normal sözlük yazarlarının merak ettiği şeyler
başlık "agırroman" tarafından 13.11.2022 08:14 tarihinde açılmıştır.
21.
merak ediyorum,
kaç yağmur damlası sığar avucuna senin?
kaç yağmur damlası sığar avucuna senin?
devamını gör...
22.
dikkat edin vıraytırlar; insanın başına ne gelirse ya meraktan gelirmiş,ya da ...
devamını gör...
23.
yaşamak için en önemli davranışlardan biri, merak etmek...
insanlığın ilk zamanlarından beri merak ederek yeni şeyler keşfedilmiş, o zaman merak edilen konular şimdiye göre daha basit gözükse de sonuca ulaşmak şimdikinden çok daha zormuş.
arkhe yani ilk element nedir sorusu, mesela önceden merak edilen bir konuymuş, düşünürler üzerine çokça düşünmüşler. doğru ya da yanlış pek çok düşünce ortaya çıkmış. işte bu merak felsefeyi ortaya çıkarmış.
günümüzde bilimde de bu sorgulamalarla yeni şeyler keşfediliyor. birisi bir şey düşünüyor, sonra o konuda bir sürü fikir ortaya atılıyor ve yeni şeyler keşfedilmeye devem ediyor.
ben ise bu başlığı gördükten sonra neyi merak ettiğimi düşünmeye başladım ve farkettim ki sözlük, merak ettiğim hiçbir şey yok, kendimle ilgili veya başka bir şeyle ilgili.
kendi yaşamımla ilgili basit soruları ve ya tanrı var mı, yok mu, nerdedir, derdi nedir gibi zor soruları bile merak edemiyorum artık.
özetle sözlük, herkesin merak ettikleri şeyleri yazdığı başlıkta anladım ki merak yaşamak için gerekli bir davranış ve galiba ben uzun süredir yaşamıyorum.
*
insanlığın ilk zamanlarından beri merak ederek yeni şeyler keşfedilmiş, o zaman merak edilen konular şimdiye göre daha basit gözükse de sonuca ulaşmak şimdikinden çok daha zormuş.
arkhe yani ilk element nedir sorusu, mesela önceden merak edilen bir konuymuş, düşünürler üzerine çokça düşünmüşler. doğru ya da yanlış pek çok düşünce ortaya çıkmış. işte bu merak felsefeyi ortaya çıkarmış.
günümüzde bilimde de bu sorgulamalarla yeni şeyler keşfediliyor. birisi bir şey düşünüyor, sonra o konuda bir sürü fikir ortaya atılıyor ve yeni şeyler keşfedilmeye devem ediyor.
ben ise bu başlığı gördükten sonra neyi merak ettiğimi düşünmeye başladım ve farkettim ki sözlük, merak ettiğim hiçbir şey yok, kendimle ilgili veya başka bir şeyle ilgili.
kendi yaşamımla ilgili basit soruları ve ya tanrı var mı, yok mu, nerdedir, derdi nedir gibi zor soruları bile merak edemiyorum artık.
özetle sözlük, herkesin merak ettikleri şeyleri yazdığı başlıkta anladım ki merak yaşamak için gerekli bir davranış ve galiba ben uzun süredir yaşamıyorum.
*
devamını gör...
24.
dün gece çocukluk arkadaşımla karşılaştım. aynı yerde, aramızda birkaç metre varken sigara tüttürdük. beraber top oynadığım, taso biriktirdiğim, ilk ps oyunumu paylaştığım insana bir yabancı gibi uzaktan baktım.
selam vermek için gözlerine baktım ama hiç oralı değildi. en son ne zaman konuştuk, küs müyüz ya da bir şey mi yaptım diye çok düşündüm ama bulamadım.
bunları düşünürken i couldn't help but wonder dedim ve ekledim. aynı taso için yarışan iki velet, nasıl olur da birbirine bir selamı çok görür?
selam vermek için gözlerine baktım ama hiç oralı değildi. en son ne zaman konuştuk, küs müyüz ya da bir şey mi yaptım diye çok düşündüm ama bulamadım.
bunları düşünürken i couldn't help but wonder dedim ve ekledim. aynı taso için yarışan iki velet, nasıl olur da birbirine bir selamı çok görür?
devamını gör...
25.
hayvanların ya da bitkilerin bilinci var mı? yoksa sadece güdülenmeyele mi hareket ediyorlar? paralel evrenler gerçek olabilir mi? dünyanın sonu nasıl olacak ve zaman gelecek? öldükten sonra reenkarne olma ihtimalimiz nedir? bir de son seçimleri kim kazanır.
devamını gör...
26.
benim bu gara bahtım ne zaman gülecek acabası
devamını gör...
27.
kara delikler gerçekten kara mı yoksa hava ve ışık kaynağı olmadığı için mi siyah zannediyoruz?
devamını gör...
28.
soğuk bir bir cumartesi akşamı cadde-i kebir'de yürüyordum; kulaklarımda saatler boyunca hep aynı piyanodan gelen melodi. onlarca insan geçiyor yanımdan. sesler ve görüntüler birbirine karışıyor, o anlaşılması güç tablolar ve sınırları zorlayan müzikler gibi. içlerinden bazılarının suretini yakalamayı başarıyorum ve kaybolmaya başlayıncaya kadar uzun bir süre seyre dalıyorum yüzlerini...
13-14 yaşlarında bir oğlan çocuğu. yüzünde sivilceler, saçları dağınık, kızarmış burnu, elleri ceplerinde. sırtında vücudunun yarısını tartabilecek kadar kocaman çantası. gözlerini yerden kaldırmıyor; karolardaki çizgileri takip ederken yavaşça geçiyor yanımdan. kim bilir ne hayaller peşinde... ihtiyar bir amca beliriyor sonra. elinde benden daha yaşlı gözüken bir baston; en az kendi kadar yorgun. pamuktan daha beyaz saçları var. yüzünü saran çizgiler öyle derin ki, içlerinde binlerce hikaye gizli sanki. kendi kendine konuşuyor. yüzündeki o hüzne rağmen öyle güzel, sıcacık gülümsüyor ki, insan onu görünce keşke böyle bir yaşlılık bize de nasip olsa diyor. kim bilir hangi güzel anılarını aklına getiriyor... o eski sinemalardan birinin önünde genç bir adam bekliyor. boynuna sıkıca doladığı upuzun atkısı ve kalın çerçeveli gözlükleriyle fazlasıyla dikkat çekici. biraz takıntılı gibi. sol ayağını sürekli sallarken saçıyla oynayıp sık sık saatine bakıyor. tedirginliği yüzünden okunabiliyor. öylesine delici bakışlarla etrafını süzüyor ki, gözlüğünün camları yerinden çıkacak sanki. kim bilir böylesine telaşlanmasının sebebi ne idi... tramvay durağında genç bir kız oturuyor. kucağında çantası, tırnakları ile kapağını parçalıyor. ağlamaktan şişmiş gözleri kıpkırmızı, yanaklarından süzülen damlaları gizlemek için mor beresiyle yüzünü örtmeye çalışıyor. öfke, acı, hayal kırıklığı ve pişmanlık iç içe geçmiş sanki. kim bilir neydi o dinmeyen gözyaşlarının müsebbibi... caddenin tam ortasındaki o eski okulun bahçe duvarına yaslanmış otuzlu yaşlarda bir kadın. telefonu çalıyor ve kısacık bir konuşma yapıyor. ardından yüzünde kocaman bir tebessüm beliriyor. kucağında sıkı sıkı tuttuğu minik bir yavru kedi, sürekli başını okşarken akıp geden insanları izliyor. sanki mutluluğunu onlarla paylaşmak istiyor gibi. göz göze geldiğimizde gülüşü belirginleşiyor. onu anladığımı ifade edercesine başımı hafifçe sallayıp gülümseyerek uzaklaşıyorum oradan. kim bilir onu bu kadar çok mutlu eden o güzel haberi veren kişi kimdi...
onlar ve diğerleri... akşam eve gidip yatağıma uzandığımda derin düşüncelere dalmama sebep olan hiç tanımadığım ve belki tanıyamayacağım insanlar... ziyadesiyle merak ediyorum; o gördüğüm suretlerin ardında sakladıkları gizemli hikayelerini...
13-14 yaşlarında bir oğlan çocuğu. yüzünde sivilceler, saçları dağınık, kızarmış burnu, elleri ceplerinde. sırtında vücudunun yarısını tartabilecek kadar kocaman çantası. gözlerini yerden kaldırmıyor; karolardaki çizgileri takip ederken yavaşça geçiyor yanımdan. kim bilir ne hayaller peşinde... ihtiyar bir amca beliriyor sonra. elinde benden daha yaşlı gözüken bir baston; en az kendi kadar yorgun. pamuktan daha beyaz saçları var. yüzünü saran çizgiler öyle derin ki, içlerinde binlerce hikaye gizli sanki. kendi kendine konuşuyor. yüzündeki o hüzne rağmen öyle güzel, sıcacık gülümsüyor ki, insan onu görünce keşke böyle bir yaşlılık bize de nasip olsa diyor. kim bilir hangi güzel anılarını aklına getiriyor... o eski sinemalardan birinin önünde genç bir adam bekliyor. boynuna sıkıca doladığı upuzun atkısı ve kalın çerçeveli gözlükleriyle fazlasıyla dikkat çekici. biraz takıntılı gibi. sol ayağını sürekli sallarken saçıyla oynayıp sık sık saatine bakıyor. tedirginliği yüzünden okunabiliyor. öylesine delici bakışlarla etrafını süzüyor ki, gözlüğünün camları yerinden çıkacak sanki. kim bilir böylesine telaşlanmasının sebebi ne idi... tramvay durağında genç bir kız oturuyor. kucağında çantası, tırnakları ile kapağını parçalıyor. ağlamaktan şişmiş gözleri kıpkırmızı, yanaklarından süzülen damlaları gizlemek için mor beresiyle yüzünü örtmeye çalışıyor. öfke, acı, hayal kırıklığı ve pişmanlık iç içe geçmiş sanki. kim bilir neydi o dinmeyen gözyaşlarının müsebbibi... caddenin tam ortasındaki o eski okulun bahçe duvarına yaslanmış otuzlu yaşlarda bir kadın. telefonu çalıyor ve kısacık bir konuşma yapıyor. ardından yüzünde kocaman bir tebessüm beliriyor. kucağında sıkı sıkı tuttuğu minik bir yavru kedi, sürekli başını okşarken akıp geden insanları izliyor. sanki mutluluğunu onlarla paylaşmak istiyor gibi. göz göze geldiğimizde gülüşü belirginleşiyor. onu anladığımı ifade edercesine başımı hafifçe sallayıp gülümseyerek uzaklaşıyorum oradan. kim bilir onu bu kadar çok mutlu eden o güzel haberi veren kişi kimdi...
onlar ve diğerleri... akşam eve gidip yatağıma uzandığımda derin düşüncelere dalmama sebep olan hiç tanımadığım ve belki tanıyamayacağım insanlar... ziyadesiyle merak ediyorum; o gördüğüm suretlerin ardında sakladıkları gizemli hikayelerini...
devamını gör...
29.
cezaevinde trollere nolacak merak ediyorum. eninde sonunda sizi hücrelere sokacağız göreceksiniz. aklınız gidecek aklınız (bkz: swh).
devamını gör...
30.
dünya neden va'r
devamını gör...
31.
mısır'daki piramitleri yapmak kimin aklına nasıl gelmiştir acaba
piramitler inşa edilirken mamutların nesli tükenmemişti o kadar eski zamanlarda yapılması hayranlığımı ikiye katlamıştır.
piramitler inşa edilirken mamutların nesli tükenmemişti o kadar eski zamanlarda yapılması hayranlığımı ikiye katlamıştır.
devamını gör...
32.
bazı zamanlarda saçma sapan şeyleri merak ediyorum.
mesela tam şu an aynı anda kaç kişi uyuyamayıp tavanı izliyor, ebeveynlerini ağlayarak uyandıran kaç tane bebeğin çığlıkları birbirlerine selam yolluyor, çocuk yapmaya çalışırken üşenip uyuyakalan kaç çift var, yılda ortalama kaç kuş boku kafaya isabet ediyor, bir günde kaç kişi peyderpey, malumatfuruş ve hüsamettin diyor, en uzun işeme rekoru kaç saniye sürüyor, meslek hayatı boyunca öğrencilerine en fazla tokat atmış olan öğretmen kim ve nerede yaşıyor, dünyanın en güzel pastasını kim yapıyor, michael jackson yaşıyor mu, malum mendebur ölmeyecek mi, huysuz dedelerin ruhu gerçekten yorgun mu, pamuk ninelerin çizgilerinde hikayeler saklı mı, birbirinin kopyası kıytırık yerli dizileri kimler izliyor, halit ergenç'e yetenek düşmanı bir dangoloz bakışlı olduğu itiraf edilmeyecek mi, bergüzar korel ören bayan reklamında oynayacak mı, bill murray, jim carrey, edward norton ve christopher nolan bir gün oscar alabilecek mi, ülker dandik reklamlar yapmaktan bıkmayacak mı, eti en lezzetli çikolataları yapabilecek mi, israil zulmeden olmayı bırakacak mı, abd parçalanıp çökecek mi, seçimlerden sonra ülkenin akıbeti ne olacak, darbeci kenan'ın resimlerini kim alıyordu, su içerken yılanın dokunduğu biri olacak mı, ne zaman bir kadın cumhurbaşkanımız olacak, türk milli takımları bir gün şampiyon olabilecek mi, bülent ersoy kestirdiğim için pişmanım diyecek mi, bütün bilim kurgu eserlerini okuyabilen bir kimse var mı, star wars sonsuza dek devam edecek mi, uzaylılar gelip dünyayı boka çevirmişsiniz, sizinle uğraşılmaz diyerek çekip gidecek mi, karıncaların dilini çözebilecek miyim, hiç görülmemiş yeni bir renk keşfedilecek mi, o kim ve şu an ne yapıyor, ben ne zaman uyanacağım, anlaşılmamanın şapşallığı ile ne kadar daha saçmalayacağım, hiç yorulmadan aşağı doğru kahkahalarla koşabileceğim en uzun yokuş nerede, güneşi ayla buluşturup karanlığın karnına kuvvetli bir tohum ekebilecek miyim, mor ve gri bir olunca söyleyecekleri ilk sözcük ne olacak, bu saçmalıklarımı sonuna kadar sabırla okuyan yazar kim ve insanlar bu sözlük zımbırtılarından ne zaman tamamen sıkılacak...
gibi, gibi, gibi.
mesela tam şu an aynı anda kaç kişi uyuyamayıp tavanı izliyor, ebeveynlerini ağlayarak uyandıran kaç tane bebeğin çığlıkları birbirlerine selam yolluyor, çocuk yapmaya çalışırken üşenip uyuyakalan kaç çift var, yılda ortalama kaç kuş boku kafaya isabet ediyor, bir günde kaç kişi peyderpey, malumatfuruş ve hüsamettin diyor, en uzun işeme rekoru kaç saniye sürüyor, meslek hayatı boyunca öğrencilerine en fazla tokat atmış olan öğretmen kim ve nerede yaşıyor, dünyanın en güzel pastasını kim yapıyor, michael jackson yaşıyor mu, malum mendebur ölmeyecek mi, huysuz dedelerin ruhu gerçekten yorgun mu, pamuk ninelerin çizgilerinde hikayeler saklı mı, birbirinin kopyası kıytırık yerli dizileri kimler izliyor, halit ergenç'e yetenek düşmanı bir dangoloz bakışlı olduğu itiraf edilmeyecek mi, bergüzar korel ören bayan reklamında oynayacak mı, bill murray, jim carrey, edward norton ve christopher nolan bir gün oscar alabilecek mi, ülker dandik reklamlar yapmaktan bıkmayacak mı, eti en lezzetli çikolataları yapabilecek mi, israil zulmeden olmayı bırakacak mı, abd parçalanıp çökecek mi, seçimlerden sonra ülkenin akıbeti ne olacak, darbeci kenan'ın resimlerini kim alıyordu, su içerken yılanın dokunduğu biri olacak mı, ne zaman bir kadın cumhurbaşkanımız olacak, türk milli takımları bir gün şampiyon olabilecek mi, bülent ersoy kestirdiğim için pişmanım diyecek mi, bütün bilim kurgu eserlerini okuyabilen bir kimse var mı, star wars sonsuza dek devam edecek mi, uzaylılar gelip dünyayı boka çevirmişsiniz, sizinle uğraşılmaz diyerek çekip gidecek mi, karıncaların dilini çözebilecek miyim, hiç görülmemiş yeni bir renk keşfedilecek mi, o kim ve şu an ne yapıyor, ben ne zaman uyanacağım, anlaşılmamanın şapşallığı ile ne kadar daha saçmalayacağım, hiç yorulmadan aşağı doğru kahkahalarla koşabileceğim en uzun yokuş nerede, güneşi ayla buluşturup karanlığın karnına kuvvetli bir tohum ekebilecek miyim, mor ve gri bir olunca söyleyecekleri ilk sözcük ne olacak, bu saçmalıklarımı sonuna kadar sabırla okuyan yazar kim ve insanlar bu sözlük zımbırtılarından ne zaman tamamen sıkılacak...
gibi, gibi, gibi.
devamını gör...
33.
bugün yazarlara ne olmuş, başlıkların her birinden iq fışkırıyor
devamını gör...
34.
yakınen tanıdığım bir aile var. iyi niyetli, temiz kalpli insanlar. en azından öyle görünüyorlar. iç dünyalarını bilemiyorum. tek çocukları var. şu dünyada görüp görebileceğiniz en iyi, en ahlaklı, en düzgün ve en merhametli kişilerden biridir bu çocuk. anne baba şiddetli tayyipperest olduğu için oğullarıyla ters düşmüş durumda. çocuk pek siyasetle içli dışlı olmasa da yapılan hataları görüyor ve eleştiriyor. malum insanı pek sevmiyor. ebeveynleri bu duruma karşı öyle hazımsız ve anlayışsız ki oğullarıyla karşı karşıya gelmiş. evlatlıktan reddetme noktasındalar. çocuğu evden kovmuşlar. kendi çocuklarını! tek evlat! kim için? malum insan için! sebep? hatalardan ötürü onu eleştiriyor ve yapılan her şeyi takdir etmiyor, sorgusuz sualsiz kabul edip alkış tutmuyor, karşı duruyor...
bu aile gibi başka insanlar da var. az çok duyuyoruz, görüyoruz, görmesek de biliyoruz. nasıl bir akıl tutulması ve körü körüne bağlılıktır ki bu, bir insan kendi öz evladını dahi karşısına alabiliyor, yedi kat yabancıyı evladının yerine tercih edebiliyor, kanından canından bir parça olandan daha mühim görebiliyor.
bu nasıl bir hissiyat, nasıl bir kendini kaybediş ve biattır; anlayamıyorum ve merak ediyorum...
bu aile gibi başka insanlar da var. az çok duyuyoruz, görüyoruz, görmesek de biliyoruz. nasıl bir akıl tutulması ve körü körüne bağlılıktır ki bu, bir insan kendi öz evladını dahi karşısına alabiliyor, yedi kat yabancıyı evladının yerine tercih edebiliyor, kanından canından bir parça olandan daha mühim görebiliyor.
bu nasıl bir hissiyat, nasıl bir kendini kaybediş ve biattır; anlayamıyorum ve merak ediyorum...
devamını gör...
35.
bazı şeylerin farkına varmak ve neden sorusunu sormak neden bu kadar zor?
devamını gör...
36.
cesaret etmek aslen bir karakter meselesi midir yoksa 'daha zamanı var' olayı mıdır?
devamını gör...
37.
38.
neden çalışmak zorundayız.
devamını gör...
39.
ziyadesiyle tuhaf bir arkadaşım var, geçen yıl annesi vefat etmişti. birkaç ay hastanede yaşam mücadelesi veriyordu rahmetli. sabah erken saatlerde hayata gözlerini yumduğu günün öğleninde cenaze namazı kılınıp ardından toprağa defnedildi. her şey öylesine çabuk oldu ki, sanki insanlar bitse de gitse modundaydı. bundan daha da garip olanı ne namaz esnasında ne de defin sırasında bu arkadaşımın gözünden tek bir damla yaş düşmek şöyle dursun, yüzünde üzüldüğünü belli eden bir mimik dahi yoktu. kadının üzerine toprağı en hızlı o atıyor, hal ve tavırlarında bir an bile duygu değişimi yaşadığı belli olmuyordu. cenazenin ardından toplandığımız ortamda bütün bir akşam boyunca sanki annesini kaybeden o değilmiş gibi hiçbir şey olmamışçasına pasta ve tatlı ne bulursa tıkınıp tabletini kurcaladı, oyun oynayıp dizilere baktı…
bir insan ne tür bir travma yaşamış olmalıydı ki annesinin cenazesinde bu denli duygusuz ve donuk görünebilsin? yerinde kendimi düşündüğüm an bile gözlerim dolarken nasıl oluyor da insan böylesine acı bir kaybı bu kadar hızlı bir şekilde yok sayıp rutin hayatına rahatça devam edebiliyor?
hiçbir anlam veremesem de merak ediyorum.
bir insan ne tür bir travma yaşamış olmalıydı ki annesinin cenazesinde bu denli duygusuz ve donuk görünebilsin? yerinde kendimi düşündüğüm an bile gözlerim dolarken nasıl oluyor da insan böylesine acı bir kaybı bu kadar hızlı bir şekilde yok sayıp rutin hayatına rahatça devam edebiliyor?
hiçbir anlam veremesem de merak ediyorum.
devamını gör...
40.
bir anda neyle ilgileniyorsam ondan uzaklaşıp durup dururken alakasız bir şekilde, belki de hiç tanımayacağım insanlara dair şeyleri merak ediyorum.
mesela sabah uyandığı an söylediği ilk kelime ne, klozette çişini yaparken kafasında çalan bir parça var mı, çizgilerin arasına her yıl için kaç nota sığdırır, kalp atışlarına ritim tutar mı, avuç içlerindeki o sevimli tombik yeri ısırdığı olur mu, ağlayan birini gördüğünde gözyaşlarını nasıl dizginler, aşık olduğu bir şarkı var mı, anlayamadığı şiirlere sövmüş müdür, kaç kez bir filmin ya da dizinin içinde kaybolmayı hayal etmiştir, unutulduğunu düşünüp günde kaç defa hüzünlenir, unuttuğunu hatırladığı şeyler için kalbi burkulur mu, hafızasının kilitleri kaç kez kırılır, güzel olanı gördüğünde aklından geçen cümleler nedir, çirkin bulunan her ne ise ona bakarken kendini tanrı yerine koyar mı, aynaların sırlarıyla dert ortağı mıdır, uykuya direnmeyi mi yoksa kollarına atılmayı mı sever, kim olduğunu bilmediği bir insanın onu çok iyi tanıdığı düşüncesinden korktuğu olur mu?..
gibi.
mesela sabah uyandığı an söylediği ilk kelime ne, klozette çişini yaparken kafasında çalan bir parça var mı, çizgilerin arasına her yıl için kaç nota sığdırır, kalp atışlarına ritim tutar mı, avuç içlerindeki o sevimli tombik yeri ısırdığı olur mu, ağlayan birini gördüğünde gözyaşlarını nasıl dizginler, aşık olduğu bir şarkı var mı, anlayamadığı şiirlere sövmüş müdür, kaç kez bir filmin ya da dizinin içinde kaybolmayı hayal etmiştir, unutulduğunu düşünüp günde kaç defa hüzünlenir, unuttuğunu hatırladığı şeyler için kalbi burkulur mu, hafızasının kilitleri kaç kez kırılır, güzel olanı gördüğünde aklından geçen cümleler nedir, çirkin bulunan her ne ise ona bakarken kendini tanrı yerine koyar mı, aynaların sırlarıyla dert ortağı mıdır, uykuya direnmeyi mi yoksa kollarına atılmayı mı sever, kim olduğunu bilmediği bir insanın onu çok iyi tanıdığı düşüncesinden korktuğu olur mu?..
gibi.
devamını gör...