3341.
ölüm, hayat yapbozunun parçalarının bir bir dökülmesiyle oluşan o boş çerçevedir. anı biriktirecek zamanlar yavaş yavaş eksilirler. doğduğumuzda önümüzde yaşanacak ne çok anı vardır oysa. kaçınılmaz sona yaklaştıkça da hatırlayacak ne çok anısı olmalı insanın. hayatta satranç gibi hamle sınırı yok. istediğimiz kadar hamle yapabiliriz; ta ki, şah mat olana, ölüm bitirici hamlesini yapana dek. yaşamalı insan, doya doya. şöyle bir dönüp geriye baktığında "vay be, ne yaşamışım!" diyebilmeli. bir anı arşivi olmalı insanın, iyilerin gülümsenerek hatırlandığı, kötülerinse ders çıkardıktan sonra silindiği. bulmalı insan, yaşadıklarının içinde küçük anı parçaları. biriktirmeli, aynılarını yaşamak için bir daha fırsatının olmayabileceğini bilerek. düşünmemeli gamı, kederi, mutluluğu, huzuru. hepsi birbirinin içinde ve anılarda saklı. varsın oraya gittin diye şuradakini kaçır. yaşamadıklarınla değil, yaşadıklarınla kaçır hayatın parçalarını. hayat senin yapbozun, her kısmının parçaları birden fazla. sen, istediğin parçaları bularak bu yapbozu tamamla.
devamını gör...
3342.
rüyamda cin dövdüm. bildiğin bana musallat etmişler koca bir kabileyi, başta bi korkuyorum. sonra bakıyorum yapacak bir şey yok. e zaten şu aralar sinirli ve huzursuzum. güya birisinin kılığında yanıma geliyor bunlardan biri. yer misin yemez misin bir girişiyorum. saçlarına asılıp nefes nefese kalana kadar dövüp en son da merdiven boşluğuna atıyorum. ben bi rahatla bi rahatla anlatamam cidden. 10/10 terapi.
devamını gör...
3343.
saat tam onu üç geçiyordu...

yüzükoyun uzaniverdi öylece parke zemine, hareketsiz kaldı. sanki hiç kabahatim yokmuş gibi, orada değilmişim gibi baktım sadece. dün gece on biri yirmi yedi geçeden buyana dördüncüydü bu. bu aralar biraz fazlalaştıginin farkındayım. gözüm ilişti üzerinde durduğu parke zemindeki iki iri çizgiye. mutfağa giderken düşünecek çok vaktim vardı, dert etmedim. oturduğum yerden mutfak tezgahına bazen on iki bazen on üç adım gibi akılda kalan bir mesafe vardı ve ben bunu geçen ayın sekizinde farketmiştim. yirmi altı gün geçti geçen ayın sekizinin üzerinden. çayın altını açtım yine. oturdugum koltuktan kaldirabilen tek eylem yeniden cayin altini acmak oluyor ve ben bunu sürekli yapıyorum, çünkü tüp heran bitebilir ve beni pazar günü oturduğum yerden kaldirabilecek tek eylemden mahrum kalamam. sürekli cayin altini acmak diyorum da cayin altini acmak nedir ki ? bunu not alayim ama önce koltuğa dönmem lazım. bazen on iki bazen on üç dedim ya aslında mutfağa giderken on iki donerken elim yanmasın diye hızlı, kulpsuz ve tabaksiz bardağı dökmeyeyim diye bir yavaş bir hızlı derken ve hiç isim yokmuş gibi adımlarımı sayarken on üç adımdan erken dönemiyordum.

hâlâ kıpırdamadan duruyordu. korkuyla uzandım. tuttum ve yavasca cevirdim. bir elimde çay bardağı. tamı tamamına onu altı geçiyordu, üç uzun dakikaydı yalnızlığı ve de neyseki kirilmamisti ekranı.
devamını gör...
3344.
14 ocak cumartesi
havanın soğukluğunu içimde hissediyorum.. kendimi kötü, yıpranmış ve hırpalanmış görüyorum. bugünün tamamı dışarıda geçildi resmen. dostum beni aradı, tüm dostlarıma o kadar ihtiyacım var ki, yargılamadan dinlemelerine, içtenlikle...
hava çok soğuk içeriye girdim. girdig8m yer dışarıdan daha sıcak ama içeriye girince üşüdüm. soğuk ortamdan sıcak ortama geçiş yapmama rağmen ısınmam gereken yerde üşümeye başlamıştım. bunu bir örnekle açıklamak isterim:

uzun bir dönemdir içimi açamadım kimseye, zordayım. kimsenin beni anlamadığı ve anlamak istemediği bir dönemdeyim. çok yoruldum, bunaldım, çok fazla stresim var. yapamıyorum ve kaçıyorum kendimden. ne kadar kaçarsam kaçayım kendimden kaçamayacağını biliyorum ona rağmen sürdürüyorum bu oyunu. yoruluyorum, eksiliyorum bir bir...
yargılanmaktan, anlaşılmamaktan, ezilmekten...
kendimi açıklamayı uzun zamandır bıraktım. hep dilimde "umrumda değil"ler...
um-rum-da. her şey umrumda görmezden geldiğim her şeyin farkındayım. ya neredeydi herkes, nerdeydi ben?
dokunsalar ağlarım dönemi bu dönem. soğuk bir dönem içim üşüyor, dindiremiyorum bu soğukluğu, içim üşüyor, anlamıyorlar. ufak bir sıcaklığa denk geliyorum ve donup kaldığım şu dönemde ufacık sıcaklık ağlamama neden oluyor. neden bilmiyorum ama soğuktaydım üşümem gerekiyordu üşümüyordum. ıyi misinler sıcak gelir insana işte o zaman üşüdüğünü fark edersin.
üşüyorum...
devamını gör...
3345.
aramıyorum diye
aramıyorum sanma ...
devamını gör...
3346.
bazen öyle geceler oluyor ki öleceğim sanıyorum.
her zamanki gibi kitap okuyarak uyumalarımı yapamıyorum. müzik desen.. içimde sanki hiç şarkı bilmiyormuşum gibi bir sessizlik peydâ oluyor. vücudum kaskatı, rahatlamıyor: uykunun uğrayacağı yok. dikiyorum gözlerimi tavana. o sırada sanki içim çekiliyor gibi oluyor.
bazen ağlayabiliyorum, bazen onu bile yapamıyorum. sessiz hıçkırıklar sadece boğazımda sıralanıyor ve öylece nefessiz bırakıyor yalnızca beni. göğsümü daraltıyor.
o kadar acı çekiyorum ki, diyorum herhalde allah canımı alıyor. bu sefer alıyor. bu kadar acının başka bir anlamı olamaz. ruhum içimden çekiliyor gibi geliyor. uzanmış, ölümü bekler gibi öylece uzanmış oluyorum yalnızca. içim çekiliyor ağlarken (ya da ağlayamazken çoğunlukla). bağırmayayım diye sessizce hıçkırığımı içime çekerken tüm hücrelerim yukarı çekilir gibi, ruhum bedenimden ayrılır gibi geliyor. dizlerim kendiliğinde yukarı çekiliyor, cenin pozisyonuna geliyorum.
hayatımda hiç o kadar güçsüz hissettiğim anlar olmuyor. o denli güçsüzüm ki, ağzımı açıp tek kelime edecek mecal yok gibi. kollarımda derman kalmamış gibi, uyuşukluk. ama en çok da.. göğsümden çıkıp gidecek canım diye düşünüyorum. acı en çok oramı vuruyor.
yan dönüyorum, dizlerimi kendime çekiyorum. kollarımı dizlerime sarıyorum. bedenimi, kendimi, kalbimi korumaya alıyorum sanki. kendimi en çok da kendimden koruyorum. güvende hissetmek istiyorum artık, aynen böyle bağırasım geliyor.
hem bir sürü düşünce geçiyor aklımdan o anlarda, hem de sadece boşluk... gözlerim boşluğa bakıyor. herhangi bir duygu kıpırtısı olmaksızın. işte bazı geceler böyle öldüm sanıyorum. bu acıyı çekiyor ve ölüyorum sanıyorum. ama sonu yalnızca uyuyakalma ile bitiyor, şükür.
devamını gör...
3347.
sevdiğimiz insanların var olmalarını da o insan olmalarını da sağlayan o kadar çok kişi var ki. ebeveynleri, öğretmenleri, sevdiği insanlar, onu sevenler, arkadaşları... ona değen herkes değil belki ama hayatında önemli rol oynamış, bugünkü ona dönüşmesinde olumlu ve/dahi olumsuz katkı sunmuş herkes ve her şey. bu bütünlükte baktığı zaman, insan aklını yitirecek gibi oluyor. sevmek zor değil de sevgiyi paylaştırmak bu kadar; zor sanırım. yeterli olamıyoruz, olamayacağız hiçbir zaman hakkıyla. halbuki sevmemek öyle mi?

iyi ki. minnetle sevgiyle hürmetle.
devamını gör...
3348.
uzun süredir kadınlarla aram bozuk diye flört etmeyi unuttum, bundan sonra tanışacağım kadınlara direkt çıkma teklifi etmeyi planlıyorum.
devamını gör...
3349.
hayatın bana güldüğünü düşünmüştüm lakin başka bir yeriyle gülüyormuş ben geç görmüşüm. bir şeylere devam edemiyorum ve olan biteni kabullenemiyorum. yine mantığım ve duygularım arasında kalarak hayatımı etkileyecek bir tercih yapıyorum ve neyi tercih edersem edeyim hep bir sıkıntıya giriyor işler. ya çok bencil olup kendim hariç her şeyi bırakacağım ya da kendimi geriye kalan her şey için hiç edeceğim. böyle olmamalıydı. toplayamıyorum ama yine halletmek zorundayım.
devamını gör...
3350.
...
portakalı soyucam,
baş ucuma koyucam,
ben bir
yalan
uydurucam..
...

sonra,
defterimi okumuşlar.
ve benim adıma şirketler,
devletler,
örgütler kurmuşlar

hepsi bundan ibaret.

yoksa, bunca insan,

biz!

deli değiliz!
devamını gör...
3351.
iyi şeyler görmeyi ve hissetmeyi artık çok istiyorum...
vücuduma pis bir yorgunluk hakim.
sıkıldım çünkü planladığım hiçbir şey yolunda gitmiyor..
bazen konuşmayı hiç istemiyorum.
kontrol manyağı değildim eskiden.
şimdi ise yoruldum diye ağlıyorum.
vay be. nereden nereye..
devamını gör...
3352.
bazı yazarların mesleklerini çok merak ediyorum mesela tamam yan sekmede sözlüğü açık bırakıyorsundur anlarım ama bütün gün nasıl entry giriyorsunuz? eve giderken yolda da mı giriyorsunuz? evdeyken de mi giriyorsunuz? ya da hesabı birkaç kişi mi kullanıyorsunuz? hayatsız demek istemiyorum ama sadece çok şaşırdığım yazarlar var. çok seri bir şekilde tanım giriyorlar. sürekli aktifler. sürekli. gece gündüz. korkutuyorlar. acaba robotlar mı?
devamını gör...
3353.
akılsız köpeği yol kocatırmış.
devamını gör...
3354.
yazarlar üzerinde güzel bir etki bıraktığımı fark ettim az önce. söylemlerim hakkında ciddi olup olmadığımı anlayamıyorlar...
sürekli şunu duyuyorum... "yoksa ironi mi ?"
maalesef bunu açıklayamam.
o zaman rahatça tanım giremem çünkü.
devamını gör...
3355.
manevi olarak çok yorgunum. ışıklarda beklerken sarıldığım anda kaldım sanki. o andan sonrası yok. varım ama yokum.
devamını gör...
3356.
bugün bir şeyin farkına vardım. ne kadar geç farketsemde olsun en azından farkına vardım yani. bazı şeylerin yaşanmaması gerçekten benim için en hayırlısı olduğuna eminim. tabii insan önce ne kadar kabullenmek istemiyor olsada sonradan anlıyor. ben hayatıma giren ya da hayatımda yaşanan her bir olaya anlam veririm. çünkü bana göre hiçbir şey hiç kimse boşuna girmez hayatına . mesela bazıları gelip seni sen eder bazıları seni senden eder. yani ben hayatımdaki hiçbir şeye sen boşu boşuna hayatımdasın demem. bu gerçeği kabul ettiğinizde, bu açıdan bakmayı ve yaşamayı denediğinizde, hayatın size sunduklarını daha kolay göğüslüyorsunuz.karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. bunun anlamı şudur; hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey
öğretirler.yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. hiçbir şey, hem de hiçbir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. “şöyle yapsaydım, böyle olacaktı” gibi bir cümle yoktur. hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye! her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldi.içinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç! hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.bitmiş olan bir şey bitmiştir. bu kadar basittir. hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.bu yüzden hiç pişman değilim yaptıklarımdan.

tüm kalbinle sev!
sonuna kadar hayatın tadını çıkar!
hayatındaki her gün bir hediyedir; kıymetini bil!

eee hadi o zaman...
devamını gör...
3357.
galiba yaşlandım. midem yanıyor.
devamını gör...
3358.
aşk, insanı aptal eder. bu sözü sanırım bugün keşfettim ve size bir sır vereyim mi? belki lafın kendisi çok klişe ama tam olarak ne anlam ifade ettiğini tüm benliğimle hissediyorum. hani bir şarkının ne demek istediğini, yıllarca dinleyip de bir gün çok alakasız bir yerde duyduğunuzda ''oha lan demek anlatılmak istenen buymuş'' diye anlık şok yaşarsınız ya. çünkü yakın zamanda başınıza gelen bir şey , o şarkıyı yıllar önce yazan adamın aslında bunu hangi ruh haliyle yazdığını farkettirr size.

işte sevgili dostlar, o ateşte yanmadıkça insan ham kalıyor. yanacaksın ki ağızlara sakız olmuş bir sözün aslında ne derin mana içerdiğini anlayasın.
devamını gör...
3359.
bu dünyada 'hak' kelimesi kadar yazılışı kısa kazanması zor bir kavrama rastlamadım.
bugün dünya yarın ahiret. hakkımı teslim etmeyen kimseyi unutmayacağım. gözümün içine iki yüzlülükle bakan gözlerini de..
devamını gör...
3360.
beğenmeme durumu veya yüzüne bakmak istememe durumu oluşabiliyor zamanla. bu ilginin aşkın bitmesi ile ilgili değil. arkadaş, akraba ise de sevginin bitmesi ile ilgili değil. bunu çok iyi anladım. birini beğenmiyorsan artık, eskisi gibi güzel gelmiyorsa gözüne; bu inancın bitişi ve kötülüğün doğuşu ile ilgili. bir kötülüğünü gördüysen, sana ya da değil hiç fark etmez, artık gözüne eskisi gibi güzel gelmemeye başlıyor. sevecen ve samimi olamıyorsun artık. bir yalanını anladığım birinin gözlerine bakmak bile istemiyorum. çünkü kafamda oluşan yargı, bu dediği de mi yalan oluyor. nasılsın dese yalandan soruyor diyorum. artık gözüne iyi ve güzel gelmiyorsa; saygısızlık olmuştur, kötülük yapmıştır, yalan duymuşsundur, hafızana yerleşmiştir. başka açıklaması yok.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim