4 mayıs 2021 tramvayın önüne atlayarak intihar etme girişimi
çok yazık, çok... başlığı iddiası olarak da değiştirebiliriz. ama pek iddia gibi gelmedi bana, apaçık intihar değilse nedir bu. buradan
bu kaçıncı artık, neden kimse konuşmuyor bu insanlarla ilgili.. neden!?
kurtarma çalışmaları ise sürüyor. buradan
haberde fatih/haseki durağı olduğu söyleniyor.
bu kaçıncı artık, neden kimse konuşmuyor bu insanlarla ilgili.. neden!?
kurtarma çalışmaları ise sürüyor. buradan
haberde fatih/haseki durağı olduğu söyleniyor.
devamını gör...
günü kendinden bir cümle ile sonlandır
belki de biten gün değildir...
devamını gör...
insan
kendi varlığına çok fazla anlam ve amaç yükleyen sıradan varlık. saçmalama işte, bir anlamı olsa 6 milyar tane olmazdı.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
%0.1'lik kitap okuma oranı.
devamını gör...
manipülasyon teknikleri
manipülasyon, başkalarının algılarını ve davranışlarını ve fikirlerini onlar fark etmeden el altından, aldatarak ve değiştirmeyi ve yönlendirmeyi amaçlayan sosyal etkilerden biridir.
aşağıda en çok kullanılan, ya da farkında olmadan kullandığımız bazı manipülasyon tekniklerine değindim. ayrıca psikolog dr. george simon’a göre, manipülasyona başvuran kişiler birçok yönden eksik, agresif isteklerini ve ihtiyaçlarını gizli tutan, seçtikleri kişi üzerinde hangi taktiklerin işe yarayacağını bilen ve kendi çıkarları için çevresindeki kişilere zarar vermekten çekinmeyen kişilerdir. manipülatörler bununla birlikte, güçlü hissedebilmek, ilişkide baskın taraf olabilmek ve kontrolü kaybetmemek isterler.
benjamin franklin etkisi: sizden hoşlanmayan veya size karşı boş olan bir kişinin sizden hoşlanmasını veya sevmesini istiyorsanız, kendisinden çok basit bir iyilik isteyin. neler olabilir bunlar, bir kitap isteyebilirsiniz veya karar vermekte zorlandığınız bir konu hakkında destek isteyebilirsiniz. bu sayede iyilik yapmış olmasından ötürü sizi sevmiş olması gerektiği fikrini benimsemeye ve sizi daha çok düşünmeye başlayabilir.
incelikli duygusal şantaj: incelikli duygusal şiddet, ilişkilerde sıklıkla görülmektedir. ilişkilerdeki manipülasyon tekniklerinden birisi olup sıklıkla fark edilmez. bir kişiye değer verirsiniz ve kadın ya da erkek, kendisi için beslediğiniz duyguları çıkarları için kullanır. ilişkilerde çok sık görülen bir durumdur ve kurban bu kadarının artık yeterli olduğuna karar verene kadar devam eder. bazen, insanların hayatlarımızı mahvetmesine izin veririz ve onlara karşı olan hislerimizden faydalanmasına göz yumarız. bu doğru bir davranış değildir. sınırı nerede çizeceğinizi iyi bilin. çünkü özveri ve fedakârlık bir noktadan sonra anlamını yitirir.
ego okşama: çok yoğun duygusal manipülasyon metotlarından birisidir. ego okşama, ilişkileri bile parçalama gücüne sahiptir. yalanlarla beslenerek egonuz devasa boyutlara ulaşana kadar okşanır böylece manipülatör sizi bir kuklaya dönüştürür. kısaca kibir, felaketiniz olabilir. insan bu durumdan ancak alçakgönüllü ve insanlar arasında adil bir kişi olmaya çalışarak kurtulabilir. bir insanın bu bahsedilen tezgâhlara ve duygusal tekniklere dikkat etmesi gerekir. manipülasyon olumlu şekilde de kullanılabilir. insanlar iyi işler yapacak ve doğru seçimlerde bulunacak şekilde de manipüle edilebilir fakat bu o insan açısından çok riskli bir oyun olur.
bilinçaltı manipülasyonu: konuşurken kendinizden emin bir şekilde ara ara kafanızı aşağı yukarı sallamak karşınızdaki kişinin de onaylarmışçasına kafa sallamaya başlamasına ve hemfikir olmasına yol açabilir.
yanlışlanamaz yanlış bilgi manipülasyonu: en rahat manipülasyon yöntemidir, çeşitli alanlarda sıklıkla kullanılır. rahatlığı tereyağından kıl çekmek gibidir tabiri caizse. üstelik her yerde uyarlanabilir, uygulanabilirdir. bilginin tam kontrolüne sahip olunan yerlerde kullanılır.
örnek vermek gerekirse; “best-seller! en çok satılan ürün!” gibi bilgileri yalanlayabilmeniz hiç kolay değildir. zira bu bilgiye erişip kontrol edebilmeniz neredeyse imkansızdır. eğer bir dükkanınız var ise ve bir türlü elinizden çıkaramadığınız ürünler varsa bu manipülasyon yöntemini kullanabilirsiniz. en çok satılan ürün rafınıza onu koymanız yeterli.
duygusal yatırımlarınızdan avantaj sağlama: bir kişiye uygulanabilecek en kötü manipülasyon metodudur. duygusal olarak ele geçirilmiş veya tehdit edilmiş birçok kişi asla yapmayacağı şeyleri yapmaya zorlanır. psikopatlık eğilimi olan insanlar bunu insanlara uygulamaya meyillidir. böyle bir durumdan kendinizi kurtarmanızın yolu başlamadan gerçekleşmesini engellemektir. duygusal yatırımlarınızı sözlü bir şekilde yabancılara ifade etmeyiniz. gerek olmadığı halde zayıf yönlerinizi sergilemeyiniz. çünkü etrafınızda bundan kendine fayda sağlamak isteyenler bulunabilir. kendinizi sadece güvenilir olan birkaç kişiye tümüyle açın.
konuyu değiştirme: manipülasyonun vazgeçilmez çeşididir. özellikle iletişimde sıklıkla karşınıza çıkıyordur. bu konuda gerçekten usta insanlar tanımışsınızdır mutlaka. konu rahatsız edici olduğunda, rahatsız olan taraf ustaca konuya doğrudan cevap vermektense şaşırtmacalı davranır ve konuyu başka bir konuya yönlendirerek manipüle edebilir.
örnek: ülkemizde sürekli değişen gündemleri düşünün. gündem değiştirme = konuyu değiştirme. neleri unuttuk, unutturulduk hey gidi hey...
manipülatörlerin sömürdüğü kırılganlıklar:
simon’a göre, manipülatörler kurbanda olması muhtemel şu kırılganlıkları sömürürler:
naiflik (saflık): kurban, bir insanın kurnaz, dolandırıcı ve merhametsiz olabileceği fikrini kabul etmekte zorlanır ya da kurban edildiğini “inkâr” ediyordur.
aşırı vicdan: kurban, bütün güvenini manipülatöre vermeye ve kendisinin suçlandığı durumlarda bile olaya manipülatörün tarafından bakmaya çok isteklidir.
düşük özgüven: kurban kendinden şüphe eden, güven ve iddia eksikliği olan ve muhtemelen savunma haline çabuk geçen biridir.
duygusal bağımlılık: kurbanın itaatkâr ya da bağımlı bir kişiliği vardır. duygusal olarak ne kadar bağımlıysa, ne kadar kırılgansa o kadar sömürülecek ve manipüle edilecektir.
kaynaklar;
relojo-howell, dennis (22 april 2020). "dr george simon: psychological manipulation". youtube. retrieved 29 april 2020.
network.ku.edu.tr/~msozer/
aşağıda en çok kullanılan, ya da farkında olmadan kullandığımız bazı manipülasyon tekniklerine değindim. ayrıca psikolog dr. george simon’a göre, manipülasyona başvuran kişiler birçok yönden eksik, agresif isteklerini ve ihtiyaçlarını gizli tutan, seçtikleri kişi üzerinde hangi taktiklerin işe yarayacağını bilen ve kendi çıkarları için çevresindeki kişilere zarar vermekten çekinmeyen kişilerdir. manipülatörler bununla birlikte, güçlü hissedebilmek, ilişkide baskın taraf olabilmek ve kontrolü kaybetmemek isterler.
benjamin franklin etkisi: sizden hoşlanmayan veya size karşı boş olan bir kişinin sizden hoşlanmasını veya sevmesini istiyorsanız, kendisinden çok basit bir iyilik isteyin. neler olabilir bunlar, bir kitap isteyebilirsiniz veya karar vermekte zorlandığınız bir konu hakkında destek isteyebilirsiniz. bu sayede iyilik yapmış olmasından ötürü sizi sevmiş olması gerektiği fikrini benimsemeye ve sizi daha çok düşünmeye başlayabilir.
incelikli duygusal şantaj: incelikli duygusal şiddet, ilişkilerde sıklıkla görülmektedir. ilişkilerdeki manipülasyon tekniklerinden birisi olup sıklıkla fark edilmez. bir kişiye değer verirsiniz ve kadın ya da erkek, kendisi için beslediğiniz duyguları çıkarları için kullanır. ilişkilerde çok sık görülen bir durumdur ve kurban bu kadarının artık yeterli olduğuna karar verene kadar devam eder. bazen, insanların hayatlarımızı mahvetmesine izin veririz ve onlara karşı olan hislerimizden faydalanmasına göz yumarız. bu doğru bir davranış değildir. sınırı nerede çizeceğinizi iyi bilin. çünkü özveri ve fedakârlık bir noktadan sonra anlamını yitirir.
ego okşama: çok yoğun duygusal manipülasyon metotlarından birisidir. ego okşama, ilişkileri bile parçalama gücüne sahiptir. yalanlarla beslenerek egonuz devasa boyutlara ulaşana kadar okşanır böylece manipülatör sizi bir kuklaya dönüştürür. kısaca kibir, felaketiniz olabilir. insan bu durumdan ancak alçakgönüllü ve insanlar arasında adil bir kişi olmaya çalışarak kurtulabilir. bir insanın bu bahsedilen tezgâhlara ve duygusal tekniklere dikkat etmesi gerekir. manipülasyon olumlu şekilde de kullanılabilir. insanlar iyi işler yapacak ve doğru seçimlerde bulunacak şekilde de manipüle edilebilir fakat bu o insan açısından çok riskli bir oyun olur.
bilinçaltı manipülasyonu: konuşurken kendinizden emin bir şekilde ara ara kafanızı aşağı yukarı sallamak karşınızdaki kişinin de onaylarmışçasına kafa sallamaya başlamasına ve hemfikir olmasına yol açabilir.
yanlışlanamaz yanlış bilgi manipülasyonu: en rahat manipülasyon yöntemidir, çeşitli alanlarda sıklıkla kullanılır. rahatlığı tereyağından kıl çekmek gibidir tabiri caizse. üstelik her yerde uyarlanabilir, uygulanabilirdir. bilginin tam kontrolüne sahip olunan yerlerde kullanılır.
örnek vermek gerekirse; “best-seller! en çok satılan ürün!” gibi bilgileri yalanlayabilmeniz hiç kolay değildir. zira bu bilgiye erişip kontrol edebilmeniz neredeyse imkansızdır. eğer bir dükkanınız var ise ve bir türlü elinizden çıkaramadığınız ürünler varsa bu manipülasyon yöntemini kullanabilirsiniz. en çok satılan ürün rafınıza onu koymanız yeterli.
duygusal yatırımlarınızdan avantaj sağlama: bir kişiye uygulanabilecek en kötü manipülasyon metodudur. duygusal olarak ele geçirilmiş veya tehdit edilmiş birçok kişi asla yapmayacağı şeyleri yapmaya zorlanır. psikopatlık eğilimi olan insanlar bunu insanlara uygulamaya meyillidir. böyle bir durumdan kendinizi kurtarmanızın yolu başlamadan gerçekleşmesini engellemektir. duygusal yatırımlarınızı sözlü bir şekilde yabancılara ifade etmeyiniz. gerek olmadığı halde zayıf yönlerinizi sergilemeyiniz. çünkü etrafınızda bundan kendine fayda sağlamak isteyenler bulunabilir. kendinizi sadece güvenilir olan birkaç kişiye tümüyle açın.
konuyu değiştirme: manipülasyonun vazgeçilmez çeşididir. özellikle iletişimde sıklıkla karşınıza çıkıyordur. bu konuda gerçekten usta insanlar tanımışsınızdır mutlaka. konu rahatsız edici olduğunda, rahatsız olan taraf ustaca konuya doğrudan cevap vermektense şaşırtmacalı davranır ve konuyu başka bir konuya yönlendirerek manipüle edebilir.
örnek: ülkemizde sürekli değişen gündemleri düşünün. gündem değiştirme = konuyu değiştirme. neleri unuttuk, unutturulduk hey gidi hey...
manipülatörlerin sömürdüğü kırılganlıklar:
simon’a göre, manipülatörler kurbanda olması muhtemel şu kırılganlıkları sömürürler:
naiflik (saflık): kurban, bir insanın kurnaz, dolandırıcı ve merhametsiz olabileceği fikrini kabul etmekte zorlanır ya da kurban edildiğini “inkâr” ediyordur.
aşırı vicdan: kurban, bütün güvenini manipülatöre vermeye ve kendisinin suçlandığı durumlarda bile olaya manipülatörün tarafından bakmaya çok isteklidir.
düşük özgüven: kurban kendinden şüphe eden, güven ve iddia eksikliği olan ve muhtemelen savunma haline çabuk geçen biridir.
duygusal bağımlılık: kurbanın itaatkâr ya da bağımlı bir kişiliği vardır. duygusal olarak ne kadar bağımlıysa, ne kadar kırılgansa o kadar sömürülecek ve manipüle edilecektir.
kaynaklar;
relojo-howell, dennis (22 april 2020). "dr george simon: psychological manipulation". youtube. retrieved 29 april 2020.
network.ku.edu.tr/~msozer/
devamını gör...
ankara gar katliamı
konya'da milli maç sırasında hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşu yapılırken tribünlerdeki binlerce yobaz hep bir ağızdan ıslıklamış ve tekbir getirmişlerdi. hayatım boyunca unutmayacağım.
devamını gör...
çocuk
küçük insan. insan ama. her ne kadar unutulsa da çoğu zaman bu.
çok seviyorum kendilerini. yeni doğanını ayrı, biraz büyümüşünü, ele avuca gelenini ayrı, yaşına gelenini, oyun çağındakini, okula başlayanını, erken ergen olanını ayrı. asi olanını, yumuşak başlı ama nevi şahsına münhasırını ayrı... hepsini çok seviyorum. gerçekten çok seviyorum. her yaşlarının ayrı bir güzelliği var. çok öğreticiler, çok özellikliler, çok güzeller. onlarla etkileşim içinde olmayı da çok seviyorum onları gözlemlemeyi de. iki ablam bir abim var. hepsinden ikişer de yeğenim. her birinin doğumunu, serpilip büyümesini izleme fırsatım oldu. çok şanslıyım gerçekten.
her zaman çocuk seven biriydim. 6 yıl evli kaldım, çocuk yapmadım. konuştuk bunu evet, ama yapmadım. yapamazdık da zaten. yanlış olurdu. çünkü çocuk sevmekten, bunu istemekten hatta iyi bir ebeveyn olacağını düşünmekten çok başka şeyler “de” gerektiriyor dünyaya bir çocuk getirme kararı. biyolojik saatim işliyor, bugün aşık olsam, karşımdaki adam da bana olsa, işler yolunda gitse -çocuk doğurmaya karar verecek kadar- minimum 2 sene. yaş olacak 35. bence makul. ama ne kadar mümkün? geçelim.
hiç pişman değilim. olacağımı da düşünmüyorum dünyaya bir çocuk getirecek kadar güvendiğim bir ilişkim olmaz ve hayatımı anne olmadan noktalarsam eğer. “ben de atları çok seviyorum eve at getiriyor muyum evladım” diye sormuştu babam, ablam köpeğimizi sahiplenip eve getirdiğinde. aslında mesele bu kadar basit. sadece kendinizi ilgilendiren bir konuda istediğinizi yapabilirsiniz. sizi seven insanları da etkiler tabi ki kendinizle ilgili aldığınız kararlar. ama günün sonunda kendi aklınız, kalbiniz ve vicdanınızla kalıyorsunuz. kendinize kadar özgürsünüz, olmalısınız. size ait olmayacak, sizin aracılığınızla dünyaya gelecek bir canlı için karar vermeden önceyse, seviyorum, istiyorumdan fazlasını düşünmek zorundasınız. akıl, kalp, vicdan? bunun hesabını veremezsiniz. açık gözlerle tabi...
dünyada sevilecek çok çocuk var. sevelim.
çok seviyorum kendilerini. yeni doğanını ayrı, biraz büyümüşünü, ele avuca gelenini ayrı, yaşına gelenini, oyun çağındakini, okula başlayanını, erken ergen olanını ayrı. asi olanını, yumuşak başlı ama nevi şahsına münhasırını ayrı... hepsini çok seviyorum. gerçekten çok seviyorum. her yaşlarının ayrı bir güzelliği var. çok öğreticiler, çok özellikliler, çok güzeller. onlarla etkileşim içinde olmayı da çok seviyorum onları gözlemlemeyi de. iki ablam bir abim var. hepsinden ikişer de yeğenim. her birinin doğumunu, serpilip büyümesini izleme fırsatım oldu. çok şanslıyım gerçekten.
her zaman çocuk seven biriydim. 6 yıl evli kaldım, çocuk yapmadım. konuştuk bunu evet, ama yapmadım. yapamazdık da zaten. yanlış olurdu. çünkü çocuk sevmekten, bunu istemekten hatta iyi bir ebeveyn olacağını düşünmekten çok başka şeyler “de” gerektiriyor dünyaya bir çocuk getirme kararı. biyolojik saatim işliyor, bugün aşık olsam, karşımdaki adam da bana olsa, işler yolunda gitse -çocuk doğurmaya karar verecek kadar- minimum 2 sene. yaş olacak 35. bence makul. ama ne kadar mümkün? geçelim.
hiç pişman değilim. olacağımı da düşünmüyorum dünyaya bir çocuk getirecek kadar güvendiğim bir ilişkim olmaz ve hayatımı anne olmadan noktalarsam eğer. “ben de atları çok seviyorum eve at getiriyor muyum evladım” diye sormuştu babam, ablam köpeğimizi sahiplenip eve getirdiğinde. aslında mesele bu kadar basit. sadece kendinizi ilgilendiren bir konuda istediğinizi yapabilirsiniz. sizi seven insanları da etkiler tabi ki kendinizle ilgili aldığınız kararlar. ama günün sonunda kendi aklınız, kalbiniz ve vicdanınızla kalıyorsunuz. kendinize kadar özgürsünüz, olmalısınız. size ait olmayacak, sizin aracılığınızla dünyaya gelecek bir canlı için karar vermeden önceyse, seviyorum, istiyorumdan fazlasını düşünmek zorundasınız. akıl, kalp, vicdan? bunun hesabını veremezsiniz. açık gözlerle tabi...
dünyada sevilecek çok çocuk var. sevelim.
devamını gör...
öldürmeyip süründüren şeyler
kaygı belirsizlik* ülke gündemi
devamını gör...
ülkelere sembol olan hayvanlar
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının içini ısıtan şeyler
annenin yaptığı en sevdiğin çorba.
devamını gör...
bir normal sözlük delisinin bildirgesi
kıymetli kardeşlerim,
şu anda sizlere vpn aracılığı ile romanya'dan yazıyorum. türkiye'deki durumlar malumunuz.
kafa sözlük'ün son zamanki gidişatını büyük bir hicap içinde izliyorum ve gözlemliyorum. trollerin ile entellerin formu gittikçe düşmektedir ve bu durumun sözlüğe yansıması çok ciddidir. ben bir kafa sözlük delisi olarak ortaya bir duruş koymam gerektiğini düşünüyorum. bir kafa sözlük delisi olarak kendimizi bir portakal için feda ederiz.
bu vesile ile şu soruları sormak istiyorum:
ayın tablosu sıralaması belirlenirken kankacılık ayağına hangi yazarlar kayrılıyor?
artı oylama yapılırken tanıma mı yoksa tanımı giren kişiye mi bakılıyor?
bazı popüler yazarlar birbirlerine yancılık mı yapıyor?
eğer bu soruların doğruluğu ile ilgili herhangi bir şüpheniz varsa veya yalan söylüyorsam çok emek verdiğim en beğenilen tanımlarımı teker teker sileceğim. eğer bir falsom çıkarsa, beni artık mahlasının hakkını vermeyen yazar sınıfında görebilirsiniz. #916259 no'lu tanımda belirttiğim gibi:
eyyyyy muktedirler, vallahi billahi sizi capsler ile bitireceğim. bir program ve bilgisayara yenileceksiniz.
bana portakalda üst sıralarda yer almak için bazı yazarları örgütleyip örgütlemediğimi soruyorlar. siz beni yapmış olduğum işler ile zamanında portakal'da üst sıralara sokmadınız mı? bu nasıl bir riyakarlık? şimdi ne oldu da birdenbire beni organize yazar örgüt lideri ilan ettiniz? yoldaş benjamin abimize saygımız sonsuz, başımızın üstünde yeri var.
sevgili yazar kardeşlerim korkmayın. büyük portakal birliğini kuracağız. bu düzeni hep beraber inşa edeceğiz. son söz olarak:
bir umuttur kafa sözlükte yazmak.
şu anda sizlere vpn aracılığı ile romanya'dan yazıyorum. türkiye'deki durumlar malumunuz.
kafa sözlük'ün son zamanki gidişatını büyük bir hicap içinde izliyorum ve gözlemliyorum. trollerin ile entellerin formu gittikçe düşmektedir ve bu durumun sözlüğe yansıması çok ciddidir. ben bir kafa sözlük delisi olarak ortaya bir duruş koymam gerektiğini düşünüyorum. bir kafa sözlük delisi olarak kendimizi bir portakal için feda ederiz.
bu vesile ile şu soruları sormak istiyorum:
ayın tablosu sıralaması belirlenirken kankacılık ayağına hangi yazarlar kayrılıyor?
artı oylama yapılırken tanıma mı yoksa tanımı giren kişiye mi bakılıyor?
bazı popüler yazarlar birbirlerine yancılık mı yapıyor?
eğer bu soruların doğruluğu ile ilgili herhangi bir şüpheniz varsa veya yalan söylüyorsam çok emek verdiğim en beğenilen tanımlarımı teker teker sileceğim. eğer bir falsom çıkarsa, beni artık mahlasının hakkını vermeyen yazar sınıfında görebilirsiniz. #916259 no'lu tanımda belirttiğim gibi:
eyyyyy muktedirler, vallahi billahi sizi capsler ile bitireceğim. bir program ve bilgisayara yenileceksiniz.
bana portakalda üst sıralarda yer almak için bazı yazarları örgütleyip örgütlemediğimi soruyorlar. siz beni yapmış olduğum işler ile zamanında portakal'da üst sıralara sokmadınız mı? bu nasıl bir riyakarlık? şimdi ne oldu da birdenbire beni organize yazar örgüt lideri ilan ettiniz? yoldaş benjamin abimize saygımız sonsuz, başımızın üstünde yeri var.
sevgili yazar kardeşlerim korkmayın. büyük portakal birliğini kuracağız. bu düzeni hep beraber inşa edeceğiz. son söz olarak:
bir umuttur kafa sözlükte yazmak.
devamını gör...
amel defterimiz kaybolursa ne olacak sorunsalı
bizim sorumluluğumuzda olmadığı için kaybedenler düşünsün.
devamını gör...
dişlerin çürümesi
genetik olduğunu düşünüyorum. evet diş fırçalamak da önemli fakat ne kadar bakarsanız bakın eğer zayıf (güçsüz) dişlere sahipseniz dişler kolaylıkla çürüyor. ha bazıları da var ki bayramdan bayrama diş fırçalar ama dişleri sapasağlamdır*.
devamını gör...
güne bir alıntı bırak
arkana bakma oraya doğru gitmiyorsun.
devamını gör...
diyanet vakfı'nın kapanma sürecinde sigara hakkındaki açıklaması
buradan
türk diyanet vakıf-sen genel başkanı ünal " bu 18 günlük kapanma sürecinde, sigara satışının sınırlandırılması, ulaşılabilirliğin zorlanması için satış sınırlandırılması getirilmelidir." dedi.
konu bence virüs falan değil.
türk diyanet vakıf-sen genel başkanı ünal " bu 18 günlük kapanma sürecinde, sigara satışının sınırlandırılması, ulaşılabilirliğin zorlanması için satış sınırlandırılması getirilmelidir." dedi.
konu bence virüs falan değil.
devamını gör...
camp david
abd, israil ve mısır arasında 17 eylül 1978'de imzalanan antlaşmaların ismi. antlaşmalara göre israil, sina yarımadası'nı mısır'a geri verecek, mısır da israil' in siyasi varlığını tanıyacaktı. böylece kurulduğu tarih olan 1948'den bu yana israil'in siyasi varlığını bir arap devleti ilk kez resmen kabul etmiş oldu. antlaşmalara şiddetli tepki gösteren arap ülkeleri suriye, ırak, libya, güney yemen ve cezayir, bir red cephesi kurarak sscb'ye yaklaştılar.
devamını gör...
ülgen
gök gürültüsü ve yıldızların efendisidir. altay ve yakut yaratılış destanlarına göre mevcut dünyayı yaratan tanrıdır.
yerin ve göğün olmadığı zamanlarda dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tengri ülgen bu suların içinde süzülüyor. bir nevi hiçlikte varlığını sürdürüyordu.
kayra han'ın sesi çınladı kulaklarında...
artık yaratma zamanı gelmişti. şu kelimeler döküldü ağzından;
bir dünya istiyorum, bir soy ile yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boy ile yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yol ile yaratayım
sonra ak ana geldi suların içinden süzülerek, duymuştu ülgen'in sesini...
şöyle seslendi ona; ''yarat ve de ki; yaptım oldu. başka hiç bir şey söyleme.''
yarattı yeri, göğü ve insanları... seslendi insanlara; '' varlığa yok deyip de yok olup gitmeyin!''
işte bu öğütle başladı insanın yeryüzünde yürüyüşü.
sonrasında ülgen üç büyük balık yaratmış. insanoğlu'nun yürüdüğü dünyayı bu balıkların üzerine koymuş.
balıklar hareket ettikçe dünya suların üzerinde salınmasın diye de , balıkları denetlemek için iyiliğin kadim hizmetkarı mandışire'yi görevlendirmiş.
böylece suların üzerinde salınmaz olmuş artık dünya.
yaratma işinin bittiğini düşünen ülgen, 7. günde ''altın dağ''ın en tepesine çıktı, yarattığı alemi seyreylemekti niyeti. ancak yorgunluktan uyuya kaldı.
uyandığında şöyle bir baktı eserine. ay ile güneşten başka tam dokuz dünya bir de cehennem yaratmış olduğunu gördü.
denizde yüzen bir toprak parçası ilişti gözüne. aklına bir fikir geldi. insanoğlunun kabuğuna, en son şekli bu toprak parçası ile verecekti. seslendi babasına ''insanoğlu bundan olsun!'' diye haykırdı. toprak birden ete ve kemiğe büründü...
kayra han ülgen'e kötü bir sürpriz hazırlamıştı. karşısındaki insan sureti, kardeşi ''erlik'' idi. böylece indi işte yeryüzüne erlik han...
ve kötülük kol gezmeye başladı dünyada. erlik kıskanıyordu kardeşi ülgen'in yarattığı insanları. babası tarafından kendisine bu güç bahşedilmemişti. yaratılan ilk yedi insana saldırdı önce. ülgen onun karşısında durdu. yardımına mandışire yetişti. ülgen erliği tamu'ya sürgün etti. böyle başladı ikizlerin arasında bitmek tükenmek bitmeyen kavga.
ve ülgen maytereyi dünyanın koruyucusu ilan ederek insanların han'ı yaptı. ve altındağ'a geri döndü.
sonrasında insanoğlu iyiye dair ne varsa ondan talep eder oldu. ak kamların yakardığı ve gücünü aldığı türk tanrısı bizzat kendisidir. kara kamların ise güçlerini erlikten aldığına inanılır.
zeus ve odin kadar ünlü olmadığına bakmayın ülgen'in. kendi milleti sahip çıkmamıştır ona. türk mitolojisi tu kaka ilan edilmiş, ülgen'de bu karmaşa da unutulup gitmiştir. oysa semavi dinlerin, milletlerin kendi mitolojilerine sahip çıkmak noktasında bir engel teşkil etmediğini özellikle ''iskandinav'' ve ''yunan'' mitolojisinde görüyoruz. bu toplumlar hristiyan olsalar dahi mitolojilerine sahip çıkıyor ve dünya nezdinde tanınması için ellerinden geleni yapıyorlar.
peki biz ne yapıyoruz ? ülgen'i zeus ve odin'e kurban ediyoruz.
oysa bu duruma en güzel gönderme ''harbiye marşı''nda gizlidir. ne der marşın başlangıcı ?
''yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız...''
türk mitolojisinde yıldırımları yaratan ülgen'in ta kendisidir.
elin zeus'unun şimşeği için türlü güzellemeler yapılırken, ülgen'in yıldırımlarının sönük bir anı olarak kalması ve böyle küçük ayrıntılarda gizleniyor oluşu da bizim ayıbımızdır.
yerin ve göğün olmadığı zamanlarda dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tengri ülgen bu suların içinde süzülüyor. bir nevi hiçlikte varlığını sürdürüyordu.
kayra han'ın sesi çınladı kulaklarında...
artık yaratma zamanı gelmişti. şu kelimeler döküldü ağzından;
bir dünya istiyorum, bir soy ile yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boy ile yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yol ile yaratayım
sonra ak ana geldi suların içinden süzülerek, duymuştu ülgen'in sesini...
şöyle seslendi ona; ''yarat ve de ki; yaptım oldu. başka hiç bir şey söyleme.''
yarattı yeri, göğü ve insanları... seslendi insanlara; '' varlığa yok deyip de yok olup gitmeyin!''
işte bu öğütle başladı insanın yeryüzünde yürüyüşü.
sonrasında ülgen üç büyük balık yaratmış. insanoğlu'nun yürüdüğü dünyayı bu balıkların üzerine koymuş.
balıklar hareket ettikçe dünya suların üzerinde salınmasın diye de , balıkları denetlemek için iyiliğin kadim hizmetkarı mandışire'yi görevlendirmiş.
böylece suların üzerinde salınmaz olmuş artık dünya.
yaratma işinin bittiğini düşünen ülgen, 7. günde ''altın dağ''ın en tepesine çıktı, yarattığı alemi seyreylemekti niyeti. ancak yorgunluktan uyuya kaldı.
uyandığında şöyle bir baktı eserine. ay ile güneşten başka tam dokuz dünya bir de cehennem yaratmış olduğunu gördü.
denizde yüzen bir toprak parçası ilişti gözüne. aklına bir fikir geldi. insanoğlunun kabuğuna, en son şekli bu toprak parçası ile verecekti. seslendi babasına ''insanoğlu bundan olsun!'' diye haykırdı. toprak birden ete ve kemiğe büründü...
kayra han ülgen'e kötü bir sürpriz hazırlamıştı. karşısındaki insan sureti, kardeşi ''erlik'' idi. böylece indi işte yeryüzüne erlik han...
ve kötülük kol gezmeye başladı dünyada. erlik kıskanıyordu kardeşi ülgen'in yarattığı insanları. babası tarafından kendisine bu güç bahşedilmemişti. yaratılan ilk yedi insana saldırdı önce. ülgen onun karşısında durdu. yardımına mandışire yetişti. ülgen erliği tamu'ya sürgün etti. böyle başladı ikizlerin arasında bitmek tükenmek bitmeyen kavga.
ve ülgen maytereyi dünyanın koruyucusu ilan ederek insanların han'ı yaptı. ve altındağ'a geri döndü.
sonrasında insanoğlu iyiye dair ne varsa ondan talep eder oldu. ak kamların yakardığı ve gücünü aldığı türk tanrısı bizzat kendisidir. kara kamların ise güçlerini erlikten aldığına inanılır.
zeus ve odin kadar ünlü olmadığına bakmayın ülgen'in. kendi milleti sahip çıkmamıştır ona. türk mitolojisi tu kaka ilan edilmiş, ülgen'de bu karmaşa da unutulup gitmiştir. oysa semavi dinlerin, milletlerin kendi mitolojilerine sahip çıkmak noktasında bir engel teşkil etmediğini özellikle ''iskandinav'' ve ''yunan'' mitolojisinde görüyoruz. bu toplumlar hristiyan olsalar dahi mitolojilerine sahip çıkıyor ve dünya nezdinde tanınması için ellerinden geleni yapıyorlar.
peki biz ne yapıyoruz ? ülgen'i zeus ve odin'e kurban ediyoruz.
oysa bu duruma en güzel gönderme ''harbiye marşı''nda gizlidir. ne der marşın başlangıcı ?
''yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız...''
türk mitolojisinde yıldırımları yaratan ülgen'in ta kendisidir.
elin zeus'unun şimşeği için türlü güzellemeler yapılırken, ülgen'in yıldırımlarının sönük bir anı olarak kalması ve böyle küçük ayrıntılarda gizleniyor oluşu da bizim ayıbımızdır.
devamını gör...



