1641.
bu hayattan ne olursa olsun tatmin olamıyorum. en son ne zaman 'gerçekten' mutlu olduğumu hatırlıyamıyorum. maddiyat önemli ama bana göre maneviyat kadar değil. eksikliği çok hissediliyor. bazı şeyleri kafama çok takıp gereksiz yere dert ediyorum ama kendimce haklı gibiyim. elimde olmayan bazı şeyler beni çok sıkıntıya sokuyor. istemezdim bende böyle olsun , oluyor işte. keşke bazı şeyleri değiştirebilseydim her şey mükemmel ötesi olacaktı. bekliyoruz çaresizce başka çare yok.
devamını gör...
1642.
al işte dinle, yorma beni
anlatamam süslü cümlelerle
kapat gözlerini sadece

hayır hayır şarkı şimdi değil
ama kulağımdakilerden biri elbette

sessiz sakin olacaktım
ama olamadım
olabilir miyim?

paragraftan dizeye geçiş sadece
sabırsız sükunetimi bozan
kanımı karıştıran
uykumu getiren

kaçırma gözlerini
şimdi gidiyorum
kaybolma sakın...
devamını gör...
1643.
gece olunca melankolik yanım çıkmaya başlıyor. kendimi içten içe bu dünyada tek başıma bazı şeyleri kanıtlamaya gelmiş gibiyim. tek başıma isem neden böyle bir his var içimde o zaman, onu bende pek anlamdıramadım. mutsuz muyum? hayır. ama mutlu olduğum da pek söylenemez, bazı şeyler beni rahatsız hissettiriyor. çok konuşmak herşeyi ama herşeyi anlatmak, karşımdaki beni, sonsuza kadar anlattıklarımı dinlenmezsini istiyorum. benim açımdan konuşmak bir ihtiyaçtır bazen gözlerimle, beden dilimle konuşurum veya buraya içimi dökerken okuyan kişi ile konuşurum. bazen hiç ağzımızı açmak içimizden gelmez anlatmak da boşunadır şuan kendimi orada sıkışmış hissediyorum. hevesim kırılmış da inatla bazı şeyleri anlatmaya çalışıyor, kimse tarafından dinlemiyor gibi.*
devamını gör...
1644.
gerçekten bilmiyor musun?
gerçekten bilmiyorum. ve bu hengameden bir an önce kurtulmak istiyorum. belki yazarak belki okuyarak belki sadece masallar da olabileceğini düşünerek.
sonra vay efendim. neden böyle oluyor.
neden sorusu anlamını yitiriyor cevaplardan kaçmaya çalışırken.
sonra vay efendim. sen yalancısın diyorlar. yalan söylediğini bilmeyen bir insan için pek bir anlam ifade etmiyor belki de.
insan kendini yalan söylerken yakalar mı hiç. hem de kendine.
sürekli bir farkındalık halinin yoruculuğu karşısında çaresiz kalmak. ve yardım istemek.
insan kimden yardım ister? yardım edebileceğini düşündüğü kim vardır kendisinden başka.
ve kendisi bir yalancıysa iddia ettikleri gibi. kendinden yardım isteyemeyeceği belli midir.
oysa tek istek biraz kaçmak biraz yazmak biraz çizmek biraz müzik biraz sakinlik. seslerden
insanlardan ve canı yakan her şeyden.
ne demişler. ben kimin uydusuyum. uymadı mı uykusuyum. prenseslere gelsin.
devamını gör...
1645.
hayvan gibi fıstık yemeye başladım.
devamını gör...
1646.
geyik başlıklarıdır. hunharca yardırırsın, maksat eğlence olsun işte.
devamını gör...
1647.
kendi ilişkim ve hayatım rayından çıkmışken, yarın en güzel kıyafetlerimi giyip makyajımı yapıp en sahici gülümsememle kuzenimin sözünde yüzük tepsisini tutucam...
devamını gör...
1648.
sözlüğün anasını ağlatan başlıktır.
devamını gör...
1649.
acaba bu sene san remo'yu kim alır
devamını gör...
1650.
hangi birine üzüleyim
geçen zamana
kendi seçtiklerime mi
düzenin çarkına mı
devamını gör...
1651.
uzun süredir duran elmaları bir tür sirke yapmak için suyunu çıkarıp bir kavanoza koydum. sonra kabuğundaki bakteriler fermantasyonu başlatan maya görevi görür diye okuduğumdan birkaç kabuk doğrayıp attım.
neyse sanırım bir gün içinde fermantasyon başladı ve içinde küçük küçük baloncuklar çıktığının farkına vardım. nedense çok hoşuma gitti ve elma suyunun rengi ile birlikte çok güzel görüntü oluşturuyor diye düşündüm.
o günden beri arada gidip bir süre izlerim. fermantasyonu bitene kadar da izlemeye devam edeceğim gibi.

bu arada yeni şeyler denemeye pek bir meraklı olduğum söylenebilir. bu zamana kadar balta sapı, mayonez, masa vs yapmayı denedim. mayonez, balta sapı gibilerinde başarılı olurken masa gibileri başarısızlıkla sonuçlandı.

ança bilingler
devamını gör...
1652.
saat akşamüstü beş buçuk. yağmur tehdit ediyor. yağarım ulan diyor.
sen misin beni tehdit eden. yatağımı bile toplamadım lan daha.
annemin sigaralarını aşırıyorum. filtrelerini kırıp kırıp tadını arttırıyorum.
tatilimin son iki günü.
o yüzden bakmak lazım keyfe. kedere nö nö diyen yogacı gibiyim.
bilmediğim şeyler üzerinden prim yaparım. evet.
no man, no cry.
erkekler de ağlar. ne güzel demişler. kimse ağlamasın tabi de,
insanın üzerine bir laf yapışmaya görsün. sonra hep o oluyorsun.
yalancı seni hep yalancı görüyor.
mutsuz seni hep mutsuz belliyor.
sıfatlar diyarından kendine bir porsiyon hazırlıyorsun.
çatal bıçak plastik.
yemeğin tadı plastik.
pet şişelerin büküldüğü yerdesin.
no man no cry.
erkek yoksa ağlamak da mı yok?
tutturulan kulağa küpe gibi hani üç yaşında delmişlerdir kulağını, ağlamışsındır.
işte o yeri yanlış kulak deliğine takılan küpelerin hep eğreti durması gibi kadınların ağlaması.
yalan söylüyorum. ama bazen kadınlar da yalandan ağlıyor. kendimden biliyorum.
no woman no cry.
ağlama bebeğim. kim üzdü seni. başını okşayayım mı?
ne de hoş. bir kel bir kadına söylenecek.
no woman, no cry
o virgülde hayatın sarkacı gizli.
ağlamak rahatlatır ya. çıkarın tüm cinsiyetleri denklemden belki kesilir tüm bu şarkılardaki gözyaşları.
şarkı bitene kadar yazacağım dedim kendi kendime.
bitmek bilmiyor.
adam acı acı çalıyor enstrümanı.
yağmur yağmıyor.
tanrı'nın tehditleri boş mu.
no woman no man no cry.
devamını gör...
1653.
off yazmak istiyorum, aynı zamanda da istemiyorum. *
devamını gör...
1654.
çok yoruldum. her şeyden. ama en çok kendimden yoruldum. yalnız hissediyorum, o kadar yalnız hissediyorum ki uzansam tutabileceğim kimse olmayacakmış gibi geliyor.
devamını gör...
1655.
bu gece herşeyi herşeyi bitirme gecesi mi yoksa ben mi bitirdim herşeyi. elveda herşey. bir zahmet s.....ip gidin. herşey bende kalsın.
devamını gör...
1656.
birileri şiir başlığına kendi şiirlerini yazabilir mi ? yazılan tüm şiirleri okudum şimdi yeni yazılacak olanı bekliyorum. başlık çok altta kaldı ve ben sayfayı yenilemekten yoruldum. yazın biriniz.
devamını gör...
1657.
üç beş satır şey yazarım ya
ne uyağı olur ne ölçüsü
içinde sen olursun sen.
ama kelimelere sığdıramadığım.
denizlerde okyanustur, pusulası yoktur.
kocaman kocaman baktığında
ışığı vardır yazdıklarımın, ışığı takip et...
devamını gör...
1658.
sakladığımız her şeyi ortaya çıkardığımız gün öldüğümüz gündür. duyduklarına inanmadığın her deyiş, söyleyiş ve duyuş... içinin derinine sık sık batıp duran mavi bir gemi gibi, dönüp dolanıp enkazı araştırılır düşündüklerinin. birine kalbini vermeyi, yastığının altındaki küçük altınını bozdurmak zanneden en zavallı zenginlerden biri olamadan öldüysen eğer... hayat tam da bitirecekken yanlış notaya bastığın bir piyano resitali gibi, bazen sana hayranlıkla bakan gözleri oymak isteyeceğin anlar da gelecektir. mükemmelliği içine pompalayan dalgıç motoru gibi hep ne iyisin, ne hoşsunlarda kaybolup, gerçekten zannedip, mükemmelliğine kaldırdığın kadehler gibi boşalınca... hayatında geriye alamayacağın tek andır öldüğün an... ve şu film şeritleri gibi –hep bahsedilen- gösterişsiz bir sahnede gözlerinin önünden tek geçen öptüğün kadınlar, erkekler, çocuklar... hayat oyunu kaybetmemek için uğraşıp dururken oynayamadığın bi oyun gibi, ceplerine doldurabildiğin ve hatta ceplerinin doluluğundan yürüyemeyecek hale geldiğin zaman ölürsen, hepsini bir bir say avuçlarına ardındaki çocukların... yeterince eritilemeyip, önceden hazırlanmış kalıplara dökülemediğinde, dışarı taşan erimişliğinin oluşturduğu o şekilsiz şekil... olmadan da görülebilen tek şey tanrıysa eğer, hepimiz belki de bi’ tanrıyız öldüğümüz gün... saçların ne kadar dağılmış, üzerin ne kadar kirlenmiş aldırmadan, gece geç saatte eve dönebildiğin, dökerek pasta yediğin, kibarlıktan, kurallardan, sıkılmışlıklardan hiç nasibini almadan yaşaya bildiğin bir yerse toprak krallığı, ağırlığını almaya gelen yüzlerce ıslak solucana sunduğun boynun ve ellerin ve yüzün ve kollarındır ölüm. ilk defa özgür olabildiğin. gizlice sevdiğin oğlanlar, kızlar, söylemek isteyip de hiç söyleyemediğin yalanlar, dilinin ucundaki her şeyden muaf, zikrinin ve fikrinin laylaylom olduğu, sen olduğundan ilk defa istesen de utanamayacağın, uzatıp toplamadığın, dansöz gibi kıvırmadığın ve evet dedim ya; sakladığın her şeyi ortaya çıkardığın gündür, öldüğün gün...
devamını gör...
1659.
insanların kadın ve erkek olmaları çok yorucu geliyor bana artık. seks işçisi olsaydım ya da taş taşısaydım sabah akşam bu kadar yorulmazdım sanırım. insanlar adeta kadın ve erkekler, devasa lenin heykelleri gibi kabullenilmesi gereken güzel bir şeyi sırtımıza yüklemeye çalışmalarına razı gelmemiz gerekiyormuş gibi. her çağda, sisfos'un kayası gibi ağır ve müthiş bir şeyi yaratmış muzaffer efendiler, omuzlarımıza, sırtımıza, kafamızın üstüne ve içine kadın ve erkek olmayı bırakıveriyorlar. nietzche, insana acıması yüzünden öldüğünü ilan etmişti tanrı'nın. ben ise arkadaşlık ve uzuvlarının (çeşitlerinin) kokuşmuş cesedini buldum unutulmuş bir hurdalıkta.
devamını gör...
1660.
birbirinizi karalamayın gençler...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim