çocukluk
ben çocukluğun tanımını bir hikaye ile birlikte yazmak istiyorum.**
güneş bulutların arkasına saklanmıştı bugün. rana ve annesi parka gitmek için çıkmışlardı evden ama rana hüzünlü bir şekilde ağır adımlarla ilerliyordu. çünkü güneş ona ışıklarını saçıp gülümsememişti. kapkara bulutlar kaplamıştı gökyüzünü yavaş yavaş çiseliyordu yağmur. sonra birden bir yağmur damlası kondu rana'nın burnun ucuna. rana gülümseyerek gökyüzüne baktı.
rana: anne bulutlar bana selam verdi.
annesi(gülümseyerek): peki sen onlara selam vermeyecek misin?
rana küçük sırt çantasından suluğunu çıkardı annesi şaşkındı. herhalde, sadece rana’nın size de merhaba bulutlar demesini bekliyordu.
rana suluğu açtı ve yere biraz su döktü annesi daha da çok şaşırdı.
annesi: rana ne yapıyorsun sen?
rana: bulutlara selam gönderdim anne bu su buharlaşarak onlara gidecek ve onlar da selamımı alacak.
annesi gülerek rana'nın başını okşadı ne kadar da güzel düşüncelerdi bunlar. parka doğru yürümeye devam ettiler yağmurun hızı da bir hayli artmıştı annesi geri mi dönsek acaba diye düşünüyordu ama rana'nın sevincini bozmak istemiyordu çünkü rana bir hayli memnundu bu durumdan.
rana: anne neden insanlar koşuyor?
annesi: yağmur yağıyor diye kızım.
rana: ama yağmurdan kaçılmaz ki.
annesi: ıslanmak istemiyorlar rana o yüzden de evlerine gidiyorlar
rana: ama hava sıcak olduğunda yağmurun yağmasını istiyor herkes.
annesi (biraz şaşkın bir tavırla ve gülümseyerek): herkes senin gibi düşünmüyor kızım. dedi.
parka varmışlardı yağmur yavaş yavaş azalıyor kara bulutlar dağılıyordu. parkta köpeğini gezdiren bir adam vardı ve rana'nın gözü onlara takılmıştı. rana adamın yanına doğru gitti.
annesi: rana nereye gidiyorsun? rana!
rana: siz köpeğinizi sevmiyor musunuz?
adam(şaşkınlıkla): o da nereden çıktı?
rana: insan sevdiğini bağlamaz ki.
adam şaşkınlıkla karşıladı durumu annesi de yanlarına gelmişti.
adam: sevmez olur muyum tabi ki seviyorum. kaçmasın diye tasmasını taktım. adın ne senin bakayım?
rana: adım rana ama zaten sizden kaçarsa o da sizi sevmiyor demektir.
adam daha çok şaşırmıştı annesi de adama selam verdi ve tanıştılar.
adam: kızınız çok akıllı hanımefendi adam rana’ya dönerek aslında biliyor musun haklısın rana hiçbir canlıyı zorla alı koyamayız ama ben onu daha iyi koşullarda bakmak için yanımda tutuyorum.
rana şansı sevmişti. köpeğin adı şanstı. rana şansın başını usulca okşadı ve sevdi. şans da kuyruğunu sallıyor ve patisini rana’ya doğru uzatıyordu. iyi anlaşmışlardı. şans da memnun görünüyordu halinden.
adam: bak ne diyeceğim rana ben her sabah şansı yürüyüşe çıkarıyorum sen de gelir onunla oynarsın olur mu?
rana bunu duyunca çok sevinmişti.
rana (büyük bir sevinçle olduğu yerde zıplayarak): yaşasın yeni bir arkadaşım oldu. dedi.
aradan zaman geçmiş parkta geçirilen güzel bir vakitten sonra eve doğru yola koyulmuştu rana ve annesi.
rana çok keyifli bir gün geçirmiş ve yeni bir arkadaş edinmişti. eve varmışlardı.
akşam babası işten geldiğinde rana babasına gününün nasıl geçtiğini, neler yaptığını anlattı. babası da şaşkınlığını gizleyemedi tabi. çok seviyordu rana'yı. rana babasının dizlerinde uykuya dalmıştı ama babası da rana’dan farksız değildi. çünkü derin düşüncelere dalıp gitmişti...
çocukluk anı yaşamaktı. yağmurun altında kolları açarak dönmek, güneşin bize gülüşünü çimlere uzanarak iliklerine kadar hissetmek, sonbaharda düşen yaprakları dağ gibi yapıp üzerine atlamaktı çocukluk. diğer canlıları da dost bilmekti çocukluk. meraklı olup sorgulamak, sevgi dolu olup paylaşmaktı çocukluk.
çocukluk sadece belli bir yaş grubuna ait değildi. çocukluk aslında içimizdeydi. büyüdükçe kimimiz onu her gün biraz daha derine gömüyor kimimiz ise yaşıyordu.**
güneş bulutların arkasına saklanmıştı bugün. rana ve annesi parka gitmek için çıkmışlardı evden ama rana hüzünlü bir şekilde ağır adımlarla ilerliyordu. çünkü güneş ona ışıklarını saçıp gülümsememişti. kapkara bulutlar kaplamıştı gökyüzünü yavaş yavaş çiseliyordu yağmur. sonra birden bir yağmur damlası kondu rana'nın burnun ucuna. rana gülümseyerek gökyüzüne baktı.
rana: anne bulutlar bana selam verdi.
annesi(gülümseyerek): peki sen onlara selam vermeyecek misin?
rana küçük sırt çantasından suluğunu çıkardı annesi şaşkındı. herhalde, sadece rana’nın size de merhaba bulutlar demesini bekliyordu.
rana suluğu açtı ve yere biraz su döktü annesi daha da çok şaşırdı.
annesi: rana ne yapıyorsun sen?
rana: bulutlara selam gönderdim anne bu su buharlaşarak onlara gidecek ve onlar da selamımı alacak.
annesi gülerek rana'nın başını okşadı ne kadar da güzel düşüncelerdi bunlar. parka doğru yürümeye devam ettiler yağmurun hızı da bir hayli artmıştı annesi geri mi dönsek acaba diye düşünüyordu ama rana'nın sevincini bozmak istemiyordu çünkü rana bir hayli memnundu bu durumdan.
rana: anne neden insanlar koşuyor?
annesi: yağmur yağıyor diye kızım.
rana: ama yağmurdan kaçılmaz ki.
annesi: ıslanmak istemiyorlar rana o yüzden de evlerine gidiyorlar
rana: ama hava sıcak olduğunda yağmurun yağmasını istiyor herkes.
annesi (biraz şaşkın bir tavırla ve gülümseyerek): herkes senin gibi düşünmüyor kızım. dedi.
parka varmışlardı yağmur yavaş yavaş azalıyor kara bulutlar dağılıyordu. parkta köpeğini gezdiren bir adam vardı ve rana'nın gözü onlara takılmıştı. rana adamın yanına doğru gitti.
annesi: rana nereye gidiyorsun? rana!
rana: siz köpeğinizi sevmiyor musunuz?
adam(şaşkınlıkla): o da nereden çıktı?
rana: insan sevdiğini bağlamaz ki.
adam şaşkınlıkla karşıladı durumu annesi de yanlarına gelmişti.
adam: sevmez olur muyum tabi ki seviyorum. kaçmasın diye tasmasını taktım. adın ne senin bakayım?
rana: adım rana ama zaten sizden kaçarsa o da sizi sevmiyor demektir.
adam daha çok şaşırmıştı annesi de adama selam verdi ve tanıştılar.
adam: kızınız çok akıllı hanımefendi adam rana’ya dönerek aslında biliyor musun haklısın rana hiçbir canlıyı zorla alı koyamayız ama ben onu daha iyi koşullarda bakmak için yanımda tutuyorum.
rana şansı sevmişti. köpeğin adı şanstı. rana şansın başını usulca okşadı ve sevdi. şans da kuyruğunu sallıyor ve patisini rana’ya doğru uzatıyordu. iyi anlaşmışlardı. şans da memnun görünüyordu halinden.
adam: bak ne diyeceğim rana ben her sabah şansı yürüyüşe çıkarıyorum sen de gelir onunla oynarsın olur mu?
rana bunu duyunca çok sevinmişti.
rana (büyük bir sevinçle olduğu yerde zıplayarak): yaşasın yeni bir arkadaşım oldu. dedi.
aradan zaman geçmiş parkta geçirilen güzel bir vakitten sonra eve doğru yola koyulmuştu rana ve annesi.
rana çok keyifli bir gün geçirmiş ve yeni bir arkadaş edinmişti. eve varmışlardı.
akşam babası işten geldiğinde rana babasına gününün nasıl geçtiğini, neler yaptığını anlattı. babası da şaşkınlığını gizleyemedi tabi. çok seviyordu rana'yı. rana babasının dizlerinde uykuya dalmıştı ama babası da rana’dan farksız değildi. çünkü derin düşüncelere dalıp gitmişti...
çocukluk anı yaşamaktı. yağmurun altında kolları açarak dönmek, güneşin bize gülüşünü çimlere uzanarak iliklerine kadar hissetmek, sonbaharda düşen yaprakları dağ gibi yapıp üzerine atlamaktı çocukluk. diğer canlıları da dost bilmekti çocukluk. meraklı olup sorgulamak, sevgi dolu olup paylaşmaktı çocukluk.
çocukluk sadece belli bir yaş grubuna ait değildi. çocukluk aslında içimizdeydi. büyüdükçe kimimiz onu her gün biraz daha derine gömüyor kimimiz ise yaşıyordu.**
devamını gör...
hastanede sabahlanılan gün
daha önce çok kez yaşadığım ve bugün seriye yenisini eklediğim olay.
başlığı açan arkadaşın aksine bana hiç iyi şeyler hatırlatmıyor.
hastaneyi hiç sevmem ama hastanesiz de olmuyor elbette.
başlığı açan arkadaşın aksine bana hiç iyi şeyler hatırlatmıyor.
hastaneyi hiç sevmem ama hastanesiz de olmuyor elbette.
devamını gör...
atatürk'e ilah benzetmesi yapanlar
kimsenin atatürk'e ilah muamelesi yaptığı, ona ibadet ettiği falan yok. şuurunu o kadar yitirmiş olan kişi zaten gazi'yi anlamamıştır. paşa hayattayken kendisi böyle taleplerde bulunmamış, muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kandadır diyerek kurtarıcı beklemeyin çare sizsiniz kendinize inanın mesajı vermiş, bir gün sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin diyerek de yolumuzu çizmiştir. ulu önder'e tanrı muamelesi yapan insan varsa bile toplasan bir elin parmaklarını geçmez.
türk'ün atası, ülkenin kurucusu olan olan başbuğ'un fotoğraf ve heykellerinin olması da gayet doğaldır.
başlık altında bu fotoğraf ve heykel meselesine gönderme yapan arkadaşın -ülkenin en kalabalık şehri olması sebebiyle- istanbul'da yaşadığını umarak, sahil yolundan bi eminönü - halkalı seyahati yapmasını tavsiye ediyorum. 3-5 metrede bir bulunan her sokak lambası direğinde erdoğan'ın çarşaf çarşaf posterleri mevcuttur. ayrıca bilbordlarda yan yana zibilyon fotoğrafı asılması da çok sık karşılaşılan bir durumdur. -yanlış hatırlamıyorsam- cevizlibağ'da 4-5 katlı binanın yan duvarı dev bir posteriyle kaplıdır. bunlar aklıma sadece şuan gelenlerdir. bakkal kadar dükkan açsa market kadar posteri asılır her yere, yapılan işin bilmem kaç katı maliyeti umursanmadan bakın biz yaptık ha diye puntolarla yazılır. (parti gözetmeksizin tüm belediyelerde olan bir saçmalıktır bu aslında. ama madem fotoğrafı 30-40 kişi görünce sorun oluyor, o fotoğrafsa bu kartpostal mı bu da fotoğraf. yol yapanın fotoğrafı asılıyorsa ülke kuranın pekala asılır.)
bir diğer konu atatürk'e ilah diyen adam çıkmışsa, erdoğan'a da peygamber diyenler çıktı. kimi erdoğan'ı karısıyla yakalasa kızmayacağını söyledi, kimi erdoğan istese kocasını düşünmeden gideceğini. kimileri oturma organına kıl bile oldu:) bunlara da lafınız var mı sevgili yazar yoksa kafayı kuma gömmeye devam mı? belki de bunlar vahim durumlar değildir ne dersin ;)
türk'ün atası, ülkenin kurucusu olan olan başbuğ'un fotoğraf ve heykellerinin olması da gayet doğaldır.
başlık altında bu fotoğraf ve heykel meselesine gönderme yapan arkadaşın -ülkenin en kalabalık şehri olması sebebiyle- istanbul'da yaşadığını umarak, sahil yolundan bi eminönü - halkalı seyahati yapmasını tavsiye ediyorum. 3-5 metrede bir bulunan her sokak lambası direğinde erdoğan'ın çarşaf çarşaf posterleri mevcuttur. ayrıca bilbordlarda yan yana zibilyon fotoğrafı asılması da çok sık karşılaşılan bir durumdur. -yanlış hatırlamıyorsam- cevizlibağ'da 4-5 katlı binanın yan duvarı dev bir posteriyle kaplıdır. bunlar aklıma sadece şuan gelenlerdir. bakkal kadar dükkan açsa market kadar posteri asılır her yere, yapılan işin bilmem kaç katı maliyeti umursanmadan bakın biz yaptık ha diye puntolarla yazılır. (parti gözetmeksizin tüm belediyelerde olan bir saçmalıktır bu aslında. ama madem fotoğrafı 30-40 kişi görünce sorun oluyor, o fotoğrafsa bu kartpostal mı bu da fotoğraf. yol yapanın fotoğrafı asılıyorsa ülke kuranın pekala asılır.)
bir diğer konu atatürk'e ilah diyen adam çıkmışsa, erdoğan'a da peygamber diyenler çıktı. kimi erdoğan'ı karısıyla yakalasa kızmayacağını söyledi, kimi erdoğan istese kocasını düşünmeden gideceğini. kimileri oturma organına kıl bile oldu:) bunlara da lafınız var mı sevgili yazar yoksa kafayı kuma gömmeye devam mı? belki de bunlar vahim durumlar değildir ne dersin ;)
devamını gör...
normal sözlük'te çaylaklık
malum sözlüğün aksine, biraz çaba ve dayanışmayla içinden çıkılabilecek bir durumdur.
devamını gör...
mozart dinlerken pırasa yemek
mevsiminde yapılan pırasa ve yanında limon varsa neden olmasın derim. afiyetle de yerim oh mis.
devamını gör...
her daim yanında şiir okuyan sevgili
allahım,sen nasip etme..
devamını gör...
hidano
zamanında çokça zıtlaştık ama sonradan çok güzel kaynaştık, anlaştık. sözler verildi, gördüğüm kadarıyla verilen sözler de tutuldu. aralar verilmiş, geriye dönülmüş. sözlükte tekrar bir çınn sesi çıkacaksa bu biraz da kendisinin sayesindedir.
tanım: tanıyın seversiniz, dikkat inceden laf çarpabilir ama insan sevdiği yazara takılır.
tanım: tanıyın seversiniz, dikkat inceden laf çarpabilir ama insan sevdiği yazara takılır.
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
radyoya tıklayınca radyo sayfasından tekrar sözlüğe geri dönecek bir buton olabilir. bir tek bende mi böyle oluyor bilmiyorum. belki de ayrı bir sekmede açılırsa sorun çözülebilir.
devamını gör...
ihsan eliaçık
ezber bozan açıklamalarından ötürü eski köye yeni adet getirmekle suçlanan soyadıyla müsemma yazar.
oysa çoğu yüzyıllardır 10. köye taşınanların söyledikleridir aktardıkları. *
edit: başlığın turnusol görevi görmesi de güzel. *
oysa çoğu yüzyıllardır 10. köye taşınanların söyledikleridir aktardıkları. *
edit: başlığın turnusol görevi görmesi de güzel. *
devamını gör...
normal sözlük’te kankacılık
kankası olmayanların sürekli eleştirdiği şey. tamam artı oy fav falan hak edene vermek gerekir lakin bir yerde yazıyorsanız orada illa ki arkadaş edinirsiniz. sözlüklerin amacı sadece yazmak mı zannediyorsunuz siz? sözlükler sadece yazma ile ilgili olan yerler değildir. yeni dostlukların, arkadaşlıkların başlangıcıdır. sanki millet birbirinin nikaltına yalar yutarım seni tarzında tanımlar giriyor. sevgi ve saygı çerçevesinde herkes güzel şeyler yazıyor bunda ne var? niye her şeyi büyütüyorsunuz siz ya…
yargısız infaz yapmadan önce bence mantıklı düşünün derim. şimdi burada radyo yayınları yapılıyor, birtakım etkinlikler var yani. bunlar eşle dostla olacak şeyler bilmem anlatabildim mi? iyi millet suratını assın, sözlükte oylama olmasın, mal mal takılsın herkes öyle mi? yok be, bu bence çok sıkıcı. aşalım şu konuyu derim, millet kimle kanka oluyorsa da olsun bize ne? madem kankalık olayından bu kadar sıkıldıysanız siz kanka yapmayın burada sadece düz yazıp geçin.
bir şey sürekli gündeme geliyorsa bayar belli bir süreden sonra. belirtmek istedim.
yargısız infaz yapmadan önce bence mantıklı düşünün derim. şimdi burada radyo yayınları yapılıyor, birtakım etkinlikler var yani. bunlar eşle dostla olacak şeyler bilmem anlatabildim mi? iyi millet suratını assın, sözlükte oylama olmasın, mal mal takılsın herkes öyle mi? yok be, bu bence çok sıkıcı. aşalım şu konuyu derim, millet kimle kanka oluyorsa da olsun bize ne? madem kankalık olayından bu kadar sıkıldıysanız siz kanka yapmayın burada sadece düz yazıp geçin.
bir şey sürekli gündeme geliyorsa bayar belli bir süreden sonra. belirtmek istedim.
devamını gör...
ölüm gibi bir şey olup ölünmeyen durumlar
misafirliğe gidilen evde sifonun bozulması.
devamını gör...
gyorgy lukacs
filozof ve kuramcıdır. ernst bloch ile estetik üzerine uzun yıllar tartışmışlardır.
devamını gör...
ülkücüleri eğitip topluma kazandırmak
beyhude bir çabadır.
eğitilmeleri i-m-k-a-n-s-ı-z-d-ı-r!
eğitilmeleri i-m-k-a-n-s-ı-z-d-ı-r!
devamını gör...
bilmediği konular hakkında yorum yapan insanlar
cok konusandan degil cok susandan korkcaksin. cok konusan aptaldir,bildigi bilmedigi her konuda yorum yapar,akilli insan ise hep susar ve dinler. dinler ölcer tartar ondan sonra konusur
devamını gör...
sivas'ta 30 erkeğin grup seks yaparken basılması
marjinal olun dedikte! okadar demedik gençler.
ne oldu şimdi (bkz: yiğidin harman olduğu yer) sloganı değişiyormu.
ne oldu şimdi (bkz: yiğidin harman olduğu yer) sloganı değişiyormu.
devamını gör...
dindirilemeyen acılar
en başına sevdiğin birinin ölümü yazıyorum. böyle anlarda sabretmek çok zor ama elden de hiç bir şey gelmiyor. öylece oturup a’dan z’ye sorguluyorsun hayatını, onunla olan iletişimini, anılarınızı...
t: düşmanımın bile başına gelmesin dediğim acılar bütünü.
t: düşmanımın bile başına gelmesin dediğim acılar bütünü.
devamını gör...
yoldaş kafe açarsa olacaklar
moderatörler masaları bi oraya taşır bi buraya muhtemelen..
devamını gör...
dostoyevski'nin her şeyi sorun haline getirmesi
başlık sahibi yazarın, gerçek hayatın anlatılmasına "sorun etmesi" demesi skandalıdır.
devamını gör...