gogol'un mirgorod öykülerinde yer alan ilk cildin ikinci öyküsü. kendi içinde barındırdığı muazzam ironi ile muhtemelen gogol'un kaleminden çıkmış olan en etkileyici eserlerden biri bu kazak destanı. çocukluk yıllarını vasilyevka'da geçiren gogol panayırlar ve düğünlerde halk ozanlarından dinlediği şarkılar, söylenceler ve hikayeler ile zamanını geçirdi ve bunun etkisi ile aslında erken dönem eserlerinin bir kısmı bu halk hikayelerinden, destanlardan ve masallardan izler taşıdı. bundan ötürü taras bulba gogol'un çocukluğunun izlerini taşıyan bir eser demek yanlış olmayacaktır. destan ismini ana kahramanı olan kazak taras bulba'dan alıyor. eserin üzerine odaklandığı kişi taras bulba olsa bile ilk bölümünde uzun uzun kazak boylarının yaşamlarını, geleneklerini, uyguladıkları cezaları yani bir nevi bu yarı göçebe savaşçı topluluğun adalet anlayışını ve ne kadar milliyetçi bir biçimde hareket ettiklerine odaklanıyoruz. öykü taras bulba'nın kiev papaz okuluna göndermiş olduğu büyük oğlu ostap ve küçük oğlu andrey'in dönüşü ile başlıyor daha sonra ise bu üçlünün kazak savaşçılarının bir ataman altında toplandığı zaporozhye'ye uzanan yolculuğunu izliyoruz. bu yolculuk boyunca gogol bozkırları öyle güzel betimlemiştir ki bugün bile aklımdan görüntüsü çıkmıyor. lehler ve kazaklar'ın ucu nereye varılacağı kestirilemeyen savaşının orta yerinde taras bulba gibi savaşmayı yaşam amacı olarak gören bir adamın küçük oğlu andrey'in kovno voyvodasının kızına aşık olarak taraf değiştirmesi william shakespeare trajedilerini aratmayacak cinstendir. en sonunda taras bulba onu kendi elleri ile vurmak zorunda kalmış, büyük oğlunun ise lehlerin elinde işkence görerek ölmesini seyretmeye mahkum olmuştur.

eser bir kazak coşkunluğu ile anlatılsa bile sanılanın aksine gogol milliyetçilik ve dindarlık altına gizlenmiş olan ve bir ırkı kıyıma götüren tüm bu düşüncelerin anlamsızlığını bir çok bölümde üstüne basa basa alaya alır. özellikle taras bulba'nın ölümü güzel bir kara mizah örneğidir. leh birliklerinden kaçan taras bulba tütün kesesini düşürür ve herhangi bir polonyalının onu bulup kullanması fikrinden o kadar tiksinir ki geri dönüp sazlıkların arasında onu aramaya koyulur. bu aptallığı ise yakalanmasına ve en sonunda acımasızca öldürülmesine sebebiyet verir. taras bulba'da bulunan pek çok detay dönemine bir çok noktada ışık tuttuğu gibi ani-semitizm izleri de taşıyor fakat 1962 yılında yul brynner, tony curtis ve christine kaufmann'ın rol aldığı taras bulba filminde bu detay tamamen yok sayılmış durumda. 2009 yılında çekilen ve bohdan stupka'nın oyunculuk dersi verdiği taras bulba filmi ise bu dahil pek çok konuda gogol'a daha sadık kalmıştır. özellikle yul brynner muhteşem bir oyunculuk sergilese bile ne yazık ki 60'larda çekilen film taras bulba'yı hiç yansıtmaz hatta neredeyse öykü tahrip edilmiştir ve taras bulba bir kahraman edası ile izleyiciye servis edilmiştir. özellikle son sahnede kahkaha atmaktan kendimi alamadım, ne alaka taras bulba gibi bir adamın çıkıp şehri ele geçirdik ama kimseye zarar verip çalıp çırpmayacağız demesi? ne yazık ki üzeri kahramanlık sosu ile bulandığı için film oyuncularına rağmen öykünün etkileyiciliğinden oldukça uzak bir çizgide. eserin çevirisine gelecek olursak eğer koleksiyonerler için 20'li yıllarda basılmış olan constance garnett imzalı mirgorod ülke sınırları içerisinde bulunması zor olsa bile bulunabilecek bir çeviri ama dili çok ağır, kendi adıma okuduğumdan bir şey anlamadığım için ikinci sayfada bıraktım. dilimize pek çok çevirmen tarafından çevrilmiş olsa bile mehmet özgül ve nurullah ataç çevirileri okunabilir düzeyde.


