editör mavisi
dr bıdıbıdı, godard, karanliktakimum, geceninbusesi ve yarasa seneca adlı moderatörlerin sahip olduğu mavidir.
devamını gör...
hiç swh kullanmayan yazar
smiley was here kısaltması.
ben kullanıyorum. bazen eheheh ahahah demekten ya da random gülmekten daha iyi geliyor gözüme. ıste şöyle.*
ben kullanıyorum. bazen eheheh ahahah demekten ya da random gülmekten daha iyi geliyor gözüme. ıste şöyle.*
devamını gör...
şehrinde en sevdiğin yer
maalesef bir şehrim olmadığı için benim için olmayan yer.
herkesin de bi şehri varmış.. köyüm var neyse ki.
herkesin de bi şehri varmış.. köyüm var neyse ki.
devamını gör...
anlam verilemeyen insan davranışları
hazırlanan sofranın fotoğrafının wp durumunda çok şükür diye paylaşilmasi.
özellikle bunun ramazanda her akşam yapılması.
bir kaç tanıdigimi bu sebeple engellemek istiyorum.
özellikle bunun ramazanda her akşam yapılması.
bir kaç tanıdigimi bu sebeple engellemek istiyorum.
devamını gör...
hobisini işe dönüştüren sözlükçüler
tamircilik yaptığım için aslında işimde zevkle yaptığım bir hobi aynı zamanda.
devamını gör...
entropi kütle çekimi
teorik fizikçi erik verlinde'nin öne sürdüğü, kütle çekiminin sürekli olarak var olmayan, ortamdaki şartlara bağlı olarak ortaya çıkan bir etki olduğunu söyleyen ilke.
doğada 4 temel kuvvet olduğunu söyleriz:
elektromanyetik kuvvet
güçlü ve zayıf çekirdek kuvvetleri
kütle çekim kuvveti
verlinde, kütle çekiminin temel kuvvetlerden biri olmadığını söyler. hatta şöyle der: "kütle çekimi bir illüzyondur". onun, kuantum dolanıklık dediğimiz olgu nedeniyle, bilgi etkileşimi sonucunda anlık olarak, yani bir başka deyişle entropi nedeniyle ortaya çıktığını öne sürer. bunun doğruluğu kanıtlanırsa, karanlık madde dediğimiz şeyin varlığını sorgulamamız gerekebilir.
verlinde'nin bu hipoteziyle hem uyuşan hem de çelişen farklı gözlem sonuçları var. o nedenle öne sürdüklerinin doğrulukları şimdilik tartışmalı durumda.
doğada 4 temel kuvvet olduğunu söyleriz:
elektromanyetik kuvvet
güçlü ve zayıf çekirdek kuvvetleri
kütle çekim kuvveti
verlinde, kütle çekiminin temel kuvvetlerden biri olmadığını söyler. hatta şöyle der: "kütle çekimi bir illüzyondur". onun, kuantum dolanıklık dediğimiz olgu nedeniyle, bilgi etkileşimi sonucunda anlık olarak, yani bir başka deyişle entropi nedeniyle ortaya çıktığını öne sürer. bunun doğruluğu kanıtlanırsa, karanlık madde dediğimiz şeyin varlığını sorgulamamız gerekebilir.
verlinde'nin bu hipoteziyle hem uyuşan hem de çelişen farklı gözlem sonuçları var. o nedenle öne sürdüklerinin doğrulukları şimdilik tartışmalı durumda.
devamını gör...
compton saçılması
foton enerjisinin parçacığın enerjisinden yüksek olduğu durumlarda, fotonun elektron tarafından saçılmaya uğramasına verilen isim. bu tür saçılmalarda fotondan elektrona enerji transferi gerçekleşir.
devamını gör...
aynı anda birçok kişiyle flörtleşen insan
öncelikle bu başlığı yargılamak amacıyla açmadım, aksine onları takdir ediyorum. nasıl yapıyorlar çok merak ediyorum.
son zamanlarda, özellikle zamane gençliği, insanların arasında dikkatinden kaçmayan bir şey var ki insanlar durmaksızın sürekli flörtleşiyor. ne olursa olsun herkesin yedekte tuttuğu en az 5-6 isim var, hatta bunun da bir tık ötesi hem sevgilisi, hem f.buddy, hem flört, hem takılmalık diye insan ayıranlar bile var.
insanlardaki bu azmi çok merak ediyorum. ulan benim gönül, libido işlerine ayıracak o kadar vaktim yok; hatta öyle bir şey yapsam flörtleştiğim insanların ismini bile hatırlamam. ama millet nasıl böyle yapıyor hayret ediyorum.
ha bu arada gençler dedim de, 30 yaşındaki insanlar da yapıyor bunu. cidden merak ediyorum kendinize hiç vakit ayırmıyor musunuz?
son zamanlarda, özellikle zamane gençliği, insanların arasında dikkatinden kaçmayan bir şey var ki insanlar durmaksızın sürekli flörtleşiyor. ne olursa olsun herkesin yedekte tuttuğu en az 5-6 isim var, hatta bunun da bir tık ötesi hem sevgilisi, hem f.buddy, hem flört, hem takılmalık diye insan ayıranlar bile var.
insanlardaki bu azmi çok merak ediyorum. ulan benim gönül, libido işlerine ayıracak o kadar vaktim yok; hatta öyle bir şey yapsam flörtleştiğim insanların ismini bile hatırlamam. ama millet nasıl böyle yapıyor hayret ediyorum.
ha bu arada gençler dedim de, 30 yaşındaki insanlar da yapıyor bunu. cidden merak ediyorum kendinize hiç vakit ayırmıyor musunuz?
devamını gör...
karma puanla özellik açmak yerine rozet almak
evin ekmek parasını pavyonda yemişsin hissi yaratan durumdur.
(bkz: bir kere de işine yarayan şeyler al kızım)
(bkz: bir kere de işine yarayan şeyler al kızım)
devamını gör...
destere
2008 yapımı bir türk komedi filmi. başrollerinde peker açıkalın ve önder açıkbaş yer alıyor. filmde kendisi "h"leri söyleyemediği için adının baş harfi "h" ile başlayan insanları işkenceden geçirerek öldüren trakyalı bir seri katil anlatılıyor. filmin aşırı berbat olduğunu söylememe gerek yok sanırım, ama kötü film sevenler için eğlendirecek şeyler var yine de.
devamını gör...
okuduğun bir kitabı pudra şekerine uyarla
insan pudra şekeri ile yaşar
insan ne ile yaşar- tolstoy
insan ne ile yaşar- tolstoy
devamını gör...
kitap alıntıları
"füsun kolonyayı dökerken, kemal'i sona saklamıştı. insan vedalarda da en sevdiğini en sona saklar."
masumiyet müzesi
masumiyet müzesi
devamını gör...
suriyeli sığınmacılara karşı kullanılan nefret söylemleri
bugün iğrenç bir örneğini gördükten sonra açtığım başlık. öncelikle şunu belirteyim suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini ben de isterim. dünyanın hiç bir yerinde bu kadar sığınmacıyı kabul eden başka ülke yok. bu kadar sığınmacı da hiç şüphesiz bir çok soruna sebep olur. ancak ülkenin içine girdiği çıkmazların tümünün bedelini sorumlusu olmadıkları savaştan kaçan insanlara kesmek ahlaki değildir. ayrıca bu insanlara karşı kullanılan akıllara zarar propagandalar var ki sormayın gitsin.
örnek; “siz savaştan kaçıp vatanınızı satarken benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor”.
cevap; öncelikle şunu sormak istiyorum kimin yanında savaşsınlar? diktatör ve katil ilan edilen esad’ın ordusunda mı savaşsınlar? mezhepçi ve ışid artığı ilan edilen öso’nun yanında mı savaşsınlar? etnik bölücü ve terörist ilan edilen ypg’nin yanında mı savaşsınlar? şimdi soruyu değiştirip şöyle sorayım kime karşı savaşsınlar? kız alıp verdikleri kürt’e karşı mı savaşsınlar? kapı komşusu oldukları nusayri’ye karşı mı savaşsınlar? yoksa aynı dine inandıkları sünni arab’a karşı mı savaşsınlar? zaten bu soruyu hangi suriyeli’ye sorduğunuza göre alacağınız cevap değişebilir. bir iç savaşta esas vatana ihanet savaşa katılmak değil midir? sürekli olarak örnek olarak verilen yunan-türk savaşları ile bu durum arasındaki tek benzerlik ortada bir savaşın olduğu. yunan- türk savaşının aksine orada savaşan her grup üyeleri o ülkenin evladı.
“benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor” ifadesi ise tamamen yalan. türk ordusu orada kendi devletinin hatta sadece erdoğan hükümetinin istikbali için savaşıyor. bu durumda sığınmacılar niçin ve nasıl suçlanabilir? bir nusayri yada bir kürt için türk ordusunun bölgede olmasının nasıl bir faydası olabilir? hatta tam aksine bu suriyeliler için zararlı bir durum.
örnek; suriyeliler yüzünden işimizden oluyoruz.
cevap; suriyeliler yüzünden değil ahlaksız patronlar yüzünden işinizden oluyorsunuz. asgari ücretin çok altında maaş alan bu insanları kölelik yaptığı için suçlamanız ne kadar akıl karı? adı üstende adam resmen kölelik yapıyor. burada esas haksızlığa uğrayan onlar değil mi? sürüldükleri ülkelerinden hiç bir taşınmazlarını getiremiş, fakir kalmış insanların bu mağduriyetlerini kullanarak sömürenler değil mi asıl suçlu olan? yani biz! zaten bu sönürünün ortaya çıkardığı fakirlik onunla bağlantılı olarak yüksek doğum oranları ve bunun doğurduğu aynı evde birçok kişinin birlikte yaşaması gibi durumlar ise nefret söylemlerinde argüman olarak kullanılıyor.
örnek; suriyeliler ülkenin demografisini değiştiriyor.
cevap; suriyeli ifadesi bir etnik kökeni işaret etmez. suriye devletinin vatandaşına suriyeli denir. bu kişi suriye vatandaşlığından çıkarsa artık suriyeli değildir. burada suriyeliden kasıt araplar. bunu söyleyen kişiler aynı şeyi türkmenler içinde düşünüyor mu merak ediyorum. türkmenler’i bu gruptan muaf tutanların etnik milliyetçilik yapmadığını, anayasada yer alan türklüğün vatandaşlık bağını kastettiğini söylemeleri ayrı bir ironi konusu. ancak bunların hiçbirine gerek yok çünkü suriyeliler mülteci değil geçici koruma statüsü sahibi sığınmacılar. yani bu kişilerin ülkelerinde savaş bittiğinde gitmeleri gerek.
örnek; suriye’de savaş bitti artık ülkelerine geri dönsünler.
cevap; suriye’de savaş bitmedi. savaşın yoğunluğunun düşmesi bittiği anlamına gelmez. ülkede yeni anayasa kabul edilene ve tüm taraflar bu anayasayı kabul edene kadar savaş bitmiş sayılmaz. kuzey ve doğu suriye özerk yönetimi‘nin anayasada kabul edilip edilmeyeceği, sünni grupların esad ile kavgasında nasıl uzlaşı sağlanacağı, esad’ın istifa edip etmeyeceği gibi sorunlar hala masada. idlib ve eyn isa gibi yerler hala sıcak çatışma ortamı yaşıyorlar. suriye çölleri ise ışid saldırısının tehlikesi altında. sığınmacılar ülkelerine döndükleri anda zorunlu askerlik uygulamasına tabi tutulup savaşa sürülecekler ya da her an ölme ihtimali ile yaşamak zorunda kalacaklar.
uzun lafın kısası suriyelilerin ülkemizde bulunması bir sorundur ancak bu sorunu hiç bir şekilde çözme gücüne sahip olmayan insanların omzuna yıkmak haksızlıktır. çözüm popülist söylemden ve askeri yöntemden uzaklaşıp siyasi uzlaşıyı desteklemek.
