devamını gör...

hincime ukdesi.
güzellik algısının bir sonucu. eskiden çilli insanlarla dalga geçilirdi, çok iyi hatırlıyorum çocukluğumda. çilli bomlar, çilli de yavrum bilmem ne.

ve hatta çil kremleri satıldı, çile son! insanlar müdahale etti çillerine kurtuluverdiler bu 'kusurdan'.

son yıllarda ise çil moda oldu. bunun bir güzellik olduğu satıldı bize instagramdan. çil kalemleri, yüze kına sürmeler, kalemle çil çizip bebeksi pozlar vermeler..

zamanında o 'kusurlu' yüzleri niye 'tedavi' ettirdiniz o zaman? yüzüne kat kat fondöten sürüp çil kapatan insanlar şimdi çil güzellemesi yapar olmuş.
devamını gör...

his karmaşasıdır.

'insan bastırdığı duygunun esiri olur.' diye bir söz vardır.belki şimdilik bir sıkıntı olmayabilir hatta bunu yıllarca bastırabilirler ancak mutlaka o duygu bir yerde ortaya çıkacaktır.

er ya da geç.

rahatsız ukdesi
devamını gör...

özelde konuşup halledilmesi gereken meseleleri sözlük içinde ulu orta herkesin içinde yazdıktan sonra tarafların incinmesi durumu.

hiç girmem bu işlere. problemim varsa yazarım özelden gayet düzgün bir biçimde. bir olaydan hoşnut değilsem hoşnut olmadığım kişileri engellerim.

kimin kiminle ne problemi olduğunu da bilmek zorunda değilim. kafa dağıtmak için girdiğimiz sözlükte dert tasa sahibi olup çıkıyoruz. doğru düzgün akışta tanım yazacak başlık yok be.
neyse başlığı görünce aklıma şu replik geldi.

(bkz: bir de bayıl istersen feriha)
devamını gör...

yoğun kireç barındıran su kütleleri doğada bu şekilde gösteriyor kendini.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ansızın gerçekleşir ve her şey senin dışında yaşamaya devam eder.
devamını gör...

bir gabriel garcia marquez kitabıdır.

edebiyatla ilgilenen, en çok da birçok yazarın takıntı ile sevdiği bir rütbedir albaylık. her şeyi albaya soran, albaya dert yanan büyük yazarların yanısıra albayı bir çöpçatan olarak kullanmaya çalışıp nezahat’a göz koyanların de derdi gücü albaydır. ama kimse albaya mektup yazmaz. acı değil mi bu? üzücü değil mi?

albay emekli olup çektiği acıların bir son bulması için belki de, emekli olduğunu bildiren o mektubunu gelmesini bekler iki gözü yollarda, daha doğrusu iki gözü posta kutusunda. ama hiçbir hareket olmaz, o mektup asla gelmez.

dünya çoğu kıtadan kanamaya devam etmektedir. ama bence en çok kanayan kıtalar başta afrika sonra da güney amerika’dır. işte albayım da mektubu güney amerika’da bekler ve beklerken de el altından dağıtılan bildirilerle ve halka en sert tepkiyi veren insanlar arasında bir hayalet gibi yaşar hayatını. bir de horoz elbette.

albay mektup beklemekte ancak albaya mektup yok. sevgili sözlük yazarları bir el atalım bu sorunu. bu kadar sorumluluğun altında albay bir mektubu hak ediyor bence.
devamını gör...

sameblod (sami blood), amanda kernell’in yazıp yönettiği, 2016 yapımı bir film. filmde sami halkının isveç’te yaşadıkları ve maruz kaldıkları ayrımcı davranışlar genç bir kız özelinde anlatılıyor. film, kendisine “christina” olarak seslenilen yaşlı bir kadının, kızkardeşinin cenaze töreni dolayısıyla, çocukluğunun geçtiği yere oğlu ve torunu ile birlikte dönmesiyle başlıyor. buradan sonrasını biraz spoiler'lı anlatacağım.

--! spoiler !--

christina orada olmayı pek istemiyor, yolculuk esnasında oğluna samileri sevmediğini, onların hırsız ve yalancı olduklarını söylüyor. dillerini konuşmayı reddediyor ve anlamadığını söylüyor, kızkardeşinin ailesinin olduğu yerde kalmak yerine otelde kalmayı tercih ediyor. sonrasında geriye dönüşlerle kadının gençlik yıllarına tanık oluyoruz.

elle marja, 14 yaşında bir sami kızı ve 1930’lu yıllarda küçük kızkardeşi njenna’yla yatılı bir okulda okumaya yollanıyor. burası, katı sınırları olan ve kurallara uymadıklarında dövülerek cezalandırıldıkları bir yer. isveççe öğrenmek zorundalar ve onların kültürüne uyum sağlamalılar, ancak yine de bir “lapon” olduklarını da unutmamalılar. hatta biyoloji araştırmaları için kafataslarının ölçülerinin alınmasına ve çırılçıplak fotoğraflarının çekilmesine de ses çıkarmamaları bekleniyor. ayrıca mahalledeki erkek çocukların ırkçı hakaretlerle onlara laf atmaları da katlanmaları gereken başka bir konu. ama bir gün elle marja daha fazla dayanamayıp babasından kalan bıçağını çekerek sözlerini geri almalarını istediğinde, gruptakiler onun elinden bıçağını alarak onu kulağından yaralıyorlar (samiler geyikleri damgalamak için onların kulağına kesik atıyorlar, erkek çocuklar da bu törenin bir taklidini yapıyor).

elle marja yoldan geçen genç isveçli askerlerin onu dansa davet etmesinden sonra, öğretmenin kıyafetlerini çalarak gizlice dansa gidiyor ve orada onu oraya çağıran niklas’la tanışıyor, ama çok geçmeden yakalanıp okula geri götürülüyor ve dövülerek cezalandırılıyor. danstayken onu aramaya gelen kardeşi njenna’yı tanımamazlıktan gelmesi ve aşağılaması, kardeşinin ve okuldaki diğer çocukların ona soğuk davranmasına neden oluyor. elle marja, yaşadığı tüm olumsuzlukların sebebinin “lapon” olması olduğunu düşünerek, ailesi ve geçmişiyle bağlarını koparmak ve öğretmen olmak için uppsala şehrine kaçıyor. orada kendini “christina” olarak tanıttığı niklas’ın evinde bir gece kaldıktan sonra niklas’ın ailesi nedeniyle oradan ayrılıyor ve geceyi parkta geçirip oradaki okula kaydoluyor. biraz zor da olsa okula kabul edilmesi ve kendine yeni bir arkadaş çevresi edinmesinin ardından ise, eline 200 kronluk okul faturası tutuşturuluyor.

yeni adıyla “christina”, faturayı ödeyebilmek için niklas’tan yardım istemek üzere onun evine gidiyor. ancak niklas’ın doğum günü partisi için orada bulunan arkadaşları onun sami olduğundan haberdarlar ve onu türlü aşağılamalara maruz bırakıyorlar. christina, niklas’tan da istediği yardımı alamayınca, parayı bulabilmek için ailesinin yanına dönmek zorunda kalıyor. annesine durumu anlatıp babasından kalan gümüş kuşağı satmak istediğini söylüyor, annesi izin vermediğinde de onlarla yaşamak istemediğini anlatıyor ve annesi de bunun üzerine onu kovuyor. ancak ertesi sabah yine de istediği gümüş kuşağı ona verip tek kelime etmeden yanından ayrılıyor.

tüm bu yaşadıklarını düşünen yaşlı kadın, otelde eğlenen kalabalığın yanından ayrılarak kız kardeşinin tabutunun yanına gidiyor ve ondan kendisini affetmesini istiyor, ardından bir tepeye çıkarak samilerin yaşadığı yere gittiğinde film sona eriyor.

filmde beni en çok etkileyen sahnelerden ilki, araştırma için okula gelen biyologların olduğu sahneydi. elle maria, isveççe okumada başarılı olduğu için gelen ekibi okulun önünde karşılama sözlerini söyleme ve hediyelerini takdim etme görevine seçilmişti. biraz utangaçtı, ama biraz da mutluluk duyuyordu; fakat daha sonra neler olacağından habersizdi. içeriye geçmeleri söylendikten sonra kafasının çeşitli yerleri ölçüldü, ancak onun tüm bunların ne için olduğu sorusuna kimse cevap vermeye bile tenezzül etmedi. daha sonra kıyafetlerini çıkarmalarını istediklerinde de ondan örnek bir öğrenci olmasını bekliyorlardı, o da istemeye istemeye sustu ve dediklerini yapmak zorunda kaldı. sıra diğer öğrencilere ve kardeşine geldiğinde, artık her flaş patlayışında irkiliyordu.

benim için bir diğer etkileyici sahne, isveçli öğretmenin elle maria’yla olan konuşmasıydı. genç kız, uppsala’daki okula geçmek istediğini söyleyip ne yapması gerektiğini sormuştu. öğretmeni de orada okumasının zor olduğunu, sertifika ve evrak gerektiğini, ona referans olamayacağını söyleyip başından savmak için cevaplar sıralarken elle maria’nın ısrar etmesiyle şu cevabı vermişti: “zekan sadece buraya yeterli. bilimsel raporlara göre şehre uygun insanlar değilsiniz. beyniniz… gerekli donanıma sahip değilsiniz. ya burada kalırsın ya da ölürsün.”

son olarak, elle maria’nın gördüğü rüya sahnesinden etkilendim. annesine onlarla yaşamak istemediğini söyledikten sonra çadırdan kovulmuş, dışarıda uyuyordu. rüyasında ise sisler içerisinde, etrafında bir ren geyiği sürüsüyle birlikteydi. elindeki ipi öfkeyle sağa sola savurduktan sonra ren geyiklerinden birini boynuzundan yakalamış, ardından büyük bir çaba sarf ederek onu yanına çekip öldürmüştü. öldürdükten sonra nefes nefese yerdeki kan birikintisine bakıyordu. sabah, annesi yanına gelip gümüş kemeri ona verdiğinde o da tek kelime etmemişti, artık onun da damarlarında sami kanı yoktu.

--! spoiler !--
devamını gör...

ay heyecanladim altimda kim olacak bakalim. (bkz: swh)
devamını gör...

lalettayin bir kişi ile en temel korku, endişe ve hislerimizi durduk yere açık gonullulukle paylaşmanın akabinde gelen, ben şimdi bunu niye yaptım, kendimi niye ifşa ettim ki hissi. pişmanlık ve hüzün.
devamını gör...

çok fazla şarkı!
iki çocuk bakıyor bana, bir kedi, bir eski aysel.
öyle araf ki, arada kalmak hiç bu kadar zor olmamıştı.
iki çocuk bana bakıyor, su iç diyorlar, az iç diyorlar, bir nevi eski aysel fazla bişi demiyo ama gülüyoruz işte beraber, o bile yeter, sağolsunlar.

üçü de seni biliyordu biliyor musun, biliyorsun tabii, bugün üçüne de gittiğini söyledim, çocuklar az iç dediler, su iç dediler, ex aysel ne dedi hatırlamıyorum.

haber verecektin bugün, yüzde bilmem kaç kötü olduğunu bildiğin haberin haberini verecektin?
tahmin ediyorum ki, en kötüsü geliyor aklıma, neyse, atlatırsın. keşke.. keşke..

sabah tıp deyip hâlâ susmayan dilimi de, yazdıran alkolü de..

neyse...
devamını gör...

çocukluğum, gençliğimdir. bahar ayından ekim ortasına kadar sürekli zaman geçirdiğim mekandır. çekirdek satan amaçlardan çekirdek alıp çitlemedim mi, turfanda kayısı çağlası satan amcalardan çağla alıp orada yemedim mi? içinde zaman zaman ping pong oynadık, halısahaya maç yapmaya gittik. parkurunda yürüdük koştuk. düğün salonunun yanındaki semavercide gözleme yedik, çay içtik. kurtuluş parkı benim için gözbebeğidir. ankara'nın havasıdır.
devamını gör...

başınıza gök taşı düşer.
hayatının son günlerinde, son yaptığı kayıt;
devamını gör...

çok saçma bulduğum bir söz
o zaman herkes büyüklerinden nasıl gördüyse öyle davransın ,peki ya biri büyüğünden kötü bir davranış gördüyse böyle mi devam ettirecekler yani dediğim gibi aşırı saçma bir söz ,insan ne düşünüyorsa, nasıl davranmak istiyorsa öyle davranmalı .
devamını gör...

bu muhabbette şehir efsanesi oldu çıktı arkadaş. herkes bir şey söylüyor, atıp tutuyor. ama kimden bahsedildiğini kimse bilmiyor.

iddiayı ortaya atanları hem isim vermeye hem de bu artık baygınlık getiren iddiasını ispatlamaya davet ediyorum.

eskiden hep geyiğini yapıyordum artık o bile baymaya başladı yani o noktaya geldik.

şu oy verme olayı mesela, takip sekmesinden takip ettiklerime ara sıra bakar yazdıklarını oylarım. bu beni şimdi kankacımı yapıyor? eğer bunu yapmayacaksam takip butonu neden var? hiçbirini ne tanırım ne de doğru düzgün bir konuşmuşluğum vardır. sadece yazdıklarına aşinayız o kadar.

ben bu muhabbeti artık aradığı ilgiyi bulamayan şahısların bu şikâyetlerini arkasına sakladığı bir liman olarak görüyorum. kim üstüne alınıyorsa alınsın.

benim yorumum budur.
devamını gör...

kirpik dibine çok girerseniz kökünden kopmasına sebep olan alet.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bunlar engerekler ve çıyanlardır
bunlar aşımıza, ekmeğimize
göz koyanlardır.
tanı bunları, tanı da büyü.
ahmed arif
devamını gör...

iyi bir egitim ve ahlak bilgisi verilmeyen,anne babanın sıkıntılı bireyler olması sonucunda psikolojik sıkıntıları olan çocuklar yetişiyor.ilerde kendine yararı olmuyor ki çevresine yarari olsun.bu bir kısır döngü böyle bir ehliyet olsa keske dediğim durum.
devamını gör...

yokluğundan en çok korktuğu şeydir.
devamını gör...

öncelikle kimseyi savunmuyorum.
sözlükte kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorundadır. kendisiyle herhangi bir samimiyetim, tanışıklığım vs. bulunmamaktadır.
ayrica kendisini takip etmemdeki en büyük etken ciddi emek verip başlıklar açıp,tanım girmesidir. her şeyden önce emeğine saygi duyuyor olmamdır. bu kadar donanımlı ve bilgi sahibi olduğu için de kendisini ayriyaten takdir ediyorum.
her yazdığını okuyorum desem yalan söylemiş olurum, çünkü ilgi alanlarımız farklı ama eğer ki ilgimi çeken bir başlık açtıysa veya az çok kulak asinaligim bilgim varsa o konu hakkında, açtığı başlığı, girdiği tanımı mutlaka okurum. çünkü bilgisine, araştırmasına güvenir eksiğimi tamamlamaya çalışırım. zaten sözlüklerin amacı da bu değil mi ?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim