yeşilçam filmlerindeki unutulmaz sahneler

özellikle yeşilçam'da örneklerine çokça rastlanabilecek, izlendiğinde beyin yakan sahneler olarak nam salmışlardır.

en güzel örneği: zeki müren ve türkan şoray'ın başrollerini paylaştığı filmden durdurun uçağı diye bilinen sahnedir. şurada: zeki müren, türkan şoray'ın peşinden onu indirebilmek için uçağa atlar. ancak uçak çoktan havalanmıştır. ama zeki müren türkan şoray'ı uçaktan indirmeye o kadar kararlıdır ki paraşütle atlamak gibi dahiyane bir fikir gelir aklına. zaten normal bir insan beynini yakan sahne de bundan sonra gelmektedir. bkz. 40. saniye... sonrasında fonda türk sanat müziği ezgisi eşliğinde paraşütle ayrı ayrı güya gökte süzülen zeki ve türkan çiftini görürüz. hayli mutlulardır... fatal error.

ikinci en güzel örneği ise: tarık akan ve selma güneri'nin başrollerini paylaştığı filmden geliyor. şurada: tarık, sevdiceği selma'nın evine gelir ve kendisine olan hislerini açıklayacağını söyler. pikapa ilhan irem'den boşver arkadaş plağını koyar. ardından da aşk-ı ilan eder. buraya kadar okeyiz. ancak olaylar 1:40'ınca dakikadan sonra ilginçleşmeye başlar ve aniden fonda çalan boşver arkadaş ile dayak yiyen selma güneri'yi ve aynı ahenk ile aheste aheste dayak atan tarık akan'ı görürüz ekranda. dakikalarca slow motion tokat... ilhan irem... tarık... selma.. akan... boşver...

error.....

kadını çarşafla bohça yapıp duvardan duvara vuran haşim abi:

anadolu'nun tüm kalabalığını, insanların beton sevdalarını, para kazanma ve tüketim hırslarını çeken devasa bir hortum olduğu için, esasında anadolu şehirlerinin çoğunun bozulmadan kalmasına yol açmış mega kenttir.

şöyle düşünün, güneş sistemindeki gök taşlarının çok önemli bir bölümünü, en büyük gezegen yani buna bağlı olarak çekim gücü de en yüksek gezegen jüpiter üzerine doğrultmakta. yani kısaca güneş sistemi için jüpiter ne ise, türkiye için de istanbul odur.

mahmut tuncer'in başrolünü oynadığı 1981 yapımı ''eyvah'' adlı filmden ''nikah masasında zombiye dönüşen gelin'' sahnesi:

asdfg allah cezanızı versin.

edit: videonun altındaki youtube yorumları bomba.

hangi kafanın böyle bir sahne çektiğini gerçekten merak ediyorum: ölmedi öldü ölmedi öldü

ahah hasta mısınız olm.

bir tecavüzcü coşkun klasiği olarak: kıza yöroyin yüklemesi yap!

çok sürrealist bir yaklaşım olarak: b*k mu var da geldik?

tabii bir tane de kadir inanır isyanı lazım: atom fiziğine de profesörlüğe de lanet olsun!

cüneyt arkın'dan ilk yardım dersi : also known as "how to rape"

iffet taksiye kafasının sıkıştığı sahne.

benim için (bkz: salako)'da meral zeren'in popişinin gözüktüğü sahnedir. hayatımda gördüğüm karşı cinse ait ilk kıç idi.
o güzel kıç için bakınız

cüneyt arkın'ın ayakta ölüğü sahne; buradan

bülent kayabaş'ın osbir çekmekten çıldırması: buradan

ve yine bülent kayabaş'ın ölüm sahnesi; buradan

sırf sözlüğe girebilmek için aklımdaki sahneleri tek tek arattım, bulabildiklerim bunlar sözlük ahalisi, tişikkrlr.

şırıngada hava boşluğu var, siz doktor değilsiniz

ibraaam tatlısex abimizin bir garip adrenalin anlayışı

boş beşik filminde kartalın gelip beşikteki bebeği alıp yemesi.

beyoğlu'nun arka sokaklarında hülya koçyiğit 'in öldüğü sahnede

tarkan ve ahtapot.

bir sürü unutulmaz sahne var yalnız bir tanesi var ki ne zaman izlerseniz izleyin gülmekten karnınız ağrılar girebilir. şeytan diye bir korku filmi var yerli, o dönem merak sarmışlar sanıyorum. orada kızın içine şeytanın girdiği yatakta hop hop hoplayarak annesini çağırdığı annesinin de zaptedemeyip sarılıp birlikte hopladıkları sahne buradan

uzay hesaplarını bir kenara bırakıp dünya hesaplarıyla uğraşmaya karar veren kadir abimizin şu sahnesi.

umutsuzlar filminde fırat ile ramazan'ın eşi arasında geçen sürprizli sahne.

ramazan'a beş bin lira verin bu karıyı boşasın, bir daha da eve gitmesin.

zamanının yönetmenlerinin birbirinden fantastik fikirleri sayesinde bugün bile hayal sınırlarını zorlayan sahnelerdir.
adamın kadını çarşafın içinde bohça yapıp duvardan duvara çarparak öldürme sahnesi aklıma ilk gelen olur hep mesela. veya, filiz akın tatlı tatlı piyano çalarken ediz hun’un fırtına gibi odaya dalıp, “çalma o şarkıyı çalma!” diye bağırarak elindeki sopayı kadının ellerinde paralaması gibi.

müjde ar'ın bakkal ile olan sahnesi. hangi filmdir, yönetmeni kimdir bilmem ama aklımdan çıkmıyor.

kesinlikle bir tanesi de budur:

halil ve meral'in göl sahnesi. sevmek zamanı.