örnek; “siz savaştan kaçıp vatanınızı satarken benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor”.
cevap; öncelikle şunu sormak istiyorum kimin yanında savaşsınlar? diktatör ve katil ilan edilen esad’ın ordusunda mı savaşsınlar? mezhepçi ve ışid artığı ilan edilen öso’nun yanında mı savaşsınlar? etnik bölücü ve terörist ilan edilen ypg’nin yanında mı savaşsınlar? şimdi soruyu değiştirip şöyle sorayım kime karşı savaşsınlar? kız alıp verdikleri kürt’e karşı mı savaşsınlar? kapı komşusu oldukları nusayri’ye karşı mı savaşsınlar? yoksa aynı dine inandıkları sünni arab’a karşı mı savaşsınlar? zaten bu soruyu hangi suriyeli’ye sorduğunuza göre alacağınız cevap değişebilir. bir iç savaşta esas vatana ihanet savaşa katılmak değil midir? sürekli olarak örnek olarak verilen yunan-türk savaşları ile bu durum arasındaki tek benzerlik ortada bir savaşın olduğu. yunan- türk savaşının aksine orada savaşan her grup üyeleri o ülkenin evladı.
“benim askerim sizin yüzünüzden şehit oluyor” ifadesi ise tamamen yalan. türk ordusu orada kendi devletinin hatta sadece erdoğan hükümetinin istikbali için savaşıyor. bu durumda sığınmacılar niçin ve nasıl suçlanabilir? bir nusayri yada bir kürt için türk ordusunun bölgede olmasının nasıl bir faydası olabilir? hatta tam aksine bu suriyeliler için zararlı bir durum.
örnek; suriyeliler yüzünden işimizden oluyoruz.
cevap; suriyeliler yüzünden değil ahlaksız patronlar yüzünden işinizden oluyorsunuz. asgari ücretin çok altında maaş alan bu insanları kölelik yaptığı için suçlamanız ne kadar akıl karı? adı üstende adam resmen kölelik yapıyor. burada esas haksızlığa uğrayan onlar değil mi? sürüldükleri ülkelerinden hiç bir taşınmazlarını getiremiş, fakir kalmış insanların bu mağduriyetlerini kullanarak sömürenler değil mi asıl suçlu olan? yani biz! zaten bu sönürünün ortaya çıkardığı fakirlik onunla bağlantılı olarak yüksek doğum oranları ve bunun doğurduğu aynı evde birçok kişinin birlikte yaşaması gibi durumlar ise nefret söylemlerinde argüman olarak kullanılıyor.
örnek; suriyeliler ülkenin demografisini değiştiriyor.
cevap; suriyeli ifadesi bir etnik kökeni işaret etmez. suriye devletinin vatandaşına suriyeli denir. bu kişi suriye vatandaşlığından çıkarsa artık suriyeli değildir. burada suriyeliden kasıt araplar. bunu söyleyen kişiler aynı şeyi türkmenler içinde düşünüyor mu merak ediyorum. türkmenler’i bu gruptan muaf tutanların etnik milliyetçilik yapmadığını, anayasada yer alan türklüğün vatandaşlık bağını kastettiğini söylemeleri ayrı bir ironi konusu. ancak bunların hiçbirine gerek yok çünkü suriyeliler mülteci değil geçici koruma statüsü sahibi sığınmacılar. yani bu kişilerin ülkelerinde savaş bittiğinde gitmeleri gerek.
örnek; suriye’de savaş bitti artık ülkelerine geri dönsünler.
cevap; suriye’de savaş bitmedi. savaşın yoğunluğunun düşmesi bittiği anlamına gelmez. ülkede yeni anayasa kabul edilene ve tüm taraflar bu anayasayı kabul edene kadar savaş bitmiş sayılmaz. kuzey ve doğu suriye özerk yönetimi‘nin anayasada kabul edilip edilmeyeceği, sünni grupların esad ile kavgasında nasıl uzlaşı sağlanacağı, esad’ın istifa edip etmeyeceği gibi sorunlar hala masada. idlib ve eyn isa gibi yerler hala sıcak çatışma ortamı yaşıyorlar. suriye çölleri ise ışid saldırısının tehlikesi altında. sığınmacılar ülkelerine döndükleri anda zorunlu askerlik uygulamasına tabi tutulup savaşa sürülecekler ya da her an ölme ihtimali ile yaşamak zorunda kalacaklar.
uzun lafın kısası suriyelilerin ülkemizde bulunması bir sorundur ancak bu sorunu hiç bir şekilde çözme gücüne sahip olmayan insanların omzuna yıkmak haksızlıktır. çözüm popülist söylemden ve askeri yöntemden uzaklaşıp siyasi uzlaşıyı desteklemek.
devamını gör...
heraklitos
günümüzde daha dün söylenmiş gibi sarfedilen bir çok söz, felsefi yaklaşım ve aforizmanın ilk sahibi.
…ama tanrıyla mukayese edildiğinde bir insan aklıyla, güzelliğiyle ve her şeyiyle bir maymun gibi kalır.
altın arayanlar pek çok toprağı kazar ve az şey bulurlar.
aşağı inen yolla yukarı çıkan yol aynıdır.
aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar.
aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. hem varız hem yokuz.
bağlanışlar; bütünler ve bütün olmayanlar, bir arada duran ve ayrı duran, birlikte söylenen ve ayrı söylenen. her şeyden bir, bir'den her şey.
beklenmedik olanı beklemedikçe, onu bulamayacaksın.
bilgelik tektir; her şeyi her şeyle yöneten düşünceyi bilmektir.
bir dairenin başlangıcı ile sonu aynıdır.
bu her zaman var olan logos'u insanlar yalnızca işitmeden önce değil, işittikten sonra da anlamıyorlar. her şey bu logos'a göre olup bittiği ve ben her şeyi doğasına göre ayırt ettiğim ve nasıl olduğunu bildirip açıkladığım halde, söylediklerimle ve yaptıklarımla karşılaştıklarında acemi gibi davranıyorlar. uykudayken ne yaptığını unutan öteki insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller.
bütün yetişkin efesliler kendilerini asıp kenti çocuklara bıraksalar iyi olur; çünkü onlar 'hiç kimse bizden çok değerli olmamalı; böyle biri varsa, gitsin, başka yerde başkalarının arasında yaşasın!' diyerek, aralarındaki en değerli adamı , hermodoros'u sürgüne yolladılar.
bütünün kendisi olan bu evreni ne bir tanrı, ne de bir insan oluşturmuştur. o, sürekli belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir.
çemberin başı sonu aynıdır.
çoğunluk kavramaz karşılaştığı şeyleri. ne de anlar öğretildiği zaman. yalnızca öyle gözükür.
çok bilgi insanı uslandırmaz; öyle olsa hesiodos'u, pythagoras'ı, ksenophanes'i ve hekataios'u uslandırırdı.
çok bilgili olman akıllı olduğunu göstermez.
değişiklikten başka hiçbir şey devamlı değildir.
değişmeyen tek şey, değişimdir.
deniz suyu en temiz ve en pistir. balıklar onu içebilirler ve onlar için o kurtarıcıdır.buna karşılık insanlar için o içilemezdir ve öldürücüdür.
en kötü sanat bilgiyi yığmaktır.
güneş olmasa, diğer tüm yıldızlara rağmen hep gece olur.
güneşin genişliği bir ayak kadardır.
hak kavramını haksızlık kavramı olmasaydı bilemezdik.
halk yasayı kentin surlarını savunur gibi dirençle korumalıdır.
her şey akar, hiçbir şey kalıcı değildir; o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değildir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir.
her şey ateşle takas olur, ateş de her şeyle; tıpkı altın ile malların ve mallar ile altının takas edilmesi gibi.
hiç eksik olmasın zenginliğiniz efesliler. olmasın ki alçaklığınız belli olsun.
