aslında, gününüz aydınlık olsun demek. birine günaydın demeniz, o kişinin farkında olduğunu fark ettirir ve özel hissettirirsiniz. otobüste, okulda veya iş yerinde hiç tanımadığınız birine günaydın demek inanın biraz olsun pozitiflik katıyor. gününüz aydın olsun, günaydın kafa dostlarıım!
devamını gör...

ilk olarak 28 haziran 1970 tarihinde new york, san francisco ve los angeles’ta eş zamanlı olarak düzenlenen yürüyüşlere verilen ad.

bu yürüyüşlerin tarihi ise bir yıl öncesinde yaşanan stonewall olaylarına dayanıyor.

ayaklanma adını 'stonewall ınn' adlı gey barından alıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

o dönemler farklı cinsel eğilimi olanlara karşı hem toplum hem de yönetim bazında bir baskı söz konusu. gey barlar da bu baskıdan nasibini almış.

eşcinsel bireyler toplum içinde el ele tutuşamıyor, dans edemiyor ve öpüşemiyordu. bu ve bu gibi eşcinsel davranışlar yasa dışı kabul ediliyordu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
barlar yasal olarak da sorun yaşıyordu. new york eyalet likör otoritesi, sadece eşcinsel kimliğiyle bilinen veya eşcinsel olduğundan şüphelenilen bireylerin toplandığı barları yasa dışı ilan edip kapatıyordu. 1966'da bu yasak aktivistlerin çabalarıyla kaldırıldı. fakat yasakların kalkması bar sahiplerince yeterli görülmemişti. çünkü halka açık alanlarda baskı devam ediyordu. barlar da kamuya açık mekanlardı.

fakat baskıdan kurtulmanın bir yolu vardı. o da içki ruhsatı
almamaktı. normal içki ruhsatı yerine 'bottle bar' denilen özel bir ruhsat tercih ediyorlardı. bu ruhsatın özelliği barda içki satılmamasıydı. müdavimler içkilerini kendileri getiriyorlardı. mekan ise sadece içki servisi yapıyordu*.
bu ruhsatın esas özelliği ise bara giriş yaparken müdavimlerin bir deftere isim ve imzalarını bırakmalarıydı. bu şekilde barın üyelere özel olduğu algısı oluşturuluyordu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ama bu yöntem tam olarak işe yaramıyordu. çünkü barın sahipleri eşcinsel davranışların görmezden gelinmesi için polise rüşvet vermek durumundaydı.

new york'taki gey barlar mafyanın kontrolündeydi. stonewall da bu barlardan biriydi. mafya bu barları işletmekte menfaat görüyordu. bazı eşcinsel müşterilerine kimliklerinin gizli kalması karşılığında şantaj yaptığı söyleniyor mesela.

bundan başka stonewall evsiz eşcinsellere ev sahipliği yapıyordu. çünkü mekan hem büyüktü hem de üye olunması diğer kulüplere göre daha ucuzdu.
üyeler arasında giriş ücretini hırsızlık yaparak çıkartan müdavimler de vardı.
ve işin aslı bu bar bakımsızdı. müdavimler ise bu barlara bağımlıydı. bu barlar olmasa varlıklarını sürdüremeyeceklerinin farkındaydılar.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
verilen rüşvetler sayesinde bara baskın yapılacağı zaman yozlaşmış polisler haber uçururdu ve bardaki yasadışı içkiler saklanırdı.

fakat isyana sebep olan baskından önce haber uçurulmamıştı. hem de bu baskından birkaç gün önce baskın yapılmasına rağmen.
sanki hazırlıksız yakalamak amacındalarmış gibi...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
isyan sürecine gelene kadar toplumsal meselelerde çok kereler gördüğümüz üzere ötekileştirilmiş bir kesimle karşı karşıyayız. içinde oldukları topluma karşı yabancı hissettirebilecek çok şeyler yapılmış.

böyle bir ortamda amerika'nın tarihindeki savaşma, mücadele etme, özgürlük ve bireysellik gibi amerika'yı amerika yapan şeyler göz önüne alındığında eşcinsellerin haklarını arama noktasında gösterdikleri cüretkar tavır daha iyi anlaşılabilir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sonrasında olaylar gelişiyor ve polis barı basıyor. tarih 28 haziran 1969.
tutuklamalar, polis ve göstericiler arasında çıkan çatışmalar...
ve isyan yayılıyor...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
üzerinden bir yıl geçmesiyle 28 haziran 1970 günü ilk onur yürüyüşü gerçekleşiyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
slogan ise şöyledir: yüksek sesle söyle, eşcinsel onur duyar!

2016 yılında obama isyanın geliştiği bölgeyi ulusal anıt ilan etti ve eşcinsel harekete destek verdi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynaklar için buradan, buradan ve buradan.
devamını gör...

ürünlerin hepsi arkadaş. her ürün alınırken kendini hissettiriyor.
devamını gör...

oo yine arap yalama etkinliği varmış. karantinadan sıkılıyorduk iyi oldu.
devamını gör...

çok güzel müziklerle tanışmama vesile olmuş mükemmel dizi.
devamını gör...

"ne diyon sen yaaa?" dediğimiz yazarlardan. aşırı sıkıcı. uzun uzun tanımları var. hiç birisini sonuna kadar okumadım. aklinca ironi ya da espri yapmaya falan çalışıyor. ne bir günaydın sözlük başlığına uğramış ne de cinsel seksli başlıklara göz kırpmış. insan hiç olmazsa kanka bulur da bir nickaltı falan doldurur. anın fotoğrafına bira ya da semaver fotoğrafı koymamış, yazarım diye geçiniyor işte. ciddiye almayın boylelerini yaa, wikipedia diye bir yer var. oraya benzetecekler burayı. *
devamını gör...

yönetimi kuruluş ilkelerine bağlılığa davet ediyorum. kuruluş amacında mustafa kemal atatürk'e hakaretin kesin ve kati bir dille kabul görmeyeceğini belirtmiştiniz. bugün gelinen noktada çoğunlukla bu tarz girişimlere müsamaha gösterildiğini üzülerek görmekteyim. verilen sözün arkasında durmak en büyük erdemdir.
devamını gör...

istanbul'un bir önceki ismidir. osmanlı'da uzunca bir dönem "kostantiniyye" şekliyle kullanılmaktaydı. ne yazık ki istanbul kelimesi de bunun bozulmuş halinden başka bir şey değildir. özde yine aynı olduğundan, bu kelimeyi de duyunca sinirlenmeye gerek yoktur. tıpkı:

ancyra - ankara
magnesia - manisa
kaisareia - kayseri vs. olunca sinirlenmediğimiz gibi.
devamını gör...

1 ay kadar önce ada ile ilgili bir belgesel izlemiştim. mevzunun fesle vesaire ile ilgili olmadığı direkt olarak türk denizcilerle ilgili olduğu anlatılıyordu. başlığı görünce de, o aklıma geldi birazcık araştırma yaptım. şöyle bilgiler mevcut;


16. 17. ve 18. yüzyıllarda ispanyol, fransız ve ingilizler arasında el değiştiren adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine türk adaları’ydı. yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vaz geçirememişler. adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de ada ile türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise turks ve caicos adaları’nın “ay-yıldızlı” eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar.


bayrak şöyle bir şey;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

küba büyükelçisi de konuyla ilgili şöyle bir bilgi aktarmış;


“caicos kelimesi, türkçe’deki kayıktan geliyor. adanın adı türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı matatorcos, yani türklerin öldüğü yer! bunun bir felaket sonucu olduğunu dair bilgiler var. ispanyol gemisi san agustin 28 şubat 1596’da havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i müslüman, bazılarının adları ramazan, recep, yusuf, ali, hüseyin idi. batı anadolu ve karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi türk korsanları tarafından ele geçirilmiş.”


ayrıca, piri reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri olduğundan bahsediliyor. bu da küba büyük elçisinin sözlerini doğrular nitelikte. zaten oglalalakota dostumuz da fesin kullanılmaya başlanma zamanlarından bahsetmiş. bu sebeple türk denizcilerin oraya gitmiş olması ve bahsedilen izleri bırakmış olmaları daha akla yatkın gibi. laf aramızda bitkiyi de hiç sevmedim zaten *
devamını gör...

ismini duyunca gözümün önünde eşkal tiplerin, torbacıların, zombilerin, at hırsızlarının, yan kesicilerin canlandığı bir beyoğlu semti.
devamını gör...

oysa vincent'i abartmak için hiçbir sebep yoktu. nüfuzlu biri değildi. ne parası ne şöhreti ne de yalnızlığını paylaşacak dostları vardı. yaşamı boyunca eserlerini kimseye beğendirmeye çalışmadı.

"çoğu insanların gözünde neyim ben -değersizin biri ya da tuhaf, aykırı, hoşa gitmeyen bir adam- toplumda kendine bir yer bulamamış, yer bulamayacak bir yaratık, yani hiçten de daha aşağı bir şey."

kendini bir türlü yeterli görememenin acısını taşıyordu. yaşayabileceği en kötü şartlarda yaşadı. resim malzemelerini bile kardeşinin gönderdiği parayla alırdı. eserlerini o şartlarda ve o şartlara rağmen yaptı. iki binden fazla resmi olduğu hâlde günümüzde birkaçından haberdarız. bilmediklerimiz de kim bilir ne kadar abartılmayı hak ediyordu.

bazen bir resme baktığımda hangi ellerden çıktığını, hangi aklın ürünü olduğunu bilmek bile gözümdeki değerini artırıyor. vincent için de böyle.
devamını gör...



su sekilde cevaplanabilecek soylem.
devamını gör...

ing: experimental and control group.

artık bu kelimeleri özellikle final ödevimden dolayı bir süre görmek istemesem de kendimi tanım yaparken buluyorum. araştırmacı, deney grubuna tedavi ya da test, anket artık gönlü ne isterse uygularken, kontrol grubu bundan mahrum kalır. diğer konularda (ön test, son test) eşit olsalar da bu x tedavisi, araştırmacı için belirleyici bir faktördür.

hemen örnek verecek olursam: arkadaşımla, hayvanlardan oluşan bir videonun kişinin öfke seviyesini belirleyip belirlemediği ile ilgili bir deney yapmak istedik. deney grubuna 5, kontrol grubuna 5 kişi olmak üzere rastgele atama gerçekleştirdik. iki gruba da önce klinik öfke ölçeği sorularını verdik ve puanlarını kaydettik. daha sonrasında ise deney grubuna videoyu izlettik fakat kontrol grubuna izletmedik. son olarak iki gruba da aynı testi yaptık ve aralarındaki farkı inceledik. ve merak edeceğinizi düşündüğüm şeyi açıklayacak olursam: evet! o tatlış hayvanların videosu, katılımcılarımızın öfke seviyesini büyük bir fark olmasa da düşürdü.

yani özetle, deney grubu x tedavisine/deneyine maruz kalırken kontrol grubu buna maruz kalmaz. aralarındaki farklılık ve belirleyicilik buradan gelir.
devamını gör...

severek ayrılanlar için ne yapmak lazım o zaman? ne yapalım yani, kalbimizi söküp çöpe mi atalım?
devamını gör...

yine hiçbir şey olmaz. birkaç kişi gözaltına alınıp sırtları sıvazlanarak evlerine gönderilirler. zira bu ülkede normalde suç olan her şey, hdp ye, hdp lilere yapıldığında normal karşılanıyor. buna kimsenin şaşırmamasıdır en büyük tehlike.

izleyin şimdi bunu nasıl normal bir şeymiş gibi göstermek için uğraşacak olanları...
devamını gör...

gerçekten bu kombini herkes yapmıyor ve iyi ki de yapmıyor ama ne hikmetse giyenlerde de yakışmayanını hiç görmedim.
devamını gör...

bıhtık
devamını gör...

davranışsal finansta sürü psikolojisi de denilmektedir.
devamını gör...

ben en çok genç yaşta ölen şairlere üzülüyorum. yazılacak şiirleri, romanları kalmıştır geriye.
muzaffer tayyip, arkadaş zekai, rüştü onur, orhan veli ve niceleri.
devamını gör...

bende cafe sahipleri'nin düşüncesizliğini yazayım.kapalı mekanları dışarıdaki sigara kokusuyla doldurup burada sigara içilmiyor diyorlar pişkin pişkin.sigara içmeyen için o koku ne berbat koku bilemezsiniz.uyarıncada sanki senin de içmen gerekiyormuş gibi tuhaf davranışlar sergiliyorlar.içmiyorum kokusunuda içime çekmek zorunda değilim.anlatamıyorum da derdimi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim