hz. ali'den hikmetler
insanlarla; öldüğünüzde ağlayacak, yaşadığınız da ise sizi özleyecek bir şekilde geçinin.
devamını gör...
kandırmak istemem kendimi
30 yaşında intihar etmiş olan rus şair sergei alexandrovich yesenin'in daha çok 'bambaşka bir düzenin kanunuyum ben' dizeleri ile bilinen şiiri. aslında yesenin'in pek çok şiirinde gördüğümüz hayıflanma durumu bu şiirde de kendini gösterir. yesenin ona sıralanan şarlatan ve rezil gibi hakaretlerin altında ezilmek yerine kendini açıklar gibi görünür ama şiir açıklama çabasından ziyade umursamaz bir kabulleniş temsilidir bana kalırsa. aslında bu şiirde görürüz ki çağdaşı olan pek çok şairin kaderini de paylaşmıştır yesenin. tıpkı andrey voznesenski'nin gel zoya'sında aşağılar, bağırırken onlar, sendin koşup gelen yanıma dediği gibi burada da yesenin'in toplum ve edebiyat çevreleri tarafından itildiğinin ufak bir kesitine şahit oluruz aslında. neyse, hem zaten nankör bir şeydir sanat.
kandırmak istemem kendi kendimi,
ama sisli yüreğimde hep bir kaygı var.
bilmiyorum niçin bana, o yesenin rezili
bilmiyorum niçin bana, o şarlatan diyorlar.
ne bir cani ne de bir haydutum ben,
masumları kurşuna da dizmedim, dizdirmedim.
yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
bir sokak serserisiyim o kadar.
sabahtan akşama değin gezinmekteyim
moskova yollarında muzip ve mağrur,
insan sevmeyen başıboş köpekler,
ayak sesimi işitir işitmez durur.
kardeşçe başını eğip selamlar beni,
karşılaştığım her uyuz beygir.
gönül yoldaşıyım tüm hayvanların.
hastadır, bir şiir yazarım iyileşir.
istemiyorum kadınların hoşuna gitmek.
ahmakça kaygılarla çarpmamalı bu yürek.
hüznümü boğmak üzre bana katırların
önüne serpilmeye bir avuç arpa gerek.
bambaşka bir düzenin kanunuyum ben.
insanlara da dostluk duymam, asiyim.
hazırım en güzel kravatımı hemen
boynuna takmaya şu sersefil köpeğin.
ancak böyle düzelir, bulurum keyfimi,
dağılır içimde sis, bir güneş doğar.
ve işte bundan bana, o yesenin rezili
ve işte bundan bana, o şarlatan diyorlar.
kandırmak istemem kendi kendimi,
ama sisli yüreğimde hep bir kaygı var.
bilmiyorum niçin bana, o yesenin rezili
bilmiyorum niçin bana, o şarlatan diyorlar.
ne bir cani ne de bir haydutum ben,
masumları kurşuna da dizmedim, dizdirmedim.
yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
bir sokak serserisiyim o kadar.
sabahtan akşama değin gezinmekteyim
moskova yollarında muzip ve mağrur,
insan sevmeyen başıboş köpekler,
ayak sesimi işitir işitmez durur.
kardeşçe başını eğip selamlar beni,
karşılaştığım her uyuz beygir.
gönül yoldaşıyım tüm hayvanların.
hastadır, bir şiir yazarım iyileşir.
istemiyorum kadınların hoşuna gitmek.
ahmakça kaygılarla çarpmamalı bu yürek.
hüznümü boğmak üzre bana katırların
önüne serpilmeye bir avuç arpa gerek.
bambaşka bir düzenin kanunuyum ben.
insanlara da dostluk duymam, asiyim.
hazırım en güzel kravatımı hemen
boynuna takmaya şu sersefil köpeğin.
ancak böyle düzelir, bulurum keyfimi,
dağılır içimde sis, bir güneş doğar.
ve işte bundan bana, o yesenin rezili
ve işte bundan bana, o şarlatan diyorlar.
devamını gör...
seni seviyorum cümlesine verilen en acı cevaplar
bu cevaplara üzüldünüz mü gerçekten biri bana sebep diye karşılık verse gülerim.
devamını gör...
kolorimetri
bir ışık kaynağından çıkan gözle görülen ışığın renkli bir çözelti içinden geçerken oluşturduğu absorbansın ölçülmesi prensibine dayanan biyokimyasal yöntemdir.
devamını gör...
8 mart dünya emekçi kadınlar günü
anitsayac.com/
bu listede hiçbir kadının isminin yazmadığı günlere gelmek ümidiyle..
8 mart dünya emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun.*
bu listede hiçbir kadının isminin yazmadığı günlere gelmek ümidiyle..
8 mart dünya emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun.*
devamını gör...
insan olmasaydın ne olmak isterdin sorunsalı
deniz feneri olmak isterdim. hem manzarası var hem de yol gösterici kabul ediliyor. tek kötü yanı sürekli bir gece mesaisi var. ona da zamanla alışırım.
devamını gör...
sturmgeschütz iii
alman mühendisliğinin efsane ürünlerinden biri olan anti-tank tanktir. anti-tank işte, tank avcısı tank.
75mm kwk40 (kampfwagenkanone 40) ve 54 top mermisini birincil silah ve cephane olarak kullanan tank, piyadeler ve hafif zırhlı hedefler için 7.92mm mg34 makineli tüfek ve 600 mermiden oluşan bir ikincil silah sistemine sahiptir.
önce silahını tanıyalım. kwk40 aslında bir anti-tank topu olan pak40'ın tank paletleri ve şasesi üzerine oturtulmuş hali. kampfwagenkanone ismi aslında çok açıklayıcı ve basit, fakat almanca olduğu için göz korkutuyor birazcık. alt tarafı bir topa bu kadar uzun isim vermek falan. neyse, dağıtmayalım konuyu da açıklayayım.
kampf: savaş
wagen: vagon, araç, araba gibi birşey. kabaca tekerlekli ve hareket edebilen kutu diyelim, aynı araba ve vagon gibi
kanone: top
parçaları birleştirince puzzle bize diyor ki, "yürüyen bir aracın içine monte ettiğimiz top". pak40 için ayrıca bir entry girerim, girince de buraya pak40 için bkz veririm.
bu top, ikinci dünya savaşı boyunca panzer iv orta zırhlı tank ile stug iii ve stug iv anti-tank tankları tarafından ana silah olarak kullanılmış. bir önceki modeli olan kwk37 topunun yerini alan kwk40, kullanılmaya başlamasıyla birlikte muazzam bir ateş gücü sağlamış alman ordusuna. l/43 ve l/48 olmak üzere de iki tipi var (büyük l harfi bunlar. lüleburgaz). 43 ve 48 sayıları tamamen kullandıkları top mermilerinin kalibresiyle alakalı. 43mm olanı 43mm top mermisi ateşliyor, diğeri 48mm işte.
bu tankların diğer tanklardan farklı olan bir diğer özelliği de fixed turret olarak üretilmesi, yani alışılagelmiş tanklardan farklı olarak taretleri dönmez. hatta stug iii ausf. a gibi modellerin taret sayılabilecek bir yapıları bile yoktur. namlusu çok kısadır falan. dışarıdan bakınca paletli, yürüyen çelik bir kutuya benzer ausf. a modeli. neyse. almanlar bu tanklara stuk40 ismini verdiler (sturmkanone 40). hatta kimi kaynaklara göre stug bir tank değil, saldırı topu idi.

stug iii ausf. a
pak40 gibi toplar genellikle iki adet lastik tekerlek (bildiğimiz traktör tekerleği gibi tekerlek) üzerine inşa edilir ve genellikle savunma için kullanılırdı. motorlu bir taşıt olmadığı için taşıyıcı ataçlara ihtiyaç duyarlardı ve atış yapmadan önce sabitlenirlerdi. yani topu itip kakarak en fazla atış yapacağı yönü değiştirebilirsiniz, mobilite için ise bir araca bağlayıp çekmeniz gerekiyor. bu da şu iki sorunu beraberinde getiriyor; birincisi pak40 atış yaparken sabit bir hedef ve vurulması çok kolay, ayrıca taarruz için çok elverişli değil. düşman kovalarken falan işe yaramaz. ikincisi ise taşınma esnasında atış yapamaz. işte stuk40 bu sorunları aynı anda çözen bir yöntem, ve bu yüzden taarruz topu ismini alıyor kimi insanlar tarafından. fakat benim görüşüm, palet varsa tanktır aga. bu kadar. istisnalar var tabii ki, ona sonra şeyaparız.

pak40 top
şimdi dedik ki bu tank devrim niteliğinde birşey. atış yaparken sabit hedef haline gelen toplarınız var, bu toplar hareket için başka araçlara ihtiyaç duyuyorlar, araca bağlayıp çektiğinizde de atış yapamıyorlar. öyle bir yöntem geliştiriyorsunuz ki hem kolayca hareket edip hem de kolayca pozisyon alabiliyorsunuz. dahice, gerçekten. hatta daha da dahice bir şey söyleyeyim. pak40 ulu orta duran bir top, yani açık havada. tabii ki kamuflajı, siperini, ne bileyim ıvır zıvırını kurarsınız ama cephaneyi koymak için sınırlı alanınız yok. stug iii getirdiği muhteşem avantajlarına rağmen bu konuda birşey yapamıyor diyecekken alman mühendisler tekrar yardımımıza koşuyor. klasik pak40 top mermilerini daha küçük hale getiriyorlar daha fazla taşınması için. böylece 54 tane mermi taşıyabiliyor stug iii. bu da beraberinde bir dezavantaj getiriyor tabii. stug iii sadece kendisi için tasarlanmış mermileri atabilir hale geliyor.
şimdi gelelim tankımızı tanımaya. eski panzer iii şasesini alıyor alman mühendisler, üzerine kwk40 topunu oturtuyor, etrafını da çelikle örüyor, ortaya stug iii adlı tank avcısı çıkıyor. asıl üretiliş amacı piyadeye destek olsun diye, zırhlı hafif silah olmasıyken zamanla geliştirilip düzeltiliyor, ana top değiştiriliyor falan, ortaya jagdpanzer falan çıkıyor, destek silahıyken tank avcısı tank yaratıyorlar.
fikir nerden çıkmış peki, kim düşünmüş bunu ona da bakalım. erich von manstein diye bi general var alman ordusunda. bu adam ilk dünya savaşında topçuların mobilite yetersizliğini görüyor, ayrıca zırhlı binaları, çeşitli yol tuzaklarını ve barikatları aşmakta zorluk çektiğine de şahit oluyor, sonra diyor ki "ulan ben bu topu alır paletin üzerine koyarım. patır kütür önüme gelenin üzerinden geçerim". bu fikri yüzünden "saldırı topu (ing. assault artillery, alm. sturmartillerie)" fikrinin babası kabul edilir.
bu abinin fikri doğrultusunda ihale daimler-benz şirketine patlıyor. yüce führer diyor ki "bana bi yolluk yap", bunun üzerine 75 mm top taşıyabilecek zırhlı, piyade destekçisi bir silah üretimine giriyor daimler. tankın yerden yüksekliği ortalama bir asker boyundan biraz daha yüksek olacak şekilde, ve normal tanklardan çok daha farklı tasarlanıyor. tepesinde taret olmadığı için görece düz sayılabilecek bir tavanı var.
neyse efendim, bu abiler 5 tane prototip yapıyorlar 1937 yılında. panzer iii şasesini ve paletlerini alıp üzerine kwk37 model top koyuyorlar. bu top kwk40 gibi uzun menzilli ve yüksek patlayıcı güce sahip bir top değil. tasarlanma amacına uygun olarak kwk37 koyuluyor, yani piyadeye destek. piyade dediğimiz adam 2 km ileri atış yapan biri değil sonuçta, o yüzden hayvan gibi uzak mesafelere atış yapmasına ihtiyaç yok denilerek bu topta karar kılınmış. ayrıca çelik zırhla örmüşler topun dört bir yanını, ortaya kampfwagen çıkmış, savaş arabası yapmışlar :)
yine tasarlanış amacına göre piyade tugaylarına verilen stug iii tankları, bir süre sonra fikir birliğiyle mekanize kanadına kaydırılıyor ordunun. baktılar ki bu toplar desteği bırak saldırı bile yapar, hemen stug müfrezeleri kuruyorlar. sonra bu müfrezelerden stug tugayları falan kuruluyor, iş cidden büyüyor.
rus kv-1 ağır zırhlı tankları ve t-34 tanklarıyla karşılaşmaya başladıktan sonra kwk37 topları kwk40 toplarıyla değiştiriliyor, 1942 baharında stuk40 l/43, sonbaharında ise stuk40 l/48 kullanılmaya başlanıyor. hatta 1942 aralığından itibaren mg34 7.92mm makineli tüfek de eklendi silahlara, çünkü o kadar can yakar hale gelmişti ki bu tanklar, piyadeler üzerlerine atlayıp bomba patlatır olmuştu. bunu engellemek için, yani düşman piyadeye karşı makineli tüfek eklenmesi ihtiyacı duyulmuş, zamanla o da geliştirilerek önüne siperlik alan eklenmiş.
23.9 ton ağırlığında olan tank 6.85 m uzunluğunda ve 2.95 m genişliğinde. yüksekliği ise 2.16 m olan tank 4 kişilik mürettebata sahip. zırh kalınlığı 16 ile 80 mm arasında değişen tank, gücünü 300 beygirlik maybach hl120trm v-12 benzinli motordan alıyor. bu da saatte 40 km hıza ulaşmasını ve 155 km operasyonel menzile ulaşmasını sağlıyor.
fixed turret olması, silah sistemleri, zırhı, hareketli akşamı vs derken tam bir fiyat/performans canavarı olan stug iii (ausf. g), 82.500 rm (reich mark) maliyetle üretilebiliyordu. panzer iii ausf. m ise 103.163 rm fiyata üretiliyordu (tareti falan dönebilen bir tank çeşidi). yaklaşık olarak 11.300 stug iii ve stuh 42 üretildi savaş sonuna kadar. bu da ne kadar etkili ve ucuz olduğunu gösteriyor aslında.

güney sovyetlerden bir ausf. m, 1943.
tarihsel en bilinen başarısı ise stalingrad meydanlarında, sovyet tanklarına karşı girdiği savaşta stug iii ausf. f model 1 tane tankın (stug.abt.244) 20 dakika içinde 9 sovyet tankını havaya uçurmasıdır. hatta tank komutanı kurt pfreundtner, knight's cross madalyası ile ödüllendirilmiştir. ancak en büyük başarı 5 temmuz 1943 ile 17 haziran 1944 tarihleri arasında 2. ss panzer tümeni das reich'a bağlı sturmbannführer walter kniep komutasındaki 2. sturmgeschütz abteilung birliğinin elde ettiği başarıdır. bu birlik 2 adet kaybedilen stug'a karşılık toplamda 129 adet sovyet tankını imha etmiştir.
o kadar bahsettik, fotoğraflarını da koyalım.
ilk model olan stug iii ausf. a:
son model olan stug iii ausf. g:
edit. bu yazı daha önceden bir dergide yayınlanmıştı. havamı da atayım *
75mm kwk40 (kampfwagenkanone 40) ve 54 top mermisini birincil silah ve cephane olarak kullanan tank, piyadeler ve hafif zırhlı hedefler için 7.92mm mg34 makineli tüfek ve 600 mermiden oluşan bir ikincil silah sistemine sahiptir.
önce silahını tanıyalım. kwk40 aslında bir anti-tank topu olan pak40'ın tank paletleri ve şasesi üzerine oturtulmuş hali. kampfwagenkanone ismi aslında çok açıklayıcı ve basit, fakat almanca olduğu için göz korkutuyor birazcık. alt tarafı bir topa bu kadar uzun isim vermek falan. neyse, dağıtmayalım konuyu da açıklayayım.
kampf: savaş
wagen: vagon, araç, araba gibi birşey. kabaca tekerlekli ve hareket edebilen kutu diyelim, aynı araba ve vagon gibi
kanone: top
parçaları birleştirince puzzle bize diyor ki, "yürüyen bir aracın içine monte ettiğimiz top". pak40 için ayrıca bir entry girerim, girince de buraya pak40 için bkz veririm.
bu top, ikinci dünya savaşı boyunca panzer iv orta zırhlı tank ile stug iii ve stug iv anti-tank tankları tarafından ana silah olarak kullanılmış. bir önceki modeli olan kwk37 topunun yerini alan kwk40, kullanılmaya başlamasıyla birlikte muazzam bir ateş gücü sağlamış alman ordusuna. l/43 ve l/48 olmak üzere de iki tipi var (büyük l harfi bunlar. lüleburgaz). 43 ve 48 sayıları tamamen kullandıkları top mermilerinin kalibresiyle alakalı. 43mm olanı 43mm top mermisi ateşliyor, diğeri 48mm işte.
bu tankların diğer tanklardan farklı olan bir diğer özelliği de fixed turret olarak üretilmesi, yani alışılagelmiş tanklardan farklı olarak taretleri dönmez. hatta stug iii ausf. a gibi modellerin taret sayılabilecek bir yapıları bile yoktur. namlusu çok kısadır falan. dışarıdan bakınca paletli, yürüyen çelik bir kutuya benzer ausf. a modeli. neyse. almanlar bu tanklara stuk40 ismini verdiler (sturmkanone 40). hatta kimi kaynaklara göre stug bir tank değil, saldırı topu idi.

stug iii ausf. a
pak40 gibi toplar genellikle iki adet lastik tekerlek (bildiğimiz traktör tekerleği gibi tekerlek) üzerine inşa edilir ve genellikle savunma için kullanılırdı. motorlu bir taşıt olmadığı için taşıyıcı ataçlara ihtiyaç duyarlardı ve atış yapmadan önce sabitlenirlerdi. yani topu itip kakarak en fazla atış yapacağı yönü değiştirebilirsiniz, mobilite için ise bir araca bağlayıp çekmeniz gerekiyor. bu da şu iki sorunu beraberinde getiriyor; birincisi pak40 atış yaparken sabit bir hedef ve vurulması çok kolay, ayrıca taarruz için çok elverişli değil. düşman kovalarken falan işe yaramaz. ikincisi ise taşınma esnasında atış yapamaz. işte stuk40 bu sorunları aynı anda çözen bir yöntem, ve bu yüzden taarruz topu ismini alıyor kimi insanlar tarafından. fakat benim görüşüm, palet varsa tanktır aga. bu kadar. istisnalar var tabii ki, ona sonra şeyaparız.

pak40 top
şimdi dedik ki bu tank devrim niteliğinde birşey. atış yaparken sabit hedef haline gelen toplarınız var, bu toplar hareket için başka araçlara ihtiyaç duyuyorlar, araca bağlayıp çektiğinizde de atış yapamıyorlar. öyle bir yöntem geliştiriyorsunuz ki hem kolayca hareket edip hem de kolayca pozisyon alabiliyorsunuz. dahice, gerçekten. hatta daha da dahice bir şey söyleyeyim. pak40 ulu orta duran bir top, yani açık havada. tabii ki kamuflajı, siperini, ne bileyim ıvır zıvırını kurarsınız ama cephaneyi koymak için sınırlı alanınız yok. stug iii getirdiği muhteşem avantajlarına rağmen bu konuda birşey yapamıyor diyecekken alman mühendisler tekrar yardımımıza koşuyor. klasik pak40 top mermilerini daha küçük hale getiriyorlar daha fazla taşınması için. böylece 54 tane mermi taşıyabiliyor stug iii. bu da beraberinde bir dezavantaj getiriyor tabii. stug iii sadece kendisi için tasarlanmış mermileri atabilir hale geliyor.
şimdi gelelim tankımızı tanımaya. eski panzer iii şasesini alıyor alman mühendisler, üzerine kwk40 topunu oturtuyor, etrafını da çelikle örüyor, ortaya stug iii adlı tank avcısı çıkıyor. asıl üretiliş amacı piyadeye destek olsun diye, zırhlı hafif silah olmasıyken zamanla geliştirilip düzeltiliyor, ana top değiştiriliyor falan, ortaya jagdpanzer falan çıkıyor, destek silahıyken tank avcısı tank yaratıyorlar.
fikir nerden çıkmış peki, kim düşünmüş bunu ona da bakalım. erich von manstein diye bi general var alman ordusunda. bu adam ilk dünya savaşında topçuların mobilite yetersizliğini görüyor, ayrıca zırhlı binaları, çeşitli yol tuzaklarını ve barikatları aşmakta zorluk çektiğine de şahit oluyor, sonra diyor ki "ulan ben bu topu alır paletin üzerine koyarım. patır kütür önüme gelenin üzerinden geçerim". bu fikri yüzünden "saldırı topu (ing. assault artillery, alm. sturmartillerie)" fikrinin babası kabul edilir.
bu abinin fikri doğrultusunda ihale daimler-benz şirketine patlıyor. yüce führer diyor ki "bana bi yolluk yap", bunun üzerine 75 mm top taşıyabilecek zırhlı, piyade destekçisi bir silah üretimine giriyor daimler. tankın yerden yüksekliği ortalama bir asker boyundan biraz daha yüksek olacak şekilde, ve normal tanklardan çok daha farklı tasarlanıyor. tepesinde taret olmadığı için görece düz sayılabilecek bir tavanı var.
neyse efendim, bu abiler 5 tane prototip yapıyorlar 1937 yılında. panzer iii şasesini ve paletlerini alıp üzerine kwk37 model top koyuyorlar. bu top kwk40 gibi uzun menzilli ve yüksek patlayıcı güce sahip bir top değil. tasarlanma amacına uygun olarak kwk37 koyuluyor, yani piyadeye destek. piyade dediğimiz adam 2 km ileri atış yapan biri değil sonuçta, o yüzden hayvan gibi uzak mesafelere atış yapmasına ihtiyaç yok denilerek bu topta karar kılınmış. ayrıca çelik zırhla örmüşler topun dört bir yanını, ortaya kampfwagen çıkmış, savaş arabası yapmışlar :)
yine tasarlanış amacına göre piyade tugaylarına verilen stug iii tankları, bir süre sonra fikir birliğiyle mekanize kanadına kaydırılıyor ordunun. baktılar ki bu toplar desteği bırak saldırı bile yapar, hemen stug müfrezeleri kuruyorlar. sonra bu müfrezelerden stug tugayları falan kuruluyor, iş cidden büyüyor.
rus kv-1 ağır zırhlı tankları ve t-34 tanklarıyla karşılaşmaya başladıktan sonra kwk37 topları kwk40 toplarıyla değiştiriliyor, 1942 baharında stuk40 l/43, sonbaharında ise stuk40 l/48 kullanılmaya başlanıyor. hatta 1942 aralığından itibaren mg34 7.92mm makineli tüfek de eklendi silahlara, çünkü o kadar can yakar hale gelmişti ki bu tanklar, piyadeler üzerlerine atlayıp bomba patlatır olmuştu. bunu engellemek için, yani düşman piyadeye karşı makineli tüfek eklenmesi ihtiyacı duyulmuş, zamanla o da geliştirilerek önüne siperlik alan eklenmiş.
23.9 ton ağırlığında olan tank 6.85 m uzunluğunda ve 2.95 m genişliğinde. yüksekliği ise 2.16 m olan tank 4 kişilik mürettebata sahip. zırh kalınlığı 16 ile 80 mm arasında değişen tank, gücünü 300 beygirlik maybach hl120trm v-12 benzinli motordan alıyor. bu da saatte 40 km hıza ulaşmasını ve 155 km operasyonel menzile ulaşmasını sağlıyor.
fixed turret olması, silah sistemleri, zırhı, hareketli akşamı vs derken tam bir fiyat/performans canavarı olan stug iii (ausf. g), 82.500 rm (reich mark) maliyetle üretilebiliyordu. panzer iii ausf. m ise 103.163 rm fiyata üretiliyordu (tareti falan dönebilen bir tank çeşidi). yaklaşık olarak 11.300 stug iii ve stuh 42 üretildi savaş sonuna kadar. bu da ne kadar etkili ve ucuz olduğunu gösteriyor aslında.

güney sovyetlerden bir ausf. m, 1943.
tarihsel en bilinen başarısı ise stalingrad meydanlarında, sovyet tanklarına karşı girdiği savaşta stug iii ausf. f model 1 tane tankın (stug.abt.244) 20 dakika içinde 9 sovyet tankını havaya uçurmasıdır. hatta tank komutanı kurt pfreundtner, knight's cross madalyası ile ödüllendirilmiştir. ancak en büyük başarı 5 temmuz 1943 ile 17 haziran 1944 tarihleri arasında 2. ss panzer tümeni das reich'a bağlı sturmbannführer walter kniep komutasındaki 2. sturmgeschütz abteilung birliğinin elde ettiği başarıdır. bu birlik 2 adet kaybedilen stug'a karşılık toplamda 129 adet sovyet tankını imha etmiştir.
o kadar bahsettik, fotoğraflarını da koyalım.
ilk model olan stug iii ausf. a:

son model olan stug iii ausf. g:

edit. bu yazı daha önceden bir dergide yayınlanmıştı. havamı da atayım *
devamını gör...
normal sözlük öpüşmekten keyif alınacak yazarlar listesi
devamını gör...
yazarların şu an olmak istedikleri yerler
sırt üstü uzandığımda yıldızları görebileceğim, ağaçların arasındaki bir açıklıkta arkadaşlarla kamp yapmak..
devamını gör...
insanın 7 yaşında iken fark ettikleri
sınıfın en güzel kızına bile aşık olabiliyorsun. beğenir mi , statü farkı vs .düşünmeden .
devamını gör...
pandemi
malum pandemi sürecinin etkileri insanımızı ister istemez olumsuz anlamda fazlasıyla etkiledi. kendimizi toplumdan soyutlama, sosyal izolasyon, yaz döneminden itibaren maruz kaldığımız sokağa çıkma yasakları ve akabinde gelen eksikliğini hissettiğimiz güneş ışığının bünyelerimize tesir edememesi bizleri bedenen ve ruhen fazlasıyla yormuş vaziyettte.
önceleri hafta içi rutini olan çalışan ve okullarına devam etmek zorunda olan insanımız için hafta sonunu iple çekme durumu, cuma günü mutlululuğu ya da pazar sendromu da bu süreçle birlikte kendini unutturmuş bir vaziyette. bazı değerleri de bu süreçte anlamış ve idrak edebilmiş de olduk ayrıca. insanlarla iç içe olmanın, toplu bir şekilde buluşup sohbet edip kafa dağıtmanın yok olduğu sadece telefonlar aracılığıyla görüntülü konuşmalara sığdırılmış hayatlar yaşar olduk.
sarılmanın kıymetini anladık mesela. bilimsel olarak da kanıtlanmış olan iki insanın birbirine sımsıkı sarılmasıyla oluşan pozitif enerji aktarımı da bu süreçle birlikte bir kenara bırakılmak zorunda kaldı. fakat özellikle hafta sonlarını ve sokağa çıkma yasaklarını kişisel gelişim anlamında iyi değerlendirmek adına bolca kitap okumak ve kişiyi geliştirmeye yönelik bazı aktiviteler yapmak elzem oldu.
pandemi sürecine bir de soğuk ve kasvetli havalar eklenince psikolojilerimizi sağlam tutmak her ne kadar zorlaşsa da bu süreci de lehimize çevirmek yine kendi ellerimizde. güzel alışkanlıklar edinip, bolca kitap okuyup, online kurslara yazılıp sertifika sahibi olmayı deneyebiliriz mesela. bu sürecin en kısa zamanda bitmesi herkesin arzusu. umarım en sağlıklı ve normal bir sosyal hayat yakındır bizlere. çünkü buna çok ihtiyacımız var.
önceleri hafta içi rutini olan çalışan ve okullarına devam etmek zorunda olan insanımız için hafta sonunu iple çekme durumu, cuma günü mutlululuğu ya da pazar sendromu da bu süreçle birlikte kendini unutturmuş bir vaziyette. bazı değerleri de bu süreçte anlamış ve idrak edebilmiş de olduk ayrıca. insanlarla iç içe olmanın, toplu bir şekilde buluşup sohbet edip kafa dağıtmanın yok olduğu sadece telefonlar aracılığıyla görüntülü konuşmalara sığdırılmış hayatlar yaşar olduk.
sarılmanın kıymetini anladık mesela. bilimsel olarak da kanıtlanmış olan iki insanın birbirine sımsıkı sarılmasıyla oluşan pozitif enerji aktarımı da bu süreçle birlikte bir kenara bırakılmak zorunda kaldı. fakat özellikle hafta sonlarını ve sokağa çıkma yasaklarını kişisel gelişim anlamında iyi değerlendirmek adına bolca kitap okumak ve kişiyi geliştirmeye yönelik bazı aktiviteler yapmak elzem oldu.
pandemi sürecine bir de soğuk ve kasvetli havalar eklenince psikolojilerimizi sağlam tutmak her ne kadar zorlaşsa da bu süreci de lehimize çevirmek yine kendi ellerimizde. güzel alışkanlıklar edinip, bolca kitap okuyup, online kurslara yazılıp sertifika sahibi olmayı deneyebiliriz mesela. bu sürecin en kısa zamanda bitmesi herkesin arzusu. umarım en sağlıklı ve normal bir sosyal hayat yakındır bizlere. çünkü buna çok ihtiyacımız var.
devamını gör...
bu sabah nasıl uyandınız sorusu
dersim yoktu bu gün. annemin "haadiii kahvaltı hazır haadiiii" diye bağırışı ile uyandım. ne kadar mutlu olursam olayım bağırışla uyanınca insan sinir krizleri geçiriyor.
devamını gör...
gitar çalmak
üniversite de kampüsün çimlerinde kızların dikkatini çekmeye çalışan uzun saçlı genç komünist eylemidir.
devamını gör...
orhan kemal
bugün ölüm yıldönümü olan yazardır.
hiç bitmeyecek mi senin bu okuman?
-bitmeyecek, dedi.
hiç mi?
-hiç.
niyetin kâtip olmak mı yani?
-hayır.
ya?
-insan olmak.*
hiç bitmeyecek mi senin bu okuman?
-bitmeyecek, dedi.
hiç mi?
-hiç.
niyetin kâtip olmak mı yani?
-hayır.
ya?
-insan olmak.*
devamını gör...
laiklik
--- alıntı ---
zamanında bir gün mecliste laiklik tartışılıyordur. tanındık din adamlarından biri kürsüye gelir, alay etmeye başlar: "arkadaşlar, bir laikliktir gidiyor. afedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum. nedir bu laiklik?"
o gün meclis başkanlığı görevini yürüten atatürk alaycı üsluba dayanamaz. oturduğu yerden elini kürsüye vurur ve şöyle söze karışır: "adam olmaktır hocam, adam olmak!"
--- alıntı ---
daha iyi bir alternatif tanımını görmedim daha.
(bkz: laiklik adam olmaktır)
zamanında bir gün mecliste laiklik tartışılıyordur. tanındık din adamlarından biri kürsüye gelir, alay etmeye başlar: "arkadaşlar, bir laikliktir gidiyor. afedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum. nedir bu laiklik?"
o gün meclis başkanlığı görevini yürüten atatürk alaycı üsluba dayanamaz. oturduğu yerden elini kürsüye vurur ve şöyle söze karışır: "adam olmaktır hocam, adam olmak!"
--- alıntı ---
daha iyi bir alternatif tanımını görmedim daha.
(bkz: laiklik adam olmaktır)
devamını gör...
şeker portakalı
jose mauro de vasconceles'in 12 günde yazdığını söylediği kitaptır. elimde eski bir basımı bulunan bu yönüyle de beni ayrıca mutlu eden bir kitaptır hem de.
kitabın kapağını her açtığımda ilk kez okuyormuşum gibi hissederim. kötü şeyler, üzücü şeyler anlatıyor aslında ama zeze'nin tatlı dünyası kitabı güllük gülistanlık yapıyor benim için.
ortaokula giderken okumuştum ilk galiba şimdiki gibi popüler değildi tabi o zamanlar. birilerine tavsiye veriyordum heyecanla zeze'nin hüznünü başkalarıyla da paylaşmak istiyordum. kimse okumamıştı. ilk okuduğum zamanki kadar büyülü bir kitap değil benim için çok daha etkileyici kitaplar okudum çünkü. ama şeker portakalı kadar her yaşa hitap edeni zor bulunur.
portekizlinin öldüğü kısımda zeze gibi yıkılmıştım.
ve şeker portakalının olmadığı bölüm bende de yok.*
kitabın kapağını her açtığımda ilk kez okuyormuşum gibi hissederim. kötü şeyler, üzücü şeyler anlatıyor aslında ama zeze'nin tatlı dünyası kitabı güllük gülistanlık yapıyor benim için.
ortaokula giderken okumuştum ilk galiba şimdiki gibi popüler değildi tabi o zamanlar. birilerine tavsiye veriyordum heyecanla zeze'nin hüznünü başkalarıyla da paylaşmak istiyordum. kimse okumamıştı. ilk okuduğum zamanki kadar büyülü bir kitap değil benim için çok daha etkileyici kitaplar okudum çünkü. ama şeker portakalı kadar her yaşa hitap edeni zor bulunur.
portekizlinin öldüğü kısımda zeze gibi yıkılmıştım.
ve şeker portakalının olmadığı bölüm bende de yok.*
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın, güzel sözlüğün güzel insanları.
gününüz güzel olsun, yüzünüz güler olsun, neşeniz bol, huzurunuz daim olsun. *
gününüz güzel olsun, yüzünüz güler olsun, neşeniz bol, huzurunuz daim olsun. *
devamını gör...
hayvanlardan korkmak vs hayvanları sevmemek
hükümet kadın repliği geldi aklıma
ben hayvanseverim,seni de severim.
ben hayvanseverim,seni de severim.
devamını gör...
dolu gibi görünen bomboş laflar
yalnızlık paylaşılmaz.
bunun kadar sahte bir söz yok. neden bitmesin ki yalnızlık?
ınsanlarda hastalık derecesinde aptalca bir düşünce var. sonsuz mutluluk ve sonsuz huzur bekliyorlar.
hayat bu; elbette iniş ve çıkışlar olacaktır.
yalnızlık da bir şeyler paylaşabildiğin biri varsa o an biter.
he yanında bir tabur insan vardır ve paylaştığın bir şey yoktur o zaman en derin yalnızlığa gömüldün demektir.
bunun kadar sahte bir söz yok. neden bitmesin ki yalnızlık?
ınsanlarda hastalık derecesinde aptalca bir düşünce var. sonsuz mutluluk ve sonsuz huzur bekliyorlar.
hayat bu; elbette iniş ve çıkışlar olacaktır.
yalnızlık da bir şeyler paylaşabildiğin biri varsa o an biter.
he yanında bir tabur insan vardır ve paylaştığın bir şey yoktur o zaman en derin yalnızlığa gömüldün demektir.
devamını gör...
öğretmeninden dayak yiyen nesil
bizim ülkemizde hiçbir şeyin ortasının bulunmadığının kanıtı olaydır.
önceden öğretmen gaddar ve güçlü idi. öğrenciyi döverdi. şimdi öğrenci ve velinin eli güçlü ve saygısız, doyumsuz, cahil cesareti ile yürüyen egoistlerle doldu ortalık. öğretmenin hiçbir önemi kalmadı. halbuki ortasını bulabilsek çözülecek her şey.
önceden öğretmen gaddar ve güçlü idi. öğrenciyi döverdi. şimdi öğrenci ve velinin eli güçlü ve saygısız, doyumsuz, cahil cesareti ile yürüyen egoistlerle doldu ortalık. öğretmenin hiçbir önemi kalmadı. halbuki ortasını bulabilsek çözülecek her şey.
devamını gör...