the crown

son sezonunda prenses diana'nın castingini çok iyi yapmış netflix dizisidir.
fragmanını bile izlemedim ama boynunu hafiften eğmeyi unutmaz umarım, yoksa yazık eder karaktere.

ilk 2 sezon çok başarılı olmasına rağmen son 2 sezon senaryosuyla batırmıştır. casting son sezonda da genel anlamda başarılıdır ancak son sezon benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. britanya söz konusu olduğunda 70'li ve 80'li yılların en önemli aktörlerinden ıra meselesine şöyle bir değinilip geçilmesi, bunun yerine camilla ekseninde magazin kovalanması ciddi canımı sıktı. 1. ve 2. sezon daha politik ve ilgi çekiciydi. magazinse tadında ve yerinde işlenen yan unsurdu. tabii ki insanlar diana istiyor, insanlar dianaya aç, insanlar dianaya susuz... ama bir durun hele şurda kuzey irlanda meselesi gibi önemli bi olaydan bahsediyoruz.

bölüm başı maliyeti 13 milyon dolar olan, her şey en ince detayına kadar düşünülerek çekilen kaliteli bir netflix dizisi. dizide özellikle kostümler dikkat çekerken, kraliçenin dizinin ilk bölümünde düğününde yaklaşık 9 dakika giydiği gelinliğin replikası için 35 bin dolar harcama yapılmış ve yapımı 7 hafta sürmüş.sanırım bu bile nasıl özenle çekildiğini gösteren güzel bir detay.

henüz ilk iki sezonunu izlediğim ve bayıldığım dizidir. her sahnesi özenle işleniyor, oyuncular müthiş bir iş çıkarıyor ve dizi her detayıyla buram buram ingiliz kokuyor.
beni üzen tek detay elizabeth'i canlandıran claire foy'un partneri matt smith'ten daha az kazandığını öğrenmek oldu. claire foy her hareketiyle bir kraliçe olmayı başarmışken bunu adaletsiz buldum.

ingiliz kraliyet ailesinin kraliçe ikinci elizabeth'in gençliğinden itibaren anlatıldığı netflix dizisi. dördüncü sezonda diziye prenses diana'nın dahil olmasıyla birlikte dizi başladığından beri diziyle ilgili hiçbir şey söylemeyen hatta fact checking yapmak için kraliyet ailesine danışmak isteyen netflixi sepetleyen royaller kıllanmaya başlamıştır. dizi altıncı sezonun ardından final yapacak.

--! spoiler !--

ilerleyen sezonlarda tüm oyuncu kadrosu değiştiği için bende sanki yeni bir diziye başlıyormuş hissi uyandirdi ve izlemeyi bıraktım. ama ilk 2 sezon özellikle winston churchill ve kraliçenin yaveri karakterleri cuk oturan bir dizi.


--! spoiler !--

ilk iki sezonunun oyuncuları ve çekimlerinin çok iyi olduğu dizi. son iki sezonda biraz daha yüzeysel anlatılmasının sebebi kraliçe elizabeth'in diziyi izlemesi ve çok fazla dram, abartı var. kocamın yaptıklarının abartılı anlatıldığını söylemesi olabilir. 6 sezon onayını alan izlemesi keyifli dizidir. öneririm.

5. sezon çekimleri sırasında prenses diana'nın ölümünü konu alan bölüm için bölümün başında saray tarafından "işbu bölüm kurgusal unsurlar içerir" ibaresinin eklenmesinin özellikle istendiği, yapımcının da bu isteği bir an bile duraksamadan reddederek gönlümüze taht kurmuş olduğu dizidir.

hakkında uzun uzun konuşulmalıdır da sözcükler boğazıma diziliyor. ışığı yüzünden suçlanan, kıskanılan lady d’den bahsetmek isterim aslında, ama onun hüznünden konuşmak kalbimi parçalıyor. bütün bu “royalizm” için yapılan saçmalıklar... tarih sürekli tekerrür ediyor, ders alan yok! royalizm diye bir şey de yok büyük ihtimalle, şimdi ben uydurdum sanırım.
bir taç uğruna, bu soylu kesime yapılanlar duygusal işkencedir. kimse sevdiğiyle birlikte olamayacaksa kral, kraliçe, prens ya da prenses olmanın anlamı ne? nerededir imtiyazlar?
güzel güzel giyinip, balolara katılmak mıdır yahu royallik? gözümüzün içine baka baka kıvrandırıyorsunuz insanları. yok böyle rezalet!
şimdi de büyüleyici kısmını konuşmak isterim.
margaret thatcher ve kraliçe elizabeth’i karşılıklı izlerken kalp atışlarım hızlandı, bütün sezon boyunca.
aman efendim ya, bunlar nasıl yetenekler böyle?
olivia hanım yetmiyormuş gibi, gillian hanım da aklımı başımdan almıştır.

ilk yayınlandığı dönem * izleyenlerdenim. dizinin ilk iki sezonunun her bir bölümü bir film değerindeydi-çekim kalitesi-senaryo-oyunculuklar-sahne tasarım- dur duraksız izlerdim. claire foy ve matt smith mükemmel bir iş çıkartmışlardı. aynı şekilde 3. sezonda da oyuncu değişiklikleri olmasına rağmen -olivia colman- dinamikleri çok güçlüydü beni yine kendisine çekmişti.
iş zaten her sezonunda “altın küre, bafta...”ödüllerinden gerek oyuncuları gerek dizi olarak ödülleri topladı.
son sezonu*henüz izlemeye vakit bulamadım. güzel bir denk getirişle izleyip bitirmeyi planlıyorum.

ingiliz kraliyet ailesinin hayatını anlatan dizidir. sadece ilk iki sezonu seyrettigim için onlar adına yorum yaparsam; senaryosu, kostümler, oyunculuklar hepsi harikaydı. netflix üzerinde izlenebilecek en kaliteli yapımlardan birisi.

yeni başladığım ve nasıl bu zamana kadar izlemeyi erteledim, dediğim dizi. ilerleyen sezonlarda gillian anderson’ın canlandırdığı, margaret thatcher karakterinin dahil olduğu bölümlere ulaşmak için sabırsızlanıyorum. winston churchill ise çok farklı yerden anlatılmış dizide. duygusal halleri, yaşlılık hüzünleri vs.. ayrıca philip’in böylesine itici gelmesinin, matt smith’in tipiyle bir ilgisi var mı henüz çözemedim. kimsenin böyle salak ve ezik bir kocası olmasın.

benim bu diziye başlama sebebim tamamen prenses diana'yı konu alması sebebiyle oldu. dizinin popüleritesinden de beğenildiğinden de haberim yoktu. diana'nın evlilik sürecini dizi 4.sezonda konu aldığından izlemeye direkt 4.sezondan başlamıştım.
bilenler biliyordur. ama yine de eklemeden geçemeyeceğim.
seneler önce charles ve diana yeni evli iken röportaj veriyor. gazeteci soruyor. aşık mısınız? diana hiç düşünmeden cevap veriyor. "evet, tabii ki" diye . o kadar masum, o kadar saf ki zaten yaşı bir hayli küçük. ama doğallığı ve çocuksuluğu hareketlerine ve davranışlarına bir hayli yansıyor.
charles ise "aşk ne demekse" diye bir cevap veriyor.
orada belliydi aslında diana aşkın size hiç yakışmayacağı, hiç olmadığı, olamayacağı.
seneler sonra bbc'ye verdiği röportajda zaten diana bu yanıtı unutamadığından ve tuhaflığından bahsediyor.
bu sahne birebir yansıtılmış gerçeği gibi canlandırılmış resmen.
çok başarılı.
4.sezonu izleyeli bayağı oldu.
ama şu günlerde 1.sezondan başlayıp tüm bölümleri izlemeye karar verdim.
ilk bölümler şu anki ingiliz kraliçesi 2.elizabeth'in gençliğinden başlıyor.
kendisinden önce en uzun tahtta kalma unvanlarından birine sahip olan kişi ise kral henry'in evlenebilmek için uğruna kilise kurduğu ve sonra idam ettirdiği anne boleyn'in kızı 1.elizabeth'dir. o da 45 sene hüküm sürmüş kraliçe.
bu elizabethler'de bir şey var, uzun yaşıyorlar ve istikrarlı bir duruş sergiliyorlar demek ki*
bu süreçte boleyn kızı kitabında anlatılıyor, filmide çekildi.
seneler önce kitabı okuduktan sonra merak edip filmi de izlemiştim.
kraliyet ailesinde çok acayip hikayeler var. derinlerine bayağı inince.

the crown 5. sezon sadece benim için mi hayal kırıklığı oldu acaba? sırf kısa ve tıknaz olduğu için kraliçe ıı. elizabeth rolünde ımelda staunton oynatmışlar sanırım. ben diziye bir türlü adapte olamadım kraliçe ıı. elizabeth yerine dolores umbridge (bkz: haryy potter ve zümrüdüanka yoldaşlığı) izledim. hep pembe döpiyesi giyip büyü yapacak diye bekledim, o derece dolores umbridge ti benim için. 4. sezon olivia colman ın performansı olağanüstüydü üstelik kraliçe ıı. elizabeth ile fiziksel benzerliği yok, anımsatmıyor bile ama karakteri ekrana yansıttı. dört sezon boyunca oyuncu seçimleri ve oyuncuların performansları çok iyiydi, beşinci sezon yapalım bitsin olmuş. acaba kraliçe ıı. elizabeth nasıl olsa gidiyor, biraz prens charles a yalakalık yapıp dükkanı kapatalım mı dediler? böyle şeyler aklıma geliyor. ahhh elizabeth gitti, herşey bitti. prens charles demişken dominic west nedir ya? yakışıklı ve karizmatik bir prens yapmışlar bizim al yanak charles ı. eeeeee tabi adam artık kral oldu, ona yalakalık yapacaklar tabi. elizabeth debicki 4. sezon prenses dianamız emma corrin in yanından bile geçemez, sezon boyunca boyun büküp, gözlerini devirdi sadece sanırım bu da yeni kral ııı.charles a verilmiş bir armağandı.

5. sezonu bitirir bitirmez soluğu burada aldım. şiştik arkadaşım bu nasıl replikler bu nasıl insan aklıyla dalga geçmek. her yeni başbakan'da annesinin altından tahtı çekme hayaliyle bu sefer şeytanın bacağını kıracam diye diye 50 yaşına geldi. lilibet gene soğukkanlıymış minik mink iğneleyip dehliyordu her darbe girişiminde. biz de olsa üzerine 2 yeniçeri salmaya bakar. evliliğinde sevginin saygının olduğunu düşünüyor. camilla'nın kocasının kapılardan geçmesine engel olan taaa uzaydan görülecek keratin katmanlarına sahit olacagınız o telefon sahnesi ve sonrası her midenin kabul edebileceği birşey değil. çoluklu çocuklu kocalı kadının seneler boyu süren ihanetinin ödülü olarak aldığı ünvana değmiştir herhalde yaşadıkları 75 yaşında. ya bütün bunları bilirken yok royal highness im yok diz kırıp bel bukeyim nasıl oluyor? romanov ailesinin işlendiği kısım çok buruktu. kadın kadının kurduymuş hakkaten. mohamed al-fayed 'in onca zenginliğine rağmen aynı statü olmak için can attıklarının kendini tebaası ve kul olmaktan öteye geçmediğini ince ince işlemişler. kırklansan da o ten hemofilik viktoriya beyazı olmaz o kan da mavi olmaz.

kraliçe 2. elizabeth'i merkeze alarak kraliyet ailesini ve dönemin siyasi olaylarını işleyen tarihi dizi. 6. ve son sezonu da yayımlanmış bulunmakta. ilk bölümü 2016'da yayımlanmış.
benim bu dizide en beğendiğim şey karakter seçimleri oldu. ilk sezondan itibaren karakter seçimleri mükemmel olmuş. en sevdiğim kraliçe elizabeth, 1. sezon claire foy'un ve 3. sezon olivia colman'ın oynadığı oldu. en iyi prens phlip ise matt smith'in oynadığı prens philip tabi ki. bir tek charles karakterini dominic west'in oynamasını sevemedim. o çirkin herife hiç olmamış. gudubet camilla ise tam kıvamında olmuş. gelelim dianamıza. vallahi bazıları yamuk boyunlu demiş sevememiş son iki sezonda kendisini. ben tam aksine boynu bükük bakışları ne kadar kızılcık şerbeti nursema'yı andırsa da diana'yı çok beğendim.
ingiliz kraliyet ailesinden de olsan kadın oldun mu yüzün gülmüyor bunu anladık. ağlak charles'a işlemeyen kurallar kadınlara işlemiş hep kraliyet ailesinde. ne prenses margaret ne prenses anne sevdiğine kavuşamıyor. charles'ın, kendi de evliyken evli bir kadınla olması, diana'ya yaptıkları hep bir şekilde sineye çekiliyor. sonunda kendini kabul bile ettiriyor ama aynı durum kadınlar için geçerli değil. hele diana için hiç geçerli değil. charles her türlü rezilliği yapınca sıkıntı yok, camilla ile yaptığı +18 konuşmalar gazetelere düşünce sıkıntı yok ama diana en ufak şey yapsın vaaooov.
beni en üzen şey diana'nın müthiş yalnızlığı oldu. ailesi, charles, kraliyet ailesi, kendine yakın gördükleri... el birliği ile kadını bitirmişler. tüm dünyada bu kadar sevilip bir yandan da büyük bir yalnızlık içinde olması çok üzücü. halk tarafından gördüğü bu büyük sevginin diyeti sanırım bu da.
diğer yandan kraliçe elizabeth'de de aynı şeyi görüyorum. çok farklı karakterler olsalar da o da büyük yalnızlık içinde. çok genç yaşta üstüne büyük bir sorumluluk bırakılıyor. tahta geçtiğinde hem çok genç hem de "kadın". sarsılmayan bir görüntü vermesi gerek. yanlış kararları olsa da kendi içinde tutarlı. çevresindeki insanları kendisine düşman etmek pahasına, kırmak pahasına her zaman kraliyet için doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yapıyor. yetiştiği doğrular doğrultusunda hareket ediyor. aldığı kararlar yüzünden kardeşi ve çocukları tarafından çoğu zaman yalnız bırakılıyor. hem büyük bir sevgi içinde hem de aynı diana gibi yalnız aslında. bir diğer ortak noktaları da tabi ki kocalarından daha ünlü olmaları ve çoğu zaman kocalarının bu yükü kaldırmakta zorlanması.
çok uzattım. şu an son sezonun 5. bölümündeyim. her şey çok hızlı ilerledi gibi. diana'nın olayı çok alelade geçildi bence. silik karakterli dodi reisten ne kadar hoşlanmasam da içine düştüğü durum üzdü. bütün bölümler bittiğinde belki ekleme yaparım.
bitti diana'dan sonraki bölümler sıkıcıydı genel olarak. pek bir olay yoktu. bir sona bağlamak için öylesine çekmişler gibi. ayrıca o prens harry'yi oynayan çocuk hiç olmamış.kate middleton'ı oynayan ablayı da beğenemedim. kate çok daha güzel bir kadın.

altı sezon altmış bölüm süren bir peter morgan dizisidir.

dizi toplamda 21 emmy ödülü ve sayısız adaylık kazanmıştır. her bölümü film tadında olan dizinin casting'i ise efsanedir.

ingiltere tahtında en uzun süre oturan hükümdar olan kraliçe elizabeth'in ve elbette windsor hanedanının hikayesini anlatan dizide kraliçe elizabeth'i önce claire foy, sonra olivia colman, son olarak da imelda staunton canlandırmıştır. ki benim favorim claire foy'dur.

bu isimler dışında gözüme çarpan oyuncular ise prens philip rolünde oynayan matt smith, tobias menzies ve jonathan pryce idi. bu üçlüden de tobias menzies favorim oldu.

helena bonham carter sevdiğim bir oyuncu olsa da bu dizide beğenmedim kendisini. ancak prens charles rolündeki dominic west'i ve prenses diana rolünde elizabeth debicki muhteşemdi.

ayırca salim dow, john litgow, ben miles, anton lesser, gilliam andersen, emma corrin ve bertie carrel de çok iyidir bu dizide.

babası ölüp amcası da tahttan feragat edince tahta mecburen çıkan elizabeth'in onlarca yıl süren ve bir sürü başbakan değiştiren dönemlerini anlatan dizide winston churchill'den başlayıp tony blair'e kadar geliyoruz.

monarşiyi sürdürmek için verilen savaş ve ödünler ile, tahta çıkma şansı olmayan aile üyelerinin görmezden gelinmesi ilginç bir konu idi. ayrıca halkın ve elbette ki basının hanedanı merak etmesi ve onlara korku ve nefretle karışık bir saygı duyması da çok iyi işlenmişti.

prenses diana'nın gelişi ile ise her şey bambaşka bir hal alır, ki zaten ben yaşımda olan insanlar bu dönemi yakınen izledi.

izlediğim en iyi dizilerden biriydi. ancak kıçlarını bala bandırıp saraydan saraya koşan kraliyet ailesi ile pek de empati yapamadım.