aktroll
ülkenin kanayan yarasıdır.
devamını gör...
durian
güneydoğu asya; malezya, tayland ve vietnam kökenli olan duryan meyvesi, lezzeti ve faydalarıyla dikkat çekiyor. ancak lezzetinden daha çok kötü kokusuyla biliniyor. öyle ki duryan meyvesinin kamusal ve kapalı alanlara sokulmasına izin verilmiyor.
meyvenin dış kabuğundaki boynuzu andıran küçük çıkıntılar ilk bakışta dikkat çekiyor. damak tadınıza göre bu meyvenin hastası olmanız ya da sevmemeniz mümkün.
kaynak
meyvenin dış kabuğundaki boynuzu andıran küçük çıkıntılar ilk bakışta dikkat çekiyor. damak tadınıza göre bu meyvenin hastası olmanız ya da sevmemeniz mümkün.

devamını gör...
27 mart 2021 normal sözlük'ün çökmesi
arada değerli yazarlarımız hava alsınlar mola versinler diye fişini çekiyorum. fena olmuyor değil mi? kıymetini anlıyoruz göz nurumuzun.
şaka bi yana servis sağlayıcımız arada ufak şakalar yapıyor böyle. korkulacak bir şey yok.
şaka bi yana servis sağlayıcımız arada ufak şakalar yapıyor böyle. korkulacak bir şey yok.
devamını gör...
fizostigmin
santral sinir sistemine geçebilen atropin zehirlenmesinde kullanılan parasempatomimetik ajandır.
devamını gör...
bir ömür nasıl yaşanır
"hiçbir toplum yetenekli çocuklarını harcayacak lükse sahip değildir."
-bir ömür nasıl yaşanır, s. 171, ilber ortaylı, söyleşi: yenal bilgici, 27. baskı, kronik kitap.
daha erken okusam hayatımı daha farklı biçimlendirebileceğim, söyleşi türünde bir eser. kitapta kişinin öneri olarak değerlendirebilecekleri kısır değil, her yaşama bir biçimde uyarlanabilecek nitelikte. bunun yanında ilber ortaylı gibi dünyayı görmüş, ciddi anlamda sokak sokak arşınlamış bir insandan dünya insanlarına ve türk insanına dair tespitler okumak kıymetli. bir hızlı tüketim kitabı değil benim için. bir kitabı okumak yalnız göz ile sözcükleri taramaktan ibaret değil nihayetinde ki bu kitapta yüzü aşkın müzik, kitap, isim, gezi önerisi var. ben bunları araştırmadan, en azından %25'ine hakim olmadan bir değerlendirmede de bulunamam zaten.
bu kitapta yer alan çoğu öneri bence çoğu insanın daha önce duymadığı, bilmediği şeyler değil. zaten mesele kimsenin keşfetmediği bir şeyle karşılaşmak değil. neyi neden yapacağız ve ne işe yarayacak? bu kitap benim gözümde daha çok bunun üzerine kurulu. bilmeden, özüne inmeden verilmiş önerilerden çok daha fazlası var. her şeyden önce niçin tarih öğrenelim, şiir, edebiyat bilelim gibi -ne yazık ki ülke insanının uzak olduğu- konulara değinilmiş. ne yapmak gerektiğini, nasıl bir yol tayin etmenin ihtiyaç olduğunu söyleyecek çok insan vardır fakat bu biçimde önerilere az rastlanacağını düşünüyorum.
özellikle ebeveynler için iyi bir kaynak kitap olduğunu düşünüyorum. bu tarzda bir kitapla karşılaşmanın, okumanın da bir yaşı var. en nihayetinde 5 yaşında bir çocuğun bu kitabı alıp okuyup da ben şunu öğreneyim demesi zor, bu sayıyı 16 yaşa kadar çıkarabilirim. bu yaştaki genç insanların bu eserden yararlanmasının yolu bana kalırsa ebeveynleri, idealist öğretmenleri sayesinde sağlanabilir. genç yaşlar için çok ciddi öneri ve tespitleri var. gerçi sadece genç bireylere değil hayatın her evresindeki insanlara hitap edecek bir kitap.
kitapta ilber ortaylı'nın tanıdığı, bildiği çok çeşitli alanlarda uzman şahsiyetler ve kurumlardan bahsediliyor ki pek çoğu internette araştırılarak ulaşılabilecek isimler değil. tarih, basın, müzik, müzecilik gibi alanlarda öğrenim görenler için istifade edebilecekleri müthiş bir kaynak bence. bir de es geçmem çok büyük bir haksızlık olacaktır, idealist öğretmenlerin bu kitaptan elde edebileceği çok değerli kazanımlar olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
yerli yersiz sorulmaması gereken sorular
"okul bitince ne yapacaksın?"
devamını gör...
basit bir es
#101537 no’lu tanımda bahsedildiği üzere türkiye’nin (bkz: umberto eco)’su, şiirleriyle edebiyat dünyamızın en nadide ödüllerinden cemal süreya, necatigil ödüllerini; denemeleriyle tdk ödülü alan, türkiye’nin en entelektüel kişilerinden olan (bkz: enis batur) tarafından kaleme alınan, ekim 2015’te (bkz: kırmızı kedi yayınları)’ndan yayımlanmış kitabıdır.
gün ortasında bir kafede, kahvenizi içerken;
mesai arasında 1 saatlik yemek molanızda,
yahut istanbul gibi bir şehirde, kadıköy’den ümraniye’ye trafiğin kilit olduğu bir saat diliminde yolculuk ederken bitirebileceğiniz kolaylıkta, dümdüz, sade, 84 sayfalık tuhaf bir kitap…
tuhaf çünkü şekil itibariyle değişik bir kitap...
sayfalar paragraftan oluşuyor. bu paragraflar yeri geliyor sayfanın tamamını dolduruyorken; yeri geliyor, sayfanın yarısı bile etmiyor.
yani biçim bakımından tuhaf geldi bana…
sonra çıkış noktası olarak tuhaf bir deneme…
çünkü daha kitabın başlarında şöyle bir şey karşılıyor sizi:
"eğer bir kış sabahı, trenin bir iki dakikalığına durduğu uzak bir ülkenin taşra istasyonundan binen tek yolcu, karşındaki boş koltuğa oturur ve senin yıllar önce yazdığın bir kitabı çıkarıp okumaya koyulursa, şaşırma.
bu sahne başka bir yazar tarafından senin için yazılmıştı."
yani bu denemeyi yazmaya enis batur’u iten şey bu şekilde gerçekleşen bir anı mıydı, yoksa sadece fikir olarak kafasında şekillenen bir şey miydi emin olamadım. sahneyi kafamda canlandırıp hem okurun, hem yazarın yerine koyduğumda kendimi, gerçekten çok tuhaf bir rastlantıyla tuhaf şeyler hissettim.
işte bu yüzden tuhaf bir kitap benim için…
enis batur’un kalemine hakim olmayan bir okur için tanışma kitabı diyemem, çünkü bazı cümleleri anlamlandırabilmek için defalarca okumak gerekebiliyor. evet basit bir kitap, çabuk bitiyor ama başlarda, bu 'defalarca okumak' bazı sabırsız okurları sıkabilir. işte tam o sıkılmanın başladığı anda kitap bir ivme kazanıyor aniden. bu yüzden de tuhaf bir kitap benim için. kurgu bakımından da tuhaf yani...
totale baktığımızda beğendiğim bir kitaptı. bazı cümleleri çok sevdim mesela:
‘’hayat yalnızca şimdiki zamanlardan oluşur.’’
‘’kitap , daha iyi bir dünyanın kılavuzu olabilir.’’
gibi..
deneme okurlarına tavsiyemdir.
keyifle okuyunuz.
gün ortasında bir kafede, kahvenizi içerken;
mesai arasında 1 saatlik yemek molanızda,
yahut istanbul gibi bir şehirde, kadıköy’den ümraniye’ye trafiğin kilit olduğu bir saat diliminde yolculuk ederken bitirebileceğiniz kolaylıkta, dümdüz, sade, 84 sayfalık tuhaf bir kitap…
tuhaf çünkü şekil itibariyle değişik bir kitap...
sayfalar paragraftan oluşuyor. bu paragraflar yeri geliyor sayfanın tamamını dolduruyorken; yeri geliyor, sayfanın yarısı bile etmiyor.
yani biçim bakımından tuhaf geldi bana…
sonra çıkış noktası olarak tuhaf bir deneme…
çünkü daha kitabın başlarında şöyle bir şey karşılıyor sizi:
"eğer bir kış sabahı, trenin bir iki dakikalığına durduğu uzak bir ülkenin taşra istasyonundan binen tek yolcu, karşındaki boş koltuğa oturur ve senin yıllar önce yazdığın bir kitabı çıkarıp okumaya koyulursa, şaşırma.
bu sahne başka bir yazar tarafından senin için yazılmıştı."
yani bu denemeyi yazmaya enis batur’u iten şey bu şekilde gerçekleşen bir anı mıydı, yoksa sadece fikir olarak kafasında şekillenen bir şey miydi emin olamadım. sahneyi kafamda canlandırıp hem okurun, hem yazarın yerine koyduğumda kendimi, gerçekten çok tuhaf bir rastlantıyla tuhaf şeyler hissettim.
işte bu yüzden tuhaf bir kitap benim için…
enis batur’un kalemine hakim olmayan bir okur için tanışma kitabı diyemem, çünkü bazı cümleleri anlamlandırabilmek için defalarca okumak gerekebiliyor. evet basit bir kitap, çabuk bitiyor ama başlarda, bu 'defalarca okumak' bazı sabırsız okurları sıkabilir. işte tam o sıkılmanın başladığı anda kitap bir ivme kazanıyor aniden. bu yüzden de tuhaf bir kitap benim için. kurgu bakımından da tuhaf yani...
totale baktığımızda beğendiğim bir kitaptı. bazı cümleleri çok sevdim mesela:
‘’hayat yalnızca şimdiki zamanlardan oluşur.’’
‘’kitap , daha iyi bir dünyanın kılavuzu olabilir.’’
gibi..
deneme okurlarına tavsiyemdir.
keyifle okuyunuz.
devamını gör...
tanım girecek başlık bulamamak
malzeme bu , millet bunu seviyor, bununla kendini avutuyor.
gerçeklerden kaçtıkça, onlarla hiç karşılaşmayacağını düşünüyor,
kısaca kendi kafasındaki sanal dünyayı yaşamaktan zevk alıyor .
biraz daha üzerlerine gidilirse de,
' biz buraya kafa dinlemeye geliyoruz ' diyerek tepki gösteriyorlar.
ben de o kafalar nerde yoruluyor ki , dinlendirmek için sürekli bir arayış içindesiniz diyorum ama kime ?
az önce tam yarım saat harcayıp, bir kaç farklı yazı okuyup, bir kaç siteden aldığım bilgileri toplayip ' türkiyenin covid aşısı sorunu ' şeklinde açtığım başlık ve tanım okunmadı bile.
aşağıya doğru anında aktı gitti.
kime ne söyleyebilirsin,
buranın özellikle gençlerden oluşu, onların da çoğunun aklının şeyinin ucunda olması bu sonucu doğuruyor maalesef.
gerçeklerden kaçtıkça, onlarla hiç karşılaşmayacağını düşünüyor,
kısaca kendi kafasındaki sanal dünyayı yaşamaktan zevk alıyor .
biraz daha üzerlerine gidilirse de,
' biz buraya kafa dinlemeye geliyoruz ' diyerek tepki gösteriyorlar.
ben de o kafalar nerde yoruluyor ki , dinlendirmek için sürekli bir arayış içindesiniz diyorum ama kime ?
az önce tam yarım saat harcayıp, bir kaç farklı yazı okuyup, bir kaç siteden aldığım bilgileri toplayip ' türkiyenin covid aşısı sorunu ' şeklinde açtığım başlık ve tanım okunmadı bile.
aşağıya doğru anında aktı gitti.
kime ne söyleyebilirsin,
buranın özellikle gençlerden oluşu, onların da çoğunun aklının şeyinin ucunda olması bu sonucu doğuruyor maalesef.
devamını gör...
üveal melanom
uveal melanom, iris, siliyer cisim veya koroidin (topluca uvea olarak adlandırılır) dahil olduğu bir göz kanseridir. tümörler, uvea içerisinde bulunan melanosit hücrelerinden kaynaklanır.
gnaq mutasyonu tipiktir.
gnaq mutasyonu tipiktir.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan
yeni bir başlangıç vardır.
-edip cansever / umuş
bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan
yeni bir başlangıç vardır.
-edip cansever / umuş
devamını gör...
her şeyi kafaya takma sorunu
geceleri uyutmayan, gündüzleri uyandırmayan sorundur. mükemmelliyetçiliğin de bir bakıma sonucu olarak düşünülebilir. fakat hayatta her şey istenildiği gibi olmuyor.
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
güzel bir mutluluktur. artık tatmadığım.
devamını gör...
gameforge
bir zamanların kanser oyunu ogame de dahil olmak üzere birçok web tabanlı oyunu bünyesinde bulunduran alman oyun şirketi. küçükken her türk genci gibi saatlerini ogame başında harcamış bir oyuncu olarak şunu diyebilirim ki, "forum takımına piknik yapmaları için 500 dolar bile göndermiyorlardı". adamlar acayip cimri. koskoca türkiye takımı yıllık motivasyon için yılda bir kez, sadece bir kez, masrafları şirket tarafından karşılanan bir organizasyon istiyor da gameforge kırk yıl ayak diriyordu. ne zaman sonra parayı verdiler ama vermeseler de olur. coma (community manager) dışındaki bütün takım yapılanması gönüllülük ve bedava üzerine kurulu bir sistemden bahsediyoruz. herkes birbirinin üstüne basıyordu takıma girebilmek için. aç pirana gibiler, karın tokluğuna bile çalışmıyorlar, ama gelin görün ki sanal payeler uğruna fanatikçe iş yapıyorlardı.
ben gameforge olsam ben de bunlara para vermem. kuru ekmek yesinler *
p.s gladiatus forumunda bir dönem moderator olarak takılmıştım, o yüzden iç işleyişi biraz biraz bilirim. skypetan toplancaz çok önemli diye ağlayan bi yöneticileri vardı, abuk subuk şeylere katılmam ben dedim diye takımdan atmıştı * karıya kıza yürüme ayağına benim vaktimi hiç edemezsiniz bayım, kendinize başka undercover operasyon bulun *
ben gameforge olsam ben de bunlara para vermem. kuru ekmek yesinler *
p.s gladiatus forumunda bir dönem moderator olarak takılmıştım, o yüzden iç işleyişi biraz biraz bilirim. skypetan toplancaz çok önemli diye ağlayan bi yöneticileri vardı, abuk subuk şeylere katılmam ben dedim diye takımdan atmıştı * karıya kıza yürüme ayağına benim vaktimi hiç edemezsiniz bayım, kendinize başka undercover operasyon bulun *
devamını gör...
hayırdır aşık mısın sorusu
bunu annem soruyorsa, pesinden terlik de geliyordur. hemen çevik olup oradan uzaklaşmayı gerektirir.
kaldı ki yazar gibi cevaplasam sonucunu düşünemiyorum.
kaldı ki yazar gibi cevaplasam sonucunu düşünemiyorum.
devamını gör...
cüzdanında 100 tl olmayan erkek tipi
öncelikle başlıktaki imla hatası yüzümden gözlerim kanadı.*)
bu kişi benim. kredi kartım harici en fazla 50 tl taşırım. kredi kartı ile temassız alışveriş her zaman daha iyidir diye düşünüyorum.
bu kişi benim. kredi kartım harici en fazla 50 tl taşırım. kredi kartı ile temassız alışveriş her zaman daha iyidir diye düşünüyorum.
devamını gör...
inançla alay etmek
inanmayana saygı duymamak kadar yobaz bir harekettir.
devamını gör...
kinyas ve kayra
"her şeyi bildiğim için vasiyetim tek bir cümle olacaktı: "beni yüzüstü gömün. çünkü yeterince gördüm!""
hakan günday'ın daha 24 yaşındayken nasıl yazabildiğine halen akıl sır erdiremediğim ilk kitabı. kitap kimi çevrelerce tutku derecesinde beğenilirken, kimileri de "çok abartılıyor. tutunamayanlar çakması" diyor. ben ilk gruptanım. ayrıca okurken ülkeler ve kültürlerle ilgili bir çok da şey öğrenmiştim.
büyük kitaptır kim ne derse desin.
devamını gör...
corpus callosum
beynin her iki hemisferini * birbirine bağlayan anatomik bölgedir. hemisferler arasında bir duble yol, bir ara bulucu gibi görev yapar. oldukça fazla nöral liflere sahiptir.
devamını gör...