaraları başkası dikemez ki..."
en sevdiklerimizin açtığı yaraları ne en sevdiklerimiz ne de başkası diker. o yaraları biz dikeriz. mecburuz buna. ya da mecburum. ah ne çok fırtınalar kopmuş yüreğimde kimseye göstermediğim. ah ah. . .
. . .
devamını gör...
2562.
evet internet kablosunu sonunda yaptırabildim
yarın da turknet'e geçiyorum.
böyle bazı yapmam gerekenleri yapabildiğim zaman diyorum ki ah ne güzel yetişkin gibi davranabiliyorsun demek.
yavaş yavaş bazı eşyalarımı aileme verdim bazılarını eskiciye hurdacıya veriyorum
satmaya çalıştığım mobilyalar vs var.
hepsini hallettikten sonra evi temizleteceğim diyordum ama evin gerçekten artık temizlenmesi şart oldu
onu da yapıp rahatlayacağım bir hale gireceğim.
artık salonda yatmak yerine yatak odasına geçiş yapacağım günleri bekliyorum.
hep kısa süreli bakıyordum bir şekilde evden ayrılacaktım. baktım olmuyor ne kadar sürerse sürsün ne gerekiyorsa yapacağım artık kesin bir şeyler olur ve yapamam diye söyleyemediğim birtakım durumlardan da geçebilirsem sanırsam işime gücüme bakabilirim. aklımın kalmayacağı bir şekilde hayatıma devam etmek istiyorum zira.
çok bekledim. daha fazla kenarda durup izlemeyeceğim!
yarın da turknet'e geçiyorum.
böyle bazı yapmam gerekenleri yapabildiğim zaman diyorum ki ah ne güzel yetişkin gibi davranabiliyorsun demek.
yavaş yavaş bazı eşyalarımı aileme verdim bazılarını eskiciye hurdacıya veriyorum
satmaya çalıştığım mobilyalar vs var.
hepsini hallettikten sonra evi temizleteceğim diyordum ama evin gerçekten artık temizlenmesi şart oldu
onu da yapıp rahatlayacağım bir hale gireceğim.
artık salonda yatmak yerine yatak odasına geçiş yapacağım günleri bekliyorum.
hep kısa süreli bakıyordum bir şekilde evden ayrılacaktım. baktım olmuyor ne kadar sürerse sürsün ne gerekiyorsa yapacağım artık kesin bir şeyler olur ve yapamam diye söyleyemediğim birtakım durumlardan da geçebilirsem sanırsam işime gücüme bakabilirim. aklımın kalmayacağı bir şekilde hayatıma devam etmek istiyorum zira.
çok bekledim. daha fazla kenarda durup izlemeyeceğim!
devamını gör...
2563.
insanlardan tiksiniyorum
devamını gör...
2564.
çok garip bazı şeylerin değişmemesi.
mesela yazdığım satırları en iyi benim hissetmem. siz istediğiniz kadar anlayın. ne kastettiğimi tam olarak anlayabilir misiniz?
gerçi şurada sosyal meselelere bakışını çok sevdiğim dolayısıyla kendisini de sevdiğim harun tekin berna moran'ın bir kitabından bahsediyor. kitap eleştiri üzerine ve kitapta bir şiirin bir eleştirmen tarafından aslında şairden daha iyi anlaşıldığı ve/veya daha iyi anlatıldığından falan bahsediyor.*
duyunca garipsemiştim. yani şiiri yaratandan daha iyi nasıl anlayabilir başka biri? eğer öyleyse bu nasıl bir yaratmadır?
hayır düşünsene bir şiir yazıyorsun ve elin adamı çıkıyor senin şiirini senden daha iyi anlıyor ve anlatıyor.
gerçekten garip ve ürkütücü.
ee ne oldu şimdi bizim şair şiiri doğru dürüst içinde duyamadan mı yazdı?
neyse kitabı okumadan bu kadar laf etmek doğru değil.
yeri gelmişken belirtelim harun tekin'in kitap önerilerine de bakabilirsiniz.
ne yaptığının farkında olan mütevazı ve gerçekçi insanlara bayılıyorum. adamın içinde belki kıyametler kopuyor ama çizgisini gram aşmıyor.
evet egoist insanları da bir o kadar sevmem. nerede duracağını bilmeyen kendisini her konunun uzmanı addeden insanlar. bilgi kirliliğine yol açıyor böyleleri.
o yüzden farklı bir harun tekin var orada.
evet bazı şeyler değişmiyor ama bunu fark ettiğinizde belki siz değişiyorsunuz. olaylara bakışınız mesela.
mesela insanlar bir şeylere inanmaya tapmaya devam ediyor ne kadar saçma da olsa. siz mesela inanmıyor musunuz o şeylere? diyorsunuz ki içinizden, belki siz de inanıyordunuz bir zamanlar, haddi len ordan! hani ne oldu o büyük anlamlar tumturaklı laflar? puf oldu gittiiii.
o değil de ne kadar yavaş öğreniyoruz?
hem de kısacık bir çizgimiz varken. kazma olmaya da nasıl özeniyoruz?
elbet sizde de vardır bir kazmalık, hepiniz her zaman baltanın ucuna sap olmuyorsunuz ya?
yani bu yazının tek kazması ben olmayayım değil mi?
mesela yazdığım satırları en iyi benim hissetmem. siz istediğiniz kadar anlayın. ne kastettiğimi tam olarak anlayabilir misiniz?
gerçi şurada sosyal meselelere bakışını çok sevdiğim dolayısıyla kendisini de sevdiğim harun tekin berna moran'ın bir kitabından bahsediyor. kitap eleştiri üzerine ve kitapta bir şiirin bir eleştirmen tarafından aslında şairden daha iyi anlaşıldığı ve/veya daha iyi anlatıldığından falan bahsediyor.*
duyunca garipsemiştim. yani şiiri yaratandan daha iyi nasıl anlayabilir başka biri? eğer öyleyse bu nasıl bir yaratmadır?
hayır düşünsene bir şiir yazıyorsun ve elin adamı çıkıyor senin şiirini senden daha iyi anlıyor ve anlatıyor.
gerçekten garip ve ürkütücü.
ee ne oldu şimdi bizim şair şiiri doğru dürüst içinde duyamadan mı yazdı?
neyse kitabı okumadan bu kadar laf etmek doğru değil.
yeri gelmişken belirtelim harun tekin'in kitap önerilerine de bakabilirsiniz.
ne yaptığının farkında olan mütevazı ve gerçekçi insanlara bayılıyorum. adamın içinde belki kıyametler kopuyor ama çizgisini gram aşmıyor.
evet egoist insanları da bir o kadar sevmem. nerede duracağını bilmeyen kendisini her konunun uzmanı addeden insanlar. bilgi kirliliğine yol açıyor böyleleri.
o yüzden farklı bir harun tekin var orada.
evet bazı şeyler değişmiyor ama bunu fark ettiğinizde belki siz değişiyorsunuz. olaylara bakışınız mesela.
mesela insanlar bir şeylere inanmaya tapmaya devam ediyor ne kadar saçma da olsa. siz mesela inanmıyor musunuz o şeylere? diyorsunuz ki içinizden, belki siz de inanıyordunuz bir zamanlar, haddi len ordan! hani ne oldu o büyük anlamlar tumturaklı laflar? puf oldu gittiiii.
o değil de ne kadar yavaş öğreniyoruz?
hem de kısacık bir çizgimiz varken. kazma olmaya da nasıl özeniyoruz?
elbet sizde de vardır bir kazmalık, hepiniz her zaman baltanın ucuna sap olmuyorsunuz ya?
yani bu yazının tek kazması ben olmayayım değil mi?
devamını gör...
2565.
hangi şarkının içine sakladım, bilmiyorum. hangi şarkının ardına sakladın, bilmiyorum. ne zamandır hangi şarkıdayım, bilmiyorum...
üff bu da değil sanki
belki sesi açmalıyım, belki bavulu...
üff bu da değil sanki
belki sesi açmalıyım, belki bavulu...
devamını gör...
2566.
sabahın köründe uyandıran biyolojik saatimi ve alka seltzer almayan kafamı ve sıcağı ve nemi ve yakınlarda zıgara alacak yer olmayışını ve dışarı çıkmak zorunda olmamı en kısa zamanda hakkın rahmetine kavuşturmak istiyorum. bu kadar ve'yi de sırf bilge karasu sinirlensin diye yazdım öte tarafta burayı okurken..
devamını gör...
2567.
sana hem o kadar çok şeyi anlatmak istiyorum ki, belki saatler sürer tamamlamam yine de eksik kalır, hem de kafa atmak istiyorum, saygılar.
devamını gör...
2568.
aklımda başka bir karalama vardı ama onu sonra yazayım.
ben senin yerinde olsam kalbine birini almadan ne yapar ne eder yanına gelirdim, kendimi affettirirdim.
alırdım karşıma seni anlat derdim, ağla derdim, ben ne eşeklik etmişim söyle iki gözüm, kalbim derdim. ellerimle gözyaşlarını silerdim, ben ne yapayım nasıl yapayım bilemedim şaşırdım derdim.
seni kaybetmekten korktum, aptallık ettim, gel yanıma elimden tut, bırakma beni, şu hayata inat gel, gülüşümden öp, sen seviyorsun ya gülüşümü, derdim.
seviyorum da doğrudur.
ben anlamadım seni üzdüm affet beni, seni çok seviyorum derdim.
düzeltelim hatalarımızı, biz en uzakta olsak da kalbin gurbetliğini yapmayalım derdim.
sonra ben anlatırdım biraz da.
bak sen de şurda şurda kırdın beni, sen de kırıldın biliyorum ama inan senden yanır kalım yok ben de paramparçayım derdim.
nerde kötü hissettirip kalbini kırdıysam her zerresini öperdim, onarırdım, inan bana, ne olursa olsun senleyim, evet iflah olmaz bir adamım ama sensiz olmuyor bu hayat derdim. düzeltelim üzüldüğümüz her noktayı, inan bana benleyken kuşlar kadar özgür, sıcacık bir yuva huzuru olacak söz lan kalbimdeki sana en büyük söz derdim.
ben ne yapardım, ben de kıyamazdım sana.
benim gönlümde kimse yok, seni sevdiğimin izleri var derdim,susardım.
iyi ki geldin derdim.
emin misin derdim.
o güzel gözlerine gözlerim yaşlı bakardım, sen onu görünce sen de ağlardın belki.
sarılırdık kocaman, tüm dünyadaki her şeyi bırakıp, unutup sarılırdım sana.
ruhumla, kalbimle...
belki o zaman bi ihtimal olabilirdi ama sen bunları yapacak kadar ne inanıyorsun bana ne de kendine.
izler kalır, unutulunca da yaralar sarılır.
pes etmemeliydin, bizi bu hale neler getirdi apaçık biliyorsun.
sen bilmesen de seni bekleyeceğim ama kalbim ölünceye dek.
bilmiş ol can çekişiyor.
olmasa da olmaz boş ver.
git mutlu ol, hep öyle dedim zaten.
başka kollarda başkalarının gülüşüne karışacaksın demek, git karış.
ben istemiyorum dedim de başkasına mı gideyim dedim, bekliyorum, duruyorum.
sen farklı tür gel diye.
sen bunları bilmeyeceksin. bilme.
bilirsen hak edersin zaten.
adımlarım tükendi olmazsa da olmasın.
seni benden çok sevenlere nasip ol.
ben senin yerinde olsam kalbine birini almadan ne yapar ne eder yanına gelirdim, kendimi affettirirdim.
alırdım karşıma seni anlat derdim, ağla derdim, ben ne eşeklik etmişim söyle iki gözüm, kalbim derdim. ellerimle gözyaşlarını silerdim, ben ne yapayım nasıl yapayım bilemedim şaşırdım derdim.
seni kaybetmekten korktum, aptallık ettim, gel yanıma elimden tut, bırakma beni, şu hayata inat gel, gülüşümden öp, sen seviyorsun ya gülüşümü, derdim.
seviyorum da doğrudur.
ben anlamadım seni üzdüm affet beni, seni çok seviyorum derdim.
düzeltelim hatalarımızı, biz en uzakta olsak da kalbin gurbetliğini yapmayalım derdim.
sonra ben anlatırdım biraz da.
bak sen de şurda şurda kırdın beni, sen de kırıldın biliyorum ama inan senden yanır kalım yok ben de paramparçayım derdim.
nerde kötü hissettirip kalbini kırdıysam her zerresini öperdim, onarırdım, inan bana, ne olursa olsun senleyim, evet iflah olmaz bir adamım ama sensiz olmuyor bu hayat derdim. düzeltelim üzüldüğümüz her noktayı, inan bana benleyken kuşlar kadar özgür, sıcacık bir yuva huzuru olacak söz lan kalbimdeki sana en büyük söz derdim.
ben ne yapardım, ben de kıyamazdım sana.
benim gönlümde kimse yok, seni sevdiğimin izleri var derdim,susardım.
iyi ki geldin derdim.
emin misin derdim.
o güzel gözlerine gözlerim yaşlı bakardım, sen onu görünce sen de ağlardın belki.
sarılırdık kocaman, tüm dünyadaki her şeyi bırakıp, unutup sarılırdım sana.
ruhumla, kalbimle...
belki o zaman bi ihtimal olabilirdi ama sen bunları yapacak kadar ne inanıyorsun bana ne de kendine.
izler kalır, unutulunca da yaralar sarılır.
pes etmemeliydin, bizi bu hale neler getirdi apaçık biliyorsun.
sen bilmesen de seni bekleyeceğim ama kalbim ölünceye dek.
bilmiş ol can çekişiyor.
olmasa da olmaz boş ver.
git mutlu ol, hep öyle dedim zaten.
başka kollarda başkalarının gülüşüne karışacaksın demek, git karış.
ben istemiyorum dedim de başkasına mı gideyim dedim, bekliyorum, duruyorum.
sen farklı tür gel diye.
sen bunları bilmeyeceksin. bilme.
bilirsen hak edersin zaten.
adımlarım tükendi olmazsa da olmasın.
seni benden çok sevenlere nasip ol.
devamını gör...
2569.
buraya illa ki karamsar, melankolik, can sıkıcı şeyler yazmak zorundalığı yoktur diye tahmin ediyorum..
bazı dönemler insanın içi sıkılıyor, motivasyonsuz ve tembellik içerisinde hissedebiliyor.
sonra bir bakıyorsunuz ertesi gün ''dipçik'' gibisiniz.
her şeyden önce insanın bir kendini tanıyabilmesi gerekiyor bu konuda.
niye ruh ve beden sağlığım bu şekilde? tanıyorsan çözümü kolaylaştırıyorsun. öbür türlü kafanda düşünceler, ne yapacağını bilmezlikler vs.
şimdi nereye bağlayacağım ona gelmek üzereyim.
alkol konusunda tam bir sosyal içiciyim. yani anca özel gün olacak ya da belki kırk yılda bir arkadaşlarla keyifli sohbet olacak da ona eşlik edecek 1 kadeh bir şeyler vs.
geçtiğimiz hafta sonu geleneksel yaşgünü kutlamalarım için az birazcık eğlendik, en son sanıyorum ki yılbaşında alkol almış biri olarak çok abartmak istemedim, irademe hakimimdir gayet ve 2 adet bira içtim, artı geç yattım.
tabii ertesi gün az uyumanın vermiş olduğu etkiyle neredeyse tüm günü yatarak geçirdim, çaptan düşmemek için bir şeyler yedim vs. alkolün çok bir etkisi olmadı çünkü her zaman uyguladığım ''bol su iç'' felsefesi işe yaradı tabii ki.
ama vücut disipline ve onun getirdiği rutine öyle alışmış ki; 1 gün geç yatsam ve cozutsam bile etkisi 2-3 gün sürüyor.
dün salı olmasına rağmen özellikle öğleden sonra bir bitkinlik çöktü ama yok böyle bir şey. dakikalar saat gibi geliyor, bir an önce eve gitsem de duş alıp uyusam diye düşünüp duruyorum.
neyse eve gidip rahatladık, bir güzel uyku çektik veeee sabah bir kalktım aynen ''dipçik''gibiyim!
bir prenseslikler, bir kendine bakmalar falan *
dedim kırmızı straples bluzumu ve eteğimi mi giysem? ne soruyorsun yahu giy tabii!! yüzünü temizle, tonik kullan, serumu iyice yedir hücrelerine kadar girsin o c vitamini! kremini sür, süslen püslen, tak takıştır, tammm bir kraliçe gibi işine git, dimdik yürü sokaklarda! hah! aynen böyle oldu işte.. yani diyeceğim o ki; uykunuzu iyi alın, eğlenip cozutuyorsanız bile, sonraki günlerde iyice bir dinlenin enerji kazanın ki kendiniz dahil kimse sizin motivasyonunuzu düşüremesin!
evet aynen öyle; bugün tammmm bir kraliçeyim, yarına allaakerrim!! *
bazı dönemler insanın içi sıkılıyor, motivasyonsuz ve tembellik içerisinde hissedebiliyor.
sonra bir bakıyorsunuz ertesi gün ''dipçik'' gibisiniz.
her şeyden önce insanın bir kendini tanıyabilmesi gerekiyor bu konuda.
niye ruh ve beden sağlığım bu şekilde? tanıyorsan çözümü kolaylaştırıyorsun. öbür türlü kafanda düşünceler, ne yapacağını bilmezlikler vs.
şimdi nereye bağlayacağım ona gelmek üzereyim.
alkol konusunda tam bir sosyal içiciyim. yani anca özel gün olacak ya da belki kırk yılda bir arkadaşlarla keyifli sohbet olacak da ona eşlik edecek 1 kadeh bir şeyler vs.
geçtiğimiz hafta sonu geleneksel yaşgünü kutlamalarım için az birazcık eğlendik, en son sanıyorum ki yılbaşında alkol almış biri olarak çok abartmak istemedim, irademe hakimimdir gayet ve 2 adet bira içtim, artı geç yattım.
tabii ertesi gün az uyumanın vermiş olduğu etkiyle neredeyse tüm günü yatarak geçirdim, çaptan düşmemek için bir şeyler yedim vs. alkolün çok bir etkisi olmadı çünkü her zaman uyguladığım ''bol su iç'' felsefesi işe yaradı tabii ki.
ama vücut disipline ve onun getirdiği rutine öyle alışmış ki; 1 gün geç yatsam ve cozutsam bile etkisi 2-3 gün sürüyor.
dün salı olmasına rağmen özellikle öğleden sonra bir bitkinlik çöktü ama yok böyle bir şey. dakikalar saat gibi geliyor, bir an önce eve gitsem de duş alıp uyusam diye düşünüp duruyorum.
neyse eve gidip rahatladık, bir güzel uyku çektik veeee sabah bir kalktım aynen ''dipçik''gibiyim!
bir prenseslikler, bir kendine bakmalar falan *
dedim kırmızı straples bluzumu ve eteğimi mi giysem? ne soruyorsun yahu giy tabii!! yüzünü temizle, tonik kullan, serumu iyice yedir hücrelerine kadar girsin o c vitamini! kremini sür, süslen püslen, tak takıştır, tammm bir kraliçe gibi işine git, dimdik yürü sokaklarda! hah! aynen böyle oldu işte.. yani diyeceğim o ki; uykunuzu iyi alın, eğlenip cozutuyorsanız bile, sonraki günlerde iyice bir dinlenin enerji kazanın ki kendiniz dahil kimse sizin motivasyonunuzu düşüremesin!
evet aynen öyle; bugün tammmm bir kraliçeyim, yarına allaakerrim!! *
devamını gör...
2570.
sıkılıyorum, daralıyorum, isyan ediyorum isyan. şu bi kaç gündür bunaldım iyice, eski sıkıntılar boğuyor beni. normalde böyle biri de değilim, enerjik yerinde duramayan bi tipim. noldu bana aga, skillerimi kaybettim sanırım.
devamını gör...
2571.
bazen seni düşünüyorum, uzakta oluşunu. uzak aynı zamanda yakın da demekmiş. hatta ne kadar uzak o kadar yakın. hatta yakın olmak için uzak.
devamını gör...
2572.
benim için ne çok şey ifade ettiğini anlatmaya kelime dağarcığım yeter mi gerçekten bilmiyorum.
güzelliğin tanımını yapmaya kalksam, sen geliyorsun gözümün önüne. yalnızlıkta seni düşünmek kadar büyük bir sevinç yok. senden uzak aldığım her soluk ihanet gibi hayata. sadece sevmek değil bu. bütün bir dünyasın. gözyaşıyla, şiirle, şarkıyla. beş harf benim düştüğüm güzellik. başımı buluta değdiren, sözümü güzelleştiren.
derin uçurumlar üzerinden sevdin beni. güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim. kurumaya yüz tutmuştu dallarım, can suyu oldun bana, ömrüme ömür verdin. nasıl sevmem seni.
yüzümü çevirmek istediğim zamanlar da oldu. sonra anladım ki bu mümkün değil. tek isteğim, tek beklentim bana olan dürüstlüğün. tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. gerisi laf-ı güzaf. geleceği olmayan bir hayal bizimki. olsun. dünya seninle dönsün, çiçekler seninle açsın. varsın sonu gelsin. ikimiz de biliyoruz bu hikayenin yazgısını. varlığını bilmek bile yetti bana.
belki şaşırıyorsun bazı sözlerime, belki abartılı bile geliyor olabilir ki öyle değil. içimden geldiği gibi seviyorum seni ben. içine en ufak bir hile karıştırmadan. kimsenin kimseyi anlamadığı bu dünyada sesime ses buldum yanımda. öyle çok büyük umutlarım da olmadı benim. koşullar beni oluşturdu, şimdi bakıyorum da, var olmaya seninle başladım gibi geliyor. bu da abartılı gelmesin sana. kuruyan dalları hatırla.
"seni seviyorum" ne kadar içi boş kelime konu sen olunca. dünyanın bütün dillerini bilsem de anlatabilsem ne kadar sevdiğimi. başka sözcükler bulana dek; seni seviyorum yalnızca.
not: sevmeyi özledim galiba.
güzelliğin tanımını yapmaya kalksam, sen geliyorsun gözümün önüne. yalnızlıkta seni düşünmek kadar büyük bir sevinç yok. senden uzak aldığım her soluk ihanet gibi hayata. sadece sevmek değil bu. bütün bir dünyasın. gözyaşıyla, şiirle, şarkıyla. beş harf benim düştüğüm güzellik. başımı buluta değdiren, sözümü güzelleştiren.
derin uçurumlar üzerinden sevdin beni. güzelliğin geçici olmadığını senden öğrendim. kurumaya yüz tutmuştu dallarım, can suyu oldun bana, ömrüme ömür verdin. nasıl sevmem seni.
yüzümü çevirmek istediğim zamanlar da oldu. sonra anladım ki bu mümkün değil. tek isteğim, tek beklentim bana olan dürüstlüğün. tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. gerisi laf-ı güzaf. geleceği olmayan bir hayal bizimki. olsun. dünya seninle dönsün, çiçekler seninle açsın. varsın sonu gelsin. ikimiz de biliyoruz bu hikayenin yazgısını. varlığını bilmek bile yetti bana.
belki şaşırıyorsun bazı sözlerime, belki abartılı bile geliyor olabilir ki öyle değil. içimden geldiği gibi seviyorum seni ben. içine en ufak bir hile karıştırmadan. kimsenin kimseyi anlamadığı bu dünyada sesime ses buldum yanımda. öyle çok büyük umutlarım da olmadı benim. koşullar beni oluşturdu, şimdi bakıyorum da, var olmaya seninle başladım gibi geliyor. bu da abartılı gelmesin sana. kuruyan dalları hatırla.
"seni seviyorum" ne kadar içi boş kelime konu sen olunca. dünyanın bütün dillerini bilsem de anlatabilsem ne kadar sevdiğimi. başka sözcükler bulana dek; seni seviyorum yalnızca.
not: sevmeyi özledim galiba.
devamını gör...
2573.
kendimi mi yoksa kadınları mı daha çok seviyorum acaba.. titriyom.
devamını gör...
2574.
arkadaşlarımın instagram hikayeleri değişmeye başladı sözlük. daha doğrusu bu yıllar içinde olan bir değişim ve farkına henüz vardım. daha doğrusu zaten farkında olduğum bir şey dikkatimi çekti. amaan neyse ne işte anladın sen onu. geleyim konuya.
önce nişan/düğün hikayelerini izledim. istisnalar hariç hiçbirine katılmadığım düğünlerdi. davet edilsem katılır mıydım bilmiyorum neyse konumuz o değil. yoo, niye değil? niye konumuz o olmasın.
yalnızlık için "kendi tercihim" dedim hep ama acaba kendimi mi kandırdım? ben acaba gidenleri hayatımdan çıkarmadım da, onlar mı terk etti beni? benimki sadece bilgisayardan silinen bir oyunun kısayolunu silmek miydi? neyse sözlük çaktırma, aramızda sır olarak kalsın bu. sorana "kendi tercihim" demeye devam edeceğim zira yalnızlık için.
ne diyorduk? evet, instagram hikayeleri. düğün furyası bitti zaten seneler önceydi o. yeni doğmuş çocuk furyası başladı hesabımda. kafayı nereye çevirsem yeni doğmuş bebek görmeye başladım. soğudum da çocuklardan. bu da seneler önce imiş meğer çünkü bu günlerde o çocukların karne hikayelerini izliyorum.
izlemek istemiyorum ben bunları sözlük. "ben de bunları yaşamak istiyorum" da demek istemiyorum zira hiç niyetim yok yeni doğmuş çirkin yavrumun fotoğraflarını paylaşmaya ya da zaten herkesin başarılı olduğu ana okulu/ilkokul karnesi paylaşmaya.
ee nereye başlayacağım ben bunu? bir fikrim yok. o zaman bağlamadan bırakayım, bağlarsam düğüm olur hem.
önce nişan/düğün hikayelerini izledim. istisnalar hariç hiçbirine katılmadığım düğünlerdi. davet edilsem katılır mıydım bilmiyorum neyse konumuz o değil. yoo, niye değil? niye konumuz o olmasın.
yalnızlık için "kendi tercihim" dedim hep ama acaba kendimi mi kandırdım? ben acaba gidenleri hayatımdan çıkarmadım da, onlar mı terk etti beni? benimki sadece bilgisayardan silinen bir oyunun kısayolunu silmek miydi? neyse sözlük çaktırma, aramızda sır olarak kalsın bu. sorana "kendi tercihim" demeye devam edeceğim zira yalnızlık için.
ne diyorduk? evet, instagram hikayeleri. düğün furyası bitti zaten seneler önceydi o. yeni doğmuş çocuk furyası başladı hesabımda. kafayı nereye çevirsem yeni doğmuş bebek görmeye başladım. soğudum da çocuklardan. bu da seneler önce imiş meğer çünkü bu günlerde o çocukların karne hikayelerini izliyorum.
izlemek istemiyorum ben bunları sözlük. "ben de bunları yaşamak istiyorum" da demek istemiyorum zira hiç niyetim yok yeni doğmuş çirkin yavrumun fotoğraflarını paylaşmaya ya da zaten herkesin başarılı olduğu ana okulu/ilkokul karnesi paylaşmaya.
ee nereye başlayacağım ben bunu? bir fikrim yok. o zaman bağlamadan bırakayım, bağlarsam düğüm olur hem.
devamını gör...
2575.
ilk üç ay önce yazmışım bu başlığa, o anın acısı ve üzüntüsüyle. "geçecek, biliyorum." yazmışım; geçti de. ama sanırım o üzüntüyü şu an içinde bulunduğum çaresizlik duygusuna tercih ederim.
hayatım kartlardan inşa etmeye çalıştığım bir kule gibi son zamanlarda. kuleyi tamamlayacak oluyorum ki ya dikkatsizliğim ya da başka bir şey yüzünden kule yıkılıveriyor üzerime; en baştan başlamam gerekiyor. resmin tamamına bakmam gerektiğini bilsem de bazen bir tarafa odaklanmaktan kendimi alıkoyamıyorum; böylece ihmal ettiklerim ve görmezden geldiklerim kendilerini şiddetli bir şekilde bana belli ediyorlar.
içimde beni terk etmeyen umut kırıntılarının varlığına anlam veremiyorum ama onlara sahip olmak bir nebze de olsa iyi hissettiriyor. her şey yoluna girer diye umuyorum.
her şey yoluna girsin istiyorum. çabalıyorum, tutunuyorum.
hayatım kartlardan inşa etmeye çalıştığım bir kule gibi son zamanlarda. kuleyi tamamlayacak oluyorum ki ya dikkatsizliğim ya da başka bir şey yüzünden kule yıkılıveriyor üzerime; en baştan başlamam gerekiyor. resmin tamamına bakmam gerektiğini bilsem de bazen bir tarafa odaklanmaktan kendimi alıkoyamıyorum; böylece ihmal ettiklerim ve görmezden geldiklerim kendilerini şiddetli bir şekilde bana belli ediyorlar.
içimde beni terk etmeyen umut kırıntılarının varlığına anlam veremiyorum ama onlara sahip olmak bir nebze de olsa iyi hissettiriyor. her şey yoluna girer diye umuyorum.
her şey yoluna girsin istiyorum. çabalıyorum, tutunuyorum.
devamını gör...
2576.
en son bir duyguyu ne zaman gerçekten hissedebildim, yaşayabildim hatırlayamıyorum.
bazı zamanlar oluyor ki üzülmeyi bile o kadar çok istiyorum bir duyguyu yeniden anımsayabilmek için. bunu o kadar çok hissetmeme rağmen koşar adım uzaklaşıyorum bir şekilde, belki de korkudan. incinmek istemiyorum sanırım ve bu yüzden kendimce bir savunma mekanizması sağladığımı düşünüyorum ama yanılıyorum. bunları ruhumda nasıl yok edebileceğimi bilmiyorum. insanın zamanla duygularını hissetmemesi ve anlamsız gelmeye başlaması benim için büyük bir ölüm. bir zamanlar konuşmayı seven ben artık susar oldum. söylemek istediklerimi yutar, içime atar oldum. susmanın en büyük cevap olduğunu düşündüm belki de ama yine yanıldım.
bazı zamanlar oluyor ki üzülmeyi bile o kadar çok istiyorum bir duyguyu yeniden anımsayabilmek için. bunu o kadar çok hissetmeme rağmen koşar adım uzaklaşıyorum bir şekilde, belki de korkudan. incinmek istemiyorum sanırım ve bu yüzden kendimce bir savunma mekanizması sağladığımı düşünüyorum ama yanılıyorum. bunları ruhumda nasıl yok edebileceğimi bilmiyorum. insanın zamanla duygularını hissetmemesi ve anlamsız gelmeye başlaması benim için büyük bir ölüm. bir zamanlar konuşmayı seven ben artık susar oldum. söylemek istediklerimi yutar, içime atar oldum. susmanın en büyük cevap olduğunu düşündüm belki de ama yine yanıldım.
devamını gör...
2577.
gelecekteki bene şans vermek için yaşıyorum şuanki ben iyi iş çıkaramadı umarım senin için aynısı olmaz. buluşmak üzere sağlıcakla kal ben.
devamını gör...
2578.
bu sefer kalp kırıklarımla beraberim . yine yalnızım . düşünüyorum, düşüncelerim var. yetmiyor gecemin güzel geçmesine. anlaşılmazlıklarım var ya da insanların anlamak istemediği için kafa yormadıkları meselelerim. sessizliğim var sakince. aslında ne kadar çok şeyim var bana yetmeyen. ya da olması gereken yok olduğu için bana yetemeyen. yine yalnızım kalp kırıklarımla .
devamını gör...
2579.
alkollüyüm.
öyle müzik dinliyorum bir yandan hiç tanımadığım birine seni anlatıp ağlıyordum bir kızıl goncaya benzer dudağın başladı elyli.
hıhı senin şu bana daha aşkımızın filizlendiğinde attığın şarkı.
bazı şarkıları seni özlediğimde daha çok dinliyorum. bunu dinleyemezdim ama.
ama en çok eklemedir koca konağı.
gerçekten gecenin bir vakti kim ders çalışmaktan sıkılıp sevgilisine şarkı söyler ki hem de bu türküyü. yemin ederim senden daha iyi söyleyenin duymadım.
saçımı kestirdim sensiz 3. kestirişim. senin sevdiğin gibiydi hep.
her yazmışımda sana içim kül oluyor. yazmayınca da ölüyor gibi oluyorum. ne olurdu şimdi senin koynunda uyusaydım. tenin tenimden hiç ayrılmadan.
iddiayı da sen kazandın zaten.
2 saattir ara ara ağlıyorum.
neyini sevdim bu kadar?
öyle müzik dinliyorum bir yandan hiç tanımadığım birine seni anlatıp ağlıyordum bir kızıl goncaya benzer dudağın başladı elyli.
hıhı senin şu bana daha aşkımızın filizlendiğinde attığın şarkı.
bazı şarkıları seni özlediğimde daha çok dinliyorum. bunu dinleyemezdim ama.
ama en çok eklemedir koca konağı.
gerçekten gecenin bir vakti kim ders çalışmaktan sıkılıp sevgilisine şarkı söyler ki hem de bu türküyü. yemin ederim senden daha iyi söyleyenin duymadım.
saçımı kestirdim sensiz 3. kestirişim. senin sevdiğin gibiydi hep.
her yazmışımda sana içim kül oluyor. yazmayınca da ölüyor gibi oluyorum. ne olurdu şimdi senin koynunda uyusaydım. tenin tenimden hiç ayrılmadan.
iddiayı da sen kazandın zaten.
2 saattir ara ara ağlıyorum.
neyini sevdim bu kadar?
devamını gör...
2580.
yarın okulun son günü.
özellikle son 1 aydır iple çektiğim, tatilin yolunu gözlediğim o gün sonunda geldi çattı.
normal şartlar altında mutlu, huzurlu ve deliksiz bir uyku çekmem gerekirken hüzünden uyuyamıyorum sözlük! dengesiz miyim ben? ee, evet?
bazı sebeplerle belirsizlik ile başlayan, yakalandığım covid ve devamında toparlanmayan bünyem yüzünden peşimi bırakmayan hastalıklarla devam eden bir eğitim öğretim yılı sonunda bitiyor ama ben üzgünüm.
üzgünüm çünkü minnoşlarıma "iyi tatiller" dediğimde bu 2 günlük bir ara için olmayacak ve bir veda yaşanacak. vedaları sevmiyorum sözlük biliyorsun dimi?
karneleri verirken kesin ağlayacağım ve minnoşlar gelip sarılacak, ne olduğunu bile anlamayacaklar çünkü akılları onlar için hazırladığım hediye paketlerinde olacak.
birlikte su savaşı yaptığım, yağmura çıkıp ıslandığım, hamurdan hiçbir şeye benzemeyen şekiller yapıp oyunlar oynadığım ve ne yaparsam yapayım gözlerinde mükemmel olduğum oyun arkadaşlarımı çok özleyeceğim. özlemeyi de sevmem bu arada.
duygusalım sözlük.
çekilmez bir insan oldum, dur biraz pozitif basalım.
her şeye rağmen yine çok güzel insanlar tanıdım bu sene, yine çok güzel çocuklar büyüttüm, yine bir sürü minik kalbe dokundum. kerem'le tanıştım bi de. canım kerem. iyi ki tanıdım seni, kim bilir belki yolumuz yeniden kesişir kıvırcık, ne dersin?
bu satırları yazarken tuzlanmış salatalık yiyorum. yerken de "neden çikolata değil?" diye düşünüyorum. sahi neden çikolata değil de salatalık?
doktor, doğru söyle ne kadar ömrüm kaldı?
özellikle son 1 aydır iple çektiğim, tatilin yolunu gözlediğim o gün sonunda geldi çattı.
normal şartlar altında mutlu, huzurlu ve deliksiz bir uyku çekmem gerekirken hüzünden uyuyamıyorum sözlük! dengesiz miyim ben? ee, evet?
bazı sebeplerle belirsizlik ile başlayan, yakalandığım covid ve devamında toparlanmayan bünyem yüzünden peşimi bırakmayan hastalıklarla devam eden bir eğitim öğretim yılı sonunda bitiyor ama ben üzgünüm.
üzgünüm çünkü minnoşlarıma "iyi tatiller" dediğimde bu 2 günlük bir ara için olmayacak ve bir veda yaşanacak. vedaları sevmiyorum sözlük biliyorsun dimi?
karneleri verirken kesin ağlayacağım ve minnoşlar gelip sarılacak, ne olduğunu bile anlamayacaklar çünkü akılları onlar için hazırladığım hediye paketlerinde olacak.
birlikte su savaşı yaptığım, yağmura çıkıp ıslandığım, hamurdan hiçbir şeye benzemeyen şekiller yapıp oyunlar oynadığım ve ne yaparsam yapayım gözlerinde mükemmel olduğum oyun arkadaşlarımı çok özleyeceğim. özlemeyi de sevmem bu arada.
duygusalım sözlük.
çekilmez bir insan oldum, dur biraz pozitif basalım.
her şeye rağmen yine çok güzel insanlar tanıdım bu sene, yine çok güzel çocuklar büyüttüm, yine bir sürü minik kalbe dokundum. kerem'le tanıştım bi de. canım kerem. iyi ki tanıdım seni, kim bilir belki yolumuz yeniden kesişir kıvırcık, ne dersin?
bu satırları yazarken tuzlanmış salatalık yiyorum. yerken de "neden çikolata değil?" diye düşünüyorum. sahi neden çikolata değil de salatalık?
doktor, doğru söyle ne kadar ömrüm kaldı?
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2