sizi olduğunuz gibi kabul etmeyen insanlar
başlık "dark" tarafından 18.04.2021 21:17 tarihinde açılmıştır.
101.
edenlerle idare ederim. su değilim ki, bütün kaplara uyumam.
devamını gör...
102.
"bir insan birisini seviyorsa olduğu gibi sever, olmasını istediği gibi değil..." bu yüzden sizi olduğunuz gibi kabul etmeyen kişilerden uzaklaşabilirsiniz.
devamını gör...
103.
dünyayı da olduğu gibi kabul etmezler. herkes değişmelidir, daha iyisi olmalıdır. işte insanlığın bütün kavgası da bu yüzdendir. herkesin bir fikri vardır. o fikir etrafında insanları sürüklemeye çalışırlar. cengiz han, stalin, adolf hitler ile sınırlamak isterdim ama değil. bütün siyasiler, filozoflar, düşünürler, hepsi... istisnasız hepsi bir şeye ikna etmeye çalışırlar sizi. bakın bu dünyada 100 yıl öncesine kadar kadınlar oy kullanamazdı. bazı ülkelerde kadınların saçını göstermesi yasak. bizde de yakın zamana kadar başı kapalı insan üniversiteye giremiyordu. bir insanın saçını gösterip göstermemesinin kime ne zararı olabilir ki? bir problem varsa o da düşünüş şeklindedir, aslında kendi nefsini önemli ölçüde yenebilmiş, eğitilmiş insan için başka insanların yaptığı bir sorun teşkil etmez. nasıl giyindiğiniz, ne yediğiniz, neye gülüp gülmediğiniz başkalarının sorunu olmamalı. siz de sorun etmemelisiniz. farklılıklara rağmen birlikte yaşayabilmeliyiz, yaşayamıyorsak da saygı çerçevesinde yolları ayırabilmeli.
devamını gör...
104.
devamını gör...
105.
arkadaş, anne, baba… iletişimde olduğun insanlarla anlaşabildiğin kadar anlaşamadığın noktalar da çıkar karşına. işte buradaki durumun sebebi inanç, değer, algı, beklenti, istek farklılıklarından kaynaklanır. bu farklılıklardan birini sırf sana uymadığı için değiştirmeye çalışmak, bu talepte bulunmak doğru bir tutum değildir ama birini olduğu gibi kabul etmek de tıpkı bir düşünceye, inanca körü körüne bağlanmak gibi tehlikeli bir durumdur.
devamını gör...
106.
beni ben olduğum için sevmiyorsa, aklındaki karakteri benim üstümde yaratmaya çalışıyorsa ondan ışık hızıyla uzaklaşırım.
devamını gör...
107.
bazı insanların da oluşu kabul edilebilir gibi değil biz napalım.
devamını gör...
108.
henüz olmadıysa ama olduğunu zannediyorsa kim niye kabul etsin? birey olgunlaştıysa olmuştur ancak, canı istediği gibi davranan, ağzını düşüncesizce açan kabul beklemesin.
devamını gör...
109.
hayatımda hiçbir yeri olmayan insan tipi.
hayatımdan çıkamadığı her saniyeyi kendisini yok sayarak geçireceğimden emin olabilir ayrıca, kim olduğu hiç önemli değil.
hayatımdan çıkamadığı her saniyeyi kendisini yok sayarak geçireceğimden emin olabilir ayrıca, kim olduğu hiç önemli değil.
devamını gör...
110.
doğru bir şey diyemem ama farklı bir bakış açısından bakarsanız sizin en iyi halinizi,kapasitenizin kalitenizin tamamını kullanmanız için sizi zorluyor olabilirler
devamını gör...
111.
bir kalıba sokmaya çalışan ve toplum kurallarıyla (!) sınırlandırılmış olanların yaptığı var bir de kendini düzeltmek yerine beni bozmaya çalışmak isteyenler.
ilkini önce annem yapıyordu, hep beni değiştirmeye çalışıyordu.
"asra, kız çocuğu futbol/bilye ile oynamaz."
kızlar hantaldı. "ay çok yoruldum." veya "ay gitmem lazım." vs. onlarla doğru düzgün oynayamıyordum ve sıkıcıydılar. diğer oyunlar hem hareketli hem de heyecanlı geliyor.
"asra, hiç kız çocuğu gibi giyinmiyorsun."
sadeliği seviyorum. sevmiyorum pullu, rüzgar gülü gibi rengarenk, boncuklu tuhaf kıyafetleri.
"asra, kuzenlerinle takılmıyorsun varsa yoksa odan var kitapların."
kuzenlerim şerefsiz diye nitendirdiğim insanlarla çok benzer özellikler taşıyor o yüzden sevmiyorum ve bir karıncayı hareket ettirecek sohbetleri yok. hep boş şeyler konuşuyorlar. kitaplar daha çekici geliyor. orası bana bir şey değil çok şey katıyor. ayrıca bu basit hayattan kopup orada güzel yaşamları görüyorum. ve dostluklar kuruyorum sen merak etme.
"asra üslubun çok sert, biraz daha yumuşak konuş."
insanlıktan anladı da ben çok sert konuşuyorum değil mi? ben hep çok sert konuşurum zaten. insanlıktan hiç nasibini almamışım ben, bu kolayına geliyorsa öyle bil ve beni rahat bırak. iki yüzlülük yapıp bir halt olmamış gibi yüzüme gülme cesareti gösterirken suratına indirmediğime dua etmen gereken yerde üslubumdan yakınıyorsun.
"asra çok acımasız ve gamsızsın."
sen bana bunu diyebiliyorsan hiçbir şeyim olup canımı yakan birisindir. veya kötü günümü görüp kılını kıpırdatmamışsındır. çok şey sayarım ama yüzüne sonradan bakabilir misin emin değilim...
"asra, çok dik başlı ve inatçısın."
çünkü yapmak istediğim şeyler sürekli onaya bakıyor ve genelde onaylanmıyor.
ben kendi doğrularımı uygulamakta ve buna göre davranmaktan çekinmiyorum.
"aman sıkıntı çıkmasın, aman aramız bozulmasın." gibi sözlerle kendimi kullandırtmayıp enayi yerine koydurmuyorum. sıkıntı çıkacak mı çıksın, aramız bozulacak mı bozulsun bana ne?
insanlara duymak istediklerinden çok, duymayı hak ettiklerini söylüyorum.
doğru bende de doğru, yanlış bende de yanlış ve sevdiklerimde de öyleyken onlarınkiyi göz ardı etmemi veya kabullenmemi istiyorlar. sen veya siz kimsiniz de ben kendime veya sevdiklerime göstermediğim fazla ahlakı (!) size göstereceğim?
çok tuhaf bir dünya mı yoksa çok tuhaf kafalar mı anlayamıyorum.
ve istediğim şeyden çok istemediğim şeyleri yaptırmaya çalışıyorsun ben sana boyun eğmek yerine karşı çıktığım için bu özelliklerle anlamlandırılıyorum.
olunamayan veya gösterilmeyen şeylerin meraklısısınız o yüzden anlaşamıyoruz. samimi, hoşgörülü, saygılı, iyimser, dürüst vs. değilsiniz. yapmacık, zoraki, yalancı, yanlışa susan, normal şeyler yerine anormalleri kabullenen, belli bir ölçüsü ya da kriteri olmayan, sağlam değil gevşek duruşlulardansınız. gerçekliğiniz sadece iyi ayağınız üzerinde durabiliyor olmanızdan ilerisi değil.
"asra, diğer kız kuzenlerine bak, her zaman güleçler, makyaj yapıyorlar, tam genç kız gibi giyiniyorlar. örnek al."
onların dostuyla düşmanını anlayamazsın. herkese aynılar çoğu zaman.
kendini makyajla daha güzel hissediyor demek ki, ben ise kendimi kusurlarımla kabul ediyorum ve öyle güzel görüyorum. ayrıca makyajla yaşından daha büyük gösterdiğini söyleyen sen bana bunu örnek gösteriyorsun; kimyasallarla olduğundan farklı görünüp büyük durmayı? nefret ettiğim milletin gözüne hitap edebilmek için yüzümü mü bozacağım, buna değer olduklarını düşünmüyorum.
genç kız gibi değil senin istediğin gibi giyiniyorlar. yeni gelin gibi şıkır şıkır ya da cıvıl cıvıl.
sen ise elalemin sözüne değer veriyorsun. sana benim hakkımda yorum yapıyorlar ve sende o bok kafalılar yüzünden başımı şişiriyorsun.
örnek al dediğin insanların karakter, hayat ve ahlak anlayışı bana uysaydı demene gerek kalmadan alırdım. ama uymadığı için kim derse desin yine almayacağım.
ayrıca kendim için yaşamak varken her şeye kulp bulan elalem için niye yaşayayım? onların aptallığına kapılman ayağını bir çukura sokar, devam edersen ikinci de ardından gelir. böyle olunca o çok değer verdiğin insanları yakınında bulamazsın. yardıma koşmalarını bırak bir can sıkıntıları bile olamazsın. onlar sadece konuşmayı bildiğinden harekete geçenleri anlamayacaklar. boktan hayatlarını altınmış gibi gösteriyorlar. söylesene bana ciddiye aldığın insanların hangisi meslek sahibi, hangisi hayatında 5 kitap okumuş, hangisi kendi ayaklarının üzerinde durabiliyor, hangisinin evliliği ideal, hangisi kendini geliştirmenin peşinde, hangisi zor gününde sen çağırmadan geldi ya da hastayken "şimdi belki yemek yapamaz." deyip yemek gönderdi?
sen bunların annelerinden ne gördün de kızlarının süslü halleri sana cazip geliyor diye bana örnek al deme cüretinde bulundun? onların bana örnek gösterileceği kadar basit, seviyesiz ve bozuk biri miyim ben? onları benden daha çok sevip kendi kızın yerine koyabilirsin. ama şahsım için konuşurken dediğinin ne anlam taşıdığını bil. bilmezsen bildiririm. onları kızın yerine koyacak kadar daha doğrusu kızından daha fazla bir yere koyacak kadar benimsemişsen anneliğin onların olsun. onların olmadan önce de üvey anneliğin benim olduğu için çok fark etmeyecek. umarım benzer benzere mutlu olursunuz! ve bundan sonra üzerimde bir hükmün yok. saçma zırvalıklarınla git o cici kızlarının kafasına öt!
ve sen, örnek al diyeceğin yerde örnek bir anne olsaydın da elalemi örnek göstermeseydin? onlar yerine seni örnek alsaydım çok mu zordu? o beynini çalıştırdığın aptal insanlardan biri kadar benim için çalıştırsaydın veya boku bok, çiçeği çiçek görebilseydin? ama şimdi bunda da suçlu benimdir. gökten zembille indirildim ve senin elini kolunu bağladım sen bu yüzden kendine zaman ayırıp geliştiremedin?
seni dışarıdan tanısam "bu kadın bana böyleyse kesin harika bir annedir." derdim ama anne olduğun yerden bakıyorum "ve bu kadının anneliğine lanet olsun." diyorum. beni doğurup kendinle bir hayata mahkum etmişsin ve yakınan da sen misin? kendinde bu hakkı görebilmen aşırı dozda yüzsüzlük ister.
bir de sen beni beğenmezken benim seni beğendiğimi düşündüren neydi? sen beni hak etmiyorsun niye ben senin gibisini çok mu hak ediyorum? çirkin ve iğrenç tavırlarını göremeyip benim giysimin göze hitap etmemesini görmen? bir dışarıya mükemmelsin o da benim maskeni düşürmeme bakar, basitleşip bunu yapayım mı hı? düşeyim mi seviyenize? yanınızda vakit geçirmiyorum diye bu şeylere kafamın basmadığını mı sanıyorsunuz? öyle bir basıyor ki öğretmen olarak karşınızda yer alırım.
dolduramadığın yerden dolayı sana müsamaha gösteriyorum. ve sen o boş yerin hakkından bile gelemezsen o boşluğu hayatım boyunca hayatını cehenneme çevirip acı haykırışların ve gözyaşlarınla doldururum? nasıl çok adil değil mi içine ettiğin şen şakrak hallerimin ve yitirtiğin kahkahalarımın bedeli? daha sebep olduğun gözyaşlarıma değinmiyorum. 17-18 yıllık hayatımda beni en çok tanıması gereken kişiye kendimi tanıtmakta varmış. ya siyah ya beyaz nadiren gri olduğumu biliyorsun. ve sana rağmen beyazdayken beni siyaha taşırsan bunun bedelini de eklerim. olmak istemediğim birine dönüştürürsen ki ki ben dönüşmemek için o kadar zamandır çabalarken seni ciddi anlamda mahvederim. o aptal insanlarla beni karıştırma. intikama başlarsam son nefesime kadar uğraşırım. ölsem bile kabuslarına girip yine rahat vermem. anlıyor musun? dediklerime ne kadar bağlı olduğumu hatırlatmama gerek var mı? sana dokunmadan kendi ellerinle canını almana neden olabilirim. bunu istiyor musun gerçekten? kendi yarattığın kızın anne sevgisini(!) görmek ister misin?..
benden uzak dur ve bana karışma. o aptal çevrenle de ne beni kıyasla ne de onları dibime sok. doğrularla herkesi kaybedebilirim. giden "herkes" olduğu için umrumda olmaz. konumunun sınırı belli olsun diye diyorum. misafirler varken bana samimiyetsiz bir yakınlık gösterme. güzel bir göz boyaman benim el atmamla siyaha döner. gereksiz samimiyet ve temas sevmiyorum biliyorsun. çoğu zaman dokunuşun midemi bulandırıyor ve o yeri lif yerine bulaşık teliyle derimi sökene dek temizlemek istiyorum. sarılma, öpme ve saçıma da elleme.
saçlarımı seviyorum, dokunduğunda sıfıra vurdurasım geliyor! ben sana fiziksel olarak benziyorum ama içimin senle alakası yok ve olamaz da anlıyor musun?
saçıma dokunursan ben değil sen saçlarına veda edecek hâle gelirsin. en iyi niyetli halimle keserim. en kötü niyetimle ömrün boyu kel kalırsın.
saçlarım benim için senden daha değerli. ve onlardan da nefret etmeme neden olursan aynaya bakamayacak bir hâle getiririm.
var gibi görünen ve hiçbir zaman olamayansın. yaşayan anneliğin şansını tadamadım, şans bile göremedim.
sen hem yüzsüz hem iki yüzlüsün. hayatımdaki ilk cehennemi yakansın.
hasta olunca bazen ağlıyorsun acı çekmenden dolayı ben de ağlıyorum. sana su, ilaç, yemek, bitki çayı vs. getiriyorum. hiçbir zaman doğru düzgün teşekkürün olmadı aksine" duygusuz" ve "umursamaz" lafların oldu. ne yapmamı bekliyorsun hı? ben mi senin annenim?! "çocukluk yapıyor çok ciddiye almayayım." da diyeyim istersen? ne de olsa o role ben senden daha yatkınım. aklına bakmayıp sürekli alttan alan, sana gelen, bir zamanlar çabalayan da bendim çünkü!
nankörsün. annelerin en nankörü olabilirsin. ben hasta yatağımdayken en fazla"iyi misin?" dedin. sana o halimle en fazla mırıltı çıkarmıştım. 2-3. gün elinle yüzümü yokladın. ben o günler wc dışında ve arada birkaç yudum su dışında hiç kalkamadım. gözümü bile açamıyordum, uyuyor diye baygınlık geçiriyor bile olabilirim. beni sinirlendiren temasın yüzünden elini ittirmeye çalıştım. ulaşma diye başka yöne dönüp ateşime rağmen yüzüme yastık koydum...
o kadar hasta oldum, o kadar kötü regl saatleri geçirdim. senden bir şey istemeyi kabullenmek yerine sürekli ölümü kabulleniyordum. sen ise herkes senin için bir şeyler yaparken nankörlük ve açgözlülük yapabiliyorsun.
ben kaç kere sen hastayken ayağına masaj yapıp çoraplarını giydirdim bilmiyorum. hiçbirinde "sen yapmadın ben yaptım." demedim zaten demem de. diyecek olsam yapmam daha iyi.
sadece nasıl bu kadar yüzsüz olabildiğini anlamıyorum. seni çoğu zaman sevmiyorum ve senin bana dokunacak faydana bile tahammül edemiyorum. sevmediğim insanın ilgi ve alakasına kalmamakla birlikte kendim için dilimi kesecek olsan bir şey istemem. ben gelemiyorum böyle şeylere. ölümden daha aciz ve daha korkunç geliyor.
hastalıklarınla dr'lardan ve ilaçlardan sonra sadece seni rahatlatabilen ve iyileşmene yardımcı olabilen benim. çevrende birileri varken bunu sağlayıp gidiyorum. sen acıdan ağlayıp neredeyse çığlık atacak hallere geldiğinde seni normal bir hale getirdiğim için teşekkür etmiyor "hiç sormadın, düşüncesiz." diyorsun o da niye sırf sana "bir şey lazım mı?" diye sormuyorum diye. bundan sonra bunu sorup acıdan ağlamanı ve haykırışlarını izleyeceğim. ilgilenmek buysa ve istediğin buysa sen bilirsin. ayrıca sana yemek getirdiğim de bile burun kıvırabiliyorsun. şımarıklık yapacağın kadar yakın değiliz hastayken beyninin çoğu kısmı algilmaya ve düşünmeye kapalı oluyor sanırım?
seni hiçbir açıdan sevmiyorum. nefret etmemekte çok zorlanıyorum.
düşman niteliğinde birinden bir şey almak çok ağır ve utanç verici olmalıyken pişkinlik yapabiliyorsun. hayret ediyorum.
evde doğurmamış olsan dna talep ederdim. hiç annem olacak biri değilsin. karıştırılmışlık ihtimali daha yüksek geliyor olurdu...
bir çocuk için hiç uygunluk göstermiyorsun. böyle yanlışlarla dolu olarak ne diye çocuk yapıyorsanız? berbat zihniyetiniz içinde öyle olmayarak doğmak ne kadar zor ve acı verici bilemezsin. millete sergileyeceğim mücadele ve pes etmeme olayını ben hep size sergilemek zorunda kaldım. sen annesin, ben senin daha çok annen oldum. ama çocuksun ya anlayacak zekan yok daha. umarım bir gün büyüdüğünde ben olmam. anladığında bana gelecek bir kapı bulamazsın inşallah.
kapıyı kapalı bulursun demiyorum. çünkü bu sana umut olur. kapalı olsa da "bir ihtimal" diye düşünürsün. sen bana bunu yaşattın. ben ise ihtimallerinin olmadığı anları yaşamanı istiyorum.
mezarım olsa ayak basmanı istemiyorum. mümkünse hiç o anlarda bulunma bile.
düşman olarak savaşıp birimiz ölürse onun mezarına giden o kişiyi haysiyetli kılardı ama bu savaş adil olsaydı.
ben adil savaştım ama sen bunu yapamadın mezarıma gelmen onurlandırmak yerine yattığım yeri kirletir. o yüzden gelmezsen sevinirim. bari ölünce beni rahat bırak ve şu lanet varlığını benden uzak tut!
beni de uzağına göm. dağa tepeye vs. çıkanın anca yuvarlanarak inebileceği yer olsun. kimse cesaret edip çıkmaya yeltenmesin. senin yüzünden dedenin yanında gömülme hayalinden bile oldum. işte senden bu yüzden biraz nefret edebilirim! o babanın kızı olmaya hiç layık değilsin. tam sevdiğim ve beni en fazla üzmüş asla kırmamış olan tek kişiye uzak bir yerim olacak!
çevresinde gömülme anlıyor musun? yakınında demiyorum çevresinde!
ayrıca seni ona şikayet ettim. tabi ki bunu yaşarken yapmadım. kızı sandığının rezil bir insan oluşunu bilmesini istemedim ve sen zaten çoğunlukla herkese iyi bir bana böyleydin.
sadece cevaplar aramak istemiştim. o da pek olmadı. ona yazarken de "ona normalden farklı bir şekilde davranma. sana değer verip seni sevdiğini görüyordum. o sadece bir bana böyle. ben sadece merak ettim ve babası olarak değil dedem olarak konuşmak istemiştim..."
benim adaletim, doğruluğum ve hakka girmeme olayım seninkinden daha keskin ve şaşkın da değil. ayrıca çocukluktan beri şikayet olaylarındaki tavrımı bilirsin. o kişiyle aramdakini ortaya dökmem. sen merakın için baskılayıp ya avucunu yalardın ya da döverek ağzımdan söz almaya çalışırdın. ben sana yine demezdim. o olaylar benim için önemliyken sen anlatacağım kadar önemli misin ki? ayrıca kimsenin o kötülüğünü duyurmak istemiyordum. kötü bakmanıza neden olabilir diye. ve çocuk olsakta halledebilirdik. 4-6 yaşında bunu ben bilirken sen niye bilemedin?
o annesine olayı anlatırken o da sana anlatıyordu ve bizim çoğu zaman unutup veya boş verdiğimiz konular sizinle büyüyordu. onun kızı da aptal kendi de aptaldı. özele ve kızını küstüğüm sebeplerine saygısı yoktu. haksızlık yapınca küsüyordum. devam ettirince saçını çekiyordum sende böyle yapmıyor muydun, hoşlanmadığın bir şeyi sürdürürken?..
kızının kusurlarıyla ilgilenmek yerine küstüğüm veya çektiğim için sana söyleniyordu. o da öyle basit bir anne. doğruyu öğretip olayı kapatmak yerine olayı yayıp beni kötülüyordu. sen de o kadar eminsin o kadar tanıyorsun ki beni...
kızı yanlış olmasına rağmen annesi onun tarafını hiçbir zaman bırakmadı sen ise doğru düzgün yanımda olamamıştın ki? ben seni yakın göreyim veya güveneyim de anlatayım? sen beni ittirip istediğin de yanına çekemezsin. ittirdin mi araya dağlar girer ve beni bir daha göremezsin normalde ama ben o dağları çokça kez aştım yine sen soktun. sen bazen bir tane aştın ama daha çoğunu koydun o yüzden aşma çabalarına geri dönüt vermemeye başladım. kendi kendine bu kadar öldürmek isteyen birini yaşatmaya çalışmak sadece aptallık ve salaklık.
sizin eğri büğrü dürüstlük, eşitlik, adalet, kabullenme vs. olaylarınıza gelemiyorum.
sizi memnun etme amacım da yok. olsa size göre evrilirdim değil mi?
yaratana layık olmaya çalışıyorum sadece. sabrımı, iyi niyetimi vs. ona olan inancıma borçlusunuz. eğer öyle bir inancım olmasaydı insan kasabı olabilirdim ama bu cerrahlık değil. sonra gerçekten öğretmeniniz olurdum. inancım ne kadar artarsa beyazım o kadar artıyor. her şeye rağmen.
yapmıyor oluşum bilmiyor oluşumdan değil doğru olmadıklarını bilişimden. siyahım her şeye rağmen bir gün kazanırsa benden kaçın. o halimin ne yapacağını ben bile kestiremiyorum. tek bildiğim öldürmekten değil süründürmekten zevk aldığı. gerçekten acımasız ve umursamaz. yaşlı başlı hâline bakmaz, hasta sağlıklı hâline bakmaz ağzına eder. o siyah dediğimle "senin yarattığın kızın" aynı şeyin içinde. kaynağı işte dede hariç herkes. baştan sona herkes. bu halim ne kadar adilse o bir o kadar adi olur. zaafları biliyor. daha planlı ve programlı. dikkatli ve özenli. avdan çok avcıyken beyin daha aktif ve daha geniş kapsamlı düşünür değil mi? o siyahlık gelirse beni öldürmekte hiç tereddüt etme. çünkü hiç ondan çıkamam sanırım ve ölene dek duramam. hiçbir beyazlığı görebileceğimi sanmıyorum.
civciv'in bir tüyü düşse içime batar veya ağlarım belki, o zaman tüm dünyayı öldürsem zerre pişmanlık veya başka bir duygu kırıntısı hissedebileceğimi sanmıyorum. zevk almışçasına kahkaha bile atabilirim ama üzüntü duyabileceğimi sanmıyorum. bazen bu ihtimalden bile hemen ölmek istiyorum. tek kişi dışında tüm dünya gerçekten düşmanım gibi. sevdiklerimi bir bir çalmış ya da yok etmiş...
ilkini önce annem yapıyordu, hep beni değiştirmeye çalışıyordu.
"asra, kız çocuğu futbol/bilye ile oynamaz."
kızlar hantaldı. "ay çok yoruldum." veya "ay gitmem lazım." vs. onlarla doğru düzgün oynayamıyordum ve sıkıcıydılar. diğer oyunlar hem hareketli hem de heyecanlı geliyor.
"asra, hiç kız çocuğu gibi giyinmiyorsun."
sadeliği seviyorum. sevmiyorum pullu, rüzgar gülü gibi rengarenk, boncuklu tuhaf kıyafetleri.
"asra, kuzenlerinle takılmıyorsun varsa yoksa odan var kitapların."
kuzenlerim şerefsiz diye nitendirdiğim insanlarla çok benzer özellikler taşıyor o yüzden sevmiyorum ve bir karıncayı hareket ettirecek sohbetleri yok. hep boş şeyler konuşuyorlar. kitaplar daha çekici geliyor. orası bana bir şey değil çok şey katıyor. ayrıca bu basit hayattan kopup orada güzel yaşamları görüyorum. ve dostluklar kuruyorum sen merak etme.
"asra üslubun çok sert, biraz daha yumuşak konuş."
insanlıktan anladı da ben çok sert konuşuyorum değil mi? ben hep çok sert konuşurum zaten. insanlıktan hiç nasibini almamışım ben, bu kolayına geliyorsa öyle bil ve beni rahat bırak. iki yüzlülük yapıp bir halt olmamış gibi yüzüme gülme cesareti gösterirken suratına indirmediğime dua etmen gereken yerde üslubumdan yakınıyorsun.
"asra çok acımasız ve gamsızsın."
sen bana bunu diyebiliyorsan hiçbir şeyim olup canımı yakan birisindir. veya kötü günümü görüp kılını kıpırdatmamışsındır. çok şey sayarım ama yüzüne sonradan bakabilir misin emin değilim...
"asra, çok dik başlı ve inatçısın."
çünkü yapmak istediğim şeyler sürekli onaya bakıyor ve genelde onaylanmıyor.
ben kendi doğrularımı uygulamakta ve buna göre davranmaktan çekinmiyorum.
"aman sıkıntı çıkmasın, aman aramız bozulmasın." gibi sözlerle kendimi kullandırtmayıp enayi yerine koydurmuyorum. sıkıntı çıkacak mı çıksın, aramız bozulacak mı bozulsun bana ne?
insanlara duymak istediklerinden çok, duymayı hak ettiklerini söylüyorum.
doğru bende de doğru, yanlış bende de yanlış ve sevdiklerimde de öyleyken onlarınkiyi göz ardı etmemi veya kabullenmemi istiyorlar. sen veya siz kimsiniz de ben kendime veya sevdiklerime göstermediğim fazla ahlakı (!) size göstereceğim?
çok tuhaf bir dünya mı yoksa çok tuhaf kafalar mı anlayamıyorum.
ve istediğim şeyden çok istemediğim şeyleri yaptırmaya çalışıyorsun ben sana boyun eğmek yerine karşı çıktığım için bu özelliklerle anlamlandırılıyorum.
olunamayan veya gösterilmeyen şeylerin meraklısısınız o yüzden anlaşamıyoruz. samimi, hoşgörülü, saygılı, iyimser, dürüst vs. değilsiniz. yapmacık, zoraki, yalancı, yanlışa susan, normal şeyler yerine anormalleri kabullenen, belli bir ölçüsü ya da kriteri olmayan, sağlam değil gevşek duruşlulardansınız. gerçekliğiniz sadece iyi ayağınız üzerinde durabiliyor olmanızdan ilerisi değil.
"asra, diğer kız kuzenlerine bak, her zaman güleçler, makyaj yapıyorlar, tam genç kız gibi giyiniyorlar. örnek al."
onların dostuyla düşmanını anlayamazsın. herkese aynılar çoğu zaman.
kendini makyajla daha güzel hissediyor demek ki, ben ise kendimi kusurlarımla kabul ediyorum ve öyle güzel görüyorum. ayrıca makyajla yaşından daha büyük gösterdiğini söyleyen sen bana bunu örnek gösteriyorsun; kimyasallarla olduğundan farklı görünüp büyük durmayı? nefret ettiğim milletin gözüne hitap edebilmek için yüzümü mü bozacağım, buna değer olduklarını düşünmüyorum.
genç kız gibi değil senin istediğin gibi giyiniyorlar. yeni gelin gibi şıkır şıkır ya da cıvıl cıvıl.
sen ise elalemin sözüne değer veriyorsun. sana benim hakkımda yorum yapıyorlar ve sende o bok kafalılar yüzünden başımı şişiriyorsun.
örnek al dediğin insanların karakter, hayat ve ahlak anlayışı bana uysaydı demene gerek kalmadan alırdım. ama uymadığı için kim derse desin yine almayacağım.
ayrıca kendim için yaşamak varken her şeye kulp bulan elalem için niye yaşayayım? onların aptallığına kapılman ayağını bir çukura sokar, devam edersen ikinci de ardından gelir. böyle olunca o çok değer verdiğin insanları yakınında bulamazsın. yardıma koşmalarını bırak bir can sıkıntıları bile olamazsın. onlar sadece konuşmayı bildiğinden harekete geçenleri anlamayacaklar. boktan hayatlarını altınmış gibi gösteriyorlar. söylesene bana ciddiye aldığın insanların hangisi meslek sahibi, hangisi hayatında 5 kitap okumuş, hangisi kendi ayaklarının üzerinde durabiliyor, hangisinin evliliği ideal, hangisi kendini geliştirmenin peşinde, hangisi zor gününde sen çağırmadan geldi ya da hastayken "şimdi belki yemek yapamaz." deyip yemek gönderdi?
sen bunların annelerinden ne gördün de kızlarının süslü halleri sana cazip geliyor diye bana örnek al deme cüretinde bulundun? onların bana örnek gösterileceği kadar basit, seviyesiz ve bozuk biri miyim ben? onları benden daha çok sevip kendi kızın yerine koyabilirsin. ama şahsım için konuşurken dediğinin ne anlam taşıdığını bil. bilmezsen bildiririm. onları kızın yerine koyacak kadar daha doğrusu kızından daha fazla bir yere koyacak kadar benimsemişsen anneliğin onların olsun. onların olmadan önce de üvey anneliğin benim olduğu için çok fark etmeyecek. umarım benzer benzere mutlu olursunuz! ve bundan sonra üzerimde bir hükmün yok. saçma zırvalıklarınla git o cici kızlarının kafasına öt!
ve sen, örnek al diyeceğin yerde örnek bir anne olsaydın da elalemi örnek göstermeseydin? onlar yerine seni örnek alsaydım çok mu zordu? o beynini çalıştırdığın aptal insanlardan biri kadar benim için çalıştırsaydın veya boku bok, çiçeği çiçek görebilseydin? ama şimdi bunda da suçlu benimdir. gökten zembille indirildim ve senin elini kolunu bağladım sen bu yüzden kendine zaman ayırıp geliştiremedin?
seni dışarıdan tanısam "bu kadın bana böyleyse kesin harika bir annedir." derdim ama anne olduğun yerden bakıyorum "ve bu kadının anneliğine lanet olsun." diyorum. beni doğurup kendinle bir hayata mahkum etmişsin ve yakınan da sen misin? kendinde bu hakkı görebilmen aşırı dozda yüzsüzlük ister.
bir de sen beni beğenmezken benim seni beğendiğimi düşündüren neydi? sen beni hak etmiyorsun niye ben senin gibisini çok mu hak ediyorum? çirkin ve iğrenç tavırlarını göremeyip benim giysimin göze hitap etmemesini görmen? bir dışarıya mükemmelsin o da benim maskeni düşürmeme bakar, basitleşip bunu yapayım mı hı? düşeyim mi seviyenize? yanınızda vakit geçirmiyorum diye bu şeylere kafamın basmadığını mı sanıyorsunuz? öyle bir basıyor ki öğretmen olarak karşınızda yer alırım.
dolduramadığın yerden dolayı sana müsamaha gösteriyorum. ve sen o boş yerin hakkından bile gelemezsen o boşluğu hayatım boyunca hayatını cehenneme çevirip acı haykırışların ve gözyaşlarınla doldururum? nasıl çok adil değil mi içine ettiğin şen şakrak hallerimin ve yitirtiğin kahkahalarımın bedeli? daha sebep olduğun gözyaşlarıma değinmiyorum. 17-18 yıllık hayatımda beni en çok tanıması gereken kişiye kendimi tanıtmakta varmış. ya siyah ya beyaz nadiren gri olduğumu biliyorsun. ve sana rağmen beyazdayken beni siyaha taşırsan bunun bedelini de eklerim. olmak istemediğim birine dönüştürürsen ki ki ben dönüşmemek için o kadar zamandır çabalarken seni ciddi anlamda mahvederim. o aptal insanlarla beni karıştırma. intikama başlarsam son nefesime kadar uğraşırım. ölsem bile kabuslarına girip yine rahat vermem. anlıyor musun? dediklerime ne kadar bağlı olduğumu hatırlatmama gerek var mı? sana dokunmadan kendi ellerinle canını almana neden olabilirim. bunu istiyor musun gerçekten? kendi yarattığın kızın anne sevgisini(!) görmek ister misin?..
benden uzak dur ve bana karışma. o aptal çevrenle de ne beni kıyasla ne de onları dibime sok. doğrularla herkesi kaybedebilirim. giden "herkes" olduğu için umrumda olmaz. konumunun sınırı belli olsun diye diyorum. misafirler varken bana samimiyetsiz bir yakınlık gösterme. güzel bir göz boyaman benim el atmamla siyaha döner. gereksiz samimiyet ve temas sevmiyorum biliyorsun. çoğu zaman dokunuşun midemi bulandırıyor ve o yeri lif yerine bulaşık teliyle derimi sökene dek temizlemek istiyorum. sarılma, öpme ve saçıma da elleme.
saçlarımı seviyorum, dokunduğunda sıfıra vurdurasım geliyor! ben sana fiziksel olarak benziyorum ama içimin senle alakası yok ve olamaz da anlıyor musun?
saçıma dokunursan ben değil sen saçlarına veda edecek hâle gelirsin. en iyi niyetli halimle keserim. en kötü niyetimle ömrün boyu kel kalırsın.
saçlarım benim için senden daha değerli. ve onlardan da nefret etmeme neden olursan aynaya bakamayacak bir hâle getiririm.
var gibi görünen ve hiçbir zaman olamayansın. yaşayan anneliğin şansını tadamadım, şans bile göremedim.
sen hem yüzsüz hem iki yüzlüsün. hayatımdaki ilk cehennemi yakansın.
hasta olunca bazen ağlıyorsun acı çekmenden dolayı ben de ağlıyorum. sana su, ilaç, yemek, bitki çayı vs. getiriyorum. hiçbir zaman doğru düzgün teşekkürün olmadı aksine" duygusuz" ve "umursamaz" lafların oldu. ne yapmamı bekliyorsun hı? ben mi senin annenim?! "çocukluk yapıyor çok ciddiye almayayım." da diyeyim istersen? ne de olsa o role ben senden daha yatkınım. aklına bakmayıp sürekli alttan alan, sana gelen, bir zamanlar çabalayan da bendim çünkü!
nankörsün. annelerin en nankörü olabilirsin. ben hasta yatağımdayken en fazla"iyi misin?" dedin. sana o halimle en fazla mırıltı çıkarmıştım. 2-3. gün elinle yüzümü yokladın. ben o günler wc dışında ve arada birkaç yudum su dışında hiç kalkamadım. gözümü bile açamıyordum, uyuyor diye baygınlık geçiriyor bile olabilirim. beni sinirlendiren temasın yüzünden elini ittirmeye çalıştım. ulaşma diye başka yöne dönüp ateşime rağmen yüzüme yastık koydum...
o kadar hasta oldum, o kadar kötü regl saatleri geçirdim. senden bir şey istemeyi kabullenmek yerine sürekli ölümü kabulleniyordum. sen ise herkes senin için bir şeyler yaparken nankörlük ve açgözlülük yapabiliyorsun.
ben kaç kere sen hastayken ayağına masaj yapıp çoraplarını giydirdim bilmiyorum. hiçbirinde "sen yapmadın ben yaptım." demedim zaten demem de. diyecek olsam yapmam daha iyi.
sadece nasıl bu kadar yüzsüz olabildiğini anlamıyorum. seni çoğu zaman sevmiyorum ve senin bana dokunacak faydana bile tahammül edemiyorum. sevmediğim insanın ilgi ve alakasına kalmamakla birlikte kendim için dilimi kesecek olsan bir şey istemem. ben gelemiyorum böyle şeylere. ölümden daha aciz ve daha korkunç geliyor.
hastalıklarınla dr'lardan ve ilaçlardan sonra sadece seni rahatlatabilen ve iyileşmene yardımcı olabilen benim. çevrende birileri varken bunu sağlayıp gidiyorum. sen acıdan ağlayıp neredeyse çığlık atacak hallere geldiğinde seni normal bir hale getirdiğim için teşekkür etmiyor "hiç sormadın, düşüncesiz." diyorsun o da niye sırf sana "bir şey lazım mı?" diye sormuyorum diye. bundan sonra bunu sorup acıdan ağlamanı ve haykırışlarını izleyeceğim. ilgilenmek buysa ve istediğin buysa sen bilirsin. ayrıca sana yemek getirdiğim de bile burun kıvırabiliyorsun. şımarıklık yapacağın kadar yakın değiliz hastayken beyninin çoğu kısmı algilmaya ve düşünmeye kapalı oluyor sanırım?
seni hiçbir açıdan sevmiyorum. nefret etmemekte çok zorlanıyorum.
düşman niteliğinde birinden bir şey almak çok ağır ve utanç verici olmalıyken pişkinlik yapabiliyorsun. hayret ediyorum.
evde doğurmamış olsan dna talep ederdim. hiç annem olacak biri değilsin. karıştırılmışlık ihtimali daha yüksek geliyor olurdu...
bir çocuk için hiç uygunluk göstermiyorsun. böyle yanlışlarla dolu olarak ne diye çocuk yapıyorsanız? berbat zihniyetiniz içinde öyle olmayarak doğmak ne kadar zor ve acı verici bilemezsin. millete sergileyeceğim mücadele ve pes etmeme olayını ben hep size sergilemek zorunda kaldım. sen annesin, ben senin daha çok annen oldum. ama çocuksun ya anlayacak zekan yok daha. umarım bir gün büyüdüğünde ben olmam. anladığında bana gelecek bir kapı bulamazsın inşallah.
kapıyı kapalı bulursun demiyorum. çünkü bu sana umut olur. kapalı olsa da "bir ihtimal" diye düşünürsün. sen bana bunu yaşattın. ben ise ihtimallerinin olmadığı anları yaşamanı istiyorum.
mezarım olsa ayak basmanı istemiyorum. mümkünse hiç o anlarda bulunma bile.
düşman olarak savaşıp birimiz ölürse onun mezarına giden o kişiyi haysiyetli kılardı ama bu savaş adil olsaydı.
ben adil savaştım ama sen bunu yapamadın mezarıma gelmen onurlandırmak yerine yattığım yeri kirletir. o yüzden gelmezsen sevinirim. bari ölünce beni rahat bırak ve şu lanet varlığını benden uzak tut!
beni de uzağına göm. dağa tepeye vs. çıkanın anca yuvarlanarak inebileceği yer olsun. kimse cesaret edip çıkmaya yeltenmesin. senin yüzünden dedenin yanında gömülme hayalinden bile oldum. işte senden bu yüzden biraz nefret edebilirim! o babanın kızı olmaya hiç layık değilsin. tam sevdiğim ve beni en fazla üzmüş asla kırmamış olan tek kişiye uzak bir yerim olacak!
çevresinde gömülme anlıyor musun? yakınında demiyorum çevresinde!
ayrıca seni ona şikayet ettim. tabi ki bunu yaşarken yapmadım. kızı sandığının rezil bir insan oluşunu bilmesini istemedim ve sen zaten çoğunlukla herkese iyi bir bana böyleydin.
sadece cevaplar aramak istemiştim. o da pek olmadı. ona yazarken de "ona normalden farklı bir şekilde davranma. sana değer verip seni sevdiğini görüyordum. o sadece bir bana böyle. ben sadece merak ettim ve babası olarak değil dedem olarak konuşmak istemiştim..."
benim adaletim, doğruluğum ve hakka girmeme olayım seninkinden daha keskin ve şaşkın da değil. ayrıca çocukluktan beri şikayet olaylarındaki tavrımı bilirsin. o kişiyle aramdakini ortaya dökmem. sen merakın için baskılayıp ya avucunu yalardın ya da döverek ağzımdan söz almaya çalışırdın. ben sana yine demezdim. o olaylar benim için önemliyken sen anlatacağım kadar önemli misin ki? ayrıca kimsenin o kötülüğünü duyurmak istemiyordum. kötü bakmanıza neden olabilir diye. ve çocuk olsakta halledebilirdik. 4-6 yaşında bunu ben bilirken sen niye bilemedin?
o annesine olayı anlatırken o da sana anlatıyordu ve bizim çoğu zaman unutup veya boş verdiğimiz konular sizinle büyüyordu. onun kızı da aptal kendi de aptaldı. özele ve kızını küstüğüm sebeplerine saygısı yoktu. haksızlık yapınca küsüyordum. devam ettirince saçını çekiyordum sende böyle yapmıyor muydun, hoşlanmadığın bir şeyi sürdürürken?..
kızının kusurlarıyla ilgilenmek yerine küstüğüm veya çektiğim için sana söyleniyordu. o da öyle basit bir anne. doğruyu öğretip olayı kapatmak yerine olayı yayıp beni kötülüyordu. sen de o kadar eminsin o kadar tanıyorsun ki beni...
kızı yanlış olmasına rağmen annesi onun tarafını hiçbir zaman bırakmadı sen ise doğru düzgün yanımda olamamıştın ki? ben seni yakın göreyim veya güveneyim de anlatayım? sen beni ittirip istediğin de yanına çekemezsin. ittirdin mi araya dağlar girer ve beni bir daha göremezsin normalde ama ben o dağları çokça kez aştım yine sen soktun. sen bazen bir tane aştın ama daha çoğunu koydun o yüzden aşma çabalarına geri dönüt vermemeye başladım. kendi kendine bu kadar öldürmek isteyen birini yaşatmaya çalışmak sadece aptallık ve salaklık.
sizin eğri büğrü dürüstlük, eşitlik, adalet, kabullenme vs. olaylarınıza gelemiyorum.
sizi memnun etme amacım da yok. olsa size göre evrilirdim değil mi?
yaratana layık olmaya çalışıyorum sadece. sabrımı, iyi niyetimi vs. ona olan inancıma borçlusunuz. eğer öyle bir inancım olmasaydı insan kasabı olabilirdim ama bu cerrahlık değil. sonra gerçekten öğretmeniniz olurdum. inancım ne kadar artarsa beyazım o kadar artıyor. her şeye rağmen.
yapmıyor oluşum bilmiyor oluşumdan değil doğru olmadıklarını bilişimden. siyahım her şeye rağmen bir gün kazanırsa benden kaçın. o halimin ne yapacağını ben bile kestiremiyorum. tek bildiğim öldürmekten değil süründürmekten zevk aldığı. gerçekten acımasız ve umursamaz. yaşlı başlı hâline bakmaz, hasta sağlıklı hâline bakmaz ağzına eder. o siyah dediğimle "senin yarattığın kızın" aynı şeyin içinde. kaynağı işte dede hariç herkes. baştan sona herkes. bu halim ne kadar adilse o bir o kadar adi olur. zaafları biliyor. daha planlı ve programlı. dikkatli ve özenli. avdan çok avcıyken beyin daha aktif ve daha geniş kapsamlı düşünür değil mi? o siyahlık gelirse beni öldürmekte hiç tereddüt etme. çünkü hiç ondan çıkamam sanırım ve ölene dek duramam. hiçbir beyazlığı görebileceğimi sanmıyorum.
civciv'in bir tüyü düşse içime batar veya ağlarım belki, o zaman tüm dünyayı öldürsem zerre pişmanlık veya başka bir duygu kırıntısı hissedebileceğimi sanmıyorum. zevk almışçasına kahkaha bile atabilirim ama üzüntü duyabileceğimi sanmıyorum. bazen bu ihtimalden bile hemen ölmek istiyorum. tek kişi dışında tüm dünya gerçekten düşmanım gibi. sevdiklerimi bir bir çalmış ya da yok etmiş...
devamını gör...
112.
şimdiye kadar tanıdığım, muhabbeti biraz ilerlettiğim herkes. ben ben olarak mutlu değilim zaten bir de üstüne dışlanmak biraz incinmeme sebep oluyor.
devamını gör...
113.
kabul etmek zorunda değil, ben de onlarla muhattap olmak zorunda değilim.
bazen işler bu kadar basittir kayınço.
bazen işler bu kadar basittir kayınço.
devamını gör...
114.
sizi tanımadığı için neyi, nasıl, ne şekilde, niçin, nasıl ve kim için kabul edeceğini bilmeyen insan olabilir. yani ben, beni tanıdığını düşünüyorumdur da acaba ne kadarımı tanımasına izin verdim? veya o ne kadarını almayı başardı? bardağın diğer tarafından bakacak olursak eğer: beni ne kadar tanımıyor ki olduğum gibi kabul edemiyor?
ben bu başlığı görür görmez aklıma ilk önce annem geldi, beni doğuran insan, sırdaşım, dostum, canım, annem. tırnağımı hangi uzunlukta kestiğimi görüp neden o boyda kestiğimi bile anlar, o kadar evet. kendisi bile beni bazen düşüncemi, davranışımı veya bir sözümü kabul edemiyorken, ben başkasında ne diye böyle bir şey arayayım ki?
ha çok kısa olarak şu açıdan bakarsak düşüncem değişikliğe uğrayabilir:
maviyi sevmiyorum dediğimde, hayır sen mavi aşığısın diye birisi varsa karşımda kibarca bir bay bay.
ben bu başlığı görür görmez aklıma ilk önce annem geldi, beni doğuran insan, sırdaşım, dostum, canım, annem. tırnağımı hangi uzunlukta kestiğimi görüp neden o boyda kestiğimi bile anlar, o kadar evet. kendisi bile beni bazen düşüncemi, davranışımı veya bir sözümü kabul edemiyorken, ben başkasında ne diye böyle bir şey arayayım ki?
ha çok kısa olarak şu açıdan bakarsak düşüncem değişikliğe uğrayabilir:
maviyi sevmiyorum dediğimde, hayır sen mavi aşığısın diye birisi varsa karşımda kibarca bir bay bay.
devamını gör...
115.
sevgili arayışında olmadığım için umrumda olmayan şeydir.
sizi kabul etmeyenler bırakın gitsin.
sizi kabul etmeyenler bırakın gitsin.
devamını gör...
116.
düşüncesi kendinizi olduğunuz gibi kabul etmediğinizi çağrıştırır
devamını gör...
117.
lan onları kim kabul ediyor ki zaten diye cevap verilesi insanlar. hayır yani kim bu şekilde bir insanı zaten kaale alır ki. haspam.
devamını gör...
118.
yolları açık olsun
devamını gör...
119.
insanlar ya kendi tarzına yakın kişilerle aşk, arkadaşlık gibi ilişkide bulunurlar ya da tamamen zıt kişilerle . baştan o kişiyi öyle kabul ettiysek değiştirme çabası saçmalık. tabii ki iyi yönde bazı şeyler değişebilir ama genel kişilik değişmez. olduğum gibi kabul etmiyorsa o zaman hayatımda artık olmaz.
devamını gör...
120.
biriyle tanıştığınızda olduğunuz gibi davranıyorsanız sizi olduğunuz kişi olarak tanıyıp benimsiyorlarsa daha sonra başta benimsedikleri insanın özelliklerinden şikayetçi olmayı anlamıyorum.
ben insan seçmem herkesle konuşurum. hiç değilse selam veririm halini hatırını sorarım. beni tanıyan hemen herkes de bunu görür bilir.
aradan zaman geçtiğinde bunu bilimlerine rağmen arkadaş olan insanlar daha sonra kendilerinin sevmediği insanlara da selam verdiğim onlarla konuştuğum için bana tavır alabiliyorlar.
bunu son derece geri zekalı buluyorum. bir insanla hiçbir şey yaşamamış olduğu halde sadece sohbetini / tarzını sevmediği için arkadaşlık kurmayan bir insan, ben onunla ayaküstü lafladığım için bile eleştiri konusu olabiliyormuşum.
4 yıldan sonra anladım ki erkeklerle kadınlar arkadaş olamıyor. aralarında duygusal bir şey olmasa bile anlaşmaya engel yaratılıştan gelen bir engel var. bu belki bir tarafın analitik diğer tarafın daha duygusal bakmasıyla ilgili bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki artık kadınlarla arkadaş olmak istemiyorum.
kadınlar erkekleri sevgili olacakları ya da olmayacakları kişiler olarak ilk başta kategorize ediyor.
sevgili olma gibi bir seçenek olmadığından arkadaş olmakta sorun yapamayacağını sandığında bile sonradan anlaşılıyor ki onlar birbirlerine sürekli övgü yağdırıyor oldukları kız arkadaşları gibi olmanı bekliyor. ben sevgilim olmayan bir kadını övmem. sevgili olmayı asla düşünmeyeceğim birini de övmem zira iyi niyetle yapılan övgüler karşı tarafta acaba benden hoşlanıyor mu algısı oluşturabilir diye.
önceden sorulsa kadınlarla erkekler elbette arkadaş olabilir derdim ama artık kesinlikle böyle düşünmüyorum.
ben insan seçmem herkesle konuşurum. hiç değilse selam veririm halini hatırını sorarım. beni tanıyan hemen herkes de bunu görür bilir.
aradan zaman geçtiğinde bunu bilimlerine rağmen arkadaş olan insanlar daha sonra kendilerinin sevmediği insanlara da selam verdiğim onlarla konuştuğum için bana tavır alabiliyorlar.
bunu son derece geri zekalı buluyorum. bir insanla hiçbir şey yaşamamış olduğu halde sadece sohbetini / tarzını sevmediği için arkadaşlık kurmayan bir insan, ben onunla ayaküstü lafladığım için bile eleştiri konusu olabiliyormuşum.
4 yıldan sonra anladım ki erkeklerle kadınlar arkadaş olamıyor. aralarında duygusal bir şey olmasa bile anlaşmaya engel yaratılıştan gelen bir engel var. bu belki bir tarafın analitik diğer tarafın daha duygusal bakmasıyla ilgili bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki artık kadınlarla arkadaş olmak istemiyorum.
kadınlar erkekleri sevgili olacakları ya da olmayacakları kişiler olarak ilk başta kategorize ediyor.
sevgili olma gibi bir seçenek olmadığından arkadaş olmakta sorun yapamayacağını sandığında bile sonradan anlaşılıyor ki onlar birbirlerine sürekli övgü yağdırıyor oldukları kız arkadaşları gibi olmanı bekliyor. ben sevgilim olmayan bir kadını övmem. sevgili olmayı asla düşünmeyeceğim birini de övmem zira iyi niyetle yapılan övgüler karşı tarafta acaba benden hoşlanıyor mu algısı oluşturabilir diye.
önceden sorulsa kadınlarla erkekler elbette arkadaş olabilir derdim ama artık kesinlikle böyle düşünmüyorum.
devamını gör...