trt müzik kanalının nostaljik müzik programı. 70'li, 80'li, 90'lı yıllardan esintiler ekrana geliyor. bunun yanında şarkıların tarihiyle ilgili yanlış bilgi veriyorlar. bir keresinde sibel can'ın padişah isimli şarkısının tarihi 1992 diye yazılmış ama şarkının çıkış tarihi 1997. en son pınar aylin'in söylediği deliler gibi isimli şarkının tarihi de 1993 diye yazılmış ama bu şarkı da 1995 yılında çıkmıştı.
devamını gör...

kürtçe sayılar :
1 - yek
2 - du , do , dido
3 - sise , se
4 - çar
5 - penç
6 - şeş
7 - hêft
8 - heşt
9 - neh
10 - deh

farsça sayılar :
1 - yek
2 – do
3- se
4 – çahar-çehar
5 – panc-penc
6 – şeş
7 – haft-heft
8 – haşt-heşt
9 – noh
10 – da-deh


ne kadar da orjinal bir dil değil mi ?
devamını gör...

evet değerli yazarlar, bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde sözlükte bazı olaylar yaşandı. öncelikle bu haberleri yazmak için gerekli merciden yetki alındığını belirtmek ve güncel konulara değinmek isterim.

sözlükten havadisler:

yoldaş benjamin franklin: 'sözlüğü satma' geyiğinden bıkmadılar usanmadılar. neyseki melis birkanın instagramına bakarak sakinleşiyorum. yavaştan ben artık işin teknolojik kısmındayım mazereti ile tüm sorumlulukları yazarlara ve ekibe devrediyorum. sözlükteki kaliteli güncellemelerin çoğalma sebebi budur şeklinde açıklamalarda bulundu.

meja ve gaunter o' dimm tatilden dönmeyi unuttu mu derken iko döndü ve entry altındaki gri çizgileri yok etti. tanrım neden? aramızda sınır yok veya gözleriniz yorulsun da dövüşmen nickaltlarında sübliminali mi vermek istenildi? merak etmekteyiz.

ateist kaplumbağa: dağlara gidiyorum sudoku, tırmanışım yavaş olacak fakat dönüşü yuvarlanarak çözeceğim. ben yokken ajansı sen devral, buralar sana emanet evlat!

- ne diyeyim? peki babacığım, kabuğuna zeval gelmesin. ters dönmeden, uçarak dönmeni tavsiye ediyorum.

pavlov diziler, kitaplar, discord kulüpleri derken rozet üretimini durdurdu mu?

hi my i run kitap dağıtırken navigasyonun gazabına uğrayıp sözlüğün yolunu bulamadı gibi söylemler aldık anonym bir kaynaktan.

uykusuz kahve: detay ver detay!

gomercan izini nasil kaybettirdi?

bengaripsengüzeldünyaumutlu moderatör olup, dergiyle ilgilenip, radyo yayını yaparken arkadaşlarını ihmal mi etti? bilemiyoruz. bunlar hep cevapsiz sorular veya sorunsallar.

geldi yaz ayları gevşer gönül yayları:

bubbles çok beğenilen bu şiiri kimin için yazdı?

boyu 2.10
kilosu 90
yar ben dünyayı neyleyim,
içinde sen yoksan

kükrer gibi sesi
bir içim su çehresi
kokmuyu da nefesi
bulunmaz noksan

kızınca bir volkan
gülünce cennet
ömür boyu aç kalırım
bilsem ki sen toksan

ey yar hadi naz etme
eğil de görem yüzünü
boyum gögsüne geliyo
bitirsen bu hüzünü


ah bubbles, sana bol şans diliyorum. umarım teoman gibi müziği bırakmazsın.

gannicus: mod olmak istiyorum sudoku, on yıllık bir yazar olarak tanım nasıl yazılmaz göstereceğim onlara! zaten 7/24 sözlükteyim hiç değilse yaralı parmağa işeyeyim. her şeye üşenirim ama sorumluluk almaktan asla gocunmam. ventilatörüm, nutellam ve çayım ile göreve hazırım. versinler portakalı görsünler etkiyi.


peki satranç oyuncularımız ne yapmakta?

hafız çıldırarak sekülerleşti ve bıraktı oyunu. yayladağ lokumu rakiplerini sadece kıvrak zekası ile değil, garantici kişiliğinden ötürü kara büyülerle de egale ediyor. son duyumlarımıza göre leylimley ile mordor yolunda daha etkili büyüler araştırmak için kindred'e yönelmekteler.

aşkın büyüsüne kapılan kindred mikrofonumuza konuştu: tanım girmeye fırsat olmuyor sudoku, destansı bir aşkla meşgul olduğum için ne kadar içimden ansiklopedi gibi tanımlar girmek gelse de, gözlerim o'ndan başka bir şey görmüyor.

beşiktaşlı bektaşi radyo anonsu yaparken yanlışlıkla listedeki tüm isimleri mi okudu? yoksa hazır mikrofonu yakalamışken tüm tanıdıklarıma selam göndereyim mi dedi?

elma kurdu: yıkar geçer bir dostun düşmancasına hamlesi, ismini vermek istemiyorum, sadece kurtlarımdan arındığım için mutluyum.

amaterasu: su için ablalarım, abilerim bolca su!

devrin: sevgi pıtırcıklarından usandı: artık nickaltı görmek istemiyorum sudok, yeter ulan.

cenk: dur sestram, ben tanım yazıyorum, üç güne biter, o zaman konusuruz.

evet değerli yazarlar, biz sadece objektif ve tarafsız habercilik yapmaya çalışıyoruz. aktardığımız gelişmeleri aklı selim içerisinde değerlendirip, kendinizi ona göre konumlandırmanız faydalı olacaktır.

açık, mert, korkusuz kafa sözlük haber ajansını okudunuz. sürç-i lisan ettiysek af ola! keyifli sözlükler dileriz.
devamını gör...

de-meter şeklinde etimolojik incelemesi yapılabilecek yunan tanrıçası. aslında ge-meter şeklinde erken etimolojisi... en azından limc'te öyleydi. ge yani gaia yani toprak ile ana kelimelerinin birleşimidir. toprak anadır. tabi baktığınız zaman maternal bir disiplin ve kült ile karşılaşıyorsunuz. genellikle toprak, tarım ve ekinlerle özdeşleşir ama feminen ve maternal bir kültün temsilcisidir. yunan toplumunda ve tarihin geri kalanında da öteki olan kadına yönelik bir inanç sistemidir. tabi yunanlılarda bu işin izleri biraz muğlak. yani bu kavramlara uyan rhea var. kybele var. ama kybele bizim bu tarafın yani anadolu'nun bir tanrıçası. zaten bombik basenleri ve kilosuyla da yeterince anadolu kokar. neyse; demeter'in esas sükse yaptığı dönem hellenistik dönemdir. klasik ve arkaik çağların abidevi ve uhrevi tanrıları bu dönemde daha insansı kimliklerle öne çıkmışlardır. zeus athena ya da apollon gibi görece daha prime tanrılar yerine insanlar sıradan halka daha çok hitap eden dionysos ve demeter gibi tanrılara daha çok tapınmışlardır. zaten bu altın başaklı örgülü saçları olan ablamızın tapınaklarını arayacağınız zaman asla öyle sütunlar anıtsal tapınaklar falan beklemeyin. cinderesi gecekondusundan hallice ultra mütevazi yapılarda, kentlerin getto banliyo kısımlarında karşılaşırsınız demeter ile. tabi bir de eleusis diye bir yer vardır ki bu ablanın kültünün esas merkezidir. burada bazı gizemli ayinler yapılırdı... bu ayinlerle alakalı (telesterion) verilen bilgiler oldukça sınırlıdır çünkü erkeklerin katılmaları kat-i suret ile memnudur. olur da katılırsanız şarap kafası ile succubus'a dönüşmüş histerik ablalar tarafından linç edilme riskiniz vardı... hatta samsatlı lukianos galiba bahsediyordu herifin teki çok merak edip gitmiş bunların thesmophoria bayramlarını izlemeye... kadınlar herifi çakozlayınca şişleyip yol kenarına atmışlar falan...

bu ablanın kültünde thesmophoria ve haloa bayramları çok önemlidir. 3 gün sürer. ilk gün kadınlar oruç tutarlar ve kuru tarlada oturarak beklerler. burada toprağı döllediklerine inanırlar. ikinci gün sanırsam kült merkezi yakınındaki doğal mağaraya domuz yavruları atıp kurban falan ediyorlardı... üçüncü gün ise şarap eğlence ve ziyafet yapılırdı... kadınlar tabi alkolün de etkisi ile birbirleri ile edepsiz şeyler falan yapabiliyorlarmış. terrakottadan yapılmış falluslar ile falan... en azından hatırlayabildiğim kadarıyla hikaye böyleydi...

tabi yunan dini ve kültürü sizlere hollywood ve 19. yüzyıl batı medeniyetinin sunduğu kusursuz mermer ve demokrasi medeniyeti değil. üstte yazdım işte pişmiş topraktan dildolarla birbirleriyle münasebetler falan... meraklılarınız varsa özellikle kara athena isimli kitabı okumanızı şiddetle öneririm.

son olarak; eğer kadın olsaydım ve mavi saçlı, yoga yapan kadıköy bomonti feministi olsaydım kesinlikle demeter nickini kullanırdım. milleti görüyorum hemen sağda solda lilith xkraliçelilith_tr ya da lilith666 gibi isimler seçiyorlar. afedersiniz kızlar ama demeter'in yanında lilith kedi osuruğu gibi kalır.
devamını gör...

aslında, 500 tl çıksa üzerine hangi kadının resmini koyalım diye sorduklarını sandımda geldim.
yeni yazarımızmış, hoş gelmiş.
devamını gör...

yeğenlerim.
o kadar seviyorum onları ki tarif edilemez bir sevgi bu. büyük olan yeğenim doğduğunda o kadar mutlu olmuştum ki, niye bu kadar mutlu olduğumu ben de anlamamıştım. sonra ilk adımı attığında, hele bana ilk amca dediği zaman, o mutlulukların en güzeliydi. büyüğü bu yıl okula başladı, sabah okula giderken odamın kapısını açıp amca ben okula gidiyorum hadi bay bay deyip kocaman sarılıyor ki güne mutlu başlıyorum. o okula gidince küçüğüyle oyunlar oynayıp, çizgi film seyrediyoruz ki küçükken çizgi film izlerken bu kadar mutlu olmamıştım. birgün büyüyecekler, büyüyünce de beni hep böyle mutlu ederler mi?
devamını gör...

bizi insan yapan şeydir aşk ve sevgi. sevip sevildikce insan olmaya devam edebiliriz. aşk sabır ister, birini sevmek emek ister. birini sevebilmek için onu tanımalı , sevinçlerini,kederlerini , umutlarını bilmelisiniz. birini tanımak için, kendinizi tanıtmak için çaba göstermediğiniz yerde aşkı sektör olarak nitelendirip bittiğinden dem vurulması çok da yadsinacak bir durum değildir. günümüz aşkları duyulmak bilinmek istiyor. sessizce ,kimseyi urkutmeden sevmeyi beceremiyoruz. gönlümüze eş değil de bencil duygularımıza köle arıyoruz. vermek değil sadece almak istiyoruz. doğal olarak da ne sevmeyi ne sevilebilmeyi beceriyoruz ne de aşkı bulabiliyoruz.
devamını gör...

distopyaların atası sayılabilecek, yazıldığı dönemde ülkesinde sakıncalı bulunduğu için yıllarca yayımlanmasına izin verilmemiş bir kitaptır biz.
aldous huxley'in cesur yeni dünya kitabıyla aralarında çokça benzerlik bulunmaktadır. hatta yine bir distopya olan otomatik piyano kitabının yazarı kurt vonnegut " konusunu, konusu güle oynaya biz'den araklanmış cesur yeni dünya'dan güle oynaya arakladım." demiştir.

başta da değindiğim gibi kitap yazıldığı dönemde ideolojik olarak sakıncalı olduğu için reddedilmiştir. aslında kitabın o dönemki rusya ile doğrudan ilişkisi bulunmamasına rağmen böyle bir sansüre uğramıştır. belki de yazarının döneminde oldukça muhalif tutum içerisinde bulunmasından dolayıdır. kitabın yazarı yevgeni zamyatin, devrimden sonraki rejimi eleştirdiği için 1919-1922 arası tutuklu kalmıştır. 1932 yılında da sürgüne gönderilmiştir. 1906'da çarlık hükümeti, 1922'de de bolşevikler tarafından aynı hapishanede tutuklu kalan yazar, bu kitapla adeta sistemin o zehirli damarlarını dökmüştür satırlara.

yukarda kurt vonnegut'un sözünde de bahsettiği gibi bu kitap cesur yeni dünya, otomatik piyano gibi kitapları da etkilemiştir. öyle ki cesur yeni dünya ile kurgulamış oldukları evren açısından neredeyse tıpatıp aynıdır.

zamyatin'in "biz" adlı kitabındaki dünya, 26. yüzyılda geçmektedir. insanlar bireyselliklerini kaybetmiş, birbirinden farksız birer makinedir adeta. hatta isimleri de birer sayıdır.
polisler tarafından her saniye izlenmek için cam balkonlu evlerde yaşarlar. herkes aynı üniformaları giyer, sentetik besinlerle beslenir, devletin belirlemiş olduğu sınırlar dahilinde yaşamlarını sürdürür. tabii buna yaşam denirse. bu durum o kadar ileri bir düzeydedir ki vatandaşların "seks saati" bile vardır. o saat aralığında camlarını kapatmak serbesttir ama daha sonra açmak şartı ile. cinsellik bir karne ile hep denetim altındadır. devlet ise hayırsever olarak anılan bir kişi tarafından yönetilir.

zamyatin eserinde, hem dönemini hem de sanayi devrimi ile ortaya çıkan toplum düzenini eleştirmiştir. yazarın uzun yıllar ingiltere'de yaşadığını da düşünürsek bu oldukça makul görünecektir. 1984'ün, cesur yeni dünya'nın eleştirisini anlayabilmek, bizleri hangi konuda uyardığını çok daha iyi idrak edebilmek açısından bu kitap bence bir kılavuzdur. çünkü bu kitap eleştirdiği denetime takılmış, yasaklanmış, yayınlanmasından korkulmuş mükemmel bir eleştiridir. ve aynı zamanda harika eserlere de öncü olmuştur.
devamını gör...

şuan yerinde olmak istediğim insandır. o kadar çok özledim ki kafede yalnız başıma oturup etrafımda ki tantanaya kargaşaya rağmen yalnız olabilmenin tadını çıkarabilmeyi, insanları uzaktan seyredip hiçbir derde kedere ortak olmadan ibret alabilmeyi.
özlem duyulacak çok şey var artık.
devamını gör...

güney hindistan’daki (bkz: kerala) da yaşayan (bkz: nayar) toplumu anaerkil bir toplumdur ve biyolojik yeniden üretim ve çocuk yetiştirme konusunda oldukça farklı geleneklere sahiptir. nayar toplumunda bütün kız çocukları ergenliğe girmeden önce tali geleneklerine göre bir tali kocası ile evlilik ritüeli yaparlar. tali kocaları kız çocuklarının babalarının arkadaşları olan yaşlı erkeklerdir. bu tali-evliliğinden sonra tali kocaları kız çocukları ile birlikte yaşamaz ve aralarında bir cinsel ilişki de olmaz. kız çocuklarının tali kocalarına karşı tek sorumlulukları cenazelerine katılmak ve yaslarını tutmaktan ibarettir. ergenliğe girdikleri zaman ise belirli sayıda `sandbanham` kocası tarafından ziyaret edilmeye başlanırlar.

sandbanham koca adı verilen erkekler savaşçıdırlar ve zamanlarının çoğunuköy dışında geçirmektedirler. köylere geldiklerinde istedikleri sayıda nayar kadınını ziyaret edebilirler. bu ziyaretlerde sandbanham kocalar nayar kadınının evine akşam yemeğinden sonra gelmek zorundadır, kadınla erkek arasında cinsel ilişki gerçekleştikten sonra sandbanham koca, kahvaltıdan önce evi terk etmek zorundadır. bir zorunluluktan ötürü o evde kalması gerekirse kadınla birlikte uyuyamaz, evin verandasında uyumak zorundadır. sandbanham kocalar istedikleri sayıda nayar kadınını ziyaret edebilirken, her bir nayar kadınının en fazla 12 sandbanham kocası olabilir. bu ilişkilerden doğan çocukların bakımında sandbanham kocaların hiçbir rolü yoktur, biyolojik babalık önemli değildir. nayar kadınları ve sandbanham kocaların birbirlerine hediye vermelerine izin verilse de aynı kişiden çok fazla hediye almak ve diğerlerinden almamak hoş karşılanmaz. bu ilişkide karı ve koca hayat boyu süren bir bağ kurmaz, üstelik ekonomik olarak işbirliği içinde de değildirler.
devamını gör...

sadece okumak mı? yeri geldiğinde yazdım bile. fakat karşınızdaki vefasız olunca fayda etmiyor hiçbir şey.
devamını gör...

bir bireyin cinsel yönelimi bilinmeden önce kişi onun heteroseksüel olduğunu farz ediyor ve hatta onun ilişkileriyle ilgili düşünceler bu bağlamda şekilleniyorsa eşcinsellik normal karşılanmıyordur. ancak eşcinsellik gibi birey için önemli bir konu "örgü ören yazarlar veri tabanı" benzeri bir başlıkla duyurulduğunda marjinalleşmeyi de beraberinde getirebilir.

bunun yanında heteroseksüel bir bireyin heteroseksüel olduğunu belirtme ve bunun için bir başlık açma itkisi olmaması toplum normalinin heteroseksüellik olmasıyla ilgisiz demek güç. bu kişinin cinsel yönelimini savunmak ve hatta bunun doğallığını anlatmak gibi bir kaygısı yoktur. "farklı" yönelimler ise görünür olduğunu, var olduğunu gösterme çabasındadır. göstermediği müddetçe ya yok sayılır, nefrete maruz kalır ya da medyanın kasıtlı olarak yaptığı gibi tek tip bir eşcinsel olduğu fikri doğar. ortaya bütün eşcinseller sağlaktır gibi ilişiği olmayan sonuçlar çıkar. hatta bu sonuçlar doğru varsayılır. bütün heteroseksüellerin aynı olması ne kadar mümkünse aynı durum eşcinseller için de o kadar mümkündür. birçok konuda olduğu gibi, ilişki yok ama düşüncesi var. eşcinsel bireylerin toplumun nefretini kazanması için hiçbir şey yapmasına gerek yoktur, çünkü bu görevi medya üstlenmiştir. hetero bireylerin muhtemelen hiç tatmadığı türden bir şiddete maruz kalırlar. heteroseksüel olduğu için kim evlatlıktan reddedildi?

fiziksel özelliklerini, ne yiyip içteklerini, nasıl bir hayat sürdüklerini bilmediğimiz ve sadece bir kullanıcı adı ve yazdıklarıyla tanıdığımız yazarın cinsel yönelimini bilmek neye yarar? var olma mücadelesine. ilk paragrafa döneyim, yeni tanıştığınız bir adam ilişkisinden bahsediyorsa ve cinsel yönelimini bilmeden zihninizde onun yanına ilk yakıştırdığınız bir kadınsa eşcinsellik sizin için normal değildir. eşcinsel olduğunu öğrendiğin insanı normalleştirmek ile eşcinselliği normalleştirmek bir değil. bu sebeple, zaten normal bir şey ehehe deyip burada da görünmez olmalarını arzulamak bana hiç "normal" gibi görünmüyor.
devamını gör...

en minnoş, ennn ponçik moderatöriçe. neden mi?
en sevdiği renk pembe. ennn sevdiği oyuncak ise peluş ayı çünkü. o hâlde gelsin efenim. ah tatlım sen tam bir sevgi yumağısın..*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanlığını unutması.
devamını gör...

ilk defa bir mecrada hakkında bir şeyleri ilk yazacak olmanın gururuyla başlığa girip hüsrana uğradığım sanatçı, müzisyen, idol, yaşam tarzı.

tam adı john anthony frusciante olmakla birlikte queens, new york 1970 doğumludur. 18 yaşında girdiği red hot chili peppers'ın ikinci gitaristi olup blood sugar sex magik'ten stadium arcadium'a kadar bütün albümlerde gitarist, back vokal, söz yazarı olarak yer almıştır. 2009 yılında solo kariyerine yoğunlaşmak isteyerek gruptan ayrılmıştır bu sebeple 2012 yılında istanbul'da gerçekleşen ilk ve tek rhcp konserinde bulunamamıştır. ve 2019 aralık ayında gruba tekrar döndüğü haberini salıp, bana 2020 atina konserine bilet aldırtmıştır. ancak pandemi yüzünden bütün konserlerin iptaliyle onu canlı görme fırsatı ellerimin arasından kayıp gitmiştir.

bu adam için dünyanın en iyi gitaristi diyebilirim. bu yorum ultrasubjektiftir elbette gocunmuyorum. kendisi bir dehadır. bunu yazmamın sebebi aklınızda canlanan ritchie blackmore, zakk wylde, slash kişilikleri gibi sololardaki hızı veya yetkinliğinden ziyade içe işleyen tınıları ve ruha seslenişidir.

solo kariyerine hem vokal hem gitar ile başlamış olup synthesizer ekleyerek zamanla elektronik müziğe evriltmiştir. son çıkardığı ep maya bunu kanıtlar niteliktedir. billur gibi sesi vardır. hayranları özellikle uzun saçlı olduğu dönem jesus benzetmesi yapar. kendisinin gözler önünde olmak gibi bir derdi yoktur o nedenle de hayranlarıyla olan ilişkisi tek yönlüdür.

yakında isminin dövmesini yaptıracağım be adam. çok şey kattın bana ne yazsam boş artık dilimde tüy bitti seni tanıtmaktan, övmekten.

avusturalyalı bir amatör rock grubuna isim olmuş parçasıyla noktalayalım şimdilik. ara ara editlerim:

driving to eat a carvel cake
somewhere you know isn't where you think.
devamını gör...

'' türk milleti zekidir '' sözü...
devamını gör...

serendipçe_'nin nickaltını ben açacaktım. bunu senden beklemezdım @durumumuz yoktu sevisemedik. nasıl yaptın bunu bana?

neyse gelelim yazarımıza. en başta çok yakın bir dostum ikinci olarak nicki benim nickime ne kadar benziyor görüyor musunuz dostlarım? kendisi çok taze bir yazar. yazarlığının devamını diliyorum. ayrıca inkar etme dostum. istesen neler yazabileceğini ikimiz de çok iyi biliyoruz. keyifli sözlüklerrrr.
devamını gör...

taraftarı olmaktan gurur duyduğum.

türk sporunun avrupa'da ve ülkemizde en başarılı, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı ve turuncu dan izler taşıyan tok bir sarı renklerine sahip, 1905 yılında türkiye'nin medarı iftiarı marka eğitim kurumlarından olan (bkz: galatasaray lisesi) öğrencilerinden (bkz: ali sami yen) ve arkadaşları tarafından "türk olmayan takımları yenmek" özdeyişi ile kurulmuş anlı şanlı takımıdır.
devamını gör...

bir max porter ve ru kuwahata kısa animasyon filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
eğer babanızla asla yeterince yakın ilişkiniz olmadıysa, başka çocuklar babaları ile oyunlar oynarken siz bu samimiyeti hiçbir şekilde yakalayamamışsanız, babanız hem fiziksel hem ruhsal olarak sık sık sizden uzaklara düşmüşse hep biraz eksik hissedersiniz kendinizi.

baba figürünün yaratabileceği eksikliğin insanlara neler yapabileceğini hepimiz az çok biliyoruz. birçok şekilde sizi olumsuz etkileyebileceği gibi kafka’ya dönüşüm kitabını yazdırdığı gibi size de müthiş bir eser bahşedebilir.

eğer babanızla ilişkiniz yukarıda anlattığım gibi ise onunla yakaladığınız tek ortak nokta sizin için her şey demektir. mesela size, yapmayı babanızın öğrettiği ve sonunda sizi takdir ettiği bir şey varsa bu hayatınız boyunca takıntılı bir şekilde yapmaktan keyif alacağınız bir eyleme dönüşebilir.

bu kısa film işte böyle bir konuyu ele alıyor. filmle ilgili iki muhteşem mevzu var. birincisi filmin stop motion olması ki ben her zaman böyle çekilmiş filmleri çok etkileyici bulurum. ikincisi ise bir ron koertge şiirinden filme uyarlanmış olması. daha önde tanımını yazdığım vincent malloy edgar allen poe’nun kuzgun isimli şiirinden esinlenilerek yapılmıştı ama burda durum biraz daha farklı. burda şiir filme çekilmiş ve harika olmuş.

negatif space-ron koertge

negative space-kısa film
devamını gör...

alimm..

unutamayın, aklınıza kazınsın.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


babalar oğullarını gömmemeli.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim