uyuyan güzel
işler yolunda gitmeyince peri bireyler tarafında uyutulan, insan olmadığını düşündüğüm prenses. tabii peri bireyi kandırıp uyuyormuş gibi yapmış da olabilir.
(bkz: sinsirella)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://i.imgyukle.com/2021/04/20/OHdmr1.jpg)
(bkz: sinsirella)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://i.imgyukle.com/2021/04/20/OHdmr1.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://i.imgyukle.com/2021/04/20/OHdqNS.jpg)
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
canım çok çay çektiğinde çay demlesin. yanına tuzlu kavrulmuş dakota çekirdeği ile servis etsin. daha da bir şey istemez…
devamını gör...
yalnız insanlar hasta olunca kim bakıyor sorunsalı
kimse bakmıyor. kendi kendine bakıyorsun, öksürükten ciğerin sökülürken kalkıp kendi çorbanı yapıyorsun, suyunu içiyorsun ilaçlarını alıyorsun. kemiklerin ağrıdan kırılırken evin içinde dolaşıp işlerini hallediyorsun, gece ateşin bilmem kaç dereceye fırladığında halisülasyon göre göre kalkıp ateş düşürücünü içip küfrede küfrede o ılık duşa giriyorsun. kimsen yoksa hayatında yalnızlık seni bir kayaya cevirir.
devamını gör...
hiçlik
bize hiçbir şey yapmadılar -sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerindeki hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
satranç, stefan zweig
ben hiçliği temsil ediyorum. adım hiçlik kontu, senatör. doğmadan önce var mıydım? hayır. öldükten sonra var olacak mıyım? hayır. ben neyim? bir organizmaya eklenmiş bir parça toz. bu dünyada ne yapacağım? seçme hakkı benim. acı çekmek ya da keyif almak.
sefiller, victor hugo
boşluk duygusu. bir yere ait olamama. hayatı anlamlandıramama. varlık ile hiçlik arasında gidilen bu yolda hiçlik ağır bastığında ürkütücü bir hal alıyor her şey. koca bir sıfırdır hiçlik..
satranç, stefan zweig
ben hiçliği temsil ediyorum. adım hiçlik kontu, senatör. doğmadan önce var mıydım? hayır. öldükten sonra var olacak mıyım? hayır. ben neyim? bir organizmaya eklenmiş bir parça toz. bu dünyada ne yapacağım? seçme hakkı benim. acı çekmek ya da keyif almak.
sefiller, victor hugo
boşluk duygusu. bir yere ait olamama. hayatı anlamlandıramama. varlık ile hiçlik arasında gidilen bu yolda hiçlik ağır bastığında ürkütücü bir hal alıyor her şey. koca bir sıfırdır hiçlik..
devamını gör...
insanı yoran şeyler
belirsizlik,
arkanızdan dönen dolaplar,
yalan...
arkanızdan dönen dolaplar,
yalan...
devamını gör...
teyze anne yarısıysa iki teyzenin bir anne etmesi
ikiden fazla teyzem olduğu halde maalesef bir annem etmediği için katılmadığım önermedir.
devamını gör...
en merak edilen yaş
35 diyeceklere ön bilgi vereyim. çok merak etmeyin, tünelin ucu bombok bir yere çıkıyor.
devamını gör...
ezhel
şu an ülkede en çok dinlenen sanatçılardan biriyse bu tesadüf değildir arkadaşlar. bu adam hep risk aldı, hep tarz değiştirdi, işin sonunda kendini buldu. müptezhel albümü çıkmadan hemen öncesinde ankara'da kirada oturduğu evin kirasını ödeyemeyecek haldeydi. ev sahibinden bizzat duydum. ülkede rap müziğe boyut atlatmış ve rap'e karşı olan önyargıları yıkmıştır. bu adam patladıktan sonra bütün türk rap camiasının dinlenmesi arttı fark edersiniz ki.
devamını gör...
booba
animasyonlu çizgi film karakteri. beyaz ve sevimli bir canavar. kafasında iki yelesi var toka gibi bir şey takmış. mavi gözlü ve kuyruğu var fare gibi.
devamını gör...
ebeveynlerin kabullenemedikleri gerçekler
mizaç gerçeğini gözardı etmeleri. oysa aynı aile ortamında büyüyen kardeşlerin bile hayata verdikleri karşılıklar o kadar farklıdır ki... onlara aynı reçeteler uygulanmamalı.
emre kongar “ babam, oğlum ve torunum, 100 yıllık öykü...” kitabında, bu mizaç farklılığına kendi ailesinden güzel bir örnek verir.
kızının liseye başlamasının ilk gününde onu okula bırakan oğlu kağan, kızkardeşine şöyle der: “kendini kimseye sevdirmek zorunda değilsin.” bunu duyduğunda çok güldüğünü ifade eden emre kongar: “sen bütün eğitimini, kızlarının toplumda reddedilmemeleri ve daha rahat yaşam sürdürmeleri için ölçülü bir uyumluluk üzerine kur, ağabeyleri bunun hiç de zorunlu olmadığı konusunda onları uyarsın! onun için diyorum ki sevgili okurlarım, çocuk eğitimini ciddiye alın, tutarlı ve sistematik olun ama çok da ciddiye almayın, çünkü onlar çoğu zaman sizin istediğiniz gibi değil, kendi istedikleri gibi büyüyorlar. “ diye yazar kitabında.
lakin çok da “ciddiye alan” başarı odaklı mükemmeliyetçi ebeveynler, kendi isteklerinin, hayallerinin gerçekleşmesi doğrultusunda çocuklarına tahakküm uyguluyor. çoğu da iyi niyetli çabalardır aslında. çünkü hiç bir kuşakta pekte sağlıklı olmamış aile yapımızın ürünleri olan anne ve babaların, bir çeşit “kendi yaralı çocukluklarını temize çekme” güdüsüyle ya da motivasyonuyla yaptıkları eylemlerdir onlar.
hangi niyetle olursa olsun ilgisi, yeteneği, yönelimleri baskılanan bu çocuklar, geleceğin mutsuzluk abideleri olarak, ya toplumla küs münzevi hayatlar sürüyorlar ya da mükemmeliyetçilik takıntılarıyla bitmeyen savaşlarda heba oluyorlar.
emre kongar “ babam, oğlum ve torunum, 100 yıllık öykü...” kitabında, bu mizaç farklılığına kendi ailesinden güzel bir örnek verir.
kızının liseye başlamasının ilk gününde onu okula bırakan oğlu kağan, kızkardeşine şöyle der: “kendini kimseye sevdirmek zorunda değilsin.” bunu duyduğunda çok güldüğünü ifade eden emre kongar: “sen bütün eğitimini, kızlarının toplumda reddedilmemeleri ve daha rahat yaşam sürdürmeleri için ölçülü bir uyumluluk üzerine kur, ağabeyleri bunun hiç de zorunlu olmadığı konusunda onları uyarsın! onun için diyorum ki sevgili okurlarım, çocuk eğitimini ciddiye alın, tutarlı ve sistematik olun ama çok da ciddiye almayın, çünkü onlar çoğu zaman sizin istediğiniz gibi değil, kendi istedikleri gibi büyüyorlar. “ diye yazar kitabında.
lakin çok da “ciddiye alan” başarı odaklı mükemmeliyetçi ebeveynler, kendi isteklerinin, hayallerinin gerçekleşmesi doğrultusunda çocuklarına tahakküm uyguluyor. çoğu da iyi niyetli çabalardır aslında. çünkü hiç bir kuşakta pekte sağlıklı olmamış aile yapımızın ürünleri olan anne ve babaların, bir çeşit “kendi yaralı çocukluklarını temize çekme” güdüsüyle ya da motivasyonuyla yaptıkları eylemlerdir onlar.
hangi niyetle olursa olsun ilgisi, yeteneği, yönelimleri baskılanan bu çocuklar, geleceğin mutsuzluk abideleri olarak, ya toplumla küs münzevi hayatlar sürüyorlar ya da mükemmeliyetçilik takıntılarıyla bitmeyen savaşlarda heba oluyorlar.
devamını gör...
zahid
zühd sahibi olanlara verilen isim. kısacası; haramdan korkan, kaçan ve yaklaşmayan, bununla da kalmayıp helal olan şeylere de şüphe ile yaklaşan kişilerdir zahidler.
