alıngan insan tipi
benimle yaşamak bence de çok zor,hele bir de ben olduğunuzu düşünün!
devamını gör...
özlem bastıran șeyler
uyku. daha etkili bir şey yoktur.
küçükken bize dedikleri gibi "uyuyunca geçer".
küçükken bize dedikleri gibi "uyuyunca geçer".
devamını gör...
bütün erkekler aynısınız diyen kadın
hepsini denemiş mi diye hep merak ettiğim kızdır.
devamını gör...
nasılsın sorusuna düşünmeden verilen iyiyim cevabı
çünkü düşünürse "iyiyim" demeyecek. anlatacak, söyleyecek ama dinleyecek, anlayacak biri var mı etrafında?
dilimize yapışmış bu söz "iyiyim". ne fazlasını söyleyecek takatimiz ne de başkasını anlayacak ahvalimiz kalmamış. herkes yorgun.
dilimize yapışmış bu söz "iyiyim". ne fazlasını söyleyecek takatimiz ne de başkasını anlayacak ahvalimiz kalmamış. herkes yorgun.
devamını gör...
söylenecek çok şey varken susmayı tercih etmek
derin vazgeçmişlik içerir
devamını gör...
düğünlerden nefret etme sebepleri
düğünlerin olması bile çok saçma ötesi bir olay. sade bir nikahla veya aile arasında küçük bir eğlence ile gerçekleşebilen bir olayı bu kadar abartmak gereksizliktir benim için.
yerli yersiz bağırışmalar, halay çekilmesi ve neredeyse tüm akrabalarımı orada görmek de düğünlerden nefret etmemin en önemli sebebidir.
yerli yersiz bağırışmalar, halay çekilmesi ve neredeyse tüm akrabalarımı orada görmek de düğünlerden nefret etmemin en önemli sebebidir.
devamını gör...
nato kafa nato mermer
tükçemize yunancadan giren bir deyimdir. orijinali "na to kefari,na to mermari" dir. bildiğimiz nato ile alakası yoktur.
na işte demek. kefari, kafa. mermari de mermer.
yani, "işte kafa, işte mermer"
na işte demek. kefari, kafa. mermari de mermer.
yani, "işte kafa, işte mermer"
devamını gör...
128 milyar dolar’ın aslında hiç olmamış olması
termodinamiğin birinci yasası, şahsım kişisini haklı çıkarıyor.
böyle bir paranın, doyumusuz, itibardan tasarrufun olmadığını iddia eden birileri tarafından elde tutulması ve biz fakirler bu para için ohaa çok iyi para yaaa, ye ye bitmez söylemlerde bulunarak paraya hak etmediği itibarı kazandırdık.
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez. sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
muhtemelen türkiye'nin muhtelif bir yerinde saray olarak karşımıza çıkacaktır.
ben mr. şahsım'a yabancı da olmadığı bir yöntem sunuyorum. termodinamiğin dördüncü yasası olan üçüncü yasa;
şimdi efendim sizler sıfırlamaya uzak olmayan bir ailenin mensubusunuz, mr. şahsım. bilal oğlan'a zorla da olsa sıfırlamayı öğrettiniz hepimiz duyduk. tarih tekerrürden ibarettir.
sıcaklık sıfıra yaklaştıkça bütün hareketler sıfıra yaklaşır.
ben aslında yoğummm
beyfendi sarayında ben 128 milyon dolar söylemleri nasıl yok ederim diye düşünüp taşınırkeneeee, hemennn radikal bir değişim yapayım dedi. herkesi ters köşe yapayım dedi.
bu değişim bekleniyordu fakat yine yeniden hepimizi şaşırttı. ankara kulislerinin bahsettiği değişiklikler olmadı.
berat albayrak gelmedi
tansu çiller hiç gelmedi
süleyman soylu tarım bakanı olmadı......
benim en çok içime oturan değişim ise,
şahsımın kızının, kankileytasının bakanlığının elinden alınması. ne güzel heybeti ile iki bakanlığı birden idare ediyordu.
