öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması
başlık "klostrofobik sümük" tarafından 19.11.2020 01:25 tarihinde açılmıştır.
81.
lan herkes kendi işine baksa cidden bu ülke kurtulabilirdi teorisini aklıma getiren serzeniş.
devamını gör...
82.
3 aylık tatil süresi aslında öğretmenin kendisini ve dolayısıyla öğrencilerini geliştirebilmesi için büyük bir fırsat fakat genellikle bu süre öğretmenler tarafından ek iş projeleri geliştirmek için kullanılıyor.
devamını gör...
83.
yok öğretmen değilim. diğer yandan memlekette bu kadar öğretmen düşmanı olduğunu bilmezdim. burada öğretmenlerin de kabahati vardır elbette ama bunları yazanların çocuk sahibi olmadığına eminim.
devamını gör...
84.
öğrencilerin yarım gün okula gidip üç ay tatol yapması ile yakından ilişkilidir; çok enteresan di mi?
yılların edebiyat hocası olan anneciğimin bu konudaki yorumu şöyledir:
"milletin bir tanesine sahip çıkamadığı şımarık veletlerinden 30 tanesiyle uğraşıyoruz biz.* ne yapayım, tatilde boş sınıfa gidip boş duvara orhan veli şiiri mi okuyayım alüminyum?"*
yeri gelmişken bu konuda içimde kalan bir ukteyi de buraya bırakayım: annemin çalıştığı cumhuriyet lisesi sağolsun her allahın günü hocaları toplantıdan toplantıya koşturuyordu. gece 1'lere kadar sürerdi hocaların toplantıları. kaç sefer babamla birlikte gecenin karanlığında, okul bahçesinde ve uykulu gözlerle annemi beklediğimi hatırlıyorum... annemin yüzünü göremeden büyüdüm lan ben.*
tekrar tanımlama gereği duydum tanımı: yetiştirmeyi beceremediği şımarık veletlerini gönderecek yer arayan, günün diğer yarısında ve koca bir yaz tatilinde velet başına kalınca da iğritminlir çik iz çilişiyir diye leş kargası gibi öten vasıfsız insan serzenişi.
yılların edebiyat hocası olan anneciğimin bu konudaki yorumu şöyledir:
"milletin bir tanesine sahip çıkamadığı şımarık veletlerinden 30 tanesiyle uğraşıyoruz biz.* ne yapayım, tatilde boş sınıfa gidip boş duvara orhan veli şiiri mi okuyayım alüminyum?"*
yeri gelmişken bu konuda içimde kalan bir ukteyi de buraya bırakayım: annemin çalıştığı cumhuriyet lisesi sağolsun her allahın günü hocaları toplantıdan toplantıya koşturuyordu. gece 1'lere kadar sürerdi hocaların toplantıları. kaç sefer babamla birlikte gecenin karanlığında, okul bahçesinde ve uykulu gözlerle annemi beklediğimi hatırlıyorum... annemin yüzünü göremeden büyüdüm lan ben.*
tekrar tanımlama gereği duydum tanımı: yetiştirmeyi beceremediği şımarık veletlerini gönderecek yer arayan, günün diğer yarısında ve koca bir yaz tatilinde velet başına kalınca da iğritminlir çik iz çilişiyir diye leş kargası gibi öten vasıfsız insan serzenişi.
devamını gör...
85.
öğrenciyken bunu söylemek kolay yarım gün okula gidip geri kalanında yatiyosun çünkü. öğretmen olunca öyle değil o dersler hazırlanacak, eve gelince yatmak yok ertesi günün dersini hazirlmalisin. öğrenciye daha nasıl iyi anlatabilirim, hangi etkinliği yapsam? öyle eskisi gibi değil öğretmenlik. 45 kişilik sınıfta derdini anlatabilmek var tabi bir de. ezbere alışmış öğrencileri derse katmak en zoru. kaynatmaya çalışanı da bir taraftan engellemeli. derdi büyük ama kime anlatıyorum. 3 ay tatili var evet haklısınız bu meslek yok edilmeli o yüzden (!) birilerinin gözü kalıyor tatilinde.
devamını gör...
