nasılsın sorusuna verilecek cevaplar
- sana ne! doktorum musun?
cevap olarak en saçmasapanı buydu herhalde.
cevap olarak en saçmasapanı buydu herhalde.
devamını gör...
orijinalinden daha iyi olan coverlar
haram geceler'in pilli bebek tarafından yapılmış versiyonu yakar.
devamını gör...
film önerileri
devamını gör...
bir yazarın tüm entrylerini okumak
arasıra bazı bazı yapması güzel bir aktivite.
yazar bir de arada youtube şarkı linki paylaşmışsa hem müziğini dinleyip hem tanımlarını okumak eyi oluyor, radyo gibi ama tanımlısı.
yazar bir de arada youtube şarkı linki paylaşmışsa hem müziğini dinleyip hem tanımlarını okumak eyi oluyor, radyo gibi ama tanımlısı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bu tanım karamsarlık ve azıcık bilgi barındırır.
oooooof of. duygu karmaşası yaşıyorum. en son günaydın sözlük başlığında bir haber beklediğimi söylemiştim, geldi. çok sevindim, çok mutlu oldum. yarım saat falan sürdü çünkü mutluluk yerini planlama aşamasına bıraktı. oha dedim, bugün bir dönüm noktası ve bir end of an era.
planlamaya devam:
ulan dedim şu saat evde olamayacağım bir eğitime başlıyorum. şimdi bile sorumluluklarıma zar zor yetişirken, sevdiğim şeyleri yapmayı bırakmak zorunda kalacağım. yıllardır yazar olma hayallerini taşıdım içimde. bu platforma da o yüzden sıkı sıkı tutunuyorum belki. içimde beni engelleyen bir şey var.
çok şey yapmak isteyip hiç bir şey yapamamak başlığına da yazmıştım:
evinde mutlaka kirli bir köşe vardır, orayı temizle rahatlarsın diye. lanet olası bir terzi de değilim ama kendi söküğümü dikemeyenim. anlayacağın üzere çok şey yapmak geliyor içimden ama evimi bok götürüyor ve benim kılımı kıpırdatasım yok. rezil bir başak burcuyum.
maratonun sonu bataklık:
hakikaten öyle sanırım. koştum, koştum, çok çabaladım, didindim, bugünümdeki huzuru elde edebilmek için büyük savaşlar verdim. yoruldum, aniden sigaradan çökmüş ciğerlerimin maduru oldum ve yıkıldım yere.
metaforu, hayalleri, alt satırdaki ince mesajı kenara bırakayım, dümdüz: bıktım.
korkuyorum psikoloğa gitmekten. mühim bir teşhis koyarsa çocuklarımı elimden alabilecek bir sistem var avrupa’da. ottan foktan sebepler yüzünden ailelerin yaşadığı mağduriyetler okudum gazetelerde. canımı sıkıyor bu durum ve daha bir çok durum.
kendimden de soğudum. tam bir aptalım. uyutmuyor düşüncelerim ve çocuklarım. peşpeşe hasta oluyorlar kreşte. onlardan bana, benden tekrar onlara geçen, corona olmayan bir eziyetten yeni kurtuldum. toparlandık ama her düzen gibi uyku düzenimiz de alt üst oldu. sürekli başım ağrıyor. düşünmek mi ağrıtıyor, korkularımın ağırlığı mı, az su içmek kadar dandik bir sebep mi? hepsi birden de olabilir, bilmiyorum.
canım sıkkın:
gerçekleşen bir hayalin sevincini kursağımda bırakmama, terzi olmayıp kendi söküğümü dikemeyişime, onca hastalığa, derdine derman olsun diye psikoloğa bile gitmeye çekinmeye, ebeveynler için intiharı lüks bulduğum halde aklıma geldimi tüm gün sümük gibi beynimin bir köşesine yapışmasına, ne için yaşıyorum ki, hayat mı bu, öperler ameneke düşüncelerimin olmasına, çocuklarıma yetememe korkusunun içimi yemesine, sokakta gördüğüm bebenin sigara içmesiyle dünyanın çöküşünün bilincine varmama, kendime az kalmama canım sıkkın.
oooooof of. duygu karmaşası yaşıyorum. en son günaydın sözlük başlığında bir haber beklediğimi söylemiştim, geldi. çok sevindim, çok mutlu oldum. yarım saat falan sürdü çünkü mutluluk yerini planlama aşamasına bıraktı. oha dedim, bugün bir dönüm noktası ve bir end of an era.
planlamaya devam:
ulan dedim şu saat evde olamayacağım bir eğitime başlıyorum. şimdi bile sorumluluklarıma zar zor yetişirken, sevdiğim şeyleri yapmayı bırakmak zorunda kalacağım. yıllardır yazar olma hayallerini taşıdım içimde. bu platforma da o yüzden sıkı sıkı tutunuyorum belki. içimde beni engelleyen bir şey var.
çok şey yapmak isteyip hiç bir şey yapamamak başlığına da yazmıştım:
evinde mutlaka kirli bir köşe vardır, orayı temizle rahatlarsın diye. lanet olası bir terzi de değilim ama kendi söküğümü dikemeyenim. anlayacağın üzere çok şey yapmak geliyor içimden ama evimi bok götürüyor ve benim kılımı kıpırdatasım yok. rezil bir başak burcuyum.
maratonun sonu bataklık:
hakikaten öyle sanırım. koştum, koştum, çok çabaladım, didindim, bugünümdeki huzuru elde edebilmek için büyük savaşlar verdim. yoruldum, aniden sigaradan çökmüş ciğerlerimin maduru oldum ve yıkıldım yere.
metaforu, hayalleri, alt satırdaki ince mesajı kenara bırakayım, dümdüz: bıktım.
korkuyorum psikoloğa gitmekten. mühim bir teşhis koyarsa çocuklarımı elimden alabilecek bir sistem var avrupa’da. ottan foktan sebepler yüzünden ailelerin yaşadığı mağduriyetler okudum gazetelerde. canımı sıkıyor bu durum ve daha bir çok durum.
kendimden de soğudum. tam bir aptalım. uyutmuyor düşüncelerim ve çocuklarım. peşpeşe hasta oluyorlar kreşte. onlardan bana, benden tekrar onlara geçen, corona olmayan bir eziyetten yeni kurtuldum. toparlandık ama her düzen gibi uyku düzenimiz de alt üst oldu. sürekli başım ağrıyor. düşünmek mi ağrıtıyor, korkularımın ağırlığı mı, az su içmek kadar dandik bir sebep mi? hepsi birden de olabilir, bilmiyorum.
canım sıkkın:
gerçekleşen bir hayalin sevincini kursağımda bırakmama, terzi olmayıp kendi söküğümü dikemeyişime, onca hastalığa, derdine derman olsun diye psikoloğa bile gitmeye çekinmeye, ebeveynler için intiharı lüks bulduğum halde aklıma geldimi tüm gün sümük gibi beynimin bir köşesine yapışmasına, ne için yaşıyorum ki, hayat mı bu, öperler ameneke düşüncelerimin olmasına, çocuklarıma yetememe korkusunun içimi yemesine, sokakta gördüğüm bebenin sigara içmesiyle dünyanın çöküşünün bilincine varmama, kendime az kalmama canım sıkkın.
devamını gör...
hastalık hastası
google amcanın "öksürük ağrısına ne iyi gelir?" sorumuza "6 ay ömrünüz kaldı" cevabını vermesi sonucu dünyada birçok insanın sahip olduğu sözde hastalıktır.
devamını gör...
into the wild
yıllar önce bir arkadaş önerisiyle izlemeye niyetlenip nedense yarım bıraktığım film.
filmi taze bitirdim geldim, o sebeple düşüncelerim hala biraz dağınık, toparlayabildiğim kadarıyla yazacağım. buradan sonrası spoiler içerebilir.
--! spoiler !--
filmde en çok dikkatimi çeken şey alex(chris)in kimseyle doğru düzgün vedalaşmaması oldu. bir tek sevdiceği tracy ile sarılıyor vedalaşırken. genellikle habersiz gelip habersiz gitmeyi tercih ediyor, kimsenin hayatının bir parçası olmak istemiyor sanki. kimseyi de hayatına o denli dahil etmiyor. bağlanmak istemiyor belki de. fakat tam tersi, bu yolculukta kiminle tanışsa ya onu kendi çocuklarının yerine koyuyorlar, ya da evlatlık almak istiyorlar.
düşündüm de, hayatımıza giren herkes için geçerli belki de bu. bir gün hayatımızdan çıkacaklarını, er ya da geç, bildiğimiz halde hep bizimle kalsınlar istiyoruz. geleceğe dair kocaman kocaman hayaller kuruyoruz. kaybettiklerimizin yerini doldurmaya çalışıyoruz bir şekilde. ama işte hayat, kimse olduğu yerde kalamıyor.
alex'e gelince, mutluluğu her zaman kendinde, ve doğada aramayı tercih ediyor. insanlardan hiç bir beklentisi kalmamış.
filmin başında ailesi ile tartışan alex'in film boyunca ne kadar uyumlu, herkes ile sohbet edebilen ve insanlara kolayca kendini sevdirebilen biri olduğunu görüyoruz. oysa ailesi ona hiç öyle davranmamıştı. yani bu bakımdan çekip gitmek konusunda haklı buldum alex'i. ama keşke sonu böyle bitmeseydi de dedim.
"happiness is only real when it's shared"
sözüyle de anlıyoruz, aslında alex de aradığını tam anlamıyla bulamıyor.
--! spoiler !--
ayrıca film müziklerinin çoğunluğu eddie vedder'a ait olan film.
kapanıştaki müzik için tık
filmi taze bitirdim geldim, o sebeple düşüncelerim hala biraz dağınık, toparlayabildiğim kadarıyla yazacağım. buradan sonrası spoiler içerebilir.
--! spoiler !--
filmde en çok dikkatimi çeken şey alex(chris)in kimseyle doğru düzgün vedalaşmaması oldu. bir tek sevdiceği tracy ile sarılıyor vedalaşırken. genellikle habersiz gelip habersiz gitmeyi tercih ediyor, kimsenin hayatının bir parçası olmak istemiyor sanki. kimseyi de hayatına o denli dahil etmiyor. bağlanmak istemiyor belki de. fakat tam tersi, bu yolculukta kiminle tanışsa ya onu kendi çocuklarının yerine koyuyorlar, ya da evlatlık almak istiyorlar.
düşündüm de, hayatımıza giren herkes için geçerli belki de bu. bir gün hayatımızdan çıkacaklarını, er ya da geç, bildiğimiz halde hep bizimle kalsınlar istiyoruz. geleceğe dair kocaman kocaman hayaller kuruyoruz. kaybettiklerimizin yerini doldurmaya çalışıyoruz bir şekilde. ama işte hayat, kimse olduğu yerde kalamıyor.
alex'e gelince, mutluluğu her zaman kendinde, ve doğada aramayı tercih ediyor. insanlardan hiç bir beklentisi kalmamış.
filmin başında ailesi ile tartışan alex'in film boyunca ne kadar uyumlu, herkes ile sohbet edebilen ve insanlara kolayca kendini sevdirebilen biri olduğunu görüyoruz. oysa ailesi ona hiç öyle davranmamıştı. yani bu bakımdan çekip gitmek konusunda haklı buldum alex'i. ama keşke sonu böyle bitmeseydi de dedim.
"happiness is only real when it's shared"
sözüyle de anlıyoruz, aslında alex de aradığını tam anlamıyla bulamıyor.
--! spoiler !--
ayrıca film müziklerinin çoğunluğu eddie vedder'a ait olan film.
kapanıştaki müzik için tık
devamını gör...
pripyat
pripyat, ukrayna'nın kuzeyinde, kiev oblastında, terkedilmiş bir şehirdir.
çernobil nükleer felaketi'nden önce hayat dolu muhteşem bir şehirdi. 1970 yılında çernobil nükleer santrali çalışanları için kurulmuştu. şimdi ise tam anlamıyla hayalet şehir konumunda. bugünlerde bile bölgedeki yüksek radyasyon oranından dolayı pripyat şehrine giriş yasak.
terkedilmiş pripyat şehrinden görüntüler.

çernobil nükleer felaketi'nden önce hayat dolu muhteşem bir şehirdi. 1970 yılında çernobil nükleer santrali çalışanları için kurulmuştu. şimdi ise tam anlamıyla hayalet şehir konumunda. bugünlerde bile bölgedeki yüksek radyasyon oranından dolayı pripyat şehrine giriş yasak.
terkedilmiş pripyat şehrinden görüntüler.


devamını gör...
birini hiç tanımadan hoşlanmak
platonikliğin ağır zirvesidir. hikayenin devamında hoşlandığınız kişiyle bi şekilde tanışmaya bakın zaten “tanıdıkça bu muydu ya abarttığım” demeniz çok yüksek olasılık.
devamını gör...
sözlük kadınlarının içten içe kadınlı başlıklardan hoşlanması
devamını gör...
kara kedi
batıl inançlara göre uğursuz sayılan kedi.
bana göre ise en güzel kedidir. canım oğlum da kara kedi kategorisinde. annesi yesin onu.
bana göre ise en güzel kedidir. canım oğlum da kara kedi kategorisinde. annesi yesin onu.
devamını gör...
allah'ını seven üstüme toprak atsın
olum yapmayın adamlar takılıyorlar işte çok profesyonel bir şeyler şimdilik beklemeyin dediğim başlıktır.
zamanla yapıcı eleştiriler yapıldıkça gelişip güzelleşecektir.
biraz tribe girmişler katılıyorum ama daha özgün bir üslupla hareket edeceklerdir.
zamanla yapıcı eleştiriler yapıldıkça gelişip güzelleşecektir.
biraz tribe girmişler katılıyorum ama daha özgün bir üslupla hareket edeceklerdir.
devamını gör...
lebaleb
''ağzına kadar dolu, iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık olan ortam'' anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...
asla mutlu olamayacak insanlar
herkesi aynı anda mutlu etmeye çalışan ve beklentileri karşılamayı misyon haline getiren insanlardır. insanları olduğu gibi kabul etmeye çalışırken kimsenin onu olduğu gibi kabul edemediği insanlardır. benimdir.
devamını gör...
sadece askerde karşılaşılan olaylar
sabahın 6sında yapılan tuvalet temizliği.normal bi insanın o saatte tuvaletle ne gibi derdi olabilir ki.
devamını gör...
hatşepsut
bir kadın firavun. hatşepsut, bir erkek evlat istiyordu. bunun sebebi, firavunlar erkek olmalıydı ve hatşepsut da oğlunun firavun olmasını istiyordu. bu sebeple, firavun ıı. thutmose ile evlendi. çünkü bir firavundan oğlu olursa, doğal olarak bu çocuk veliaht olacak ve thutmose ölünce tahta geçecekti. fakat işler beklediği gibi gitmedi, hatşepsut bir kız doğurdu. thutmose ise başka bir kızdan bir erkek evlat sahibi oldu. böylelikle bu çocuk, veliaht oldu. thutmose ani bir şekilde öldü ve bu çocuk, yani ııı. thutmose firavun olmalıydı. fakat yaşı ülkeyi yönetemeyecek kadar küçüktü. hatşepsut, çocuğun üvey annesi olduğu için kral naibliği yaptı. sonra ise bir anlaşma sonucu ülkeyi 30 yıl boyunca sadece kendisi yönetti. işin garip kısmı, hatşepsut firavun olunca erkek kral gibi giyinmiş ve takma sakal kullanmıştır. bunun sebebi dönemin gelenekleriyle alâkalıydı. anlaşılan o ki, hatşepsut iyi biriydi, döneminde mısır refaha kavuştu. ııı. thutmose'u da kendi çocuğuymuş gibi severdi. hatşepsut sonrasında tahta ııı. thutmose geçmiştir. kemik kanseri sebebiyle öldüğü söylenir. bundan ilave hatşepsut, heykellerinde ve resimlerinde de kendisini sahte bir sakal ve erkek vücutlu bir şekilde tasvir ettirmiştir. ııı. thutmose gençliğinde tahta geçmek istediğinde, hatşepsut buna izin vermeyip onunla bir nevi yarışa girmiş ve firavun olmasının tanrının bir isteği olduğunu söylemiştir. ııı. thutmose, ölmeden önce hatşepsut ile ilgili anıtlara zarar vermiş ve onu krallar listesinden çıkarmış, kayıtlardan sildirmiştir. hatşepsut diye bir kadın firavunun varlığı ise 1822 yılında gün yüzüne çıkmıştır..

devamını gör...
tüm yazarların profilinde kurucu yazması
sahibinden satılık sözlük. kurucusu olduğum sözlüğü 128 milyar dolara satıyorum. bilen bilir! tertemiz cillop gibidir. içinde hiç küfür, hakaret edilmemiş. libidosu yüksek, yazarları efendi, sadece 3 beş 10 yazar hesabı uçurulmuş olup, sorunsuz olarak yeni sahibine verilecektir.
sadece bu kadar mı? sözlüğü alana yanında bir adet bakımı hiç bitmeyen bir radyo (anten kırık kesin), bir adet dergi, bir adet haber ajansı da eşantiyon olarak verilecektir. lütfen ciddi alıcılar özelden dürtsün.
tanım: yönetimin 23 nisan jestini fırsata çeviren yazar beyanıdır.
sadece bu kadar mı? sözlüğü alana yanında bir adet bakımı hiç bitmeyen bir radyo (anten kırık kesin), bir adet dergi, bir adet haber ajansı da eşantiyon olarak verilecektir. lütfen ciddi alıcılar özelden dürtsün.
tanım: yönetimin 23 nisan jestini fırsata çeviren yazar beyanıdır.
devamını gör...
lost on you
hak ettiği değeri göremeyen* parçalardan.
geçen gün alışverişten dönerken radyoda tekrardan denk geldim. beni çok eskilere götürdü. birkaç gündür dinliyorum, bir saatlik versiyonunu buldum. neler neler yaşadık be.
"kadın, evin kapısını açtı. odalarda gezindi. hobi odasından tam çıkarken sesi duydu. adam, kapının arkasında yerde oturuyordu. duvara sırtını dayamış, dizlerini karnına çekmiş, elleriyle de yüzünü kapatmıştı. kadının onu bıraktığı çaresizlik karşısında içinden gelen tüm acıyı koyvermişti."
click on the link
geçen gün alışverişten dönerken radyoda tekrardan denk geldim. beni çok eskilere götürdü. birkaç gündür dinliyorum, bir saatlik versiyonunu buldum. neler neler yaşadık be.
"kadın, evin kapısını açtı. odalarda gezindi. hobi odasından tam çıkarken sesi duydu. adam, kapının arkasında yerde oturuyordu. duvara sırtını dayamış, dizlerini karnına çekmiş, elleriyle de yüzünü kapatmıştı. kadının onu bıraktığı çaresizlik karşısında içinden gelen tüm acıyı koyvermişti."
click on the link
devamını gör...
turgut uyar
benim gibi pek şiir bilmeyen, sevmeyen bir insanı bile 2 gündür şiirleriyle duvardan duvara çarpabilen şairdir kendisi.
(bkz: göğe bakalım)
(bkz: göğe bakma durağı)
(bkz: göğe bakalım)
(bkz: göğe bakma durağı)
devamını gör...