kiloda artış fark edildiğinde yapılan ilk şey
yemeği az yemek, kilo aldıran kalorili şeylerden uzak durmak en azından bir süre.
akşam 7-8 den sonra yemek yememe gibi çeşitli aktivitelerdir.
akşam 7-8 den sonra yemek yememe gibi çeşitli aktivitelerdir.
devamını gör...
12 aralık 2020 türkiye'de kodlu adres sisteminin gelmesi
kimlik kodu, adres kodu. kendimi bir markette satılan, alınan, pazarlanan bir ürün gibi hissetmeye başladım. derin dünya oramıza buramıza çip takacak diyenlere duyrulur, yavrum o çipin kodu da geldi.
devamını gör...
bir erkeği mutlu etmenin yolu
yüzünde tebessüm etmesini sağlayın, kandırmayın yeter.
gerçekten başka bir şeye gerek kalmaz.
gerçekten başka bir şeye gerek kalmaz.
devamını gör...
şiir yazmayı kolay bir iş zannetmek
her insan şiir yazamaz. her insanın mürekkebinden anlamlı sözler damlayamaz. yaşanmışlıklarınız olmalı. mutlu olduğunuz, ağladığınız, kızdığınız, kırıldığınız anlar. ondan sonra bu duygularınızı iyi ifade edebilmelisiniz, ki sanırım bu yetenek işi oluyor. yani kelimelerle dans etmeniz gerek. bu her babayiğidin harcı değil.
devamını gör...
sözlüğün ücra bir köy okulunda ölümsüzleşmesi
orda, bir köy var uzakta
gitmesek de kalmasak da
o köy bizim köyümüzdür *
gülen gözler okusun, öğrensin.
küçücük katkılarımız kocaman olsun yüreklerde bir ömür.
sevgi ve iyilik yayılıp çoğalsın.
kafa sözlük ailesine teşekkürler, içimizi ısıtan haberler için.
gitmesek de kalmasak da
o köy bizim köyümüzdür *
gülen gözler okusun, öğrensin.
küçücük katkılarımız kocaman olsun yüreklerde bir ömür.
sevgi ve iyilik yayılıp çoğalsın.
kafa sözlük ailesine teşekkürler, içimizi ısıtan haberler için.
devamını gör...
oruç tutan ateist
bana da bi gülme geliyor #729670 bu tarz şeyleri okuyunca. ateistlerin müslümanlara ve diğer dinlere saygı göstermesini bekliyosunuz madem, e siz de onlara saygı göstereceksiniz kardeşlerim. platonik olmuyo bu işler.
devamını gör...
ilk başta sevilmeyip zamanla alışılan şeyler
kafa sözlük. çok açık oldu bu ama ilk başlarda biraz arka bahçe * demişlerdi buraya. dahil olunca anladım ki fazlasıyla öyleymiş. ama yazdıkça ve kaliteli bir kaç dost tanıdıkça seviyeli bir şeyler varmış diye sevmeye başladım...
devamını gör...
ilkokulda babanın mesleğini soran öğretmen
daha çok küçükken farketmiyor insan belki de ama birçok kişiye ne kadar da travmatik bir soruymuş. babası olmayanı, terkedeni, vefat edeni mi dersin, toplumda imrenilerek bakılan bir mesleğe sahip olamayanı mı. hala soruyorlar mı acaba?
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
devamını gör...
uğur şahin'in aşı patenti açıklaması
doğru söylemiş adam, aşıyı hayriye’nin altın gününde yediğin börek mi sandın tarif istiyon denyo. adam zaten tübitak’la görüşmüş, tübitak şimdi başlasak 2022 sonuna yetişir diyor, kaynak. ne sanıyorsunuz, bir fiske tuz iki nitrojen çalkalayıp şırıngaya mı koyacaktınız, altyapın var mı, üretim kapasiten uygun mu, gereken standardı sağlayabilecek misin, neyine güvenip patent çığırtkanlığı yapıyon hayret bi şey ya.
artı, üretim hızlandırması için bazı avrupa ülkesi firmalarıyla da görüşmüş, lisans veriyormuş haziran gibi üretime başlanacakmış. derdiniz sayı yetersizliğiyse ben ürettiriyorum diyor işte, sen bulsaydın sen üretseydin birader, adam hayrına iş yapmak zorunda mı? şu kadar milyon kazanmış da yetermiş artık hayrına versinmiş toplum sağlığıymış. kimse para kazanmak için çıktığı yolda, tepeye ulaşmak için yıllarını verdiği bir konuda hayrına iş yapmak zorunda değil, vicdan yaptırma çabası çok komik geliyor bana.
artı, üretim hızlandırması için bazı avrupa ülkesi firmalarıyla da görüşmüş, lisans veriyormuş haziran gibi üretime başlanacakmış. derdiniz sayı yetersizliğiyse ben ürettiriyorum diyor işte, sen bulsaydın sen üretseydin birader, adam hayrına iş yapmak zorunda mı? şu kadar milyon kazanmış da yetermiş artık hayrına versinmiş toplum sağlığıymış. kimse para kazanmak için çıktığı yolda, tepeye ulaşmak için yıllarını verdiği bir konuda hayrına iş yapmak zorunda değil, vicdan yaptırma çabası çok komik geliyor bana.
devamını gör...
hala koronovirüse yakalanmamış insan
ben halâ koronovirüse yakalanmadım, yakalananı da görmedim.*
devamını gör...
hem sağlıklı hem de tadı güzel olan yemekler
benim için ispanak ve patlicandir. patlıcanın girdiği yemeğin kötü olma ihtimali cok düşüktür.
devamını gör...
felsefenin doğuşu
felsefenin doğuşu için 2 zorunlu koşul vardır: refah ve merak.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
prof. dr. ahmet cevizci şöyle diyor bu konuda:
...her şeyden önce, içinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir. böyle bir refah toplumunda felsefeyle uğraşacak kişinin, maddi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak yerine, boş zamana sahip olma zorunluluğu vardır...
...öte yandan, kritik zihniyet ve felsefenin doğuşu için gerekli olan ikinci koşul, kişinin merak duyması, kendisine öğretilen ya da sunulanla yetinmeyip, varlıkların, şeylerin niçin oldukları gibi olmaları gerektiğini anlamaya çalışmasıdır...
felsefenin doğuşu için gerekli olan bu iki zorunlu koşuldan ilki çeşitli ticaret yollarının birleştiği bir kavşak olan ve ticaretin yanı sıra tarım ve denizcilik gibi çeşitli yollardan zenginleşmiş olan iyonya medeniyeti için sağlanmıştı. anadolu'nun batı kıyılarında kurulan iyonya medeniyeti güneyde mısır uygarlığı, kuzeyde karadeniz toplulukları, batıda yunan kentleri ve doğuda mezopotamya medeniyetlerinin tam ortası bir konumda yer aldığı için -mecburi olarak- refah içindeydi.
refahın tek başınalığı maalesef felsefenin doğuşu için yeterli değildi. ikinci ve en önemli koşul: merak.
iyonya, bu açıdan da şanslı sayılabilirdi, zira felsefenin temellerini atacak olan bir şehre ev sahipliği yapıyordu: miletos (milet, günümüzde aydın il sınırları içerisinde bulunuyor). tarihin belki de en önemli şehri olan miletos, m.ö. 7. ve 6. yüzyıllarda üç büyük düşünüre ev sahipliği yaptı, sırasıyla: anaximandros, thales ve annaximenes.*
bu üç büyük düşünür, düşünmenin önündeki duvarlarda ilk defa delik açmayı başarmış, tüm insanlığın içinde bulunduğu -adına yaşam denen- bu karanlık odaya ilk ışık hüzmesinin girmesini sağlamışlardı.
tüm insanlığın gözünü kamaştıran bu ışık, insanoğlunun var olanın ötesindekine olan merakının bir sonucu olarak 2500 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz karanlık odayı aydınlatmaya devam ediyor.
şunu unutmamak gerekir ki bu ışığın ilk vurduğu yerler işe giderken bastığımız toprak, pikniğe gittiğimizde gölgesine oturduğumuz ağaç, sularında yüzdüğümüz deniz, içimize çektiğimiz şu hava idi. bunun ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamak için çok geç kalmayız umarım.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
devamını gör...
kitap okumanın zararları
düşünmeye başlamanızı sağlar. başlamayın!
devamını gör...
o olmasın bu olmasın diye diye sözlüğü şekillendirmeye çalışan yazarların olması
e özgürlük diyip üslubu ortadan kaldırırsanız insanlar buradan soğur doğal olarak. aşılması gereken bir durum yok. kahvehanede yapacağınız muhabbeti buraya tasimamaniza gerek var.
devamını gör...
bilgi içerikli tanım girmek
böyle arkadaşlarımıza gıpta ediyorum , varolasınız. ancak ben daha çok yorum içerikli yazıyorum , alırım bi dal bedduanızı *
devamını gör...
türkiye'de tartışma kültürü
- başlarım böyle işe yaa
+ n'oldu lan
- yaa daha n'olsun bi başlık var sürekli karşıma çıkıyor, sinir oldum
+ hangi başlık ya
- ya yok mu şu türkiye'de tartışma kültürü başlığı, kim açtıysa artık
+ haa şu başlık, benim de her gün karşıma çıkıyor. n'olmuş ki o başlığa
- abi gıcık oldum her gün her gün karşıma çıkıyor, bu yazarlar da ne buluyorsa o başlıkta
+ sen de... ne var işte insanlar fikirlerini paylaşıyorlar
- paylaşmasınlar abi, hem sıkılmıyorlar mı aynı başlığı her gün hortlatmaktan
+ olum hasta mısın lan? salak salak konuşma! sen de her gördüğünde o başlığa yazmak istemiyor musun, hatta çok daha fazlasını istiyorsun hadi itiraf et
- şimdi orasını karıştırma
+ ne demek karıştırma, sen de işine gelmeyince orasını karıştırma diyorsun, olacak şey değil
- sen de başımıza rasyonel kesildin iyice, bi yürü git!
+ ne demek lan yürü git, aklını başına topla!
- ya sanki sen her zaman mantığınla hareket ediyormuşsun gibi, bi de kalkmış bana akıllı ol diyorsun. kabahat senle paylaşanda zaten
+ sen böyle değildin
- böyleydim tabi, her zaman da böyleydim, bir türlü kabullenemedin zaten. sen beni ne zannediyorsun ya
+ bu konuyu sonra konuşalım dostum olur mu?
- işine gelmedi mi yoksa!
bizimkiler hakaret etmeden tartışamadılar gördüğünüz gibi.
tdk'ya göre tartışmanın birinci anlamı karşıt düşüncelerin karşılıklı savunulması.
ikinci anlamı ise karşılıklı ağır sözlerle yapılan ağız dalaşı, münakaşa.
aslında kelimenin ikinci anlamıyla tam bir tartışma ülkesiyiz. fikirlerin savunulması ise çok gerilerde kaldı. hayal meyal bir şeyler hatırlıyor gibiyim.
bana sorarsanız tartışma kelimesi hepten kullanımdan kalkmalı.
kelime kökü tartmak.
siz bir fikri başka bir fikre karşı savunacaksanız, her iki fikri de iyi tartmalısınız. ağırlıklarını iyi hissetmelisiniz.
yani söz konusu fikirlere nüfuz etmeniz gerekir. aksi halde tartı yanlış şeyler gösterir.
diyelim nüfuz ettiniz ve gerçekten anladınız her iki fikri de ve diyelim ki çok iyi bir tartışma geçti ve haklı çıktınız.
tatmin oldunuz mu? evet. karşıt fikre galebe çalmış oldunuz. insansınız sonuçta haklı bir gurur yaşadınız falan.
ama ne değişti? koca bir hiç.
tüm türkiye artık sizin gibi mi düşünüyor? yoo. herkes kendi dalgasında, her zamanki gibi.
bu tartışmak dediğimiz şey tam manasıyla yapılmak istendiğinde zaten tarafgirlik hissi doğal olarak azalır.
çünkü bir fikre nüfuz edebilmeniz için bir kere önyargılarınızdan kurtulmanız, o fikir ve mensuplarıyla empati kurmanız falan lazım.
tanrısal bir bakış açısıyla yaklaşmanız lazım yani. yoksa başka türlü tartabileceğinizi zannetmiyorsunuz herhalde değil mi?
halbuki ne kadar da emindiniz tartışırken, hakikatin yılmaz bir savunucusuydunuz. ama hiç şüphe etmediniz kendinizden.
ihtiyacımız olan şey tartışmak değil, asırlardır tartışıyoruz bi halta yaramadı.
o yüzden allah belasını versin bu kelimenin.
bize başka bir şey lazım; ele almak gibi, fikir paylaşmak gibi saygı duymak gibi.
+ n'oldu lan
- yaa daha n'olsun bi başlık var sürekli karşıma çıkıyor, sinir oldum
+ hangi başlık ya
- ya yok mu şu türkiye'de tartışma kültürü başlığı, kim açtıysa artık
+ haa şu başlık, benim de her gün karşıma çıkıyor. n'olmuş ki o başlığa
- abi gıcık oldum her gün her gün karşıma çıkıyor, bu yazarlar da ne buluyorsa o başlıkta
+ sen de... ne var işte insanlar fikirlerini paylaşıyorlar
- paylaşmasınlar abi, hem sıkılmıyorlar mı aynı başlığı her gün hortlatmaktan
+ olum hasta mısın lan? salak salak konuşma! sen de her gördüğünde o başlığa yazmak istemiyor musun, hatta çok daha fazlasını istiyorsun hadi itiraf et
- şimdi orasını karıştırma
+ ne demek karıştırma, sen de işine gelmeyince orasını karıştırma diyorsun, olacak şey değil
- sen de başımıza rasyonel kesildin iyice, bi yürü git!
+ ne demek lan yürü git, aklını başına topla!
- ya sanki sen her zaman mantığınla hareket ediyormuşsun gibi, bi de kalkmış bana akıllı ol diyorsun. kabahat senle paylaşanda zaten
+ sen böyle değildin
- böyleydim tabi, her zaman da böyleydim, bir türlü kabullenemedin zaten. sen beni ne zannediyorsun ya
+ bu konuyu sonra konuşalım dostum olur mu?
- işine gelmedi mi yoksa!
bizimkiler hakaret etmeden tartışamadılar gördüğünüz gibi.
tdk'ya göre tartışmanın birinci anlamı karşıt düşüncelerin karşılıklı savunulması.
ikinci anlamı ise karşılıklı ağır sözlerle yapılan ağız dalaşı, münakaşa.
aslında kelimenin ikinci anlamıyla tam bir tartışma ülkesiyiz. fikirlerin savunulması ise çok gerilerde kaldı. hayal meyal bir şeyler hatırlıyor gibiyim.
bana sorarsanız tartışma kelimesi hepten kullanımdan kalkmalı.
kelime kökü tartmak.
siz bir fikri başka bir fikre karşı savunacaksanız, her iki fikri de iyi tartmalısınız. ağırlıklarını iyi hissetmelisiniz.
yani söz konusu fikirlere nüfuz etmeniz gerekir. aksi halde tartı yanlış şeyler gösterir.
diyelim nüfuz ettiniz ve gerçekten anladınız her iki fikri de ve diyelim ki çok iyi bir tartışma geçti ve haklı çıktınız.
tatmin oldunuz mu? evet. karşıt fikre galebe çalmış oldunuz. insansınız sonuçta haklı bir gurur yaşadınız falan.
ama ne değişti? koca bir hiç.
tüm türkiye artık sizin gibi mi düşünüyor? yoo. herkes kendi dalgasında, her zamanki gibi.
bu tartışmak dediğimiz şey tam manasıyla yapılmak istendiğinde zaten tarafgirlik hissi doğal olarak azalır.
çünkü bir fikre nüfuz edebilmeniz için bir kere önyargılarınızdan kurtulmanız, o fikir ve mensuplarıyla empati kurmanız falan lazım.
tanrısal bir bakış açısıyla yaklaşmanız lazım yani. yoksa başka türlü tartabileceğinizi zannetmiyorsunuz herhalde değil mi?
halbuki ne kadar da emindiniz tartışırken, hakikatin yılmaz bir savunucusuydunuz. ama hiç şüphe etmediniz kendinizden.
ihtiyacımız olan şey tartışmak değil, asırlardır tartışıyoruz bi halta yaramadı.
o yüzden allah belasını versin bu kelimenin.
bize başka bir şey lazım; ele almak gibi, fikir paylaşmak gibi saygı duymak gibi.
devamını gör...
24 temmuz 2021 iphone kullanıcılarına gelen alarmlı bildirim
ilk kez allahtan android kullanıyoruz dedirtmiştir.
devamını gör...