elric, fantastik kurgu dünyasındaki karakterler arasında kanımca en tepe noktaya kurulmuş olanıdır. gerek karakterin barındırdığı özellikler gerekse kendisinden sonra gelen ardıllarını etkileme şekli, tabiri caizse albinoyu eşsiz bir noktaya koymamıza sebep olur. lakin ben gerek elric'in gerekse drizzt d'ourden'in anti kahraman olduklarını düşünmüyorum. elbette pek çok yazar ve okur onların anti kahraman olduğu noktasında hem fikir. fakat benim indimde durum farklı. özellikle elric'in ve drizzt'in içinde yaşadıkları toplumların durumu özeldir. gerek melnibone halkı gerekse karanlık altı efradı kendine has ahlak kuralları ile yaşar ve bu kurallar ortalama insanın ''kötü'' ''kötülük'' ''ahlaksızlık' gibi tabirleri rahatça kullanabileceği şekilde inşa edilmiştir. ve her iki karakterde mevcut durumdan hoşnutsuzdur. sorgulamaları ve mevcut kurallara karşı çıkmaları ile birlikte toplumlarının karakteristik yapısından ayrılırlar, devrimci ve asi karakterler olarak ortaya çıkarlar. her iki karakter de kendi içerisinde aklı selimi, vicdanı, dürüstlüğü ve benzeri özellikleri barındırır.

evet onlar salt iyi karakterler değillerdir ama bu onların içinde yer aldıkları toplumlarla direkt olarak ilintilidir. ve söz konusu toplumsal zincirlerden kurtulmaya başladıkça tabiri caizse üzerlerindeki ağırlıklardan bir bir kurtulurlar. aslında her iki karakter de bana göre etkin geçiş karakterleridir. * bu yönleriyle de tipik anti kahraman kavramından ayrılırlar. her yeni olay ve kararla birlikte her ikisinin de geliştiğini görürüz. raistlin majere'in durumu ise biraz farklı ona burada girmek istemiyorum.*

melnibone'lu elric karakteri ilk tanımda da yazıldığı gibi gerek drizzt d'ourden karakterini gerekse raistlin majere karakterini ciddi anlamda etkilemiştir. büyücü ve hasta yanı ile raistlin'e vücut vermiş. silahşör ve kendi halkına sırtını dönen yanı ile de drizzt'e ilham olmuştur. elbette bu söylediklerimiz her iki karakterin de aşırma olduğu anlamını taşımaz zira her iki karakter de nevi şahsına münhasır karakterler. sadece çıkış noktalarında elric var. tabi biraz konu dağılacak ama drizzt'in palaları parıltı ve buz ölüm'ün elric'in simsiyah ve rünlerle bezeli kılıcı fırtına yaratan'la yarışması zor. * ikisini toplasak bir ''fırtına yaratan'' etmezler kanımca. hah işte oradan şuraya atlayayım raist'i ve drizzt'i toplarsak bir elric eder artı kendilerine has özellikleri ile bambaşka karakterler olduklarını görürüz.

neyse konu konuyu açacak mevzu uzayacak gibi duruyor. acilen önlem alıp, mevzuyu sonlandırmam lazım. * michael moorcock esasen fantastik kurgu dünyasının nikola tesla'sıdır. tolkien'in açtığı yolu takip eden diğerleri gibi davranmamıştır. alternatif akımı bulmuştur. iyi/kötü çatışmasına odaklanmamış, bunun yerine içe içe geçmişlik üzerinden bir kurgu yaratmıştır ki, bu sayede fantastik kurgu dünyasında efsanevi ardıl karakterler ortaya çıkmıştır. moorcock'un çoklu evrenleri, elric ve hawkmoon gibi kahramanları, ne yazık ki genel anlamda hak ettikleri değeri görmüyorlar. başlığı açan arkadaşımızın da söylediği gibi muhakkak okunması gereken bir seridir. ancak burada şöyle bir sıkıntı var; moorcock aslında elric'in öyküsünü başladığı gibi bitirmiştir. ancak okur talepleri doğrultusunda hikayeleri devam ettirmek durumunda kalmıştır.bu yüzden de zaman atlamaları ve farklı zamanlarda geçen bir külliyatla karşı karşıya kalacaksınız. ben elric'le 6.45 yayıncılığın 1999 yılında basımını yaptığı elric destanı 1. kitap (melnibone'lu elric) ile tanışmıştım. arkası da çorap söküğü gibi geldi. bildiğim kadarı ile bu serinin artık basımı yok. sonrasında basımı başladı ise takip etmediğim içim o konuda herhangi bir bilgim yok. ama okumak isteyen arkadaşlarımın türkçe çevirileri bulamadığını ve yabancı yayınlara yönelmek durumunda kaldıklarını söyleyebilirim. sonrasında ithaki'nin bastığı bir seri var ancak halen çevrilmemiş iki cilt kalmış diye biliyorum. * tabi orjinalinden elric'in hikayelerini okumak büyük bir keyif lakin 6.45 çevirisi fena değildir. onun haricindekilerde orjinallere meyledebilirsiniz. kurgu eserleri seviyorsanız ve henüz elric ile tanışmamışsanız muhakkak okumalısınız derim. aksi durum yatırım tavsiyesi değildir yanına bile yaklaşmayın *

son olarak naçizane başlığın ''melnibone'lu elric'' olarak değişmesi sanki daha şık olur gibi geldi bana ama böyle de fena durmuyor *
devamını gör...

sulu olmayan, yağdıkça biriken kar anlamına gelmektedir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

google'ın büyük bir nezaketle ustanın doğum gününü kutlaması olayı. teşekkürler google!


internet kullanıcıları, google ana sayfasında, canlandırdığı "turist ömer" karakteriyle hafızalarda yer edinen sadri alışık'ın 96. yaş günü için hazırlanan "doodle" ile karşılaşıyor.

doodle uygulamaları, dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere yer vererek, dikkati çekmeyi amaçlıyor. özel tasarımlı logonun üstüne tıklanarak, o güne, kişiye, konuya özel daha ayrıntılı bilgilere erişiliyor.


ilgili haber
devamını gör...

çok sıcakkanlı tatlı biri. arada profiline girip bakıyorum ki bugün ne göreyim çook güzel bir kadın değil mi ama?* çok beğendim kendisini. yanındaki tatlı kız çocuğu da kızı galiba mutlu bir aile tablosu canlandı gözümde.*
devamını gör...

devamlı karbonhidrat tüketmekten mütevellit ortaya çıkan sonuçtur. protein insanı tok tutar, ve daha sağlıklıdır.
devamını gör...

ağzı iyi laf yapan girişken bir garson. olmazsa olmaz. kapanır o esnaf lokantası.

doksanlı yılların başında bir köfte/piyaz esnafında çalışan abimin yanında oyalanırken şu diyaloğa şahit olmuştum.

sadece köfte piyaz satılan lokantaya giren adam içeri girer girmez garson* tarafından karşılanıp hemen bir masaya oturtulmuştu.

garson: hoş geldin değerli abim.
müşteri: bana az kuru, pilav verir misin?
garson: kuru az evvel bitti abicim. size köfte piyaz yaptırayım mı?
müşteri: hiç düşünmeden “peki” diyerek onay vermişti.

bu diyalog o kadar net ki zihnimde. müşteri belli ki dalgındı ve bana kalırsa köfteciye girdiğinden bile haberdar değildi. garson işini bilmezse kesinlikle oturmazdı. otursa bile sipariş vermezdi.

daha sonraları duyduğum kadarıyla abuzer abimiz askerde şehadet şerbetini içmiş. ruhun şadolsun be abuzer abi!
devamını gör...

üşenmek demeyelim de korona sağ olsun sosyal hayatımız bitti. eski insanlarla bile görüşemiyoruz ki yenisiyle tanışalım.
devamını gör...

korktum.
sevilmemekten korktum, aşağılanmaktan korktum, hakarete uğramaktan korktum.
küçük yaşlarımda başladım ben. birinci sınıfa giderken babamın işi hakkında yalan söyleyerek başlamıştım işe. sonrasında dikkat çekebilmek için yalan söylediğim oldu. sonrasında bir topluluğa girdiğim için düşüncelerimi saklamam gerekti. bu nedenle rol yaptım. en sonunda da işlediğim bir hatayı gizlemek zorunda kaldım. çünkü zaten yeterince nefret kazanmıştım, daha fazlasını kazanmaktan korktum.
devamını gör...

alındığına pişman olunan rozetlerin isteyenlere cüzi bir karma puanıyla satılması olayıdır. yönetimin bu özelliği acilen getirmesi gerekir. kafa sözlük sadece sözlük değil aynı zamanda hayatın kendisidir. ticaret bu hayatta olmazsa olmaz.
devamını gör...

tahtakale de eğitimini tamamlayan biri olarak, ve 36 yıldır ticaretin içinden biri olarak, bir kişiyi tanımam en çok bir saatimi alır. iddialıyım bu konuda, özelikle dolandırıcılar konusunda.
devamını gör...


şimdiye kadar hiç görmedim ben, kulak yoluyla iyileştirildiğini yürek acısının...
william shakespeare’in en ünlü trajedilerinden biridir othello. bu oyunu cinthio tarafından yazılan “moor of venice” adlı kısa hikâyesine dayanarak, 1603 yılında yazmıştır. insanları tanımak istiyorsan psikoloji kitaplarını değil, tiyatro oyunlarını okuyun derler.
oyun dört ana karakter etrafında döner: othello, karısı desdemona, muhafız komutanı cassio ve güvendiği akıl hocası iago.
othello kıbrıs’taki venedik koloni ordusunun osmanlılarla savaştığı dönemde başarılı ve saygı duyulan mağrip - mısır dışında kuzey afrika ülkelerinde yaşayan arap ya da bedevi - kökenli bir komutandır. halk ve ileri gelenler tarafından çok sevilen bu komutan desdemona’ya aşık olur.
şehrin ileri gelenlerinden birinin kızı olan desdemona da othello’yu sevmektedir. önceleri saygı duyulan othello’nun arkasından bu mağribi beyaz evliliği sonucu birçok dedikodu çıkar. her şeye rağmen evlenen othello ve desdemona’nın mutlulukları halkın dedikoduları ve iago’nun kötülükleriyle bir trajediye döner.
ırkçılık, aşk, kıskançlık ve ihanet konularına sahip olması sayesinde günümüze kadar sevilen ve okunan bir eser olarak kalmıştır. othello, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda türkiye’de taşra şehir ve kasabalarında gezgin çadır ve halk tiyatrolarında yaygın olarak “arabın intikamı” adıyla temsil edilmiştir.
oyunun ismi her ne kadar “othello” olsa da aslında iago’nun sözde intikamını almak için ilmek ilmek işlediği entrikaları ve adeta ‘kuklalaştırdığı’ oyun kişilerini nasıl kullandığını izleriz ve şu soruları da sorarız:
ulaşılmaz olana sevgi daha mı büyüktür?
elde edilen şey cazibesini yitirir mi?
seven insan mı kıskanır? sevdiğini zannedip güvenmeyen insan mı kıskanır?
hangi yara birdenbire iyileşmiştir?
devamını gör...

açlık ile aynı anlamda kullanılmasına karşın aynı değildir. açlık genel bir besin isteğidir ama iştah belli tipteki bir besine olan istek anlamındadır.
devamını gör...

önceki kuşakların mahvettiği türkiye'de doğmak.
devamını gör...

kadınların bundan haberi var mı peki?
devamını gör...

one flew over the cuckoo's nest - jack nicholson
devamını gör...

netflix'e sansür getirmeye uğraşana kadar herkesin izlediği vurdulu kırdılı dizilere bir sansür getirseydiniz bu kadar artmazdı.
devamını gör...

tüketicisini cinsel olarak uyarma maksadıyla üretilen her türlü muzır neşriyat.

pornografi kelimesini salt cinsellikten ziyade her türlü mahremin, üstü örtülü olanın açılıp eşelenmesi ve buna şahit olmaktan haz duyulması hali için de kullananlar var. bu açıdan magazin programları, dedikodu, gündüz kuşağındaki abuk tv programlarının marjinal aile içi cinsel şiddet içeren hikayeleri hep pornografik bir meraktan ilgi çekiyor derler.

bu bakış açısıyla kimileri bu tür içeriği tükettiğinde başkaları için utanma hissinin yanında bir de böyle bir saçmalıkla vakit öldürüyor olmalarından da utanır. sorsanız açıp izlemezler, kanal değiştirirken denk gelirler veya birileri seyrederken maruz kalırlar falan. "bi kere arkadaşım izletti midem bulandı bir daha izlemedim"e benzer bir durum var ortada. fakat midesi bulanıp da kapatsa bile bir müddet sonra derinlerden bir dürtü kişinin merakını kaşımaya devam eder; "acaba başka neler olacak?"

aşırı kilolu insanlara yönelik zorbalık çok yaygın mesela. bazı mahrem işleri nasıl gördüklerini merak edenler hep vardır. nasıl duş alırlar? tuvaletlerini nasıl yaparlar? nasıl sevişirler? yemek yerkenki iştahlarını yüzlerindeki aşağılama ve iğrenme mimikleriyle izlerken bunu izliyor olmaktan kendilerini alıkoyamazlar. kendilerince bir acıma hissine de kapılırlar ama acınası olana bakmaktan garip bir haz duyarlar. ağır yaşamlar'ı bir sirkteki hilkat garibelerini izler gibi izlerler.

bunlar yüzünden pornografik merak bir insanın kaliteli bir kişiliğe sahip olup olmadığını anlamada önemli bir ölçüt olabilir.
devamını gör...

''hiç ayrılamam derken
kavuşmak hayal oldu''
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim