ertesi gün erken kalkmayacağını bilmek. gönül rahatlığıyla geç saatlere kadar uyanık kalınabilir.
devamını gör...

bütün bir haftanın koşuşturmasından sonra gayet dinlendirici ve normal bir durumdur.
devamını gör...

ak partinin bugünlere gelmesinin önündeki bütün engellerin kalktığı sözde darbedir. ülkemizde darbeler ne yazık ki her zaman siyasal islamcıların önünü açarken, gelişimin ve düşünce özgürlüğünün önünü kesmiştir. böyledir. misal 1980 darbesini incelediğimiz zaman dikkatimizi çekmesi gereken fakat gözden kaçan çok önemli bir ayrıntı vardır; darbeyi asker yapmış, her yerde atatürk vurgusu yapılmış buna rağmen en çok zararı yine atatürkçülük düşüncesi görmüştür.
bugün her üniversitede zorunlu olarak aldığımız inkılap tarihi dersi, 1980 darbesinin ardından her üniversite bölümü için 4 yıl boyunca alınması zorunlu hale getirilmiştir. hayatın her alanında pompalanan atatürk vurgusu, dincilerden çok ''atatürk''e zarar vermiştir. ayrıca kemalizm'in doğuşu 1980 darbesinin ardından gerçekleşmiştir. (izm ile biten her ideolojinin içi boş olduğu için kemalizmin de gereğinden fazla abartıldığını ve kesinlikle atatürk sevmeyenleri tarafından bilerek tasarlanmış bir ideoloji olduğunu düşünüyorum, atatürk'e bir yerde zararı kemalizm savunucularının verdiğini görmemek için kör olmak gerekir.)
darbe olmayan fakat ne diyelim aman nasıl dile getirelimciler bir post-modern darbe kavramı kavramını atmışlardır ortaya. 28 şubat zihniyeti denilen ve her seferinde sözde mağdurlar tarafından dile getirilen, benim ise hala daha anlayamadığım bir zihniyet var. aslında yok öyle bir zihniyet. elbette 90'lı yılların son çevreğinde türkiye'de skandal gelişmeler yaşanmıştır. skandal yöneticiler, ekonomik sıkıntılar, siyasi iktidarsızlığın yarattığı kaos ortamı, hizbullahçılık, ard arda gelen korkunç cinayetler ülkenin gidişatını negatif yönde etkilemiştir. bir kontrol mekanizması ile müdahale gibi görünen 28 şubat pğuaestmıııdıırnnnn darbesi*, yapılmış olan her darbe gibi öncelikle yanlıştır, ve kesinlikle yapılma amacıyla uzaktan yakından alakası yoktur. türban ağlayıcılarının bitip tükenmeyen sığınağıdır, modern kavramını içinde taşımasına rağmen ülkedeki gerciliği başlatan post darbecik. türbana karşı değilim, türbanın siyasallaştırılmasına karşıyım.28 şubat mağdur edebiyatını bugün hala türk televizyonlarının müthiş siyasi programlarında günde en az 5 kere duyabilirsiniz. eğer 28 şubat bir darbe olarak sayılacak ise, türkiye cumhuriyet tarihinin laiklik anlayışına vurulmuş bir darbedir. siyasal islamın hunharca savunucusu olan bir ülkeye dönüşmemizin en önemli adımını, 28 şubat gelişmeleri atmıştır. yazılabilecek çok şey vardır fakat benim yüreğim tükendi arkadaşlar.
not: ''türkiye hiç bir zaman laik değildi'' diyecek olan sevgili yazargiller, laikliğe değil, laiklik anlayışı vurguma dikkat ediniz.
devamını gör...

#939232 işte sözlüğün kıymetimi bildiği durumlardan biri. ben iki kişilik beğeniyorum.
devamını gör...

üniversite okurken reklam filmi çekimiyle meşhur olmuş şarkıcı ve söz yazarı.
sesi ile değil de şarkı sözleri ile insana dokunan bir yanı olduğunu düşünüyorum. kendisi de kelimelerle arasındaki bağı zaman zaman çıktığı programlarda anlatmış. kolektif talks konuşmasında ''boğaziçi'nde bir grubum vardı ama adı köpüktü, hemen dağıldık'' diye bir espri yapar. yine kız gibi tedx konuşmasında, ''kelimelerin büyü olduğunu duymuştum eskiden. kelimeler gerçekten büyü. kariyerinin çok büyük bir kısmında kelimeleri kullanan biri olarak söyleyebilirim ki; gerçekten kelimeler karşıdaki insana büyü yaparlar ve biz eğer kız gibi kelimesini bir şeyi yalapşap yapmak, 'adam gibi' kelimesini de bir şeyi doğru düzgün yapmak olarak kullanırsak; bu o kelimeleri, o sıfatları cinsiyet ayrımına sokmak ve aynı zamanda 'kız gibi' kelimesiyle karşı tarafı güçsüzleştirmek, küçümsemek demek olur.''
kelimeleri doğru kullanmanın önemini bilse de yazarlık konusunda başarısız. şarkıları ve katıldığı programları severek dinlediğim için 'nil'e hayat dersleri' kitabında büyük bir beklentim vardı ama boş bir balon olduğunu okuyunca fark ettim. hürriyet gazetesi köşe yazılarının derlemesi olduğunu öğrenince sadece ticari amaçla yazıldığını ispat etti bence.
yıllara rağmen içindeki enerjiyi kaybetmeyip şarkılarına yansıttığın için teşekkürler, lütfen şarkılarınla devam et...
devamını gör...

hikmet anıl öztekin kitabı.
eyvallah (seyyah) ve
eyvallah (varacağını bilemediğin yola çıkar mıydın?)


"ve bağırdı annem, tam kapıdan çıkarken; "yüreğini ört..! -insanlar soğuk,üşürsün.."


eyvallah 1 - hikmet anıl öztekin
devamını gör...

toplumda karşılaştığımız ve çoğumuzun şikayetçi olduğu tipleri, kendine has bir cezalandırma yöntemi ve "bodof!" efektiyle cezalandıran kahraman. karşılaştığı tiplemelere baktığımızda, verdiği ceza için genellikle "oh iyi oldu!" dememizi sağlardı.
devamını gör...

bazen öyle olur ki ağlarsan rahatlayacaksındır ama hayat buna bile izin vermez ağlayamazsın daha da kötü olursun.
devamını gör...

sevilen kişinin üstünü örtmek.
devamını gör...

insanın içini hüzün kaplayan anlardır. yıllarca büyümek istenilmiş, nitekim büyüdüğünü düşündüğünde de zamanın ne kadar hızlı ve boş geçtiğini anladığından içinde ufak bir acı duyduğun andır. nedir bu büyüme kriteri derseniz eğer, tam olarak bilmiyorum. içimde zamana karşı bir hüzün duymaya başladığımdan beri büyüdüğümü hissediyorum.
devamını gör...

beyindeki kimyasal süreçler sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. bir de bir filozofun dediği gibi doğanın kendi devamlılığını sürdürebilmesi için insanlar üzerinde kurduğu tuzaktır.
devamını gör...

anladım. *
devamını gör...

"acını yaşa
öfkeni de yaşa
ve seyret
kendini sakın bastırma
öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak
uzanıp onu almaya kalkışma
kendini suçlama , başkalarını da suçlama
olacak olandan kaçınamazsın
o yüzden hiç bastırma kendini
baskılama
çünkü insan , bastırdığı duygunun esiri olur."

demiş cahit zarifoğlu.

tam da bu yüzden, günlerce ağlayıp zırladıktan, yemeden içmeden kesilip sadece bir bardak kahveyle nasıl yaşadığınıza hayret ettiğiniz bir ya da birkaç aydan sonra hafifleyecek. sizi oyalayacak meşgalelerin artmasına ters orantılı olarak acınız azalarak bitecek. stalkları acıdan saymayın siz, zaten bir süre sonra "uzun zamandır bakmamışım." derken yakalayacaksınız kendinizi. işte tam o anda unuttuğunuzu da fark edeceksiniz. nihayet hayatınıza yeni biri dâhil olduğunda ise gülümseyerek hatırladığınız anılardan ibaret olacak hepsi, aşkınız da aşk acınız da...
devamını gör...

of sıktı artık yok mutsuz kadınların saçı kısa olur yok şu yok bu alakası yok kardeşim kısa saç seviyoruz bu kadar basit, ne meraklısınız her şeye anlam yüklemeye.
devamını gör...

ezme salata.
devamını gör...

(bkz: yanlışlıkla sevilmeyen yazarın başlığına tanım girmek)
(bkz: sevilmeyen yazarın yatağına kesik at başı koymak) *
(bkz: kafa sözlük’ün sevilmeyen yazarları veri tabanı)

görüyorum ki bazı yazarlar arasında bazı nefretçikler* oluşmaya başlamış. daha geçenlerde ponçik ponçik takılıyorduk, nickaltı falan gidiyorduk birbirimize. ne oldu hiç anlamadım. neyse arada böyle de güzel oluyor.*

t: hiç komik olmayan espridir.
devamını gör...

gözümü korkuttuğu için şuanlık okuyamadığım ama ileride kesinlikle okuyacağım bir oğuz atay kitabıdır. o gün kitaptan bir kısım gördüm çok hoşuma gitti. onu paylaşayım bari.

"- ne yapmalı olric?
- özür dileyin efendimiz. onu ondan çok sevdiğiniz için, onu ondan çok düşündüğünüz için, yeri geldiğinde size minnetkarken, yüzünde tebessüm varken unuttuğu için, kendinden korkup sizi sevmediği için, bunca sevgiye rağmen hala kaçtığı için, yabancı bakışlarla bakmayıp yüreğinizin en derininden gelen sevgiyle onu sevdiğiniz için, canınızı bu kadar yaktığı için özür dileyin efendimiz.
- ama olric?
- dileyin! hata sizin efendimiz...
- özür dilerim ey yâr gönül tahtıma seni sultan eylediğim için. affet beni, diğerleri kadar basit sevemediğim için... "

devamını gör...

üsküdar belediyesi’nin down sendromlu çocuklar için gerçekleştirmiş olduğu bir proje vardır. (bkz: tebessüm kahvesi) bu kafede çalışanlar down sendromlu çocuklardan oluşur.
devamını gör...

inan olsa dükkan senin dediğim yazar.
benim de bir tane var sevenim, onu da yeni buldum daha önceden ben de bu haldeydim..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

üstünden kalkacağımızı düşündüğümüz sorumlulukları bir güzel alıyoruz, sonrasında son güne kadar yapmıyoruz lay lay lom takılıyoruz. son gün geldiğinde kıçınızın tutuşmasıyla stresin eşlik ettiği bu sorumluluğu bir güzel yerine getiriyoruz. bunu yaparken "niye son güne bıraktım ki, bidaha bırakmicam" demeyi de ihmal etmiyoruz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim