pazar günü erken kalkmak için bir sebep

romantizm gibi olacak belki ama çocukluk döneminde sabah kuşağı çizgi filmlerini izlemek ve ardından babayla oturup kovboy filmi izlemek için pazar günü bile erken kalkılır.

aşk acısı ve hayatın karmaşasından doğan yorgunluk,boşvermişlik hissi.

sabah yürüyüşü yapan misafirlerimize, güne kahveyle başlamaları için hazırlık yapmak.

çünkü erken kalkmayı seviyorum.

mantıklı hiçbir sebebim yok. tam anlamiyla dinlenebileceğim tek günü her hafta böyle heba etmek iğrenç bir durum. ne gerek vardı şimdi?

neyse, günaydın sözlük.

(bkz: sabah sabah inşaat sesiyle uyanmak)

yola çıkacak olmaktır. valizler hazırlanıp, kahvaltı yapılıp, deniz arkada bırakılıp gidilecektir. son dönemeçte yan aynadan denize son bir bakış atarken minnoş kalbimiz egede kalır ve biz yola devam ederiz.

işe gitmek

(bkz: türkan)

yanıyorsun fuat abi deseler kalkmam ama iş türkan hanım olunca el mahkum.

geç uyanıp, uyku sersemliğini atana kadar gün bitiyor çünkü.

üst katta sabah 9 da başlayan matkap sesi.. yani gece ne yaşamış olabilirsin de sabah 9 da duvarı delmek suretiyle aynı zamanda bizim kafamızı da deliyorsun

geçen sene yks çalışmak için kalkıyordum. bu sene de ismek kursu için pazar sabahı erken kalkıyorum.

geçen pazara kadar anlamı olan bir şeydi. artık bi anlamı yok

(bkz: pazar günü erken kalkmak için bir sebep)

özel sektör çalışanı olmak.

yıllarca bu başlıkların anlamsız olduğunu düşündüren, ta ki kendi başıma gelinceye ve yazma isteği uyandırıncaya kadar görmezden geldiğim forum başlığı.

cumartesi gecesi veya pazar sabahı, -- "sabah" kavramının toplumlar arası kavram karmaşalarından biri olduğunu kabul etmezsem; akademik saygısızlık yapmış olurum. ancak bu yazımızda kullanılan "sabah" kavramı; halk arasında kullanılan kavram olacaktır.-- yıllardır 1 pazar sabahı; herzaman uyandığım biyolojik saatin dışına çıkıp bir tık fazla uyumak, kendimi şımartmak istediğimi, kendime telkin etmiştim. her şey de yolunda gidiyordu, herzaman uyanılan o saati henüz yeni geçmiştim ki masai marada sabah oluyor olduğunu hiç farkedemeden yırtıcı kedilerin alan mücadelesinin ortasında kaldım. ısrarla gözlerimi açmadım, çünkü bu alan kavgasının belki de sonuna denk gelmiş olabileceğim ve yeniden uyumaya devam edebileceğim ümidiyle doluydu içim. inanmazsın, hayata bu kadar coşkuyla bağlı olsam; dünya barışı bugün bu noktada olmazdı.

tüm ısrarlarım ve çabama rağmen artık doğal hayatın içinde olduğumu, bedenimle ve doğayla mücadele etmenin anlamsız olduğunu kabul edip yattığım yerden kalktım. sıradan alkalin piller gibi yüzümü yıkayıp, telefonumu almaya geri geldiğimde bütün çatışmanın bittiğini ve huzurun ovaya yayıldığını gördüğümde; içimdeki coşkun ümit söndü. bu pazar da kapitalist dünyaya hizmet etme isteğim yeşerdi.

tabi hizmet etmedim, gurbetçi miyim ki sığındığım yerde sırf tutunabileyim diye karşılığı olmayan emeğimi ziyan edeyim. gönüllülük esasına dayalı modern bir sistem olarak sözlüğe yazmayı tercih ettim.

çok açık ve net gay olmak..

alışkanlık.

sevgilinin adını rüyada duymak. pinhani'in sevmekten usanmam şarkısında dediği gibi;

eğer her gece yattığında
büyülü düşler sana
benden bahsediyorsa
hemen tatlı uykundan uyan
çünkü ben hiç uyuyamam
seni düşündüğüm zaman