uyanıp tekrar uyumaya çalışan yazar beyanı.*
devamını gör...

selamlar kafa sözlük aile ortamı!

içimizde (bkz: tanımlara özel mesaj yoluyla bruh deme isteği) uyandıran tanımları bu başlık altında toplayalım istiyorum. hem mesaj atıp kimsenin zamanından çalmayız, hem de böylece “3 saniyede sol frame’den uçan bilgi içerikli tanımlar” daha fazla okuyucuya ulaşabilir. bilgi içermesinin yanı sıra “mantıklı bulduğum veya hoşuma giden tanımlar” dediklerinizi sizden paylaşmanızı rica ediyorum. elinizi korkak alıştırmayın efendim. zamanla ekleme yapabilirim. şimdilik iki-üç gündür okuduklarım arasında favorilediklerimi paylaşıyorum.

bunlar benim wow’larım:

#470386 ~ #543471

#755742 ~ #764860

#515296 ~ #637620

#725049 ~ #904704

#763302
devamını gör...

şimdi başıma üşüşenler olacaktır "cinsiyetçi başlık açıyor." diye ama gerçekten böyle bir şey var.

benimki yakınma falan değil, sadece bir tespitten ibaret sinyoritalar. kadınlarımız, normalde giyse bile günlük hayatta eteği daha az tercih etmeye başladı. etek, daha önceleri kadınların günlük hayatının bir parçasıyken, içinde bulunduğumuz zaman için özel günlerde ya da ciddi ortamlarda giyilen bir kıyafete büründü. bunun sebebinin kot pantolon gibi daha az bakım isteyen ama tarz olan kıyafetlere artan talepten kaynaklı olduğunu düşünüyorum. zira bir erkek olarak, kumaş veya keten pantolon üstüne gömlek giymekten büyük keyif alsam da, allah'ın günü ütü yapmak bir yerden sonra can sıkıcı oluyor. bu konuda elbette ki kadın yazarlar daha makul bir açıklamada bulunabilir. *

edit: bir kız arkadaşımla bir keresinde sohbet ederken kot pantolon vb. kıyafetlerle kadınların toplum içinde daha az dikkat çektiğini söylemişti. bir de kadın yazarlardan dinlemek adına bu hikayeyi eklememiştim ama sağ olun, ne cinsi sapıklığım kaldı ne röntgenciliğim.

gel gelelim başlıkta mini etek giyen kadın, dizüstü etek giyen kadın gibi bir ayrım yapmıyorum. maksadım bir moda devrimi mi oluyor yoksa bunun altında toplumsal bir neden mi yatıyoru tartışmak iken gene birkaç klavye efendisi beni olmayacak şeylerle itham ediyor. bir erkek hakkını, kadınlar olarak hakkınızı savunmaya çalışsın, ama sen çıkıp "kadınları dikizliyorsun" gibi bir söylemde bulun. gerçekten akla mantığa yatıyor mu bu söylediklerin? ne kadar kolay bir erkeği röntgencilikle itham etmek. tabii, erkektir nihayetinde yapar böyle şeyler!

siz kadınlar olarak bunları hak etmediniz ama biz de erkekler olarak bunları hak etmedik. önünüze gelen her erkeği vajina sevdalısı a*salak zannetmemeniz dileğiyle...
devamını gör...

olmaktan korktuğum yerdeyim, şekercideyim.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yıkılma sakın

sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler
kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir
seni çünkü dik tutacak bilirim
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden parlayan şiir.

zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî
acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı
sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin
çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı.
her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
acılar bile duymadım kof yürekler önünde
beynim her sabah devrimcinin beyniydi
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi?

yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
halkın doğurgan dünyasına dalmakla
onların güneşe çarpan sesini anlamayan
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşmazken
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
yıkılmak elinde mi?
boşuna mı sokuldu bankalara
petrol borularına kundak
kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi
varsın zindanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak
bizim için dokunaklı bir şarkı değil ki.
bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.
köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim
bütün devrimcilerin çektikleri
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak
ama budandıkça fışkıran da bizleriz
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...
devamını gör...

türk milletinin birbirini tokatlayacağını sanan kişinin açtığı dandik başlık. ne bu öfke, ayrıştırma, kin anlamak mümkün değil. doğruya doğru, yanlışa da yanlış demesini bilmediğiniz sürece daha çok sürer bu polemik.
devamını gör...

en güzel salatalardan biridir.
devamını gör...

bakışmalar
müzik
bakışmalar
tokat
efekt sesi
bakışmalar
müzik
bakışmalar
...
ve böyle sürer gider.
devamını gör...

saçlarım nefes alamayacak, özellikle yaz aylarında hızlıca yağlanacak.....
tam kapanmada hissedilen(u: ): peçeye alışkındım da eldiven takma zorunluluğu canımı sıkıyor.. kara çarşaf giyinmenin raconlarını sindireceğiz, elhamdülillah...
devamını gör...

asla katılamayacağım bir beyan. doğası derken tam olarak ne doğasından bahsediyorsunuz? eğer ki köyde yaşamıyorsanız doğal bir ortamda yaşamadığımızın farkındasınızdır. her yer binalar, arabalar, insan üretimi doğaya ait olmayan yapılarla dolu. bu hayvancağızların ise sokakta yaşarken çoğunlukla bir parça yiyecek ya da bazen bir kap su bile bulamadığı aşikar. bunlar yetmezmiş gibi kışın soğuğunda sokakta üşüyorlar, insan demeye bin şahit isteyen varlıklardan dayak yiyorlar, bazen tacize tecavüze bile uğruyorlar. doğada yaşamıyorlar, sokakta yaşıyorlar ve sokaklar onların yaşam alanı olamıyor hiçbir bakımdan. bu canların hayatına dokunmak, onlara mümkün olan en iyi koşullarda bakmaya çalışmak ne zamandan beri riyakarlık oldu?
devamını gör...

o kadar izlemiyorum ki bundan dolayı yorum yapabilme hakkımın bulunmadığını düşündüğüm konu.

ikinci bahar
tatlı hayat
yedi numara....
dönemlerinden sonra dizileri ve hatta tvyi bir köşeye bıraktım. açıkçası bir nedeni yok. yani tv izlemedim de atom mu parçaladım? insanlık için çok önemli bir konuyu sonuca mı bağladım? yoo öyle bildiğin boş boş dolandım.

şu etkili olmuş olabilir. ben biraz fazla hassas ve duygusal insanım ve sanırım izlediğim dizi, program vs konularını iyi seçmezsem beni aşağı çektiğini gördüm. yahu zaten şu memlekette psikolojiyi toparlamak pek zor birde bu işkenceyi kendime neden yapıyorum demiş olabilirim.
devamını gör...

aklıma fotoğrafçı kevin carter'ı getiren muhasebe.

meşhur akbaba ve sudanlı çocuk fotoğrafı ile pulitzer ödülü almış ve o kareyi çektikten sonra duruma hiç müdahale etmeden oradan uzaklaşması olayından kısa süre sonra evine/reel yaşama döndükten sonra normal hayata adapte olamamasıyla birlikte çeşitli psikolojik sorunlar yaşayarak intihar etmiştir.

medya ve toplum söylemlerinin etkisi carter üzerinde büyük olsa da mevzu bahis fotoğraf hakkında çeşitli görüşler öne sürülmektedir. orada bulunan diğer fotoğrafçılar çocuk ile akbaba arasında zaten belli bir mesafe olduğunu ve çocuğun birleşmiş milletler gıda dağıtım noktasındaki kalabalığa yakın olduğunu belirtmişlerdir.

sanırım belgeselci vicdanı/vicdansızlığı noktasında etik olana bakmak yerine kişinin bulunduğu şartları ve o an ki algı şeklini anlayabilmek gerekli. ancak bunu dışarıdan bir insanın yalnızca empati yoluyla anlaması oldukça güç olacağından toplum tarafından çeşitli taşlamalara maruz kalacaktır belgeselci kısmısı.

ekleme: carter'ın hassasiyet göstermeyip müdahale etmemeyi seçtiği ve bu sayede çektiği söylenen o fotoğraf tüm dünyada sansasyon uyandırdığı için yardımlar sıklaştırıldı, çeşitli kuruluşlar insani müdahale ve yardım konusunda çeşitli programlara başladı. işin bir de böyle bir yüzü.
devamını gör...

sağlığımla ilgili sorunla yakından ilgilenen koca yürekli,sevgi dolu moderatör.iyi ki bu sözlüğe gelmişim diyorum zaman geçtikçe.kendisine buradan da çok teşekkür ediyorum.
devamını gör...

"yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘dünyada neler gördünüz? ‘ dese herhalde verecek cevap bulamayız. koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…"

edebiyatımıza, içimizdeki şeytan, kürk mantolu madonna, kuyucaklı yusuf gibi harika eserleri kazandırmış edebiyatımızın en değerli kalemlerinden birisidir. yazarlığı yanı sıra şairliği ile de ön plana çıkar. "leylim ley, göklerde kartal gibiydim, çocuklar gibi, ben sana vurgunum, dağlar, aldırma gönül, geçmiyor günler" gibi keyifle dinlediğimiz eserler onun şiirlerinden bestelenmiştir. eserlerinin yanı sıra düşünceleri ve ölümü ile de akıllarda iz bırakmış bir kişiliktir. yaşadığı dönemde kitapları yasaklanmış, düşünceleri yüzünden hapis yatmış, öğretmenlikten ihraç edilmiştir. geçimini sağlayabilmek için bir dönem nakliyecilik bile yapmıştır. kendisini yurtdışına kaçıracak olan ali ertekin isimli şahıs tarafından sopayla başına defalarca vurularak öldürülmüştür. ölümü hala aydınlatılamamıştır. cesedi teşhis edilemeyecek kadar tanınmaz bir halde bulunmuştur. katil idam cezasına çarptırılmıştır ancak 4 yıllık cezasından sonra serbest kalmıştır.

hayatı gibi çocukluğu da oldukça zor geçmiştir yazarın. babasının görevi nedeniyle sık sık şehir değiştirmek zorunda kalmış, annesinin ruhsal sorunları nedeniyle de oldukça zor günler geçirmiştir. annesi defalarca intihar girişiminde bulunmuş, daha sonraları ise histeri hastalığına yakalanmıştır. belki de bu dönemde yaşamış olduğu sorunlar, balıkesir öğretmen okulu'nda okurken, intihar girişiminde bulunması ile karşımıza çıkacaktır. okul müdürünün, sabahattin ali'yi ailesinin yanına gönderme uyarısı ile intihar girişimine kalkışmış olması aslında onun yaşamış olduğu ailesel travmaları açıkça ortaya koymaktadır. bu olayın sonunda okul müdürü tavrından vazgeçmiş, sabahattin ali de istanbul muallim mektebi'ne nakil olmuştur. 1927 yılında burdan mezun olup, diplomasını almıştır.

sabahattin ali'nin öğretmenlik mesleğinde ilk görev yeri yozgat olmuştur. yazar burada çok fazla sıkıldığını ve kendini yalnızca okuma ile meşgul ettiğini yazmıştır. nihayetinde burada sadece bir yıl bulunup daha sonra istanbul'a dönmüştür.

daha sonra gazi mustafa kemal atatürk'ün emri ile yurtdışına gönderilen öğretmenlerden birisi olmuştur. 1928 yılında almanya'ya gönderilmiştir. geri döndükten sonra bursa'da öğretmenliğe devam etmiştir. daha sonra almanca sınavına girmiş ve almanca öğretmeni olarak görevine devam etmiştir. tam da bu yıllarda komünizm propagandası yapmakla suçlanıp tutuklanmıştır. serbest kaldıktan sonra öğretmenliğe devam etmiştir ama okuduğu bir şiir yüzünden tekrar tutuklanmıştır. bu dönemde memurluktan atılmıştır. sinop cezaevi'nde yatarken, hepimizin bildiği "aldırma gönül, göklerde kartal gibiydim" şiirlerini yazmıştır.

sabahattin ali her ne kadar komünizm propagandası yapmaktan suçlansa da kendisi bunu hiçbir zaman kabul etmemiştir. yazdığı yazılarda aslında hem sağ görüşü hem de sol görüşü eleştirmiştir. bir dönem aziz nesin ile beraber çıkardıkları markopaşa dergisinde yayınladıkları siyasi ve mizahi yazılar yüzünden geniş kitleler tarafından tepki görmüştür. buradaki bazı yazıları yüzünden hapis cezası almıştır. hapisten sonra çıkarmış olduğu ali baba adlı dergide yayınlanan sırça köşk isimli öykü nedeniyle de hapis cezası almıştır. sabahattin ali'nin yazmış olduğu her şey tepki görmüş, bu yazıların çoğundan ceza almış ama asla pes etmemiş de diyebiliriz. ilk romanı kuyucaklı yusuf'u 1937 yılında yayımlamıştır. bu eser şu an, milli eğitim bakanlığı'nın 100 temel eser listesinde yer almaktadır. 1940 yılında içimizdeki şeytan adlı eserini yazmış olan sabahattin ali, 1942 yılında da günümüzde oldukça popüler olan kürk mantolu madonna adlı kitabını yazmıştır. romanlarının yanında şiir ve öykü de yazmıştır sabahattin ali. "sırça köşk" isimli öykü kitabı bir dönem toplatılıp, yasaklanmıştır.

sabahattin ali kalemi yüzünden çok büyük acılar çekmiş ama asla bu yoldan geri dönmemiş bir yazardır. yaşamı kadar ölümü de acı olmuştur. defalarca hüküm giymesine, yazdıklarının yasaklanmasına rağmen yazmaktan asla vazgeçmemiştir. ne hapis ne de parasızlık onu kaleminden koparamamıştır.
devamını gör...

sövgücü anlamına gelir. günlük hayatının vazgeçilmez öğesidir çoğu insan için. ne kadına ne de erkeğe hiç yakıştıramam. yapmayın, etmeyin hocam.
devamını gör...

tüvtürk beni öptü en son.
devamını gör...

saçma bulduğum çıkarım.

anlamlandıramadığımız ya da irademiz dışında hareket eden çoğu şeyden korkarız.

mesela hayvanlar. irademiz dışında hareket ettikleri için bazılarından korkmuyor muyuz?

başlıktaki mantıkla inancı olan insanın hayvanlardan korkmaması lazım ama korkuyorlar ne hikmetse.
devamını gör...

yoldaki çizgilere basmadan yürümeye çalışmak.
devamını gör...

1750 yılında doğup 2006 yılında 256 yaşında ölen adwaitya adlı kaplumbağa zamanının en yaşlı hayvanı olarak anılıyordu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

allahuâlem... gönlüm honki ponkiden yana...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim