arnold schwarzenegger
teksas değil, california valiliği yapmıştır.
devamını gör...
sözlük dergisi
sözlük namına, şahane bir haber daha. * güne güzel haberlerle başlamak ne güzel, ne güzel. emeği geçenlere ve geçeceklere kucak dolusu sevgiler. bu daha başlangıç, mücadeleye devam. bal yapan arılar kıskanacak, tü tü tü maşallah diyelim.
tanım:okunmak için merakla beklenen dergidir.
tanım:okunmak için merakla beklenen dergidir.
devamını gör...
oral dönem
freud'un psikoseksüel gelişim evrelerinin ilkidir. psikodinamik kurama göre, kişi doğumda hazzıyla birlikte doğar. haz alımının yolunda gitmesi ya da gitmemesi her dönemde saplanmaya yol açar ve bu da kişiliğinde izler bırakır.
yeni doğan çocuğun tüm zevk alma, doyuma ulaşma, gereksinimlerini ifade etme ve onları giderme yolu ağızdır; tüm gereksinimlerini ve doyumlarını, emme işlevi ile belirtir ve giderir. anne memesi bebeğin dış dünya ile ilgi ve ilişkisini sağlayan tek yoldur denilebilir. bu nedenle bebekler her şeyi ağızlarına alarak tanımaya çalışırlar. yeterli doyuma ulaşamayan veya aşırı doyum alan bireyler oral evrede saplanır (oral fiksasyon); bu durum gelecek yaşamda sürekli sakız çiğneme, kalem tepesini ısırma, oburluk, sigara tiryakiliği, küfürbazlık, oral seks düşkünlüğü, bağımlı kişilik yapısı gibi sonuçlar doğurabilir.
yeni doğan çocuğun tüm zevk alma, doyuma ulaşma, gereksinimlerini ifade etme ve onları giderme yolu ağızdır; tüm gereksinimlerini ve doyumlarını, emme işlevi ile belirtir ve giderir. anne memesi bebeğin dış dünya ile ilgi ve ilişkisini sağlayan tek yoldur denilebilir. bu nedenle bebekler her şeyi ağızlarına alarak tanımaya çalışırlar. yeterli doyuma ulaşamayan veya aşırı doyum alan bireyler oral evrede saplanır (oral fiksasyon); bu durum gelecek yaşamda sürekli sakız çiğneme, kalem tepesini ısırma, oburluk, sigara tiryakiliği, küfürbazlık, oral seks düşkünlüğü, bağımlı kişilik yapısı gibi sonuçlar doğurabilir.
devamını gör...
milli birlik komitesi
lol isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
27 mayıs 1960 darbesinden sonra adnan menderes başkanlığındaki hükümeti deviren ve siyasi iktidarın başına geçen bir gruptur.
türk silahlı kuvvetlerine bağlı bir gruptur.
daha sonra bu grubun başına orgeneral cemal gürsel getirilmiştir.
27 mayıs 1960 darbesinden sonra adnan menderes başkanlığındaki hükümeti deviren ve siyasi iktidarın başına geçen bir gruptur.
türk silahlı kuvvetlerine bağlı bir gruptur.
daha sonra bu grubun başına orgeneral cemal gürsel getirilmiştir.
devamını gör...
olric
içimdeki toxiği salıcam kusura bakabilirsiniz.
o kadar romantize edildiki bu “iç ses” yıldım. vallahi bezdim. tamam hepimiz okuduk, sevdik, ettik. yeter ya. bence buraya kadar yetsin artık.
kitap o kadar uzundu ki hele hele ortalarında okuduğum yerde dalıyor, aynı cümleyi beş kez okuyordum. bitince üzerimden yük kalktı resmen.
yine söylüyorum çünkü öh geldi;
kitap o kadar uzundu ki, olric bu kadar konuştu mu? olric neyi ne kadar söyledi? artık biz mi olric söylemiş gibi cümleler sallıyoruz? emin olamıyorum, çünkü bin sene geçti üzerinden. salın artık ya, lütfen artık salın da tutunabilelim.
o kadar romantize edildiki bu “iç ses” yıldım. vallahi bezdim. tamam hepimiz okuduk, sevdik, ettik. yeter ya. bence buraya kadar yetsin artık.
kitap o kadar uzundu ki hele hele ortalarında okuduğum yerde dalıyor, aynı cümleyi beş kez okuyordum. bitince üzerimden yük kalktı resmen.
yine söylüyorum çünkü öh geldi;
kitap o kadar uzundu ki, olric bu kadar konuştu mu? olric neyi ne kadar söyledi? artık biz mi olric söylemiş gibi cümleler sallıyoruz? emin olamıyorum, çünkü bin sene geçti üzerinden. salın artık ya, lütfen artık salın da tutunabilelim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir süreliğine istanbul'a veda ediyorum. inşallah bir gün temelli vedalaşırım, bu ayrı bir yerde dursun şimdilik.
bir heyecanım var az da olsa. o kendini biliyor.
bir süre yokum be istanbul.
bir heyecanım var az da olsa. o kendini biliyor.
bir süre yokum be istanbul.
devamını gör...
başörtüsüyle okumak isteyenler arabistan'a gitsin
başörtülüleri istemeyenlerin başka yere gitmesi de muhtemel son.
ülke boşalıyor.
ülke boşalıyor.
devamını gör...
moderatör tarafından hiç entrysi silinmemiş yazar
benim bir kere silindi. düzeltir misin? mesajı aldım, sırf üşendiğimden ben sildim. sicilim de tertemiz. sicili pis olanlara temiz bi bavul hazırlayabilirim. *
devamını gör...
çok yorgunum
--- alıntı ---
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini başkası yazsın
seyir defterini başkası yazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
--- alıntı ---
2:34 - 2:57 arası çok hoşuma gidiyor.
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini başkası yazsın
seyir defterini başkası yazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
beni o limana
çıkaramazsın
beni o limana
çıkaramazsın
çok yorgunum
beni bekleme kaptan
--- alıntı ---
2:34 - 2:57 arası çok hoşuma gidiyor.
devamını gör...
bir şehir bir kütüphane
çeşitli şehirlerden mimarisi, konumu, barındırdığı eserleri veya herhangi bir özelliği ile göze çarpan kütüphaneler paylaşabileceğimiz başlık.
ilki benden gelsin:
(bkz: tianjin binhai kütüphanesi)
çin'in tianjin kentinde bulunan ve 2014-2017 yılları arasında yapımı tamamlanmış olan kütüphane akıl dolu mimarisi ile ziyaretçilerinin ve meraklılarının oldukça ilgisini çekmektedir.
yapının tam ortasında aşağıda görmüş olduğunuz oditoryumu barındıran göz bulunmakta ve yapı bu gözün çevresinde şekillenmekte.

bu gözün etrafında basamaklar halinde çeşitli okuma, dinlenme ve oturma alanları bulunuyor.
binanın başlangıcından bitişine kadar dalgalandırılmış raflar var ve bu yapı kütüphanenin kendine özgü topoğrafyasını oluşturuyor. kütüphanede bir milyonu aşkın kitap bulunuyor.

gözün etrafında görmüş olduğunuz her raf aslında hem oturma hem tırmanma hem de okuma alanı işlevi görüyor. böylelikle kütüphane aslında bir kültür ve sosyalleşme merkezi olarak da işlevini sürdürüyor.

kütüphanenin belli kotlarında eğitim üzerine programlanmış alanlar mevcut. yer altında kalan kısımda arşiv, kitap deposu ve servis alanı, ilk katlarda çocuk ve yaşlılar için okuma alanları var. en üst katlar ise toplantı, ofis ve bilgisayar odaları için ayrılmış.

kütüphane hem içeriden dışarıyı hem dışarıdan içeriyi görebilecek şekilde dizayn edilmiş, amaç dışarı ile bağlantıyı sürdürmek. böylelikle hem kütüphaneye olan ilgi canlı tutuluyor hem de kütüphane günlük yaşamın bir parçası haline getirilerek herkesin düşündüğü "sessiz, kitaplarla dolu, sıkıcı bir yer" şeklindeki imajından sıyrılıyor.
çok daha detaylı bilgi ve görsel için kaynak gösterdiğim siteyi ziyaret edebilirsiniz.
tianjin binhai kütüphanesine gideeeer-->
ilki benden gelsin:
(bkz: tianjin binhai kütüphanesi)
çin'in tianjin kentinde bulunan ve 2014-2017 yılları arasında yapımı tamamlanmış olan kütüphane akıl dolu mimarisi ile ziyaretçilerinin ve meraklılarının oldukça ilgisini çekmektedir.
yapının tam ortasında aşağıda görmüş olduğunuz oditoryumu barındıran göz bulunmakta ve yapı bu gözün çevresinde şekillenmekte.

bu gözün etrafında basamaklar halinde çeşitli okuma, dinlenme ve oturma alanları bulunuyor.
binanın başlangıcından bitişine kadar dalgalandırılmış raflar var ve bu yapı kütüphanenin kendine özgü topoğrafyasını oluşturuyor. kütüphanede bir milyonu aşkın kitap bulunuyor.

gözün etrafında görmüş olduğunuz her raf aslında hem oturma hem tırmanma hem de okuma alanı işlevi görüyor. böylelikle kütüphane aslında bir kültür ve sosyalleşme merkezi olarak da işlevini sürdürüyor.

kütüphanenin belli kotlarında eğitim üzerine programlanmış alanlar mevcut. yer altında kalan kısımda arşiv, kitap deposu ve servis alanı, ilk katlarda çocuk ve yaşlılar için okuma alanları var. en üst katlar ise toplantı, ofis ve bilgisayar odaları için ayrılmış.

kütüphane hem içeriden dışarıyı hem dışarıdan içeriyi görebilecek şekilde dizayn edilmiş, amaç dışarı ile bağlantıyı sürdürmek. böylelikle hem kütüphaneye olan ilgi canlı tutuluyor hem de kütüphane günlük yaşamın bir parçası haline getirilerek herkesin düşündüğü "sessiz, kitaplarla dolu, sıkıcı bir yer" şeklindeki imajından sıyrılıyor.
çok daha detaylı bilgi ve görsel için kaynak gösterdiğim siteyi ziyaret edebilirsiniz.
tianjin binhai kütüphanesine gideeeer-->
devamını gör...
başlığı yanlış açınca linç yeme sorunsalı
ben de "tarifi zor şeyler" yazacağıma otomatik klavye yüzünden "tarihi zor şeyler" yazdığım için linç yemiştim. sonrasında pavlov'dan düzeltmesi için yardım istedim. o da düzeltti sağolsun.
devamını gör...
güne bir şiir bırak
kopan ip bağlanabilir yeniden
tutar tutmasına ama
kopmuştur işte bir kere
belki karşılaşırız yine
ama orda
beni terkettiğin yerde
bulamazsın beni bir daha
bertolt brecht
tutar tutmasına ama
kopmuştur işte bir kere
belki karşılaşırız yine
ama orda
beni terkettiğin yerde
bulamazsın beni bir daha
bertolt brecht
devamını gör...
kedilerin yolda yürürken durup sizi kesmeleri
semt abisiymiş gibi gelen gideni gözleriyle kolaçan ederler. bazen öyle bakıyorlar ki bomboş bakmadıklarına, akıllarından bin tane şey geçirdiklerine yemin edebilirim. hatta bazen bazıları aklıma sihirli annem taciyi getiriyor ve diyorum ki ya bunlar kedi bedenine hapsedilmiş insanlarsa???? ozaman ürperip kedinin bakışlarından uzaklaşmaya çalışıyorum.
devamını gör...
the tomorrow war
tanım: gelecekte yaşanan bir uzaylı istilasını durdurmak için zaman makinesi ile geçmişe dönüp asker topladıktan sonra tekrar geleceğe dönülerek savaşılmasını anlatan aksiyon filmi.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
devamını gör...
üniversite okumak
kimse aynı imkanla doğmaz ve kimsenin hayalleri bir değildir. bu yüzden üniversiteyi ailesinden kaçmak için ya da farklı amaçlarla okumayı düşünenleri yargılamam fakat yapılan bazı tanımları okuyunca da şaşırmadım değil. üniversiteyi hiçbir zaman bir şeylerden kaçış olarak, aylaklık yapılacak bir yer olarak görmedim. üniversiteyi okusam mı okumasam mı diye de hiç düşünmedim, çünkü yemek yemek ve su içmek kadar doğal ve zorunlu bir şeydi benim için üniversite.
nitelikli bir üniversite, kendini geliştirme kaynağıdır. genelde insanlar üniversiteye geçtiğinde yolu yarıladığını söyler fakat üniversiteye geçtiğimde farkına vardığım ilk şey, daha yola yeni başladığım olmuştu. başta korktum ve zorlandım. sonuçta yolu yarıladım diye düşünüyorsun fakat aslında bir hiçsin. yoldan bile haberin yok belki. fakat biraz yürümeye başlayınca ve hedeflerimi de düşününce, zorlanmaktan keyif duymaya başladım.
lütfen sadece kendinizden yola çıkıp çocuk ölü yatırımdır sözlerini sarf etmeyin. hiçbir çocuk dünyaya gelmeyi kendisi seçmez, eğer aile çocuk sahibi olmaya karar veriyorsa, çocuğuna bakmak, onunla ilgilenmek ve onu okutmak zorundadır. çocuk okumak istemezse o başka.
nitelikli bir üniversite, kendini geliştirme kaynağıdır. genelde insanlar üniversiteye geçtiğinde yolu yarıladığını söyler fakat üniversiteye geçtiğimde farkına vardığım ilk şey, daha yola yeni başladığım olmuştu. başta korktum ve zorlandım. sonuçta yolu yarıladım diye düşünüyorsun fakat aslında bir hiçsin. yoldan bile haberin yok belki. fakat biraz yürümeye başlayınca ve hedeflerimi de düşününce, zorlanmaktan keyif duymaya başladım.
lütfen sadece kendinizden yola çıkıp çocuk ölü yatırımdır sözlerini sarf etmeyin. hiçbir çocuk dünyaya gelmeyi kendisi seçmez, eğer aile çocuk sahibi olmaya karar veriyorsa, çocuğuna bakmak, onunla ilgilenmek ve onu okutmak zorundadır. çocuk okumak istemezse o başka.
devamını gör...
veda ederken söylenecek en güzel söz
avaz avaz gözyaşı...
devamını gör...
bir ağıt auschwitz

hepsi tek tek tespit edildi,
davud yıldızlı bantlar kollarına takıldı,
ellerine birer bavul verildi,
karşı çıkanlar başından vuruldu,
vagon vagon auschwitz'e sürüldü...

binlerce vagon getirdi bu ray,
girişte karşıladı "arbeit macht frei"
esarette zaman akmaz,
darağacına ayağın gitmez,
dikenli teller geçit vermez,
ölüm uyarısı "dur! halt! stoj!"

o gülen çocuk benim, istvan reiner
neden kıydılar benim üç dört yıllık canıma?
gaz odasına giderken,
alabilir miyim ayakkabılarımı yanıma?
ben elie wiesel, jacob, nathan, jonah, dori...
aylardır aç susuz, bir kemik bir deri
gülümseyebilmenin ne zamanı ne de yeri
ama olsun, bir fotoğraf karesinde
onu almayın, umudumu bana verin geri
üzerimde mavi gri çizgili bir hırka
benim adım czeslawa kwoka
kurtulsam da bu cehennemden,
kulaklarımda kederli bir yankı,
dilimde ağıt, yüreğimi burkan bir şarkı

uçurtmayı vurmasınlar
rüzgarlarda salınsın
gülücüklerle çocuklar
güneşe umudu taşısın
devamını gör...
sözlük kütüphanesi için ne dediler
çok kısa zaman içinde katalog'u** erişilebilir olacak olan kütüphanedir.
fikir anası mıyım bilmiyorum ama kütüphaneciyim arkadaşlar, o olur mu? meslek olarak yani. hayatımı bununla kazanıyorum. yani mesleki deformasyon diye bir şey var; bir kütüphaneci, bir yazarak kitap kazanmak ister misin? sözlüğünde tabi ki "hadi kütüphane kuralım" diyecekti. bence çok da büyük bi' mesele değil. ama büyük mesele ne biliyor musunuz; bir sözlüğün, kısacık zaman içinde, hiçbir reklam yapmadan bir sürü insanın hayatına girmesi, bir çok güzel proje ve fikirle onlarca çocuğun kalbine dokunması, yukarıdaki gibi bir sloganla kendini tanıtmayı tercih etmiş olması. ve başındaki adamın, aylar boyunca emek verdiği sözlüğünün ismi için mücadele verir, sıkıntı yaşarken, kendisine bu fikirle gelen yazarını, dört elle karşılayacak biri olması...
yoldaş yukarıda sürecin nasıl işleyeceğini detaylarıyla aktarmış. şunu eklemek istiyorum naçizane, bu fikri planladığımız gibi hayata geçirdiğimizde, sözlüğümüzün kolektif ruhu sayesinde kurulan kütüphanemize hep birlikte gururla bakıyor olacağız.
fikir anası mıyım bilmiyorum ama kütüphaneciyim arkadaşlar, o olur mu? meslek olarak yani. hayatımı bununla kazanıyorum. yani mesleki deformasyon diye bir şey var; bir kütüphaneci, bir yazarak kitap kazanmak ister misin? sözlüğünde tabi ki "hadi kütüphane kuralım" diyecekti. bence çok da büyük bi' mesele değil. ama büyük mesele ne biliyor musunuz; bir sözlüğün, kısacık zaman içinde, hiçbir reklam yapmadan bir sürü insanın hayatına girmesi, bir çok güzel proje ve fikirle onlarca çocuğun kalbine dokunması, yukarıdaki gibi bir sloganla kendini tanıtmayı tercih etmiş olması. ve başındaki adamın, aylar boyunca emek verdiği sözlüğünün ismi için mücadele verir, sıkıntı yaşarken, kendisine bu fikirle gelen yazarını, dört elle karşılayacak biri olması...
yoldaş yukarıda sürecin nasıl işleyeceğini detaylarıyla aktarmış. şunu eklemek istiyorum naçizane, bu fikri planladığımız gibi hayata geçirdiğimizde, sözlüğümüzün kolektif ruhu sayesinde kurulan kütüphanemize hep birlikte gururla bakıyor olacağız.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
google enter, sabır nedir enter;
1. olacak ya da gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.
2. öfke doğuracak bir şey karşısında bile öfkelenmeme durumu.
bakayım kıyımda köşemde kırıntısı kalmış mı? nope.
göğüs sıkışması? not entered. ben yazayım, şiştim. nefes alınmıyor. canıma yetiyor, yeter, yetsin artık. narsist, 30 iq lu ebeveynlere rağmen şu yaşıma geldim. bir şekilde oldu. püh saygısız sudoku hiç öyle denir mi? neler denmedi de içimde kaldı bir bilsen… belki anlatırım bi’ ara.
şuan yine her an her şey olabilir.
ayak uçlarımdan saç diplerime kadar sinirliyim. tüm gün dinmedi öfkem. bir söz, bir boş bakış, beş yıl sonrasında hatırlamayacağım bir kaç saniyenin yirmidört saatimden çalışını izliyorum. sonrasında hayat akışımı; her an her şey olabilir. ben biriktirip taşan tiplerdenim. çok biriktim, tutamıyorum. bir şey yapmalıyım, nefes aldıracak bir şey. tabak çanak kırmak bana ne nefes aldırır, ne yirmidört saatimi geri verir, üstelik ortalığı toplamam için extradan iş çıkar ve ona harcanan zaman. yazık gerçekten. doldum, taşıyorum. usulca akardı gözlerimden böyle anlarda. şimdi kurumuş. güzel aslında. ağlamakta gereksiz enerji kaybı. nitekim yanaklarımızı pürüzsüzleştirmekten, dudaklarımızı ve gözlerimizi dolgunlaştırmaktan öteye geçemiyor. makyajsız da güzel olmak gibi. o da ayrı bi şans, baktığında.
lanet girsin ne anlatıyorum lan ben? hahah.
hayatımı alt üst etmeme bir kaç saat kalmış ben ne anlatıyorum? işi, gücü, kursunu, dersini, stajını ve tabi kafiyeli olsun diye sülalesini üzeyim. böyle hayatı bana reva görenleri de tabii.
her an her şey olabilir.
uyumayınca huysuzlaşan biriyim. çok değil ya altı saat uyuyacağım ve bu elimden alındığında ben snickers reklamında ki yakışıklı çocuğun sarışın ablaya dönüşmesi gibi tatsızlaşıyorum… şimdi bunu beşle çarp. hayır ya yüzüme değil, içinden. yüzüme çarpılan gerçekler ve başıma kakılan olması gerekenin adını iyilik yapmak sanılanlar yeterince tadımı kaçırdı zaten. bir de sen eklenme. manyak de geç, okuma hatta. zaman kaybettiriyorum sana. mühim bu. biliyorum uzaya çıkıp halay çekmeyeceksin. olsun yine de, kendinle değerlendir zamanını.
ben bana ayıramadığım zamana öfkeli değilim. bazen akmadığı, çokça taştığı için öfkeliyim. biraz denge, lütfen.
ne diyodum? tanımımın sloganı her an her şey olabilir olsun mu? olsun, yaptım oldu.
şimdi içimde bir yerlerde fısıldayanı dinleyeceğim ve bir yirmidört saatlik daha sabredeceğim. sonrası plan, organize işler, tepeyi taklaya çevirmece falan.
#dirensudoku
1. olacak ya da gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.
2. öfke doğuracak bir şey karşısında bile öfkelenmeme durumu.
bakayım kıyımda köşemde kırıntısı kalmış mı? nope.
göğüs sıkışması? not entered. ben yazayım, şiştim. nefes alınmıyor. canıma yetiyor, yeter, yetsin artık. narsist, 30 iq lu ebeveynlere rağmen şu yaşıma geldim. bir şekilde oldu. püh saygısız sudoku hiç öyle denir mi? neler denmedi de içimde kaldı bir bilsen… belki anlatırım bi’ ara.
şuan yine her an her şey olabilir.
ayak uçlarımdan saç diplerime kadar sinirliyim. tüm gün dinmedi öfkem. bir söz, bir boş bakış, beş yıl sonrasında hatırlamayacağım bir kaç saniyenin yirmidört saatimden çalışını izliyorum. sonrasında hayat akışımı; her an her şey olabilir. ben biriktirip taşan tiplerdenim. çok biriktim, tutamıyorum. bir şey yapmalıyım, nefes aldıracak bir şey. tabak çanak kırmak bana ne nefes aldırır, ne yirmidört saatimi geri verir, üstelik ortalığı toplamam için extradan iş çıkar ve ona harcanan zaman. yazık gerçekten. doldum, taşıyorum. usulca akardı gözlerimden böyle anlarda. şimdi kurumuş. güzel aslında. ağlamakta gereksiz enerji kaybı. nitekim yanaklarımızı pürüzsüzleştirmekten, dudaklarımızı ve gözlerimizi dolgunlaştırmaktan öteye geçemiyor. makyajsız da güzel olmak gibi. o da ayrı bi şans, baktığında.
lanet girsin ne anlatıyorum lan ben? hahah.
hayatımı alt üst etmeme bir kaç saat kalmış ben ne anlatıyorum? işi, gücü, kursunu, dersini, stajını ve tabi kafiyeli olsun diye sülalesini üzeyim. böyle hayatı bana reva görenleri de tabii.
her an her şey olabilir.
uyumayınca huysuzlaşan biriyim. çok değil ya altı saat uyuyacağım ve bu elimden alındığında ben snickers reklamında ki yakışıklı çocuğun sarışın ablaya dönüşmesi gibi tatsızlaşıyorum… şimdi bunu beşle çarp. hayır ya yüzüme değil, içinden. yüzüme çarpılan gerçekler ve başıma kakılan olması gerekenin adını iyilik yapmak sanılanlar yeterince tadımı kaçırdı zaten. bir de sen eklenme. manyak de geç, okuma hatta. zaman kaybettiriyorum sana. mühim bu. biliyorum uzaya çıkıp halay çekmeyeceksin. olsun yine de, kendinle değerlendir zamanını.
ben bana ayıramadığım zamana öfkeli değilim. bazen akmadığı, çokça taştığı için öfkeliyim. biraz denge, lütfen.
ne diyodum? tanımımın sloganı her an her şey olabilir olsun mu? olsun, yaptım oldu.
şimdi içimde bir yerlerde fısıldayanı dinleyeceğim ve bir yirmidört saatlik daha sabredeceğim. sonrası plan, organize işler, tepeyi taklaya çevirmece falan.
#dirensudoku
devamını gör...