ruhların kaçışı
kapitalizm = modern kölelik mesajını verdiğini düşündüğüm baş yapıt.
analiz edersek;
*anime, ruhların ve köleleştirilmiş insanların çalıştığı "bathhouse" denilen başka boyuttaki büyülü bir yerde geçiyor. burası bir işletme.
*bathhouse parası olan ruhlar için hizmet veren otel-hamam karışımı bir yer, ve kuvvetli cadı-ruh yubaba tarafından yönetiliyor. yubaba patron.
*yubaba, bir şekilde o mekana gelen ve kendisinden iş isteyen herkese iş vermek zorunda. yani işletmesini büyütüyor, mavi yakalı işçilerden oluşan ordusuyla sürekli daha çok ve daha çok para kazanıyor.
*bu işletmede yolunu kaybetmiş insanlar kadar, diğer ruhlar da çalışıyor. yani din dil ırk önemli değil. önemli olan işletmenin para kazanması ve büyümesi.
*çalışanların çoğu bencil. 2 parça altın görünce götü başı dağıtıyor, birbirlerini eziyorlar. mavi yakalının yükselme hayalinden dem vuruluyor.
*yubaba, müşteriler altın dağıttığı zaman bile bunların çoğunu "masraflar" bahanesi ile çalışanlarından geri topluyor. ne olursa olsun patron aslan payını alıyor. işçiler saklayabildikleriyle kalıyorlar.
*bathhouse'a varmadan önce terkedilmiş karnavaldaki büyülü yiyecekleri gören chihiro'nun ebeveynleri yemeye başlıyor ve durmuyorlar. gittikçe hızlanıyorlar, oburlaşıyorlar, insanlıktan çıkıyorlar ve domuza dönüşüyorlar. sonraki zamanlarda öğreniyoruz ki, bu şekilde domuza dönüşen bir çok insan var. burda tüketim kültürüne dair çok güzel bir mesaj veriliyor. birileri para harcayacak ki bu çark dönsün. ve bu olgu "yemek yiyerek" gösteriliyor. hızlı, aç gözlüce ve silip süpürerek.
*chihiro bathhouse'a vardığında iş bulana kadar herkes kendisine kötü davranıyor. itiliyor, kakılıyor, garipseniyor, kovalanıyor. ne zaman ki yubaba kendisine iş veriyor, o zaman düzen yerine oturuyor. chihiro o garip dünyadaki yerini buluyor. anime bize diyor ki; eğer zengin değilsen bu düzen için çalışacaksın. eğer patron değilsen işçisin. ikisi de değilsen hiçbir şeysin. ya paran olacak, ya da bu makinenin bir parçası olmak zo-run-da-sın.
*yubaba, iş verdiği kişilerin gerçek isimlerini büyü ile çalıyor ve onlara yeni bir isim veriyor. bu bir kontrat yerine geçiyor. mesela chihiro'ya "sen" ismi veriliyor. ismi çalınan kişi, mucizevi bir şekilde ismini hatırlayana kadar sonsuza kadar bathhouse'da yaşamak ve çalışmak zorunda. burada bireyselliğin önemsizliğini ve işçi kimliğiniz olduğu sürece adam yerine konulabileceğinizi, kim olduğunuzun sistem için önemi olmadığını görüyoruz. tarih boyunca isimlerini hatırlayarak bu kölelikten kurtulabilen 2 kişi var, bunlar da haru ve chihiro. ve bunu sadece birbirlerine yardımcı olarak yapabiliyorlar. burda işçi sınıfının birleşirse daha çok hak elde edebileceği ima ediliyor.
*bathhouse'da her şey altın ile dönüyor. çünkü para dünyanın bir numaralı gücü, tek amacı. parası olan müşteri ne kadar iğrenç olursa olsun etrafında pervane olunuyor. hatta en zenginlerini bizzat yubaba karşılıyor. bir gün bathhouse'a gelen balçık ve kir içindeki ruh (stink spirit) buna çok güzel bir örnek.
parasını fazlasıyla ödüyor ve kendisini temizleme çalışmaları başlıyor. en sonunda chihiro'nun büyük çabalarıyla içindeki inanılmaz büyüklükteki pislik ve hurda kütlesi çıkarılıyor. ruh hemen ardından özgür oluyor ve uçmaya başlıyor. tüketimin ruhumuzda yarattığı çürüme ve pislik birikimine bir gönderme yaparken, aynı zamanda doğayı çürütmemiz de anlatılıyor bize.
*en sonunda chihiro ismini geri alıyor ve bu olduğu anda serbest bırakılıyor. çünkü bireyselliğini yeniden kazanan bir insan olarak artık üretim bandında yeri kalmıyor. chihiro ailesini kurtarıyor, ve gerçek dünyaya geçiş yapıyor.
*10 yaşında ulaştığı bu nirvana sonrasında ailesi ile giderken bir şeyi daha farkediyoruz. en baştan beri ev almaya gidiyorlar. kendileri küçük orta halli bir aile. ilk evlerini alacaklar. klasik bir amerikan (japon) rüyasına doğru giderlerken yolculuğumuz sona eriyor.
2 kere izledim, her seferinde yeni bir şeyler buldum kendisinden. kimsenin kaçırmamasını tavsiye ediyorum efendim.
analiz edersek;
*anime, ruhların ve köleleştirilmiş insanların çalıştığı "bathhouse" denilen başka boyuttaki büyülü bir yerde geçiyor. burası bir işletme.
*bathhouse parası olan ruhlar için hizmet veren otel-hamam karışımı bir yer, ve kuvvetli cadı-ruh yubaba tarafından yönetiliyor. yubaba patron.
*yubaba, bir şekilde o mekana gelen ve kendisinden iş isteyen herkese iş vermek zorunda. yani işletmesini büyütüyor, mavi yakalı işçilerden oluşan ordusuyla sürekli daha çok ve daha çok para kazanıyor.
*bu işletmede yolunu kaybetmiş insanlar kadar, diğer ruhlar da çalışıyor. yani din dil ırk önemli değil. önemli olan işletmenin para kazanması ve büyümesi.
*çalışanların çoğu bencil. 2 parça altın görünce götü başı dağıtıyor, birbirlerini eziyorlar. mavi yakalının yükselme hayalinden dem vuruluyor.
*yubaba, müşteriler altın dağıttığı zaman bile bunların çoğunu "masraflar" bahanesi ile çalışanlarından geri topluyor. ne olursa olsun patron aslan payını alıyor. işçiler saklayabildikleriyle kalıyorlar.
*bathhouse'a varmadan önce terkedilmiş karnavaldaki büyülü yiyecekleri gören chihiro'nun ebeveynleri yemeye başlıyor ve durmuyorlar. gittikçe hızlanıyorlar, oburlaşıyorlar, insanlıktan çıkıyorlar ve domuza dönüşüyorlar. sonraki zamanlarda öğreniyoruz ki, bu şekilde domuza dönüşen bir çok insan var. burda tüketim kültürüne dair çok güzel bir mesaj veriliyor. birileri para harcayacak ki bu çark dönsün. ve bu olgu "yemek yiyerek" gösteriliyor. hızlı, aç gözlüce ve silip süpürerek.
*chihiro bathhouse'a vardığında iş bulana kadar herkes kendisine kötü davranıyor. itiliyor, kakılıyor, garipseniyor, kovalanıyor. ne zaman ki yubaba kendisine iş veriyor, o zaman düzen yerine oturuyor. chihiro o garip dünyadaki yerini buluyor. anime bize diyor ki; eğer zengin değilsen bu düzen için çalışacaksın. eğer patron değilsen işçisin. ikisi de değilsen hiçbir şeysin. ya paran olacak, ya da bu makinenin bir parçası olmak zo-run-da-sın.
*yubaba, iş verdiği kişilerin gerçek isimlerini büyü ile çalıyor ve onlara yeni bir isim veriyor. bu bir kontrat yerine geçiyor. mesela chihiro'ya "sen" ismi veriliyor. ismi çalınan kişi, mucizevi bir şekilde ismini hatırlayana kadar sonsuza kadar bathhouse'da yaşamak ve çalışmak zorunda. burada bireyselliğin önemsizliğini ve işçi kimliğiniz olduğu sürece adam yerine konulabileceğinizi, kim olduğunuzun sistem için önemi olmadığını görüyoruz. tarih boyunca isimlerini hatırlayarak bu kölelikten kurtulabilen 2 kişi var, bunlar da haru ve chihiro. ve bunu sadece birbirlerine yardımcı olarak yapabiliyorlar. burda işçi sınıfının birleşirse daha çok hak elde edebileceği ima ediliyor.
*bathhouse'da her şey altın ile dönüyor. çünkü para dünyanın bir numaralı gücü, tek amacı. parası olan müşteri ne kadar iğrenç olursa olsun etrafında pervane olunuyor. hatta en zenginlerini bizzat yubaba karşılıyor. bir gün bathhouse'a gelen balçık ve kir içindeki ruh (stink spirit) buna çok güzel bir örnek.
parasını fazlasıyla ödüyor ve kendisini temizleme çalışmaları başlıyor. en sonunda chihiro'nun büyük çabalarıyla içindeki inanılmaz büyüklükteki pislik ve hurda kütlesi çıkarılıyor. ruh hemen ardından özgür oluyor ve uçmaya başlıyor. tüketimin ruhumuzda yarattığı çürüme ve pislik birikimine bir gönderme yaparken, aynı zamanda doğayı çürütmemiz de anlatılıyor bize.
*en sonunda chihiro ismini geri alıyor ve bu olduğu anda serbest bırakılıyor. çünkü bireyselliğini yeniden kazanan bir insan olarak artık üretim bandında yeri kalmıyor. chihiro ailesini kurtarıyor, ve gerçek dünyaya geçiş yapıyor.
*10 yaşında ulaştığı bu nirvana sonrasında ailesi ile giderken bir şeyi daha farkediyoruz. en baştan beri ev almaya gidiyorlar. kendileri küçük orta halli bir aile. ilk evlerini alacaklar. klasik bir amerikan (japon) rüyasına doğru giderlerken yolculuğumuz sona eriyor.
2 kere izledim, her seferinde yeni bir şeyler buldum kendisinden. kimsenin kaçırmamasını tavsiye ediyorum efendim.
devamını gör...
normal sözlük'te çaylak vurgusu yapmayalım kampanyası
kesinlikle destek vereceğim kampanya. arkadaşlar bazıları var ki geyik yapacağız ayağına resmen ezikliyorlar çaylakları. sanırsın 5000 tane entry girmiş 2500 tane başlık açmış ta burda gelmiş çaylaklara giydiriyor.
devamını gör...
deniz
01.07.2007 14 yıl önce bugün.
'yengem yanıma gelip banu abin kaybolmuş' der.
'kaybolmak ne demek?'derim.
o an, o yaşta, o şokla anlayamadığım bir kelime 'kaybolmak'.
sonra bir telefon gelir 'aytekin'i bulduk' sevinmeli miydik?
bilemeyiz...
29 yaşında bir yiğit aldı 'deniz' bizden ve 6 saat sonra başka bir koydan sahile vurdu.
denizin şakası yoktur.
biz bunu çok acı tecrübe ettik, siz etmeyin.
kendi kontrolünüzü tam hissetmediğiniz hiç bir durumda kendinize sonsuz güvenmeyin.
'yengem yanıma gelip banu abin kaybolmuş' der.
'kaybolmak ne demek?'derim.
o an, o yaşta, o şokla anlayamadığım bir kelime 'kaybolmak'.
sonra bir telefon gelir 'aytekin'i bulduk' sevinmeli miydik?
bilemeyiz...
29 yaşında bir yiğit aldı 'deniz' bizden ve 6 saat sonra başka bir koydan sahile vurdu.
denizin şakası yoktur.
biz bunu çok acı tecrübe ettik, siz etmeyin.
kendi kontrolünüzü tam hissetmediğiniz hiç bir durumda kendinize sonsuz güvenmeyin.
devamını gör...
1 ağustos 2021 ali babacan tweeti
deva partisi genel başkanı babacan'ın şahsi twitter hesabın yeter artık diye sonlandırdığı paylaşım.
ayıp denen bir şey var yeter artık.
zannımca sayın başkanın milleti tea 'ye alması yetti de geçti.
iyi geceler türkiye'm.
kaynak
ayıp denen bir şey var yeter artık.
zannımca sayın başkanın milleti tea 'ye alması yetti de geçti.
iyi geceler türkiye'm.
kaynak
devamını gör...
serebral palsi
beynin ilerleyici olmayan lezyonudur. doğum öncesi, doğum sırasında veya doğum sonrasında birçok nedenden dolayı görülebilir. serebral palsili her bireyin tipleri aynı olsa bile kendine özgü bir seyri vardır. örneğin spastik diparetik iki birey aynı tanıda olsa bile mevcut durumları birbirinden farklılık gösterir. bir bireyin hamstring kas grubunun spastisitesi aşırı iken diğerinde daha hafif olabilir. bu nedenle vücut mekaniğinden tutun ayakta durma hatta yürüme şekline kadar her iki bireyde de farklılıklar gözlenir. bu yüzden tedavi programını planlarken kişiye özgü olması çok önemlilik arz eder. çok ağır tutulumlar olduğu gibi hafif seyreden bireyler de vardır. bu hastalığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. buradan tavsiyem şu olacaktır. fizik tedavi ve rehabilitasyonun asla ihmal edilmemesi lazım. ailelerin biz bir ilerleme kaydedemiyoruz deyip bırakmamaları gerekmektedir. eğer fizik tedavi ve rehabilitasyon almazlar ise bireylerin mevcut durumundan daha geri gideceği unutulmamalıdır.
devamını gör...
kitlesel yok oluş
olağan dışı çok sayıda türün aynı anda ya da sınırlı bir zaman dilimi içinde yok olması durumudur. canlılığın evrimi sürecinde büyük ya da küçük ölçekli birçok toplu yok oluş olayı meydana gelse de beş tanesinin etkisi ve boyutu diğerlerine göre çok daha büyüktür.
ordovisiyan-silüryan yok oluşu: ordovisiyan dönemi sonunda yani 443,5 milyon yıl önce, tarihin ikinci en büyük toplu yok oluşu gerçekleşmiştir. tüm türlerin yaklaşık yüzde 60 ila 70’inin yok olduğu ordovisiyan-silüryan toplu yok oluşunun nedeni atmosferik karbondioksit seviyesinin düşmesidir. özellikle denize ait yaşam formları ciddi olarak etkilenmiştir. karbondioksidin düşüş nedeni olarak, volkanik aktivite ya da gama ışını patlaması nedeniyle ozon tabakasının zarar görmesi gibi tezler bulunmaktadır.
geç devoniyen yok oluşu: 375 milyon yıl önce canlı türlerinin yüzde 75 kadarının yok olduğu geç devoniyen kitlesel yok oluşu gerçekleşmiştir. aslında tek başına keskin bir olay olmayan bu yok oluşta çok etkenli bir sürü yok olma olayı peş peşe devam etmiştir ve tam süresi belirlenememiştir. bu süreçteki yok oluş olayları genel olarak denize ait yaşam formlarını etkilemiştir. küresel soğuma ve okyanuslardaki volkanik aktivitelerin neden olduğu okyanus anoksisi yani okyanuslardaki oksijenin tükenmesi ve deniz seviyesi değişimlerinden kaynaklandığına dair teoriler bulunmaktadır. bazı istatistiksel çalışmalar yok oluş hızının artmasından çok, türleşme hızındaki düşüşe dikkat çeker.
trias-jura yok oluşu: 201,3 milyon yıl önce ise dünya'daki türlerin yaklaşık olarak yüzde 70 ila 75’inin yok olmasına neden olan trias-jura kitlesel yok oluşuyla boşalan ekolojik nişler sonraki dönemde dinozorların daha baskın hale gelmesine yardımcı olmuştur. devoniyen yok oluşunun aksine bu olay hemen hemen 10.000 yıldan kısa sürmüştür. bu yok oluşun nedenlerine dair yaklaşımlardan birisi iklimin aşamalı olarak değişimi ve okyanusların asidifikasyonudur. ancak bu yaklaşım yok oluşun hızını açıklayamamaktadır. bu ani yok oluşun nedeni olarak asteroit çarpması da düşünülmüştür; ancak istenen etkiyi yaratabilecek ve bu döneme tarihlenen bir krater henüz tanımlanmamıştır. yoğun volkanik aktivite ve bazalt patlaması seli de bu yok oluşun nedenleri arasında olabilir.
