1861.
hafif serin bir ilk yaz sabahı. perde hafif aralanmış, camın gerisinde hafif koyu bir deniz ve açık mavi gökyüzü manzarası. yatağın solundasın. sağında sevilen kişi ve bahsettiğim manzara onun arkasında.

dünyanın en güzel varlığı yanında uyuyor ve dünyanın en güzel manzarası onun fonu olmuş. tuzlu bir koku var havada. biraz yosun, biraz iyot. saten güneşlik rüzgarla dalgalanırken hafif bir fısıltı sesine benzer bir ses çıkartıyor.

sağına dönüyorsun. o. o yüz. yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi. o varsa varsın, yoksa yoksun. o yoksa yok olacaksın. duruyor orda öylece. uyuyor. ''olmasa ne yaparım'' diye düşünüyorsun. en mutlu olman gereken anda bile en kötüyü düşünecek kadar karamsarsın ki aptallık aslında ya neyse. evet ya karamsarlık aptallık değil mi? evet neyse.

kafanda yokluğunun yaratacağı enkazı düşünerek bir yüze bakıyorsun. ellerin yüzüne hafifçe düşen saçlarında. burnuna kadar inen bir parça saçı elinle atıyorsun yukarı doğru. bir çift dudak var. altlı üstlü duruyorlar. kapalılar haliyle. e sende de var aynı çiftten. neden temas etmesinler di mi?

uyanıyor. bir çift gülen göz. göz güler mi albayım? 180 derece dönebilen 2 tane küre şeklinde organ sadece. insan gülerken de ağlarken de, sakinken de sinirli iken de gözler aynı kalmalı aslında ama kalmıyor. göz güler, göz kızar, göz susar, göz bağırır. kalbin aynası değil mi ki zaten kendileri?

bir ''günaydın'' geliyor fısıltı şeklinde. ''g''si kuru kalan boğazdan çıkarken biraz zorlanıyor ama gerisi geliyor. elbette ki gün aydın olacak. o varken nasıl kararır ki?

kararıyor ama. gün karanlık. etraf karanlık. manzara yok, yatak yok, fısıldayan perde yok, saç yok göz yok yüz yok. bir tavan. beyaz. an itibariyle başımın üzerinde olan tavan. soluma bakıyorum bir kalorifer peteği, üstünde pencere ama hayalimdeki gibi değil. dümdüz pencere, sokağa bakıyor ki o pencere an itibariyle sol arka çaprazımda zaten. hayal miydi? öyle görünüyor ya da özlediğim bir anı. anılar özlenir zaten. özlemeyeceksek, özlemek de yasaksa niye yaşadık ki zaten onları?

velhasıl kelam sayın sözlük, uyuyan kişiyi öperek uyandırmak güzeldir. imkanınız varsa yapın, imkan dediğin şey çabuk yok oluyor.
devamını gör...
1862.
bile bile neden aptallık yaptım kendime yine haksızlık ettim özür dilerim.bir daha olmayacak desem yalan olur ama daha hassas davranacağım.kendimi rezil durumlara düşürmeyeceğim maddi manevi kendi ayaklarımın üstünde dimdik duracağım yine.gururumuzdan onurumuzdan başka neyimiz var ki şu dünyada.neyi nasıl istediğimi tekrar gözden geçireceğim.
devamını gör...
1863.
geçen sene 12 yıllık çocukluk arkadaşımla tüm iletişimimi kesmiştim. o zamanlar ona çok kızgın olduğum için iyi hissettirmişti ama şimdi köpek gibi pişmanım. evet kırdı beni ama yine de ona yaptığım muameleyi asla haketmedi. özür diledi, defalarca kez aradı açmadım, mesaj attı her yerden engelledim. birkaç gündür aklıma geliyor. acayip vicdan azabı çekiyorum. bazen sevdiklerime karşı çok acımasızca davranıyorum sonra niye böyle yaptım diye kendimi parçalayasım geliyor. hayır normalde son derece mantıklı şeyler yapan fevri olmayan biriyim ama beni sevenlere neden böyle davranıyorum bilmiyorum. ona o kadar kötü davrandım ki hatırladıkça üzülüyorum. hangi kafayla yaptım onu da bilmiyorum. özür dilemek istiyorum ama şu an farklı şehirlerdeyiz ve açıkçası özür dilemeye yüzüm yok. özür dilemeye bile utanıyorum. kendime bir söz veriyorum artık. bir daha asla kimseye suçunun üstünde, haketmediği bir tepki vermeyeceğim. en azından bunu deneyeceğim. elimden geleni yapacağım.

neyse duygusal entryler girmeyi sevmiyorum ama birkaç gündür çektiğim vicdan azabını birine anlatmam lazımdı, buraya yazdım.
devamını gör...
1864.
yine yaptın yapacağını dandik efendi. bir gün de tutarlı ol. konu o olunca tutarsızlaşıyor dandik napsın.
devamını gör...
1865.
tavanlar bile kurtarmıyor gözlerimi artık. bakışlarımdaki bulanıklık geçsin diye beklerken yanakların kenarından süzülen gözyaşlarının kuruması da tat vermiyor. ve işte başladı bir şarkı sözlerini bilmediğim. sigaramın dumanın ucunda üflediğim hayallerimin arkasından ağıt yakmıyorum artık.

karşımdaki kitaplar bana bakıyor ben onlara bakıyorum. bilmediğim hayaların izlerini gizleyen kitaplarımdan ne zaman uzaklaştım bu kadar bilmiyorum. sahi ne zaman koptu zincir? ne zaman kırıldı merakım? hayata karşı o çocuk duruşum. hangi yalanlarla boğdum acaba kendimi?
soru sormanın anlamsızlığı içinde debelenirken hayatımdan çıkardığım insanları bir bir selamlıyorum.

bir kırmızı kalem alıyorum. boyuyorum önümdeki defteri çığırtkanlar gibi. kelimelerle süslüyorum her bir çizgimi. her bir kıvrımımda yüklediğim anılarımın hatırına numaralandırıyorum geçmişi.
canım odam benim. tapınak demek haksızlık olur. mavi duvarlarım. gece karanlığında yanan küçük lambam. sizin şerefinize kaldıracağım bir sonraki kadehimi. bir sonraki şişeyi sizin için devireceğim.
fincandan içilen viskim karşımda duran tablom için.

çünkü yalnızlık böyle bir şey.

etrafta kimse kalmayınca hareketsiz objelerin diyarında kendine yer edinmeye çalışan bir varlık.
devamını gör...
1866.
sahip olduğum tüm fikri ve maddi varlığımla bir gün bu dünyadan ayrılacağım
ve sanki hiç doğmamış gibi olacağım.*
devamını gör...
1867.
en çok kendime kızıyorum. olmayacağını bile bile kendimi kandırdım. samiyetsizliğine kılıflar uydurdum. her hareketini güzelledim. ne geçti elime? koca bir hiç.
devamını gör...
1868.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çocukken bu pencereden ayaklarımı sarkıtıp köyün çeşmesine gelenleri izler mutlu olurdum, şimdi evimde, işimde bilgisayarlar, tüm dünyaya açılan sayısız pencereler; ama mutluluk dediğin sanki o pencerede kaldı...
devamını gör...
1869.
naber defter?
eski tadı yok değil mi?
ama ben yazdığımda hâlâ aynı tadı alıyorum.
hâlâ müşkülpesentim. illa güzel olacak.
ama sonradan okuduğumda nedense beğenmiyorum.
ölçütüm devreye giriyor o an. bırakıyorum kendimi yargılamayı.

bana kalırsa karakteri olan nadir başlıklardansın. hatta belki de teksin.

ne anlatıyorum ben değil mi?

gecenin karanlığı
çağırıyor
sessizlik de öyle
hani ışık severdim ben
ne oldu birden bire

ama gece özgür kılıyor sanki
sanki güneş doğunca hapsolacakmışım

ben yine de gündüz olurum
hem gece olurum hem gündüz
merak etme

gece uzuyor ve ben kaybolmak istiyorum
aklımı başımdan
kalbimden kaldırıp atmak istiyorum

