evliliği hayatlarının amacı halline getirmiş, hayattaki tek arzusu evliliğini diğer insanların gözüne sokmak olan gelin tipidir.

kocişimle kahve keyfi.. kocişimle kahvaltı.. kocişimin hediyesi...
görmekten sıkıldığım durumlar. millete nispet için evlenip bir de bunu paylaşmayın.
devamını gör...

türkiye'de misyoner faaliyetleri yaparak tanınan bir protestan kilisesidir.
güney afrika cumhuriyetinde de kiliseleri vardır. bir işçi arkadaşımız bunların kilisesine gidiyordu. doğum günü, evlilik yıl dönümü, yılbaşı... kutlamayı kötü görüyorlar ve devamlı "jesus coming soon" diyorlar. diğer protestan kiliselere giden arkadaşlar bunlara aşırı gözüyle bakıyordu.
devamını gör...

kendisi üniversiteden abimdi. fotoğrafını görünce şoke oldum. üniversitede çok insan canlısı, yaşamayı seven ve pozitif biri olarak tanırdık. sebebini çok merak ediyorum. ama sebep ne olursa olsun konduramadım kendine, sebep çok büyük olmalı.

buradan
devamını gör...

sağlıkçıyım. evim hastaneye çok yakın.
nöbetten çıktığım bir gün evimde uyuyorum. ambulansın siren seslerini duyarak uyandım off yine mi hasta geldi bi uyutmadınız diyip kalkmam, salona geçmem, ortama 30 sn kadar bakmam, evde olduğumu anlayıp hahaha salak diyerek kendime gülmem, yatmaya geri gitmem ve kapanış.
devamını gör...

avrupada olmak isterdim. bir sanat galerisi açardım. maria puder art galery diye. döner ayranlı açılış yapardım. :)
devamını gör...

antik yunanda her bahar, “mounichia” festivali düzenlenirdi. festivalde kadınlar, zeus’un kızı ve apollon’un ikiz kız kardeşi, ay ve av tanrıçası ise artemis’e hediyeler adardı. kadınlar onu onurlandırmak için yuvarlak ya da ay şeklinde ballı kekler yapar ve üstüne mumlar dikip yakar böylece mumların gökyüzünde ay gibi parlamasını, dumanı ile duaların, dileklerin gökyüzünde yaşayan tanrıçaya ulaşmasını dilerlerdi. muma üflerken dilek tuma fenomenin de buraya dayandığı söylenir.
devamını gör...

afrika'nın bilmediğim bir ülkesinden jamal isimli kardeşimizin dillendirdiği çok acı bir gerçektir:


ayrıca kendileri bu işi ele ele vererek çözebileceğimizi iddaa etmektedir. lütfen bu arkadaşımıza destek çıkalım.

edit: yutup algoritmam ile gurur duyuyorum.*
devamını gör...

erkekler yanyana iken "naber lan mal" dediği adamın arkasından "sağlam çocuktur, severim" der, kadınlar "aşkım balım" dediği kişinin arkasından "ne kadar çok kilo almış, gördün mü?" diye laf eder.

o yüzden pek de önemli olmayan hitap biçimleridir.

ooo genelleme yaptım bayılırım, cinsiyetçilik de tamam o zaman kaçayım ben.*
devamını gör...

her ne kadar, dil ile açıklanması, anlatılması pek parlak ve aydınlatıcı da olsa, aşkın dile düşmemesi, söylenmemiş kalması ve gönülde duyulması daha parlaktır.
(bkz: mesnevi)

edit:düzeltme
devamını gör...

böyle bir durumda modları göreve çağırmak biraz saçma. ama konuya gelirsek engeli basıp geçebilirsiniz. ya da kibar bir şekilde sohbet etmek istemediğinizi söyleyebilirsiniz.

çok ısrar ediyorsa dediğim gibi, basın engeli totosuna.
devamını gör...

aman aman aman pu pu pu

''oldu paşam. başka bir emriniz var mı?'' şeklinde karşılık verilmesi gerekilir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ya yazmayayım bu başlığa, ekmek vermeyeyim bu söylemi gündeme getirenlere diyordum ama dayanamıyorum artık. hakaretler gırla, homofobiklik övünç kaynağı olmuş, duyarlı insanlar "sjw" diye etiketlenmiş, politik duruşları yüzünden bazı kişiler faşistçe yaftalanmış.

muhalif hareketi asıl baltalayan kişiler bu söylemi ağızlarına pelesenk etmiş olanlardır. lgbti+ topluluğundan bir kişinin protestoda olması kimseyi rahatsız etmemeli, homofobikler haricinde. gökkuşağı bayrağı hepimizin altında toplanabileceği bir bayrak, bu kadar korkmayın. ayrıca hdp'li tayfa kısmına gelirsek de, birilerinin halay çekerek protesto etmesi sizi neden kudurtuyor anlayamıyorum. sorun ne burada; herkes kendi kimliğiyle, kendi fikirleriyle, kendi duruşlarıyla orada. iktidarın ekmeğine yağ sürüyor, o yüzden rahatsız oluyoruz diyorsunuz ya, bu bir yalan, kendinizi kandırıyorsunuz. sizler de o rahatsız olanlardan olduğunuz için iktidara hak veriyorsunuz bu konularda. dışlamak istiyorsunuz onları, görmezden gelmek istiyorsunuz. ne yazık ki nefretiniz sevginizden büyük, acıyorum halinize.

ayrıca burada protesto yok şöyle olmalıdır, yok böyle olmalıdır diye ahkam kesenlerin kaçının gördüğü haksızlıklar karşılığında bir protestoya katıldığını merak ediyorum. tanımadığınız bir insanın hakkını savunmak için biber gazı yediniz mi? portakal gazı kullanan polislerle karşı karşıya geldiniz mi? hedef alınarak plastik mermiyle vurulan masum bir insanı gördünüz mü? şunu anlamıyorsunuz, birleşmemiz gereken şey insanlık, sadece insanlık. bu kadar.
devamını gör...

10 eylül 1943 yılında öğretmen bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelen çevirmen ve yazar.

bir yanı kesinlikle ''nihilist'' etkiler taşıyan, edebiyatımızın erken yaşta yitirdiği özgün yazarlarından biridir. farklı bir bakış açısı ve kalemi vardır, eğer bu kadar genç elimizden kayıp gitmeseydi kim bilir daha ne kadar o kendine has havasıyla eserler verirdi..

yaşamın ucuna yolculuk adlı romanı aslında almanca ''bir intiharın izinde'' (auf den spuren eines selbstmords) adıyla yayınlanıp almanya'da ''marburg edebiyat ödülü''nü kazandırmıştır yazarımıza. aslında insanların ilgisini çekmesi ve o değerli ismini duyurması da bu kitap ve ödül sayesinde olmuştur. daha sonrasında türkçeye ''yaşamın ucuna yolculuk'' olarak çevrilmiştir.

1986 yılının soğuk bir şubat günü göğüs kanserinden hayata veda eden özlü'nün kabri aşiyan mezarlığı'nda bulunmaktadır. kendisini ziyaret etmek, ona belki bir çiçek, belki dua, belki ise birkaç güzel söz bırakmak isteyen yazarlara ve okurlara duyurulur.

şimdi, okuduğum ilk eseri olan kalanlar'dan sevdiğim bir alıntıyı paylaşarak tanımımı sonlandırıyorum.

benim kişiliğimin yöresi mutlaka anadolu'da bir kasaba. hiç kibar değil. bilinçsizce alçakgönüllü. ne baharımsı ne yazımsı. sessiz, durgun, ama geniş değil, yalnızca can sıkıcı.
devamını gör...

ağlayan kalpler çiçeği (dicentra spectabilis ) dünyanın en romantik çiçeği olarak kabul edilir. çiçekleri aşkı temsil eden kalp motiflerine benzediğinden ve gözyaşı damlıyor gibi uzantıları bulunduğundan bu adı almıştır.
“bleeding heart” kanayan kalpler çiçeği olarak da bilinen bu çiçeğin anavatanı doğu asya’da sibirya ve kore arasında kalan mançurya bölgesidir. başlıca renkleri ise fuşya pembesi, mercan rengi ve beyazdır.
ülkemizde kızların kalbini ağlatanların çok olduğunu öne sürerek bu çiçeğe kız kalbi diyenler de bulunmaktadır. bu narin ve güzel görünümlü çiçek türkçede şebboy ismi ile anılsa da aslında tam şebboy değil, şebboyun bir türüdür.
uzun bir sap üzerinde aşağıya doğru sarkmış ama düzgün bir biçimde dizilmiş olağanüstü albenisi olan ağlayan kalpler çiçeği nemli, humusça zengin topraklarda rahatlıkla yetişir, kış soğuklarına çok dayanıklıdır, 30-70 cm boyundadır.
devamını gör...

yine evde kaldım gerçeği ile yüzleşmemi sağlayan başlıktır.
herkes evliyse kim bu yalnızlar? foklar mı? o degil de fok balıkları...
devamını gör...

film metaforlarla dolu olduğundan birçok kişi farklı anlamlar çıkarabilir ama bence filmin ana teması salt iyi olanın, iyiliği yok etmesidir.
yani kötü olmadan iyiyi hissedemeyiz ve iyi artık rutinleşirse iyi olanı hissetmek veya ondan haz almak mümkün değildir.
(bundan sonrası biraz --- `spoiler` --- içerebilir.)

ütopik bir şehre gelen andreas için şehirde her şey onun için iyidir. hemen işe girer çalışma ortamı iyidir insanlar arkadaş canlısı ve kibardır. kadınlara ulaşmak kolaydır. maddi manevi bir kötülük veya sorun çekmez. ancak bu iyi olma durumu o kadar rutinleşir ki ortada iyi olma hali kalmaz.

bir mekanda alkol içen kişinin tuvalette alkol aldığı için sarhoş olmadığından yakındığını fark eden andreas bunun farkına ancak o yakındıktan sonra varır. burada gösterilmek istenen normal hayatımızda da fazla alkol kullanan birinin alkol toleransının yükselmesi nedeniyle çok zor sarhoş olmasıdır. yani insan iyi olana tolerans geliştirir ve bir süre sonra iyi olsa bile iyi olduğunun farkında olamaz, boşluğa düşer ve arayışa girer.

andreas, kadınlarla flörtleşir ve bir kadınla aynı evde yaşamaya başlar ardından başka bir kadına aşık olur biraz kaçamak yapsa da sonunda birlikte olduğu kadına başkasına aşık olduğunu söyler. kadınsa buna karşılık olarak ctesi gecesi misafirlerin geleceğini ve ayrılmak için beklemesinde faydası olduğunu söyler. yani andreas, neo liberal kültürde başka insanlara sunulacak bir metadan başka bir şey değildir. bu kadından ayrılan andreas aşık olduğu kadına durumu anlatır ve kendisi için ayrıldığını söyler. kadınsa bunu yapmasına gerek olmadığını zaten kendisinin birçok kişi ile birlikte olduğunu söyler. andreas bunun karşısında duygusal olarak yıkılır. burada esasen öznelerin birçok hale gelip nesneleşerek modern toplumda insanların topluluklar içerisinde yalnız kalmasına dem vurulur. ardından andreas kendini trenin altına atar tren üzerinden defalarca geçsede ölmez acı veya ızdırap çekemez. yüzü gözü kanlı bir şekilde eve gider. eve gittiğinde, evdeki kadın bu duruma aldırış etmez ve arkadaşının onları go-karta davet ettiğini söyler.

andreas yine ofisinde düşünceli bir şekilde otururken güler yüzlü patronu ofisine girer ve sorunun ne olduğunu sorar. andreas, çocukları ve sıcak çikolata içmeyi özlediğini söyler. patronu aceleyle odadan çıkar.
yarınına andreas kibar bir şekilde işten kovulur ve yerine hemen yeni biri bulunur.
sistemi eleştirmeye başlayan andreas hemen toplum tarafından ötekileştirilir.

andreas burada huzuru bulamadığının farkına varır.
ve tuvaltte sarhoş olamadığından yakınan adamın odasında duvardan bir ışık geldiğini fark eder orayı kazmaya çalışıp oradaki ışığa varmaya çalışır. duvardaki delik vajina şeklindedir burada insanın ana rahmine ulaşma isteği metaforu vardır. insan, ancak orada huzurlu ve iyi olabilir. yani iyiyi ve kötüyü hissetmediği veya algılamadığı yerde.

andreas, duvarı kazarken diğer insanlar bir koku alıp kazılan yerin etrafına toplanırlar. andreas duvarı kazdığında tarafa sadece elini uzatabilir elini uzattığı yer bir mutfaktır ve mutfaktan eliyle sadece bir dilim pasta alabilir ve o sırada yakalandığı halde bu pastayı iştahla yer çünkü o pasta kötünün de olduğu bir yerdedir yani iyiyi var eden hissedebileceğiniz bir yerdedir. diğer insanlar yaşadıkları şehirde pasta olmasına rağmen ancak o pastanın kokusunu alabilirler. çünkü rutinleşen ve alışılan iyi artık iyi olmaktan çıkar. ve andreas yakalanır geldiği otobüsün arka kısmına atılır ve yolda sarsılarak gider o sarsılarak giderken ilişki kurduğu kadınların ve arkadaşlarının onun yerine hemen başka birini bulduğunu gösteren kesitler gösterilir andreas bir meta konumundadır ama onun yerinde olan insanlarda birer meta konumundalardır fakat henüz farkında değillerdir. konfor alanından çıkmaya başlamıştır en sonunda otobüs durur ve andreas ayağıyla kapağı iterek içinde bulunduğu yerden dışarı çıkar dışarısı karlı ve soğuktur andreas artık konfor alanından ve monotonluğundan çıkmıştır kötü şeyleri hissedebilip acı çekebiliyordur artık iyi olanı da hissedebilecektir.
devamını gör...

sizi merak etmesi, sadece bedeninizi değil sevdiğiniz, sevmediğiniz şeyleri merak etmesi
devamını gör...

osmanlı döneminde yemeklerde zehir olup olmadığını anlamak için seladon porseleninden yapılan tabaklar kullanılırdı.
devamını gör...

acı ama gerçek olan bir şey söyleyeyim yaşanıyor.
bu söylediğimiz kişi kim olursa olsun bir gün onsuz yaşamayı öğreniyoruz. ayrılık ne ki insanlar ölüm acısına alışıp hayatlarına devam ediyor. o yüzden bu kadar büyük cümleler kurmamak lazım sanki ha?

"yaşayanlar unutmuştu bizi
biz öldüğümüzle kalmıştık."
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim