fâtımîler'in ismaililik davasından uzaklaşması üzerine, hilafet makamına geçmesini istediği veliaht nizar'ın tarafında olduğu için nizârî - ismaili devleti'ni kuran kişi.


ismaili mezhebi ile 17 yaşındayken tanışan ve onun etkisinde kalan hasan sabbah, kendisine güvenli bir liman olarak seçtiği alamut kalesi'ni ele geçirmeden önce diyar diyar gezmiş, bir rivayete göre hapislere düşmüş ve ülkeden sürülmüş, bir başka rivayete göre ülkeden kaçmış, yani aslında sık sık yer değiştirmişti.

aslında bu yer değiştirmenin başlıca 2 amacı vardı: gittiği yerlerdeki insanları etkileyip kendi davasına kazandırmak ve kendisine sağlam bir karargâh kurmak.

alamut kalesi bu iş için biçilmiş kaftandı, zira sarp kayalıkların üzerine kurulmuştu ve kartal yuvası olarak anılıyordu. alamut kalesi'ni ele geçirdikten sonra kendisini başka kaleleri de almaya ve selçuklu devleti ile açıktan mücadele etmeye vermişti hasan sabbah. selçuklu devleti de artık onu tehlikeli bir muhatap olarak tanımış ve ona karşı önlemler almaya başlamıştı. hatta bu amaçla hasan sabbah'ı tuttuğuna inanılan savunmasız insanları bile topluca kıyıma uğratmaya başlamışlardı.

mücadele kızıştıkça işin boyutu değişmeye başlamıştı. siyasi suikast dönemi de böylece başlamış oldu ve ilk kurban da ünlü selçuklu veziri nizamülmülk oldu. bu ve benzeri birçok cinayetin sorumlusu olan fedailer, cinayetlerde hançer kullanıyor ve sonrasında kaçmak yerine hasan sabbah ve davası lehine sloganlar atarak oldukları yerde durup herkes tarafından görülecek şekilde gövde gösterisinde bulunuyorlardı.

fedailerin bu derece bağlılığı çeşitli fantastik yorumlara yol açtı. mesela hasan sabbah'ın alamut'un arka tarafında bir sahte cennet bahçesi yarattığı, bu bahçeye açılan uzun bir yolun iki kenarına, koklayanın aklını başından alan bir çeşit uyuşturucu (hatta haşhaş) tütsülerini yerleştirdiği ve fedailerin bu yol boyunca yürürken tütsü dumanları nedeniyle kafalarının güzelleşmesi sonucu, sabbah'ın istediği hedefe ulaştığı söyleniyordu. fedailere verilen haşhaşi ismi de buradan geliyordu. hatta ingilizcede suikastçi anlamına gelen assassin kelimesinin kökeni de buradan gelmekteydi.

fedailer, tütsüleri koklaya koklaya bu cennet bahçesine gelip, dünyanın dört bir yanından getirilen değişik bitki ve hayvanları, güzel kızları görünce gerçekten cennette olduklarını sanıyorlar, içkinin etkisiyle sızıp kaldıklarında normal odalarına taşınıyorlar ve uyandıklarında cennetin kendilerine hasan sabbah tarafından gösterildiğine ikna oluyorlardı. böylece, bu harika cennete sonsuza dek kavuşabilmek adına ölmeye can atıyorlardı ve yaptıkları suikastlerin ardından yakalanıp idam edilmeyi umarak oldukları yerde bekliyorlardı. ancak tüm bunlar, bazı kaynaklara göre doğru, bazı kaynaklara göre ise uydurma olarak değerlendiriliyor.

amacına ulaşmak için abbasi halifesinin öldürmek gibi büyük işleri bile göze alan hasan sabbah, 2 oğlunu da gözünü kırpmadan idam ettirmişti.

yaklaşık 35 sene kadar alamut kalesi'nde kalan hasan sabbah, hastalık nedeniyle yatağında öldü. bu 35 yıl içerisinde kalede çalgı ve müziğin, içkinin, eğlencenin kesinlikle yasak olduğu ve son derece disiplinli bir hayat sürüldüğü söylenmektedir.


not: başka bir sitedeki kendi yazımdır.
devamını gör...

daha az masrafla ve daha bol güneşle geçirdiğimiz kışa benzemeyen kış ayları. bugün için kışa özlem duymak dışında bünyeye iyi gelse de gelecek için korkutmaktadır. kuraklığın getireceği yeni yeni salgınlar, tarımsızlık ve gıdaya ulaşım nasıl olacak diye düşünmeden edemiyorum. ve güneşe her baktığımda korkudan ürperiyorum.
devamını gör...

bazı mutlu anlarda o anın biteceği hissine kapılır ve durduk yerde bir hüzne boğuluveririz. bu yayına o kadar alıştım ki bazen ya bir gün biterse diye korkuyorum*. evet daim olsun.
devamını gör...

h.yavuz
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şimdi ben aşağıdaki naçizane tespitimle islamı kötülemiş mi oluyorum. bazıları din konusunda çok hassas olan ve hep mağduruz diyen kimseler için. buyurun : kimsenin kutsalına elbette dokunulmamalı. ama inanç hürriyeti de başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. türban bürokratik anlamda bir dönem sorun olmuştur. ama bugün bu sorun yoktur. şimdi halk arasında bir türbanlı kadının tepki çektiğini görmedim ben. ama bir metalcinin yarı siyah - beyaz saçlarına tepki gösteren gördüm. oruç tutanların dayak yediğini görmedim, ama ramazanda sokakta simit yediği için dayak yiyeni gördüm. ( saygıysa mevzu, o karşıdakinin sorunudur. senin oruç tutmak adına aç-susuz kalma hakkın, kimsenin sokakta birşeyler yiyip içme hakkından üstün değildir. karşılıklıdır ) iki eşli olup tepki çekmeyen çok insan gördüm. ama cinsel tercihini korkudan açıklayamayan (bkz ltbg) kadın, erkeklerde tanıyorum. ve toplumda bırakın saygıyı linç tehdidi altındalar. sokakta, bırakın türbanlıyı, kara çarşaflıların bile tepki çektiğini görmedim. saygi duyuluyor. ama bir mini bile değil sadece dizüstü etekli yada hafif dekolteli bir kadına defalarca laf atıldığını çok gördüm. birisi çıkıp beş vakit ezan duymak istemiyorum rahatsız oluyorum hakkım dese, linç edilir ,yada çoğu yerde, mahallesine bir kilise açılıp çan çalınsa, o kiliseyi yakmaya kalkacak birçok insan var. biliyoruz hepimiz. ( hristiyan ülkelerde çan sesinden kimse rahatsız değil diyen için. orada ezan da okunuyor. saygı meselesi ve diyanet gibi kurumlar yok ) şimdi hak ve saygı içeren durumlar mı bunlar ?. ayrıca ; diyanetin bütçesi, milli eğitim dahil neden 5 bakanlıktan fazla, lüks makam araçları, israfları vs.. haddi hesabı yok. bu ülkenin % 20 sinden fazla olan bektaşi yurttaşların cemevleri neden camiler gibi inadethane statüsünde değil. hak mı bu ?. oysa adigeçen kurum onlarında vergilerinden pay alıyor. şimdi kim yada kimler mağdur acaba.
devamını gör...

yoo denilesi başlık.

gayet pıtırcık bir şekilde cevaplarım.
bunun dindarlık ile değil kişilik ile alakası var. *
herhangi birine 'bu suyun tadı niye böyle?' desen aynı sinir ile karşılaşabilirsin.
devamını gör...

tarih boyunca, belli bir coğrafyada hayatını idame ettirmiş olan halkın, mevsimlerin gelişiyle birlikte doğada yaşanan değişimleri belleğine kaydetmesi ve bu deneyimleri kuşaktan kuşağa aktarmasıdır.
halk, bu takvime göre ekim, dikim, bağ, bahçe, tarla, tohum işlerini ayarlar. ihtiyaçlarını, önlemlerini, hayatını buna göre yürütür. bu halkın deneyimlerinin, saatli maarif takvimine de yansıdığını görürüz. meteorolojik tespitlerin yanında, halk geçmişten edindiği deneyimlere de önem vermeye devam eder. ama zaman ilerleyip teknoloji çağa hakim olunca ve bunları yeni nesile aktaracak büyükler de kalmayınca unutulur, çağ dışı görülmeye başlanır, bugünlere ansiklopedik bilgi olarak kalır. halk takvimi dediğimiz unsurları ana çizgileriyle şu şekilde sıralarız :

gündönümü : 21 - 22 aralık tarihlerinde aynı isimli fırtına eser ve normalin dışında yağmurlar görülebilir.

erbain : 21 aralık - 31 ocak arası tarihleri kapsayan, kırk gün anlamına gelen, halk dilinde zemheri diye de bilinen, kışın en sert zamanının yaşandığı karakış dönemidir. şiddetli esen rüzgarlar erbain veya zemheri fırtınası diye bilinir.

hamsin : 1 şubat - 21 mart tarihleri arasında, erbain sonrası oluşan elli günlük süredir. ilkbahara doğru biter ve bitimiyle kış da sona ermiş sayılır.

mihrican esti : kasım ayında esen poyraz sonrası yeşilliklerin zarar görmesi ifade edilir.

cemre : cemre zamanı yağışlı geçerse, o sene yağışlı olacak demektir. birer hafta arayla düşen üç cemre, sırasıyla 21 şubatta havaya düşer, hava ısınır. ikinci cemre 27 şubatta suya düşer, su ısınır. üçüncü cemre 7 mart'ta toprağa düşer, toprak ısınır.

kocakarı soğukları : bardelacuz ismiyle de bilinen ve 11 - 17 mart dönemleri süren bu günlerde hava sürekli kapalı ve çok soğuk geçer.

nevruz : 21 - 22 mart dönemi olup, martın dokuzu da denen dönem, fırtınaların yaşandığı gündönümü zamanıdır.

abrilin beşi : 18 nisan günü olan ve " kork abrilin beşinden, öküzü ayırır eşinden" atasözü ile de bildiğimiz, fırtınalı soğuk gündür. aldanıp da tarla sürülmez.

sitte-i sevr : öküz soğukları diye de bilinen 20 - 25 nisan arası olan bu dönem, hava saatten saate farklı bir hale gelir.

kırlangıç fırtınası : 8 nisan günü kırlangıçların gelişi, bir de 17 ekim günü kırlangıçların gidişi ile çıkan fırtına.

çiçek fırtınası : 4-5 mayıs zamanları çıkan ve bahar çiçeklerini açan ağaçları yakalayıp meyvesiz kalmalarına yol açan fırtına.

hıdırellez : 6 mayıs zamanı olup, yeşil anlamına gelen hızır sözcüğünden "yeşeren gün" ismi verilmiştir. baharın gelişi kutlanır.

çark dönümü : 1 temmuz günü olup, üzümlerin olgunlaşma dönemi olur.
devamını gör...

deist olmak. *
devamını gör...

başlık beni 46 kez kaba etimden bıçakladı ambulans bekliyorum çok acilim erkeğim benim..
devamını gör...

y kuşağının eş anlamlısı. milenyumlar.

en büyük kuşak (the greatest generation) 1901-1927 arası doğanlar.
sessiz kuşak (the silent generation): 1928-1945 arasın doğanlar.
baby boomers: 1946- 1964 arası doğanlar.
x kuşağı: 1965- 1980 arası doğanlar.
millennials: 1981-1995 arası doğanlar.
z kuşağı: 1996- 2010 arası doğanlar.
alfa kuşağı: 2011- 2025 arası doğanlar.

nesillerin yaş aralıkları belirlenirken genellikle savaşlar ve icatlar temel alınmış. ikinci dünya savaşı sonrası doğanlar, internetli bir dünyaya doğanlar gibi. sonuçta her ülke için bu yıllar tam bir karşılık bulmaz. abd'de televizyonun yaygınlaşması, kablolu yayın ve türkiye'de tek kanallı yıllar gibi. ilk özel kanal 1990'da (star 1) açılmış. şunun şurasında internete mirc'e icq'ya, winamp ve napster'a ne kalmış. her nesil kendi müzik ve kılık kıyafet akımlarını yaratmış. ne değişmemiş, siyaset hep kirliymiş.
ben yine de doğum tarihi kendi nesil aralığının başlarında ve sonlarında olanları biraz şanssız buluyorum. biraz daha yalnız.
onlar x-y-z- alfa diye belirleyip dursun. şunu unutmayalim. 9. sınıftayken lise son sınıflar gözümüze çok büyük ablalar abiler gibi gelir. bir çoğu ile göz teması kurmaya çekiniriz. biz lise son oldugumuzda ise , şimdiki 9. sınıflar çok fena, bu nesil bir acayip, biz böyle değildik diye düşünürüz.
fırsat buldukça da bir önceki ve sonraki nesile bok atarız. bu değişmez. kimse kimseyi anlamaya çalışmaz. küçük bir çatışma mi oldu, çıkarına mı dokundu, hemen başlarız 'zaten bu z kuşağı yok mu' demeye.
bitmez bu nesil tartışmaları sonuçta. e ne yapacağız? kafa dengi birilerini bulacağız.
devamını gör...

takılıyoruz öyle bi bakıyoz millet ne yazıyor ne yapıyor
devamını gör...

kartal, şahin, doğan.
devamını gör...

diğer bir ismi üçüncü jeolojik zamandır. bu zamanda;
-dinozorlar ortadan kalkmıştır.
-alp-himalaya dağları oluşmuştur.
-büyük memeli hayvanlar ortaya çıkmıştır.
-atlas ve hint okyanusları belirginleşmiştir.
-linyit, petrol ve tuz yatakları oluşmuştur.
devamını gör...

aklımı başımdan alsan diyorum
karşında adımı unutsam mesela
mısralarımın dili tutulsa
zihnimin saklı odalarına dolsan
seher ışıklarının odama dolması gibi

sevdanın ateşi kalbimin kütüphanelerinde
saçlarının dalgaları rıhtımlarımda olsa
sonunu düşünmeden yansak
ah sevgilim menekşeler gökyüzünde

nolur dumansız yak beni
kimseler bilmesin
bilirsin sezenler olur
benim yüreğim zaten aheste bir türkü gibi
dumlu dumlu bakar gözleri

e.k.
devamını gör...

an itibariyle başlamıştır, giriş muhteşem olmuş.
devamını gör...

bir manyetik türü. single coil manyetiklerde gain açıldıkça dip gürültüsü denen meret artar. bu sorunu ortadan kaldırmak için bu manyetikler geliştirilmiştir.

bilgim olmadığı için dip gürültüsünün nasıl kesildiğine, yani teknik bilgilerine girmeyeceğim. onu da bilenler anlatsın.

bu gitarla gaini fulleseniz bile dip gürültüsü acaip az gelir. manyak da çalınır. ancak **clean tonları o kadar da güzel değildir.
devamını gör...

aptal yerine koyulmak,abi yalan söylemeyin ya yalan söylemeyin..
devamını gör...

direkt tuvalete gitmek. doğduğum günden beri aynı muhtemelen.
devamını gör...

filmin finalinden çıkarılan bir sahne varmış deniyor:

--! spoiler !--


filmin sonunda karlar içindeki jack torrence’ı gördükten sonra, film oteldeki balo fotoğrafını izleyiciye gösterir ve izleyici büyük bir ikilemde bırakarak fim biter. aslında bu iki sahne arasında bizim hiç görmediğimiz bir sahne daha vardır ancak stanley kubrick, bu sahneyi filmden çıkarmaya karar vermiştir.



çıkarılan bu sahne, jack’in aile içinde yarattığı yıkımdan sonra hastaneye kaldırılan wendy ve danny’nin otelin müdürü ullman tarafından ziyaret edilmesiyle gelişen süreci anlatıyor. ullman, yalnızca wendy ve danny’i ziyaret etmekle kalmıyor, onları bir süre kendi evinde misafir etmek istiyor.



kubrick bu sahneyi hikâyenin akışına ters düştüğü ve temposunu yavaşlattığı için çıkarmaya karar veriyor. bizim izlediğimiz şekilde, kar sahnesi ve ardından gelen balo fotoğrafıyla kapanışı yapıyor. bu sahnenin yer aldığı senaryo metni ise şurada:




--! spoiler !--
devamını gör...

#bilgi
sanılanım aksine (bkz: dövmeci) diye bir meslek yoktur, dövme satışı yapmadığı için bu işi üreten kişiye dövme sanatçısı denir. benim de içinde bulunduğum stresli, dışarıdan kolay gözükse bile her meslek gibi artıları ve eksileri olan meslek grubu. öncelikle genel kültür olarak bir dövme sanatçısı, genellikle "dövme dükkanı", "dövme stüdyosu" veya "dövme salonu" adı verilen yerleşik bir işte kalıcı dekoratif dövmeler uygulayan bir kişidir. dövme sanatçıları genellikle zanaatlarını eğitimli ve deneyimli bir akıl hocası altında çıraklık yaparak öğrenirler.bu meslekte ki en önemli şey çıraklık eğitimidir. bir süre stüdyoda bazen para almadan bazen para alarak çıraklık yaparsınız, bu dönemde suni deri üzerinde denemeler yaparsınız, ortamı öğrenirsiniz hijyen koşullarını, müşteriyle nasıl konuşmanız gerektiğini kısacası temel bilgileri edinirsiniz ve bol bol pratik yaparsınız.türkiyede resmi bir dövme sanatçısı olmak istiyorsanız ustalık kalfalık denilen 2 aşamalı sınavı geçmeniz gerekir.
mesleğin artıları ( bence ) ;
çalışma saatleri tamamen esnektir, müşterinizi seçebilirsiniz, güzel parası olan bir meslektir, diğer iş gruplarına göre “müşteri” ile arkadaş olabilirsiniz, çok tatlı müşterileriniz olursa size şirin hediyeler bile getirebilirler, yapması keyifli olan bir meslektir, kulağa havalı gelir.
mesleğin eksileri ( bence ) ;
her meslek gibi çıraklık döneminde söndürülme ihtimaliniz vardır, ilk zamanlar para kazanmak zordur, hata payınız olmaz, soğuk kanlı olmalısınız yaptığınız işin geri dönüşü olmaz, çok insan tanıdığınız için “dızzo” tiplerle uğraşabilirsiniz. aileler hoş görmez, kız istemede yada erkek arkadaşın ailesiyle tanışırken pek hoş görülmez.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim