lal, kelimesinin farsçadan dilimize girmiş olanı 'dilsiz' demektir. tevafuk bu ya "dil" de 'konuşma organı' olmanın yanında 'gönül' anlamını da taşır. belki de sessizlikler, gönülsüzlüklerinden olan insanlara da bu sıfat yakışır diye düşündürür beni. dilde en yaygın kullanımı ise bu sıfattır.

kelimenin arapçadan gelen anlamı ise 'parlak kırmızı taş' anlamını taşımaktadır.

aynı zamanda divan edebiyatında 'sevgili' ya da 'şarap' anlamında kullanılan mazmundur.
'lal'in farsça anlamına örnek olarak fuzuli'nin şu beytini gösterebiliriz:

hayret ey büt sûretün gördükde lâl eyler meni
sûret-i hâlüm gören sûret hayâl eyler meni

(ey put gibi güzel sevgili, ben senin suretini gördüğümde hayret
benim dilimi lal eder. benim halimin suretini gören de beni bir resimden
ibaret sanır.)

mazmun olarak kullanılmasına örnek olarak da nedim'in şu beytini bırakayım :

bûs-ı la'lin şöyle sîr-âb-ı zülâl eyler beni
kim gören âb-ı hayât içmiş hayâl eyler beni

(senin lal dudağının bir öpücüğü beni serinletici, billur suya kandırır.
öyle ki beni gören ab-ı hayat içmiş zanneder. )
devamını gör...

her an kafa sözlük itiraf başlığını hortlattırabilme potansiyeli taşıyan bir yayın olmakta. yazacaklarımdan çok korkuyorum sözlük **
devamını gör...

kronik bir ruhsal rahatsızlık. şizofreni de aslında ms, migren gibi beyin hastalığı. ama aile içindeki olaylar, kişinin maruz kaldığı birtakım olumsuz yaşantılar, hastalığın başlamasında hatta gidişinde epeyce belirli olabiliyor. hastalığın oluşmasında biyolojik, genetik, sosyal, çevresel ve psikolojik faktörlerin de etkisi bulunmaktadır. hastalık akut ve kronik belirtiler diye ikiye ayrılıyor.
belirtileri alevlenme ve yatışma dönemi olarak da tanımlayabiliriz.

alevlenme döneminde rahatsızlık yükselirken, yatışma döneminde de düşüşe geçer. hasta, banyo yapmak ve tıraş olmak gibi önemli gereksinimlerini karşılamaz. hasta, takip edildiğini, başarısının engellenmesi için kasten gürültü çıkarıldığını, kendisine tehditlerde bulunulduğunu düşünür. hasta, kendisine talimat veren, hakaret ve tehdit eden sesler duyduğunu anlatır. kafasından geçen düşüncelerin başkaları tarafından duyulduğunu sanır. uyanıkken başkasının fark etmediği görüntüler, hayaller, suretler gördüğünü söyler, hatta bu görüntü ve seslere göre hareket edip, onlardan gelen talimatları uygulamaya çalışır. bazen televizyonda hayatının gösterildiğini, alt yazıda kendisinden söz edildiğini ya da spikerin başkalarının anlayamayacağı şekilde kendisine mesajlar verdiğini söyler. çevreden kendisine zarar vermek isteyenlerin olduğunu iddia ederler, izlenme endişesiyle evden çıkmazlar.
devamını gör...

oh be buldum kendimi! benim bu ben. hele ki yaz aylarında. diyorum gez kızım, kitap oku aynı sırada da dizilerini izle sabahlara kadar. aynı zamanda da oyun da oyna mis gibi ailenle de vakit geçir, dostlarla buluş sevgiliyle buluş. sonuç tüm gün yatakta yatış oluyor.
devamını gör...

kıskançlığın da bir sınırı var dediğim kanlı olay.

sen git 21. yüzyılda yaşa, sonra da gel sırf mesaj attı diye bir insanın hayatını söndür... haber sitesindeki yorumlar da cabası sanırım.
devamını gör...

mö, ben lisedeyken bir sevgilim vardı. kara kaşlı, kara gözlü, yağız bir delikanlı. ergen hali bile entelektüel idi. güzel bir üslubu vardı. hem sınıf arkadaşım hem de komşu oğluydu kendileri. lise aşkıydı işte. hızlıca başlayıp aynı hızla son bulmuştu. üniversiteye gidince de yeni alemlerin hızı ile pek aklıma gelmemişti açıkçası.
sonra yaz tatilinde, bir gün başka bir sınıf arkadaşımdan telefon aldım. "erhan öldü." nasıl da içim acımıştı. üstelik şehir dışında olduğum için veda bile edemiştim sana.
ahh be güzel çocuk. keşke bu kadar erken yol almasaydın. yaşasaydın böyle iz bırakır mıydın bilmem ama ara ara mutlu olduğumda hep rüyalarımı süslüyorsun. güzel şeyleri paylaştığım insan olarak işlemişsin bilinç altıma.
devamını gör...

beğendiğim bütün tanımları okuyorum. içiniz rahat olsun canlarım.*
devamını gör...

boyuna daa posuna daa bir maşallaaahhh..* sevdiğim parçalar çalmaya devam ediyooorrr...
devamını gör...

duyunca ters tepkiler vermeme neden olan, kocaeli’nin merkez ilçesidir.*
(bkz: sakaryalılık)
devamını gör...

20 yıl sonra elime bir kalem bir kağıt alarak katıldığım serüvendir. o zamanlar orta iki derdik şimdi 'ne diyoruz?' bilmiyorum. işte tam o sınıfta bir sene yeteneklerimi ölçmeye çalışıp bir iki yarışmaya katılıp sonra tam olarak neden olduğunu bilmemekle birlikte kendisine küstüğüm şeyler toplamıdır.
yeteneği olanlar devam etsin efem. ben her şeyden az az takıldığım için malum akılda beş karış havada hemde maymun iştahlı olunca bir hobi ya da yetenek vs üzerinde çok sebat edemiyorum.
siz benim gibi olmayın. saygılar, sevgiler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hiç ummadığınız bir anda, olmadık bir yerde intikamını alır.
devamını gör...

şeytan önünüzde secde kılar, aşağılık yaratıklar.
devamını gör...

"narcissus"
caravaggio, 1597

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

uzun süre haşlanan yumurta uzun zamanda öğütüleceği için vücudun harcadığı enerji miktarı yumurtadan daha fazladır. haşlanmış yumurta bu yüzden çok iyi bir diyet yemeğidir.
devamını gör...

söylenemeyen dert yoktur bence, kabul edilemeyenler, kendine bile itiraf edemediklerin vardır.
devamını gör...

bugün sizlere ön raffaelloculuk akımını kısaca anlatmak istiyorum ama önce...

yazıma başlamadan önce, sizlere iki resim göstereceğim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
john everett millais'in ophelia'sı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
john william waterhouse'un shallot leydisi

bu iki güzel resmi birçok yerde gördünüz değil mi? hatta birçoğunuz bu resimler sonrası john everett millais'i john william waterhouse'u araştırıp yaptığı resimleri hayranlıkla izledi...

işte, ön raffaelloculuk birçoğumuzun aşina olduğu, hayranlık duyduğu ama hakkında pek bilgi sahibi olmadığı bir resim akımı.

nedir bu ön raffaelloculuk, kimlerdir bu ön raffaellocular önce bundan bahsedelim.

ön raffaelloculuk veyahut özgün adıyla pre-raphaelita art, cennet vatan ingiltere'de, 1848 yılında ortaya çıkan sanat ve edebiyat akımıdır. bu sanat akımının isminin pre-raphalite art olma sebebi ise, raffaello öncesi sanatın daha saf, daha bilgelik ve donanım gerektirdiği düşündükleri için, o saf ve bilge sanatı geri getirmeyi amaçladıklarından dolayı pre-raphaelite art, yani ön raffaelloculuk olarak kararlaştırılmıştı.

gelelim en güzel ve en önemli kısma, kimdi bu ön raffaellocular?

bu akımın çekirdek kadrosu, ingiltere'nin kraliyet akademisinin belki de en donanımlı öğrencileri içerisinde yer alan william holman hunt, john everett millais ve dante gabriel rossetti'dir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
rosetti'nin leydi lilith'i.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
william holman hunt'ın dünyanın ışığı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
john everett millais'in mariana'sı.

daha sonraları, james collinson, william michael rossetti, frederic george stephens ve bir heykeltıraş olan thomas woolner'ın da katılması ile, yedi kişilik ön raffaellocu kardeşler tamamlanmış oldu.

bu ön raffaellocuların tablolarında nelerden esinlendikleri, neleri resmettikleri ve o resimlerde neler anlatmak istediklerinden de kısaca bahsedelim madem.

başlarda kutsal kitaplardaki metinleri resmediyor ve bunu olabildikçe saf bir biçimde tuvale aktarmayı deniyorlardı. ama daha sonraları, arkeolojik kazılar neticesinde gerek antik yunan-roma, gerek orta çağ efsanelerine de bir şekilde bulaşmış oldular ve bu kısım, ilk başta aktarmayı denedikleri kutsal kitaplardaki metinlerden birkaç tık daha öne geçti.

antik yunan ve roma efsanelerinden, kral arthur efsanesine... orta çağ'ın epik şiirlerine ve hatta shakespeare'ın eserlerine kadar birçok şeyi resmettiler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bunları resmederken ise, simgecilik üzerine kurulu üsluplarını hem daha da süslediler, hem de daha çarpıcı renkler ile bizlere aktardılar.

bu akıma kesin olarak bağlı diyemeyeceğimiz ama eserlerine belirgin bir biçimde ön raffaelloculuk sezilen sanatçılardan da birkaç örnek vermek isterim.
yazının en başında örneğini verdiğim sevgili john william waterhouse
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

frederic leighton
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sophie gengembre anderson

charles william mitchell
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ve son olarak girdiyi dante gabriel rosetti'nin bu akımı sürdürmüş şiirlerinden biri ile noktalıyorum.

"the ark of the lord of hosts
whose name is called by the name of him
who dwelleth between the cherubim.
o thou that in no house dost dwell,
but walk'st in tent and tabernacle.
for god of all strokes will have one
ın every battle that is done.
lancelot lay beside the well:
(god's graal is good)
10 oh my soul is sad to tell
the weary quest and the bitter quell;
for he was the lord of lordlihood,
and sleep on his eyelids fell.
lancelot lay before the shrine;
(the apple tree's in the wood)
there was set christ's very sign,
the bread unknown and the unknown wine
that the soul's life for a livelihood
craves from his wheat and vine."
devamını gör...



mecnundur. bu sefer güldürmedin burak aksak.
devamını gör...

kelin merhemi olsa başına sürer, dediğim durum.
devamını gör...

naftalin kokusu.
devamını gör...

devamlı gördükleri kadınlara iç geçirmekten bu kafa yapısa evrilmiş insanların yaftası. kimlerden anne olup olmayacağı gözlemi yapcağına senden baba olur mu diye düşünmesi gereken insanlardır bunlar ayrıca ki bence olmaz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim