normal sözlük'te pozitif şeylerden rahatsız olan yazarlar
bir ezik beyanıdır. sözlüğün amacı bilgin olduğu başlıklara format dahilinde entry girmektir. sen gelip burada özelde organize olup kendine başlık açtırırsan tabiki de küfürü yersin. ayrıca bu kanka mevzularına hiç girmiyorum. bu enayiler silik olunca farklı hesaplarla sözlüğe gelip sizinle konuştukları her şeyi başkalarına anlatıyor. kankacı ve nickaltı tayfası boştur. o zaman bende 5 tane arkadaşımı sözlüğe üye yapıp içinden geçeyim ortamın nasıl olur?
devamını gör...
korku filmlerinin genelde düşük puan alması
filmi izlerken gerilmekten helak olan fakat filmin sonunda hiçte korkunç değildi diyenlerin sebep olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
erteleme hastalığı
"procrastination"
erteleme hastalığı ilginç bir konudur.
bu hastalığa sahip kişiler tembel değildir. verilen işleri mutlaka yaparlar. yapmamazlık etmezler.
tembel insan ; verilen işi yapmaz veya yarım bırakır.
bu hastalığa sahip kişiler aptal ve cahil değildir. verilen işi harfiyen, eksiksiz yaparlar.
tembeller ise işi yarım, yamalak yaparlar. işi yaptırdığına pişman ederler.
gelelim hastalığın tanımına...
bu ; istenilmeyen durumları psikolojik bir reddediştir.
psikolojinin yapılacak işler arasındaki seçiciliğidir.
---------------------------------
kişinin önünde bu gün 1-2-3 numaralı işler var.
kişi 2 numaralı işi sevmiyor.
kişi bu gün 1 ve 3 numaralı işleri yapar. 2 numara yarına kalır.
kişinin önünde yarın 2-4-5-6 numaralı işler var.
kişi yarın 4-5-6 numaralı işleri yapar ve 2 numara yine bir sonraki yarına kalır.
bir gün gelip 2 numaralı işi yapmak zorunda kaldığı gün yapar. hemde eksiksiz yapar.
----------------------------------
öğrenci milletinde bu hastalık pek çoktur.
koskoca dönem boyunca ; yarın çalışırım, yarın çalışırım diyerek ; dönemi bitirirler.
ve son iki günde ; dönem boyunca ötelediği kitabı ; okuyup bitirirler. ve o dersten geçerler.
çokda korkulacak bir hastalık değildir.
adamın iki ayağını ; son iki günde ; bir pabuca sokar.
erteleme hastalığı ilginç bir konudur.
bu hastalığa sahip kişiler tembel değildir. verilen işleri mutlaka yaparlar. yapmamazlık etmezler.
tembel insan ; verilen işi yapmaz veya yarım bırakır.
bu hastalığa sahip kişiler aptal ve cahil değildir. verilen işi harfiyen, eksiksiz yaparlar.
tembeller ise işi yarım, yamalak yaparlar. işi yaptırdığına pişman ederler.
gelelim hastalığın tanımına...
bu ; istenilmeyen durumları psikolojik bir reddediştir.
psikolojinin yapılacak işler arasındaki seçiciliğidir.
---------------------------------
kişinin önünde bu gün 1-2-3 numaralı işler var.
kişi 2 numaralı işi sevmiyor.
kişi bu gün 1 ve 3 numaralı işleri yapar. 2 numara yarına kalır.
kişinin önünde yarın 2-4-5-6 numaralı işler var.
kişi yarın 4-5-6 numaralı işleri yapar ve 2 numara yine bir sonraki yarına kalır.
bir gün gelip 2 numaralı işi yapmak zorunda kaldığı gün yapar. hemde eksiksiz yapar.
----------------------------------
öğrenci milletinde bu hastalık pek çoktur.
koskoca dönem boyunca ; yarın çalışırım, yarın çalışırım diyerek ; dönemi bitirirler.
ve son iki günde ; dönem boyunca ötelediği kitabı ; okuyup bitirirler. ve o dersten geçerler.
çokda korkulacak bir hastalık değildir.
adamın iki ayağını ; son iki günde ; bir pabuca sokar.
devamını gör...
james-lange teorisi
william james* ve carl lange* birbirlerinden ayrı zamanlarda geliştirdikleri bu teoriye daha sonraları james-lange ismi verilmiştir. bu teoriye göre duygularımızı vücudumuzda bilinçsizce gerçekleşen fizyolojik olaylar sonucunda hissederiz. yani duygularımız sonucunda vücudumuz tepki vermez. aksine vücudumuz tepki verdiği için duygu hissederiz. böyle diyince ben de anlamadım. şöyle açıklayayım sözlükdaşlarım, hani biz korktuğumuzda terleriz, kalp atışımız hızlanır, ağlarız ya heh işte o öyle değil diyor bu teaori. biz terlediğimiz, kalp atışlarımız hızlandığı için korku duygusunu hissederiz, bu tepkiler bize korkmayı hatırlatır diyor. yani ayıdan korktuğumuz için koşmayız, koştuğumuz için korkarız. şunu diyebiliriz o zaman duygularımızı kontrol etmek mümkün. hazır mısınız size mutluluğun sırrını vereceğim? gülümsemek. ben demiyorum canım, bilim diyor.
bu teoriyle şöyle rastlaştık efendim. ben asla ders çalışamıyordum bir dönem. sıfır verimle birsürü sayfa arasında mekik dokuyordum sadece. sonra sanki çok zevk alıyormuşum gibi davranmaya başladım. zorla oturduğum masada gayet güzel vakit geçiriyormuşum gibi. işin garibi işe yaradığını fark ettim. daha motiveydim en azından. bu kozu kullanmaya devam ettim bir çok konuda. mutluymuşum gibi davrandım mutlu oldum, seviyormuş gibi yapıp zamanla sevmeye başladım. bunun sebebini merak etmiştim ki araştırmaya koyuldum. işte öyle tanıştık.
hayatınızın bir çok noktasında james-lange fenomenleriyle karşı karşıya kalmışsınızdır. mesela eski defterleri açma eğilimi bu teoriyle açıklanır*
doğru ya da yanlış diyemiyoruz bu teoriye çünkü doğrulandığı ve yanlışlandığı bir çok çalışma mevcut. bunlardan biri depresyon teşhisi konulan bir hastanın yüzünde tebessüm oluşacak şekilde yüz kaslarının uyarılması ile yapıldı. deneyin sonunda hasta kendini daha iyi hissettiğini söyledi.
bu teoriye getirilen en büyük eleştiri cannon bard teorisidir. canon'a göre james-lange teorisinin doğru olması için her duygu durumuna karşılık bir fizyolojik tepki olmalıdır. böyle bir şey olmadığı için bu teori de doğru değildir. cannon bu fikrini bir kedi üzerinde yaptığı deneyle savunur. kedinin bütün sempatik sinir sistemini yok ediyor fakat kedi hâlâ korkma sinirlenme gibi duyguları hissedebiliyor.
(bkz: cannon bard duygu teorisi)
bu teoriyle şöyle rastlaştık efendim. ben asla ders çalışamıyordum bir dönem. sıfır verimle birsürü sayfa arasında mekik dokuyordum sadece. sonra sanki çok zevk alıyormuşum gibi davranmaya başladım. zorla oturduğum masada gayet güzel vakit geçiriyormuşum gibi. işin garibi işe yaradığını fark ettim. daha motiveydim en azından. bu kozu kullanmaya devam ettim bir çok konuda. mutluymuşum gibi davrandım mutlu oldum, seviyormuş gibi yapıp zamanla sevmeye başladım. bunun sebebini merak etmiştim ki araştırmaya koyuldum. işte öyle tanıştık.
hayatınızın bir çok noktasında james-lange fenomenleriyle karşı karşıya kalmışsınızdır. mesela eski defterleri açma eğilimi bu teoriyle açıklanır*
doğru ya da yanlış diyemiyoruz bu teoriye çünkü doğrulandığı ve yanlışlandığı bir çok çalışma mevcut. bunlardan biri depresyon teşhisi konulan bir hastanın yüzünde tebessüm oluşacak şekilde yüz kaslarının uyarılması ile yapıldı. deneyin sonunda hasta kendini daha iyi hissettiğini söyledi.
bu teoriye getirilen en büyük eleştiri cannon bard teorisidir. canon'a göre james-lange teorisinin doğru olması için her duygu durumuna karşılık bir fizyolojik tepki olmalıdır. böyle bir şey olmadığı için bu teori de doğru değildir. cannon bu fikrini bir kedi üzerinde yaptığı deneyle savunur. kedinin bütün sempatik sinir sistemini yok ediyor fakat kedi hâlâ korkma sinirlenme gibi duyguları hissedebiliyor.
(bkz: cannon bard duygu teorisi)
devamını gör...
renklerin yazarlar için anlamı
yeşil: doğa
mavi: özgürlük
kırmızı: intikam
siyah: kararlılık
sarı: nostalji
mavi: özgürlük
kırmızı: intikam
siyah: kararlılık
sarı: nostalji
devamını gör...
alevilik
öyleymiş böylemiş diye rivayetler döndüren yurdum insanına inat önce insan ol kavramını benimseyen,ne arar ise kendinde arayan,ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır nicesi için,ben beni bilmezdim hatır kırardım
meğer ilmim noksan imiş bilmedim..ne güzel felsefe be. ama halen ayrımcılık değil mi çünkü en kolayı.bilmediğini yerersin bir gün biri gelir seni yerer ağzın dilin tutulur anlatamazsın kendini bilmiyor ki cahil dersin ya işte öyle bir şey.
nicesini gördüm sevmeyen ama ilahi adaletide gördüm ben.
sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır nicesi için,ben beni bilmezdim hatır kırardım
meğer ilmim noksan imiş bilmedim..ne güzel felsefe be. ama halen ayrımcılık değil mi çünkü en kolayı.bilmediğini yerersin bir gün biri gelir seni yerer ağzın dilin tutulur anlatamazsın kendini bilmiyor ki cahil dersin ya işte öyle bir şey.
nicesini gördüm sevmeyen ama ilahi adaletide gördüm ben.
devamını gör...
evlenmelerine izin verilmeyen gençlerin intihar etmesi
gençliğin vermiş olduğu hezeyanla hata yapan kişilerdir.
devamını gör...
benim hüzünlü orospularım
not: eser miktarda spoiler içerir.
gabriel garcia marquez tarafından yazılan, 90 yaşında bir erkeğin 14 yaşında bir çocuğa aşkını konu edinmesi nedeniyle rahatsız edici bulduğum kitap. keşke iki yetişkin konu edilseydi demeden edemedim. bunun dışında erkek karakterin duygu ve düşünceleriyle ilgili tahlil ve çıkarımlarda bulunmak epey keyifli. kendisi aşkı 90 yaşından sonra tadıyor ve bambaşka şekillerde yansıtıyor. aşkını yaşayış ve gösteriş biçimi ilgi çekici.
kitap genel itibarıyle empati kurdurma ya da duyguları istismar etme amacı taşımıyor, okuyucu olayların bir şahidi konumunda. tercih edilen dil ve eserin hacmi kolay okunmaya uygun, birkaç saat içinde bitirilebilir. mutlaka okuyun diyemem ama okumak tabii ki güzel bir deneyimdi. bazı cümleler, değerlendirmeler, adamın aşkla birlikte hayata dönüşü dikkat çekiciydi.
gabriel garcia marquez tarafından yazılan, 90 yaşında bir erkeğin 14 yaşında bir çocuğa aşkını konu edinmesi nedeniyle rahatsız edici bulduğum kitap. keşke iki yetişkin konu edilseydi demeden edemedim. bunun dışında erkek karakterin duygu ve düşünceleriyle ilgili tahlil ve çıkarımlarda bulunmak epey keyifli. kendisi aşkı 90 yaşından sonra tadıyor ve bambaşka şekillerde yansıtıyor. aşkını yaşayış ve gösteriş biçimi ilgi çekici.
kitap genel itibarıyle empati kurdurma ya da duyguları istismar etme amacı taşımıyor, okuyucu olayların bir şahidi konumunda. tercih edilen dil ve eserin hacmi kolay okunmaya uygun, birkaç saat içinde bitirilebilir. mutlaka okuyun diyemem ama okumak tabii ki güzel bir deneyimdi. bazı cümleler, değerlendirmeler, adamın aşkla birlikte hayata dönüşü dikkat çekiciydi.
devamını gör...
konya'da ağlayan ve annesini isteyen 1. sınıf öğrencisi
öğretmeni tarafından hakaretlere maruz kalan öğrencidir.
öğretmenlik dediğimiz meslek sadece bilgi paylaşarak veya bir şeyler öğreterek olmuyor. en büyük örneği olmuş bu video.
ulan sizi beni sayıyla mı verdiler diyor ruh hastası. ulan asıl sizi bize sayıyla mı verdiler.
buradan
öğretmenlik dediğimiz meslek sadece bilgi paylaşarak veya bir şeyler öğreterek olmuyor. en büyük örneği olmuş bu video.
ulan sizi beni sayıyla mı verdiler diyor ruh hastası. ulan asıl sizi bize sayıyla mı verdiler.
buradan
devamını gör...
rastignac
kadın düşmanı.
kendisini bir halt sanan kafa sözlükte tanıdığım "en boş" yazar.
bir imza kampanyası düzenleyip uçurma taraftarıyım.
kendisini bir halt sanan kafa sözlükte tanıdığım "en boş" yazar.
bir imza kampanyası düzenleyip uçurma taraftarıyım.
devamını gör...
kedi beslemek
benim de beslediğim çok güzel bir hanımefendi var ama bugün bir şey oldu ve bir anda sinirlenip, herkese saldırmaya başladı. vee maalesef önüne çıkan ilk kişi bendim... ona zarar gelmesinden korktuğum için sert davranamadım ve elinden de kurtulamadım... sağ olsun elim, ayağım mahvoldu. durulmayınca barınaktan gelip yakalayıp, götürdüler. kuduz olup olmadığını anlamak için bir süre orada kalacakmış. tabii ben de hemen hastaneye gittim tedbir için aşımı falan oldum. çok korkunç bir gün geçirdimm. neler olduğunu hatırlamıyorum bile. hayatımda bu kadar korktuğum çok az an olmuştur. hareket bile edemedim. evdekiler anlatıyor. neden böyle yaptığını da hiç anlamadım. kucağımdaydı sonra attı kendini yere kaçmam için fırsat bile vermedi. normalde böyle bir kedi de değildir. arada oyun oynarken çizerdi ama normalde hiç saldırmazdı bana. şimdi neler olacak bilmiyorum ama çok özledim kızımı.
devamını gör...
numb
canim linkin park’in 2003 yilinda yayinladigi meteora albumundeki, yillar gecse de eskimeyen, bir oturusta en az 6 kere dinledigim muthis sarkisi.
klibini izlerken buradan kendini kizin yerine koymayan, onunla birlikte uzulmeyen yoktur.
jay-z ile olan numb encore versiyonu da guzeldir fakat orijinal halinin yeri ayridir.
bir zamanlar ulkemizde duzenlenen rock’n coke festivalindeki performansi da buraya birakiyorum, rip chezzy.
klibini izlerken buradan kendini kizin yerine koymayan, onunla birlikte uzulmeyen yoktur.
jay-z ile olan numb encore versiyonu da guzeldir fakat orijinal halinin yeri ayridir.
bir zamanlar ulkemizde duzenlenen rock’n coke festivalindeki performansi da buraya birakiyorum, rip chezzy.
devamını gör...
dolmuşa binmek zorunda kalan zenginlerin ifadesiz yüzleri
çokça dolmuş kullanan bir insan olarak defalarca şahit olduğum ifadedir. rahatsız edici boyuta varmadığı sürece ben de onlara aynı kayıtsızlıkla yaklaşırım ama eğer bu kayıtsızlık aşağılama evresine doğru kayarsa mutlaka öyle ya da böyle huzurlarını kaçırmak için elimden geleni yaparım. çünkü herkes bilmelidir ki yakarsa dünyayı garipler yakar.
bunun bir aşağılık kompleksi itirafı olduğunu düşünebilirsiniz. bence düşünün de. ilk paragrafı okuyup da böyle düşünmeyen varsa hemen düşünsün. çünkü bence bu bir aşağılık kompleksi. cebimde ne kadar para olursa olsun ruhumdaki garibandan kurtulamıyorum ben. hala beyaz örtülü masaları olan lokantalarda oturmam mesela. pringles almaktan korkuyorum hala. çünkü pringles yiyen insanlar zengindir bana göre. ben yemem. alacak param yok değil ama alsam da bir yatırım aracı olarak kullanmak olur amacım. arkadaşlarımla bir yerlere gidince param yoksa “ bugün biriniz bana yemek ısmarlayın, hiç param yok” diyemem. zenginler bunu kolayca söylüyor. özeniyorum. ne zaman bir yere gitsek topluca hesabı ben öderim, çünkü benim ruhum fakir.
bugün dolmuşta cam kenarında oturmuş elektrik direklerini sayarken dolmuş durdu ve içeriye bembeyaz zengin saçları olan, zengin bir deri mont giymiş, zengin bir güneş gözlüğü takmış, zengin parfüm kokusunu içeri salan bir adamla; onun elini tutarak dolmuşa binen zengin sarısı saçları olan, en az elini tuttuğu adamınki kadar zengin bir deri mont giymiş, zengin kokuları yayan, zengin bir yürüyüşü de olan bir kadın girdi.
ben zengin olmadığım için önce onların zengin olduğunu anlamadım ama sonra sundukları veriler ışığında zengin oldukları kanısına vardım. adam zengin bir havayla elini cebine attı ve biraz para çıkardı. ben de elimi cebime attım hemen. benim cebimde kesinlikle daha çok para vardı ama zengin olan oydu çünkü benim zihnimde bir gecekondu mahallesi var.
on lira uzatıp iki kişi almasını istedi şoförden. ben bir kişi almasını istemiştim. yine ben fakir o zengin. keşke ben de iki kişi deseydim bindiğimde, sonuçta şoför nerden anlayacak tek olduğumu. neyse işte demedim ve yine fakir oldum.
bindikleri andan itibaren yüz ifadelerini özellikle izledim bu zengin çiftin. tam bir kayıtsızlık. derin bir ifadesizlik. sanki dolmuşta onlardan başkası yok. o kadar zenginler ki birbirleriyle bile konuşmadılar. ifadeleri bozulmasın diye sağa sola bile dönmediler. ama ben yüz ifadelerindeki kayıtsızlıktan çok şey okudum. arabalarını servise bıraktıkları için binmişlerdi dolmuşa, normalde hiç binmezlerdi, alışkın da değillerdi. bir daha da kolay kolay binmezlerdi. sanayiden bindikleri için bunu anlamak kolaydı belki. ama hissettim işte böyle olduğunu. ben arabamı wolksvagen servisine bırakmıştım. talihsizlik işte. onlar zengindi, ben fakir.
o yüz ifadesini ben de denedim ama benim yüzümde son sigarasını tersinden yakmış bir insanın şaşkın bir ifadesi gibi durdu. hiç yakışmadı bana. belki zihnime bir gün bir piyango vurur da ben de zengin olurum. çıkmaz demeyeyim şansımı deneyeyim.
bunun bir aşağılık kompleksi itirafı olduğunu düşünebilirsiniz. bence düşünün de. ilk paragrafı okuyup da böyle düşünmeyen varsa hemen düşünsün. çünkü bence bu bir aşağılık kompleksi. cebimde ne kadar para olursa olsun ruhumdaki garibandan kurtulamıyorum ben. hala beyaz örtülü masaları olan lokantalarda oturmam mesela. pringles almaktan korkuyorum hala. çünkü pringles yiyen insanlar zengindir bana göre. ben yemem. alacak param yok değil ama alsam da bir yatırım aracı olarak kullanmak olur amacım. arkadaşlarımla bir yerlere gidince param yoksa “ bugün biriniz bana yemek ısmarlayın, hiç param yok” diyemem. zenginler bunu kolayca söylüyor. özeniyorum. ne zaman bir yere gitsek topluca hesabı ben öderim, çünkü benim ruhum fakir.
bugün dolmuşta cam kenarında oturmuş elektrik direklerini sayarken dolmuş durdu ve içeriye bembeyaz zengin saçları olan, zengin bir deri mont giymiş, zengin bir güneş gözlüğü takmış, zengin parfüm kokusunu içeri salan bir adamla; onun elini tutarak dolmuşa binen zengin sarısı saçları olan, en az elini tuttuğu adamınki kadar zengin bir deri mont giymiş, zengin kokuları yayan, zengin bir yürüyüşü de olan bir kadın girdi.
ben zengin olmadığım için önce onların zengin olduğunu anlamadım ama sonra sundukları veriler ışığında zengin oldukları kanısına vardım. adam zengin bir havayla elini cebine attı ve biraz para çıkardı. ben de elimi cebime attım hemen. benim cebimde kesinlikle daha çok para vardı ama zengin olan oydu çünkü benim zihnimde bir gecekondu mahallesi var.
on lira uzatıp iki kişi almasını istedi şoförden. ben bir kişi almasını istemiştim. yine ben fakir o zengin. keşke ben de iki kişi deseydim bindiğimde, sonuçta şoför nerden anlayacak tek olduğumu. neyse işte demedim ve yine fakir oldum.
bindikleri andan itibaren yüz ifadelerini özellikle izledim bu zengin çiftin. tam bir kayıtsızlık. derin bir ifadesizlik. sanki dolmuşta onlardan başkası yok. o kadar zenginler ki birbirleriyle bile konuşmadılar. ifadeleri bozulmasın diye sağa sola bile dönmediler. ama ben yüz ifadelerindeki kayıtsızlıktan çok şey okudum. arabalarını servise bıraktıkları için binmişlerdi dolmuşa, normalde hiç binmezlerdi, alışkın da değillerdi. bir daha da kolay kolay binmezlerdi. sanayiden bindikleri için bunu anlamak kolaydı belki. ama hissettim işte böyle olduğunu. ben arabamı wolksvagen servisine bırakmıştım. talihsizlik işte. onlar zengindi, ben fakir.
o yüz ifadesini ben de denedim ama benim yüzümde son sigarasını tersinden yakmış bir insanın şaşkın bir ifadesi gibi durdu. hiç yakışmadı bana. belki zihnime bir gün bir piyango vurur da ben de zengin olurum. çıkmaz demeyeyim şansımı deneyeyim.
devamını gör...
en müslüm gürsesçi özelliğiniz
benim de gönlümde kadehler kırılıyor.
devamını gör...
sözlükte siyaset istemiyoruz
siyasetle uğraşmamanın cezası sizden daha aptallar tarafından yönetilmektir diye platon'un bir cümlesiyle cevap vermek istediğim saçma istek.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
devamını gör...
işi olmadığı halde hep erken kalkan kişi
benim kızanların sabah 7de mesaisi başlıyor. evet mesai.. çok da dakik çocuklar hoşuma da gitmiyor değil. uyandıktan sonraki ilk yarım saat gün içinde yapacakları aksiyonları planlıyorlar, o yüzden günün en sakin zamanları o ilk yarım saat.
bir fiil 7 senedir erken kalkarım o yüzden. hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı. tabiki erken kalkmak çok güzel, günü kaçırmıyoruz bir kere.
bir fiil 7 senedir erken kalkarım o yüzden. hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı. tabiki erken kalkmak çok güzel, günü kaçırmıyoruz bir kere.
devamını gör...
geceye nazım hikmet'ten bir şiir bırak
"güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde
iyi ki geçtin dünyadan
sahi ya doğmasaydın?"
iyi ki geçtin dünyadan
sahi ya doğmasaydın?"
devamını gör...
asla yemem deyip kölesi olmak
asla yemem dediğim ne varsa ön yargıdan dolayı hâlâ da yemem. yemicem.
devamını gör...
40 yaşını geçmiş sözlük yazarları
lgs ye hazırlanan ergenlerin tik tok dünyalarına baltalarını hala indirebilecek güçte olan yazarlar.
devamını gör...