ee zehra bir gecede yoksul kaldın mı? umarım gaza gelir de 128 milyon doların aslında olmamasının olamayacağını kanıtlar nitelikte el altından bilgiler verirsin, basına.*
goebbels* fikir vermiş ve my. şahsım kaotik ortam yaratmak adına fetöcü birini bakan yapmış. tesadüf olduğunu düşünmüyorum.
akşama cnn, habertürk, halk tv, tv100, tele 1'de ortalık kızışacak. ''yahu el-insaf, fetö sevdalısı bir insan nasıl bakan yapılabilir? tartışmaları başlayacaktır.
bir adet mal-ötesi birey, fetö kalkışmaları-kıyımlarına rağmen nasıl olur da yok etmez o twitleri?
sağolsun bu hükümet ayyyy pardon, mr. şahsım ve akılalmaz manevraları, hepimizi komplo teorisyeni yaptı.
bizi siz yarattınız, er-er-erdohan.
böyle bir paranın, doyumusuz, itibardan tasarrufun olmadığını iddia eden birileri tarafından elde tutulması ve biz fakirler bu para için ohaa çok iyi para yaaa, ye ye bitmez söylemlerde bulunarak paraya hak etmediği itibarı kazandırdık.
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez. sadece bir şekilden diğerine dönüşür.
muhtemelen türkiye'nin muhtelif bir yerinde saray olarak karşımıza çıkacaktır.
ben mr. şahsım'a yabancı da olmadığı bir yöntem sunuyorum. termodinamiğin dördüncü yasası olan üçüncü yasa;
şimdi efendim sizler sıfırlamaya uzak olmayan bir ailenin mensubusunuz, mr. şahsım. bilal oğlan'a zorla da olsa sıfırlamayı öğrettiniz hepimiz duyduk. tarih tekerrürden ibarettir.
sıcaklık sıfıra yaklaştıkça bütün hareketler sıfıra yaklaşır.
ben aslında yoğummm
beyfendi sarayında ben 128 milyon dolar söylemleri nasıl yok ederim diye düşünüp taşınırkeneeee, hemennn radikal bir değişim yapayım dedi. herkesi ters köşe yapayım dedi.
bu değişim bekleniyordu fakat yine yeniden hepimizi şaşırttı. ankara kulislerinin bahsettiği değişiklikler olmadı.
berat albayrak gelmedi
tansu çiller hiç gelmedi
süleyman soylu tarım bakanı olmadı......
benim en çok içime oturan değişim ise,
şahsımın kızının, kankileytasının bakanlığının elinden alınması. ne güzel heybeti ile iki bakanlığı birden idare ediyordu.
ee zehra bir gecede yoksul kaldın mı? umarım gaza gelir de 128 milyon doların aslında olmamasının olamayacağını kanıtlar nitelikte el altından bilgiler verirsin, basına.*
goebbels* fikir vermiş ve my. şahsım kaotik ortam yaratmak adına fetöcü birini bakan yapmış. tesadüf olduğunu düşünmüyorum.
akşama cnn, habertürk, halk tv, tv100, tele 1'de ortalık kızışacak. ''yahu el-insaf, fetö sevdalısı bir insan nasıl bakan yapılabilir? tartışmaları başlayacaktır.
bir adet mal-ötesi birey, fetö kalkışmaları-kıyımlarına rağmen nasıl olur da yok etmez o twitleri?
sağolsun bu hükümet ayyyy pardon, mr. şahsım ve akılalmaz manevraları, hepimizi komplo teorisyeni yaptı.
bizi siz yarattınız, er-er-erdohan.
devamını gör...
köyden kız almanın daha cazip olması
çok yakından tanıdığımız bir aile, bu şekilde görücü usulü köyden alınıp getirilen galiba o zaman 18-20 yaşlarındaydı, bir kızcağızımızla oğlunu evlendirdi ve sonra, bu kızcağızımızın eşinin erkek kardeşinin şüphelenip takip etmesiyle (çünkü kızın eşi gerçekten istanbulda doğup büyümesine rağmen, aşırı iyi niyetli bir insan)
pornografik fotoğraflarmı dersiniz, sapkın buluşmalarmı dersiniz, sevgilisi ile çok fena halde yakaladılar.
tabi bu arada iki çocuk var küçükler, annelerini özlüyorlar, anneleri onları özlüyor, kadın hala anne, birde babalık şüpheleri filan çok fena olaylar, allah kimseye yaşatmasın.
yani öyle köyden alınca bitmiyor iş, artık her yer aynı bence, köyü kasabası kalmadı hiçbir yerin,
birde bu kızcağızımızın kayınvalidesi kişi birgün bizim eve gelmiş çok eskiden, bende o zaman arkadaşımda kalıcakmışım eve gelmiycek demiş annem, bu kadın demişki nasıl izin veriyorsunuz, aa ooo filan, annemde demişki o arkadaşı da bizde kalır ailesini tanıyoruz falan filan,
annem bunu unutmamış tabi bu olay patlayınca, aradan geçmiş 20 yıl :
demişki, "allahıma bin şükür, benim kızım onistanbul internetten kimseyle tanışmaz konuşmaz, hiç sevmez öyle şeyleri, girmemiş bile, kendi resminide koymaz, hiç ilgilenmedi bu işlerle yıllardır, o boyuna posuna bir tane fotoğrafını çekip de, hiç özenmedi öyle şeylere maşallah, yoksa ne insanlar var" diyerekten, 20 yıllık karın ağrısınıda orada halletmiş.
şimdi ben aa bu saatte, oo nerden geliyor, o bırakan kimdi tanıyormusunuz, nereye gidiyor, filan denilen şehirli bir kadınım,
(tabi biz 40 yıldır aynı adreste oturduğumuz için, komşularımız da aynı insanlar çoğunlukla, her semt de böyle değildir, güya şehir)
birde ne yaptığı, yapacağı belli olmayan, ve sadece tanıtımı yapılan köyden alınacak arkadaşlar var, her şehirli benim gibi, her köyden gelende şaşırır diye birşey yok ama, yıl olmuş 2021, öyle bir köy yok artık, bir insandan beklentiniz ne ise onu nasıl anlayacağınızı öğrenin ve geliştirin bence, bu daha mantıklı, menşeiyle, soyuyla, suyuyla alakalı değil bu iş.
pornografik fotoğraflarmı dersiniz, sapkın buluşmalarmı dersiniz, sevgilisi ile çok fena halde yakaladılar.
tabi bu arada iki çocuk var küçükler, annelerini özlüyorlar, anneleri onları özlüyor, kadın hala anne, birde babalık şüpheleri filan çok fena olaylar, allah kimseye yaşatmasın.
yani öyle köyden alınca bitmiyor iş, artık her yer aynı bence, köyü kasabası kalmadı hiçbir yerin,
birde bu kızcağızımızın kayınvalidesi kişi birgün bizim eve gelmiş çok eskiden, bende o zaman arkadaşımda kalıcakmışım eve gelmiycek demiş annem, bu kadın demişki nasıl izin veriyorsunuz, aa ooo filan, annemde demişki o arkadaşı da bizde kalır ailesini tanıyoruz falan filan,
annem bunu unutmamış tabi bu olay patlayınca, aradan geçmiş 20 yıl :
demişki, "allahıma bin şükür, benim kızım onistanbul internetten kimseyle tanışmaz konuşmaz, hiç sevmez öyle şeyleri, girmemiş bile, kendi resminide koymaz, hiç ilgilenmedi bu işlerle yıllardır, o boyuna posuna bir tane fotoğrafını çekip de, hiç özenmedi öyle şeylere maşallah, yoksa ne insanlar var" diyerekten, 20 yıllık karın ağrısınıda orada halletmiş.
şimdi ben aa bu saatte, oo nerden geliyor, o bırakan kimdi tanıyormusunuz, nereye gidiyor, filan denilen şehirli bir kadınım,
(tabi biz 40 yıldır aynı adreste oturduğumuz için, komşularımız da aynı insanlar çoğunlukla, her semt de böyle değildir, güya şehir)
birde ne yaptığı, yapacağı belli olmayan, ve sadece tanıtımı yapılan köyden alınacak arkadaşlar var, her şehirli benim gibi, her köyden gelende şaşırır diye birşey yok ama, yıl olmuş 2021, öyle bir köy yok artık, bir insandan beklentiniz ne ise onu nasıl anlayacağınızı öğrenin ve geliştirin bence, bu daha mantıklı, menşeiyle, soyuyla, suyuyla alakalı değil bu iş.
devamını gör...
solcuların her şeyi mahvetmesi
ağzımıza sıçsalar aman ses çıkarmayın oyları artar diyeceklere karşın iyi yapanlardır. hala neye susuyorsunuz? idrak problemi yaşıyorsunuz anlaşılan. doların 1 hafta sonra 20-30 lira olmayacağının garantisi yok. zaten vergilerle öpülüyorduk şimdi bir de bilinçli fakirleşiyoruz.
hiç mi utanmıyorsunuz "ellerine koz veriyorsunuz" derken. insanlar aç, geçinemiyor. işsizlik tavan yaptı, asgari ücretle geçim imkansız. o zaman intihar mı etsinler?!
ekleme: yazdığım, bazı tuzu kuruların zoruna gitmiş anlaşılan. ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz zorunuza gittiyse. biz (halk), bittik!
hiç mi utanmıyorsunuz "ellerine koz veriyorsunuz" derken. insanlar aç, geçinemiyor. işsizlik tavan yaptı, asgari ücretle geçim imkansız. o zaman intihar mı etsinler?!
ekleme: yazdığım, bazı tuzu kuruların zoruna gitmiş anlaşılan. ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz zorunuza gittiyse. biz (halk), bittik!
devamını gör...
23 ocak 2021 nijeryalıların türk gemisini rehin alması
vergi kaçırmak için liberya bandıralı gemiyle gezersen, nijeryalı yamyamlara böyle yem olursun işte. ölüm mü mokoko mu hadi seçin bakalım.
devamını gör...
günü kendinden bir cümle ile sonlandır
yine pişman olacağımız bir haltlar yedik.
devamını gör...
nagehan alçı'nın öğretmenleri suçlaması
omurgasız bu kadın. gerçekten yeter yani bu kadarı da pes. senin anan suçlu ablacım insan doğurmayı unutmuş!
bu insanlar maddi problemler yüzünden atanamayıp inşaatta çalışırken, intihar ederken( sayı açıklandığı gün o kadar çok ağladım ki, annem babam sağlık olsun kızım demese kendimi atabilirdim bir yerden.) neredeydin?
bu sene yapılan etkinliklerden, eylemlerden, yaşanan mağduriyetlerin hiçbirini neden dillendirmedin?
fox tv yayınlarken yandaş medya, siz tarafsız gazeteciler.
bu insanlar maddi problemler yüzünden atanamayıp inşaatta çalışırken, intihar ederken( sayı açıklandığı gün o kadar çok ağladım ki, annem babam sağlık olsun kızım demese kendimi atabilirdim bir yerden.) neredeydin?
bu sene yapılan etkinliklerden, eylemlerden, yaşanan mağduriyetlerin hiçbirini neden dillendirmedin?
fox tv yayınlarken yandaş medya, siz tarafsız gazeteciler.
devamını gör...
makarna salatası
lisede sınıftaki kutlamalarımızın vazgeçilmez yemeğiydi. sağ olsun bir arkadaşımızın annesi üst seviye yapardı. basit gibi görünür ama malzemelerinin oranı çok önemlidir.
devamını gör...
kitap alıntıları
yemin ederim size baylar, fazla bilinçli olmak bir hastalıktır. gerçek, tam bir hastalıktır. sıradan bir bilinç, insanın yaşamı için fazlasıyla yeterlidir.
| yeraltından notlar, fyodor dostoyevski
| yeraltından notlar, fyodor dostoyevski
devamını gör...
geceye bir bilgi bırak
bugün sizlere ön raffaelloculuk akımını kısaca anlatmak istiyorum ama önce...
yazıma başlamadan önce, sizlere iki resim göstereceğim.

john everett millais'in ophelia'sı

john william waterhouse'un shallot leydisi
bu iki güzel resmi birçok yerde gördünüz değil mi? hatta birçoğunuz bu resimler sonrası john everett millais'i john william waterhouse'u araştırıp yaptığı resimleri hayranlıkla izledi...
işte, ön raffaelloculuk birçoğumuzun aşina olduğu, hayranlık duyduğu ama hakkında pek bilgi sahibi olmadığı bir resim akımı.
nedir bu ön raffaelloculuk, kimlerdir bu ön raffaellocular önce bundan bahsedelim.
ön raffaelloculuk veyahut özgün adıyla pre-raphaelita art, cennet vatan ingiltere'de, 1848 yılında ortaya çıkan sanat ve edebiyat akımıdır. bu sanat akımının isminin pre-raphalite art olma sebebi ise, raffaello öncesi sanatın daha saf, daha bilgelik ve donanım gerektirdiği düşündükleri için, o saf ve bilge sanatı geri getirmeyi amaçladıklarından dolayı pre-raphaelite art, yani ön raffaelloculuk olarak kararlaştırılmıştı.
gelelim en güzel ve en önemli kısma, kimdi bu ön raffaellocular?
bu akımın çekirdek kadrosu, ingiltere'nin kraliyet akademisinin belki de en donanımlı öğrencileri içerisinde yer alan william holman hunt, john everett millais ve dante gabriel rossetti'dir.

rosetti'nin leydi lilith'i.

william holman hunt'ın dünyanın ışığı.

john everett millais'in mariana'sı.
daha sonraları, james collinson, william michael rossetti, frederic george stephens ve bir heykeltıraş olan thomas woolner'ın da katılması ile, yedi kişilik ön raffaellocu kardeşler tamamlanmış oldu.
bu ön raffaellocuların tablolarında nelerden esinlendikleri, neleri resmettikleri ve o resimlerde neler anlatmak istediklerinden de kısaca bahsedelim madem.
başlarda kutsal kitaplardaki metinleri resmediyor ve bunu olabildikçe saf bir biçimde tuvale aktarmayı deniyorlardı. ama daha sonraları, arkeolojik kazılar neticesinde gerek antik yunan-roma, gerek orta çağ efsanelerine de bir şekilde bulaşmış oldular ve bu kısım, ilk başta aktarmayı denedikleri kutsal kitaplardaki metinlerden birkaç tık daha öne geçti.
antik yunan ve roma efsanelerinden, kral arthur efsanesine... orta çağ'ın epik şiirlerine ve hatta shakespeare'ın eserlerine kadar birçok şeyi resmettiler.


bunları resmederken ise, simgecilik üzerine kurulu üsluplarını hem daha da süslediler, hem de daha çarpıcı renkler ile bizlere aktardılar.
bu akıma kesin olarak bağlı diyemeyeceğimiz ama eserlerine belirgin bir biçimde ön raffaelloculuk sezilen sanatçılardan da birkaç örnek vermek isterim.
yazının en başında örneğini verdiğim sevgili john william waterhouse

frederic leighton


sophie gengembre anderson
charles william mitchell

ve son olarak girdiyi dante gabriel rosetti'nin bu akımı sürdürmüş şiirlerinden biri ile noktalıyorum.
"the ark of the lord of hosts
whose name is called by the name of him
who dwelleth between the cherubim.
o thou that in no house dost dwell,
but walk'st in tent and tabernacle.
for god of all strokes will have one
ın every battle that is done.
lancelot lay beside the well:
(god's graal is good)
10 oh my soul is sad to tell
the weary quest and the bitter quell;
for he was the lord of lordlihood,
and sleep on his eyelids fell.
lancelot lay before the shrine;
(the apple tree's in the wood)
there was set christ's very sign,
the bread unknown and the unknown wine
that the soul's life for a livelihood
craves from his wheat and vine."
yazıma başlamadan önce, sizlere iki resim göstereceğim.

john everett millais'in ophelia'sı

john william waterhouse'un shallot leydisi
bu iki güzel resmi birçok yerde gördünüz değil mi? hatta birçoğunuz bu resimler sonrası john everett millais'i john william waterhouse'u araştırıp yaptığı resimleri hayranlıkla izledi...
işte, ön raffaelloculuk birçoğumuzun aşina olduğu, hayranlık duyduğu ama hakkında pek bilgi sahibi olmadığı bir resim akımı.
nedir bu ön raffaelloculuk, kimlerdir bu ön raffaellocular önce bundan bahsedelim.
ön raffaelloculuk veyahut özgün adıyla pre-raphaelita art, cennet vatan ingiltere'de, 1848 yılında ortaya çıkan sanat ve edebiyat akımıdır. bu sanat akımının isminin pre-raphalite art olma sebebi ise, raffaello öncesi sanatın daha saf, daha bilgelik ve donanım gerektirdiği düşündükleri için, o saf ve bilge sanatı geri getirmeyi amaçladıklarından dolayı pre-raphaelite art, yani ön raffaelloculuk olarak kararlaştırılmıştı.
gelelim en güzel ve en önemli kısma, kimdi bu ön raffaellocular?
bu akımın çekirdek kadrosu, ingiltere'nin kraliyet akademisinin belki de en donanımlı öğrencileri içerisinde yer alan william holman hunt, john everett millais ve dante gabriel rossetti'dir.

rosetti'nin leydi lilith'i.

william holman hunt'ın dünyanın ışığı.

john everett millais'in mariana'sı.
daha sonraları, james collinson, william michael rossetti, frederic george stephens ve bir heykeltıraş olan thomas woolner'ın da katılması ile, yedi kişilik ön raffaellocu kardeşler tamamlanmış oldu.
bu ön raffaellocuların tablolarında nelerden esinlendikleri, neleri resmettikleri ve o resimlerde neler anlatmak istediklerinden de kısaca bahsedelim madem.
başlarda kutsal kitaplardaki metinleri resmediyor ve bunu olabildikçe saf bir biçimde tuvale aktarmayı deniyorlardı. ama daha sonraları, arkeolojik kazılar neticesinde gerek antik yunan-roma, gerek orta çağ efsanelerine de bir şekilde bulaşmış oldular ve bu kısım, ilk başta aktarmayı denedikleri kutsal kitaplardaki metinlerden birkaç tık daha öne geçti.
antik yunan ve roma efsanelerinden, kral arthur efsanesine... orta çağ'ın epik şiirlerine ve hatta shakespeare'ın eserlerine kadar birçok şeyi resmettiler.


bunları resmederken ise, simgecilik üzerine kurulu üsluplarını hem daha da süslediler, hem de daha çarpıcı renkler ile bizlere aktardılar.
bu akıma kesin olarak bağlı diyemeyeceğimiz ama eserlerine belirgin bir biçimde ön raffaelloculuk sezilen sanatçılardan da birkaç örnek vermek isterim.
yazının en başında örneğini verdiğim sevgili john william waterhouse

frederic leighton


sophie gengembre anderson
charles william mitchell

ve son olarak girdiyi dante gabriel rosetti'nin bu akımı sürdürmüş şiirlerinden biri ile noktalıyorum.
"the ark of the lord of hosts
whose name is called by the name of him
who dwelleth between the cherubim.
o thou that in no house dost dwell,
but walk'st in tent and tabernacle.
for god of all strokes will have one
ın every battle that is done.
lancelot lay beside the well:
(god's graal is good)
10 oh my soul is sad to tell
the weary quest and the bitter quell;
for he was the lord of lordlihood,
and sleep on his eyelids fell.
lancelot lay before the shrine;
(the apple tree's in the wood)
there was set christ's very sign,
the bread unknown and the unknown wine
that the soul's life for a livelihood
craves from his wheat and vine."
devamını gör...
ibb'nin mükemmel deprem afişi
devamını gör...
anlamak
oliver sacks, karısını şapka sanan adam kitabında bir hastasından bahsediyor. hasta, başına aldığı darbe sonucu görme yetisini kaybetmiş. daha doğrusu beyninin, görmeyle alakalı olan kısmı zarar gördüğü için görmekle ilgili hiçbir şeyi bilmiyormuş artık. görmekle ilgili kelimeleri, mesela renkleri anlamıyormuş. körmüş, ancak kör olduğunun da farkında değilmiş. böylece kendi körlüğünü göremeyen kör olmuş.
anlamak da aynı şekilde. bazı şeyleri anladığımızı iddia ediyoruz, lakin ya anlamayı anlamamışsak?
anlamak da aynı şekilde. bazı şeyleri anladığımızı iddia ediyoruz, lakin ya anlamayı anlamamışsak?
devamını gör...