61.
'duygu denen şey, sadece kaybeden tarafta bulunan bir kusurdur. her zaman aşkın, tehlikeli bir dezavantaj olduğunu varsaymışımdır.' repliği ile aklıma kazınan, ukala ama sevimli biri.
devamını gör...
62.
sir arthur conan doyle adlı dehanın, ünü kendisininkini aştığı için öldürdüğü ancak tepkiler üzerine geri döndürdüğü rivayet edilen efsanevi dedektif karakteri.
kendisi gri beyin hücrelerini çalıştırarak yaptığı ince çıkarımlarla karışık ve zor gözüken vakaları çözer. bu vakaların çözümlenişini ve kendisinin de davadaki etkisini ev ve iş arkadaşı doktor john watson anlatır. ayrıca watson bir yoldaş vazifesi de görür. tezlere karşı sunduğu antitezler sayesinde vakaların çözümüne ışık tuttuğu zamanlar boldur. holmes kadınlar konusunda cinsiyetsizdir diyebiliriz. irene adler dışında tutkuyla sevdiği bir kadın olmamıştır. boş zamanlarında keman çalmayı sever. kimya okumuştur. zaman zaman ağabeyi ile buluşup sokaktaki insanlar hakkında çıkarımlarda bulunur. baş düşmanı kendisi gibi çok zeki biri olan james moriarty olup bu kişi suç dehası bir profesördür. zaten reicenhbach şelalelerinde ikisi kapışırken akıntıya kapılır. holmes önce ölür, gelen tepkiler üzerine son anda kıyıya çıkar.
kendisini sinemada robert downey jr, televizyonda benedict cumberbatch, matt frewer ve jonny lee miller canlandırmıştır.
kendisi gri beyin hücrelerini çalıştırarak yaptığı ince çıkarımlarla karışık ve zor gözüken vakaları çözer. bu vakaların çözümlenişini ve kendisinin de davadaki etkisini ev ve iş arkadaşı doktor john watson anlatır. ayrıca watson bir yoldaş vazifesi de görür. tezlere karşı sunduğu antitezler sayesinde vakaların çözümüne ışık tuttuğu zamanlar boldur. holmes kadınlar konusunda cinsiyetsizdir diyebiliriz. irene adler dışında tutkuyla sevdiği bir kadın olmamıştır. boş zamanlarında keman çalmayı sever. kimya okumuştur. zaman zaman ağabeyi ile buluşup sokaktaki insanlar hakkında çıkarımlarda bulunur. baş düşmanı kendisi gibi çok zeki biri olan james moriarty olup bu kişi suç dehası bir profesördür. zaten reicenhbach şelalelerinde ikisi kapışırken akıntıya kapılır. holmes önce ölür, gelen tepkiler üzerine son anda kıyıya çıkar.
kendisini sinemada robert downey jr, televizyonda benedict cumberbatch, matt frewer ve jonny lee miller canlandırmıştır.
devamını gör...
63.
insanların burun ve böbreklerinin kavgalarda hedef alınmasının avantaj sağlayabileceğini anlatan kavga canlandırmalarına sahip film.
devamını gör...
64.
serinin 3. filmine noldu yapımcısı mı öldü salonlar yayınlamak mı istemiyor? internette bir tane doğru düzgün bilgi yok çıkış tarihiyle ilgili bu kadar sağlam bir seri 22 aralıkta çıkacağı söylenip sonra herhangi bir düzeltme yapılmaksızın ıssız bir şekilde kıyıda köşede beklemesi çok garip.
devamını gör...
65.
"what noise? "*
devamını gör...
66.
tek kelime ile "benedict cumberbatch".
devamını gör...
67.
hem dizisi hem film serisi beni kendine muhteşem bağlamıştır .önce filmiyle tanıştığım için benedict abimizi biraz garipsemiştim ancak modern sherlock tam da öyle canlandırıldı.
devamını gör...
68.
kitabı kadar dizisi de muhteşem olan başyapıt.dizisini izledikten sonra her şeye ayrıntıyla bakmaya ve kendinizi zihin sarayı yapmaya zorluyosunuz.
devamını gör...
69.
anlatılmaz okunur, anlatılmaz izlenir. hem b. cumberbatch hem de r. downey jr. her ikisinin de harika şekilde canlandırdığı yapıt.
devamını gör...
70.
bazen bu hayattan kaçıp başka diyarlara gitmek istediğimde sürekli kendisine baş vurduğum, hoş sohbet, bazen çaldığı stradivarius kemanının tiz çığlıkları eşliğinde oturup bir iki hasbihal eylediğimiz kurgusal, britan roman karakteri.
sherlock hakkında söyleyecek çok şeyim var, fakat insanın içi de koca bir dünya gibidir ya; neyi düşünsem, neyi yazsam yine de bitmez söyleyeceklerim.
biraz sevgili doktor john hamish watson'un notlarına- bloğuna benzemedi mi yazdıklarım?
sevgili yazar sir arthur conan doyle, analitik düşünce sistemi ve tümdengelim hakkında oldukça bilgili olan bir profesörden esinlenerek sherlock holmes karakterini yaratıyor; bu profesörün adı ise joseph bell.
profesör oldukça zeki ve mesleği tıpkı conan doyle gibi doktorluk; kendisi dönemin ünlü hekimlerinden. sherlock holmes'un hikayeleri (dört tanesi hariçtir ) doktor john watson'un notlarından derleniyor.
doktor watson'dan kısaca bahsetmek, sherlock'u sonra anlatmak gereklidir, çünkü holmes ve watson aynı ipin iki cambazı. düzeltmek istedim, aynı ipin üzerinde yürüyebilen iki cambaz...
sherlock holmes var ise, watson' da vardır. doktorsuz sherlock holmes hikayesi olmaz.
kısaca: asıl adı john hamish watson. mesleği: asker, askeri hekim. rahatsızlıkları: afganistan'da zorlu şartlar altında görev yaptığından dolayı kendisinde kaygı durumu mevcut. belaları sürekli kendisine çekiyor. sherlock holmes'ün aziz dostu, kankası, ortağı, partneri, can yoldaşı... bonus: tam bir viktorya dönemi beyi.
işte bu bey'in görevini bitirip londra'ya dönmesi ile başlıyor hikaye.
watson londra'ya döndüğünde beş parası yok, bilseniz, o dönem de londra'da evler nasıl pahalı, nasıl pahalı... kira parası onu zorlamasın diye bir başka şahısla ortak ev tutma kararı alıyor. işte, kendisinin sherlock holmes ile tanışma anısı böyle: nick'imden anlaşılacağı gibi, birleşik krallık- londra- baker street caddesinde 221-b numaralı daireyi tutuyorlar.
ertesi gün onun ayarladığı gibi buluştuk ve toplantımızda bahsettiği baker caddesi no. 221b'deki odaları inceledik. birkaç konforlu yatak odası ve neşeyle döşenmiş ve iki geniş pencereyle aydınlatılan tek, geniş, havadar bir oturma odasından oluşuyordu. john h. watson
aynı eve taşınıyorlar ve sherlock holmes ile yaşamanın asla kolay olmadığını, kendilerini sürekli başka bir maceranın içinde görmek zorunda olduklarını, belanın hayatlarından hiç eksik olmadığının farkına varıyor doktor watson.
çünkü sherlock çok asabi, çünkü sherlock çok saldırgan, çünkü çok zeki, çünkü çok zeki ve beyni tıpkı bir saatli bomba gibi, sürekli, sürekli çalışıyor; tik tok, tik, tok...
sherlock yalnızca işiyledanışman dedektiflik alakalı şeyler ile ilgileniyor.
zihnini bir bardağa benzetiyor:
eğer bu bardağın tamamını doldurur ve içinde yararsız bilgiler de var olursa, günü geldiğinde bu yararsız bilgilerin, zihnindeki yararlı diğer bilgilerin gün ışığına çıkmalarını engelleyeceklerinden korkuyor. işte bu yüzdendir ki zihnine yararsız hiçbir şeyi almamaya çalışıyorr; dünya'nın güneş etrafında döndüğü bilgisini bile...
sherlock düşünmeyi, en küçük ayrıntıları incelemeyi seviyor. öyle çok seviyor ki, kanepe'de kollarında nikotin bantları (kendisi nikotini bırakmak mücadelesi içindedir, madde bağımlısıdır, formaldehit tüketir, kokain tüketir...) derin derin düşünürken, düşünce akışı bozulmasın diye watson'a mesaj atarak acilen gelmesini, masanın üzerindeki telefonu kendisine vermesini istiyor.
sherlock akıl yürütme, çıkarım yapma yetenekleri ile kraliyet ailesi dahil olmak üzere, londra'da farklı bir çok şahsiyetin ilginç olaylarını çözüme kavuşturuyor. olayları çözüme kavuşturmada, kendisi için paranın hiçbir önemi yok!
yoksul bir müşterinin getirdiği ilginç davayı, altın zengini bir adamın getirdiği sıradan bir soruna tercih ediyor.
sherlock iyi bir dövüşçü, eskrim dersleri alıyor.
sırf bilgi edinmek amacı ile, bir davanın ortasında bir hizmetliye evlenme teklifi edebilecek kadar küstah! . duygulardan çok mantığa önem veriyor.
kimyager...
tüm tütünleri sigara küllerinden tanıyabilecek kadar zeki.
arıcılık ile ilgileniyor.
kendisini (gerçek anlama en yakın olarak) etkilemeyi başarmış ve hayatına aldığı yalnızca bir kadın var:irene adler. irene'den the woman diye bahsediyor.
insanlar ile ilişkileri bu denli soğuk olmasına karşın sherlock, doktor watson'a çoook büyük bir sevgi veriyor:
"üç garrideb" hikâyesinde, karmaşa sırasında watson'ı vuran hırsızı, kanını akıtacak kadar sert biçimde hırpalamış ve "eğer watson'ı öldürseydin, bu odadan canlı çıkamazdın." diyecek kadar da hassasiyet ve öfke göstermiştir."
sherlock, sherlock... iki elinin beş parmağını birbirlerine bitiştirip, ellerini çenesinin altında tutarken canlanır hep zihnimde.

kendisi kurgusal olarak yaratılmış en önemli, en zeki, en müthiş dedektif !
amerika'ya giderek bir irlanda göçmeni kılığına bürünen holmes, bu uzun görevin sonuçlanmasıyla birlikte artık yaklaşmakta olan dünya savaşı'nı kastederek, dostu watson'a şu sözleri söyleyerek gerçek anlamda bir dönemin kapanışını vurgular: "bir şark rüzgârı geliyor, watson. (...) öyle bir rüzgâr ki ingiltere'de böylesi esmedi. soğuk ve acı bir rüzgâr bu watson ve bir çoğumuz karşısında çürüyüp gideceğiz. fakat yine de tanrı'nın rüzgârı bu ve fırtına dindiğinde, güneşin altında daha temiz, daha güzel ve daha güçlü bir toprak yatacak."
sherlock hakkında söyleyecek çok şeyim var, fakat insanın içi de koca bir dünya gibidir ya; neyi düşünsem, neyi yazsam yine de bitmez söyleyeceklerim.
biraz sevgili doktor john hamish watson'un notlarına- bloğuna benzemedi mi yazdıklarım?
sevgili yazar sir arthur conan doyle, analitik düşünce sistemi ve tümdengelim hakkında oldukça bilgili olan bir profesörden esinlenerek sherlock holmes karakterini yaratıyor; bu profesörün adı ise joseph bell.
profesör oldukça zeki ve mesleği tıpkı conan doyle gibi doktorluk; kendisi dönemin ünlü hekimlerinden. sherlock holmes'un hikayeleri (dört tanesi hariçtir ) doktor john watson'un notlarından derleniyor.
doktor watson'dan kısaca bahsetmek, sherlock'u sonra anlatmak gereklidir, çünkü holmes ve watson aynı ipin iki cambazı. düzeltmek istedim, aynı ipin üzerinde yürüyebilen iki cambaz...
sherlock holmes var ise, watson' da vardır. doktorsuz sherlock holmes hikayesi olmaz.
kısaca: asıl adı john hamish watson. mesleği: asker, askeri hekim. rahatsızlıkları: afganistan'da zorlu şartlar altında görev yaptığından dolayı kendisinde kaygı durumu mevcut. belaları sürekli kendisine çekiyor. sherlock holmes'ün aziz dostu, kankası, ortağı, partneri, can yoldaşı... bonus: tam bir viktorya dönemi beyi.
işte bu bey'in görevini bitirip londra'ya dönmesi ile başlıyor hikaye.
watson londra'ya döndüğünde beş parası yok, bilseniz, o dönem de londra'da evler nasıl pahalı, nasıl pahalı... kira parası onu zorlamasın diye bir başka şahısla ortak ev tutma kararı alıyor. işte, kendisinin sherlock holmes ile tanışma anısı böyle: nick'imden anlaşılacağı gibi, birleşik krallık- londra- baker street caddesinde 221-b numaralı daireyi tutuyorlar.
ertesi gün onun ayarladığı gibi buluştuk ve toplantımızda bahsettiği baker caddesi no. 221b'deki odaları inceledik. birkaç konforlu yatak odası ve neşeyle döşenmiş ve iki geniş pencereyle aydınlatılan tek, geniş, havadar bir oturma odasından oluşuyordu. john h. watson
aynı eve taşınıyorlar ve sherlock holmes ile yaşamanın asla kolay olmadığını, kendilerini sürekli başka bir maceranın içinde görmek zorunda olduklarını, belanın hayatlarından hiç eksik olmadığının farkına varıyor doktor watson.
çünkü sherlock çok asabi, çünkü sherlock çok saldırgan, çünkü çok zeki, çünkü çok zeki ve beyni tıpkı bir saatli bomba gibi, sürekli, sürekli çalışıyor; tik tok, tik, tok...
sherlock yalnızca işiyledanışman dedektiflik alakalı şeyler ile ilgileniyor.
zihnini bir bardağa benzetiyor:
eğer bu bardağın tamamını doldurur ve içinde yararsız bilgiler de var olursa, günü geldiğinde bu yararsız bilgilerin, zihnindeki yararlı diğer bilgilerin gün ışığına çıkmalarını engelleyeceklerinden korkuyor. işte bu yüzdendir ki zihnine yararsız hiçbir şeyi almamaya çalışıyorr; dünya'nın güneş etrafında döndüğü bilgisini bile...
sherlock düşünmeyi, en küçük ayrıntıları incelemeyi seviyor. öyle çok seviyor ki, kanepe'de kollarında nikotin bantları (kendisi nikotini bırakmak mücadelesi içindedir, madde bağımlısıdır, formaldehit tüketir, kokain tüketir...) derin derin düşünürken, düşünce akışı bozulmasın diye watson'a mesaj atarak acilen gelmesini, masanın üzerindeki telefonu kendisine vermesini istiyor.
sherlock akıl yürütme, çıkarım yapma yetenekleri ile kraliyet ailesi dahil olmak üzere, londra'da farklı bir çok şahsiyetin ilginç olaylarını çözüme kavuşturuyor. olayları çözüme kavuşturmada, kendisi için paranın hiçbir önemi yok!
yoksul bir müşterinin getirdiği ilginç davayı, altın zengini bir adamın getirdiği sıradan bir soruna tercih ediyor.
sherlock iyi bir dövüşçü, eskrim dersleri alıyor.
sırf bilgi edinmek amacı ile, bir davanın ortasında bir hizmetliye evlenme teklifi edebilecek kadar küstah! . duygulardan çok mantığa önem veriyor.
kimyager...
tüm tütünleri sigara küllerinden tanıyabilecek kadar zeki.
arıcılık ile ilgileniyor.
kendisini (gerçek anlama en yakın olarak) etkilemeyi başarmış ve hayatına aldığı yalnızca bir kadın var:irene adler. irene'den the woman diye bahsediyor.
insanlar ile ilişkileri bu denli soğuk olmasına karşın sherlock, doktor watson'a çoook büyük bir sevgi veriyor:
"üç garrideb" hikâyesinde, karmaşa sırasında watson'ı vuran hırsızı, kanını akıtacak kadar sert biçimde hırpalamış ve "eğer watson'ı öldürseydin, bu odadan canlı çıkamazdın." diyecek kadar da hassasiyet ve öfke göstermiştir."
sherlock, sherlock... iki elinin beş parmağını birbirlerine bitiştirip, ellerini çenesinin altında tutarken canlanır hep zihnimde.

kendisi kurgusal olarak yaratılmış en önemli, en zeki, en müthiş dedektif !
amerika'ya giderek bir irlanda göçmeni kılığına bürünen holmes, bu uzun görevin sonuçlanmasıyla birlikte artık yaklaşmakta olan dünya savaşı'nı kastederek, dostu watson'a şu sözleri söyleyerek gerçek anlamda bir dönemin kapanışını vurgular: "bir şark rüzgârı geliyor, watson. (...) öyle bir rüzgâr ki ingiltere'de böylesi esmedi. soğuk ve acı bir rüzgâr bu watson ve bir çoğumuz karşısında çürüyüp gideceğiz. fakat yine de tanrı'nın rüzgârı bu ve fırtına dindiğinde, güneşin altında daha temiz, daha güzel ve daha güçlü bir toprak yatacak."
devamını gör...
71.
yerdeki ayak izlerine bakıp 3 kişiymişler, ikisi esmer biri sarışınmış, esmer olan terzi ve sarışın olan karısını aldatıyor diyebilen hayali karakter.
devamını gör...
72.
zekası ve olay çözebilme yeteneğinden dolayı hastası olduğum kurgu karakterdir. bütün kitapları iki ayrı basım halinde kitaplığımda bulunuyor. uyarlama dizi ve filmlerinin de neredeyse hepsini izledim.
karakter bence modern dizide çok güzel yansıtılmış. kitaplarda daha sakin ve normalden zeki bir insan olarak görüyoruz; ama dizide mükemmel bir şekilde işlenmiş. aslında oluşturulmak istenen o gizemli, garip deha havası çok güzel yansıtılmış. böyle diyorum diye kitaplara ve conan doyle'e laf yapıyorum sanmayın kitapları da çok severim, dönemine göre çokta iyi yazılmışlardır ve karakter çok güzel işlenmiştir ama bana göre karakter kitaplarda biraz eksik anlatılmış. dizi bu eksikliği çok iyi görüp, kaliteli bir şekilde tamamlamış.
o davayı çözmek için suça meyilli birisi olması, moriarty'yle olan yarışındaki zeka ve ego savaşları, hafıza sarayının mükemmel işlenişi, analiz ve gözlem yeteneğinin çok iyi yansıtılışı dizideki sherlock'u benim gözümde bir adım öne çıkarıyor. dizide tek sevmediğim kısım son sezonlarda sherlock aşırı duygusal bir yapıya bürünüyor, bu benim beğenmediğim bir olaydı. ben sherlock'un realist, zekasıyla ve mantığıyla hareket eden birisi olmasını seviyorum ama son sezon bu biraz değişiyordu. zaten çoğu izleyici de bu durumdan şikayetçi olmuştu o dönem.
özetle dahiyane bir deliliğin pençesindeki suç çözme takıntılı kurgu karakterdir kendisi.
karakter bence modern dizide çok güzel yansıtılmış. kitaplarda daha sakin ve normalden zeki bir insan olarak görüyoruz; ama dizide mükemmel bir şekilde işlenmiş. aslında oluşturulmak istenen o gizemli, garip deha havası çok güzel yansıtılmış. böyle diyorum diye kitaplara ve conan doyle'e laf yapıyorum sanmayın kitapları da çok severim, dönemine göre çokta iyi yazılmışlardır ve karakter çok güzel işlenmiştir ama bana göre karakter kitaplarda biraz eksik anlatılmış. dizi bu eksikliği çok iyi görüp, kaliteli bir şekilde tamamlamış.
o davayı çözmek için suça meyilli birisi olması, moriarty'yle olan yarışındaki zeka ve ego savaşları, hafıza sarayının mükemmel işlenişi, analiz ve gözlem yeteneğinin çok iyi yansıtılışı dizideki sherlock'u benim gözümde bir adım öne çıkarıyor. dizide tek sevmediğim kısım son sezonlarda sherlock aşırı duygusal bir yapıya bürünüyor, bu benim beğenmediğim bir olaydı. ben sherlock'un realist, zekasıyla ve mantığıyla hareket eden birisi olmasını seviyorum ama son sezon bu biraz değişiyordu. zaten çoğu izleyici de bu durumdan şikayetçi olmuştu o dönem.
özetle dahiyane bir deliliğin pençesindeki suç çözme takıntılı kurgu karakterdir kendisi.
devamını gör...
73.
74.
moriarty the patriot adlı animeden sonra daha çok sempati beslediğim kurgusal karakter.
devamını gör...
75.
polisiye türünün şahı olan seri
sherlock holmes harika bir kurgu var benim en sevdiğim kitap serisidir . hikayeye kendinizi kaptırmanız olası
sherlock holmes harika bir kurgu var benim en sevdiğim kitap serisidir . hikayeye kendinizi kaptırmanız olası
devamını gör...
76.
sherlock holmes, kesinlikle, birlikte yaşanması
güç bir insan değildi. iş yaparken sessizdi ve
muntazam alışkanlıkları vardı. geceleri yatma ve
sabahaları kalkma saatlerini aksattığı pek nadir
olurdu ve her sabah, ben kalkmadan önce
kahvaltısını edip çıkardı. bazen gününü kimya
laboratuvarında, bazen teşrih odalarında ve
bazen de kentin en düşük yerlerinde yaptığı uzun
yürüyüşlerle geçiriyordu. çalışma azmi geldi mi
hiçbir şey gücünü azaltamazdı ama, ara sıra bir
hâl olur, oturma odasındaki kanepede neredeyse
tek bir kelime etmeden ve kılını kıpırdatmadan
saatlerce otururdu. bu tür durumlarda,
gözlerinden, hayâllere daldığını ve boş boş
baktığını fark ederdim, tüm hayatının ölçülülüğü
ve iradesi yasaklamamış olsaydı, uyuşturucu
bağımlısı olduğundan şüphelenebilirdim.
haftalar ilerledikçe, ona duyduğum ilgi ve
hayattaki amaçlarına beslediğim merak yavaş
yavaş derinleşerek arttı. kişiliği ve görünüşü, en
dikkatsiz kişinin bile gözünden kaçmazdı. boyu
bir sekseni geçiyordu, öyle ki, eğildiğinde bile
oldukça uzun boylu görünüyordu. zekâ pırıltıları
okunan gözleri, etkileyiciydi. yukarıda sözünü ettiğim uyuşukluk dönemleri dışında; şahin
gagasına benzeyen ince burnu, tüm yüz
görünüşüne atiklik ve kararlılık ifadesi veriyor,
çıkık ve sivri çenesi de bir adamın kararlılığına
işaret ediyordu. ellerinde her zaman kurumuş
mürekkep ve kimyasal madde lekeleri vardı.
kolay kırılabilir tıbbî araç gereçlerini kullanırken
onu sık sık gözlemleme fırsatını bulduğum için,
olağanüstü hassasiyete sahip olan parmaklarının,
nasıl bir dokunuşa sahip olduğunu biliyordum.
bu adamın, merakımı ne kadar kamçıladığını ve
kendisiyle ilgili her konudaki suskunluğuna bir
son vermesi için gayret ettiğimi itiraf edersem,
okuyucu, benim herkesin işine burnunu sokan
bir insan olduğumu düşünebilir. ama beni
yargılamadan önce yine de hayatımın ne kadar
boş geçtiğini ve dikkatimi çekecek hiçbir şeyin
olmadığını unutmayın. havanın çok güzel olduğu
günler dışında sağlığım, dışarı çıkmama izin
vermiyordu ve beni çağırıp, günlük hayatımın
monotonluğuna son verecek hiçbir arkadaşım da
yoktu. bu şartlar altında, arkadaşımın üzerindeki
sır perdesini seve seve kabullendim ve
zamanımın çoğunu bu sırrı çözmeye harcadım.
tıp okumuyordu. bir soruma verdiği cevapla,
stamford'un bu konudaki düşüncesini
doğrulamıştı. kendisini herhangi bir bilim dalında
bir yere getirecek ya da bilgi dünyasına açılan
herhangi bir kapıdan geçmesini sağlayacak hiçbir
çalışma için çaba harcamıyordu. yine de birtakım
çalışmalarında gösterdiği heves dikkate değerdi
ve eksantrik sınırları içinde, bilgisi o kadar geniş
ve ayrıntılıydı ki gözlemleri beni gerçekten de
hayrete düşürmüştü. hiçbir insan, belirli bir
görüş açısına sahip olmadan bu kadar çok çalışıp,
öyle kesin bilgileri kesinlikle elde edemezdi.
düzensiz okuyup öğrenenler, bilgilerinin
doğruluğu açısından çok az dikkate değerdir.
hiçbir insan, çok iyi bir sebebi olmadıkça,
kafasını küçük meselelerle meşgul etmez.
holmes'ün bilgisizliği de, bilgisi kadar
olağanüstüydü. çağdaş edebiyattan, felsefeden ve
politikadan neredeyse hiçbir şey bilmiyordu.
thomas carlyle'dan birkaç dize alıntı yapmam
üzerine, saf bir şekilde onun kim olduğunu ve
neler yaptığını sordu. kopernik düzeni ve güneş çalışarak sisteminin nasıl oluştuğundan habersiz olduğunu görünce şaşkınlığım doruk noktasına çıktı. on dokuzuncu yüzyılda herhangi bir medenî insanın,
dünyanın güneşin çevresinde döndüğü gerçeğini
bilmemesi o kadar garipti ki bunları bilmediğine
kendimi zor inandırdım.
"şaşırmış gibi görünüyorsunuz," dedi
yüzümdeki şaşkınlık ifadesine gülerek. "şimdi
öğrendiğime göre, bu öğrendiklerimi unutmak
için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım."
"unutmak için mi?"...
"bakın," diyerek açıklamaya başladı, "insan
zihninin, boş bir çatı katına benzediğini ve
insanın bu çatı katını kendi seçeceği mobilyalarla
döşeyeceğini düşünüyorum. yalnızca bir aptal,
önüne gelen her bilgiyi kapar, böylece, ona
faydası dokunabilecek bilgiler kalabalıklaşır ya
da birçok şey birbirine girer ve o bilgiye ihtiyacı
oldu mu güçlükler yaşar. ama becerikli ve usta
bir kimse, zihnine, ya da çatısına, bir şeyler
alırken son derece dikkatlidir. işini yapmasına
yardım edecek aletlerden başka hiçbir şeyi
yoktur ama bunları da sınıϐlandırmış ve kusursuz bir düzene sokmuştur. o küçük odanın
duvarlarının esnek olduğunu ve her ölçüde
genişleyebileceğini düşünmek hata olur. emin
olun ki, zaman geliyor, zihninize kattığınız her
bilgiyle, önceden bildiğiniz bir şeyi
unutuyorsunuz. bu yüzden, önemsiz bilgilerin,
önemlilerin önünü tıkamaması çok büyük önem
taşıyor."
"ama söz konusu, güneş sistemi!" diye karşı
çıktım.
"dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü
söylemenin," diyerek sabırsızlıkla sözümü kesti,
"bana ne faydası var? dünya isterse ayın
çevresinde dönsün, ne benim ne de işim için
hiçbir önemi yok."
tam işinin ne olabileceğini sorma noktasına
gelmiştim ki tavırları bu sorumun iyi
karşılanmayacağını gösterdi. kısa konuşmamız
üzerine düşünmeye koyuldum ve bu
konuşmadan birtakım sonuçlar çıkarmaya
çalıştım. kendi ilgi alanıyla âlâkası olmayan
hiçbir bilgiyi edinmeyeceğini söylemişti. bu
yüzden, sahip olduğu bilgiler ancak işini görecek
kadardı. çok iyi olduğunu bana gösterdiği birkaç
özelliğini zihnimde numaralandırdım. hatta bir
kalem alıp onları defterime not ettim. yazmayı
bitirdiğimde, yazdıklarıma gülmekten kendimi
alamadım. defterimde şunlar yazılıydı:
sherlock holmes'ün özellikleri:
- edebiyat bilgisi: sıfır.
- felsefe bilgisi: sıfır.
- astronomi bilgisi: sıfır.
- politika bilgisi: az.
- botanik bilgisi: değişken. genel olarak
belladon, afyon ve zehirler konusunda bilgisi iyi.
bahçıvanlık hakkında hiçbir şey bilmiyor.
- jeoloji bilgisi: pratik ama sınırlı. bir bakışta,
toprak türlerini birbirinden ayırabiliyor. yapılan
yürüyüşlerden sonra bana, pantolonundaki
çamur lekelerini gösterip renklerinden ve
koyuluğundan, bu lekelerin londra'nın hangi
bölgesinde üzerine bulaşmış olabileceğini söylüyor.
- kimya bilgisi: çok derin.
- anatomi bilgisi: kusursuz ama sistematik
değil.
- kriminoloji bilgisi çok fazla. yüzyılda
yaşanmış ve işlenmiş olan bütün cinayet ve
skandalları en ince ayrıntısına kadar biliyor.
- iyi viyolonsel çalıyor.
- yetenekli bir eskrimci, boksör ve kılıç ustası.
- ingiliz yasaları üzerine iyi bir pratik bilgisi
var.
yaptığım listede oldukça çok ilerlemiştim ki,
kâğıdı umutsuzluk içinde ateşe attım. "bu
adamın, tüm bu özellikleri kendinde
buluşturarak çalıştığı ve bu özelliklerin hepsine
sahip olmasını gerektiren işinin ne olduğunu tam
olarak bir öğrenebilirsem," dedim kendi
kendime, "bu merakımdan bir an önce
kurtulabilirim."
dostu dr. watson'un ağzından dökülen bu kelimeleri mantığın imbiğinden gecirip holmes'u betimlemek istersek bnce genel itibariyle eğlenceli biridir , kriminolojiye ve alakali tüm bilim ve sporlara bilincli veya bilinçsiz tutkulu , geriye kalan herseyi ise gereksiz bir teferruat olarak görmektedir. öyle veya böyle pratik ve pragmatisttir.felsefe isine yaramaz ama hukuk yarar.isine yaramamak ve isine yaramak arasinda herseyi siniflandirir. nüktedan,cesur,mantıklıdır.keyif veren bazi seylere müptela olmasa da bağlıdır.hiç aşık olmus mudur bilinmez ama bir macerasinda onunla boy ölçüşen bir kadin vardi.hafiften flört benzeri bir durumun kokusunu almistim.devamini getirebilselerde belki de müthiş bir çift olurlardi.bilemeyiz.
eseri yazan arthur conan doyle'un hayatıyla da benzerlikler var.ama sherlock icin değil dr. watson icin konusuyorum. ıkisi de doktor.arthur conan doyle da edinburgh üniversitesinde tıp eğitimi almış.tıpkı watson gibi o da güney afrikadaki boer savaslarinda bulunmus (güney afrika da o zamanlar üzerinde güneş batmayan britanya imparatorluğu'nun bir parcasiydi ve stratejik öneme sahipti.) ve yaralanmis.ve cekilen filmlerde ve sinemada tasvir edilen genel görünüş itibariyle dr. watson da tipki conan doyle gibi okkalı bir biyiğa sahip.benzerliklere rağmen neden otobiyografiye değil de hikayenin en iyi arkadaş kısmina kendini konumlandirdigi da mechul bu arada.
velhasil kelam holmes on numara adamdir.saygi duyduğum karakterlerden biridir.ve saygiyi hak eder.
devamını gör...
77.
"kanıt" dizisinin arada bir atıfta bulunduğu karakter. "hiçbir şey apaçık görünen kadar aldatıcı olamaz."
en son okuduğum kitap, doktor watson'la tanıştığı, serinin "intikamcının peşinde" adlı bölümüydü. kimi roman biçiminde, kimi kısa öykü biçiminde. ön sözde belirtildiğine göre başka yazarlar tarafından da kaleme alınmış.
en son okuduğum kitap, doktor watson'la tanıştığı, serinin "intikamcının peşinde" adlı bölümüydü. kimi roman biçiminde, kimi kısa öykü biçiminde. ön sözde belirtildiğine göre başka yazarlar tarafından da kaleme alınmış.
devamını gör...
78.
isminin etimolojik anlamı parlak saç olan kurgusal karakter.
arthur conan doyle nin muhtemelen kendisinin ve ailesinin oliver wendell holmes'un yazılarına olan düşkünlüğü nedeniyle , kurgusal dedektifinin soyadını holmes olarak seçtiği söylenir.
arthur conan doyle nin muhtemelen kendisinin ve ailesinin oliver wendell holmes'un yazılarına olan düşkünlüğü nedeniyle , kurgusal dedektifinin soyadını holmes olarak seçtiği söylenir.
devamını gör...
79.
bir sherlock hayranıyım diyebilirim. filmini, kitabını, dizisini ayrı ayrı severim. polisiye tarzını sir arthur conan doyle tarafından dahice yazılan kitapları sayesinde sevdim. 4 sezonluk diziyi bir oturuşta bitirdim. senelerce 5. sezonu beklemekten çürüdüm ama artık ümidi kestik...
devamını gör...
80.
bu karakteri sevenler kesinlikle house md dizisini de izlesin. house karakteri de sherlocktan esinlenmistir ve bence ondan çok daha cool ve zekidir.
devamını gör...