"ama ilerde neler olacağını kimse kestiremez. bataklıklardan kalkan bir güz sisine benzer gelecek denen bilinmezlik. o sisin içinde güvercin atmacayı, atmaca güvercini tanımaksızın boşlukta döner dururlar... ölüme kıl payı yaklaşmışken bile tehlikeyi göremezler." s.68

"onlar ilerledikçe bozkır da büsbütün güzelleşiyordu. şimdi yeni rusya dediğimiz güney bölgesi, o zamanlar ta karadeniz'e değin uzanan ıssız, yemyeşil topraklardı. yabanıl otların bürüdüğü bitmez-tükenmez kırlar hiç saban yüzü görmemişti. adam boyu yükseklikteki bitki örtüsünü yalnızca buralardan gelip geçen atlılar çiğnerlerdi. bu yerlerde doğa öylesine güzeldi ki, yeşilli-kırmızılı milyonlarca çiçek, geniş ovaları uçsuz-bucaksız bir renk denizine dönüştürürdü. otların ince uzun sapları arasında mavi, mor, lacivert çan çiçekleri boy gösteriyor; katırtırnakları sarı çiçeklerini kat kat açıyor; ak yoncalar şemsiye biçimi yaprak kümeleriyle yükseliyor; buralara nereden geldiği bilinmeyen buğdaylar başaklarını sallıyorlardı. çil keklikler dolaşıyordu ince bitki kökleri arasında. havayı binlerce kuşun cıvıltısı doldurmuştu. gökte bir atmaca kocaman kanatlarını açmış süzülüyor, keskin gözleriyle otların arasını tarıyordu. uzaklarda bir gölde uçuşan yaban kazlarının çığlıkları yankılanıyordu arada bir. ölçülü kanat vuruşlarıyla havalanan bir martı göklere doğru yükseldi, mavilikler arasında yiterek bir noktaya dönüştü. fakat sonra geriye döndü, tüyleri güneşte ışıl ışıl yanmaya başladı. ah, bozkırlar, canım bozkırlar, ne kadar da güzelsiniz!" s.32

" o temmuz gecesinin güzelliğine şimdi bir de korkunç, görkemli bir kızıllık karışmıştı. çevreyi yakıp kül eden yangınların kızıllığıydı bunlar. alevler gökyüzünün bir köşesini kan rengine boyadıktan sonra hareketsiz dururken; başka bir köşesinde yeni yeni yangınlar çıkararak göğe doğru fışkırıyor, sıçrayan ateş parçaları sanki yükselip yıldızların altında sönüyordu. yanmış bir manastırın kapkara kaburgası, kudurgan ateşin kızıllığında, kolları havada açık duran öfkeli bir keşişe benzetilebilirdi." s.70

"kasyan nerelerde! borodavka'ya ne oldu? koloper'den, pidsişok'tan ne haber?" borodavka'nın tolopan'dan asıldığını, koloper'in kizikirmen kalesi önünde diri diri derisinin yüzüldüğünü, pidsişok'un kellesinin uçurulup tuzlandığını, sonra bir fıçı içinde istanbul'a gönderildiğini duyunca bulba başını önüne eğdi; "yaman kazaklardı! hepsi de yaman kazaklardı!" diye mırıldandı. s.43

ordu komutanı elçiye;
- başrahibine benden ve bütün zaporojyelilerden selam söyle, dedi. bizden korkmalarına hiç gerek yok, çünkü çubuğumuzu daha yeni yakıyoruz. aradan çok geçmedi, o görkemli manastırı alevler sardı; dev gözlerini andıran karanlık gotik pencerelerden, dalga dalga ateşler saçıldı. kaçışan keşişlerin, yahudilerin, kadınların oluşturduğu yığınlar kentlere doluştular. oralarda askeri birlikler bulunduğunu, kentlerin ne de olsa iyi korunacağını sanıyorlardı. s.65





devamını gör...

bazılarına vermediğini düşündüğüm beyin, beraberinde düşünebilme yetisi ve duygular.
devamını gör...

orhan pamuk'un en sevdiğim kitabi. kemal ve füsun'u anlatıyor kitap. rutin haline gelen akşam oturmalarını okurken kemal'e çok acımıştım kitabin son cümlesini okurken yine çok acıdım.

masumiyet müzesi kitaptan sonra gerçekten oluşturulmuş bi müzedir. hayatinizda özel bir yeri olan insanla gezdiğiniz zaman*) kitaptaki hisleri birebir yaşayabileceğiniz bir müze aynı zamanda.
devamını gör...

umarım gerekli yardım bulunur.

başa sabitlenmesi çok iyi olacak olan başlıktır.
devamını gör...

soğuk bir kış günü bir grup kirpi donmamak için birbirlerine sokulurlar. ancak, birbirlerine yaklaştıkça dikenlerinin birbirlerine batmaya başladığını fark ederler ve bu kez de uzaklaşırlar.

ancak, kış soğuğu onları bir süre sonra tekrar bir araya getirir. bu iki durum arasına gidip gelen kirpiler bir noktada dikenlerinin rahatsızlık vermediği ve soğuktan da korunabildikleri bir orta noktada buluşurlar.

işte, insan ilişkileri de böyledir. yalnız kaldığımızda, adeta bizi soğuktan koruyan bir sığınak gibi, başkaları ile birlikte olmak isteriz.

fakat, bir süre sonra birlikte olduğumuz kişinin veya kişilerin olumsuz yanları bize kirpilerin dikenleri gibi batmaya ve rahatsızlık vermeye başlar. nihayetinde, kişilerle aramıza bir mesafe koyarak onların kötü özelliklerinden en az rahatsızlık duyduğumuz bir ilişki düzeyinde dengeleniriz.
devamını gör...

elimi yıkarken ayağımın kaymasıyla akan suyu tutmaya çalışmam..
devamını gör...

"dünyaya bir kadının eli değse zeyna! șöyle ağır bir halı gibi çırpılsa, tozlar havalansa."
her mısrası okunası kadın...
devamını gör...

üç aylar'ın ikincisi olarak bilinen ayın ismidir.

argoda da aptal, saf kişiler için kullanılan bir sözcüktür.
devamını gör...

beğendiğim gelişmedir. zira halkın önemli numaraları aklında tutması zor olabiliyor.
devamını gör...

perier ya da san pellegrino. bunlarda gerçekten doğal mineralin tadını almak mümkün. diğerleri tamamen gazlı acımtırak su gibi bir şey.
devamını gör...

16. yüzyıla halk edebiyatına ait hikaye, eser
merak edenler için;
--- alıntı ---

bir zamanlar yaşlı bir isfahan padişahı, mirasını bırakacak bir erkek evladı olmadığı için üzülmektedir. padişahın "keşiş" diye hitap ettikleri bir yardımcısı vardır. keşiş padişah için bir elma ağacı diktirtir ve senesinde padişahın herkesi kıskandıracak derecede yakışıklı bir erkek evladı dünyaya gelir. bu çocuğa yiğitliği ve mertliği dolayısı ile kerem adı verilir. keşişin de aslı adında dünyalar güzeli bir kızı vardır. bu iki genç çocukluklarını beraber geçirirler. kerem'in sofu adında bir arkadaşı vardır. kerem bir gün sofuyla gezerken aslı'yla karşılaşır. kerem'in nutku tutulur ve bir daha konuşamaz. bir süre sonra aslı ortadan kaybolur. kerem aslı'yı bulmak için yollara düşer. yolda karşısına çıkan herkese aslı'yı sorar. yolda karşılaştığı kızları aslı'ya benzetir. bir gün sofu kerem'in yanına gelir. kerem'e, aslı'nın başkasıyla evleneceğini söyler. kerem bunu duyar duymaz aslı'nın evine gider. aslı ile kerem o gece evlenirler. keşiş düğün sırasında kerem'e büyü yapar, düğünden sonra kerem ile aslı yorgun bir şekilde evlerine dönerler. kerem üstündeki mintanı çıkarmak için düğmeleri açar fakat düğmeler tekrar iliklenir. daha sonra kerem birkaç kez mintanı çıkarmayı denese de başaramaz. artık daraldığı için yorgunluktan bir "ah" çeken kerem ağzından yayılan ateşle yanmaya başlar. aslı kerem'i söndürmek için ona su verir fakat bu sefer ateş daha da güçlenir. birkaç dakika içinde kerem yanmaktan kül olur. aslı da kahrından haykırırken saçları kerem'in külüne değerek tutuşur ve o da yanarak can verir.

--- alıntı ---
kaynak: vikipedi
devamını gör...

kemal tahir'in yazmış olduğu esir şehir üçlemesinin ilk kitabıdır. buram buram kalitedir.
devamını gör...

soluksuz izlenen enfes film.akıl insana öyle oyunlar oynuyor ki.
devamını gör...

sadece karşı cinste değil tüm insanlarda, zeka..
devamını gör...

-çiçek bozuğu yüzler
-cepteki üç beş kopek
....verst uzaklıktaki kaplıcalar
-troyka ve briçkalar
ve olmazsa olmaz, 12. dereceden memur.
devamını gör...

basit ama derin anlamlı dizelerdir.


bedava yaşıyoruz,
bedava.
hava bedava, bulut bedava.
dere tepe bedava, yağmur çamur bedava.
otomobillerin dışı,
sinemaların kapısı,
camekanlar bedava.
peynir ekmek değil ama,
acı su bedava.
kelle fiyatına hürriyet,
esirlik bedava.

bedava yaşıyoruz, bedava.
devamını gör...

mevlana celaleddin-i rûmî “sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.” der.

öncelikle çoğunluk okumuyor ,
okuyanlardan bir kesim anlamıyor,
anlayanlardan bir grup, dikkat çekmemek ve korktuğu için uzak duruyor ,
yine anlayanlardan bir grup da oy verip başkasını öne çıkarmaktan imtina ediyor ..
bunlar birleşince de ortaya bu çıkıyor.

ha bu arada + oy almaya hak kazanan entry sayısının az oluşu da bir diğer etken olabilir diye düşünüyorum. bunu söylerken gerçekten etkili ve emek harcanarak yapılan girişleri ayrı tutuyorum ...
devamını gör...

sözlüğün ve yazarlığın olmazsa olmazıdır entry. bunu yazarken bir takım yardımcı butonlarımız vardır. nedir bunlar?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hemen başta bulunan klavye butonu.
size ç ğ ı ö ş ve ü harflerini yazmanızda yardımcı olan butondur.
**
ve yanındaki b yani bold butonu.
bold butonu yazıyı kalın olarak yazmaya yarar. bir konuya dikkat çekeyim ama başlık olarak da yönlendirmesin istiyorsanız kullanabilirsiniz.
**
bir yanındaki i yani italik butonu.
italik butonu yazıyı ince ve eğik yazmaya yarar. yazım alıntı gibi görünsün derseniz kullanabilirsiniz. bir ihtimal konuşma metni yazarken de kullanabilirsiniz.
**
hemen yanında bkz (bakınız) butonunu görüyoruz.
bakınız butonu yönlendirme, kaynakça veyahut şuraya da bakılsa iyi olur dediğimiz başlıklar için kullanılır.
(bkz: kafa sözlük) gibi.
**
gbkz (gizli bakınız) butonu. bu butonun bakınız butonundan farkı şudur; başlığı entry içine gömer. başlığın içinde entry yazarsınız ve entryde başka bir başlığa yönlendirme yaparken sırıtmazsınız.
sözlüğün en havalı yazarı iko'dur gibi.
**
hemen yanında * yıldızlı bakınız butonu vardır ve genel de swh (smiley was here) için kullanılsa da yazı da yazabilirsiniz içine.
* gibi.
**
bir sonraki alıntı butonudur. bu butonu kitap, video vb gibi cümleleri sözlüğe taşırken kullanabilirsiniz. hele bir de altında kaynakça belirtirseniz entryniz tadından yenmez.

sana gitme demeyeceğim,
ama gitme lavinia...

gibi.
**
hemen yanında spoiler butonu vardır. yasak alanlar için kullanılır. bir film hakkında entry gireceksiniz ama olay örgüsünü de yazmak istiyorsunuz. hoop imdada spoiler butonu yetişiyor.

20 kasım akşam saat 20.00 da sözlüğün mobil uygulaması hizmete açılacak.

yok öyle bir şey :)
**
link butonu ise adı üzerindedir. link vermek için kullanılır. link verdikten sonra size sunulan link adına dilediğiniz açıklamayı yazabilir dilerseniz buradan adlı hazır kalıbı kullanabilirsiniz. kırık linkler düşmanımızdır.
buradan
**
son olarak ise görsel butonu.
ister telefonunuzda, ister bilgisayarınızda bulunan bir görseli sözlüğe tam boy olarak yükleyip görünmesine yardımcı olan butondur.
***********************
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu 3 seçeneğimiz entry kutucuğunun altında değil hemen üstünde bulunur.
şırasıyla;
şimdi yayınla butonu: tanımı o an gönder'e basıp yayınlamaya yarar.
**
sabaha bırak: yazdığınız tanımı gönder'e basmadan evvel bu seçeneğe tıklarsanıztanımızın yayınlanmaz. 13.03.2021, saat 10.08'de sabaha bıraktığınız bir tanım 14.03.2021, saat 05.01'de yayınlanır.
**
taslak kaydet: şu an için yazmak istemeyip geleceğe birikip yapmak veya şu an tanım tanımı kafamda oluşturamadım ama bu tanım mükemmel olacak abi hele bir yazmaya başlayım ara ara açar bakarım dediğiniz tanımlar için birebir seçenektir. tanımı yayınlamaz taslaklara kaydeder.
*taslaklara ulaşmak için; profilim->bana özel->yayında olmayanlar->taslaklarım.
***********************
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
önizle: hele bir tanımıma göndermeden evvel şöyle bir alıcı gözüyle bakayım demek isteyenler için icat edilmiş buton.
**
gönder: tanımı sözlüğe ışınlamaya yarar.
***********************
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
karakter sayacı: entry içinde kaç adet harf virgül nokta boşluk vs klavyeye her dokunduğunuzda ortaya çıkan ne varsa sayan sayaçtır.
ayrıca ne kadar sayaç sayısı yüksekliği o kadar karmadır. hadi bakalım.
devamını gör...

kuran kursunda çocukları taciz eden, kendi annesine ve öz evladına hallenen, kız çocuğuna evliliği reva gören ve daha nice pisliği makul gören bir güruhun mensubu ağzı salyalı yavşağın beyanıdır.
(bkz: küfür etmeyi sevenler)
devamını gör...

(bkz: yabancı)
camusun ilk ve en çok bilinen yapıtıdır. camus burada genç kahramanı meursaultun kendisine, dış dünyaya ve yaşadığı topluma karşı yabancılaşmasını ele alır.


- akşam, marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. benim için fark etmediğini, eğer o istiyorsa evlenebileceğimizi söyledim. o zaman da, onu sevip sevmediğimi sordu. ben de yine daha önceki gibi cevapladım, bunun bir anlamı olmadığını ama elbette onu sevmediğimi söyledim. " öyleyse neden evleneceksin benimle?" dedi. ben de ona bunun bir önemi olmadığını, ama o arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. zaten bunu isteyen oydu, bana düşen de evet, demekti. o da evliliğin ciddi bir iş olduğunu belirtti. ben " yoo" diye cevap verdim. bir an sustu, ses çıkarmadan yüzüme baktı. sonra konuştu. bilmek istediği tek bir şey vardı.; aynı şekilde başka bir kadına bağlı olsam ve aynı teklif ondan gelse kabul eder miymişim. ben de " tabii!" dedim. o zaman, kendisinin beni sevip sevmediğini sorguladı, ben bu konuda bir şey bilemezdim. sy 43

yabancıda boşvermişlikten ziyade uzlaşamama ve başkaldırı vardır. camus vebada absurde ve başkaldırıyı toplum üzerinden ele alırken yabancıda bunu meursault karakteriyle birey üzerinden yapar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim