millet aç diyorlar buyrun siz de doyuruverin
şimdi meseleye bir de şöyle bir açıdan bakmak lazım. diyelim ki aç insanları doyurduk tamam insanların barınma ihtiyaçlarını da giderdik mesele sadece karın doyurmak ve barınmak mı? ülke insanların kaç tanesi televizyon izlemek dışında bir aktivite yapıyor. hadi diyelim ki televizyon izlemekle tatmin oldu bu millet televizyon izlerken çerez yemek bile lüks oldu. ulan bu insanlar çerez de mi yemesin? yahu mesele sadece doymaksa herkes doyar. mesele o değil mesele insan gibi yaşayabilmekte. mesele hayvanlar gibi yiyip, içip, dışkılamakta değil insani değerlere hitap eden aktivitelerde de bulunabilmekte. biz kendimize tahmini ne zaman değer veririz?
devamını gör...
oruç tutmayanın başı ağrısın
ağrı kesici hap içebilme özgürlüğü
devamını gör...
rakının fiyatının yüzde 2000 artması
yahu daha dün yazdım bu başlığa yine yenisi hortlamış dediğim zamdır.(bkz: swh) mümin yönetimin beni de alkolü bırakma kararına zorladığı zamdır ayrıca. yaparsa ak parti yapar hülooğ!
devamını gör...
çekirdek ve kola krizine girmem sorunsalı
bu tarz olayları çekirdek-kola ikilisi ve zevk ile izleyen birisi olarak, bugün özellikle kafa sözlükte birçok kişinin birbirlerine imada bulunması sonucunda evde bu ikiliye ait stoğun tükendiğini üzülerek deklare etmek isterim. uzun bir aradan sonra bu ikilinin yoksunluğuna hiç düşmemiştim. bu minvalde birkaç başlık için:
(bkz: takip edenleri gör özelliğinin kaldırılması gerekliliği)
(bkz: nickaltında çirkeflik yapan yazar)
(bkz: kafa sözlük'ün entelektüel yazarları)
(bkz: takibi bırakan takipçi)
hadi canlar, bu yiğit kardeşinizi üzmeyin.*
(bkz: takip edenleri gör özelliğinin kaldırılması gerekliliği)
(bkz: nickaltında çirkeflik yapan yazar)
(bkz: kafa sözlük'ün entelektüel yazarları)
(bkz: takibi bırakan takipçi)
hadi canlar, bu yiğit kardeşinizi üzmeyin.*
devamını gör...
arabalar 3
ilk filmle başlayan mcqueen efsanesi, 2. film ile birlikte tamamen çocuk filmine, daha doğrusu yeni karakterler, yarışlardan alakasız olaylar çıkarılarak piyasaya oynadı. daha fazla oyuncak satışı için çocukların ilgisini çekecek, mcqueen'den tamamıyla alakasız olmasa da yarış olayıyla bağlantısız bir konu çıkmıştı.
3. film teaser ile birlikte duyurulduğu zaman herkesi çok heyecanlandırdı. yıllar sonra yaşlanmış bir mcqueen'i herkesin gerisinde kaldıktan sonra kaza yapışını görüyorduk. filmde karanlık bir tema var gibi duruyordu ve bizim gibi hala çocuk kalan yetişkinleri çok heyecanlandırdı.
film gayet güzel başladı. mcqueen'in artık genç olmadığını ve bu seri yeni çıktığında sinemada izleyen bizlerin de artık çocuk olmadığını bize çok güzel hissettirdi film. daha sonra mcqueen kaza yaptı ve bir anda 4 ay sonrasında gittik. ilk olarak filmin bu 4 aylık süreci atlaması hikaye için çok büyük bir kayıp. böylesine büyük potansiyeli olan bir hikaye zamanını atlamak, hem mcqueen'e hem de biz yetişkin seyircilere bir ayıp oldu diye düşünüyorum. mcqueen, duygusal konularda kendini geliştirmiş ancak böylesine bir durumla daha önce karşılaşmamıştı. o 4 aylık dönemde yaşadığı, düşündüğü şeyleri görebilmek çok isterdim kendi adıma.
daha sonra yeni elektrikli arabaların eğitildiği yerde eğitim görmeye gitti. burada kahramanımız, eğitim merkezindeki çaylaklardan bile daha beceriksizdi. çünkü bizim mcqueen eski kafalıydı. simülasyon haricinde bir yarış deneyimi bulunmayan eğitmen cruz, mcqueen'i eğitmek üzere eğitimlere başlayacaktı ancak tam tersi oldu. hudson hornet'in efsanesini taşıyan mcqueen, yeni elektrikli yarış arabalarının arasında ezilip gidiyordu testlerde. bu bizi üzdü ancak sonunda yarışa çıktığında bir mucize yapacağını biliyorduk. özellikle hudson hornet'in eski arkadaşları, zamanında onun da mcqueen gibi yaşadığı bırakma sürecindeyken; bir çaylakla yarışırken yaptığı hareketi anlattıklarından sonra.
bu film, mcqueen efsanesinin hikayesi; günümüzde popüler kültür ögesi olan "cinsiyetçilik" kurbanına gitti. özellikle cruz ve mcqueen arasındaki ilişki asla ilk filmdeki hud ve mcqueen gibi verilemedi. cruz üzerine kurulan hikayede, ona yapılan cinsiyetçilik, "kadından yarışçı olmaz" algısı yansıtıldı. bu algıyı bozmak isteyen film, bunu yapmaya çalışırken aslında cinsiyetçilik yaptı. cruz'un yarışçı potansiyelini gösterirken bile onun kadın olmasına odaklandı hep.
son yarış başladı, mcqueen beklendiği gibi geride kaldı. hepimiz son bir veda hamlesi bekliyorduk şimşek'ten. işte bütün efsaneyi bitiren olay burada oldu. mcqueen her ne kadar kendisini olgunlaştırmış olsa da kazanma hırsı onu hep ileriye taşıyan şeydi. böylesine bir karakter, bu kadar karakter gelişimi yapıldıktan sonra yarışı yarıda bırakıp yerini cruz'a bıraktı. her ne olursa olsun şimşek, birinci olamasa bile o yarışı bitirebilmeli ve sonunda hudson hornet'in hareketini, jackson storm'a yaparak yarışı tamamlamalıydı. bunun yerine ise daha önce hiç yarış deneyimi bulunmayan cruz, şimşek'in yerine geçti ve hud'ın efsane hareketini storm'a yaparak yarışı kazandı.
bunun sebebi popüler kültüre oynamak. cinsiyetçilik kavramını ortadan kaldırmaya çalışırken, pozitif ayrımcılık yaparak işin içine daha da cinsiyetçilik katmaktır. bu filme karşı zamanında duygusal bağ kuran herkes, mcqueen'in yerine cruz'un o hareketi yapmasını kendine yediremedi. belki mcqueen'in yarışları bırakmasına, takım koçu olmasına hazırdık ama asla ve asla yarışı yarıda bırakmasına değildik.
motor sporları, bütün sporlar arasında en fazla fiziki güç isteyen sporlar arasındadır. eşit arabalarda ve eşit şartlarda, bir yarışçının diğerinden neden daha hızlı olduğu hala tam olarak bilimsel bir şekilde bilinmemektedir. onlarca tur bir pistin etrafında dönerek birbirini geçmeye çalışmak "erkeklerin birbirleriyle sidik yarıştırma" durumuna benzese de buna kadınların katılmaması için hiçbir sebep yok. her turda ortalama 3g kuvveti yiyen formula 1 pilotları, sadece erkek oldukları için bunu yapıyor diye bir şey yok. hali hazırda 1.60'lı boylarda, vücut tipi incecik olan çaylak f1 pilotu yuki tsunoda, o cüssesine rağmen geleceğin umut vaat eden yarışçılarından.
özet olarak bence bu film cinsiyetçilik konusunu, kadınların da yarışçı olabileceği konusunu çok daha iyi bir şekilde işleyebilirdi. ancak bunu mcqueen efsanesinin emeklilik hikayesinde yapmasına hiç gerek yoktu. bu film hem mcqueen'e hem de biz vefalı cars serisi hayranlarına yapılmış bir ayıptır.
konuyla alakalı olarak neden kadın yarış pilotu yok sorusuna cevabını yiğit tezcan adlı youtuber'ın yaptığı bu videoda bulabilirsiniz.
neden kadın yarış pilotu yok?
edit: ayrıca mater'ı seslendiren osman gidişoğlu'nun bu filmde olmaması biz türk izleyiciler için de çok üzücüydü. huzur içinde yatsın.
3. film teaser ile birlikte duyurulduğu zaman herkesi çok heyecanlandırdı. yıllar sonra yaşlanmış bir mcqueen'i herkesin gerisinde kaldıktan sonra kaza yapışını görüyorduk. filmde karanlık bir tema var gibi duruyordu ve bizim gibi hala çocuk kalan yetişkinleri çok heyecanlandırdı.
film gayet güzel başladı. mcqueen'in artık genç olmadığını ve bu seri yeni çıktığında sinemada izleyen bizlerin de artık çocuk olmadığını bize çok güzel hissettirdi film. daha sonra mcqueen kaza yaptı ve bir anda 4 ay sonrasında gittik. ilk olarak filmin bu 4 aylık süreci atlaması hikaye için çok büyük bir kayıp. böylesine büyük potansiyeli olan bir hikaye zamanını atlamak, hem mcqueen'e hem de biz yetişkin seyircilere bir ayıp oldu diye düşünüyorum. mcqueen, duygusal konularda kendini geliştirmiş ancak böylesine bir durumla daha önce karşılaşmamıştı. o 4 aylık dönemde yaşadığı, düşündüğü şeyleri görebilmek çok isterdim kendi adıma.
daha sonra yeni elektrikli arabaların eğitildiği yerde eğitim görmeye gitti. burada kahramanımız, eğitim merkezindeki çaylaklardan bile daha beceriksizdi. çünkü bizim mcqueen eski kafalıydı. simülasyon haricinde bir yarış deneyimi bulunmayan eğitmen cruz, mcqueen'i eğitmek üzere eğitimlere başlayacaktı ancak tam tersi oldu. hudson hornet'in efsanesini taşıyan mcqueen, yeni elektrikli yarış arabalarının arasında ezilip gidiyordu testlerde. bu bizi üzdü ancak sonunda yarışa çıktığında bir mucize yapacağını biliyorduk. özellikle hudson hornet'in eski arkadaşları, zamanında onun da mcqueen gibi yaşadığı bırakma sürecindeyken; bir çaylakla yarışırken yaptığı hareketi anlattıklarından sonra.
bu film, mcqueen efsanesinin hikayesi; günümüzde popüler kültür ögesi olan "cinsiyetçilik" kurbanına gitti. özellikle cruz ve mcqueen arasındaki ilişki asla ilk filmdeki hud ve mcqueen gibi verilemedi. cruz üzerine kurulan hikayede, ona yapılan cinsiyetçilik, "kadından yarışçı olmaz" algısı yansıtıldı. bu algıyı bozmak isteyen film, bunu yapmaya çalışırken aslında cinsiyetçilik yaptı. cruz'un yarışçı potansiyelini gösterirken bile onun kadın olmasına odaklandı hep.
son yarış başladı, mcqueen beklendiği gibi geride kaldı. hepimiz son bir veda hamlesi bekliyorduk şimşek'ten. işte bütün efsaneyi bitiren olay burada oldu. mcqueen her ne kadar kendisini olgunlaştırmış olsa da kazanma hırsı onu hep ileriye taşıyan şeydi. böylesine bir karakter, bu kadar karakter gelişimi yapıldıktan sonra yarışı yarıda bırakıp yerini cruz'a bıraktı. her ne olursa olsun şimşek, birinci olamasa bile o yarışı bitirebilmeli ve sonunda hudson hornet'in hareketini, jackson storm'a yaparak yarışı tamamlamalıydı. bunun yerine ise daha önce hiç yarış deneyimi bulunmayan cruz, şimşek'in yerine geçti ve hud'ın efsane hareketini storm'a yaparak yarışı kazandı.
bunun sebebi popüler kültüre oynamak. cinsiyetçilik kavramını ortadan kaldırmaya çalışırken, pozitif ayrımcılık yaparak işin içine daha da cinsiyetçilik katmaktır. bu filme karşı zamanında duygusal bağ kuran herkes, mcqueen'in yerine cruz'un o hareketi yapmasını kendine yediremedi. belki mcqueen'in yarışları bırakmasına, takım koçu olmasına hazırdık ama asla ve asla yarışı yarıda bırakmasına değildik.
motor sporları, bütün sporlar arasında en fazla fiziki güç isteyen sporlar arasındadır. eşit arabalarda ve eşit şartlarda, bir yarışçının diğerinden neden daha hızlı olduğu hala tam olarak bilimsel bir şekilde bilinmemektedir. onlarca tur bir pistin etrafında dönerek birbirini geçmeye çalışmak "erkeklerin birbirleriyle sidik yarıştırma" durumuna benzese de buna kadınların katılmaması için hiçbir sebep yok. her turda ortalama 3g kuvveti yiyen formula 1 pilotları, sadece erkek oldukları için bunu yapıyor diye bir şey yok. hali hazırda 1.60'lı boylarda, vücut tipi incecik olan çaylak f1 pilotu yuki tsunoda, o cüssesine rağmen geleceğin umut vaat eden yarışçılarından.
özet olarak bence bu film cinsiyetçilik konusunu, kadınların da yarışçı olabileceği konusunu çok daha iyi bir şekilde işleyebilirdi. ancak bunu mcqueen efsanesinin emeklilik hikayesinde yapmasına hiç gerek yoktu. bu film hem mcqueen'e hem de biz vefalı cars serisi hayranlarına yapılmış bir ayıptır.
konuyla alakalı olarak neden kadın yarış pilotu yok sorusuna cevabını yiğit tezcan adlı youtuber'ın yaptığı bu videoda bulabilirsiniz.
neden kadın yarış pilotu yok?
edit: ayrıca mater'ı seslendiren osman gidişoğlu'nun bu filmde olmaması biz türk izleyiciler için de çok üzücüydü. huzur içinde yatsın.
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
ya okumuyor işte alüminyum hayal de bile! diyelim ki diye iç mi dökülür ekşi özentiliğinizi ayrı sizi ayrı şaapıcam sonunda !
herkes romantik tospaa .
herkes romantik tospaa .
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
yaş ilerledikçe cesaretin de azaldığını düşünüyorum. eskiden yapılan şeyleri düşününce "ne cesaretliymişim" cümlesini sıkı sık kullanıyoruz.
devamını gör...
sayın müşterimiz sadece 1 adet yağ alabilirsiniz
sen yıllarca geçmiş yönetimlerin beceriksizlik, yetersizlik, tecrübesizlik, ayrımcılık, yolsuzlukları ile geçin. geçmişin yanlış politikaları ile daha iyi bir gelecek vaad etme rüyasına inandır.
sonra ülkeyi patates soğan kuyruğuna mahkum et.
başörtü de! ülkeyi derneklerin dinci sapkın grupların insafına bırak.
nizam-i alem de! ülke iç huzuru mafya ile sağla.
sonrada 5lt yağ'a mahkum et bunada "benim bir suçum yok gökten gelen emir böyle" de.
alıntı: yapılan son zamlarla beraber fiyatı 85 tl’ye kadar çıkan ayçiçek yağı satışlarında bazı marketler kampanya yaptı. yapılan kampanyalarla bir markette yağın fiyatı 59.50 tl’ye kadar düşürülürken yağ satışına 2 adet ile bir başka markette ise 1 adet ile sınırlama getirildi.
sonra ülkeyi patates soğan kuyruğuna mahkum et.
başörtü de! ülkeyi derneklerin dinci sapkın grupların insafına bırak.
nizam-i alem de! ülke iç huzuru mafya ile sağla.
sonrada 5lt yağ'a mahkum et bunada "benim bir suçum yok gökten gelen emir böyle" de.
alıntı: yapılan son zamlarla beraber fiyatı 85 tl’ye kadar çıkan ayçiçek yağı satışlarında bazı marketler kampanya yaptı. yapılan kampanyalarla bir markette yağın fiyatı 59.50 tl’ye kadar düşürülürken yağ satışına 2 adet ile bir başka markette ise 1 adet ile sınırlama getirildi.
devamını gör...
ocean's thirteen
ocean's twelve'den sonraki 3. film.
olay örgüsü yine las vegas'taki güzel hotellerden birinde geçiyor.
reuben ile ortak yeni bir otel için anlaşan willy bank karakterinin gereken bir iş için reuben'i kullanmasından sonra onu saf dışı bırakarak otelin tek sahibi oluyor ve o an reuben kalp krizi geçiriyor.
ekibin bir parçası olan reuben'a yapılan bu haksızlığın karşısında harika bir plan yaparak yeni açılacak otelin açılış günü tatlı bir intikam alıyorlar.
filme al pacino katılarak zenginliğe ekstra bir zenginlik katmış.
film'de durumu iyi olmayan kişilere ev sahiplendirme proğramını izlemeleri ve daha sonra kazandıkları parayı bu yolda hibe etmeleri de güzel bir mesaj taşıdığını düşünüyorum.
seriyi seveceğinizi ve eğleneceğinizi düşünüyorum.
keyifli seyirler.
olay örgüsü yine las vegas'taki güzel hotellerden birinde geçiyor.
reuben ile ortak yeni bir otel için anlaşan willy bank karakterinin gereken bir iş için reuben'i kullanmasından sonra onu saf dışı bırakarak otelin tek sahibi oluyor ve o an reuben kalp krizi geçiriyor.
ekibin bir parçası olan reuben'a yapılan bu haksızlığın karşısında harika bir plan yaparak yeni açılacak otelin açılış günü tatlı bir intikam alıyorlar.
filme al pacino katılarak zenginliğe ekstra bir zenginlik katmış.
film'de durumu iyi olmayan kişilere ev sahiplendirme proğramını izlemeleri ve daha sonra kazandıkları parayı bu yolda hibe etmeleri de güzel bir mesaj taşıdığını düşünüyorum.
seriyi seveceğinizi ve eğleneceğinizi düşünüyorum.
keyifli seyirler.
devamını gör...
ermeni soykırımı iddiası
vardır, yoktur bilinmez. kesin konuşanlar cahilliğinden ötürü kesin konuşurlar.
bir düşünen insan olarak söylüyorum. dünyanın en saçma açıklaması "bir .... öğrencisiyim" diyerek başlayıp devam ettirilen açıklamadır. hacı bak öğrencisisin, daha öğreniyorsun. yolunda uzuuuun seneler var. öğreten değilsin. kaldıki öğreten de bu konuda emin değil. kimse emin değil. aydınlatılamayan bir konu hakkında "beyler dağılın tarih bölümü 1.sınıftan ben deniz ...... geldim, bakın beyler! biz bu işi okuyoruz, böyle bişi yok" falan demek :)
tarih, edebiyat, sanat. bunlar doğa bilimi değil kanka. bunlar kesinlik içermez.
bir düşünen insan olarak söylüyorum. dünyanın en saçma açıklaması "bir .... öğrencisiyim" diyerek başlayıp devam ettirilen açıklamadır. hacı bak öğrencisisin, daha öğreniyorsun. yolunda uzuuuun seneler var. öğreten değilsin. kaldıki öğreten de bu konuda emin değil. kimse emin değil. aydınlatılamayan bir konu hakkında "beyler dağılın tarih bölümü 1.sınıftan ben deniz ...... geldim, bakın beyler! biz bu işi okuyoruz, böyle bişi yok" falan demek :)
tarih, edebiyat, sanat. bunlar doğa bilimi değil kanka. bunlar kesinlik içermez.
devamını gör...
böyle insan olunuyor mu
sorulma amacını çeşitli sebeplere bağlayabileceğimiz bir soru çeşidi.
cinsiyet ayrımcılığı yapan birine de söylenmiş olabilir, ırkçılık yapan birine de. burada dikkat edilmesi gereken husus; bu soruyu sormaya mecbur kalma sebebinin ne olduğudur.
cinsiyet ayrımcılığı yapan birine de söylenmiş olabilir, ırkçılık yapan birine de. burada dikkat edilmesi gereken husus; bu soruyu sormaya mecbur kalma sebebinin ne olduğudur.
devamını gör...
amentü
ismet özel'in 1974 yılında yayınlanan şiiridir.
insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
forbes firmasına satan babamdı.
budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
ezan sesi duyulmuyor
haç dikilmiş minbere
kâfir yunan bayrak asmış
camilere, her yere
öyle ise gel kardeşim
hep verelim elele
patlatalım bombaları
çanlar sussun her yerde
çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly pan-am
drink coca-cola
tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.
orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.
hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
forbes firmasına satan babamdı.
budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
ezan sesi duyulmuyor
haç dikilmiş minbere
kâfir yunan bayrak asmış
camilere, her yere
öyle ise gel kardeşim
hep verelim elele
patlatalım bombaları
çanlar sussun her yerde
çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly pan-am
drink coca-cola
tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.
orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.
hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
devamını gör...
gençlerin hobi sahibi olmayışı
sınav stresi gelecek kaygısı varken nasıl hobi sahibi olabilirim diye isyan ettiğim başlıktır. tam 9 aydır kitap okumuyorum çünkü kitaba ayırdığım süre beni sınav formatında geriye düşürüyor.
devamını gör...
şortlu kıza hakaret eden varlığın sosyal medyası
ahlaksızlar ahlak dersi verir olmuş. pisliğinizde boğulun e mi? kız tepki göstermeseydi o öyle bakıp duracaktı eminim. ahlaksız olduğu gün yüzüne çıktı ya hemen hakaret ediyor.
devamını gör...
girdiğin tanımı silmek
şahsen yaptığım davranıştır. eğer kendimi tutamayıp birtakım şahısları yargılayıcı veya incitici bir entry girdiysem fark edip siliyorum.
devamını gör...
bernoulli ilkesi
akışkanlar dinamiğinde bernoulli prensibi, sürtünmesiz bir akış boyunca, akışkanın hızında da gerçekleşen artışın aynı anda ya basınçta ya da akışkanın potansiyel enerjisinde azalmaya neden olduğunu ifade eder. yani hız ve basınç ters orantılıdır.
adını bu prensibi bulan isviçreli* (bazı yerlerde hollanda-isviçre kırması olarak geçer) bilim adamı daniel bernoulli' den alır. prensibin en kolay anlatımı uçağın nasıl uçtuğunu açıklamak olabilir.
uçaklarda bulunan kanatların altı nispeten düz, üst tarafı ise eğimli olacak şekilde yapılır. uçak kalkış için hızlandığında kanadın üst tarafının eğimli yapısından dolayı buradaki hava hızı, alt tarafından daha fazla olur. basınç hız ile ters orantılı olduğu için kanat üstünde ki basınç, altındakine göre daha azalır, hız arttıkça bu basınç farkı daha da artar ve belirli bir seviyeye gelince oluşan kaldırma kuvveti ile uçağımız uçar.
uçak kanadına etki eden kuvvetlerin daha iyi anlaşılması için bir de şekil bırakalım.
özellikle yarış arabalarında arka tarafta bulunan kanatlar ise arabanın havalanmasını önlemek için uçak kanadının ters çevrilmiş şekli olarak tasarlanır. bu sefer alçak basınç kanadın altındadır, bu şekilde yukarıdan araba yere doğru bastırılır.
adını bu prensibi bulan isviçreli* (bazı yerlerde hollanda-isviçre kırması olarak geçer) bilim adamı daniel bernoulli' den alır. prensibin en kolay anlatımı uçağın nasıl uçtuğunu açıklamak olabilir.
uçaklarda bulunan kanatların altı nispeten düz, üst tarafı ise eğimli olacak şekilde yapılır. uçak kalkış için hızlandığında kanadın üst tarafının eğimli yapısından dolayı buradaki hava hızı, alt tarafından daha fazla olur. basınç hız ile ters orantılı olduğu için kanat üstünde ki basınç, altındakine göre daha azalır, hız arttıkça bu basınç farkı daha da artar ve belirli bir seviyeye gelince oluşan kaldırma kuvveti ile uçağımız uçar.
uçak kanadına etki eden kuvvetlerin daha iyi anlaşılması için bir de şekil bırakalım.
özellikle yarış arabalarında arka tarafta bulunan kanatlar ise arabanın havalanmasını önlemek için uçak kanadının ters çevrilmiş şekli olarak tasarlanır. bu sefer alçak basınç kanadın altındadır, bu şekilde yukarıdan araba yere doğru bastırılır.
devamını gör...
zor günlerden geçenlerin en iyi bildiği şey
her zaman tek başına olduğunuzdur
devamını gör...
bu sıcakta başörtüsünü niye takıyorsun
bir insan başka bir insanın kişisel alanına karışma hakkını nasıl kendinde bulur anlamıyorum. tek temennim gerçek olmaması.
devamını gör...
kafa sözlük’ün gelir kaynağı
devamını gör...