* peygamber efendimizin karpuz yemesiyle alakalı hiç bir rivayet olmadığından dolayı, karpuzun tadını bilmeyen ve ağzına koymayan zahidler vardır tarihte. hayret edilesidir.
* peygamber efendimizin karpuz yemesiyle alakalı hiç bir rivayet olmadığından dolayı, karpuzun tadını bilmeyen ve ağzına koymayan zahidler vardır tarihte. hayret edilesidir.
devamını gör...
karşılıksız aşk
annenin çocuğuna olan aşkı.
devamını gör...
liseli yazarlara öneriler
tanım: yaşça ve zihnen büyük yazarların, liseli gençlere hayat veya okul üzerine verecekleri tavsiyeleri bir araya getiren başlıktır.
devamını gör...
feynman diyagramları
basit bir anlatımla teorik fiziği resimsel sunuma dökülmesidir.
devamını gör...
fal bakan sözlük yazarları
arkadaşımın anneannesi o kadar iyi fal bakıyor ki hiçbiri çıkmıyor. hayatınızda en azından neyin olmayacağını öğreniyorsunuz.
devamını gör...
kuyudan çıkan gerçek
1896 yılında jean-léon gérôme tarafından resmedilen bir tablodur. tablonun hikayesine bakacak olursak:
19. yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. yalan doğru söyler ve "bugün hava çok güzel” der. gerçek onun etrafına bakar, gözlerini gökyüzüne kaldırır ve gerçekten çok güzeldir. bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler. yalan, suyun çok güzel olduğunu söyler ve banyo yapmayı önerir. gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. soyunur ve yüzmeye başlarlar. yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. kızgın gerçek kuyudan çıkar, yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır. zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.
o zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.
truth coming out of her well
19. yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. yalan doğru söyler ve "bugün hava çok güzel” der. gerçek onun etrafına bakar, gözlerini gökyüzüne kaldırır ve gerçekten çok güzeldir. bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler. yalan, suyun çok güzel olduğunu söyler ve banyo yapmayı önerir. gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. soyunur ve yüzmeye başlarlar. yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. kızgın gerçek kuyudan çıkar, yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır. zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.
o zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.
truth coming out of her well
devamını gör...
ev alırken dikkat edilecek hususlar
ilki depreme dayanıklılık olmalı.
devamını gör...
yazarların kendini sevmeme nedeni
kendimi sevemiyorum çünkü... sinir bozucuyum. sorumsuzum, umursamazım, iletişim kurmayı sevmiyorum. yabaniyim.
yazar arkadaşlarım bugün öz eleştiri yapıyoruz hadi bakalım. cümlenin devamını getirin.
edit: başlığı açarken bu kadar tanım geleceğini tahmin edemezdim.hepsini teker teker okudum.belirtmek isterim ki illa ezik insanlar kendinde sevmediği noktaları belirtir diye bir şey yok. hepimiz insanız ve hepimizin kusurları var. yine de sevelim kendimizi. başka kimsemiz yok çünkü.
yazar arkadaşlarım bugün öz eleştiri yapıyoruz hadi bakalım. cümlenin devamını getirin.
edit: başlığı açarken bu kadar tanım geleceğini tahmin edemezdim.hepsini teker teker okudum.belirtmek isterim ki illa ezik insanlar kendinde sevmediği noktaları belirtir diye bir şey yok. hepimiz insanız ve hepimizin kusurları var. yine de sevelim kendimizi. başka kimsemiz yok çünkü.
devamını gör...
ajanda tutmak
öz disiplin problemi olan biri olarak, akademik hedefimi bu sorumsuzlukla başaramayacağımı fark ettim. ajanda yöntemine başvurdum, benim için olaylar oyunlaşmaya başladı. tik atmak hiç bu kadar zevkli olmamıştı. bu sayede o gün yapmam gereken işleri yazıyor ve bunları bitirene kadar çabalıyorum, çünkü biliyorum ki bugün bitiremediğim şey yarın yükümü arttıracak. bu sayede, çok düzene girdi hayatım. çağ atladım resmen, ilacım ajanda tutmak ve bunu aksatmadan uygulamakmış meğer. aynı problemden muzdarip arkadaşlara denemelerini öneririm.
devamını gör...