aniden gelen şive komedisi yapma isteği
niçun olmasun?
arada geliyor tutamıyorum.
arada geliyor tutamıyorum.
devamını gör...
kathe fora
bir (bkz: yiannis kotsiras) şarkısı. nakarat kısmı bugün neredeyse hiç çıkmadı aklımdan. dergi karıştırıyorum aklımda, süpürge tutuyorum aklımda, çiçek suluyorum aklımda. e artık paylaşmasam olmazdı tabii. "her defa" olarak çevirebileceğimiz şarkının türkçesi şöyledir efenim:
《dünyanın sona erdiği her defa
tut elimden sıkıca
yanımda yürü harabelerden geçerken
gözlerime bak gözlerin kapalı
dünyanın sona erdiği her defa
ağladığımda, senin gülmeni istiyorum bana
sevdiğim hangi şarkı varsa
sen fısılda kulaklarıma
ve dünya sona erdiğinde yine
öp beni ilk seferki gibi
sıcak kucağında
belki yeniden hayat bulur dünya
dünyanın sona erdiği her defa
uzak tut beni sulardan
göçün soğuk, hırçın dalgalarında
kaybolmayayım ışığım!
dünyanın sona erdiği her defa
ağladığımda, senin gülmeni istiyorum bana
sevdiğim hangi şarkı varsa
sen fısılda kulaklarıma
ve dünya sona erdiğinde yine
öp beni ilk seferki gibi
sıcak kucağında
belki yeniden hayat bulur dünya》
open.spotify.com/track/2OZM...
《dünyanın sona erdiği her defa
tut elimden sıkıca
yanımda yürü harabelerden geçerken
gözlerime bak gözlerin kapalı
dünyanın sona erdiği her defa
ağladığımda, senin gülmeni istiyorum bana
sevdiğim hangi şarkı varsa
sen fısılda kulaklarıma
ve dünya sona erdiğinde yine
öp beni ilk seferki gibi
sıcak kucağında
belki yeniden hayat bulur dünya
dünyanın sona erdiği her defa
uzak tut beni sulardan
göçün soğuk, hırçın dalgalarında
kaybolmayayım ışığım!
dünyanın sona erdiği her defa
ağladığımda, senin gülmeni istiyorum bana
sevdiğim hangi şarkı varsa
sen fısılda kulaklarıma
ve dünya sona erdiğinde yine
öp beni ilk seferki gibi
sıcak kucağında
belki yeniden hayat bulur dünya》
open.spotify.com/track/2OZM...
devamını gör...
hoş bulunan biri ile iletişime geçme yolları
yanına gidip hoşbuldum derim.
o da muhtemelen ben hoşgeldin demedim ki diyecektir, bu size bir hareket alanı sağlayacak zaten ben sizi hoşbuldum diyerek iletişimin nirvanasına ulaşmış olacaksınız.
o da muhtemelen ben hoşgeldin demedim ki diyecektir, bu size bir hareket alanı sağlayacak zaten ben sizi hoşbuldum diyerek iletişimin nirvanasına ulaşmış olacaksınız.
devamını gör...
üniversiteyi şehir dışında okumak
bir de benim gibi oldukça uzak bir şehirde okuduysanız her şey farklıdır.eksileri olsa da artıları daha fazladır.
devamını gör...
normal sözlük yazar kalitesi
bence '' yazar '' kalitesi gayet iyi. diğerleri zaten yaşları gereği 1 ay kendilerince eğlenip sonrasında yok oluyorlar. fazla takılmamak lazım.
devamını gör...
hiçbir işimi yarım bıra
bugün görüp nickini çok beğendiğ...*
devamını gör...
eyluling kalkışması
dostların seslerini duymaktan büyük mutluluk duyduğum yayın oldu.
uzun zamandır da bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.
allah canını almasın davşan kız.*
uzun zamandır da bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.
allah canını almasın davşan kız.*
devamını gör...
birini tanımanın en iyi yolu
zor zamanlarınızda size nasıl davrandığını gözlemleyin. eğer desteğini hissediyorsanız tamamdır ama deve kuşu misali kafasını kuma gömüyorsa koşarak uzaklaşın.
devamını gör...
hicri izgören