86.
türkiye'nin vasatlaşma sürecinin en güzel göstergelerinden biridir.
hayır, öğretmenlerin 3 ay tatil yapması değil; başta öğretmenler olmak üzere çeşitli özerk meslek gruplarının* toplum nezdinde itibarsızlaştırılması.
yanlış hatırlamıyorsam bu konu ilk olarak ekşi sözlükte 2011-2012 civarında gündeme gelmeye başladı. öğretmenlerin x maaş alması, öğretmenlerin x ay tatil yapması, öğretmenlerin yata yata maaş alması vb başlıklar peşpeşe gelmeye başladı. 2014 civarında zıplayan ekonomik krizle birlikte de uçuşa geçti. sanırım burası bize bunun nedenleri hakkında biraz ipucu veriyor.
her neyse, özerk mesleklerin erozyona uğratılmasını ve bunun ne anlama geldiğini anlatacağım. öncelikle özerk meslek ya da mesleki özerklik nedir? hall (1968)'a* göre mesleki özerklik, insanın toplumsal ve yasal kabuller çerçevesinde dışsal bir etki altında kalmaksızın mesleki aktivitelerine özgür bir şekilde kendisinin karar vermesidir. yani klasik bir memurun aksine, özerk mesleklerin icracısı, mesleği üzerinde tam kontrol sahibidir ve yapacağı edeceği işler bir amirinden sürekli talimat almasına bağlı değildir. bu nedenle özerkliğe sahip olan meslekler otoriter rejimler tarafından sevilmezler. çünkü toplumdaki saygınlıkları ve kredileri çok yüksektir, karakteristik olarak bağımsızdırlar, işlerini küçük ek eğitim ve düzenlemelerle dünyanın her yerinde icra edebilirler. ve otoriteye meydan okuma eğilimleri yüksektir. türkçesi: bunların kimseye eyvallahı yoktur. kimdir bu meslekler:
- öğretmenler,
- hekimler,
- hemşireler,
- akademisyenler,
- mühendisler,
- mimarlar,
- avukatlar vb.
heh, otoriter rejim dediğimize göre yavaş yavaş aynı dilden konuşmaya başlıyoruz demektir. özerk meslekler boyun eğdirilmeleri zor oldukları ve toplumda saygın bir yerleri oldukları için bu rejimlere karşı tehdittirler ve boyun eğdirilmeye çalışılırlar. bu meslekleri kırmak için onların toplumsal itibarını yerle bir etmek, ekonomik bağımsızlıklarını ellerinden almak ve onları gün geçtikçe memurlaştırmak gerekir.
1. adım: mesleki enflasyon
ihtiyaç fazlası meslek okulu aç. bu mesleklerin toplumsal itibarının çekiciliğine kapılan milyonlarca genç buralara hücum etsin. bu şekilde mesleğe girişi kolaylaştırarak mesleki nitelikleri de iyice vasatlaştır. böylece elinde milyonlarca işsiz ve vasıfsız öğretmen, doktor, hemşire, akademisyen vb. olsun
2. adım: maaşlarını düşür
bunu yapmak en kolayı. özellikle kamuda istihdam edilen mesleklerin maaşlarına zam yapıyormuş gibi görünürken reel enflasyon oranının altında bırakarak onları kolaylıkla yoksullaştırabilirsin. yoksullaşan kişi birikim yapamaz. birikim yapamayan kişinin bir gün bile işsiz kalma lüksü olmaz. sözün özü, yoksullaştırdığınız kişi soysuzlaşır. elindekini yitirmemek için sesini kısar. aileden varlıklı olan, devlete eyvallahı olmayan, yoksullaşma tehdidine karşı sesini kısmayacak olanların da bir kısmı baskılar yüzünden ortamı terk eder, kalan kısmı da düzmece soruşturmalarla meslekten elenir. yerlerine atanamamış ya da işsiz kalmış yığınlardan seçilenler alınır. geriye kalanlar da günden güne memurlaşarak sessizce önüne konanı yapar. en kötüsü de yıllarca işsiz bekledikten sonra bu işe kavuşanlardır. onlar ölümü görmüştür ve sıtma onlar için cennet gibidir. mesleki özerkliği, onuru, haysiyeti önemsemezler. tek amaçları hayatta kalabilmektir.*
3. adım: sistemin kusurlarını çalışanların üzerine yık ve toplumsal itibarlarını bitir
çoğunluğu zaten işsiz, yoksulluk sınırında maaş alan, aşırı çalıştırılan meslek mensupları bir de sorunlu kamu sisteminin yükünü omuzlar. vasıfsız işgücünden oluşan yığınlarla aralarındaki az buçuk ekonomik ve sosyal fark, rejim tarafından o yığınlara ayrıcalıkmış aksettirilir. sistemin sorunları meslek mensuplarından kaynaklanıyormuş gibi yapılır. mesleki enflasyon yüzünden çoğunluğunun işsiz ve ortalama vasıflara sahip olması nedeniyle azalmış olan toplumdaki saygınlıkları, sistemin kusurları ve sahip oldukları sözde ayrıcalıklar nedeniyle onları doğrudan hedef haline getirir.
----------------------------------------------------
şimdi bakın yukarıda saydığımız tüm süreçler öğretmenler için tamamlandı. akademisyenler için büyük ölçüde tamamlandı. mühendisler ve mimarlar için büyük ölçüde tamamlandı. sırada doktorlar ve hemşireler var. onların da iş bulabilmek ya da atanmak için senelerce sırada beklemeleri, özel sektörde asgari ücrete çalışmak zorunda kalmaları* birilerinin en büyük hayali. bu insanlar normal bir toplumu ayakta tutacak, otoriter rejimlerin karşısında bağımsızlıklarından gelen güçle mücadele edecek sınıflardan biridir. ve bu meslekler aynı planla adım adım dejenere edilmekte ve mensupları toplumun önüne atılarak bizzat fiziki, psikolojik ve ekonomik şiddetin nesnesi haline getirilmektedirler. toplum ise, önüne konanı sorgulamadan linç edip bir sonraki linç hedefini arıyor.
öğretmenler çocuklarınızı eğitir, doktorlar ve hemşireler hayatınızı kurtarır, akademisyenler kalkınmanızın temeli olan bilgiyi üretir, mimarlar ve mühendisler medeniyetinizi inşa ederler, hukukçular haklarınızı korurlar.
bu meslekleri soysuzlaşmaktan ve iktidarın köpeği olmaktan, ve onların niteliklerini ve özerkliklerini korumak bütün toplumun görevidir. başlığa dönecek olursak, bu ülkenin öğretmenlerin yazın verdikleri 1 aylık aaradan daha büyük sorunları var. okulların kütüphanesiz, laboratuvarsız, spor salonsuz olması; aşırı kalabalık olması, ezcümle bil fiil dört duvardan başka bir vasfının olmaması gibi sorunlarımız var. eğitim sisteminin akılcılığı ve eleştirel düşünceyi öğretmek bir yana törpülemek üzerine kurgulanmış olması sorunu var. bilimin müfredatlardan çıkarılıp okulların kuran kurslarına dönüştürülmesi sorunu var. başarılı olanın da, olmayanın da ödüllendirilip 4 işlemi, anadilini okuyup yazmayı bile öğrenememiş insanların liselerden mezun edilmesi sorunu var. üniversitelerin bilim ve bilgi üretilen yer olmaktan çıkarılıp işsizlik sayılarını gizleme ve gençleri oyalama kamplarına dönüştürülmüş olması sorunu var. diplomaların değersizleştirilip "katıldığınız için teşekkür ederiz belgesi"ne dönüşmüş olması sorunu var.
yani siz odanın ortasındaki kocaman fili görmek yerine öğretmenin bir aylık yaz tatilini konuşmayı tercih ediyorsanız, siz bilirsiniz. bu tercih ve bu tercihin tüm sonuçlarının sizin eseriniz olduğunu da bilmek zorundasınız.
not: öğretmen değilim.
*hall, r. (1968), professionalization and bureaucratization. american sociological review, 33(1): 92-104
hayır, öğretmenlerin 3 ay tatil yapması değil; başta öğretmenler olmak üzere çeşitli özerk meslek gruplarının* toplum nezdinde itibarsızlaştırılması.
yanlış hatırlamıyorsam bu konu ilk olarak ekşi sözlükte 2011-2012 civarında gündeme gelmeye başladı. öğretmenlerin x maaş alması, öğretmenlerin x ay tatil yapması, öğretmenlerin yata yata maaş alması vb başlıklar peşpeşe gelmeye başladı. 2014 civarında zıplayan ekonomik krizle birlikte de uçuşa geçti. sanırım burası bize bunun nedenleri hakkında biraz ipucu veriyor.
her neyse, özerk mesleklerin erozyona uğratılmasını ve bunun ne anlama geldiğini anlatacağım. öncelikle özerk meslek ya da mesleki özerklik nedir? hall (1968)'a* göre mesleki özerklik, insanın toplumsal ve yasal kabuller çerçevesinde dışsal bir etki altında kalmaksızın mesleki aktivitelerine özgür bir şekilde kendisinin karar vermesidir. yani klasik bir memurun aksine, özerk mesleklerin icracısı, mesleği üzerinde tam kontrol sahibidir ve yapacağı edeceği işler bir amirinden sürekli talimat almasına bağlı değildir. bu nedenle özerkliğe sahip olan meslekler otoriter rejimler tarafından sevilmezler. çünkü toplumdaki saygınlıkları ve kredileri çok yüksektir, karakteristik olarak bağımsızdırlar, işlerini küçük ek eğitim ve düzenlemelerle dünyanın her yerinde icra edebilirler. ve otoriteye meydan okuma eğilimleri yüksektir. türkçesi: bunların kimseye eyvallahı yoktur. kimdir bu meslekler:
- öğretmenler,
- hekimler,
- hemşireler,
- akademisyenler,
- mühendisler,
- mimarlar,
- avukatlar vb.
heh, otoriter rejim dediğimize göre yavaş yavaş aynı dilden konuşmaya başlıyoruz demektir. özerk meslekler boyun eğdirilmeleri zor oldukları ve toplumda saygın bir yerleri oldukları için bu rejimlere karşı tehdittirler ve boyun eğdirilmeye çalışılırlar. bu meslekleri kırmak için onların toplumsal itibarını yerle bir etmek, ekonomik bağımsızlıklarını ellerinden almak ve onları gün geçtikçe memurlaştırmak gerekir.
1. adım: mesleki enflasyon
ihtiyaç fazlası meslek okulu aç. bu mesleklerin toplumsal itibarının çekiciliğine kapılan milyonlarca genç buralara hücum etsin. bu şekilde mesleğe girişi kolaylaştırarak mesleki nitelikleri de iyice vasatlaştır. böylece elinde milyonlarca işsiz ve vasıfsız öğretmen, doktor, hemşire, akademisyen vb. olsun
2. adım: maaşlarını düşür
bunu yapmak en kolayı. özellikle kamuda istihdam edilen mesleklerin maaşlarına zam yapıyormuş gibi görünürken reel enflasyon oranının altında bırakarak onları kolaylıkla yoksullaştırabilirsin. yoksullaşan kişi birikim yapamaz. birikim yapamayan kişinin bir gün bile işsiz kalma lüksü olmaz. sözün özü, yoksullaştırdığınız kişi soysuzlaşır. elindekini yitirmemek için sesini kısar. aileden varlıklı olan, devlete eyvallahı olmayan, yoksullaşma tehdidine karşı sesini kısmayacak olanların da bir kısmı baskılar yüzünden ortamı terk eder, kalan kısmı da düzmece soruşturmalarla meslekten elenir. yerlerine atanamamış ya da işsiz kalmış yığınlardan seçilenler alınır. geriye kalanlar da günden güne memurlaşarak sessizce önüne konanı yapar. en kötüsü de yıllarca işsiz bekledikten sonra bu işe kavuşanlardır. onlar ölümü görmüştür ve sıtma onlar için cennet gibidir. mesleki özerkliği, onuru, haysiyeti önemsemezler. tek amaçları hayatta kalabilmektir.*
3. adım: sistemin kusurlarını çalışanların üzerine yık ve toplumsal itibarlarını bitir
çoğunluğu zaten işsiz, yoksulluk sınırında maaş alan, aşırı çalıştırılan meslek mensupları bir de sorunlu kamu sisteminin yükünü omuzlar. vasıfsız işgücünden oluşan yığınlarla aralarındaki az buçuk ekonomik ve sosyal fark, rejim tarafından o yığınlara ayrıcalıkmış aksettirilir. sistemin sorunları meslek mensuplarından kaynaklanıyormuş gibi yapılır. mesleki enflasyon yüzünden çoğunluğunun işsiz ve ortalama vasıflara sahip olması nedeniyle azalmış olan toplumdaki saygınlıkları, sistemin kusurları ve sahip oldukları sözde ayrıcalıklar nedeniyle onları doğrudan hedef haline getirir.
----------------------------------------------------
şimdi bakın yukarıda saydığımız tüm süreçler öğretmenler için tamamlandı. akademisyenler için büyük ölçüde tamamlandı. mühendisler ve mimarlar için büyük ölçüde tamamlandı. sırada doktorlar ve hemşireler var. onların da iş bulabilmek ya da atanmak için senelerce sırada beklemeleri, özel sektörde asgari ücrete çalışmak zorunda kalmaları* birilerinin en büyük hayali. bu insanlar normal bir toplumu ayakta tutacak, otoriter rejimlerin karşısında bağımsızlıklarından gelen güçle mücadele edecek sınıflardan biridir. ve bu meslekler aynı planla adım adım dejenere edilmekte ve mensupları toplumun önüne atılarak bizzat fiziki, psikolojik ve ekonomik şiddetin nesnesi haline getirilmektedirler. toplum ise, önüne konanı sorgulamadan linç edip bir sonraki linç hedefini arıyor.
öğretmenler çocuklarınızı eğitir, doktorlar ve hemşireler hayatınızı kurtarır, akademisyenler kalkınmanızın temeli olan bilgiyi üretir, mimarlar ve mühendisler medeniyetinizi inşa ederler, hukukçular haklarınızı korurlar.
bu meslekleri soysuzlaşmaktan ve iktidarın köpeği olmaktan, ve onların niteliklerini ve özerkliklerini korumak bütün toplumun görevidir. başlığa dönecek olursak, bu ülkenin öğretmenlerin yazın verdikleri 1 aylık aaradan daha büyük sorunları var. okulların kütüphanesiz, laboratuvarsız, spor salonsuz olması; aşırı kalabalık olması, ezcümle bil fiil dört duvardan başka bir vasfının olmaması gibi sorunlarımız var. eğitim sisteminin akılcılığı ve eleştirel düşünceyi öğretmek bir yana törpülemek üzerine kurgulanmış olması sorunu var. bilimin müfredatlardan çıkarılıp okulların kuran kurslarına dönüştürülmesi sorunu var. başarılı olanın da, olmayanın da ödüllendirilip 4 işlemi, anadilini okuyup yazmayı bile öğrenememiş insanların liselerden mezun edilmesi sorunu var. üniversitelerin bilim ve bilgi üretilen yer olmaktan çıkarılıp işsizlik sayılarını gizleme ve gençleri oyalama kamplarına dönüştürülmüş olması sorunu var. diplomaların değersizleştirilip "katıldığınız için teşekkür ederiz belgesi"ne dönüşmüş olması sorunu var.
yani siz odanın ortasındaki kocaman fili görmek yerine öğretmenin bir aylık yaz tatilini konuşmayı tercih ediyorsanız, siz bilirsiniz. bu tercih ve bu tercihin tüm sonuçlarının sizin eseriniz olduğunu da bilmek zorundasınız.
not: öğretmen değilim.
*hall, r. (1968), professionalization and bureaucratization. american sociological review, 33(1): 92-104
devamını gör...
87.
bu başlıklarda canhıraş savunmaya geçenlerin çoğunun -eğer bizzat öğretmen değillerse tabi- öğretmen denilince akıllarına kavramsal öğretmen geliyor. yani öğretmenim canım benim tarzı öğretmenler. daha iyi öğretmek için kendini geliştiren, çocuk yetiştirmenin toplum yetiştirmek olduğunu bilen…
gel gelelim ülkemizde öğretmenlik mesleğinin seçilme nedenleri arasında kaçıncı sıradadır bu idealist bakış açısı? elbette var idealist veya mesleğini seve seve yapanlar ancak bunların kimse çoğunluk olduğunu iddia etmeyecektir kanımca.
“tatili bol, maaşı ülke şartlarında iyi, bir de fakülteden aynı meslek eş bulursak oh” kafasındaki gençlerin favori mesleği. bakın tatili bol, maaşı iyi ibareleri kendi beyanım olarak söylemiyorum, mesleği seçen büyük bir güruhun iç sesi.
formasyon çok kötü, mesleğine düşkünlük yok, çocukla kaliteli iletişim ne gezer, günü kurtarmaya bakan bir öğretmen sürüsü… sonra “öğretmenler kutsaldır”. hayır efenim “öğretmenlik kutsal bir meslek” desen anlarım (anlarım diyorum zira kutsal filan boş işler aslında) ama kimse öğretmen bireyleri kutsallaştırmasın.
memurluklar içerisinde öğretmenliğin görece avantajlarını kaldırdığınızda gerçekten öğretmen olmak için öğretmen olacaklar öne çıkacaktır.
o kadar çok tanıdığım kişi var ki öğretmenlik mesleğine özel bir duygu beslememesi rağmen sırf puanı çok yüksek değil, şartları iyi diye öğretmenlik okuyan.
bununla birlikte hakkı ile yapanlara derin bir saygı duymakla birlikte, en güzel şartları hakettiklerini de söylemek gerekir.
gel gelelim ülkemizde öğretmenlik mesleğinin seçilme nedenleri arasında kaçıncı sıradadır bu idealist bakış açısı? elbette var idealist veya mesleğini seve seve yapanlar ancak bunların kimse çoğunluk olduğunu iddia etmeyecektir kanımca.
“tatili bol, maaşı ülke şartlarında iyi, bir de fakülteden aynı meslek eş bulursak oh” kafasındaki gençlerin favori mesleği. bakın tatili bol, maaşı iyi ibareleri kendi beyanım olarak söylemiyorum, mesleği seçen büyük bir güruhun iç sesi.
formasyon çok kötü, mesleğine düşkünlük yok, çocukla kaliteli iletişim ne gezer, günü kurtarmaya bakan bir öğretmen sürüsü… sonra “öğretmenler kutsaldır”. hayır efenim “öğretmenlik kutsal bir meslek” desen anlarım (anlarım diyorum zira kutsal filan boş işler aslında) ama kimse öğretmen bireyleri kutsallaştırmasın.
memurluklar içerisinde öğretmenliğin görece avantajlarını kaldırdığınızda gerçekten öğretmen olmak için öğretmen olacaklar öne çıkacaktır.
o kadar çok tanıdığım kişi var ki öğretmenlik mesleğine özel bir duygu beslememesi rağmen sırf puanı çok yüksek değil, şartları iyi diye öğretmenlik okuyan.
bununla birlikte hakkı ile yapanlara derin bir saygı duymakla birlikte, en güzel şartları hakettiklerini de söylemek gerekir.
devamını gör...
88.
eleştirlecek bir şey değildir. hiçbir boka yaramadan milletin vergileriyle 4-5 maaş ve on binlerce tl maaş alan tiplerden daha çok işe yarayan meslek grubu için böyle bir şey söylenmesi, bu ülkedeki bazı kafalardan niye bir bok olmayacağının delilidir. öğretmenlere laf edene kadar bu milletin kaynaklarını 20 yıldır sömmüren, senin benim hakkımı yiyen allahsızlara laf edin.
not: öğretmen değilim.
not: öğretmen değilim.
devamını gör...
89.
kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.
gidip zige zige tatil zamanı boş duvarlara ders anlatacaklar. olmadı inşaatta çalışabilirler. o parayı hakedecekler. tatil olması, öğrenci olmaması bahane değil.
(bkz: zeka)
gidip zige zige tatil zamanı boş duvarlara ders anlatacaklar. olmadı inşaatta çalışabilirler. o parayı hakedecekler. tatil olması, öğrenci olmaması bahane değil.
(bkz: zeka)
devamını gör...
90.
öğretmenliğini adam gibi yapsın da,sorumluluklarını bilsin bağırıp çağırmadan çocuğu korkutmadan ,kizmadan, dövmeden,çocuğun geleceğini karartmadan,iyi bir öğretmen olsun da varsin 9ay tatil yapsın.
ama başta iyi örnek güzel davranan nazik kibar bir öğretmen olmalı.
ama başta iyi örnek güzel davranan nazik kibar bir öğretmen olmalı.
devamını gör...
91.
temiz para kazanıyorlar valla.
devamını gör...
92.
alfabeyi yarım günde öğrenmiş olamazsın.
inanmam.
inanmam.
devamını gör...
93.
ne yapacaklar boş okula gidip 3 ay öğrencilerin geri gelmesini mi bekleyecekler ?
devamını gör...
94.
böyle düşünen amipler halen var mı yav?
devamını gör...
95.
en çok değer verip saygı duymamız gereken meslek için şöyle başlıklar açmak ayıp vallahi ayıp.
asıl konuşulması gereken konu öğretmen maaşlarının düşük olduğu, daha fazla maaş almaları gerektiği.
asıl konuşulması gereken konu öğretmen maaşlarının düşük olduğu, daha fazla maaş almaları gerektiği.
devamını gör...
96.
(tematik)
3 ay tatil yaptığımızı kabul etmiyorum bu birincisi, çocukların tatili başlamış olabilir ama bizim başlamıyor seminer dönemlerinin var sene başı ve sene sonunda. yarım gün çalışmaya gelince yarım günde çalışmıyorum sabah 8:30 da dersim başlıyor 15:30 a kadar okuldayız. ayrıca sabahçı öğlenci olmayı biz seçmiyoruz ülkemizin ekonomik durumu okul eksikliği, öğrenci fazlalığı okulların sabahçı öğlenci olmasına sebep oluyor. ayrıca bir birey yetiştirdiğimiz için saygı duymanız gerekirken çocuğuna bakıcılık yaptığım için 2 ay tatilim göze batıyor. kusura bakmayın ama senin evde yetiştiremediğin saygıyı öğretemediğin çocukla ben okulda uğraşıyorum hemde bir tanesiyle de değil 30 tanesiyle birden. kendi adıma söyleyeyim sadece bilgi vermek değil amacım vatana millete ailesine hayırlı bir biray olabilmesi için elimden geleni yapıyorum ama insanların bu nankörlüklerini görünce boşuna uğraştığımın farkına varıyorum. herşeyi geçtim madem çekimiyorsun sende oku mezun ol atan sende yap o 3 ay tatili kolaysa kazanıp okuyup atanmak.
devamını gör...
97.
dur bukre, zaten ortalık karışık...
devamını gör...
98.
(bkz: pek çok çalışanın gün içinde hiçbir iş yapmayıp her şeye isyan etmesi.)
not: öğretmen değilim. gerçekçiyim.
not: öğretmen değilim. gerçekçiyim.
devamını gör...
99.
(bkz: bayramlık ağız)
devamını gör...
100.
öğretmenlerimize türkçe eğitimi verilmesi gerektiğini göstermiş serzeniş. bunun dışında öğretmenlerin "yatıyor" diye eleştirilmesine ben de karşıyım. sonuçta bu mesleğin şartları çalışma zamanı ve yıllık tatiller bakımından 40 senedir aynı. hatta öğrenci sayısının artmasından dolayı şartlar daha da zorlaşmış olabilir. bunu eleştiren insana sormak lazım; sen de öğretmen olsaydın, tutan mı vardı?
devamını gör...