normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
sözlükte, vakit geçirebildiğim süre içinde yorum yazan paylaşım yapan sayın yazarları , merakla ilgiyle okumaya ve takip etmeye çalışıyorum. doğru, anlaşılabilir bir üslup kullanan ve paylaşımları ile kendini belli eden sayın yazarlar hep var olsunlar. keyifli vakit geçirmek için buradayız ve yorumlarınızı okumaya değersiniz.
devamını gör...
yoldaş'tan normal sözlük yazarlarına açık mektup
bir an korktum, yoldaş niye mektup yazmış niye mali konulardan giriş yapmış yoksa, yoksa sende'mi yoldaş cebimize göz koydun, yazarlık vergisi isteyecen diye ama yanılmışım; çok güzel haberler vermiş, emeğin için teşekkürler yoldaş, senin ve kafa sözlüğün yolu açık olsun.
devamını gör...
galata kulesi
ümit yaşar oğuzcan'ın 6 haziran 1973 günü galata kulesi'nden atlayarak intihar eden oğlu vedat için yazdığı, 'evlat acısı nedir'i anlatan şiiri.
edit: şiiri ümit yaşar'ın kendi sesinden entry'ye gömdüm.
--! spoiler !--
6 haziran 1973
pırıl pırıl bir yaz günüydü
aydınlıktı, güzeldi dünya
bir adam düştü o gün galata kulesi’nden
kendini bir anda bıraktı boşluğa
ömrünün baharında
bütün umutlarıyla birlikte
paramparça oldu
bir adam benim oğlumdu...
gencecikti vedat
ışıl ışıldı gözleri
içi
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
zaman durdu
bir adam düştü galata kulesi’nden
bu adam benim oğlumdu
“açarken ufkunda güller alevden”
çıktı, her günkü gibi gülerek evden
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin
sonsuzluğa doğru
galata kulesi’nde bekliyordu ecel
bir fincan kahve, bir kadeh konyak
ölüm yolcusunun son arzusu buydu
bir adam düştü galata kulesi’nden
bu adam benim oğlumdu
küçüktü bir zaman
kucağıma alır ninniler söylerdim ona
“uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”
bir daha uyanmamak üzere uyudu vedat
6 haziran 1973
galata kulesi’nden bir adam attı kendini
bu nankör insanlara
bu kalleş dünyaya inat
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
“uyan oğlum, uyan oğlum, uyan vedat”...
*bu kulenin hemen yan tarafındaki meydanda bir nokta var ki bazen canım sıkıldığında gidip orada bekliyorum ve güzel turistler peşi sıra gelip ya adres soruyorlar ya da fotoğraflarını çekmemi istiyorlar. bu yönden çok eğlenceli bir yerdir benim için.
edit: şiiri ümit yaşar'ın kendi sesinden entry'ye gömdüm.
--! spoiler !--
6 haziran 1973
pırıl pırıl bir yaz günüydü
aydınlıktı, güzeldi dünya
bir adam düştü o gün galata kulesi’nden
kendini bir anda bıraktı boşluğa
ömrünün baharında
bütün umutlarıyla birlikte
paramparça oldu
bir adam benim oğlumdu...
gencecikti vedat
ışıl ışıldı gözleri
içi
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
zaman durdu
bir adam düştü galata kulesi’nden
bu adam benim oğlumdu
“açarken ufkunda güller alevden”
çıktı, her günkü gibi gülerek evden
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin
sonsuzluğa doğru
galata kulesi’nde bekliyordu ecel
bir fincan kahve, bir kadeh konyak
ölüm yolcusunun son arzusu buydu
bir adam düştü galata kulesi’nden
bu adam benim oğlumdu
küçüktü bir zaman
kucağıma alır ninniler söylerdim ona
“uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”
bir daha uyanmamak üzere uyudu vedat
6 haziran 1973
galata kulesi’nden bir adam attı kendini
bu nankör insanlara
bu kalleş dünyaya inat
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
“uyan oğlum, uyan oğlum, uyan vedat”...
*bu kulenin hemen yan tarafındaki meydanda bir nokta var ki bazen canım sıkıldığında gidip orada bekliyorum ve güzel turistler peşi sıra gelip ya adres soruyorlar ya da fotoğraflarını çekmemi istiyorlar. bu yönden çok eğlenceli bir yerdir benim için.
devamını gör...
latife hanım
bizlerin onu mustafa kemal ’in eşi olarak tanıdığımız, 1898 yılında doğan, devrin ünlü iş adamı uşakizade muhammer bey’in ve adevi’ye hanımın kızı latife uşaki’nin ipek çalışlar tarafından yazılan biyografi niteliğinde kitabıdır.
ipek çalışlar, kafasında oluşan sorulara cevap bulmak için girişir bu kitabı yazmaya. bulduğu bilgileri latife’nin yaşayan yakınlarına doğrulatarak yazar bu kitabı.
latife devrin alınabilecek en iyi eğitimini almış bir kadındır. mustafa kemal ile iki buçuk yıl kadar evli kalmıştır. evlilik mustafa kemal’in rızası üzerine gerçekleşmiştir. çünkü latife; donanımlı, hoş, etkileyici bir kadındır.
kitapta çok iyi yabancı dil bildiği ve çok iyi muhakeme kabiliyeti olduğu için, yabancı eserleri çevirip mustafa kemal’e aktardığından bahsediliyor. aslında başı açık olan bir kadın olan latife’nin mustafa kemal'in isteği üzerine başı örtülü resimler verdiğinden bahsediyor.
donanımından etkilen mustafa kemal, onu bu günün moda tabiriyle yaşam koçu gibi görüyor. hayatına çeki düzen vermesi, okunacak önemli şeyleri çevirmesi hatta annesi ile ilgilenmesinden çok memnun oluyor.hatta yoğun olan mustafa kemal'in yerine, hasta olan annesine bakıyor. zübeyde hanım latife’nin ellerinde veriyor son nefesini. mustafa kemal annesinin cenazesine de katılamıyor.
berthe georges-gaulis milli mücadeleyi izleyen bir gazetecidir.
latife ile ilgili,
hem çok kadın, hem çok yoldaş, çalışma, yolculuk, iş arkadaşı, sevgili, becerikli bir arkadaş. mustafa kemal’in önüne geçilmez enerjisine şiddetle karşı durmayan, onu kendi enerjisini kabullenmeye iten bir arkadaş
, diye niteler gördüğü latife’yi.
evlilikleri köşkteki sofralar yüzünden biter.
mustafa kemal’in o sofraları latife’ye anlamsız gelir. bir liderin alkol ile ve alkol alan insanlar ile bu kadar zaman geçirmesine katlanamaz ve bunu da gizlemez. her sofra kurulduğunda topukları ile mesaj vermeye çalışır. eşini ona zarar verecek arkadaşlardan kurtarmaya çalışır.
bu kitabı okuduktan sonra, acaba latife ile evli kalsaydı siroz olur muydu diye çok düşündüm. boşanan yalnız erkeklerin ömürlerinin kalanını kalitesiz bir şekilde yaşadıkları ve erken yaşta öldüklerine dair pek çok araştırma var. ne yazık ki boşanma, kadınlardan çok erkeklere zarar veren bir kurum.
benim doğduğum sene olan, aynı zamanda dünya kadın yılı olan 1975 yılında ölüyor latife. mustafa kemal ile yaşadığı iki buçuk yılı kimseye anlatmıyor. bun konuda ona verilen üstü kapalı bir talimat var çünkü.
ben sadece bir talimattan ötürü latife’nin sustuğunu sanmıyorum. o ruhla böyle bir kuru bir itaat yan yana durmuyor.
latife belki de, kendini daha iyi olabilecekken, bunu başaramadı diye susturdu. bir liderin eşi olmayı yeterince iyi yapamadı diye susturdu. 1938 yılında, ondan çok daha önce ölen bir liderin, yaşaması için gerekli sabrı gösteremedi diye susturdu.