insan ırkıyla karşılaştırıldığında en güzel maymun bile çirkindir.
insan tanrı tarafından küçük çocuk olarak çağrılır, nasıl ki çocuk da yetişkin insan tarafından öyle çağrılırsa.
insanların karakterleri onların kaderleridir ve insanlar layık oldukları hayatları yaşarlar.
insanların fikirleri, çocukların oyuncağıdır.
karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. her şey çatışma sonucunda oluşur.
karşıtlar yararlıdır, en iyi uyum farklılıklardan çıkar.
kimle konuştuysam, hiçbirinin akıllı olmanın ayrı bir şey olduğunu anladığını görmedim.
mutluluk maddi sevinçlerden ibaret olsaydı, çayıra koşan öküzleri mutlu saymak gerekirdi.
ne şaşırıyorsunuz bre reziller! yoksa oyun oynamak sizinle devlet yönetmekten daha iyi değil mi?
artemis tapınağında çocuklarla oyun oynarken yanına gelen efeslilere
ölçülü olmak en büyük erdemdir. bilgelik doğaya kulak vererek doğruluğu dile getirmek ve doğru olanı yapmaktır.
ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz. biri ötekinin ölümünü yaşar, öteki de ötekinin yaşamına ölür.
ruhları barbar olanlar doğanın dilini anlamazlar. bu insanlar için gözler ve kulaklar kötü tanıktır.
sağlıklı düşünmek en büyük haslettir ve akıllı olmak doğru söylemekten, tabiatın kurallarına uymaktan geçer.
tanrı için her şey güzel ve hakkaniyetlidir.
uykudayken yaptıklarını unuttukları gibi, uyanıkken yaptıklarını da bilmiyorlar.
…ama tanrıyla mukayese edildiğinde bir insan aklıyla, güzelliğiyle ve her şeyiyle bir maymun gibi kalır.
altın arayanlar pek çok toprağı kazar ve az şey bulurlar.
aşağı inen yolla yukarı çıkan yol aynıdır.
aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar.
aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. hem varız hem yokuz.
bağlanışlar; bütünler ve bütün olmayanlar, bir arada duran ve ayrı duran, birlikte söylenen ve ayrı söylenen. her şeyden bir, bir'den her şey.
beklenmedik olanı beklemedikçe, onu bulamayacaksın.
bilgelik tektir; her şeyi her şeyle yöneten düşünceyi bilmektir.
bir dairenin başlangıcı ile sonu aynıdır.
bu her zaman var olan logos'u insanlar yalnızca işitmeden önce değil, işittikten sonra da anlamıyorlar. her şey bu logos'a göre olup bittiği ve ben her şeyi doğasına göre ayırt ettiğim ve nasıl olduğunu bildirip açıkladığım halde, söylediklerimle ve yaptıklarımla karşılaştıklarında acemi gibi davranıyorlar. uykudayken ne yaptığını unutan öteki insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller.
bütün yetişkin efesliler kendilerini asıp kenti çocuklara bıraksalar iyi olur; çünkü onlar 'hiç kimse bizden çok değerli olmamalı; böyle biri varsa, gitsin, başka yerde başkalarının arasında yaşasın!' diyerek, aralarındaki en değerli adamı , hermodoros'u sürgüne yolladılar.
bütünün kendisi olan bu evreni ne bir tanrı, ne de bir insan oluşturmuştur. o, sürekli belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir.
çemberin başı sonu aynıdır.
çoğunluk kavramaz karşılaştığı şeyleri. ne de anlar öğretildiği zaman. yalnızca öyle gözükür.
çok bilgi insanı uslandırmaz; öyle olsa hesiodos'u, pythagoras'ı, ksenophanes'i ve hekataios'u uslandırırdı.
çok bilgili olman akıllı olduğunu göstermez.
değişiklikten başka hiçbir şey devamlı değildir.
değişmeyen tek şey, değişimdir.
deniz suyu en temiz ve en pistir. balıklar onu içebilirler ve onlar için o kurtarıcıdır.buna karşılık insanlar için o içilemezdir ve öldürücüdür.
en kötü sanat bilgiyi yığmaktır.
güneş olmasa, diğer tüm yıldızlara rağmen hep gece olur.
güneşin genişliği bir ayak kadardır.
hak kavramını haksızlık kavramı olmasaydı bilemezdik.
halk yasayı kentin surlarını savunur gibi dirençle korumalıdır.
her şey akar, hiçbir şey kalıcı değildir; o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değildir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir.
her şey ateşle takas olur, ateş de her şeyle; tıpkı altın ile malların ve mallar ile altının takas edilmesi gibi.
hiç eksik olmasın zenginliğiniz efesliler. olmasın ki alçaklığınız belli olsun.
insan ırkıyla karşılaştırıldığında en güzel maymun bile çirkindir.
insan tanrı tarafından küçük çocuk olarak çağrılır, nasıl ki çocuk da yetişkin insan tarafından öyle çağrılırsa.
insanların karakterleri onların kaderleridir ve insanlar layık oldukları hayatları yaşarlar.
insanların fikirleri, çocukların oyuncağıdır.
karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. her şey çatışma sonucunda oluşur.
karşıtlar yararlıdır, en iyi uyum farklılıklardan çıkar.
kimle konuştuysam, hiçbirinin akıllı olmanın ayrı bir şey olduğunu anladığını görmedim.
mutluluk maddi sevinçlerden ibaret olsaydı, çayıra koşan öküzleri mutlu saymak gerekirdi.
ne şaşırıyorsunuz bre reziller! yoksa oyun oynamak sizinle devlet yönetmekten daha iyi değil mi?
artemis tapınağında çocuklarla oyun oynarken yanına gelen efeslilere
ölçülü olmak en büyük erdemdir. bilgelik doğaya kulak vererek doğruluğu dile getirmek ve doğru olanı yapmaktır.
ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz. biri ötekinin ölümünü yaşar, öteki de ötekinin yaşamına ölür.
ruhları barbar olanlar doğanın dilini anlamazlar. bu insanlar için gözler ve kulaklar kötü tanıktır.
sağlıklı düşünmek en büyük haslettir ve akıllı olmak doğru söylemekten, tabiatın kurallarına uymaktan geçer.
tanrı için her şey güzel ve hakkaniyetlidir.
uykudayken yaptıklarını unuttukları gibi, uyanıkken yaptıklarını da bilmiyorlar.
devamını gör...
35 yaşında koca koca bireylerin saklambaç oynaması sorunsalı
ruh hic yaş almaz derler ve yine o içindeki çocuğu öldürmeyen güzel insanlara selam olsun. çocukla çocuk, yaşlıyla yaşlı, gamlı ile gamlı olan güzel yürekli insanlardır. böyle insanlar görünce insanın yüzünde istemsiz bir gülümseme oluverir. bundan dolayı yazarın sorunsal dediği kısma anlam veremedim.üzmeyin böyle insanları, şayet çok kırılgan olabiliyorlar.
devamını gör...
sir james chadwick
1891'de ingiltere'de doğmuş olan önemli bir fizikçi ve aynı zamanda eğitmendir.
atom çekirdeğindeki nötronu ilk keşfeden kişidir.
bu keşif sayesinde hidrojen ve atom bombası gibi oldukça tehlikeli nükleer silahların üretilmesinin önü açılmış oldu.
bu tür sebeplerden dolayı tarihteki rolü oldukça büyüktür.
1932 yılında nötronun varlığını kanıtlaması sebebiyle fizik dalında nobel ödülü almıştır. 1945 yılında da ingiltere'de sir unvanıyla taçlandırılmıştır.
1974 senesinde vefat etmiştir.
atom çekirdeğindeki nötronu ilk keşfeden kişidir.
bu keşif sayesinde hidrojen ve atom bombası gibi oldukça tehlikeli nükleer silahların üretilmesinin önü açılmış oldu.
bu tür sebeplerden dolayı tarihteki rolü oldukça büyüktür.
1932 yılında nötronun varlığını kanıtlaması sebebiyle fizik dalında nobel ödülü almıştır. 1945 yılında da ingiltere'de sir unvanıyla taçlandırılmıştır.
1974 senesinde vefat etmiştir.
devamını gör...
2023'te ay'a gidiyoruz
şimdiden zıplamaya başladım ben, siz yetişirsiniz bana.
devamını gör...
ayçiçek yağının 0,5 lt'lik ambalajda satılmaya başlandığı yeni türkiye
#490983
videoyu izlediğimden beri boğazımda bir düğüm... ne hallere düştük böyle. benim boğazımdaki düğüm büyüyor ve boğuyor artık beni.
hala bir şeyler alabildiğim, yiyebildiğim için utanıyorum. dün uğradığım büyük bir markette, kasiyer, bir haftadır bir kişinin bile diş macunu almadığını söyledi.
ülke olarak bir yol ayrımına geliyoruz sanki, ve artık ne olacaksa olsun, kopacaksa kopsun kıyamet diyorum.
videoyu izlediğimden beri boğazımda bir düğüm... ne hallere düştük böyle. benim boğazımdaki düğüm büyüyor ve boğuyor artık beni.
hala bir şeyler alabildiğim, yiyebildiğim için utanıyorum. dün uğradığım büyük bir markette, kasiyer, bir haftadır bir kişinin bile diş macunu almadığını söyledi.
ülke olarak bir yol ayrımına geliyoruz sanki, ve artık ne olacaksa olsun, kopacaksa kopsun kıyamet diyorum.
devamını gör...
haliç
boğaz ile birlikte istanbul'u istanbul yapan iki sebepten biri. altın boynuz ve mitolojik olanı da sığır geçidi , diğer isimleri arasındadır. boğaz'dan farklı tarafı ise daha bir çıkmaz, uzun ve dar bir körfez olmasıdır. zaten haliç sözcüğünün arapça karşılığı da körfez oluyor. kağıthane ve alibeyköy derelerinin döküldüğü bir yer. bunun yanında çalkantılı olmayan, sakin suyu sebebiyle de tarih boyunca demirleyen, iskele ve rıhtımlara yanaşan, yükleme yapan gemilerin doğal bir limanı olmuştur. daha üste doğru gidildikçe de suların sığlaşması üzerine de gemi yapımı ve onarımı için çok elverişli olmuş, bundan dolayı da tersaneler kurulmuş.
haliç, osmanlı'nın son dönemleri ile cumhuriyetin ilk dönemleri endüstri merkezi olmuştur. kıyılarında bugün bile başka amaçla kullanılan endüstriyel yapılar görülebilir. bugün ismi sıkça duyulan haliç kongre merkezi binası daha önce eski bir salhane binası, bir zaman sütlüce mıntıkasındaki eski bina bugün çağdaş bir kongre salonuna dönüştürülmüş. sütlüce'de kasap ve uylukçular ile bilinen bir yer. tabi burada kesilen o kadar koyunun dışkısı da haliç'e dökülüyor, pis kokudan da geçilmiyor. postlar da karşıdaki eyüp'e gider, yünler burada kırpılır, geriye kalan deriler de tabakhaneye yollanırmış.
haliç, osmanlı'nın son dönemleri ile cumhuriyetin ilk dönemleri endüstri merkezi olmuştur. kıyılarında bugün bile başka amaçla kullanılan endüstriyel yapılar görülebilir. bugün ismi sıkça duyulan haliç kongre merkezi binası daha önce eski bir salhane binası, bir zaman sütlüce mıntıkasındaki eski bina bugün çağdaş bir kongre salonuna dönüştürülmüş. sütlüce'de kasap ve uylukçular ile bilinen bir yer. tabi burada kesilen o kadar koyunun dışkısı da haliç'e dökülüyor, pis kokudan da geçilmiyor. postlar da karşıdaki eyüp'e gider, yünler burada kırpılır, geriye kalan deriler de tabakhaneye yollanırmış.
devamını gör...