kratese-paleosen yok oluşu: günümüze en yakın büyük toplu yok oluş ise 66 milyon yıl önce gerçekleşen kratese-paleosen yok oluşudur. bu yok oluş uçamayan dinozorların da ortadan kalkmasına neden olduğu için ilgi çekicidir. sadece dinozorların değil hayvan ve bitki türlerinin de dörtte üçünün yok olmasına neden olmuştur. çok kısa sürede gerçekleşen bu toplu yok oluş 2010 yılına kadar özellikle “dinozorlar nasıl yok oldu?” sorusuyla merak uyandırmış, pek çok tartışmanın konusu olmuştur. ansızın yayılan etkili bir salgın hastalık, yoğun volkanik aktiviteler ve asteroit çarpması bu tartışmalarda en çok gündeme gelen nedenlerdir. bunların en dikkat çekeni asteroit çarpmasıdır.
permiyen sonu yok oluşu: günümüzden 252,28 milyon yıl önce 20.000 yıl içinde bilinen en büyük kitlesel yok oluş yaşandı. yeryüzündeki canlılığın neredeyse yüzde 90’ının yok olmasına neden olan permiyen sonu kitlesel yok oluşunun nedenleri hakkında pek çok farklı fikir öne sürülmüştür. genel mekanizmanın, aşamalı çevresel değişimi takip eden ani afet olabileceği tartışılmıştır. sibirya teraslarındaki bazaltlar, yoğun volkanik aktiviteler, asteroit çarpması, deniz tabanından metan salınımı ve bu süreçleri takip eden sera gazı etkisi bu yok oluşa neden olabilecek ihtimallerdir. ancak en büyük canlı kaybının nedeni olan bu yok oluşa ilişkin tartışmalarda yeterli kanıtlar sunulamamıştır.
kaynak
ordovisiyan-silüryan yok oluşu: ordovisiyan dönemi sonunda yani 443,5 milyon yıl önce, tarihin ikinci en büyük toplu yok oluşu gerçekleşmiştir. tüm türlerin yaklaşık yüzde 60 ila 70’inin yok olduğu ordovisiyan-silüryan toplu yok oluşunun nedeni atmosferik karbondioksit seviyesinin düşmesidir. özellikle denize ait yaşam formları ciddi olarak etkilenmiştir. karbondioksidin düşüş nedeni olarak, volkanik aktivite ya da gama ışını patlaması nedeniyle ozon tabakasının zarar görmesi gibi tezler bulunmaktadır.
geç devoniyen yok oluşu: 375 milyon yıl önce canlı türlerinin yüzde 75 kadarının yok olduğu geç devoniyen kitlesel yok oluşu gerçekleşmiştir. aslında tek başına keskin bir olay olmayan bu yok oluşta çok etkenli bir sürü yok olma olayı peş peşe devam etmiştir ve tam süresi belirlenememiştir. bu süreçteki yok oluş olayları genel olarak denize ait yaşam formlarını etkilemiştir. küresel soğuma ve okyanuslardaki volkanik aktivitelerin neden olduğu okyanus anoksisi yani okyanuslardaki oksijenin tükenmesi ve deniz seviyesi değişimlerinden kaynaklandığına dair teoriler bulunmaktadır. bazı istatistiksel çalışmalar yok oluş hızının artmasından çok, türleşme hızındaki düşüşe dikkat çeker.
trias-jura yok oluşu: 201,3 milyon yıl önce ise dünya'daki türlerin yaklaşık olarak yüzde 70 ila 75’inin yok olmasına neden olan trias-jura kitlesel yok oluşuyla boşalan ekolojik nişler sonraki dönemde dinozorların daha baskın hale gelmesine yardımcı olmuştur. devoniyen yok oluşunun aksine bu olay hemen hemen 10.000 yıldan kısa sürmüştür. bu yok oluşun nedenlerine dair yaklaşımlardan birisi iklimin aşamalı olarak değişimi ve okyanusların asidifikasyonudur. ancak bu yaklaşım yok oluşun hızını açıklayamamaktadır. bu ani yok oluşun nedeni olarak asteroit çarpması da düşünülmüştür; ancak istenen etkiyi yaratabilecek ve bu döneme tarihlenen bir krater henüz tanımlanmamıştır. yoğun volkanik aktivite ve bazalt patlaması seli de bu yok oluşun nedenleri arasında olabilir.
kratese-paleosen yok oluşu: günümüze en yakın büyük toplu yok oluş ise 66 milyon yıl önce gerçekleşen kratese-paleosen yok oluşudur. bu yok oluş uçamayan dinozorların da ortadan kalkmasına neden olduğu için ilgi çekicidir. sadece dinozorların değil hayvan ve bitki türlerinin de dörtte üçünün yok olmasına neden olmuştur. çok kısa sürede gerçekleşen bu toplu yok oluş 2010 yılına kadar özellikle “dinozorlar nasıl yok oldu?” sorusuyla merak uyandırmış, pek çok tartışmanın konusu olmuştur. ansızın yayılan etkili bir salgın hastalık, yoğun volkanik aktiviteler ve asteroit çarpması bu tartışmalarda en çok gündeme gelen nedenlerdir. bunların en dikkat çekeni asteroit çarpmasıdır.
permiyen sonu yok oluşu: günümüzden 252,28 milyon yıl önce 20.000 yıl içinde bilinen en büyük kitlesel yok oluş yaşandı. yeryüzündeki canlılığın neredeyse yüzde 90’ının yok olmasına neden olan permiyen sonu kitlesel yok oluşunun nedenleri hakkında pek çok farklı fikir öne sürülmüştür. genel mekanizmanın, aşamalı çevresel değişimi takip eden ani afet olabileceği tartışılmıştır. sibirya teraslarındaki bazaltlar, yoğun volkanik aktiviteler, asteroit çarpması, deniz tabanından metan salınımı ve bu süreçleri takip eden sera gazı etkisi bu yok oluşa neden olabilecek ihtimallerdir. ancak en büyük canlı kaybının nedeni olan bu yok oluşa ilişkin tartışmalarda yeterli kanıtlar sunulamamıştır.
kaynak
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının başarıları
hala yaşıyor olmak. bu yaşlara gelmek bence büyük başarı bu imkanlara ve ülkeye rağmen. *
devamını gör...
cehenneme girince kurulacak ilk cümle
şimdi sokacaklar tırpanı arkadan!
devamını gör...
türbanla spor yapan kadın
yalnız başlık "türbanla spor yapan kadın", "tayt giyen türbanlı kadın" değil. eleştirmeden önce gözlerinizle şöyle bir tarayın. beyninizde de tartın ve sonra fikrinizi söyleyin. çünkü eleştirdikleriniz kesinlikle tanıma uygun değil. ha kendi eleştirdikleriniz de haklısınızdır, o başka.
ki benim spor salonumda da "başörtülü" ve gayet sporuna uygun giyinip spor yapan kadınlar var. ne güzel işte, sağlığı için uğraşıyorlar. ne garip insanlarsınız yahu.
not: arkadaşlar, daha fazla beğenmeyin. başlığın sahibi rahatsız oldu fkjdbfdjbfg. "polemik yapma" diyerek avam bir üslupla uyarıldım. dikkate alalım hadi dfkjbfdkjfg
ki benim spor salonumda da "başörtülü" ve gayet sporuna uygun giyinip spor yapan kadınlar var. ne güzel işte, sağlığı için uğraşıyorlar. ne garip insanlarsınız yahu.
not: arkadaşlar, daha fazla beğenmeyin. başlığın sahibi rahatsız oldu fkjdbfdjbfg. "polemik yapma" diyerek avam bir üslupla uyarıldım. dikkate alalım hadi dfkjbfdkjfg
devamını gör...
esnaf battı mutlu musunuz
çok mutluyum.işi düzgün yapma ama parayı al.arayıp böyle böyle dediğimde şans de.beter olun.dürüst esnaflar hariç.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
sadelikle bezeli hayat ışıklarında
şatafatlı bir mola vermek gibiydi
dolu dolu sessizlik fırınlarında
sesleri ateşe vermek gibiydi
saydı
son bulmadı ama yeniden başladı
gerçeklikten sıyrılmadı ama
hayallerle doldu taştı
adım atmalıydı
netti bir o kadar bulanık olan
yetti bir o kadar yaşanmış olan
tercihlerdi onu mahrum bırakan
ya da istediğine ulaştıran
aslıyla olan aslında kalan ve
muhteviyata sahip olan
elindeyken
bilen ve bunu kullanan
işleyen ve parlatan
emanet bir yaşamda savrulan
emin değildi ama öyleymiş gibi yapan
yaşayan ve yaşatan.
şatafatlı bir mola vermek gibiydi
dolu dolu sessizlik fırınlarında
sesleri ateşe vermek gibiydi
saydı
son bulmadı ama yeniden başladı
gerçeklikten sıyrılmadı ama
hayallerle doldu taştı
adım atmalıydı
netti bir o kadar bulanık olan
yetti bir o kadar yaşanmış olan
tercihlerdi onu mahrum bırakan
ya da istediğine ulaştıran
aslıyla olan aslında kalan ve
muhteviyata sahip olan
elindeyken
bilen ve bunu kullanan
işleyen ve parlatan
emanet bir yaşamda savrulan
emin değildi ama öyleymiş gibi yapan
yaşayan ve yaşatan.
devamını gör...
herkesin bir hikayesi vardır
bir irfan saruhan kitabıdır.
çünkü herkesin bir hikayesi vardır. kim hayatını yazmaya kalksa roman olmaz ki bu dünya üzerinde? kimin kimsenin anlamayacağı derin bir acısı yoktur? kim, kimseye belli etmeden kanamaz ki en tenha zamanlarında? kim, anlatmak için yanıp tutuştuğu öyküsünü ruhunun bodrum katındaki rutubet kokusuna hapsetmemiştir.
roman, 1980’li yıllar mahkum edilmiş üç uzun gün içinde olup biten olayları anlatıyor ama seksenler o kadar çabuk geçip gidecek kadar basit yıllar değildir. hala seksenler güzellemesi yapan insanlar var, belki kendilerine göre haklı nedenleri de vardır. ama okuduklarım, izlediklerim ve yaşadıklarım bana gösterdi ki seksenler salya sümük bir nostaljiyi hak etmiyor.
sinop cezaevi ve istanbul genelevi arasında mekik dokuyan bir roman bu. romandaki herkesin bir hikayesi var. acı, somut varlığı ile bazen kitabın sayfalarını şişim şişim şişiriyor ama biz acıyı bal eğlediğimiz içindir ki okumadan edemiyoruz bu romanı.
ölüm, ihanet, inkar, tabancanın soğuk rengi, ter kokan çarşafların kahverengi cehennemi. hikayeler asla mutlu değil. sanki mutlu hikaye olmazmış gibi. mutluluk var olduğuna inandığımız tuhaf bir duygu.
benim de bir hikayem var. saçları dağılıyor yürürken, burnu kızarıyor rüzgar değdikçe, korunaklı gamzeleri var, çok uzak bir o kadar da yakın bir hikaye bu. mutlu bir hikaye. sinop cezaevini hiç görmedi. tabanca soğukluğu hiç uğramadı ona. sadece bir kaç kırgınlık, bile bile birkaç sözcüğünü ayrı yazdıran.
çünkü herkesin bir hikayesi vardır. kim hayatını yazmaya kalksa roman olmaz ki bu dünya üzerinde? kimin kimsenin anlamayacağı derin bir acısı yoktur? kim, kimseye belli etmeden kanamaz ki en tenha zamanlarında? kim, anlatmak için yanıp tutuştuğu öyküsünü ruhunun bodrum katındaki rutubet kokusuna hapsetmemiştir.
roman, 1980’li yıllar mahkum edilmiş üç uzun gün içinde olup biten olayları anlatıyor ama seksenler o kadar çabuk geçip gidecek kadar basit yıllar değildir. hala seksenler güzellemesi yapan insanlar var, belki kendilerine göre haklı nedenleri de vardır. ama okuduklarım, izlediklerim ve yaşadıklarım bana gösterdi ki seksenler salya sümük bir nostaljiyi hak etmiyor.
sinop cezaevi ve istanbul genelevi arasında mekik dokuyan bir roman bu. romandaki herkesin bir hikayesi var. acı, somut varlığı ile bazen kitabın sayfalarını şişim şişim şişiriyor ama biz acıyı bal eğlediğimiz içindir ki okumadan edemiyoruz bu romanı.
ölüm, ihanet, inkar, tabancanın soğuk rengi, ter kokan çarşafların kahverengi cehennemi. hikayeler asla mutlu değil. sanki mutlu hikaye olmazmış gibi. mutluluk var olduğuna inandığımız tuhaf bir duygu.
benim de bir hikayem var. saçları dağılıyor yürürken, burnu kızarıyor rüzgar değdikçe, korunaklı gamzeleri var, çok uzak bir o kadar da yakın bir hikaye bu. mutlu bir hikaye. sinop cezaevini hiç görmedi. tabanca soğukluğu hiç uğramadı ona. sadece bir kaç kırgınlık, bile bile birkaç sözcüğünü ayrı yazdıran.
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
--- alıntı ---
"... senden rica ediyorum, beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım."
--- alıntı ---
kısacık kitaplara (novella) koca duyguları sığdırmış bir yazar...
herkes her şeyi beğenecek diye bir kaide yok.
tabi ki bende bütün kitaplarını bir tutmuyorum.
ama bana sorarsanız duyguları anlatım ve ifade biçimi insan biyografisi üzerine muhteşem bir yazardır kendisi...
tek taraflı, karşılıksız bir aşkın hikayesi
"... senden rica ediyorum, beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım."
--- alıntı ---
kısacık kitaplara (novella) koca duyguları sığdırmış bir yazar...
herkes her şeyi beğenecek diye bir kaide yok.
tabi ki bende bütün kitaplarını bir tutmuyorum.
ama bana sorarsanız duyguları anlatım ve ifade biçimi insan biyografisi üzerine muhteşem bir yazardır kendisi...
tek taraflı, karşılıksız bir aşkın hikayesi
devamını gör...
nuh tepesi
sinema salonunda izlediğim son film.vizyona girdikten çok kısa bir süre sonra ilk koronavirüs vakamız açıklanmıştı.
53. siyad türk sineması ödüllerine en iyi film,en iyi senaryo,en iyi yonetim,en iyi erkek oyuncu dahil olmak üzere 10 dalda aday olmuştur.
53. siyad türk sineması ödüllerine en iyi film,en iyi senaryo,en iyi yonetim,en iyi erkek oyuncu dahil olmak üzere 10 dalda aday olmuştur.
devamını gör...
sevişmekle ilgili başlık görmeme isteği
insanlık biterse o zaman anca dediğim istek.
devamını gör...
yazarların favori şampuan markaları
(bkz: haldır şaldırs şampuan)
devamını gör...
istanbul sözleşmesi olayının çok abartılması
sözleşmeye bakış açım her zaman ismi vardı işlevi yoktu artık ismi de yok şeklindedir.
evet arkadaşlar çok abartıyoruz n’olmuş her yıl ölüversin 500 kadın(!) gerçekten içler acısı bi durumdayız.
evet arkadaşlar çok abartıyoruz n’olmuş her yıl ölüversin 500 kadın(!) gerçekten içler acısı bi durumdayız.
devamını gör...
üniversitedeki kadınların yüzde 70’i başörtülü değilse orada özgürlük yoktur
artık başörtülü, başörtüsüz, türbanlı, türbansız, açık, kapalı kelimelerini duymak dahi istemiyorum. senelerdir aynı terane. herkesi birer birey olarak kabul edebilecek olgunluk bile yok bunlarda. (bkz: bir bitmediniz)(bkz: bağıracağım artık yeter diye)
devamını gör...
karakullukçu
osmanlı döneminde, yeniçeri ocağının bölüklerinde ve ortalarında, odaları ve odaya gelen konukların ayakkabılarını temizlemek, bulaşıkları yıkamak, sobayı ve kandilleri yakmak vb. gibi görevleri olan er ya da küçük aşamalı çavuş.
devamını gör...
yazarların yalan söyleme nedenleri
yalanına inanmış gibi yaparak bir yalanı büyüttüm.
çünkü yalnız kalmaktan korktum.
çünkü yalnız kalmaktan korktum.
devamını gör...