bitmeyen bir gecede
sızmak istiyorum..
devamını gör...
1870.
yazıp yazıp sildigim başlıklardan biri de bu.
devamını gör...
1871.
estetiğe verdiğin parayla 1 araba almıştın şimdiye, akıllan artık, bağımlısı oldun mezoterapinin seansın da bitti niye ek seans alıyorsun...
devamını gör...
1872.
sanki bilmem gereken çok temel bir bilgi var hayata dair ve ben onu bilmiyormuşum gibi hissediyorum. nereden çıktı bu dediğinizi duyar gibiyim. onu da bilmiyorum. bilmediğin bir şey var ve neyle ilgili olduğuna dair de bir fikrin yok öyle mi? aynen öyle. lakin sezgilerim var yani mini mini gördüklerimle zihnimde parçaların bir kısmı birleşerek oluşmuş bir düşünce bu. bir iskelet gibi ama anlamlandıramamış sınıflandıramamışım. sen temel bir şeyi bilmiyorsun hayata dair düşünce bu. tam olarak bir çıkış noktası da yok. yürüyorum ve etrafı inceliyorum. sanki yaşıtlarım ve daha büyükleri bir şey biliyor benim bilmediğim. nedir bildiğiniz? söyleyin bana da. sanki yaşamaya dair yahut ölümle ilgili. ve ben de öğreneceğim birgün onu, isteyerek ya da istemeyerek. ne zaman bilinmez. yaşlı bir amca yürüyor keskin bakışları var. bir şeyler biliyor benim bilmediğim. yakasına yapışasım geliyor söyle, söyle neyi bilmiyorum ben? gözümden kaçan nedir herkesin bildiği? biraz fikrim var aslında sanki herkes yaşamayı öğrenmiş gibi keskin fikirleri var. biliyorlar bir şeyler, inançları amaçları net. ya ben? bilmiyorum ki o şeyi. sadece o şey değil tabii bilmediğim çok fazla şey var çok. ama yaşamayı biliyor sanki onlar ben ise hala öğrenememişim gibi. nasıl öğreneceğim? öğrenmek ister miydim bir de o var. muhtemelen acı bir tecrübe gene bana öğretecek bir şeyler. istemem ki acı tecrübe kim ister ki? tamam aklıma kazır bu acı tecrübe unutmamam gereken o şeyi. ama acısız öğrenemez miyim? görsem bile olayı parçaları tamamlayamaz mıyım, kendimle olayı ilişkilendirmez miyim azımsar geçer miyim öğrenmem gereken o şeyi? bilmediğim şey... nedir o?
devamını gör...
1873.
çoktandır içmiyorum, fırsatını bulduğum ilk anda içeceğim.
devamını gör...
1874.
çok iğrenç bir pazartesi geçirdim, sanki bütün haftanın yorgunluğunu 1 günde üstüme aldım, bir içsel sıkıntım var ama hayırlısı...
devamını gör...
1875.
bir günün nasip bohçasında hepimiz için iyi-kötü, büyük-küçük mâceralar vardır. bu mâceralar, kimi kez bizi sevindirir, kimi kez üzer; kimi kez kalbimizi hayrete düşürürken bâzen de fikrimizi işletir. toplum hayatının nabzının attığı sokağa dar akşam üzeri çıkıp mahalle fırınına ağır ağır yürüyüşe azmettiğim bugün de pek çoğunuz için önemsiz; ancak benim için düşünmeye lâyık bu mâceralardan biri ile karşılaştım.

fırının önünde benim gibi sofraların alışılmış, aziz ve devamlı sâkini olan ekmeklerini almaya gelmiş insanların düz bir hat üzerinde sıra teşkil ettiklerini gördüm. bu sıranın ucuz ekmek sırası olmayıp, fırınımızda bu saatlerde taze ve dumanı üzerinde ekmekler çıktığından mütevellid bir sıra olduğunu söylemeliyim. neyse efendim, ben de selâmımı verip sıranın en ardına geçerek beklemeye koyuldum. ekmeğini alan seğirtir gibi hızlı ve kararlı adımlarla sıcak yuvaların huzurlu iklimine yöneliyordu. yaklaşık 10-15 dakika sonra sıra bana da gelmişti. fakat o da ne?! sıcak ekmek kokusunu ciğerlerime çekmeyi beklerken, gencin biri çeviklikle, fırının önünde hiç sıra yokmuş gibi davranarak ve kimseden müsâade isteme nezâketini sergilemeden içeri dalmasın mı! baktım, sırada bulunan insanlar arasında kafasını hoşnutsuz şekilde sallayanlar, ''saygısız çocuk!'' sözleriyle kısık seslerle söylenenler... herkes, delikanlının bu hoyrat davranışından rahatsız olmuştu. esâsen ben de bir miktar tehevvüre kapıldım. sonra, genç fırından çıkarken bir an göz göze geldik; sanki yaptığının yanlış olduğunu kabullenir bir anlam sezdim bakışlarından. ama, yine de bir güler yüz, bir incelikli kusur itirâfı olmalı değil miydi? bu önemsemediğimiz küçük hareketler, öyle kalpler kazandırırdı ki!... sırada bulunan herkesin en azından o davranış tarzı nedeniyle örselenmiş yüreklerine bir tas su serpmiş olurdu. ancak olmadı işte!... gün boyu türlü merhametsizliklere, kayıtsızlıklara, saygısızlıklara mâruz kalarak insanlık değerleri hakkında kim bilir ne kötümser duygular biriktirmiş, ekmek fırını önünde bekleyen bu insanların kalbine küçücük de olsa iyi bir duygu, bir düşünce yer etmesi imkânı o ân için artık elden çıkmıştı. işte sevgisizlik bizler farkına varmadan ahtapotun kollarının sarması gibi bireyi ve cemiyeti böyle ele geçiriyor dostlar. sözlük müdâvimlerinden sabırsız gençlerimizin ''sen ne anlatıyorsun beybaba?! anlattığın şey bir mâcera mı yâni? millet neler yaşıyor şu nankör dünyanın göbeğinde? derdin bu muydu? özür dilemedi, diye bunalıma mı girdin?'' gibi serzenişleri uzaktan uzağa kulağıma geliyor. siz de haklısınız, elbet...
devamını gör...
1876.
mahzenden çıktım, mahzene girdim, mahzenden çıktım, mahzene girdim.

kapıyla bakıştık, ne yöne diye sordu. ulan bilsem ben seninle mi konuşurdum?

üzüldü. bunca yılın kapısı. yani bu girişler çıkışlar çok sık, o da haklı. insan bir karar veremese bile üşenip kalabilmeli bir yerde.

kapının arkası serin, sessiz, güzel. kapının önü sıcak, cıvıltılı, güzel.

hocam dedi, sen dışarıya çıkarken daha mutlu görünüyorsun, kalsana orada. benim canım, ben bu kadar seneyi çakmak cebime mi sığdırıp gideyim? neyin var içeride diye sordu. neyim var? bu sorunun yanıtsızlığı zaten benim gitmemi engelleyen. insan bilmediği şeyden vazgeçemez ki.

anladı, olmayacak. ne yapacağız hocam diye sordu bu kez. sen açılıp kapanacaksın, ben girip çıkacağım herhalde, ne bileyim. peki dedi, sen bir gün içeri girmek istediğinde açılmazsam ne olur?

durdum işte burada. burada durmak gerekir. ne oluyor da açılmıyorsun mesela? mesela, öyle karar vermişim sadece, senden bağımsız, kızar mısın? suskunluk. kızar mısın hocam?

yüzümü yerden kaldıramadım. bekledi sabırla.

kızmam.
söz mü?
söz.
bir gün hocam. hazırlan.
devamını gör...
1877.
o dedi ki
oku!

gördüklerinin içini gör
gökyüzü ol
gökyüzünde bir güneş
sonra gece
gecede bir yıldız
karanlık olmayı da bil
ateş ol
su ol

çiçek ol mesela
fakat unutma bazı çiçekler zehirlidir

“bir güvercinin kalp atışında
dinlenebilir insan
şarkını söylerken gülümse yine”
çünkü hiç biri değilsin sen
yine de hepsinden bir zerresin
devamını gör...
1878.
seninle neden böyleyiz bilmiyorum. en çok senin hakaretlerin üzüyor beni ama farkında değilsin. ya da farkında olduğun için bu kadar hiddetlisin. düzeltmeye çalıştıkça bir noktada kopuyor gibi hissetmeme sebep oluyorsun. kendi içime kapandığım dönemler beni cezalandırır gibi adım atmamıştın bana. gururumdan ödün vermek istememiştim. bilmiyorum. seninle iyiyken ne kadar mutluyum oysaki. bu gerginliği sürdürürsem sürdürürsün biliyorum. hiçbir şey olmamış gibi devam etmem iletişimimizin yararına olacak ama o zaman da omurgasız biri olmuş olacağım. özür dilememi ve ders almamı isteyeceksin. ama özür dilerim, ben senin küçük kızınım ve hayata dair dersler çıkartmakta zorlanıyorum. hayatımda beni en çok yoran adam olacaksın. beni büyüt istiyorum ama büyümekte çok zorlanıyorum. keşke bu kadar sert olmasan.
devamını gör...
1879.
aşırı garip bir gündü, başım ağrıyor sevgili sözlük. umut bağladığım şeyler gerçekleşmiyor üstüne de uğraşacağım işler mental olarak yoran olaylar oluyor. huzursuzum, aksine burada kar yağıyor benim bunca şeyle uğraşmaktansa dizi film izleyip boş boş yatmam gerekiyordu. haksızlığa uğruyorum ve bunu bana layık gören insanlara bazı şeyleri anlatmam gerekiyor. mutlu değil aksine aşırı rahatsız, huzursuz hissediyorum kendimi. tabi bir kaç ay sonra oradan bakınca bu muymuş derdim diye bakacağımı bilsem de bazı düşüncelerimi kafamdan atamıyorum.
devamını gör...
1880.
çare bensiz, ben çaresiz, onlar devasız, biz umarsız, umar kimsiz, sonra hepsi bahçıvanı..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim