21.
güzel şey umutlu şey.
o radyodaki insanlar cesursa korkusuzsa dahada güzel. radyo dinlemek deyince aklima ilk önce nihat sırlar sonra zeki kayhan coşkun sonrada kafa radyo geliyor. benimcradyo dinlenme sebebim.
o radyodaki insanlar cesursa korkusuzsa dahada güzel. radyo dinlemek deyince aklima ilk önce nihat sırlar sonra zeki kayhan coşkun sonrada kafa radyo geliyor. benimcradyo dinlenme sebebim.
devamını gör...
22.
3 yıldır severek yaptıĝım eylemdir, bir sürü yazar, radyocu, ve şarkı tanıdım radyo sayesinde.
bazen tuhaf bulabiliyorlar ama tuhaf olan bir şey göremiyorum radyo dinlemekte. hatta şu an bile açık. hep açık. zeki kayahan coşkun ' u tanımadan göçüp gitmeyin bu dünyadan.
bazen tuhaf bulabiliyorlar ama tuhaf olan bir şey göremiyorum radyo dinlemekte. hatta şu an bile açık. hep açık. zeki kayahan coşkun ' u tanımadan göçüp gitmeyin bu dünyadan.
devamını gör...
23.
özellikle istek parçanızı çaldıklarında mutlu eden zevktir.*
devamını gör...
24.
hani eski zamanlarda gece vakti şiir dinlediğimiz radyo programları vardı, bir tek ben mi rast gelemiyorum artık onlara..
devamını gör...
25.
güzeldir. kafa dağıtır. bağımlılık bile yapabilir.
devamını gör...
26.
şu döküntü hayatta kendine kattığın anlamlı şeylerden biridir.
devamını gör...
27.
tek başına araba kullanırken en sevdiğim eylem olur kendisi.
devamını gör...
28.
1980-1990 lı yıllardaki kimselerin en sevdiği şey.
günümüzde bir hayli azaldı.
günümüzde bir hayli azaldı.
devamını gör...
29.
cri türk te miuxo önerilir. akşam 8-10 canlı
devamını gör...
30.
en sevdiğim eylemdir. youtubedan dinlemektense radyo dinlemeyi tercih ederim. sıradaki şarkı ne olacak acaba diye merak ederek sevdiğim şarkı denk gelince mutlu olarak.. radyo dinleyen insanları da sıcak daha samimi bulurum ve severim de. mutfağa bir tane radyo alicam bir türlü kısmet olmadı.
devamını gör...
31.
bende radyo kültürü hiç yok araba da giderken dinlemek tamam da telefondan radyo dinlemek anlam veremediğim bir eylem
devamını gör...
32.
bir şarkı açıp ne dinlesem diye düşünene kadar radyoda akışta olan şarkıları dinlemek daha keyif veriyor. hele birde sevdiğiniz parçalara denk geliyorsanız mükemmel olur.
devamını gör...
33.
karar anksiyetesi olup sürekli hangi şarkıyı açsam diye düşünenler için birebirdir. sevdiğin tarz müzikler çalan bir radyo açtığımda günlerce kapatmasam yadırgamam.
devamını gör...
34.
herşeyin tadı başka. mesela telden müzik dinlemekle radyodan dinlemek; farklı ortam, farklı atmosferlerde ayrı bir keyif verir. ne çağ dışılık ne çağdaşlık bu. insanın keyfini bilmesidir. *
devamını gör...
35.
özellikle mutfakta yemek yaparken çok hoş oluyor.
devamını gör...
36.
kendimi bildim bileli istikrarla sürdürebildiğim nadir eylemlerdendir. yerel ya da ulusal radyo kanallarının iyisiyle kötüsüyle mutlaka dinleyenine katacağı bir şeyler olur çaldığı müzik türlerinin yanı sıra. uzun vadeli bir dinleyici olarak radyolara dair gözlemlediklerimi aktarmak istedim başlığı görünce.
özellikle yerel radyoların bulunduğu yerin tastamam birer aynası olduğunu düşünüyorum. şimdiye dek karşı kıyı dahil bunun aksini gözlemlediğim bir duruma rastlamadım. programcıların konuşmalarında seçtiği hitaplar ve cümlelerindeki belirli kelimeler, spikerlerin kime selam edip kime şarkı gönderdiği, varsa haber bültenlerindeki tavırları, programlara sponsor olan işletmeler, reklam metinleri ve içlerinde rakip firmaya atılan taş mahiyetindeki sloganlar, her biri o mahalde yaşanan günlük olaylara, insanların haline ve tavrına dair ipuçları veriyor. hele bazen yayınlarda çalınan müzik türüyle anonslardaki ve reklamlardaki söylemlerin birbirine tezat oluşturduğu durumlar oluyorsa o radyoda evlere şenlik durumların, dinleyene yansıyan ufak tefek çekişmelerin hatta yayın kazalarının yaşandığı vaki olur. *
ulusal yayın yapan radyolarda da zaman zaman benzer durumların görüldüğü olsa da bugün internet ve sosyal medya sayesinde ulusal radyo kanallarının daha kemikleşmiş ve ne istediği belli dinleyici kitleleri oluyor. öte yandan her ulusal kanalın farklı bir var oluş nedeni olabiliyor, kimi üç şarkı beş reklam, iki tane de rutini oturmuş programla çarkı döndürmeye çalışırken kimi istasyonlar da sanatçıların, müziğin, geleneksel ile yeninin daha geniş kitlelere tanıtılmasını görev bilip buna göre bir yayın anlayışı güdüyor. ilk gruptakiler dinleyici kitlesinin iyice gelişmesi konusunda daha çok çaba gösteriyor, bunun için çok dinlenen programların ve sunucuların peşinden koştukları olabiliyor. ulusal kanalların belli popüler programları kendilerine transfer etmesi, hatrı sayılır bir dinleyici grubunu da transfer etmesi , böylece reklam gelirini arttırması anlamına geliyor. bu program adına iyi bir gelişme olsa da riskli de olabilir; çünkü uzun süre devam eden yayınların müdavimleri değişiklikleri kolay kabullenmez, yeni yayın yerinde her zaman dinledikleri programın doğasında bir değişiklik sezerlerse bağırlarına taş basıp dinlemeyi bile bırakabilirler. ev sahibi radyonun her zamanki dinleyicileri de alıştıklarının dışında bir yayın görmeyi pek olumlu karşılamayabiliyor, bu da radyonun ticari hedefleri için kötü haber demek. ikinci gruptakilerin rolü zamanla bir tür kültür sanat ajandası oluşturma yönünde geliştiğinde, buna bir de düzgün bir sosyal medya kullanımı eşlik ederse daha sadık bir dinleyen kitlesine ulaşabiliyorlar, reklam ve sponsorluk gelirleri için de ekstra çaba harcamaları gerekmiyor.
bir dinleyen radyodan ne ister peki? aslında bu sorunun yanıtı da dinleyiciye göre değişebiliyor. örneğin trt'nin gece programlarının uzun yol şoförleri ve gece çalışmak zorunda olan insanlar tarafından sıkı sıkı takip edildiğini görünce bu dinleyiciler için sohbet ağırlıklı, müziğin nispeten daha az tutulduğu yayınlar yapılıyor. sabah programlarında dinleyeni gündemden haberdar eden ancak çok da dikkat istemeyen sohbetlerin ve hareketli şarkıların bulunduğu programlar talep görüyor, keza akşam trafiğinin yoğun olduğu saatlerde de dinleyeni oyalayacak ve onların telefonla katılımını güdüleyecek yayınlar daha çok dinleniyor. akşamın ve gecenin ilerleyen saatlerinde de sıfıra yakın sohbetin ve reklamın olduğu müzik yayınları yine ulusal istasyonların tercih ettiği yayın çizgisi oluyor. bir radyonun başarısını da gözlemlediğim kadarıyla uzun yıllar boyunca dinleyeninin de alışarak kolay kolay bırakmak istemediği rutinleri belirliyor, bu rutin bol ödüllü programlardan ya da sponsorluğunu yaptığı etkinliklerden oluşacağı gibi dinleyicisine vadettiği birkaç saatlik huzurlu bir yayın da olabiliyor. hasılı kelam, her ne kadar birçoğumuz internetten, albümlerden ve sair yerlerden müzik dinlemeye halihazırda alışmış olsak da, radyo teknolojisi halen basit ve erişilebilir oldukça radyo dinlemenin popülerliğinden çok da bir şey kaybetmeyeceğini görebiliyoruz.
siz yine de radyoları dinleyin. sesini duyurmak isteyenlerle sesle huzur bulmak isteyenleri buluşturan çok az şey var bu dünyada.
özellikle yerel radyoların bulunduğu yerin tastamam birer aynası olduğunu düşünüyorum. şimdiye dek karşı kıyı dahil bunun aksini gözlemlediğim bir duruma rastlamadım. programcıların konuşmalarında seçtiği hitaplar ve cümlelerindeki belirli kelimeler, spikerlerin kime selam edip kime şarkı gönderdiği, varsa haber bültenlerindeki tavırları, programlara sponsor olan işletmeler, reklam metinleri ve içlerinde rakip firmaya atılan taş mahiyetindeki sloganlar, her biri o mahalde yaşanan günlük olaylara, insanların haline ve tavrına dair ipuçları veriyor. hele bazen yayınlarda çalınan müzik türüyle anonslardaki ve reklamlardaki söylemlerin birbirine tezat oluşturduğu durumlar oluyorsa o radyoda evlere şenlik durumların, dinleyene yansıyan ufak tefek çekişmelerin hatta yayın kazalarının yaşandığı vaki olur. *
ulusal yayın yapan radyolarda da zaman zaman benzer durumların görüldüğü olsa da bugün internet ve sosyal medya sayesinde ulusal radyo kanallarının daha kemikleşmiş ve ne istediği belli dinleyici kitleleri oluyor. öte yandan her ulusal kanalın farklı bir var oluş nedeni olabiliyor, kimi üç şarkı beş reklam, iki tane de rutini oturmuş programla çarkı döndürmeye çalışırken kimi istasyonlar da sanatçıların, müziğin, geleneksel ile yeninin daha geniş kitlelere tanıtılmasını görev bilip buna göre bir yayın anlayışı güdüyor. ilk gruptakiler dinleyici kitlesinin iyice gelişmesi konusunda daha çok çaba gösteriyor, bunun için çok dinlenen programların ve sunucuların peşinden koştukları olabiliyor. ulusal kanalların belli popüler programları kendilerine transfer etmesi, hatrı sayılır bir dinleyici grubunu da transfer etmesi , böylece reklam gelirini arttırması anlamına geliyor. bu program adına iyi bir gelişme olsa da riskli de olabilir; çünkü uzun süre devam eden yayınların müdavimleri değişiklikleri kolay kabullenmez, yeni yayın yerinde her zaman dinledikleri programın doğasında bir değişiklik sezerlerse bağırlarına taş basıp dinlemeyi bile bırakabilirler. ev sahibi radyonun her zamanki dinleyicileri de alıştıklarının dışında bir yayın görmeyi pek olumlu karşılamayabiliyor, bu da radyonun ticari hedefleri için kötü haber demek. ikinci gruptakilerin rolü zamanla bir tür kültür sanat ajandası oluşturma yönünde geliştiğinde, buna bir de düzgün bir sosyal medya kullanımı eşlik ederse daha sadık bir dinleyen kitlesine ulaşabiliyorlar, reklam ve sponsorluk gelirleri için de ekstra çaba harcamaları gerekmiyor.
bir dinleyen radyodan ne ister peki? aslında bu sorunun yanıtı da dinleyiciye göre değişebiliyor. örneğin trt'nin gece programlarının uzun yol şoförleri ve gece çalışmak zorunda olan insanlar tarafından sıkı sıkı takip edildiğini görünce bu dinleyiciler için sohbet ağırlıklı, müziğin nispeten daha az tutulduğu yayınlar yapılıyor. sabah programlarında dinleyeni gündemden haberdar eden ancak çok da dikkat istemeyen sohbetlerin ve hareketli şarkıların bulunduğu programlar talep görüyor, keza akşam trafiğinin yoğun olduğu saatlerde de dinleyeni oyalayacak ve onların telefonla katılımını güdüleyecek yayınlar daha çok dinleniyor. akşamın ve gecenin ilerleyen saatlerinde de sıfıra yakın sohbetin ve reklamın olduğu müzik yayınları yine ulusal istasyonların tercih ettiği yayın çizgisi oluyor. bir radyonun başarısını da gözlemlediğim kadarıyla uzun yıllar boyunca dinleyeninin de alışarak kolay kolay bırakmak istemediği rutinleri belirliyor, bu rutin bol ödüllü programlardan ya da sponsorluğunu yaptığı etkinliklerden oluşacağı gibi dinleyicisine vadettiği birkaç saatlik huzurlu bir yayın da olabiliyor. hasılı kelam, her ne kadar birçoğumuz internetten, albümlerden ve sair yerlerden müzik dinlemeye halihazırda alışmış olsak da, radyo teknolojisi halen basit ve erişilebilir oldukça radyo dinlemenin popülerliğinden çok da bir şey kaybetmeyeceğini görebiliyoruz.
siz yine de radyoları dinleyin. sesini duyurmak isteyenlerle sesle huzur bulmak isteyenleri buluşturan çok az şey var bu dünyada.
devamını gör...
37.
sanki sıradaki şarkı bana gelsin dedikten sonra tüm şansını o an kullandığın keza bir o kadar şanslı hissetiren eski ve değerli bir ruh kaynağı
devamını gör...
38.
kafa dağıtır, yeni şeyler ve yeni insanlar öğretir.
düzenli olarak yaptığımdır.
öyle seviyorum ki 3 radyom var.*
yetmezmiş gibi telefondan da dinliyorum.*
düzenli olarak yaptığımdır.
öyle seviyorum ki 3 radyom var.*
yetmezmiş gibi telefondan da dinliyorum.*
devamını gör...
39.
zaman zaman tv izlemekten çok daha keyifli eylem.
devamını gör...
40.
benim gibi 30 yaş üstü bunaklar için radyo fenomen 2010 lar yatırım tavsiyesidir.
devamını gör...