yüz prezentasyonu
doğum sırasında bebeğin ilk olarak yüzünün çıktığı durumdur.
başın en ileri defleksiyon halidir.
nedenler arasında en sık sebep makrozomik bebek yer almaktadır.
eğer bebek mentum posterior(çenenin arkada olduğu pozisyon) vajinal doğum mümkün değildir, sezaryan doğum yapılmalıdır.
başın en ileri defleksiyon halidir.
nedenler arasında en sık sebep makrozomik bebek yer almaktadır.
eğer bebek mentum posterior(çenenin arkada olduğu pozisyon) vajinal doğum mümkün değildir, sezaryan doğum yapılmalıdır.
devamını gör...
ezel
şahsımca tarafından türk dizi tarihin en iyi dizisidir --- spoiler ---
bu dizi öyle bir dizidirki her karakter insanada farklı bir duyguyu farklı bir hissi ele alır ezelinden dayısında dayısından melihaya... insan meliha sahnesi izleyinde anneliği anlar annelik duygusunu anlar bir annenin oğullarına bakışını anlar bir annenin sevgisini anlar dayı olan sahnelerdi herkes ona dayı desede o bir babadır bir mafya babası değil ama bir aile babasıdır sevgiklerini her zaman korur adamlarına yiğern der çünki adamları onun ailesidir ve adamları ona her ne kadar dayı da dese ramiz onların babalarıdır aslında ramizin dizide yaptığı herşey kusursuz bir baba figürünün yapması gereken şeylerdi insanlara ders vermesinden , onları eğitmesinden, onlara akıl fikir vermesinden , onları öldürene kadar herşey.... ezel aslında neydi? ezel ömerdi. ezeli ezel yapan ona yapılanlar değil cengiz değil eyşan değil hiç kimse değil ramizdi ezeli ezel yapan ramiz ezelin babasıdır bana göre ezeli genç yaralı bir fidan (ömer) olarak ekti toprağa daha sonra sabretti sabretti ve kenandandan daha kurnaz ramizdan daha zeki ve hepsinden daha güçlü koskocaman bir ağaç çıktı ortaya ezelden ne mi öğrendik ezelden bunu öğrnedik işten bir fidanın nasıl yetiştiğini peki eyşan, kimdi bu eyşan şerefsiz olan o.... olan eyşanmı yoksa ezel için ölen kadınmı yoksa bahar için ömeri öldüren kadınmı yoksa ezel için cengizi öldüren kadınmı eşyana ne derseniz deyin eyşan bana göre sevginin ta kendisidir aşkı içinde herşeyi yaptı canından çok sevdiği kardeşi içinde herşeyi yaptı eşyan kim ne derse desin sevginin ta kendisidir...
cengiz... aslında hepimiz biraz cengiziz hepimizin içinde ne yazıkki biraz cengiz var yok diyenler olacaktır tabiki onlarda haksız sayılmaz çünki daha onlar içindeki cengizi bulamamışlardır demek cengiz hemen hemen bütüm dizi boyunca hayatını zenginlik içinde geçirdi çünki ne kadar tırnaklarıyla kazısada istediklerini elde etmek için asla hiçbir şeye sahip olamadı buda demek oluyorki para mutluluk getirmez şimdi kimse yalan konuşmasın bu yazıyı okuyan çoğu kişi cengiz kadar zengin ve güçlü olmak için bir çok şeyden vazgeçebilir kardeşinden? arkadaşından ? aşkından? namusundan ? şerefinden? ne kadar az cengizseniz bu hayatta okadar fakirsiniz demektir bu ne kadar cengizsenizde bir okadar zenginsiniz demektir ne yazıkki.... dediğim zenginlik fakirliği para olarak saymayın asıl zenginlik burda fakir olmakdır fakirsen paraya tapmasın çünki tapıcak bir paran yoktur ailene tutunursun ailen vardır arkadaşların vardır aşkın vardır umutların vardır kardeşlerin vardır bunlara tutunursun ve tuttuğun hayata, tuttuğun ele ihanet etmezsin e peki diceksinki zenginlik ne ozaman az önce bahsettiğim zenginlik sadece parayı evet sadece para başka bir b'k değil sadece para, harcıyamıyacağın kadar para işte böyle insanlar herşeylerini sattıkdan sonra çok zengin olurlar çünki harcıyacakları hiçbirşey kalmaz. evmi arabamı ? hayır tabiki hayır... şeref, namus, hasiyet, kardeş, aile, eş , dost , hepsini harcamışlardır hepsini artık harcıyacakları tek şey paradır ama onuda harcıyamazlar uyuşturucu gibidir bu hatta daha kötüsü daha fazlasını istersin ama her toprağı kazışında sadece paraya sahip olursun hiçbir zaman daha fazlasına sahip olamazsın sadece para sadece... işte cengizde bana bunu hissettirdi mutsuzluğu , hırsı , üzüntüyü
geldik aliye ali adamdır lan ali adam gibi adamdır ali adam vurur niye sevdikleri için ömeri niye sattı bu adam ? babası için babasının karşısına çıkabilmek için haklı demiyorum yanlış anlaşılmasın ama bu adamın babası oğlu için hapis yaptı alinin boynunun borcuydu bu babasına bu yüzden . aliden dik duruşu öğrendim yıkılmamayı öğrendim ve her zaman sahip olduklarımı korumam gerektiğini öğrendim adamlığı öğrendim adamlığı
geldik en son ve benim favorim olan tefoya tefonun öldüğü sahne beni bir şey izlerken ağlatan ilk sahneydi çok üzüldüm her ne kadar dizi karekteri olsa bi tefo ayrıydı beee dizideki en sağlam en güvenilir en sadakatli insan tefoydu ben tefodan sadaketi öğrendim tefo kimine göre köpekdi kimine göre ayak takımı ama bana göre tefo bir binayı sağlam tutmaya yarayan temeldi tefo... tefo herşeydi tefonun olduğu yerde yanlış olmazdı tefo okumamıştı ama hem kendini geliştirdi tefo görmemişti ama hep görmeye çalıştı tefo azimliydi ama yukarı çıkıcam diye kimseyi ezmedi tefo alininde dediği gibi bu pis alrmde tek temiz kalmayı başaran tefoydu. harbi öyleydi be tefom mekanın cennet olsun...
--- `spoiler
şimdi diziyi izlerken mantık hatası arayanda var karakterlerin içersindeki anlamı çözmeye çalışıp benim gibi dizinden birleyler kapmaya çalışanda var...
ezel kitap gibi dizidir arkadaşlar ezel çok iyi bir dizi değildir belki kimilerine göre ama bana göre ezel tam bir başyapıttır
bu dizi öyle bir dizidirki her karakter insanada farklı bir duyguyu farklı bir hissi ele alır ezelinden dayısında dayısından melihaya... insan meliha sahnesi izleyinde anneliği anlar annelik duygusunu anlar bir annenin oğullarına bakışını anlar bir annenin sevgisini anlar dayı olan sahnelerdi herkes ona dayı desede o bir babadır bir mafya babası değil ama bir aile babasıdır sevgiklerini her zaman korur adamlarına yiğern der çünki adamları onun ailesidir ve adamları ona her ne kadar dayı da dese ramiz onların babalarıdır aslında ramizin dizide yaptığı herşey kusursuz bir baba figürünün yapması gereken şeylerdi insanlara ders vermesinden , onları eğitmesinden, onlara akıl fikir vermesinden , onları öldürene kadar herşey.... ezel aslında neydi? ezel ömerdi. ezeli ezel yapan ona yapılanlar değil cengiz değil eyşan değil hiç kimse değil ramizdi ezeli ezel yapan ramiz ezelin babasıdır bana göre ezeli genç yaralı bir fidan (ömer) olarak ekti toprağa daha sonra sabretti sabretti ve kenandandan daha kurnaz ramizdan daha zeki ve hepsinden daha güçlü koskocaman bir ağaç çıktı ortaya ezelden ne mi öğrendik ezelden bunu öğrnedik işten bir fidanın nasıl yetiştiğini peki eyşan, kimdi bu eyşan şerefsiz olan o.... olan eyşanmı yoksa ezel için ölen kadınmı yoksa bahar için ömeri öldüren kadınmı yoksa ezel için cengizi öldüren kadınmı eşyana ne derseniz deyin eyşan bana göre sevginin ta kendisidir aşkı içinde herşeyi yaptı canından çok sevdiği kardeşi içinde herşeyi yaptı eşyan kim ne derse desin sevginin ta kendisidir...
cengiz... aslında hepimiz biraz cengiziz hepimizin içinde ne yazıkki biraz cengiz var yok diyenler olacaktır tabiki onlarda haksız sayılmaz çünki daha onlar içindeki cengizi bulamamışlardır demek cengiz hemen hemen bütüm dizi boyunca hayatını zenginlik içinde geçirdi çünki ne kadar tırnaklarıyla kazısada istediklerini elde etmek için asla hiçbir şeye sahip olamadı buda demek oluyorki para mutluluk getirmez şimdi kimse yalan konuşmasın bu yazıyı okuyan çoğu kişi cengiz kadar zengin ve güçlü olmak için bir çok şeyden vazgeçebilir kardeşinden? arkadaşından ? aşkından? namusundan ? şerefinden? ne kadar az cengizseniz bu hayatta okadar fakirsiniz demektir bu ne kadar cengizsenizde bir okadar zenginsiniz demektir ne yazıkki.... dediğim zenginlik fakirliği para olarak saymayın asıl zenginlik burda fakir olmakdır fakirsen paraya tapmasın çünki tapıcak bir paran yoktur ailene tutunursun ailen vardır arkadaşların vardır aşkın vardır umutların vardır kardeşlerin vardır bunlara tutunursun ve tuttuğun hayata, tuttuğun ele ihanet etmezsin e peki diceksinki zenginlik ne ozaman az önce bahsettiğim zenginlik sadece parayı evet sadece para başka bir b'k değil sadece para, harcıyamıyacağın kadar para işte böyle insanlar herşeylerini sattıkdan sonra çok zengin olurlar çünki harcıyacakları hiçbirşey kalmaz. evmi arabamı ? hayır tabiki hayır... şeref, namus, hasiyet, kardeş, aile, eş , dost , hepsini harcamışlardır hepsini artık harcıyacakları tek şey paradır ama onuda harcıyamazlar uyuşturucu gibidir bu hatta daha kötüsü daha fazlasını istersin ama her toprağı kazışında sadece paraya sahip olursun hiçbir zaman daha fazlasına sahip olamazsın sadece para sadece... işte cengizde bana bunu hissettirdi mutsuzluğu , hırsı , üzüntüyü
geldik aliye ali adamdır lan ali adam gibi adamdır ali adam vurur niye sevdikleri için ömeri niye sattı bu adam ? babası için babasının karşısına çıkabilmek için haklı demiyorum yanlış anlaşılmasın ama bu adamın babası oğlu için hapis yaptı alinin boynunun borcuydu bu babasına bu yüzden . aliden dik duruşu öğrendim yıkılmamayı öğrendim ve her zaman sahip olduklarımı korumam gerektiğini öğrendim adamlığı öğrendim adamlığı
geldik en son ve benim favorim olan tefoya tefonun öldüğü sahne beni bir şey izlerken ağlatan ilk sahneydi çok üzüldüm her ne kadar dizi karekteri olsa bi tefo ayrıydı beee dizideki en sağlam en güvenilir en sadakatli insan tefoydu ben tefodan sadaketi öğrendim tefo kimine göre köpekdi kimine göre ayak takımı ama bana göre tefo bir binayı sağlam tutmaya yarayan temeldi tefo... tefo herşeydi tefonun olduğu yerde yanlış olmazdı tefo okumamıştı ama hem kendini geliştirdi tefo görmemişti ama hep görmeye çalıştı tefo azimliydi ama yukarı çıkıcam diye kimseyi ezmedi tefo alininde dediği gibi bu pis alrmde tek temiz kalmayı başaran tefoydu. harbi öyleydi be tefom mekanın cennet olsun...
--- `spoiler
şimdi diziyi izlerken mantık hatası arayanda var karakterlerin içersindeki anlamı çözmeye çalışıp benim gibi dizinden birleyler kapmaya çalışanda var...
ezel kitap gibi dizidir arkadaşlar ezel çok iyi bir dizi değildir belki kimilerine göre ama bana göre ezel tam bir başyapıttır
devamını gör...
benelüks ülkeleri
belçika, hollanda ve lüksemburg ülkelerinin kendi dillerindeki ilk hecelerinin birleştirilmesiyle oluşan politik ve ekonomik iş birliği temeline oturan uluslar arası bir birliktir.
- belgië, nederland, luxemburg -
1944 yılında ürünlerin ve halklarının serbest bir şekilde dolaşmalarını sağlamak için sınırlarını kaldırmaları sonucu bu birlik ortaya çıkmıştır.
küçük olmaları sebebiyle turist sayısı toplamda çok yüksek görünmese bile, nüfuslarına göre oldukça önemli bir oran tutar. her üç ülkenin de turizm kaynaklarının çok kolay erişilebilir mesafelerde olması da günlük gezilerle yoğun bir şekilde kullanımlarına yol açmaktadır.
benelüks ülkeleri haritası
benelüks bayrağı
- belgië, nederland, luxemburg -
1944 yılında ürünlerin ve halklarının serbest bir şekilde dolaşmalarını sağlamak için sınırlarını kaldırmaları sonucu bu birlik ortaya çıkmıştır.
küçük olmaları sebebiyle turist sayısı toplamda çok yüksek görünmese bile, nüfuslarına göre oldukça önemli bir oran tutar. her üç ülkenin de turizm kaynaklarının çok kolay erişilebilir mesafelerde olması da günlük gezilerle yoğun bir şekilde kullanımlarına yol açmaktadır.
benelüks ülkeleri haritası
benelüks bayrağı
devamını gör...
erkekten ölümüne kaçan dinci kadın modeli
toplu ulaşım aracın da erkeklerin yanına oturmayanlari var.. onlar oturmasin ki ben oturabileyim..
devamını gör...
yerli uçağımız göklerde
15 yıldır inmeyen, sadece akp’lilerin gördüğü uçaktır efendim.
van gölü canavarı tadında bir söylem olup, her seçim öncesi dile getirilen uçak.
van gölü canavarı tadında bir söylem olup, her seçim öncesi dile getirilen uçak.
devamını gör...
beğeni borcu
herhangi birisi yazımı beğendiği zaman merak edip profiline bakıyorum. yazılarını okuyorum. beğendiklerimi de hiç düşünmeden beğeniyorum. sonra farkettim ki o yazar da sırayla benim yazılarımı beğeniyor. borçlu hissettiği için mi beğeniyormuş yani bu biraz üzdü açıkçası.'' o beni beğendi hadi dur ben de bir iki beğeni atayım sevinsin gariban'' modunda beğenmiyorum arkadaşlar. lütfen siz de o şekilde beğenmeyin isterseniz hiç beğenmeyin. dünya kadar borcumuz var şu hayatta bide beğeni borcuna sokmayın beni :).
devamını gör...
erkeklerin birbirlerini görünce koç gibi kafa tokuşturmaları
garip bir selamlaşma biçimi. boynuzlu hayvan misali güç gösterisi mi yapılıyor acaba merak etmiyor deģilim hani 2 kadın birbirini görünce öpüşür falan ki sevgi ve özlem göstergesidir anlarımda kafaları tokuşturmayı asla bir yere koyamıyorum.
devamını gör...
28 şubat 1997 postmodern darbesi
ak partinin bugünlere gelmesinin önündeki bütün engellerin kalktığı sözde darbedir. ülkemizde darbeler ne yazık ki her zaman siyasal islamcıların önünü açarken, gelişimin ve düşünce özgürlüğünün önünü kesmiştir. böyledir. misal 1980 darbesini incelediğimiz zaman dikkatimizi çekmesi gereken fakat gözden kaçan çok önemli bir ayrıntı vardır; darbeyi asker yapmış, her yerde atatürk vurgusu yapılmış buna rağmen en çok zararı yine atatürkçülük düşüncesi görmüştür.
bugün her üniversitede zorunlu olarak aldığımız inkılap tarihi dersi, 1980 darbesinin ardından her üniversite bölümü için 4 yıl boyunca alınması zorunlu hale getirilmiştir. hayatın her alanında pompalanan atatürk vurgusu, dincilerden çok ''atatürk''e zarar vermiştir. ayrıca kemalizm'in doğuşu 1980 darbesinin ardından gerçekleşmiştir. (izm ile biten her ideolojinin içi boş olduğu için kemalizmin de gereğinden fazla abartıldığını ve kesinlikle atatürk sevmeyenleri tarafından bilerek tasarlanmış bir ideoloji olduğunu düşünüyorum, atatürk'e bir yerde zararı kemalizm savunucularının verdiğini görmemek için kör olmak gerekir.)
darbe olmayan fakat ne diyelim aman nasıl dile getirelimciler bir post-modern darbe kavramı kavramını atmışlardır ortaya. 28 şubat zihniyeti denilen ve her seferinde sözde mağdurlar tarafından dile getirilen, benim ise hala daha anlayamadığım bir zihniyet var. aslında yok öyle bir zihniyet. elbette 90'lı yılların son çevreğinde türkiye'de skandal gelişmeler yaşanmıştır. skandal yöneticiler, ekonomik sıkıntılar, siyasi iktidarsızlığın yarattığı kaos ortamı, hizbullahçılık, ard arda gelen korkunç cinayetler ülkenin gidişatını negatif yönde etkilemiştir. bir kontrol mekanizması ile müdahale gibi görünen 28 şubat pğuaestmıııdıırnnnn darbesi*, yapılmış olan her darbe gibi öncelikle yanlıştır, ve kesinlikle yapılma amacıyla uzaktan yakından alakası yoktur. türban ağlayıcılarının bitip tükenmeyen sığınağıdır, modern kavramını içinde taşımasına rağmen ülkedeki gerciliği başlatan post darbecik. türbana karşı değilim, türbanın siyasallaştırılmasına karşıyım.28 şubat mağdur edebiyatını bugün hala türk televizyonlarının müthiş siyasi programlarında günde en az 5 kere duyabilirsiniz. eğer 28 şubat bir darbe olarak sayılacak ise, türkiye cumhuriyet tarihinin laiklik anlayışına vurulmuş bir darbedir. siyasal islamın hunharca savunucusu olan bir ülkeye dönüşmemizin en önemli adımını, 28 şubat gelişmeleri atmıştır. yazılabilecek çok şey vardır fakat benim yüreğim tükendi arkadaşlar.
not: ''türkiye hiç bir zaman laik değildi'' diyecek olan sevgili yazargiller, laikliğe değil, laiklik anlayışı vurguma dikkat ediniz.
bugün her üniversitede zorunlu olarak aldığımız inkılap tarihi dersi, 1980 darbesinin ardından her üniversite bölümü için 4 yıl boyunca alınması zorunlu hale getirilmiştir. hayatın her alanında pompalanan atatürk vurgusu, dincilerden çok ''atatürk''e zarar vermiştir. ayrıca kemalizm'in doğuşu 1980 darbesinin ardından gerçekleşmiştir. (izm ile biten her ideolojinin içi boş olduğu için kemalizmin de gereğinden fazla abartıldığını ve kesinlikle atatürk sevmeyenleri tarafından bilerek tasarlanmış bir ideoloji olduğunu düşünüyorum, atatürk'e bir yerde zararı kemalizm savunucularının verdiğini görmemek için kör olmak gerekir.)
darbe olmayan fakat ne diyelim aman nasıl dile getirelimciler bir post-modern darbe kavramı kavramını atmışlardır ortaya. 28 şubat zihniyeti denilen ve her seferinde sözde mağdurlar tarafından dile getirilen, benim ise hala daha anlayamadığım bir zihniyet var. aslında yok öyle bir zihniyet. elbette 90'lı yılların son çevreğinde türkiye'de skandal gelişmeler yaşanmıştır. skandal yöneticiler, ekonomik sıkıntılar, siyasi iktidarsızlığın yarattığı kaos ortamı, hizbullahçılık, ard arda gelen korkunç cinayetler ülkenin gidişatını negatif yönde etkilemiştir. bir kontrol mekanizması ile müdahale gibi görünen 28 şubat pğuaestmıııdıırnnnn darbesi*, yapılmış olan her darbe gibi öncelikle yanlıştır, ve kesinlikle yapılma amacıyla uzaktan yakından alakası yoktur. türban ağlayıcılarının bitip tükenmeyen sığınağıdır, modern kavramını içinde taşımasına rağmen ülkedeki gerciliği başlatan post darbecik. türbana karşı değilim, türbanın siyasallaştırılmasına karşıyım.28 şubat mağdur edebiyatını bugün hala türk televizyonlarının müthiş siyasi programlarında günde en az 5 kere duyabilirsiniz. eğer 28 şubat bir darbe olarak sayılacak ise, türkiye cumhuriyet tarihinin laiklik anlayışına vurulmuş bir darbedir. siyasal islamın hunharca savunucusu olan bir ülkeye dönüşmemizin en önemli adımını, 28 şubat gelişmeleri atmıştır. yazılabilecek çok şey vardır fakat benim yüreğim tükendi arkadaşlar.
not: ''türkiye hiç bir zaman laik değildi'' diyecek olan sevgili yazargiller, laikliğe değil, laiklik anlayışı vurguma dikkat ediniz.
devamını gör...
rafting
canım memleketim erzincan'da sıkça yapılan bir su sporudur.
ben hiç denemedim ama denemek isterim.
ben hiç denemedim ama denemek isterim.
devamını gör...
normal sözlük'ü 3 kelime ile anlat
sözlüğümüz iyidir,hoştur, severiz.
devamını gör...
özel görelilik
1887 de 'eter‘ in varlığını kanıtlayamaya çalışan fizikçiler ,deneyde başarısız olmuş ve eterin olmadığını kanıtlamış oldu demiştik ilgili girdi #502757
bu deneyde ışığın hangi yönde gidiyor oluşu ya da dünyanın hareketi , hiçbir koşulda ışığın hareketini etkilemiyordu…
michelson-morley bir suser olsaydı ‘’ eteri aradık ama bulamadık’’ diye bir girdi yazsaydı …einstein kesinlikle bu girdiyi beğenirdi…çünkü eistein’in 1905’te yazdığı makalesini destekleyeceği harika bir argüman vermiş oluyordu bu deney…
albert einstein , özel görelilik teorisinin esaslarını ilk defa 1905 yılında annalen der physik adlı dergide yayınladığı “zur elektrodynamik bewegter körper” (hareket eden cisimlerin elektrodinamiği üzerine) başlıklı makalesiyle açıklamıştır.
albert einstein in özel görelilik teorisi iki postüladan oluşur…
1- görelilik ilkesi : fizik yasaları bütün eylemsiz referans sistemleri için aynıdır…
2- gözlemcinin veya ışık kaynağının hızından bağımsız olma koşuluyla ; ışığın hızı bütün eylemsiz referans sistemlerindeki yayılma hızı sabittir. c
birinci postüla anlatmak istediği şey; mekanik, elektrik, termodinamik fark etmeksizin sabit hızla hareket eden bütün referans sistemlerinde aynıdır…
birinci postüla , ikinci postülayı meydana getiriyor…ışık hızı bütün eylemsiz referans sistemleri için aynı olmasaydı eylemsiz referans sistemleri için farklı hız ölçümleri bulacaktık… bu da birinci postülaya göre imkansızdır…
özel görelilik bir ön kabuldür değerli arkadaşlar… einstein bunu yayımladığında yer yerinden oynamış… newtoncular tarafından neredeyse taşlanmıştır einstein… ama zaman içerisinde ortaya koyduğu teoriler denenmiş ve denenmeye de devam etmektedir…bu nedenle teori zaman içerisinde uygulanan deneylerle uyum göstermektedir…
tabi bu teorinin bazı sonuçları var… bir nesne ne kadar ışık hızına yaklaşırsa zaman ve uzay deforme olur… ışık hızına yaklaşan bir cisim giderek ağırlaşır, boyu kısalır veya zamanı yavaşlar…
sonuçları biraz açacak olursak;
-------------
üç boyut ve zamandan oluşan dört boyutta, hız mesafenin zamana bölümü değimlidir?
v=x/t
o halde hızı sabit tutmak ; belli bir limiti ( c) aştırmamak için ; mesafeyi kısaltmalı, ya da zamanı yavaşlatmak gerekmiyor mu?
bunu biraz düşünün :))
-------------
zamanın ağırlaşması 1971 de dünyanın çevresini iki kez dolanan bir uçak sayesinde denenmiştir efem. ikisi batı, ikisi doğuya olan uçağın 4 tarifesine, ayrı 4 atom saati konulmuş ve yerdekine göre saatlerin saliseler ölçeğinde de olsa geri kaldığını ispatlamıştır..
------------
kütle işine bakacak olursak;
ışık hızı duvarını aşmaya yaklaştıkça, kütle büyür… e=mc2 formülünde göreceğimiz gibi ışık hızında ilerleyen bir nesnenin kütlesi sonsuz olacaktır….
ee kütlesi olan bir şey ışık hızına ulaşamaz ki?
dolayısıyla hız artıkça kütle artacak ; kütle artınca da ivmelenme zorlaşacaktır
------------
tüm muhabbetin özü şudur ; madde ve enerji aynı şeydir…
bu deneyde ışığın hangi yönde gidiyor oluşu ya da dünyanın hareketi , hiçbir koşulda ışığın hareketini etkilemiyordu…
michelson-morley bir suser olsaydı ‘’ eteri aradık ama bulamadık’’ diye bir girdi yazsaydı …einstein kesinlikle bu girdiyi beğenirdi…çünkü eistein’in 1905’te yazdığı makalesini destekleyeceği harika bir argüman vermiş oluyordu bu deney…
albert einstein , özel görelilik teorisinin esaslarını ilk defa 1905 yılında annalen der physik adlı dergide yayınladığı “zur elektrodynamik bewegter körper” (hareket eden cisimlerin elektrodinamiği üzerine) başlıklı makalesiyle açıklamıştır.
albert einstein in özel görelilik teorisi iki postüladan oluşur…
1- görelilik ilkesi : fizik yasaları bütün eylemsiz referans sistemleri için aynıdır…
2- gözlemcinin veya ışık kaynağının hızından bağımsız olma koşuluyla ; ışığın hızı bütün eylemsiz referans sistemlerindeki yayılma hızı sabittir. c
birinci postüla anlatmak istediği şey; mekanik, elektrik, termodinamik fark etmeksizin sabit hızla hareket eden bütün referans sistemlerinde aynıdır…
birinci postüla , ikinci postülayı meydana getiriyor…ışık hızı bütün eylemsiz referans sistemleri için aynı olmasaydı eylemsiz referans sistemleri için farklı hız ölçümleri bulacaktık… bu da birinci postülaya göre imkansızdır…
özel görelilik bir ön kabuldür değerli arkadaşlar… einstein bunu yayımladığında yer yerinden oynamış… newtoncular tarafından neredeyse taşlanmıştır einstein… ama zaman içerisinde ortaya koyduğu teoriler denenmiş ve denenmeye de devam etmektedir…bu nedenle teori zaman içerisinde uygulanan deneylerle uyum göstermektedir…
tabi bu teorinin bazı sonuçları var… bir nesne ne kadar ışık hızına yaklaşırsa zaman ve uzay deforme olur… ışık hızına yaklaşan bir cisim giderek ağırlaşır, boyu kısalır veya zamanı yavaşlar…
sonuçları biraz açacak olursak;
-------------
üç boyut ve zamandan oluşan dört boyutta, hız mesafenin zamana bölümü değimlidir?
v=x/t
o halde hızı sabit tutmak ; belli bir limiti ( c) aştırmamak için ; mesafeyi kısaltmalı, ya da zamanı yavaşlatmak gerekmiyor mu?
bunu biraz düşünün :))
-------------
zamanın ağırlaşması 1971 de dünyanın çevresini iki kez dolanan bir uçak sayesinde denenmiştir efem. ikisi batı, ikisi doğuya olan uçağın 4 tarifesine, ayrı 4 atom saati konulmuş ve yerdekine göre saatlerin saliseler ölçeğinde de olsa geri kaldığını ispatlamıştır..
------------
kütle işine bakacak olursak;
ışık hızı duvarını aşmaya yaklaştıkça, kütle büyür… e=mc2 formülünde göreceğimiz gibi ışık hızında ilerleyen bir nesnenin kütlesi sonsuz olacaktır….
ee kütlesi olan bir şey ışık hızına ulaşamaz ki?
dolayısıyla hız artıkça kütle artacak ; kütle artınca da ivmelenme zorlaşacaktır
------------
tüm muhabbetin özü şudur ; madde ve enerji aynı şeydir…
devamını gör...
durduk yere insanın aklına gelen replikler
+ardına bakma mecnun
-kader almaya mı geldi beni benden ?!
+bunu bir daha sorma mecnun..
-neden at mı var arkamda ?!
(bkz: leyla ile mecnun)
-kader almaya mı geldi beni benden ?!
+bunu bir daha sorma mecnun..
-neden at mı var arkamda ?!
(bkz: leyla ile mecnun)
devamını gör...
normal sözlük kelimelik turnuvası
bak bu olur işte. olursa katılırım.
devamını gör...
geceye bir bilgi bırak
isviçreli bilim adamları genelde boş işlerle uğraşırlar.
devamını gör...
glayöl
süsengiller familyasından bir soğanlı bitki. çok çeşit ve renkte bulunabiliyor bu bitkiden. benim de çok sevdiğim bir bitkidir kendisi. cins ismi latince gladiolus olduğu için bizde de kılıç çiçeği olarak biliniyor bu çiçek. yaprakları kılıç biçiminde olduğu için bu ad verilmiş. bu çiçek güzel görüntüsünün ve renginin ardında güzel bir koku saklıyor gibi görünse de son derece kokusuz* bir çiçektir.
devamını gör...
kadınların erkeklerden beklentileri
öncelikle beklentiyi düşük tutmak 1. kural.
sonrası sadakat,hoşgörü,duyarlı olmak şeklinde ilerlenebilir.
sonrası sadakat,hoşgörü,duyarlı olmak şeklinde ilerlenebilir.
devamını gör...
geceye nazım hikmet'ten bir şiir bırak
sabahın sahibi vardir, gün daima bulutta kalmaz. herhal ileridedir yaşanacak günlerin en güzelleri...
devamını gör...
gel benimle
gel benimle çok çok uzaklara
hüzünlerini bir parça aşkla değiştir
gel benimle bilinmez duraklara
mevsimlerini bir dalga yaza dönüştür
...
sözlerine sahip olan harika şarkı.
hüzünlerini bir parça aşkla değiştir
gel benimle bilinmez duraklara
mevsimlerini bir dalga yaza dönüştür
...
sözlerine sahip olan harika şarkı.
devamını gör...
normal sözlük klasik müzik veri tabanı
camille saint-seans’ın dance macabre isimli eserini dinlemenizi tavsiye ederim. bu eseri ilk olarak çocuk denecek yaşta dinlemiştim ve hala dinlerken aynı heyacanı ve ürpertiyi hissediyorum. dance macabre, ölülerin-iskeletlerin dansı anlamına gelmektedir. belki de bu hisleri yaşamamda isminin de etkisi vardır. ayrıca özellikle melodik vurmalıların baskın olarak kullanıldığı ve bu şekilde partisyona döküldüğü ilk eser diye biliyorum. zaten dinlerken xlaphone melodilerini çoğu yerde dinleyeceksiniz.
melodik vurmalı demişken, melodik vurmalılar icrasının linkini aşağıya bırakıyorum. iyi dinlemeler.
buradan
melodik vurmalı demişken, melodik vurmalılar icrasının linkini aşağıya bırakıyorum. iyi dinlemeler.
buradan
devamını gör...