türklerin öğrenemediği şeyler

kafatası içindeki ortalama 1.5 kg olan organını kullanmak

yürüyen merdivenin sağında beklenmesi gerektiği.

başkasının hayatına burnunu sokmamak.

keşke hep aşağıdaki gibi hatırlansa idi.

ingiliz kralı vııı. edward istanbul'a atatürk'ü ziyarete geldiği zaman, atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. ziyafetten önce:
- bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.
sonunda ingiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. atatürk'e dönerek:
- sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. kendimi ingiltere'de zannettim, diyerek memnuniyetini bildirdi.
sofraya hep türk garsonlar hizmet etmekte idi. bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. yemekler de halılara dağıldı. misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. fakat atatürk kral'a eğilerek:
- bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim, der.

alıntı...

kitap okuyan bir insana sürekli soru sorulmaması gerektiği.

yoktan ve istemiyorumun ne olduğu. *

genel olarak kurallarla bir sıkıntımız var bence.

yoktur.

kaybetmek.

yenilmez türk halkı! *

çok büyük ihanetlere gelmiş olmalarını anlayamamaları.

"batı'nın kölesi olmuşuz" desem koltuğunuza verilmiş iki diyarbakır karpuzu yüzünden kabullenmezsiniz.

yoğun algı yağmurları altındayız sevgili soydaşlarım.

dini ve milli gazlara gelmeyelim. sesi çok çıkanları, çokça şişirilip önümüze konulanları sorgulayalım.

özellikle de sorgulanması yassah olanları sorgulayalım.

genel anlamda saygı (dil, din ,cinsiyet, hayvanlar, doğa, farklılıklar) , sıra olamama ( market ,fırın vs ) , ailelerin ,evlatlarını 25-35 yaşına bile gelse çocuk olarak görüp her şeyine karışması (erkek kadın fark etmez, evlenmeden evden gidemezsin ,kişisel özgürlük yok ).

yapılan yolların hizmetlerin kendi vergisi ile yapıldığı.

fikirleri sorulmadan fikirlerini söylemek

kapının arkasından gelen "kim ooo?" sorusuna, "beniiiim" diye cevap vermek.

hadi ana, baba, kardeş sesten ayırt ediliyor, tamam ama; annemin eski mahalle arkadaşı türkan teyzenin gelini olan hanımefendi, sen neden "beniiiim" diyorsun allahını seversen??? sen kimsin?? daha önce seni hiç görmemişim, sesini duymamışım, hatta türkan teyzenin bir gelini olduğundan bile haberim yok. ama kendisinden o kadar emin ki "beniiiiim" derken; o ses tonunu kim olursa olsun tanır yani, öyle karakteristik bir ses!

tüketen değil üreten olmayı öğrenemedik gitti...

türkün türkden başka dostu yoktur. avrupa, abd, rusya ve çin vb ilişkilere verdiğimiz önemi türk ve müslüman ülkelere vermiş olsasaydık. tabi ihanet eden türk ve müslüman devlet yöneticileri oluyor. ilişkiler iyileşme imkanı bulamıyor ancak olanlar da çok ilgilendiğimizi söyleyemeyiz. son zamanlarda ki istisnalar hariç.

siyasette ve futbolda fanatizm gerek olmadığı.
sonuçta herkes aynı düşünmek zorunda değil.
siyaset futboldan başka konuşulacak çok daha güzel konular var. ve bu konular konuşulduğunda öfke tartışma değil muhabbet oluyor.

yaşamak.
bireysellik.
saygı.

yeşil alanları, plajları çöp içinde bırakmamak

hayvanları korumak.