çoğu donanımlı kadının, gördüğü mantıksızlıklara karşı tahammülsüz olmasının, onda ki haline karşı olan bir tepsiydi belki de bu susma.
ipek çalışlar, kafasında oluşan sorulara cevap bulmak için girişir bu kitabı yazmaya. bulduğu bilgileri latife’nin yaşayan yakınlarına doğrulatarak yazar bu kitabı.
latife devrin alınabilecek en iyi eğitimini almış bir kadındır. mustafa kemal ile iki buçuk yıl kadar evli kalmıştır. evlilik mustafa kemal’in rızası üzerine gerçekleşmiştir. çünkü latife; donanımlı, hoş, etkileyici bir kadındır.
kitapta çok iyi yabancı dil bildiği ve çok iyi muhakeme kabiliyeti olduğu için, yabancı eserleri çevirip mustafa kemal’e aktardığından bahsediliyor. aslında başı açık olan bir kadın olan latife’nin mustafa kemal'in isteği üzerine başı örtülü resimler verdiğinden bahsediyor.
donanımından etkilen mustafa kemal, onu bu günün moda tabiriyle yaşam koçu gibi görüyor. hayatına çeki düzen vermesi, okunacak önemli şeyleri çevirmesi hatta annesi ile ilgilenmesinden çok memnun oluyor.hatta yoğun olan mustafa kemal'in yerine, hasta olan annesine bakıyor. zübeyde hanım latife’nin ellerinde veriyor son nefesini. mustafa kemal annesinin cenazesine de katılamıyor.
berthe georges-gaulis milli mücadeleyi izleyen bir gazetecidir.
latife ile ilgili,
hem çok kadın, hem çok yoldaş, çalışma, yolculuk, iş arkadaşı, sevgili, becerikli bir arkadaş. mustafa kemal’in önüne geçilmez enerjisine şiddetle karşı durmayan, onu kendi enerjisini kabullenmeye iten bir arkadaş
evlilikleri köşkteki sofralar yüzünden biter.
mustafa kemal’in o sofraları latife’ye anlamsız gelir. bir liderin alkol ile ve alkol alan insanlar ile bu kadar zaman geçirmesine katlanamaz ve bunu da gizlemez. her sofra kurulduğunda topukları ile mesaj vermeye çalışır. eşini ona zarar verecek arkadaşlardan kurtarmaya çalışır.
bu kitabı okuduktan sonra, acaba latife ile evli kalsaydı siroz olur muydu diye çok düşündüm. boşanan yalnız erkeklerin ömürlerinin kalanını kalitesiz bir şekilde yaşadıkları ve erken yaşta öldüklerine dair pek çok araştırma var. ne yazık ki boşanma, kadınlardan çok erkeklere zarar veren bir kurum.
benim doğduğum sene olan, aynı zamanda dünya kadın yılı olan 1975 yılında ölüyor latife. mustafa kemal ile yaşadığı iki buçuk yılı kimseye anlatmıyor. bun konuda ona verilen üstü kapalı bir talimat var çünkü.
ben sadece bir talimattan ötürü latife’nin sustuğunu sanmıyorum. o ruhla böyle bir kuru bir itaat yan yana durmuyor.
latife belki de, kendini daha iyi olabilecekken, bunu başaramadı diye susturdu. bir liderin eşi olmayı yeterince iyi yapamadı diye susturdu. 1938 yılında, ondan çok daha önce ölen bir liderin, yaşaması için gerekli sabrı gösteremedi diye susturdu.
çoğu donanımlı kadının, gördüğü mantıksızlıklara karşı tahammülsüz olmasının, onda ki haline karşı olan bir tepsiydi belki de bu susma.

devamını gör...
kafa filmler radyo yayını
şu an yetişebildiğim radyo yayını. hem film, hem müzik, hem koronavirüs, kısaca hayata dair her şey bu yayında. iyi pazarlar, keyifli söyleşiler.
devamını gör...
kitap alıntıları
düşes, “ya sanata ne diyorsun?” diye sordu.
“bir illettir.”
“aşk?”
“yanılsama.”
“din?”
“inancın yerini tutan günün modası.”
"sen kuşkucusun.”
“hiç de değil. kuşkuculuk imanın başlangıcıdır.”
“ya nesin sen öyleyse?”
“tanımlamak kısıtlamaktır.”
“bir ipucu ver bana.”
“ip dediğin kopar. labirentte kaybolabilirsin.”
(bkz: dorian gray'in portresi)
“bir illettir.”
“aşk?”
“yanılsama.”
“din?”
“inancın yerini tutan günün modası.”
"sen kuşkucusun.”
“hiç de değil. kuşkuculuk imanın başlangıcıdır.”
“ya nesin sen öyleyse?”
“tanımlamak kısıtlamaktır.”
“bir ipucu ver bana.”
“ip dediğin kopar. labirentte kaybolabilirsin.”
(bkz: dorian gray'in portresi)
devamını gör...
araknofobi
akıllara avrupa yakasındaki volka'nın* yaptığı şarkıyı getiren, örümcek korkusu anlamına gelen kelimedir.
devamını gör...
celal şengör'ün ateistlerin kadir mısıroğlu'su olması
kadir mısırlıoğlu denen zevat, aklını peynir ekmekle yemiş fesli bir deliydi. celal şengör ile o allahın delisini kıyaslamak'ta ne bileyim nerden baksan kral (!) hareket. iyi bir dikkat çekme yöntemi. ama yemezler emin ol.
devamını gör...
a 101 çiğ köftesi
a 101 poşetinin yenmesinin daha faydalı olacağı yiyecek.
devamını gör...
reddettiği erkeğe nasılsın diye mesaj atan kadın
işi düşmüştür ondandır erkek sakın yüz vermesin.
devamını gör...
kahvaltının olmazsa olmazı
zeytin, peynir ve çay.
devamını gör...
yedi numara dizisi replikleri
"daha 8 yaşında falandım. babam gözümün önünde anama bir yumruk vurunca kendimi dışarı attım. etrafıma baktım…tavuklar, köpekler, koçlar, sığırlar… hiç bir hayvanın erkeği dişisine kuvvetini denemiyor. o zaman dedim ki dişisine vuran erkeğe hayvan bile demek yanlış. hayvana haksızlık.”
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
şunu söylemeliyim ki stefan zweig'ın birçok okuduğum eserine bayılmıştım. onlardan biri bilinmeyen bir kadının mektubu dur. içselleştirmelere doyamadığım, hatıralarıyla birlikte ring caddesi'nde dolaştığım, dönemin siyasetini ve erkek-kadın ilişkilerini en iyi kurguya döken yazarlardan biri: stefan zweig.
zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor. ulaşılmak istenen taraf bazen bir kişi olsa bile bazen bir kalp oluyor bazen de bir hedef oluyor fakat o hedefte her daim bir umursamazlık hakim. anlatıcı karakterlerin bitmek bilmeyen çabası bu kitapta da en çok göze batan çabalardan biri. kürk mantolu madonna'nın raif bey'i gibi kapıda beklemelerden tutun da amelie filmindeki gibi amaçlanmış kişiden başka kişilerin asla ve asla anlatıcıya tam olarak ulaşamadığı, kitapta esintileri olan konulardan. deneyimsizlik, sevgi konusundaki saflık, herhangi bir şeyden habersiz olması, manevi yöndeki eksiklikler bu kızı oluşturan parçalar.
bu kitapta hiçbir cümle boş değil, her cümle o kadar samimi ki bilinmeyen bir kadının sevdiği adam keşke siz olaymışsınız da bu mektubu size yazsaymış diyesiniz geliyor. 1920 yılında bir gün, postacı gelip de kapınıza böyle bir mektup bıraksa sizin de eliniz ayağınız düğümlenirdi.
zweig, novellalarında tezatlıkları seviyor. ulaşılmak istenen taraf bazen bir kişi olsa bile bazen bir kalp oluyor bazen de bir hedef oluyor fakat o hedefte her daim bir umursamazlık hakim. anlatıcı karakterlerin bitmek bilmeyen çabası bu kitapta da en çok göze batan çabalardan biri. kürk mantolu madonna'nın raif bey'i gibi kapıda beklemelerden tutun da amelie filmindeki gibi amaçlanmış kişiden başka kişilerin asla ve asla anlatıcıya tam olarak ulaşamadığı, kitapta esintileri olan konulardan. deneyimsizlik, sevgi konusundaki saflık, herhangi bir şeyden habersiz olması, manevi yöndeki eksiklikler bu kızı oluşturan parçalar.
bu kitapta hiçbir cümle boş değil, her cümle o kadar samimi ki bilinmeyen bir kadının sevdiği adam keşke siz olaymışsınız da bu mektubu size yazsaymış diyesiniz geliyor. 1920 yılında bir gün, postacı gelip de kapınıza böyle bir mektup bıraksa sizin de eliniz ayağınız düğümlenirdi.
devamını gör...
kinizm
ismini yunacada köpek anlamına gelen kinik kelimesinden alan mutluluğa giden yolun köpek gibi hayvanlar gibi sorumsuzca yaşamaktan geçtiğini belirten felsefi görüştür. meşhur temsilcilerinden birisi ise fıçıda yaşayıp büyük iskender’in benden bir dileğin var mı? sözüne karşılık gölge etme başka ihsan istemem diyen diyojen’dir.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi gelir.
devamını gör...
bana soğuk bir yer söyle
yastığın diğer yüzü
devamını gör...
fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı
çok kolay iş olduğu için.bide psikolojimiz bozuk edebiyatı yapmaları yok mu?
ne kadar escort varsa snaplerinde pahalı içkiler, pahalı arabalar, pahalı mekanlar. sorsan başına kötü şeyler gelmiştir ve çok fakirdir. yalan... bu işi az emek harcayıp lüks içinde yaşamak için yapıyorlar. lisede herkes ders yaparken tek işi seks olan tiplerin gelecekteki hali işte.
ülkedeki erkekler yokluktan damacanayı bile yaparken seks işçisi olmak easy money kovalamaktır.
riskleri yok mu tabi var zorlukları var mı tabi var. ama size şunu sorayım.sabah 7de dükkanı açan, temizliği yapan, rafları dizen,akşam 9da sayım yapıp 10da dükkanı kapatan, maaşının bir kısmını elden veren ve asgari ücret alan bir market çalışanı mı daha çok çalışıyor yoksa oral seks çekip bacağını açan biri mi? ya da şunu sorayım hangisini s... iyorlar?
ne kadar escort varsa snaplerinde pahalı içkiler, pahalı arabalar, pahalı mekanlar. sorsan başına kötü şeyler gelmiştir ve çok fakirdir. yalan... bu işi az emek harcayıp lüks içinde yaşamak için yapıyorlar. lisede herkes ders yaparken tek işi seks olan tiplerin gelecekteki hali işte.
ülkedeki erkekler yokluktan damacanayı bile yaparken seks işçisi olmak easy money kovalamaktır.
riskleri yok mu tabi var zorlukları var mı tabi var. ama size şunu sorayım.sabah 7de dükkanı açan, temizliği yapan, rafları dizen,akşam 9da sayım yapıp 10da dükkanı kapatan, maaşının bir kısmını elden veren ve asgari ücret alan bir market çalışanı mı daha çok çalışıyor yoksa oral seks çekip bacağını açan biri mi? ya da şunu sorayım hangisini s... iyorlar?
devamını gör...