aşk ve şarkılar
aşık olunca şarkıların sözleri hiç olmadığı kadar büyülü gelir. içinde geçen bir kelime, cümle sana onu hatırlatır. kimi zaman müziği seni alır götürür geçmişe gözlerin dolar, yapamadıklarına diyemediklerine üzülürsün. şarkılarda hayat var geçmiş var gelecek var. güzel bir şarkı bırakıp kaçıyorum.
erkin koray sevince
sevince durma durma koş ardından
zaman yoktur git aşkı iste ondan
sevince tüm insanlar bir başka
durma dostum sen de yer ver aşka
sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
aşık oldum galiba yavaştan
ooo sevince
ooo sevince
erkin koray sevince
sevince durma durma koş ardından
zaman yoktur git aşkı iste ondan
sevince tüm insanlar bir başka
durma dostum sen de yer ver aşka
sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
aşık oldum galiba yavaştan
ooo sevince
ooo sevince
devamını gör...
en sevdiğiniz araba modeli
sonsuza kadar porsche.
onu, ona sahip olmaya gerek olmayacak kadar seviyorum. ütopik bir sevgi.
tarkan'ı sevmek gibi.
çünkü aile arabası değil.
çünkü çok pahalı.
çünkü gereksiz pahalı.
alamıyorum diye sevmiyelim mi?
ama seviyorum işte var mı diyeceğin.
onu, ona sahip olmaya gerek olmayacak kadar seviyorum. ütopik bir sevgi.
tarkan'ı sevmek gibi.
çünkü aile arabası değil.
çünkü çok pahalı.
çünkü gereksiz pahalı.
alamıyorum diye sevmiyelim mi?
ama seviyorum işte var mı diyeceğin.
devamını gör...
dünyalar savaşı
h. g. wells tarafından yazılan ve orjinalinde 1897 yılında yayımlanan dünyamızın marslılar tarafından işgale uğramasını kısa bir süreç içerisinde anlatan, aslında kitabın ismine odaklandığınızda başka beklentilerle yaklaştığınız ama içerisinde inanılmaz tahliller bulunan bir kitaptır.
bildiğiniz üzere, kitabın yazıldığı dönemde büyük britanya imparatorluğu oldukça geniş bir coğrafya üzerinde hüküm sürmekte ve gücünün doruk seviyesindeydi. üzerinde güneş batmayan imparatorluk. işte wells böyle bir dönemde ustaca büyük bir imparatorluğun bir iki gece içerisinde nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini çok usta bir dille ifade ediyor. kitabın ilerleyişine ilişkin kısa bir giriş vermek gerekirse; bir gece gözlemevinde mars üzerinde görülen alışılmadık hareketlenmeler sonrasında dünyaya düşen kapsüller ve onların içinden çıkan canlıların dünya üzerinde yaşanan ve nihayetinde son bulan süreç anlatılıyor.
kitabı eminim okumak isteyenler olacaktır, bu yüzden olayların detayına değinmek istemiyorum. bana göre bu kitapta asıl vurgulanmak istenen o dönem gücünün doruğunda olan bir imparatorlukta bile varolan her an gücü kaybetme kaygısı ve artık dünya üzerinde eşsiz bir hale geldik sanrısıdır. ve işte tüm bu algılar ne yazık ki kitapta kısa bir süre içerisinde yıkılmaktadır. wells romanı yazarken o kargaşa ve kaos ortamını çok iyi yansıtmaktadır. hatta insanoğlunun temel ihtiyaçları giderme konusundaki çaresizliğinin eğitimli ve dindar kişilere bile neler yaptırabileceğini çok güzel anlatmıştır. özellikle pederin kitap içerisinde düştüğü durumu wells tarafından dini kaygılara yapılan bir bilinçli gönderme olarak düşünüyorum. çünkü kitap içerisinde kahramanımız sırasıyla toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişilerle karşılaşıyor ve zaman geçiriyor. bu arada marslıların sahip olduğu fiziksel özellikler ve bu sebeple yaşamış oldukları teknolojik ilerlemede bence çok iyi bir gözlem ve ileri görüşlülük örneğidir. okuyan buna da dikkat etmeli.
özetle nickimden de anlaşılacağı üzere hayran olduğum bir yazarın tavsiye ettiğim bir kitabıdır. özellikle jules verne hayranlarına tavsiyedir.
bildiğiniz üzere, kitabın yazıldığı dönemde büyük britanya imparatorluğu oldukça geniş bir coğrafya üzerinde hüküm sürmekte ve gücünün doruk seviyesindeydi. üzerinde güneş batmayan imparatorluk. işte wells böyle bir dönemde ustaca büyük bir imparatorluğun bir iki gece içerisinde nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini çok usta bir dille ifade ediyor. kitabın ilerleyişine ilişkin kısa bir giriş vermek gerekirse; bir gece gözlemevinde mars üzerinde görülen alışılmadık hareketlenmeler sonrasında dünyaya düşen kapsüller ve onların içinden çıkan canlıların dünya üzerinde yaşanan ve nihayetinde son bulan süreç anlatılıyor.
kitabı eminim okumak isteyenler olacaktır, bu yüzden olayların detayına değinmek istemiyorum. bana göre bu kitapta asıl vurgulanmak istenen o dönem gücünün doruğunda olan bir imparatorlukta bile varolan her an gücü kaybetme kaygısı ve artık dünya üzerinde eşsiz bir hale geldik sanrısıdır. ve işte tüm bu algılar ne yazık ki kitapta kısa bir süre içerisinde yıkılmaktadır. wells romanı yazarken o kargaşa ve kaos ortamını çok iyi yansıtmaktadır. hatta insanoğlunun temel ihtiyaçları giderme konusundaki çaresizliğinin eğitimli ve dindar kişilere bile neler yaptırabileceğini çok güzel anlatmıştır. özellikle pederin kitap içerisinde düştüğü durumu wells tarafından dini kaygılara yapılan bir bilinçli gönderme olarak düşünüyorum. çünkü kitap içerisinde kahramanımız sırasıyla toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişilerle karşılaşıyor ve zaman geçiriyor. bu arada marslıların sahip olduğu fiziksel özellikler ve bu sebeple yaşamış oldukları teknolojik ilerlemede bence çok iyi bir gözlem ve ileri görüşlülük örneğidir. okuyan buna da dikkat etmeli.
özetle nickimden de anlaşılacağı üzere hayran olduğum bir yazarın tavsiye ettiğim bir kitabıdır. özellikle jules verne hayranlarına tavsiyedir.
devamını gör...
özgür demirtaş'ın cnntürk yayınında sinir krizi geçirmesi
izlerken gerildiğim, ama sonuna kadar da haklı olduğu için yorumsuz kaldığım sinir krizidir. özellikle sonlara doğru gerçekten adam bir an bayılacak sandım.
buradan
olayın gelişimi:
yayın esnasında " özgür demirtaş asgari ücrete karşı mı? " diye bir başlık atıldı. daha sonra hulki cevizoğlu "özgür demirtaş politikacı değil sadece bir hoca. neden bu kadar önemsiyoruz?" tarzı bir açıklama yaptı. sonra özgür demirtaş yayına bağlandı ve olanlar oldu.
buradan
olayın gelişimi:
yayın esnasında " özgür demirtaş asgari ücrete karşı mı? " diye bir başlık atıldı. daha sonra hulki cevizoğlu "özgür demirtaş politikacı değil sadece bir hoca. neden bu kadar önemsiyoruz?" tarzı bir açıklama yaptı. sonra özgür demirtaş yayına bağlandı ve olanlar oldu.
devamını gör...
tam uykuya dalacakken duyulan sivrisinek sesi
ışığı kapatıp yatağa geçerim tam uykuya dalmak üzereyken o sesi kulağımda hissederim, bir iki el sallayıp kovarım ama yine gelir.
en sonunda beni yataktan kaldırıp ışığı açtırır yatakta öylece durup gelmesini beklerim ama inatla gelmez, neyse geleceği yok bunun deyip uyurum ama uyuduktan birkaç saat sonra tekrar kulağımda o sesi hissederek uyanırım.
sonuç olarak, sabah uykusuz bir halde ve sineği yakalayamamanın siniriyle yataktan kalkılır.
en sonunda beni yataktan kaldırıp ışığı açtırır yatakta öylece durup gelmesini beklerim ama inatla gelmez, neyse geleceği yok bunun deyip uyurum ama uyuduktan birkaç saat sonra tekrar kulağımda o sesi hissederek uyanırım.
sonuç olarak, sabah uykusuz bir halde ve sineği yakalayamamanın siniriyle yataktan kalkılır.
devamını gör...
hercai
hiçbir şeyde kararlı olmayan kimse. *
devamını gör...
ben ne diyorum kemanım ne çalıyor
dolapdereli sabri abi'nin, " yahu ben ne diyorum, bu fındık ne diyor be" repliğini hatırlatmıştır. güldürmüştür.*
devamını gör...
soğuk baklava
dün öğrenip bugün yediğim ve çok beğendiğim tatlı. lakin 8 küçük dilime 69 tl verdim.
tanımı ise; güllacın baklava hamuru ile yapılmış ve içine bolca fıstık konup üstü ufalanmış kakaolu bisküviyle kaplı hali.
tanımı ise; güllacın baklava hamuru ile yapılmış ve içine bolca fıstık konup üstü ufalanmış kakaolu bisküviyle kaplı hali.
devamını gör...
q klavyedeki türkçe karakterler
ingilizce klavyede bunların yerine {[]};. gibi karakterler bulunur. yazılımcıların ingilizce klavye tercih etme sebebi özentilik değil, bu karakterleri kolayca yazabilmektir.
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
ağlayarak şiir okuyan kızın asıl amacı
devamını gör...
charles bukowski
bu adam kadar güzel şiir yazan çok az insan var.
şu şiirdeki kaygıya bakar mısınız?aşkı,ölümü anlatisina...vallahi efsane.
itiraf
bir kedinin yatağa sıçramasını
bekler gibi
beklerken
ölümü
karım için çok
üzülüyorum
sertleşmiş
solgun
bedenimi
görecek
bir kez, belki de
iki kez sarsacak:'hank! '
cevap vermeyecek hank.
ölüm değil beni
endişelendiren, bu hiçlik
yığını ile kalacak olan
karım.
ama birlikte uyuduğumuz
bütün o gecelerin
hatta yararsız tartışmaların
bile
harikulade şeyler
olduğunu bilmesini istiyorum
ve bu güne kadar
söyleyemediğim
o zor sözcükler
artık söylenebilir:seni
seviyorum.
şu şiirdeki kaygıya bakar mısınız?aşkı,ölümü anlatisina...vallahi efsane.
itiraf
bir kedinin yatağa sıçramasını
bekler gibi
beklerken
ölümü
karım için çok
üzülüyorum
sertleşmiş
solgun
bedenimi
görecek
bir kez, belki de
iki kez sarsacak:'hank! '
cevap vermeyecek hank.
ölüm değil beni
endişelendiren, bu hiçlik
yığını ile kalacak olan
karım.
ama birlikte uyuduğumuz
bütün o gecelerin
hatta yararsız tartışmaların
bile
harikulade şeyler
olduğunu bilmesini istiyorum
ve bu güne kadar
söyleyemediğim
o zor sözcükler
artık söylenebilir:seni
seviyorum.
devamını gör...
bir erkeği değiştirmeye çalışmak
bir bakmışsın sen değişmişsin.. herif değişmemiş..
devamını gör...
bir kitabın sizi ateist yapacağını bilseydiniz yine de okur muydunuz sorunsalı
inancınız bir kitapla değişiyorsa önce inandığınız kitabı okuyun.
devamını gör...
necip fazıl kısakürek
cahit sıtkı tarancı'nın ; ''şiirimize yeni bir ürperme getirmiştir. gelecek nesiller bu ürpermenin kudretini duyacak ve ''kaldırımlar'' şâirine tapınacaklardır. tıpkı baudelaire gibi necib fazıl'ın da tesiri günden güne artacak ve isminin etrafında kopan velvele gittikçe çoğalacaktır.''
peyâmi safâ'nın ; ''her şiiri hayatından bir parçadır. bunun için şiirleri masa başında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, kâğıtsız ve kalemsiz; çünkü evvelâ beyninin siyah tahtasına yazılmış, sonra kâğıda geçirilmiştir. her bir mısrâı bir şiir mecmuasıdır.''
ahmet hamdi tanpınar'ın ; ''ben, kendi hesâbıma aşağıdaki altı mısrâı, türkçe'de ritmin zaferlerinden biri tanır ve severim :
''kim bilir neredesiniz ?
geçen dakikalarım
kim bilir neredesiniz ?
yıldızların, korkarım
düştüğü yerdesiniz,
geçen dakikalarım.'' sözleriyle anlattıkları, çektiği fikir çilesine bir nesli de ortak etmek isteyen düşünür ve şâirdir. allah rahmet eylesin !
peyâmi safâ'nın ; ''her şiiri hayatından bir parçadır. bunun için şiirleri masa başında değil, yaşarken, kaldırımlarda, otel odalarında, kâğıtsız ve kalemsiz; çünkü evvelâ beyninin siyah tahtasına yazılmış, sonra kâğıda geçirilmiştir. her bir mısrâı bir şiir mecmuasıdır.''
ahmet hamdi tanpınar'ın ; ''ben, kendi hesâbıma aşağıdaki altı mısrâı, türkçe'de ritmin zaferlerinden biri tanır ve severim :
''kim bilir neredesiniz ?
geçen dakikalarım
kim bilir neredesiniz ?
yıldızların, korkarım
düştüğü yerdesiniz,
geçen dakikalarım.'' sözleriyle anlattıkları, çektiği fikir çilesine bir nesli de ortak etmek isteyen düşünür ve şâirdir. allah rahmet eylesin !
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
hangi zaman aralığına düşse gözü,
bir dur ister dayandığı bacaklara...
güçtür elbet,
dalı yeşilden ayırmak
ve güç olmalıydı mecalsiz dudaklarını gözlerinle savaştırmak.
gününün akması artık,
yarınının damarlarında.
bir dinleyip,
bir susmak gibi birşey bu.
bir bir ölüp..yaşayabilmenin ta kendisi bu..
d.b
bir dur ister dayandığı bacaklara...
güçtür elbet,
dalı yeşilden ayırmak
ve güç olmalıydı mecalsiz dudaklarını gözlerinle savaştırmak.
gününün akması artık,
yarınının damarlarında.
bir dinleyip,
bir susmak gibi birşey bu.
bir bir ölüp..yaşayabilmenin ta kendisi bu..
d.b
devamını gör...