sevilen latince deyişler
ubi mel, ibi fel
(nerede bal, orada acı)
(nerede bal, orada acı)
devamını gör...
küfrederek övmek
bizim türk milletine has bir davranış biçimidir. genelde futbol müsabakalarında kahve ortamlarında denk geliriz.
devamını gör...
tears of the dragon
bruce dickinson'un solo kariyerinde cikarttigi albumlerden harika bir parcasi. sakin baslar arpejler esliginde, nakarattan sonra kudurur, solosuyla aglatir.
devamını gör...
edvard munch
çığlık isimli eseri ile tanınan norveç asıllı ekspresyonist ressamdır. (bkz: ekspresyonizm) (bkz: dışa vurumculuk)
dışa vurumculuk akımının gelişimine önemli katkıları olmuştur.
dışa vurumculuk akımının gelişimine önemli katkıları olmuştur.
devamını gör...
sineklere laf anlatmak
yaz aylarında ciddi ciddi yaptığım eylem. gelmeyin diyorum, öldürmek zorunda kalacağım bak diyorum. yok, anlamıyor şerefsizler.
devamını gör...
şamanizm kökenli türk adetleri
din adı altında yapılan ritüellerin en az yarısı.
türbe
mum dikmek
kırmızı kuşak
adak
ölüden istemek
kurşun dökmek
yolcuya su dökmek
süslü mezarlar
kulağı çekip tahtaya vurmak
ağıt (ölü-mevlüt)
cenaze yemeği
40 yas
gibi ve evrilmiş birçok inanış.
türbe
mum dikmek
kırmızı kuşak
adak
ölüden istemek
kurşun dökmek
yolcuya su dökmek
süslü mezarlar
kulağı çekip tahtaya vurmak
ağıt (ölü-mevlüt)
cenaze yemeği
40 yas
gibi ve evrilmiş birçok inanış.
devamını gör...
entropi (yazar)
bi daha bu başlığa uğrayacağımı zannetmiyordum ama şurada bahsettiğim hilekarlıklara başvurulduğu için ilgili yazarla tartışmak yerine yapılan hilekarlığın teknikleri hakkında detay vermek istedim. birisi kavga var demiş, kesinlikle bunun adı kavga veya tartışma olmamakla birlikte, yazarın kendisi herhangi bi karşı argümanla tartışacak donanıma maalesef sahip değil. bu yazı da kendisine cevap niteliği taşımıyor, daha önce yazdığım yukarıda linkini verdiğim yazının devamı niteliği taşıyor.
evvela özet isteyenlere küçük bi özet bırakalım. başarılı senarist berkun oya, bu hastalığı denyo olarak nitelendirmiş. tdk'ya göre dengesiz demekmiş.
yazının özeti olan ilgili muhteşem sahne;
step step ilerleyelim.
öncelikle anneler kutsaldır, cümle içine bu şekilde dahil edilmesi, hem de küfürsüz sözlük jargonunu benimseyen sözlükte dahil edilmesi. ama çok sorun değil, ben zaten bu konularda yazarken bu tiplerle uğraşacağımı biliyordum.
dediğimiz gibi bu yapılan hilenin adı antika argümanı.* geçmişle gelecek ve/veya şimdiki zaman arasında korelasyon temelinde bir tezin doğru olduğunu empoze etme fikri. suni bir sağduyuya sığınılır. suni bir mağduriyet yaratılır. kutsallık ön plana çıkarılır. tıpkı yazarın yaptığı gibi.
oysaki bahsettiği yazıda herhangi bi küfür yok. doğal gerçekleşen doğumu tasvirlemişim. ha yok ben doğal şekilde doğmadım, sezaryen doğdum diyorsa doğum belgesini gösterdiği takdirde entry'nin ilgili kısmını elbette düzeltirim. lakin bu haliyle küfür olmadığı gibi hakaret dahi yok. onu rahatsız eden kısmı "anan" kısmı. hatta anan'dan sonrasını okumamış bile olabilir. anan kelimesini görünce beynine kan gitmemeye başlamış, sinir katsayısı logaritmik şekilde artmış çok belli.* konuyla ilgili muhteşem bir twitter paylaşımı var bunu buraya bırakmazsam olmaz.
türk erkeğinin korku üçgeni
peki benim üslubum çok mu temiz? tabii ki hayır. o tasviri kasıtlı olarak yaptım. agresif ve ofansif bi tutum var. çünkü böyle olmak zorunda. bu adamlarla bu şekilde konuşmak zorundayız. kibar olamıyoruz. kibar olduğumuzda kendilerini direkt bizden üstün görüyorlar. kibar insanı güçsüz görüp, gey olarak nitelendiren sığ bi zihniyet var. mecbur bazen bazı kelimeleri kendi çapımızda özenle ofansif olacak şekilde seçiyoruz.
devam edelim.
yoksa sanattan, bilimden, spordan, mizahtan yazar geçerdim de. neyse yöneticilerin gerekeni yapacağından kuşkum yok.
bu kısma bayıldım. her şeyin özeti gibi. yukarıdaki sahnede denildiği gibi sahte bi bilgelik benimsenmiş. sanattan bilimden yazıp geçmek. "yazıp geçmek" yine özenle seçilmiş. sanatı, bilimi ve mizahı kendi küçük dünyasında aşağılamakla beraber, yazdığı diğer konuların, kendi davası hakkında olduğunu ve davasının bilimden sanattan daha kutsal olduğunu, o yüzden bilim hakkında yazmak yerine kendi davası hakkında yazmasının daha mühim olduğuna olan necip bir inanç söz konusu. son cümle ise çok talihsiz olmuş. iddia ettiği gibi küfür barındırmadığı aşikar. kuşkum yok diyerek entry'nin silinmesi için moderasyona basitçe bir yönlendirme yapılmış. galeyanın mihenk taşıdır bu tarz yönlendirmeler. alışıldık.
devam edelim.
diğer konu ise suriyeliler konusunda uzunca bir yazı yazmam gerekecek. artık yontma taş devrinden mi başlarım, yoksa hz adem ve havva'dan mı bilemem.
burada ise hem confirmation bias hem de aşırı başarısız bir ad hominem yapılmış. kendi zayıf argümanına örnek araması gerektiğini belirtmiş. bulacağı her bir örneğin, argümanını güçlendireceğine inanıyor. halbuki bir argümanı güçlendirmek, o argümanı yalanlamaya çalışarak yapılır. ama kendisi bilimden uzak bi insan olduğunu zaten söylemiş.
yontma taş, adem ile havva ve göçmenlik konuları hakkında kendi küçük dünyasında nasıl bi bağlantı kurduğunu ise anlayamadım. yazarın hayal dünyasına inmek çok zor. bu kısmı deepwebin sekizinci katmanı gibi düşünebilirsiniz.* dedik ya, başarısız bi ad hominem girişimi. göçmen mevzusunu absürtize* etmek istemiş.
devam edelim.
bir diğer şey ise benim ömrümün yarısı yurtdışında geçti. bana türkiye'yi ve yurtdışını öğretmeye kalkışmadan önce karşındaki insanı bi tanımalısın. ne tür ırkçı saldırılara maruz kaldığımı, ne tür yozluklarla ve zorbalıklarla uğraştığımı, ne tür şerefsizliklerle mücadele ettiğimi bilmeden klavye başında sallamak kolay.
burada ise yine başka bir teknik bizi karşılıyor. bilgi yoksunluğuna yaslanan argüman. verdiği doneleri en ufak bir veriye dahi dayandırmamış. yazarın ömrü ne kadar, yarısı ne ediyor, yurtdışı dediği yer tam olarak neresi, maruz kaldığı ırkçılık nedir, her şey şüpheli.
bilgi yoksunluğunu fırsata çevirerek, iddiasının aksini ispatlamayı karşı tarafa bırakıyor. muhakeme karmaşıklığını tamamen karşı tarafın üstüne yıkmış. "beni tanımalısın çünkü ben önemliyim." ama karşısındaki insan katiyen önemsiz. kendisinin göçmenler hakkında salyalar akıtarak yazdığı yazılar yüzünden konunun buralara geldiğini unutturmak istemiş. konuyu kendi bataklığından uzaklaştırıp, karşı argümanın boynuna atmış. çok klasik, çok bayağı bi teknik. akp sağolsun, yıllarca uyguluyor bu safsatayı zaten.
son cümle ise yazının en vurucu kısmı. karşılaştığı tüm tartışmalar şerefsizlik ve zorbalık. ona karşı üretilen tüm düşünceleri saldırgan ve onur zedeleyici olarak görüyor. ona karşı üretilen argümanlar, kendi belirlediği şeref kıstasından geçemiyor. göçmenler hakkında söylediği her şey davasının muntazam birer parçası, lakin ona karşı üretilen argümanlar ise aşağılıkça. burada, en başta yarattığı suni mağduriyetin doruk noktalarına ulaşmış. çünkü elinden başka bir şey gelmiyor. yapılan eleştirileri kabul etmemek için eleştirileri belli seviyenin altına çekmek zorunda hissediyor kendini. buna straw man fallacy* deniyor. karşı argümanla mücadele edemediği için onu saman adama yani bostan korkuluğuna çevirerek kendince daha zayıf hale getiriyor.
