portakalı yuvarlak kesmek
güzel olduğunu kabul etmekle birlikte bir öneri de benden.
portakalı aldıktan/topladıktan sonra gazete kağıdına sarıp , soğuk bir yerde ( tercihen betona değsin ) bekletin 1-2 hafta kadar. sonrasında portakalı ekvator çizgisinden ikiye bölün ve somura somura yeyin. buna somurgaç denir. soğuk yerde ‘yataklandığı’ için portakal, kabuğundaki asit de azalır böylece somururken dudağınızı yakmaz.
portakalı aldıktan/topladıktan sonra gazete kağıdına sarıp , soğuk bir yerde ( tercihen betona değsin ) bekletin 1-2 hafta kadar. sonrasında portakalı ekvator çizgisinden ikiye bölün ve somura somura yeyin. buna somurgaç denir. soğuk yerde ‘yataklandığı’ için portakal, kabuğundaki asit de azalır böylece somururken dudağınızı yakmaz.
devamını gör...
tanca
fas'ın kuzeyinde cebelitarık boğazında yer almaktadır. deniz kenarında baktığınızda, solunuz atlantik okyanusu, sağınız akdeniz ve önünüzde avrupa kıtası durmaktadır. 1940'ta general franco tarafından işgal edilmiştir. almanların yenilmesi ile franco şehirden çekilmiştir. fas'ın bağımsızlığını kazandığı 1956 yılına kadar tanca, stratejik konumu ve liman oluşu nedeniyle uyuşturucu, kaçakçılık ve casusluk trafiğinin kavşağı denilebilecek bir yer olduğu kayıtlarda geçmektedir. günümüzde turizm merkezi konumundadır. dünyanın farklı yerlerinden insanları kendine çekmektedir.
fas'ın karmaşasını, eski sokakları kültürünü yaşamak isteyenler için güzel bir tercih olabilir. yaz döneminde çok kalabalık olduğu, gece hayatının çok renkli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. moraccan whisky ( nane çayı) yudumlayarak cebelitarık boğazını izlemek, daracık sokaklarda kaybolmak güzel bir fikir olabilir.
ibni batuta'nın doğduğu şehirdir aynı zamanda. hava limanı da bu ismi taşımaktadır. bunun dışında george orwel, paul bowles gibi edebiyatçılardan hayatlarının bir dönemini burada geçirmiştir.
yaşayan insanlar ile , arapça, fransızca ( anadil), ingilizce ve karşı kıyı olması sebebiyle ispanyolca çok rahat iletişim kurulabilmektedir. ben ispanyolca ve yerler ingilizce kullandım. hatta cervantes ensitütüsünün bir şubesi dahi bulunmaktadır. türk olduğunuzu öğrendiğinizde insanlar sempati ile yaklaşmaktadır.
ben casablanca dan uçak ile geçtim oraya ama direk buraya gidecek iseniz thy ile gündüz gelip bütün gün havalimanında beklemek zorunda kalabilirsiniz. çünkü iç hat uçuları nedense gece yapılıyor. bu sebeple ya kazablanka da kaldıktan sonra gidilebilir veya araç yada taksi kiralayarak kazablanka'dan direk karayolu ile gidebilirsiniz. iki kişinin uçak bileti parasına oraya bir taksi ücreti kafa kafaya denk gelmektedir ( beklemem diyenler için küçük bir tavsiye). 3 saatlik kara yolculuğu sonunda da direk ulaşabilirsiniz.
bu güzide şehrin tarihi konusunda tarih bilen bir kafacı dan destek alabiliriz diye düşünüyorum.
fas'ın karmaşasını, eski sokakları kültürünü yaşamak isteyenler için güzel bir tercih olabilir. yaz döneminde çok kalabalık olduğu, gece hayatının çok renkli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. moraccan whisky ( nane çayı) yudumlayarak cebelitarık boğazını izlemek, daracık sokaklarda kaybolmak güzel bir fikir olabilir.
ibni batuta'nın doğduğu şehirdir aynı zamanda. hava limanı da bu ismi taşımaktadır. bunun dışında george orwel, paul bowles gibi edebiyatçılardan hayatlarının bir dönemini burada geçirmiştir.
yaşayan insanlar ile , arapça, fransızca ( anadil), ingilizce ve karşı kıyı olması sebebiyle ispanyolca çok rahat iletişim kurulabilmektedir. ben ispanyolca ve yerler ingilizce kullandım. hatta cervantes ensitütüsünün bir şubesi dahi bulunmaktadır. türk olduğunuzu öğrendiğinizde insanlar sempati ile yaklaşmaktadır.
ben casablanca dan uçak ile geçtim oraya ama direk buraya gidecek iseniz thy ile gündüz gelip bütün gün havalimanında beklemek zorunda kalabilirsiniz. çünkü iç hat uçuları nedense gece yapılıyor. bu sebeple ya kazablanka da kaldıktan sonra gidilebilir veya araç yada taksi kiralayarak kazablanka'dan direk karayolu ile gidebilirsiniz. iki kişinin uçak bileti parasına oraya bir taksi ücreti kafa kafaya denk gelmektedir ( beklemem diyenler için küçük bir tavsiye). 3 saatlik kara yolculuğu sonunda da direk ulaşabilirsiniz.
bu güzide şehrin tarihi konusunda tarih bilen bir kafacı dan destek alabiliriz diye düşünüyorum.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın olsun.
olsun da, daha kolllar, bacaklar uyanmadı ama.
okul girişinde sevgi gösterisinde bulunan harika bıyıkları olan bir köpeği elbisemi batırmasın diye reddetmek zorunda kaldım.iki ayağı üzerinde biblo gibi duruyordu tatlı hayvancık.şimdi de küçük bir vicdan azabı var içimde sevmedim onu çünkü.
bu kez bahçede iki kedi mee mee diye diye (evet, bunlar meliyor nedense)etrafımda dolanmaya başladı.biri kendini yerlere atarak türlü numaralarla beni kandırmaya çalıştı.elimi uzattığımda da kaçtı.

işte bir gün böyle başlıyor, bakalım neler getirecek.
işte zil çaldı bile:
havasına suyuna taşına toprağına…
olsun da, daha kolllar, bacaklar uyanmadı ama.
okul girişinde sevgi gösterisinde bulunan harika bıyıkları olan bir köpeği elbisemi batırmasın diye reddetmek zorunda kaldım.iki ayağı üzerinde biblo gibi duruyordu tatlı hayvancık.şimdi de küçük bir vicdan azabı var içimde sevmedim onu çünkü.
bu kez bahçede iki kedi mee mee diye diye (evet, bunlar meliyor nedense)etrafımda dolanmaya başladı.biri kendini yerlere atarak türlü numaralarla beni kandırmaya çalıştı.elimi uzattığımda da kaçtı.

işte bir gün böyle başlıyor, bakalım neler getirecek.
işte zil çaldı bile:
havasına suyuna taşına toprağına…
devamını gör...
komik ad soyad kombinasyonları
lisede müdür ve müdür yardımcısının soyadları coşkun ve azgın.
devamını gör...
gece sözlükte oluşan elit ortam
misafirler gittikten sonra ailecek kalan çayı içiyor gibiyiz.*
devamını gör...
virginia woolf
kadınlar bütün bu yüzyıllar boyunca erkeği olduğundan iki misli büyük göstermek gibi tılsımlı ve tadına doyum olmayan bi güce sahip olan aynalar görevi görmüşlerdi. wirginia woolf.
devamını gör...
mavi gozlu tipsiz yazar
akılda kalıcı bir mahlas seçmiş yazar arkadaşımız. ben kendisini yeni fark ettim bundan sonra bakacağım, takip edeceğim inşaallah.
devamını gör...
lucky strike
iki sene boyunca içtiğim ve hala derinden gelen bir özlemle andığım, tadını kokusunu unutmadığım, bitimine dört beş nefes kala mentol topunu patlatırken duyduğum o pıt sesi hala kulaklarımda olan, mentol tadının genzime doluşu ile sigara içmenin tadına vardığım sigaradır.
o zamanlar yaşadığım küçük şehirde sanırım sadece benim içtiğim sigaraydı lucky. çünkü hangi bakkala, hangi markete, hangi büfeye gidip lucky strike istesem bana bu sigarayı alan tek kişinin ben olduğumu söylüyordu satan kişi.
amerikan markası olan sigaramın içimi oldukça sert olmasına rağmen bir o kadar da keyiflidir. insana gerçekten sigara içtiği hissini yaşatır. daha önce hiç sigara içmemiş gibi hisseder insan, sanki o hep ilk sigaraymış gibi.
sigara paketindeki tasarım da oldukça etkiyecidir. siyah paketinden asalet akarken beyaz yazısı ile de insanda gelecek planları yapma isteği uyandırır. onun sadece içi değil dışı da güzeldir.
lucky strike bir tiryakinin sahip olmak isteyeceği her şeyi vaat eder ve bu vaatleri de her zaman karşılık bulur.
o benim şanslı vuruşumdu!
o zamanlar yaşadığım küçük şehirde sanırım sadece benim içtiğim sigaraydı lucky. çünkü hangi bakkala, hangi markete, hangi büfeye gidip lucky strike istesem bana bu sigarayı alan tek kişinin ben olduğumu söylüyordu satan kişi.
amerikan markası olan sigaramın içimi oldukça sert olmasına rağmen bir o kadar da keyiflidir. insana gerçekten sigara içtiği hissini yaşatır. daha önce hiç sigara içmemiş gibi hisseder insan, sanki o hep ilk sigaraymış gibi.
sigara paketindeki tasarım da oldukça etkiyecidir. siyah paketinden asalet akarken beyaz yazısı ile de insanda gelecek planları yapma isteği uyandırır. onun sadece içi değil dışı da güzeldir.
lucky strike bir tiryakinin sahip olmak isteyeceği her şeyi vaat eder ve bu vaatleri de her zaman karşılık bulur.
o benim şanslı vuruşumdu!
devamını gör...
atatürk düşmanlarını normal sözlük'te istemiyoruz
bu başlığın gündemde kalması lazım. iki gündür ağır bir şekilde kendilerini belli eden troller bir anda ortaya çıkıp bu ülkenin kurucusuna ve kurucu değerlerine hakaret, küfür edip saldıramaz. forumsal başlıklar ve tanım adı taşıyan tanımsız yazılar çoğaldı diye endişelenirken bu gözü dönmüşlerin diğer mecraları bok ettiği gibi bu güzel mecrayı bok etmelerine izin vermemeliyiz, herkes herkesle aynı fikirde olmak zorunda değil fakat sen gelipte bu ülkenin değerlerine hakaret edip iki gram aklınla dalga geçmeye kalkarsan o zaman bir duracaksın. bu başlık hülya avşar gibi ilkel bir yaratığın söylemleri kadar ses getirmezse yazıklar olsun.
devamını gör...
yazarların bu ara en çok dinledikleri şarkı
pinhani - aşk bir mevsim
bugün günlerden senden sonra
aşk bir mevsim, gelmez bir daha
yalnız kalmak korkutmaz ki
alışır bu şehir, alışır elbet yokluğuna.
bugün günlerden senden sonra
aşk bir mevsim, gelmez bir daha
yalnız kalmak korkutmaz ki
alışır bu şehir, alışır elbet yokluğuna.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
sonra belki çay içeriz.
şansımız varsa yağmur da yağar.
damlalara huzur yüklemece oynarız.
benim damlam seninkini alnından öper.
güzel şeyler olur belki.
sen gel bence.
gel..
şansımız varsa yağmur da yağar.
damlalara huzur yüklemece oynarız.
benim damlam seninkini alnından öper.
güzel şeyler olur belki.
sen gel bence.
gel..
devamını gör...
normal sözlük t-shirtleri
bir t-shirt'ten beklentim budur. ikiside makbuldur.

derseniz biz sizin için vişne çürüğü rengini düşündük ona da tamamım. uzlaşmacı bir tarafım var sözlük kendimi iyi hissettiğimde uzlaşmamam gereken bir yerde bile o tarafı atamıyorum. tartışmacı bir tarafımda var kendimi kötü hissettiğimde sakin kalıp uzlaşamıyorum. nedense bir anda konu dışına çıktım. bunu karalama defterine yazmalıydım uzun uzun. bu kafa sıcaktan buharlaşmış girdiği başlığı unutup daha yazarken hedefini şaşırmış kendi kendini sabote etmiş olabilir. neticede bir kafa üyesiyim bende bir sürü farklı kafalardan sadece biriyim.
neydi konumuz
t-shirt, unuttuk mu? hayır...
kafa'yıda bir yere atıverirsiniz artık onu da size bıraktım.
beklemedeyim... vişne'nin mevsimi geçmeden gelmeli. öyle bir anda ansızın..

derseniz biz sizin için vişne çürüğü rengini düşündük ona da tamamım. uzlaşmacı bir tarafım var sözlük kendimi iyi hissettiğimde uzlaşmamam gereken bir yerde bile o tarafı atamıyorum. tartışmacı bir tarafımda var kendimi kötü hissettiğimde sakin kalıp uzlaşamıyorum. nedense bir anda konu dışına çıktım. bunu karalama defterine yazmalıydım uzun uzun. bu kafa sıcaktan buharlaşmış girdiği başlığı unutup daha yazarken hedefini şaşırmış kendi kendini sabote etmiş olabilir. neticede bir kafa üyesiyim bende bir sürü farklı kafalardan sadece biriyim.
neydi konumuz
t-shirt, unuttuk mu? hayır...
kafa'yıda bir yere atıverirsiniz artık onu da size bıraktım.
beklemedeyim... vişne'nin mevsimi geçmeden gelmeli. öyle bir anda ansızın..
devamını gör...
sefer tası
2013 yapımı, ritesh batra'nın yönettiği tertemiz bir hindistan yapımı film. filmin dili ingilizce. ama tabi ki tipik bir bollywood filmi olmadığı için ingilizce adıyla anmamak gerek filmi. bilgi niteliği taşıdığı için the lunch box olan ingilizce adını da paylaşmış olayım.
geçen gün mubi'de izledim. size de denk gelsin siz de izleyin istedim. bu başlığın açılma sebebi budur. açıklayayım; şimdi benim bir takım ön kabullerim var sinema filmi izlemeyi seçerken. herkesin de vardır. takip ettiğim bazı festivaller ve yönetmenler var. bunlardan zaten haberdar oluyorum. bunun dışında henüz görme fırsatım olmayan, çok yakından takip etmediğim oyuncu ya da yönetmenlerin ya da bana önerilen filmlerin yer aldığı bir listem daha var. buradan da bir şey izlemek istemediğim zamanlarda, işte çeşitli platformlardan fragman izlemeden dikkatimi çeken bir şey var mı diye bakıyorum. bu sıralamada da ne yazık ki hindistan ve kore yapımı filmler listenin sonlarında yer alıyor genelde. kişisel tercih. ama sonra bir güzel patlıyorum. bu film de beni patlatanlardan bir diğeri.
şöyle ki; film senaryo filmi sevenler için ilaç niyetinde kelimenin tam manasıyla. müthiş hikaye, çok güzel bir sunum. buna başroldeki irrfan khan ve nimrat kaur'un çok üst düzey oyunculukları da eklenince tadından yenmeyecek bir hal almış hikaye. zor oluyormuş böyle hakkında hiçbir şey bilmediğin bir yönetmen ve/dahi oyuncunun filminden bahsetmek ama şunu söylemezsem kesinlikle olmaz, filmde işlenen konu o kadar derinlikli kendiliğinden, bunu söylediğime inanamasam da, yönetmenlik hiçbir şey kalmamış geriye. yani bir iki güzel kare var dikkatimi çeken ama "ooo bunu buradan anlatmak da ne çok yakışmış" diyebileceğiniz bir mevzusu yok filmin. başrol kadın oyuncunun ila rolünde, tüm hezeyanlarını, tüm çabasız haykırışlarını, tüm insani dürtülerine yenik düşüşünü izlemiyor adeta yaşıyoruz filmde ama. bunun da ciddi haber değeri olduğunu düşünüyorum. hayatının ve koşullarının içinde sıkışmış bir kadının kendini var etme çabası, ona eşlik eden kendi sorunlarında boğulmuş boş vermiş bir adam ve insanın nasıl insanın mayası olabileceğini ve başka bir olasılığın mümkünlüğünü anlatan bir film olduğu için bu, kaygısını çok başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini düşünmeden edemedim. yeri gelmişken filmin ödüllerinden de söz edelim; bafta adaylığı var, cannes'da eleştirmen haftası ödülünü almış. londra, oslo, stockholm gibi büyük festivallere de en iyi film kategorisinde aday olmuş falan...
ben çok, çok beğendim ki okuyanlarınız bilir ben aslında yönetmen işlerini seven bir sinema izleyicisiyimdir. buna rağmen temizinden bir 8/10.
geçen gün mubi'de izledim. size de denk gelsin siz de izleyin istedim. bu başlığın açılma sebebi budur. açıklayayım; şimdi benim bir takım ön kabullerim var sinema filmi izlemeyi seçerken. herkesin de vardır. takip ettiğim bazı festivaller ve yönetmenler var. bunlardan zaten haberdar oluyorum. bunun dışında henüz görme fırsatım olmayan, çok yakından takip etmediğim oyuncu ya da yönetmenlerin ya da bana önerilen filmlerin yer aldığı bir listem daha var. buradan da bir şey izlemek istemediğim zamanlarda, işte çeşitli platformlardan fragman izlemeden dikkatimi çeken bir şey var mı diye bakıyorum. bu sıralamada da ne yazık ki hindistan ve kore yapımı filmler listenin sonlarında yer alıyor genelde. kişisel tercih. ama sonra bir güzel patlıyorum. bu film de beni patlatanlardan bir diğeri.
şöyle ki; film senaryo filmi sevenler için ilaç niyetinde kelimenin tam manasıyla. müthiş hikaye, çok güzel bir sunum. buna başroldeki irrfan khan ve nimrat kaur'un çok üst düzey oyunculukları da eklenince tadından yenmeyecek bir hal almış hikaye. zor oluyormuş böyle hakkında hiçbir şey bilmediğin bir yönetmen ve/dahi oyuncunun filminden bahsetmek ama şunu söylemezsem kesinlikle olmaz, filmde işlenen konu o kadar derinlikli kendiliğinden, bunu söylediğime inanamasam da, yönetmenlik hiçbir şey kalmamış geriye. yani bir iki güzel kare var dikkatimi çeken ama "ooo bunu buradan anlatmak da ne çok yakışmış" diyebileceğiniz bir mevzusu yok filmin. başrol kadın oyuncunun ila rolünde, tüm hezeyanlarını, tüm çabasız haykırışlarını, tüm insani dürtülerine yenik düşüşünü izlemiyor adeta yaşıyoruz filmde ama. bunun da ciddi haber değeri olduğunu düşünüyorum. hayatının ve koşullarının içinde sıkışmış bir kadının kendini var etme çabası, ona eşlik eden kendi sorunlarında boğulmuş boş vermiş bir adam ve insanın nasıl insanın mayası olabileceğini ve başka bir olasılığın mümkünlüğünü anlatan bir film olduğu için bu, kaygısını çok başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini düşünmeden edemedim. yeri gelmişken filmin ödüllerinden de söz edelim; bafta adaylığı var, cannes'da eleştirmen haftası ödülünü almış. londra, oslo, stockholm gibi büyük festivallere de en iyi film kategorisinde aday olmuş falan...
ben çok, çok beğendim ki okuyanlarınız bilir ben aslında yönetmen işlerini seven bir sinema izleyicisiyimdir. buna rağmen temizinden bir 8/10.
devamını gör...
durugörü
6.his
gecenin 3' ünde yalnız başına ağlarken, telefonla babanın araması. yaşanmıştır. "oğlum uyuyamadım bir sıkıntın mı var?" bu soruyu ömrüm boyunca unutmayacağım.
gecenin 3' ünde yalnız başına ağlarken, telefonla babanın araması. yaşanmıştır. "oğlum uyuyamadım bir sıkıntın mı var?" bu soruyu ömrüm boyunca unutmayacağım.
devamını gör...