geç keşfettiğim için kendime kızdığım seçmekte zorlansam da bu sıralar beni en çok etkileyen dizeleri şunlardır:
"biliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır
uzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır
yoksa ömrünce borçlu kalırım aşka
seviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok
yedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini
yeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi
başımı kitaplara yaslarım
toplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlara
seviyorum
başka seçeneğim yok
yeter sınama beni."
"biliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır
uzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır
yoksa ömrünce borçlu kalırım aşka
seviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok
yedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini
yeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi
başımı kitaplara yaslarım
toplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlara
seviyorum
başka seçeneğim yok
yeter sınama beni."
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
modernist neandertal
iki üstü hatta üç üstüne bile çıkar.
iki üstü hatta üç üstüne bile çıkar.
devamını gör...
siyasi başlıklara yazmaya çekinmek
yazan çatır çutur yazıyor, mesela ben.
siz derdinize yanın, korkunuzda boğulun ...)))
edit: korkmayın kardeşim, niye korkuyorsunuz?
küfür etmeyin, hakaret etmeyin,
yalan yanlış söylemlerde bulunmayın, kaynağını gösterin,
benim yanımdaki yerinizi alın. )))
edit: siyasetsiz bir yaşam söyleminde bulunanlar kendilerini kandırıyorlar.
doğumundan ölümüne kadar hayatını şekillendiren siyasettir ve bundan kaçman , kayıtsız kalman ,
kendi hayatına kayıtsız kalman anlamına gelir .
siz derdinize yanın, korkunuzda boğulun ...)))
edit: korkmayın kardeşim, niye korkuyorsunuz?
küfür etmeyin, hakaret etmeyin,
yalan yanlış söylemlerde bulunmayın, kaynağını gösterin,
benim yanımdaki yerinizi alın. )))
edit: siyasetsiz bir yaşam söyleminde bulunanlar kendilerini kandırıyorlar.
doğumundan ölümüne kadar hayatını şekillendiren siyasettir ve bundan kaçman , kayıtsız kalman ,
kendi hayatına kayıtsız kalman anlamına gelir .
devamını gör...
türkiye'nin son 10 yıllık gidişatını gösteren grafik
f(x)=x+1000 fonksiyonunu baz alırsak,-f(x) fonksiyonudur.
umarım yakın zamanda f(x)=x* doğrusuna dönüşür.
sözelcilerden özür diliyorum*
umarım yakın zamanda f(x)=x* doğrusuna dönüşür.
sözelcilerden özür diliyorum*
devamını gör...
foucault sarkacı
fransız fizikçi leon foucault, 1851 yılında dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü kanıtlayabilmek için imparator 3. napolyon'dan izin almış ve paris'in en yüksek kubbeli yapısı pantheon'un tepesinden çelik tele bağlı demir bir top sarkıtmış. topun yerde bıraktığı izleri gözlemleyerek dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü kanıtlamıştır. bunun bir örneğini ege üniversitesi gözlemevinde görüp inceleme fırsatım olmuştu. gerçekten dönemi düşündüğümüzde etkileyici bir deney.
devamını gör...
sözlükte magazin yönü zayıf olan yazarlar
skandallara karışmamış, kankacılık sektörünün eline henüz geçmemiş yazarlardır. sözlüğe bir süre girmeseler kimsenin umrunda olmaz. kafa iznine gitseler başkalarının ruhu duymaz. nickaltlarında kavga edilmez, sözlüğün enler listesinde pek yer almazlar. profesyoneldirler. okur, yazar, beğenir ve çıkarlar.
devamını gör...
malatya gezisi
yaklaşık 1 hafta önce bir malatya-elazığ gezisi yaptık,5 kişi. ben de bu süreçte yaşadığım tecrübeleri size aktarmak istedim. öncelikle hepimizin ortak noktası izmir olduğu için izmir den uçakla yola çıktık. (bkz: pegasus)izmir’den malatya’ya direkt uçuş yok,istanbul’dan malatya’ya direktuçuş var bu kısmı anlamadım. izmir’den,istanbul’a ordan malatya’ya uçmak istedik ama ortak kanı elazığ’ı da gezelim olduğu için elazığ’a gittik. (elazığ’da arkadaşlarımız olduğu için şehiri gezmede yardımcı olurlar diye düşündük.)uçak izmir’den elazığ’a gidiyor,ordan kara yoluyla malatya geçiyorsunuz. tabi farklı firmalarda izmir’den malatya’ya direkt uçuş var mı bilmiyorum ama bilet aldığımız dönem en uygun pegasus olduğu için biz bu firmayı tercih ettik. uçuş süresi 1 saat 40 dakika olarak gösteriyor, biz 1 saat 10 dakika içerisinde gelmiştik. sabah 8 de uçağa bindik uçak,bagaj işlemleri vesaire saat 9,5-10 a doğru elazığdaydık. elazığ havalimanı akçakiraz ilçesinde ,bu ilçenin de merkeze uzaklığı 12 km. biraz araştırma yaptığımda havalimanı,1938 yılında yapıma başlanmış,1940 yılında askeri amaçlar için hizmete başlamış ve 1960 yılında ise sivil kullanıma açılmış, türkiye’nin ilk sivil havalimanı olma özelliğine sahipmiş.
havalimanından merkeze geldikten sonra ensar mangal vadisinde yemek yedik,sonrasında ise harput kalesini gezdik. harput kalesinin çok tuhaf bir hikayesi var. m.ö 8. yüzyılda urartular döneminde yapılmış,yapılış amacı konumu itibariyle güvenliği sağlamak için sanıyorum,neyse fikir firar etmesin,sonrasında kale pers hakimiyeti altına giriyor,1515 yılında ise osmanlılar idaresine geçiyor,(bkz: yavuz sultan selim) zamanında. kale de restorasyon ise varla yok arasında. kale etrafında konteynerler falan vardı,biz gittiğimizde. duyduğumda ilginç gelen bir bilgi ise bölge halkı buraya harput kalesi dışında,süt kalesi de diyormuş. kalenin yapıldığı dönemde harç yerine süt kullanılmış,o yüzden bu isim ile bilinirmiş.kale gezimizden sonra kömürhan köprüsü,çırçır şelalesi gerçekten mükemmeldi. fakat şelale de su boşa akıyor,keşke onun için bir çözüm bulunsa. elazığ için şehir demek bence yanlış olur çünkü ufak bir kasaba gibi. üniversitesi ise yüzölçümü olarak türkiye’nin en büyük üniversitesiymiş fakat üniversite olarak içi çok boş geldi bana. herhangi bir aktivite alanı,yeşillik alan,basket yada futbol sahası göremedim. şehrin en büyük ve en işlek caddesi diyebileceğim yer gazi caddesi oldu,bu cadde aşırı kalabalık. cadde üzerinde her bir markanın iki üç şubesi var,mesela defacto şubesi var,100 metre gidiyorsunuz bir şubesi daha, keza lc waikiki için de aynı durum geçerli. şehir eğer yanlış anlamadıysam üniversite şehri olarak anılıyor,fakat arkadaşımla konuştuğumda kiraların bölgeye göre çok pahalı olduğu,esnaf öğrencilerden geçindiği halde,öğrencileri soyduğunu söylemişti.
tüm bu geziler akşamı buldu,akşam 12 civarı malatya’ya doğru yola çıktık. kalacağımız otel mövenpick malatya hotel. açıkcası beklediğimden aşırı kaliteli,buraları okuyacaklarını sanmıyorum ama gerek otel çalışanları,gerek müdürleri aşırı ilgiliydi. ücretsiz kahvaltı,spor salonu,hamamı,saunası,covid vesaire önemler için otel doktoru,yemekleri aşırı güzeldi. özellikle banyosuna bayıldım. biz 2 gece kaldık ve bu süreçte gerçekten çok memnun kaldım. şehir merkezine çok yakın. malatya’da ilk günümüz, herkesin çok övdüğü akçadağ-levent vadisi. akçadağ şehir merkezine yaklaşık 30 dakika uzaklıkta,levent vadisi ise övdükleri kadar var. upuzun bir kayalıkların en tepe noktasına yapılan seyir terasının 8,5 metre mesafesi boşluğa uzanıyor ve bu kısım cam. yani aşağıyı görebiliyorsunuz,biz gittiğimizde aşırı bir kalabalık yoktu ama birden kalabalıklaştı, kusanlar,ağlayanlar oldu çünkü yaklaşık 104 metre yükseklikte. aşağıya bakarken bile içiniz ürperiyor. bol bol fotoğraf çektik fakat kişisel fotoğraf paylaşmak istemediğim için birkaç alıntı fotoğraf ekleyeceğim. levent vadisinden sonra yine akçadağ da bulunan bağköy mezarlığına gittik ve 18-19. yüzyıla ait olduğu söyleniyor,osmanlı dönemine aitmiş,bölgedeki bir amcanın söylediğine göre birçok şahsi eşya ve savaş aleti bulunmuş. ayrıca türkiye’nin ve dünyanın en değerli atlarının yetiştiği sultan suyu at çiftliğini gezdik,hatta at bindik ama keşke binmeseydim dedim çünkü spor yapmama rağmen o kısacık at binme olayı sanki 100 kg ile squat çalışmışım gibi geldi,öylesine bir bacak ağrısı.
akçadağdan tekrar merkeze döndük,şehir içinde atatürk’ün bir dönem malatya’ya gelip kaldığı yer müze haline çevrilmiş ve kaldığı dönemde kullandığı eşyalar sergileniyor,pazartesi hariç hergün gezebiliyorsunuz giriş ücretsiz. tam karşısında ise bir zamanlar ordu karargahı olarak kullanılan gazi ilkokulu var,tarihi bina, şuan okul olarak kullanılıyormuş. müzeye çok yakın bir yer olan kanalboyunu gezdik,birbiri ardına restorantlar,cafeler,dondurmacılar, eşsiz damak zevki sunuyor,bunlardan biri de ado, maraş’taki gibi olmasada gerçekten tadı efsane bir dondurmaydı. bu caddede birçok dondurmacı olduğu için,cadde ismini yalama caddesi koymuşlar. ilk duyduğumda baya gülmüştüm. beşkonaklar caddesini gezdik,kanalboyuna yakın,eski diyebileceğimiz evlerin yapılan yenileme çalışmaları ile hayat bulması. eski ile yeninin buluştuğu değişik bir sokak,bu evlerden biri restoranta çevrilmiş ki aman allah’ım kiraz yaprağı sarması,analı kızlı,mumbar. bence aralarında en farklısı kiraz yaprağı sarması, vejetaryen bir tarif. kiraz yaprağına dürülen bulgur dolgulu ufacık sarmalar, yoğurtlu bir sosta pişiyor. üzerine karamelize soğan konuyor. tatlı-eşki farklı bir lezzet. bu saydığım yemekler için önceden aramanız lazım bu arada,biz gelmeden önce aramıştık,aşağı yukarı gideceğimiz yerler belliydi çünkü.
gerçekten o gün öyle yedim ki artık midem yeter diyordu. yemek yedikten sonra bakırcılar çarşısına gittik,çok güzel bakır bardaklar aldım,birbiri ardına sıralanmış demirci,bakırcı dükkanları. bakır kalaylama,aynı zamanda alım satım da yapıyorlarmış. uzun zamandır görmediğim banyo kazanlarını da burda görmüş oldum,dükkan sahibinin söylediğine göre halen kullanan varmış. şehir gerçekten kalabalık,bazen bir anda trafik kilitleniyor,halkı,esnafı güler yüzlü. biraz merkezde gezdikten sonra,nemrut’a gittik, zirveye çıkmak zor oldu çünkü aşırı sıcaktı ama değdi. nemrut normalde adıyaman’a bağlı ama 2 saat mesafede olduğu için gitmemek olmazdı,dönüşte ise arapgir’e uğradık. arapgir gerçekten yemyeşil bir yer,malatya dışarıdan bakıldığında her yeri dağ gibi duruyor ama yeşil yerleri de varmış gerçekten. bu arada arapgir,elazığ’a benziyor,malatya ilçesi ama yaşayanların çoğu da elazığlıymış. malatyalılar ile elazığlılar arasında atışmalar oluyormuş bu konuda. arapgir ile darende arasında çok mesafe olmadığı için darende’yi gezdik,daha çok dini kişiliklere sahip bir ilçe. bol bol türbe var,en bilinenleri somuncu baba türbesi. asıl ismi şeyh hamid-i veli. somuncu koca, ekmekçi koca ve somuncu baba olarak da bilinir. osmanlı kuruluş dönemi ünlü mutasavvıfı ve alim. aynı zamanda bayramiyye tarikâtı kurucusu hacı bayram veli'nin de hocasıdır. külliyeye yakın olması sebebi ile tohma kanyonuna da uğradık,rafting yapma imkanı sunuyor,üstelik çevresinde piknik yapmak için alanlar da mevcut.
buradan sonra tekrar merkeze döndük,şire pazarını gezdik,hayatımda görmediğim kadar kayısı gördüm ve kayısıdan yapılan envai çeşit tatlı,kayısı çeşitleri, gezdiğimiz dükkanlar sağolsun bol bol ikram yaptı,ben kayısı çok sevmem yani yeşil halini daha çok seviyorum bulabilirsem öyle alıyorum ama tattıklarım da aşırı güzeldi,özellikle adına gün kurusu kayısı çekirdeği dedikleri,bildiğimiz kayısı çekirdeğinin ötesinde bir tadı var,kilosu 40 lira,esnaf abi sağolsun bize 3 kilo aldık diye 100 yapmıştı,aynı zamanda hediyelik paket şeklinde kayısılardan da aldık. bugünlük son yolculuğumuz burasıydı,yarın akşam saat 9 da uçağımız var,dolayısı ile en geç 7-8 e kadar gezebilirdik o yüzden sabah çok erken kalktık. şehrin belkide en çok turist alan yeri battalgazi,birçok tarihi mekan mevcut,kervansaraylar,müzeler.camiler. mesela en bilinenlerinden biri olan silahtar mustafa paşa kervansarayı ; 1637 yılında yapılmış, 1637 tarihinde ıv. murat’ın silahtarı bosnalı mustafa paşa tarafından yaptırılmıştır. ulu cami; 1224 yılında selçuklu hükümdarı alaaddin keykubat döneminde inşa edilmiş. büyük selçuklu imparatorluğu’nun iran sınırları içerisindeki cami mimarisi geleneğini temsil eden anadolu’daki ilk ve tek örnek örneği. yapının en en eski bölümleri tuğladan, sonradan yapılan ilave bölümleri ise taştan. inşa edildikten sonra camiye bazı dönemlerde ilaveler yapılmış ve cami onarımlardan geçmiş. ayrıca elazığ’ depreminden sonra cami hasar aldığı için restorasyon sürüyor. arslantepe höyüğü, aristokrasinin doğduğu, ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı, resmi, dini ve kültürel bir merkez olmasıyla, unesco tarafından da dünya kültür mirası geçici listesine alınmış. buradan sonra yeşilyurt ilçesini gezdik,gündüzbeyde kahvaltı yaptık. yeşilyurt’un eski ismi çırmıhtıymış. daha sonra buralı olan ismet inönü’nün ismini almış, 1959 yıllında ilçe olma statüsüne kavuşunca ismi de yeşilyurt olmuştur. çok fazla gezilecek yer yok fakat çok fazla yeşil alan var bu güzel,burdan sonra hacı baba lokantasında kebab yiyip,merkezde biraz daha dolaştıktan sonra otele döndük. açıkcası giderken üzüldüm,keşke 1 hafta kalsaydım dedim,küçük bir yer beklerken baya büyük bir şehir ile karşılaştım. bu arada yazımın başında söylemiştim izmir’e direkt uçuş yok o yüzden istanbul’a uçtuk. malatya havalimanı gerçekten çok küçük,(bkz: erhaç havalimanı)sivil-askeri amaçlı kullanılıyormuş. böyle bir şehire bu havalimanı yakışmamış bence. en kısa zamanda tekrar görüşeceğiz malatya. eğer buralara kadar okuyan varsa herkese teşekkür ederim.
şehre dair bazı fotoğraflar,alıntıdır.

levent vadisi


tohma kanyonu-darende

kanalboyu

nemrut dağı

şire pazarı

somuncu baba külliyesi

silahlar mustafa paşa kervansarayı

arslantepe höyüğü
not: neden malatya diye garip birçok soru gelince,açıklama gereği duydum. hem uzun zamandır gezmek,görmek istediğim,hem de ismet inönü,turgut özal,ahmet kaya,kemal sunal,ilyas salman,hrant dink gibi birçok ünlü isme ev sahipliği yapmış ve 2 cumhurbaşkanı çıkarmış (bkz: turgut özal)(bkz: ismet inönü)tek şehir olma ünvanına sahip şehri görmeden olmaz dedim.
havalimanından merkeze geldikten sonra ensar mangal vadisinde yemek yedik,sonrasında ise harput kalesini gezdik. harput kalesinin çok tuhaf bir hikayesi var. m.ö 8. yüzyılda urartular döneminde yapılmış,yapılış amacı konumu itibariyle güvenliği sağlamak için sanıyorum,neyse fikir firar etmesin,sonrasında kale pers hakimiyeti altına giriyor,1515 yılında ise osmanlılar idaresine geçiyor,(bkz: yavuz sultan selim) zamanında. kale de restorasyon ise varla yok arasında. kale etrafında konteynerler falan vardı,biz gittiğimizde. duyduğumda ilginç gelen bir bilgi ise bölge halkı buraya harput kalesi dışında,süt kalesi de diyormuş. kalenin yapıldığı dönemde harç yerine süt kullanılmış,o yüzden bu isim ile bilinirmiş.kale gezimizden sonra kömürhan köprüsü,çırçır şelalesi gerçekten mükemmeldi. fakat şelale de su boşa akıyor,keşke onun için bir çözüm bulunsa. elazığ için şehir demek bence yanlış olur çünkü ufak bir kasaba gibi. üniversitesi ise yüzölçümü olarak türkiye’nin en büyük üniversitesiymiş fakat üniversite olarak içi çok boş geldi bana. herhangi bir aktivite alanı,yeşillik alan,basket yada futbol sahası göremedim. şehrin en büyük ve en işlek caddesi diyebileceğim yer gazi caddesi oldu,bu cadde aşırı kalabalık. cadde üzerinde her bir markanın iki üç şubesi var,mesela defacto şubesi var,100 metre gidiyorsunuz bir şubesi daha, keza lc waikiki için de aynı durum geçerli. şehir eğer yanlış anlamadıysam üniversite şehri olarak anılıyor,fakat arkadaşımla konuştuğumda kiraların bölgeye göre çok pahalı olduğu,esnaf öğrencilerden geçindiği halde,öğrencileri soyduğunu söylemişti.
tüm bu geziler akşamı buldu,akşam 12 civarı malatya’ya doğru yola çıktık. kalacağımız otel mövenpick malatya hotel. açıkcası beklediğimden aşırı kaliteli,buraları okuyacaklarını sanmıyorum ama gerek otel çalışanları,gerek müdürleri aşırı ilgiliydi. ücretsiz kahvaltı,spor salonu,hamamı,saunası,covid vesaire önemler için otel doktoru,yemekleri aşırı güzeldi. özellikle banyosuna bayıldım. biz 2 gece kaldık ve bu süreçte gerçekten çok memnun kaldım. şehir merkezine çok yakın. malatya’da ilk günümüz, herkesin çok övdüğü akçadağ-levent vadisi. akçadağ şehir merkezine yaklaşık 30 dakika uzaklıkta,levent vadisi ise övdükleri kadar var. upuzun bir kayalıkların en tepe noktasına yapılan seyir terasının 8,5 metre mesafesi boşluğa uzanıyor ve bu kısım cam. yani aşağıyı görebiliyorsunuz,biz gittiğimizde aşırı bir kalabalık yoktu ama birden kalabalıklaştı, kusanlar,ağlayanlar oldu çünkü yaklaşık 104 metre yükseklikte. aşağıya bakarken bile içiniz ürperiyor. bol bol fotoğraf çektik fakat kişisel fotoğraf paylaşmak istemediğim için birkaç alıntı fotoğraf ekleyeceğim. levent vadisinden sonra yine akçadağ da bulunan bağköy mezarlığına gittik ve 18-19. yüzyıla ait olduğu söyleniyor,osmanlı dönemine aitmiş,bölgedeki bir amcanın söylediğine göre birçok şahsi eşya ve savaş aleti bulunmuş. ayrıca türkiye’nin ve dünyanın en değerli atlarının yetiştiği sultan suyu at çiftliğini gezdik,hatta at bindik ama keşke binmeseydim dedim çünkü spor yapmama rağmen o kısacık at binme olayı sanki 100 kg ile squat çalışmışım gibi geldi,öylesine bir bacak ağrısı.
akçadağdan tekrar merkeze döndük,şehir içinde atatürk’ün bir dönem malatya’ya gelip kaldığı yer müze haline çevrilmiş ve kaldığı dönemde kullandığı eşyalar sergileniyor,pazartesi hariç hergün gezebiliyorsunuz giriş ücretsiz. tam karşısında ise bir zamanlar ordu karargahı olarak kullanılan gazi ilkokulu var,tarihi bina, şuan okul olarak kullanılıyormuş. müzeye çok yakın bir yer olan kanalboyunu gezdik,birbiri ardına restorantlar,cafeler,dondurmacılar, eşsiz damak zevki sunuyor,bunlardan biri de ado, maraş’taki gibi olmasada gerçekten tadı efsane bir dondurmaydı. bu caddede birçok dondurmacı olduğu için,cadde ismini yalama caddesi koymuşlar. ilk duyduğumda baya gülmüştüm. beşkonaklar caddesini gezdik,kanalboyuna yakın,eski diyebileceğimiz evlerin yapılan yenileme çalışmaları ile hayat bulması. eski ile yeninin buluştuğu değişik bir sokak,bu evlerden biri restoranta çevrilmiş ki aman allah’ım kiraz yaprağı sarması,analı kızlı,mumbar. bence aralarında en farklısı kiraz yaprağı sarması, vejetaryen bir tarif. kiraz yaprağına dürülen bulgur dolgulu ufacık sarmalar, yoğurtlu bir sosta pişiyor. üzerine karamelize soğan konuyor. tatlı-eşki farklı bir lezzet. bu saydığım yemekler için önceden aramanız lazım bu arada,biz gelmeden önce aramıştık,aşağı yukarı gideceğimiz yerler belliydi çünkü.
gerçekten o gün öyle yedim ki artık midem yeter diyordu. yemek yedikten sonra bakırcılar çarşısına gittik,çok güzel bakır bardaklar aldım,birbiri ardına sıralanmış demirci,bakırcı dükkanları. bakır kalaylama,aynı zamanda alım satım da yapıyorlarmış. uzun zamandır görmediğim banyo kazanlarını da burda görmüş oldum,dükkan sahibinin söylediğine göre halen kullanan varmış. şehir gerçekten kalabalık,bazen bir anda trafik kilitleniyor,halkı,esnafı güler yüzlü. biraz merkezde gezdikten sonra,nemrut’a gittik, zirveye çıkmak zor oldu çünkü aşırı sıcaktı ama değdi. nemrut normalde adıyaman’a bağlı ama 2 saat mesafede olduğu için gitmemek olmazdı,dönüşte ise arapgir’e uğradık. arapgir gerçekten yemyeşil bir yer,malatya dışarıdan bakıldığında her yeri dağ gibi duruyor ama yeşil yerleri de varmış gerçekten. bu arada arapgir,elazığ’a benziyor,malatya ilçesi ama yaşayanların çoğu da elazığlıymış. malatyalılar ile elazığlılar arasında atışmalar oluyormuş bu konuda. arapgir ile darende arasında çok mesafe olmadığı için darende’yi gezdik,daha çok dini kişiliklere sahip bir ilçe. bol bol türbe var,en bilinenleri somuncu baba türbesi. asıl ismi şeyh hamid-i veli. somuncu koca, ekmekçi koca ve somuncu baba olarak da bilinir. osmanlı kuruluş dönemi ünlü mutasavvıfı ve alim. aynı zamanda bayramiyye tarikâtı kurucusu hacı bayram veli'nin de hocasıdır. külliyeye yakın olması sebebi ile tohma kanyonuna da uğradık,rafting yapma imkanı sunuyor,üstelik çevresinde piknik yapmak için alanlar da mevcut.
buradan sonra tekrar merkeze döndük,şire pazarını gezdik,hayatımda görmediğim kadar kayısı gördüm ve kayısıdan yapılan envai çeşit tatlı,kayısı çeşitleri, gezdiğimiz dükkanlar sağolsun bol bol ikram yaptı,ben kayısı çok sevmem yani yeşil halini daha çok seviyorum bulabilirsem öyle alıyorum ama tattıklarım da aşırı güzeldi,özellikle adına gün kurusu kayısı çekirdeği dedikleri,bildiğimiz kayısı çekirdeğinin ötesinde bir tadı var,kilosu 40 lira,esnaf abi sağolsun bize 3 kilo aldık diye 100 yapmıştı,aynı zamanda hediyelik paket şeklinde kayısılardan da aldık. bugünlük son yolculuğumuz burasıydı,yarın akşam saat 9 da uçağımız var,dolayısı ile en geç 7-8 e kadar gezebilirdik o yüzden sabah çok erken kalktık. şehrin belkide en çok turist alan yeri battalgazi,birçok tarihi mekan mevcut,kervansaraylar,müzeler.camiler. mesela en bilinenlerinden biri olan silahtar mustafa paşa kervansarayı ; 1637 yılında yapılmış, 1637 tarihinde ıv. murat’ın silahtarı bosnalı mustafa paşa tarafından yaptırılmıştır. ulu cami; 1224 yılında selçuklu hükümdarı alaaddin keykubat döneminde inşa edilmiş. büyük selçuklu imparatorluğu’nun iran sınırları içerisindeki cami mimarisi geleneğini temsil eden anadolu’daki ilk ve tek örnek örneği. yapının en en eski bölümleri tuğladan, sonradan yapılan ilave bölümleri ise taştan. inşa edildikten sonra camiye bazı dönemlerde ilaveler yapılmış ve cami onarımlardan geçmiş. ayrıca elazığ’ depreminden sonra cami hasar aldığı için restorasyon sürüyor. arslantepe höyüğü, aristokrasinin doğduğu, ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı, resmi, dini ve kültürel bir merkez olmasıyla, unesco tarafından da dünya kültür mirası geçici listesine alınmış. buradan sonra yeşilyurt ilçesini gezdik,gündüzbeyde kahvaltı yaptık. yeşilyurt’un eski ismi çırmıhtıymış. daha sonra buralı olan ismet inönü’nün ismini almış, 1959 yıllında ilçe olma statüsüne kavuşunca ismi de yeşilyurt olmuştur. çok fazla gezilecek yer yok fakat çok fazla yeşil alan var bu güzel,burdan sonra hacı baba lokantasında kebab yiyip,merkezde biraz daha dolaştıktan sonra otele döndük. açıkcası giderken üzüldüm,keşke 1 hafta kalsaydım dedim,küçük bir yer beklerken baya büyük bir şehir ile karşılaştım. bu arada yazımın başında söylemiştim izmir’e direkt uçuş yok o yüzden istanbul’a uçtuk. malatya havalimanı gerçekten çok küçük,(bkz: erhaç havalimanı)sivil-askeri amaçlı kullanılıyormuş. böyle bir şehire bu havalimanı yakışmamış bence. en kısa zamanda tekrar görüşeceğiz malatya. eğer buralara kadar okuyan varsa herkese teşekkür ederim.
şehre dair bazı fotoğraflar,alıntıdır.

levent vadisi


tohma kanyonu-darende

kanalboyu

nemrut dağı

şire pazarı

somuncu baba külliyesi

silahlar mustafa paşa kervansarayı

arslantepe höyüğü
not: neden malatya diye garip birçok soru gelince,açıklama gereği duydum. hem uzun zamandır gezmek,görmek istediğim,hem de ismet inönü,turgut özal,ahmet kaya,kemal sunal,ilyas salman,hrant dink gibi birçok ünlü isme ev sahipliği yapmış ve 2 cumhurbaşkanı çıkarmış (bkz: turgut özal)(bkz: ismet inönü)tek şehir olma ünvanına sahip şehri görmeden olmaz dedim.
devamını gör...
türkiye'deki müslümanların türkiye'deki herkesi müslüman zannetmesi
hiçbir istatistiksel veriye dayanmadan ülkenin yüzde %90'nına müslüman diyenler çok büyük yanılıyorlar. gelişi güzel sallıyorlar. bu %90 muhabbeti kulaktan kulağa misali herkesin dilinde, anlamsız ve amaçsız bir şekilde yayılıyor. türkiye müslüman bir ülke olmadığı gibi islam ülkesi de değil.
gelelim yapılan anket ve sonuçlarına:
(bkz: türkiye yüzde 99 müslüman bir ülke değildir)
gelelim yapılan anket ve sonuçlarına:
(bkz: türkiye yüzde 99 müslüman bir ülke değildir)
devamını gör...
yazarların günlüğünden bir cümle
klasik sözlerle başlamamak en iyisi. taklit olmamak en doğrusu. zamanında sevgili günlük diye başlamışmıyımdır olabilir yapmadım diyemem ama yanlış olduğunu görmem daha iyi bir hareket
devamını gör...


