normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3361.
ben ne yaşadım bugün ya? insanlardan nefret etmiyorum ama bazı insanlarla arkadaş bile olamıyorum. kibarlık da bir yere kadar ama daha da önemlisi neler hissettiğimi anladım bugün, daha netim artık. bu aralar hiç kimseye koşarak gidemiyorum, giderken heyecanlanmıyorum, oturup saatlerce konuşamıyorum, ayrılma vakti gelmesin diye yalvarmıyorum; birisi hariç! aramızdakinin bir adını koymamıştık ve ben de acaba ben mi yanılıyorum dedim ve hayatıma devam ettim ama olmuyor yahu, bu yaşananlar normal değil, sıradan değil! bugün birinden kaçmak istedim, eve koşarcasına geldim, kahveyi bitirmek için bir an önce içmeye başladım… şimdi aramızdaki şeyin kıymetini daha iyi biliyorum, varsın adı sanı olmasın ama iyi ki aramızdaki o şey var!
devamını gör...
3362.
seni seviyorum demeyi çok istemiştim ama gitmem gerekiyordu.
devamını gör...
3363.
güvercinlerden pek hoşlanmıyorum.

tercih edeceğim süpergüç sorulduğunda genelde zamanda yolculuk derim. içten pazarlıklı da bir cevap çünkü. tatmin olmazsam elimdeki son zaman yolculuğu biletiyle geri dönüp bana bu sorunun sorulduğu yol ayrımında başka bir şey seçebilirim. dürüst olduğumda ise cevabım farklı. oldum olası uçmak istemişimdir. fobi boyutunda olmasa da yükseklik "hoşnutsuzluğum" olmasına rağmen.
gökyüzüne fırlatılır gibi bir uçuş değil istediğim. böyle yukarıda çizdiğim, kanatlı manatlı ıcarus beyinki gibi kontrollü bir uçuş; ** canım istediğinde tüy gibi inebileceğim ve,
kah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
deme lüksüne sahip olacağım bir uçuş.
kafama taktığım takmadığım, başardığım ya da ipin ucunu kaçırdığım her şeyin minicik bir nokta haline gelene kadar uzaklaşmasını istiyorum.
uçak aynı tadı vermiyor mesela. devasa bir makinede, toplamda yüzlerce yıllık bilgi birikimi ile tasarlanmış, hantal, oflaya puflaya giden ve hala, inanılmaz bir şekilde, insanlardan kurtulamadığım bir koltukta oturmak o hissi nasıl verebilir? yahu benim derdim yanımdaki koltukta tosur tosur yemek yiyen "o" insanlardan uzaklaşmak zaten.
belki şu wingsuit flying denen olay. o da belki, zira toplam sürede alçalan bir hareket var sonuçta. yükselmek, gittikçe daha da çok üşümek, ellerim ayaklarım tutmayana kadar donmak istiyorken bu da pek cazip değil. kaldı ki insan yapımı ekipmanlar, bir sürü ıvır zıvır. eğitimi bile var. allahım sabır ver. uçmak istiyorsun, derse sokuyorlar seni...
kanat öyle mi? canın mı sıkıldı git bi şehre, gökdelen tepesinde mola ver. susadın mı in bi göl kenarına, iç içebildiğin kadar. ıslak ellerini saçlarından geçir, ferahla. kanatlarını da ıslat şöylece bi silkelen, devam et. sinirli misin, şöyle bi tara şehir sokaklarını, tenhalarda insanları sıkıştıran pisliklerden birini tut çek yukarı, 150 metreden fırlat aşağı. istediğini yap, istediğin yere git. sınırsız özgürlük. hava sahasını ihlal ettiğin bir füze gelip seni binlerce parçaya bölene kadar kelimenin tam anlamıyla gerçek özgürlüğün tadını çıkar. hayat bu olmalı işte.
güvercinler gerçekten gerizekalı. daha küçük bir ölçekte de olsa bunları yapabilecek iken kaldırımda yürüyüp gelen arabanın önüne atlıyorlar.

tercih edeceğim süpergüç sorulduğunda genelde zamanda yolculuk derim. içten pazarlıklı da bir cevap çünkü. tatmin olmazsam elimdeki son zaman yolculuğu biletiyle geri dönüp bana bu sorunun sorulduğu yol ayrımında başka bir şey seçebilirim. dürüst olduğumda ise cevabım farklı. oldum olası uçmak istemişimdir. fobi boyutunda olmasa da yükseklik "hoşnutsuzluğum" olmasına rağmen.
gökyüzüne fırlatılır gibi bir uçuş değil istediğim. böyle yukarıda çizdiğim, kanatlı manatlı ıcarus beyinki gibi kontrollü bir uçuş; ** canım istediğinde tüy gibi inebileceğim ve,
kah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
deme lüksüne sahip olacağım bir uçuş.
kafama taktığım takmadığım, başardığım ya da ipin ucunu kaçırdığım her şeyin minicik bir nokta haline gelene kadar uzaklaşmasını istiyorum.
uçak aynı tadı vermiyor mesela. devasa bir makinede, toplamda yüzlerce yıllık bilgi birikimi ile tasarlanmış, hantal, oflaya puflaya giden ve hala, inanılmaz bir şekilde, insanlardan kurtulamadığım bir koltukta oturmak o hissi nasıl verebilir? yahu benim derdim yanımdaki koltukta tosur tosur yemek yiyen "o" insanlardan uzaklaşmak zaten.
belki şu wingsuit flying denen olay. o da belki, zira toplam sürede alçalan bir hareket var sonuçta. yükselmek, gittikçe daha da çok üşümek, ellerim ayaklarım tutmayana kadar donmak istiyorken bu da pek cazip değil. kaldı ki insan yapımı ekipmanlar, bir sürü ıvır zıvır. eğitimi bile var. allahım sabır ver. uçmak istiyorsun, derse sokuyorlar seni...
kanat öyle mi? canın mı sıkıldı git bi şehre, gökdelen tepesinde mola ver. susadın mı in bi göl kenarına, iç içebildiğin kadar. ıslak ellerini saçlarından geçir, ferahla. kanatlarını da ıslat şöylece bi silkelen, devam et. sinirli misin, şöyle bi tara şehir sokaklarını, tenhalarda insanları sıkıştıran pisliklerden birini tut çek yukarı, 150 metreden fırlat aşağı. istediğini yap, istediğin yere git. sınırsız özgürlük. hava sahasını ihlal ettiğin bir füze gelip seni binlerce parçaya bölene kadar kelimenin tam anlamıyla gerçek özgürlüğün tadını çıkar. hayat bu olmalı işte.
güvercinler gerçekten gerizekalı. daha küçük bir ölçekte de olsa bunları yapabilecek iken kaldırımda yürüyüp gelen arabanın önüne atlıyorlar.
devamını gör...
3364.
içimdeki duygusal boşluk sebebiyle o boşluğu kocaman bir kara delik haline getirdim. sevince, sevilirim sandım
geçer sandım.
anlayınca anlaşılırım
hoşgörüm, tolerem bana da gelir sandım ama kocaman bir yanılgı içindeymişim.
artık içimdeki eserimi kendim güzelleştireceğim,düzelteceğim. inanıyorum ki bu bana çoğu şeyden çok daha iyi gelecek.
git gide çözüyorum bu ölümlü dünyayı.
acı çekip, ömrümden vererek ama çözünce erken ya da geç her şey berraklaşacak.
kendimleyim her zaman ondan iyi davranmalıyım çünkü benim benden başka kimsem yok, her şey ellerimde.
ailemi sevsem de bu hep böyle olacak.
ahyo.
geçer sandım.
anlayınca anlaşılırım
hoşgörüm, tolerem bana da gelir sandım ama kocaman bir yanılgı içindeymişim.
artık içimdeki eserimi kendim güzelleştireceğim,düzelteceğim. inanıyorum ki bu bana çoğu şeyden çok daha iyi gelecek.
git gide çözüyorum bu ölümlü dünyayı.
acı çekip, ömrümden vererek ama çözünce erken ya da geç her şey berraklaşacak.
kendimleyim her zaman ondan iyi davranmalıyım çünkü benim benden başka kimsem yok, her şey ellerimde.
ailemi sevsem de bu hep böyle olacak.
ahyo.
devamını gör...
3365.
çok uzun zamandır heyecandan, özellikle de aşktan dolayı uyayamadığım olmamıştı. yarın ilk okul günüymüş gibi, bayrammış gibi... neler oluyor kalbim? sevdiğim? allah'ım? tüm organlarım birbirine karıştı. karnımdaki tırtıllar yine birer kelebekler, kanım yine deli akıyor, frenler boşta. böyle olmamalı... ama olmalı da... ne diyorum ben? lütfen sadece sonumuz değil başlangıcımız da güzel olsun, içimizde asıl kalanlar gibi. deliriyorum sözlük!
devamını gör...
3366.
insanların sözcüklerle af dilemeyi öğrenmesi lazım. ertesi gün hiçbir şey demeden telafi eder gibi yanımda olmaya çalışması yerine sözcüklerle kendini ifade edebilmesini bekliyorum herkesin. oysa onlar gönlümü almak için bana iyilik yapıyorlar, arıyorlar, geliyorlar. konuşma yok ama. haliyle affedemiyorum bende. özür dilemeyi, teşekkür etmeyi beceremeyen insanlar ne kadar çok. bir de aynı hatayı tekrarlamalarını aklım almıyor. şu hayatta önemsediğim tek bir gün var. kötü bir gün. onu da defalarca unutamazsın yani.
devamını gör...
3367.
larktwain nerde yaa, o tanım yapmadıkça biz yapıyoruz. çık artık lark, çanak çömlek patladı.
devamını gör...
3368.
hani bazen söyleyecek çok sözün olur da, bakarsin şöyle bir etrafina ve sonra yutkunarak "ben kime neyi anlatmaya çalişiyorum" diye susarsin ya... hani konuşsan yanliş, sussan yalniz insan olursun ya... hani "ne haliniz varsa görün" diyerek haykirip çekip gitmek istersin ya hem de hiç dönmemecesine... işte o hallerden birindeyim.
gördüklerim tahammül sinirlarimi çoktan aşti. ya insanlar bende çok yanliş yerde, ya da ben bu dünyanin çok yanliş yerindeyim.
gördüklerim tahammül sinirlarimi çoktan aşti. ya insanlar bende çok yanliş yerde, ya da ben bu dünyanin çok yanliş yerindeyim.
devamını gör...
3369.
“sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım...
içinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var.. eskisi kadar kafama takmasamda bazı şeyleri bazen yinede içimin almadığı haksızlıklar var...”
içinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var.. eskisi kadar kafama takmasamda bazı şeyleri bazen yinede içimin almadığı haksızlıklar var...”
devamını gör...
3370.
22 ocak pazar
"acılarından söz etmek istemiyor, ama yüreğinde bu acılar varken başka şeylerden söz etmek de elinden gelmiyordu.”
saplanmış kalmışsa yüreğinde bir acı kapanıverir yüreğinin kapıları. almaz içeri kimseyi. kendiyle barışık olduğunu sanan kalp hükmü vermiştir önceden. oysa şu bir gerçek ki;
insanın dostu da düşmanı da kendisi olabilirdi. ya kimsenin yapamadığı iyiliği yapıp hep mutlu edeceksin kendini ya da bir yanılgıya girip en büyük kötülüğü edeceksin kendine.. peki ya kim karar veriyordu hangi yolun doğru hangi yolun yanlış olduğuna? peki ya sen hangi yoldasın? bu eziyet niye! kim seni küstürdü şu güzelim hayata. niye zindan ediyorsun hayatı kendine. yoksa elinde olmayan şeyler mi var? ama bildiğim bişey var ki mutlu olmak da insanın elinde.
yalancı maskeleri tutmaktan elin bitap düşmüştür bilirim. niye maskeyi bir kenara bırakıp maskedeki yüze gerçekten sahip olmaya çalışmıyorsun ki?
o güzel gözlerin parıldamayı o kadar çok hak ediyor ki...
mavi gözlerin sana bir lütuf görmüyor musun? herkese yaraşsaydı herkeste olurdu. aynanın karşısına geçip bakmanı istiyorum. sence o gözler buna mı layıktı diye?
senin tek bir sözünü bile hak etmeyen insanlara niye gözünü feda ediyorsun ki? ya o seller bir gün seni de sürüklerse başka topraklara. göz yumabilir misin buna?
görüyorum ki kendinden bile vazgeçmişsin. kendinden vazgeçen insan kulaklarını tıkar şimdi saydıklarıma. oysa kendine tutunmanın ne demek olduğunu en iyi sen bilirdin. nolur bırakma artık kendini sonunu göremediğin kör kuyulara...
senden özür dilerim... yanında olmak isteyip de gururuma yenik düştüğüm. bencilce davrandığım her saniye için, ağladığın her saniyede yanında olmadığım için, seni bensiz beni sensiz bıraktığım her an için özür dilerim. bilirim belki değiştirmez hiçbir şeyi ama yüreğim üzgün ve seni anıyor, senli günleri özlüyor, seni özlüyor...
"acılarından söz etmek istemiyor, ama yüreğinde bu acılar varken başka şeylerden söz etmek de elinden gelmiyordu.”
saplanmış kalmışsa yüreğinde bir acı kapanıverir yüreğinin kapıları. almaz içeri kimseyi. kendiyle barışık olduğunu sanan kalp hükmü vermiştir önceden. oysa şu bir gerçek ki;
insanın dostu da düşmanı da kendisi olabilirdi. ya kimsenin yapamadığı iyiliği yapıp hep mutlu edeceksin kendini ya da bir yanılgıya girip en büyük kötülüğü edeceksin kendine.. peki ya kim karar veriyordu hangi yolun doğru hangi yolun yanlış olduğuna? peki ya sen hangi yoldasın? bu eziyet niye! kim seni küstürdü şu güzelim hayata. niye zindan ediyorsun hayatı kendine. yoksa elinde olmayan şeyler mi var? ama bildiğim bişey var ki mutlu olmak da insanın elinde.
yalancı maskeleri tutmaktan elin bitap düşmüştür bilirim. niye maskeyi bir kenara bırakıp maskedeki yüze gerçekten sahip olmaya çalışmıyorsun ki?
o güzel gözlerin parıldamayı o kadar çok hak ediyor ki...
mavi gözlerin sana bir lütuf görmüyor musun? herkese yaraşsaydı herkeste olurdu. aynanın karşısına geçip bakmanı istiyorum. sence o gözler buna mı layıktı diye?
senin tek bir sözünü bile hak etmeyen insanlara niye gözünü feda ediyorsun ki? ya o seller bir gün seni de sürüklerse başka topraklara. göz yumabilir misin buna?
görüyorum ki kendinden bile vazgeçmişsin. kendinden vazgeçen insan kulaklarını tıkar şimdi saydıklarıma. oysa kendine tutunmanın ne demek olduğunu en iyi sen bilirdin. nolur bırakma artık kendini sonunu göremediğin kör kuyulara...
senden özür dilerim... yanında olmak isteyip de gururuma yenik düştüğüm. bencilce davrandığım her saniye için, ağladığın her saniyede yanında olmadığım için, seni bensiz beni sensiz bıraktığım her an için özür dilerim. bilirim belki değiştirmez hiçbir şeyi ama yüreğim üzgün ve seni anıyor, senli günleri özlüyor, seni özlüyor...
devamını gör...
3371.
o kadar garip biriyim ki çaktırmadan iş yaparken yakalanmıyorum.
bilirsiniz ki çaktırmadan iş yaparken kendinizi sıkarsınız ve çevreniz hareketleriniz garipleştiği için bunu sezer.
normalde de garip biri olduğum için sezdirmiyorum, beklenmeyen anlardayımdır. bunu seviyorum. bugün bir kez daha farkında vararak bir kez daha sevdim
bilirsiniz ki çaktırmadan iş yaparken kendinizi sıkarsınız ve çevreniz hareketleriniz garipleştiği için bunu sezer.
normalde de garip biri olduğum için sezdirmiyorum, beklenmeyen anlardayımdır. bunu seviyorum. bugün bir kez daha farkında vararak bir kez daha sevdim
devamını gör...
3372.
23 ocak pazar
umrumda değiller.
umrumda değiller.
devamını gör...
3373.
yorgunam ölürəm artık bezmişəm
devamını gör...
3374.
sanki arabanın arka koltuğuna oturmuş, arka camdan el sallayarak uzaklaşıyor gibisin. bir film sahnesi gibi sanatsal ve duygusal.
bazen önündeki işe kendini kaptırmış sana seslendiğimi duymuyor gibisin. milyonlarca ışık yılı uzakta gibi kozmik ve korkutucu.
bazen sırtımda tasidigim bir yük, bazen ağzımdaki kaşıktan düşmemesi gereken pinpon topu gibisin. yorucu ve yıpratıcı.
güneş eski parlaklığında degil artık. daha parlak, daha beyaz, daha metalik. sanki gözümle görebildiğim her şeyi ve her yeri folyo kağıdı ile kaplamışlar. hava daha hafif ve uçucu. sanki rüzgara kapılıp gidecekmişim.
bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılamadıgı, açıldıysa bile benim dahil olmadığım yerdeyiz.
kafamın içinde frekansı sürekli değişen radyo var. seni arıyorum da sen çoktan televizyona gecmişsin gibi yadirgayıcı.
hangi halinle hatirlamaliyim seni? bildiğin her gül fidanının önünde fotoğrafımı çektiğin o genç ve neşeli halinle mi? 20'li yaşlarımda peşimde dolanıp her attığım adımı takip edip beni yiprattığın, asabi halinle mi? çocuklarla sana gelince neselenip türkü söylemeye başladığın cömert halinle mi? yoksa ellerini basinin altına alıp küçücük kalmış bedeninle sabırla ölümü bekledigin halinle mi? evde hep komik hallerini hatırlıyoruz çocuklarla, günlük rutinimizi bozmuyoruz hiçbirimiz, benim kederimle kimse karislasmiyor. ben yemek yerken, çamaşır katlarken,ev ödevlerini dağıtırken,otobüse binerken, komik bir fıkrayı dinlerken hiç belli etmiyorum içimin çürümeye başladığını.
senin için ne kadar ve nasıl üzüntü duymam gerektiğini bulamıyorum çünkü. vefatından döndüğümüzden bu yana kimsenin yanında ağlamadım. kimseden merhamet ve ya şefkat de dilenmedim. şimdi gün içinde aklıma geldiğinde öyle bir kaliyorum kendi başıma hüzünle. seninle ilgili söyleyebildigim tek kelime hüzün çünkü.
seni özlüyorum baba, çok özlüyorum. seninle birlikte değişen annemi özlüyorum.
senin toparlayıcı halini özlüyorum.hepimizi çileden çıkaran halini özlüyorum.
senin için hiç üzülmüyorum ama. sen kurtuldun bu dünyanın yükünden. tam da en akil olduğun yaşta, bunamadan bunaltmadan kendi yoluna gittin. bu yanlış mı? senin için sevinmek ama kendi yalnızlığıma üzülmek. öyle bile olsa senin için üzülmekten iyidir değil mi? inşallah kurtulusa ermişlerden olasın.
bazen önündeki işe kendini kaptırmış sana seslendiğimi duymuyor gibisin. milyonlarca ışık yılı uzakta gibi kozmik ve korkutucu.
bazen sırtımda tasidigim bir yük, bazen ağzımdaki kaşıktan düşmemesi gereken pinpon topu gibisin. yorucu ve yıpratıcı.
güneş eski parlaklığında degil artık. daha parlak, daha beyaz, daha metalik. sanki gözümle görebildiğim her şeyi ve her yeri folyo kağıdı ile kaplamışlar. hava daha hafif ve uçucu. sanki rüzgara kapılıp gidecekmişim.
bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılamadıgı, açıldıysa bile benim dahil olmadığım yerdeyiz.
kafamın içinde frekansı sürekli değişen radyo var. seni arıyorum da sen çoktan televizyona gecmişsin gibi yadirgayıcı.
hangi halinle hatirlamaliyim seni? bildiğin her gül fidanının önünde fotoğrafımı çektiğin o genç ve neşeli halinle mi? 20'li yaşlarımda peşimde dolanıp her attığım adımı takip edip beni yiprattığın, asabi halinle mi? çocuklarla sana gelince neselenip türkü söylemeye başladığın cömert halinle mi? yoksa ellerini basinin altına alıp küçücük kalmış bedeninle sabırla ölümü bekledigin halinle mi? evde hep komik hallerini hatırlıyoruz çocuklarla, günlük rutinimizi bozmuyoruz hiçbirimiz, benim kederimle kimse karislasmiyor. ben yemek yerken, çamaşır katlarken,ev ödevlerini dağıtırken,otobüse binerken, komik bir fıkrayı dinlerken hiç belli etmiyorum içimin çürümeye başladığını.
senin için ne kadar ve nasıl üzüntü duymam gerektiğini bulamıyorum çünkü. vefatından döndüğümüzden bu yana kimsenin yanında ağlamadım. kimseden merhamet ve ya şefkat de dilenmedim. şimdi gün içinde aklıma geldiğinde öyle bir kaliyorum kendi başıma hüzünle. seninle ilgili söyleyebildigim tek kelime hüzün çünkü.
seni özlüyorum baba, çok özlüyorum. seninle birlikte değişen annemi özlüyorum.
senin toparlayıcı halini özlüyorum.hepimizi çileden çıkaran halini özlüyorum.
senin için hiç üzülmüyorum ama. sen kurtuldun bu dünyanın yükünden. tam da en akil olduğun yaşta, bunamadan bunaltmadan kendi yoluna gittin. bu yanlış mı? senin için sevinmek ama kendi yalnızlığıma üzülmek. öyle bile olsa senin için üzülmekten iyidir değil mi? inşallah kurtulusa ermişlerden olasın.
devamını gör...
3375.
ben bu değilim, istediğim bu değil. nedenini bulamadığım şeyler var. senelerdir sorguladigim, kendi kendimi yargıladığım, kaçtığım ve kaçarken yakalandığım, olmaktan korktuğum ama en çok da olduğum şey. çıkmaya çalıştıkça saplandığım bir türlü kurtalamadığım kendim. çık artık şu girdaptan.
devamını gör...
3376.
dünya hassas kalpliler için cehennemdir diye bir laf olmasa bile kendime bakınca dünya hassas kalpliler için cehennemdir derdim. temel sorun yalnızca hassas kalplilik de değil. var hissetmemek. herkese, her şeye koştuğunda fakat sıra sana geldiğinde çalacak bir kapının olmayışı. ya yalnızlıktan bahsetmiyorum. hiçbirimiz yalnız değiliz, mutlaka birileri var etrafımızda. yüzeysel, yapay ve zorlama bağlarla bağlıyız. gerçekliği ve güvenilirliği sıfır biçimde. en can sıkıcı kısmı da zorlama olması. "sen elmayı seviyorsun diye elma da.." tamam, bunda sorun yok. sorun elmanın hâlâ o selede durması.
zaten elma sevmem.
zaten elma sevmem.
devamını gör...
3377.
en çok sevdiklerinden alırsın en derin yaraları...
ben seni sevmekten yoruldum artık...
asılda bakarsan açtığın yaraları ileştirmeyi başaramıyorum. sen bana karşı saygı duymayı unutun bense seni afetme gücümü yitirdim...
umursamazlığın, yok saymaların , görmezden gelirlerin içimdeki seni öldürdü.
en çok ihtiyaç duyduğun, en savunmasız olduğun anlarda seni bir çocuk gibi göğsümde avuttum. sana deva olmak için kendime zehir oldum. fakat insanların nasıl değiştiğini ne kadar nankörleştiğini senin sayende öğrendim...
ben seni sevmekten yoruldum artık...
asılda bakarsan açtığın yaraları ileştirmeyi başaramıyorum. sen bana karşı saygı duymayı unutun bense seni afetme gücümü yitirdim...
umursamazlığın, yok saymaların , görmezden gelirlerin içimdeki seni öldürdü.
en çok ihtiyaç duyduğun, en savunmasız olduğun anlarda seni bir çocuk gibi göğsümde avuttum. sana deva olmak için kendime zehir oldum. fakat insanların nasıl değiştiğini ne kadar nankörleştiğini senin sayende öğrendim...
devamını gör...
3378.
metanet benim göbek adım.
devamını gör...
3379.
içimizde ki sevgiye ve aşka aç olan masum çocuğu üzen tiplerin etik bir anlayışla azına tüküreyim.
devamını gör...
3380.
zamanı bir kemirgen gibi yemesenm, kim bilir belki mutlu bile ölebilirim.....
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2