son paragrafı ise çok trajik. kendisine ayna tutmasına rağmen akıllanmamış. inceleyelim;
türkiye cumhuriyeti başlı başına mülteci cenneti. bu işi bu denli kontrolsüz yapan başka devlet yok. daha geçen gün polonya sınırında açlıktan ve soğuktan donan ıraklı kürtleri konuştuk burada. adamlar sınırlarını açmıyor. umurunda olmuyor esasen. tüm gelişmiş devletler böyle, türkiye hariç elbette.
burada kendisi kesinlikle haklı. türkiye bir mülteci cenneti olmuş durumda.
ülkeyi mülteci cennetine çevirenlerin, kendisiyle aynı sağ zihniyeti paylaşan akp hükümeti olduğunu da hatırlatalım. ve evet,
polonya belarus sınırında insanlık dışı uygulamalar var. diğer gelişmiş devletler böyle değil ama böyle olmaya çok yakın, kesinlikle haklı. sorunun temel kaynağı haklı olduğu bu argümanları kendi davasından soyutlaması. daha önce emrah safa gürkan da bahsetmişti, şuradan izleyebilirsiniz.
eğer avrupalı tarzı bir ırkçılık şekli küresel olursa, bir türkiyeli olarak sen de topun ağzındasın. ten rengi, o aşağılamaya çalıştığı ortadoğululardan biraz daha açık diye kendini üstün ırk zannediyor ama maalesef değil. avrupanın ırkçısı küresel güce dönüşürse bir ortadoğulu olarak türk de ıraklı da afgan da aynı kefeye girecek, aynı zorbalığa maruz kalacak. bi suriyeliden daha açık tenlisin diye kendini üstün mü zannettin? senden daha ırkçısı yok mu sanıyorsun? umarım kendisi bir an önce beynini bu hastalıktan arındırır, topluma daha faydalı bir birey olur.
şayet buraya kadar okuyan olmuşsa; yukarıda anlattığım manipülasyon tekniklerinden uzak durmaları gerektiğini vurgulamak için nispeten uzun olan bu yazıyı yazdığımı belirtir, özellikle kadın erkek ilişkilerinde karşı tarafın sizi manüple etmesine müsaade etmemeniz gerektiğini hatırlatır, hepinizi sevgiyle kucaklarım. voila!
evvela özet isteyenlere küçük bi özet bırakalım. başarılı senarist berkun oya, bu hastalığı denyo olarak nitelendirmiş. tdk'ya göre dengesiz demekmiş.
yazının özeti olan ilgili muhteşem sahne;
step step ilerleyelim.
öncelikle anneler kutsaldır, cümle içine bu şekilde dahil edilmesi, hem de küfürsüz sözlük jargonunu benimseyen sözlükte dahil edilmesi. ama çok sorun değil, ben zaten bu konularda yazarken bu tiplerle uğraşacağımı biliyordum.
dediğimiz gibi bu yapılan hilenin adı antika argümanı.* geçmişle gelecek ve/veya şimdiki zaman arasında korelasyon temelinde bir tezin doğru olduğunu empoze etme fikri. suni bir sağduyuya sığınılır. suni bir mağduriyet yaratılır. kutsallık ön plana çıkarılır. tıpkı yazarın yaptığı gibi.
oysaki bahsettiği yazıda herhangi bi küfür yok. doğal gerçekleşen doğumu tasvirlemişim. ha yok ben doğal şekilde doğmadım, sezaryen doğdum diyorsa doğum belgesini gösterdiği takdirde entry'nin ilgili kısmını elbette düzeltirim. lakin bu haliyle küfür olmadığı gibi hakaret dahi yok. onu rahatsız eden kısmı "anan" kısmı. hatta anan'dan sonrasını okumamış bile olabilir. anan kelimesini görünce beynine kan gitmemeye başlamış, sinir katsayısı logaritmik şekilde artmış çok belli.* konuyla ilgili muhteşem bir twitter paylaşımı var bunu buraya bırakmazsam olmaz.
türk erkeğinin korku üçgeni
peki benim üslubum çok mu temiz? tabii ki hayır. o tasviri kasıtlı olarak yaptım. agresif ve ofansif bi tutum var. çünkü böyle olmak zorunda. bu adamlarla bu şekilde konuşmak zorundayız. kibar olamıyoruz. kibar olduğumuzda kendilerini direkt bizden üstün görüyorlar. kibar insanı güçsüz görüp, gey olarak nitelendiren sığ bi zihniyet var. mecbur bazen bazı kelimeleri kendi çapımızda özenle ofansif olacak şekilde seçiyoruz.
devam edelim.
yoksa sanattan, bilimden, spordan, mizahtan yazar geçerdim de. neyse yöneticilerin gerekeni yapacağından kuşkum yok.
bu kısma bayıldım. her şeyin özeti gibi. yukarıdaki sahnede denildiği gibi sahte bi bilgelik benimsenmiş. sanattan bilimden yazıp geçmek. "yazıp geçmek" yine özenle seçilmiş. sanatı, bilimi ve mizahı kendi küçük dünyasında aşağılamakla beraber, yazdığı diğer konuların, kendi davası hakkında olduğunu ve davasının bilimden sanattan daha kutsal olduğunu, o yüzden bilim hakkında yazmak yerine kendi davası hakkında yazmasının daha mühim olduğuna olan necip bir inanç söz konusu. son cümle ise çok talihsiz olmuş. iddia ettiği gibi küfür barındırmadığı aşikar. kuşkum yok diyerek entry'nin silinmesi için moderasyona basitçe bir yönlendirme yapılmış. galeyanın mihenk taşıdır bu tarz yönlendirmeler. alışıldık.
devam edelim.
diğer konu ise suriyeliler konusunda uzunca bir yazı yazmam gerekecek. artık yontma taş devrinden mi başlarım, yoksa hz adem ve havva'dan mı bilemem.
burada ise hem confirmation bias hem de aşırı başarısız bir ad hominem yapılmış. kendi zayıf argümanına örnek araması gerektiğini belirtmiş. bulacağı her bir örneğin, argümanını güçlendireceğine inanıyor. halbuki bir argümanı güçlendirmek, o argümanı yalanlamaya çalışarak yapılır. ama kendisi bilimden uzak bi insan olduğunu zaten söylemiş.
yontma taş, adem ile havva ve göçmenlik konuları hakkında kendi küçük dünyasında nasıl bi bağlantı kurduğunu ise anlayamadım. yazarın hayal dünyasına inmek çok zor. bu kısmı deepwebin sekizinci katmanı gibi düşünebilirsiniz.* dedik ya, başarısız bi ad hominem girişimi. göçmen mevzusunu absürtize* etmek istemiş.
devam edelim.
bir diğer şey ise benim ömrümün yarısı yurtdışında geçti. bana türkiye'yi ve yurtdışını öğretmeye kalkışmadan önce karşındaki insanı bi tanımalısın. ne tür ırkçı saldırılara maruz kaldığımı, ne tür yozluklarla ve zorbalıklarla uğraştığımı, ne tür şerefsizliklerle mücadele ettiğimi bilmeden klavye başında sallamak kolay.
burada ise yine başka bir teknik bizi karşılıyor. bilgi yoksunluğuna yaslanan argüman. verdiği doneleri en ufak bir veriye dahi dayandırmamış. yazarın ömrü ne kadar, yarısı ne ediyor, yurtdışı dediği yer tam olarak neresi, maruz kaldığı ırkçılık nedir, her şey şüpheli.
bilgi yoksunluğunu fırsata çevirerek, iddiasının aksini ispatlamayı karşı tarafa bırakıyor. muhakeme karmaşıklığını tamamen karşı tarafın üstüne yıkmış. "beni tanımalısın çünkü ben önemliyim." ama karşısındaki insan katiyen önemsiz. kendisinin göçmenler hakkında salyalar akıtarak yazdığı yazılar yüzünden konunun buralara geldiğini unutturmak istemiş. konuyu kendi bataklığından uzaklaştırıp, karşı argümanın boynuna atmış. çok klasik, çok bayağı bi teknik. akp sağolsun, yıllarca uyguluyor bu safsatayı zaten.
son cümle ise yazının en vurucu kısmı. karşılaştığı tüm tartışmalar şerefsizlik ve zorbalık. ona karşı üretilen tüm düşünceleri saldırgan ve onur zedeleyici olarak görüyor. ona karşı üretilen argümanlar, kendi belirlediği şeref kıstasından geçemiyor. göçmenler hakkında söylediği her şey davasının muntazam birer parçası, lakin ona karşı üretilen argümanlar ise aşağılıkça. burada, en başta yarattığı suni mağduriyetin doruk noktalarına ulaşmış. çünkü elinden başka bir şey gelmiyor. yapılan eleştirileri kabul etmemek için eleştirileri belli seviyenin altına çekmek zorunda hissediyor kendini. buna straw man fallacy* deniyor. karşı argümanla mücadele edemediği için onu saman adama yani bostan korkuluğuna çevirerek kendince daha zayıf hale getiriyor.
son paragrafı ise çok trajik. kendisine ayna tutmasına rağmen akıllanmamış. inceleyelim;
türkiye cumhuriyeti başlı başına mülteci cenneti. bu işi bu denli kontrolsüz yapan başka devlet yok. daha geçen gün polonya sınırında açlıktan ve soğuktan donan ıraklı kürtleri konuştuk burada. adamlar sınırlarını açmıyor. umurunda olmuyor esasen. tüm gelişmiş devletler böyle, türkiye hariç elbette.
burada kendisi kesinlikle haklı. türkiye bir mülteci cenneti olmuş durumda.
ülkeyi mülteci cennetine çevirenlerin, kendisiyle aynı sağ zihniyeti paylaşan akp hükümeti olduğunu da hatırlatalım. ve evet,
polonya belarus sınırında insanlık dışı uygulamalar var. diğer gelişmiş devletler böyle değil ama böyle olmaya çok yakın, kesinlikle haklı. sorunun temel kaynağı haklı olduğu bu argümanları kendi davasından soyutlaması. daha önce emrah safa gürkan da bahsetmişti, şuradan izleyebilirsiniz.
eğer avrupalı tarzı bir ırkçılık şekli küresel olursa, bir türkiyeli olarak sen de topun ağzındasın. ten rengi, o aşağılamaya çalıştığı ortadoğululardan biraz daha açık diye kendini üstün ırk zannediyor ama maalesef değil. avrupanın ırkçısı küresel güce dönüşürse bir ortadoğulu olarak türk de ıraklı da afgan da aynı kefeye girecek, aynı zorbalığa maruz kalacak. bi suriyeliden daha açık tenlisin diye kendini üstün mü zannettin? senden daha ırkçısı yok mu sanıyorsun? umarım kendisi bir an önce beynini bu hastalıktan arındırır, topluma daha faydalı bir birey olur.
şayet buraya kadar okuyan olmuşsa; yukarıda anlattığım manipülasyon tekniklerinden uzak durmaları gerektiğini vurgulamak için nispeten uzun olan bu yazıyı yazdığımı belirtir, özellikle kadın erkek ilişkilerinde karşı tarafın sizi manüple etmesine müsaade etmemeniz gerektiğini hatırlatır, hepinizi sevgiyle kucaklarım. voila!
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
+burası kar amacı taşımaz, ekşi kar amacından başka bir amaç taşımaz.
+ekşide bilgi içerikli giriler girince özelden sövüyorlar, burada teşekkür ediyorlar.
+ekşide yazdıkça yazma yeteneğiniz geriliyor, burda yazdıkça gelişiyor.
+ekşide içerikler küfür dolu, yazarken küfür etmek de çok garip zaten ben daha önce hiç bir kitapta "a.q" yazarak bir şeyler anlatmaya çalışan bir yazar görmedim, burada küfür yok.
+ekşide herkes beğeni, karma vs peşindedir, burada öyle bir amaçla girilen tanım görmedim.
+ekşide herkes düşmanken burada sevgi pıtırcığı.
+ekşi'de bir şeyler okurken agresifleşirsiniz, burada sadece mutlu olursunuz.
+ekşide karşıt görüşlere saygı duyulmaz, burada herkes birbirine saygı duyar.
+ekşi bir forum sitesidir, burası bir sözlüktür.
+kafa sözlük adildir, hakkınızı kimsenin yemeyeceğinden şüpheniz olmaz, ekşide bir sürü adaletsizlik döner.
+burası kedi köpek için mama toplar, ekşi bir hayır için up yazarsanız size 1 ay ceza verir.
+ekşi uyarısız ceza verir, kafada önce uyarılırsınız.
not:12 senelik bir ekşi yazarı.
+ekşide bilgi içerikli giriler girince özelden sövüyorlar, burada teşekkür ediyorlar.
+ekşide yazdıkça yazma yeteneğiniz geriliyor, burda yazdıkça gelişiyor.
+ekşide içerikler küfür dolu, yazarken küfür etmek de çok garip zaten ben daha önce hiç bir kitapta "a.q" yazarak bir şeyler anlatmaya çalışan bir yazar görmedim, burada küfür yok.
+ekşide herkes beğeni, karma vs peşindedir, burada öyle bir amaçla girilen tanım görmedim.
+ekşide herkes düşmanken burada sevgi pıtırcığı.
+ekşi'de bir şeyler okurken agresifleşirsiniz, burada sadece mutlu olursunuz.
+ekşide karşıt görüşlere saygı duyulmaz, burada herkes birbirine saygı duyar.
+ekşi bir forum sitesidir, burası bir sözlüktür.
+kafa sözlük adildir, hakkınızı kimsenin yemeyeceğinden şüpheniz olmaz, ekşide bir sürü adaletsizlik döner.
+burası kedi köpek için mama toplar, ekşi bir hayır için up yazarsanız size 1 ay ceza verir.
+ekşi uyarısız ceza verir, kafada önce uyarılırsınız.
not:12 senelik bir ekşi yazarı.
devamını gör...
bir erkeğin sizinle ilgilendiğini anlamanın yolu
bir erkeğin sizinle ilgilendiğini anlamakta zorlanıyorsanız veya tereddütte kalıyorsanız o erkeğin değeri bilinmez.
devamını gör...
the wolf of wall street
güzel film. 3 saat olduğuna bakmayın, film o kadar akıcı, tempo o kadar yüksek ki, 3 saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. bu filmi spoiler vermeden de anlatmak zor, filmi izlemeyenler okumasın bundan sonrasını;
--! spoiler !--
aslında, film bir dark side 'a geçme hikayesi. kahramanımız filmin başında çömez, utangaç bir borsacı olarak işe başlıyor. burada patronu * ona öğle yemeğinde bazı tüyolar veriyor. patronu küfürbaz, alkolik, uyuşturucu bağımlısı ve seks düşkünü bir adamken, leo öğle yemeğinde sadece su içen sıradan bir çalışan. kara pazartesi sonrası, işsiz kalınca, kendine pazarlamacı olarak iş ararken, karısı, çok zengin olacaksın, sen çok zekisin, aslansın, kaplansın diye gaz veriyor, tabi ki zengin olunca kocasının onu terkedeceğini hiç hesaba katmıyor. günler, aylar geçiyor, bir zamanlar çömez olan leo kardeşimiz, parayı vurunca, kendisini şaşırtan ilk patronu gibi oluyor. ve dark side 'a geçiyor. para kazanmak, çok para kazanmak için herşey mübahtır diye düşünüyor ve çok para kazanıyor. tabi ki, illegal yollardan. ve her türlü ahlaki değerden uzak aşırılıklarla dolu bir hayat yaşıyor. filmin sonundaki mesaj ise, aslında bir günah çıkarma. illegal yollarla para kazanabilirsiniz, ama illa ki sonunda enselenirsiniz, hayatınız mahvolur. işte amerika budur..
--! spoiler !--
--! spoiler !--
aslında, film bir dark side 'a geçme hikayesi. kahramanımız filmin başında çömez, utangaç bir borsacı olarak işe başlıyor. burada patronu * ona öğle yemeğinde bazı tüyolar veriyor. patronu küfürbaz, alkolik, uyuşturucu bağımlısı ve seks düşkünü bir adamken, leo öğle yemeğinde sadece su içen sıradan bir çalışan. kara pazartesi sonrası, işsiz kalınca, kendine pazarlamacı olarak iş ararken, karısı, çok zengin olacaksın, sen çok zekisin, aslansın, kaplansın diye gaz veriyor, tabi ki zengin olunca kocasının onu terkedeceğini hiç hesaba katmıyor. günler, aylar geçiyor, bir zamanlar çömez olan leo kardeşimiz, parayı vurunca, kendisini şaşırtan ilk patronu gibi oluyor. ve dark side 'a geçiyor. para kazanmak, çok para kazanmak için herşey mübahtır diye düşünüyor ve çok para kazanıyor. tabi ki, illegal yollardan. ve her türlü ahlaki değerden uzak aşırılıklarla dolu bir hayat yaşıyor. filmin sonundaki mesaj ise, aslında bir günah çıkarma. illegal yollarla para kazanabilirsiniz, ama illa ki sonunda enselenirsiniz, hayatınız mahvolur. işte amerika budur..
--! spoiler !--
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bunaldım artık. her şey, herkes çok kalabalık. kalabalıklar, kalabalıkların gülüşleri, kalabalıkların sesleri beni yorar hep. evim dışında her yerde, her an yorgunum. ondandır bu insanların yadırgadığı, fersiz bakışlarım. gitgide suyun yüzeyine yükselen fanus balıklarından farkım yok. dışarıdaki çoğu insan da o balığın sorumluluğunu üstlenen küçük çocuk gibi, ölmüş müyüm yoksa uyuyor muyum anlayamıyor. ben de anlayamıyorum gerçi. garip, ileride bu yorgunluk hissiyatı geçer umarım.
devamını gör...
ince ama ufuk açıcı kitaplar
paolo coelho-simyacı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
"keşke tost makinesi yerine gerçek kızıllığı gösteren bir cihazla çekseydim" denilenlerden bir tane, bu akşam, basmane

devamını gör...
bütün erkekler aynısınız diyen kadın
beyinlerinde kıvrım pek bulunmayan, patates gibi bir beyne sahip kadınların söylediği klişe laf. terbiyeli, sakin, efendi erkekler dururken(ben gibi(u: bgv)) nerede it-kopuk erkek varsa gidip bulmuştur kendisi. gelen erkek çelme takmış, giden erkek tokat atmıştır buna. bu da kendi seçimlerini sorgulamadan tüm erkeklere çamur atmakla meşguldür. hem benim ne suçum var kızım ben evde televizyon izliyoom.
devamını gör...
bir şehir bir kütüphane
(bkz: angelica kütüphanesi)(bkz: biblioteca angelica)
italya'nın roma şehrinde bulunan angelica kütüphanesi 1604 yılında kurulmuş ve 1609 yılında halkın hizmetine açılmıştır.bir piskopos(katoliklerde papazlığın en yüksek aşamasına ulaşmış olan, belli bir bölgenin din işlerini yürüten papazlara verilen ünvan) olan angelo rocca tarafından kurulan kütüphane yine italya'nın milan şehrinde bulunan ambrosiana kütüphanesinden sonra avrupa'nın en eski ikinci kütüphanesi konumunda yer alır.
angelica kütüphanesi, reform ve sayaç reformu ile ilgili en önemli belgeler ve edebiyattan bilimin bütün alanlarına, zihinsel anlaşmazlıklara kadar varan geniş bir koleksiyondan oluşan kütüphane bünyesinde 200.000'den fazla kitap barındırmaktadır.kütüphane ayrıca dünyaca ünlü dante, boccaccio ve petrarch'ın eserlerinden ve paha biçilemez nadir eserlerinden oluşan geniş koleksiyonlarıyla da ünlüdür ayrıca 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar uzanan italyan tiyatrosu arşivi ve edebiyat eserleri de kütüphane koleksiyonu içerisinde bulunmaktadır.1940 yılından itibaren arcadia akademisinin(1690 yılında roma'da kurulan italyan edebiyat akademisi,eserlerinde klasiklere ve özellikle yunan-roma pastoral şiirine dayanan daha doğal, basit bir şiirsel üslup aramışlardır.) arşivlerini de barındıran kütüphane,1975 yılından bu yana italya kültür bakanlığı denetimindedir.


italya'nın roma şehrinde bulunan angelica kütüphanesi 1604 yılında kurulmuş ve 1609 yılında halkın hizmetine açılmıştır.bir piskopos(katoliklerde papazlığın en yüksek aşamasına ulaşmış olan, belli bir bölgenin din işlerini yürüten papazlara verilen ünvan) olan angelo rocca tarafından kurulan kütüphane yine italya'nın milan şehrinde bulunan ambrosiana kütüphanesinden sonra avrupa'nın en eski ikinci kütüphanesi konumunda yer alır.
angelica kütüphanesi, reform ve sayaç reformu ile ilgili en önemli belgeler ve edebiyattan bilimin bütün alanlarına, zihinsel anlaşmazlıklara kadar varan geniş bir koleksiyondan oluşan kütüphane bünyesinde 200.000'den fazla kitap barındırmaktadır.kütüphane ayrıca dünyaca ünlü dante, boccaccio ve petrarch'ın eserlerinden ve paha biçilemez nadir eserlerinden oluşan geniş koleksiyonlarıyla da ünlüdür ayrıca 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar uzanan italyan tiyatrosu arşivi ve edebiyat eserleri de kütüphane koleksiyonu içerisinde bulunmaktadır.1940 yılından itibaren arcadia akademisinin(1690 yılında roma'da kurulan italyan edebiyat akademisi,eserlerinde klasiklere ve özellikle yunan-roma pastoral şiirine dayanan daha doğal, basit bir şiirsel üslup aramışlardır.) arşivlerini de barındıran kütüphane,1975 yılından bu yana italya kültür bakanlığı denetimindedir.



devamını gör...
ne mutlu türküm yazan kürt kıza kürtçülerin tepkisi
kendisine tepki gösterenlerin neden kürtçe kendi dillerinde değil de türkçe dilinde tepki gösterdiklerini anlayamadığım paylaşım. istediğiniz kadar türk'üm demeyin istediğiniz kadar lazım, kürtüm, çerkezim, arabım, ermeniyim, rumum vs. deyin.
bu ülkenin majör etniği türk milletidir, ülkenin adı "türkiye" yani türk yurdu demektir, dili türklerin konuştuğu türkçedir siz de otorite kimdeyse onu ister seve seve ister zorlaya zorlaya kabul edeceksiniz. yarın öbür gün otoritede kürtler, araplar, ermeniler, lazlar onlar bunlar majör konuma gelirse işte o zaman haykıra haykıra "ben şuyum" diyebilirsiniz.
ha siz yine kendi aranızda ben şuyum ben buyum deyin benlik hiçbir sıkıntı yok ama minör konumda gelip de majör konumdakine "dil hakkı isteriz, okul isteriz onu isteriz bunu isteriz." diyemezsiniz derseniz kafanıza balyozu yersiniz. bu ülkede genel olarak türk etniğinin kasıtlı olarak yaptığı bir ayrımcılık veya ırkçılık yoktur sadece haddini bilmeyene haddinin bildirilmesi vardır.
siz köprü yıkıp isyan ederseniz türk milleti de o köprüyü sizin başınıza yıkıp üzerine sigara içer:

öte yandan bu ablamız büyük ihtimalle yeşil top. yani "vatan millet sevdalısı" tiplerden. bu paylaşımı provokasyon olsun diye yapmış olduğu çok bariz. zaten malum "isminin yanında türk bayrağı olan" profiller bol bol alıntı yapmış, ablamıza destek çıkmışlar. yani bir yandan tepki gösterenlere de hak veriyorum.
neyse uzun ve boş bir entry oldu okuyan bordo berelidir.
bu ülkenin majör etniği türk milletidir, ülkenin adı "türkiye" yani türk yurdu demektir, dili türklerin konuştuğu türkçedir siz de otorite kimdeyse onu ister seve seve ister zorlaya zorlaya kabul edeceksiniz. yarın öbür gün otoritede kürtler, araplar, ermeniler, lazlar onlar bunlar majör konuma gelirse işte o zaman haykıra haykıra "ben şuyum" diyebilirsiniz.
ha siz yine kendi aranızda ben şuyum ben buyum deyin benlik hiçbir sıkıntı yok ama minör konumda gelip de majör konumdakine "dil hakkı isteriz, okul isteriz onu isteriz bunu isteriz." diyemezsiniz derseniz kafanıza balyozu yersiniz. bu ülkede genel olarak türk etniğinin kasıtlı olarak yaptığı bir ayrımcılık veya ırkçılık yoktur sadece haddini bilmeyene haddinin bildirilmesi vardır.
siz köprü yıkıp isyan ederseniz türk milleti de o köprüyü sizin başınıza yıkıp üzerine sigara içer:

öte yandan bu ablamız büyük ihtimalle yeşil top. yani "vatan millet sevdalısı" tiplerden. bu paylaşımı provokasyon olsun diye yapmış olduğu çok bariz. zaten malum "isminin yanında türk bayrağı olan" profiller bol bol alıntı yapmış, ablamıza destek çıkmışlar. yani bir yandan tepki gösterenlere de hak veriyorum.
neyse uzun ve boş bir entry oldu okuyan bordo berelidir.
devamını gör...
kanser
kaynanamgil de içti iyileşti, eltimgile çok iyi geldi valla eskisinden de iyi şimdi diye sağdan soldan duyduğunuz her otun bitkinin içilmemesi, yani doktorunuza danışılmadan asla takviye gıda ya da alternetif tedavi yöntemlerine başvurulmaması gereken hastalıktır.
kanser, kontrolsüz bir biçimde çoğalmaya başlayan, tek amacı vücutta yıkım yapmak olan ve en önemlisi de bağışıklık sisteminden saklanmayı başarabilen kötü huylu hücreler topluluğudur. yani dışarıdan vücudunuza giren bir bakteri veya virüs değil bizzat kendi hücrenizdir. ve bu nedenle doktorunuzun uyguladığı tedavi ve tavsiye ettiği ilaçlar dışında, kanserle mücadele etmesi adına sağdan soldan duyduğunuz ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için aldığınız her türlü yiyecek içecek kanser hücrelerinizi de güçlendirebilir.
kanser, kontrolsüz bir biçimde çoğalmaya başlayan, tek amacı vücutta yıkım yapmak olan ve en önemlisi de bağışıklık sisteminden saklanmayı başarabilen kötü huylu hücreler topluluğudur. yani dışarıdan vücudunuza giren bir bakteri veya virüs değil bizzat kendi hücrenizdir. ve bu nedenle doktorunuzun uyguladığı tedavi ve tavsiye ettiği ilaçlar dışında, kanserle mücadele etmesi adına sağdan soldan duyduğunuz ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için aldığınız her türlü yiyecek içecek kanser hücrelerinizi de güçlendirebilir.
devamını gör...