1933 yılında iran'da doğan müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar. özellikle din sosyolojisi ve çağdaş islam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. mevlana ve muhammed ikbal'den büyük ölçüde etkilenmiştir. bir dönem devleti yıkmakla suçlanmıştır. 1977 yılında ingiltere'de vefat etmiştir. otopsi sonuçlarında kalp yetmezliğinden öldüğü belirtilse de ali şeriati'nin savak* ajanları tarafından şehid edildiği kanaati oldukça yaygındır.
bazı sözleri:
-sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın.
-bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir.
-her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir. fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur. fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete parçalayan bir bıçaktır. fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik “düşünmeden” geçirilen bir gecedir.
-camide olup ayakkabılarımı düşünmektense, yolda yürüyüp allah'ı düşünmeyi tercih ederim.
-allahım! inancımı kompleksimden koru.
-sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin.
-bir müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgahı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. ‘allahım kereminle bizi…’ diye dua etmesinin ne etkisi olur? bizi ne demektir?
-dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu.
devamını gör...

ceza hukukunda sık kullanılan bir kavram. anlamı da, bilinçli bir şekilde, önceden planlayarak , tasarlayarak, isteyerek, sonuçlarını bilerek bir eyleme girişmektir. bu saptandığında cezası da ağırlaştırılır.
devamını gör...

bir zamanlar zengin markasıyken, şimdi düşük gelirlilere hitap eden giyim markası.
devamını gör...

iki tanesini bırakayım buraya.
- evde yapmayacağın hiçbir şeyi dışarıda yapma. (yere sigara söndürmek, yere tükürmek vb.)
- tanımadığın kimsenin yanında meyve, sebze soyma. (ince soyduysan pinti görür, kalın soyduysan müsrif görür)
devamını gör...

e haydi buyurun, dediğim etkinlik.
sevgili ölmedim ama hafif sürünüyorum ve uykusuzkahve ye teşekkürler böyle bir imkan sağladığıkları için *
devamını gör...

inşaat mühendisliğinde bir uygulamadır. vakti zamanında bu işle uğraşan bir firmada epey çalışmıştım, firmanın ismini söyleyince millet dalga mı geçiyorsun der gibi bakardı. ne iş yapıyorsunuz dediklerinde dünyaya kazık çakmakla meşgulüz diyordum, yalanda değildi hani.

kazık temel, üst yapı yükünün tamamını veya bir bölümünü zayıf zeminden derinlerdeki sağlam tabakalara aktaran temel sistemlerine denmekte olup diğer bir adı da derin temeldir. kazık temeller, yapıların temellerinde gevşek zeminli bölgelerin (dolgu , balçık, alüvyon , moloz gibi..) taşıma gücü değerleri düşük , zemin emniyet gerilmesi yapı yüklerini karşılamayan çürük zeminlerde uygulanır.

diğer adıyla derin temel, sağlam tabakalara iletme görevini yaparak zeminle yapı temeli arasında rijit bir bağlantı oluşturur. yani bir nevi gevşek zemin üzerinde olan yapıyı zeminin altındaki sağlam tabakaya çivileme görevi yapar. çakma ve foraj (sondaj) yolu ile yapılır.
çakıldıktan sonra, ağırlığın tek bir kazığın kendi başına destekleyebileceğinden daha geniş bir alana dağıtılması için her kazığın üzerine bir kazık başlığı yerleştirilir.

çakma kazığın foraj(sondaj) yoluyla yapılan kazıklara göre önemli bir avantajı, kazıklar çakılırken aynı zamanda, yerinden çıkan toprağın çakılan kazığın etrafında sıkışarak daha büyük miktarda sürtünme sağlaması, bu sürtünme ile yük taşıma kapasitelerini artırmasıdır.
biraz fazla teknik bilgiye boğmuş olabilirim. size bu uygulamanın kullanıldığı iki örnek vereyim, istanbulda iseniz hergün ya bunları görüyorsunuz ya da kullanıyorsunuz:

haydarpaşa tren istasyonu denize ahşap kazıkların çakılması ile yapılmıştır. 1908 de açılan haydarpaşa garı, her biri 21 metre uzunluğunda olan 100 ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. bu kazıklar zamanında buharlı çekiçlerle (o zamanlar şahmerdan denirdi) yerine çakılmıştır.

diğeri de yeni galata köprüsü ; herbiri 2 metre çapında 75-80 metre uzunluğundaki 114 çelik kazık üzerine oturtulmuştur.

foraj yoluyla yapılan kazık (fore kazıkta denir):


çakma kazık:
devamını gör...

zamlar siyasi iken(iyi yönetememek)
kadın cinayetleri (erk devlet)
doğa talanı(ihaleler)
savaşlar(silah, uçak ihaleleri) varken siyaset konuşmasın kimse.

lan ben olimposa tatil hayali kurarken bile işin içinde siyaset var.
o yüzden gerçekleşmiyor.

eve sipariş ettiğin pizza bile siyasi.

tipe bak. neymiş siyaset olmasınmış.

kafasozluk bile bir siyaset sonucudur.
devamını gör...

atatürkü seven 1 milyon kişi arıyoruz diye atatürkçüleri sömürenlerin, dinci versiyonudur.
sadece bizdede yok güney afrika da "eğer isa'yı seviyorsan amen yaz" diyorlar ve milyon yorum alıyorlar.
devamını gör...

1977 çıkışlı bee gees şarkısı.. çok eğlencelidir, dinlemesi zevklidir. aynı zamanda efsane dizi sherlock 'ta, james moriarty 'nin telefon melodisi olarak tekrar gündeme gelmiştir yıllar sonra..



sözleri;

well, you can tell by the way ı use my walk,
ı'm a woman's man, no time to talk.
music loud and women warm.
ı've been kicked around since ı was born.
and now it's all right, it's o.k.
and you may look the other way.
we can try to understand
the new york times' effect on man.
whether you're a brother
or whether you're a mother,
you're stayin' alive, stayin' alive.
feel the city breakin'
and ev'rybody shakin'
and we're stayin' alive, stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
well now, ı get low and ı get high
and if ı can't get either ı really try.
got the wings of heaven on my shoes
ı'm a dancin' man and ı just can't lose.
you know it's all right, it's o.k.
ı'll live to see another day.
we can try to understand
the new york times' effect on man.
whether you're a brother
or whether you're a mother,
you're stayin' alive, stayin' alive.
feel the city breakin'
and ev'rybody shakin'
and we're stayin' alive, stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
life goin' nowhere.
somebody help me.
somebody help me, yeah.
life goin' nowhere.
somebody help me, yeah.
stayin' alive
well, you can tell by the way ı use my walk,
ı'm a woman's man, no time to talk.
music loud and women warm.
ı've been kicked around since ı was born.
and now it's all right, it's o.k.
and you may look the other way.
we can try to understand
the new york times' effect on man.
whether you're a brother
or whether you're a mother,
you're stayin' alive, stayin' alive.
feel the city breakin'
and ev'rybody shakin'
and we're stayin' alive, stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
stayin' alive.
ah, ha, ha, ha,
stayin' alive.
life goin' nowhere.
somebody help me.
somebody help me, yeah.
life goin' nowhere.
somebody help me, yeah.
stayin' alive
life goin' nowhere.
somebody help me.
somebody help me, yeah.
life goin' nowhere.
somebody help me, yeah.
stayin' alive
devamını gör...

güneş sistemi'nde büyüklük sıralamasına göre güneş'ten sonra gelen en büyük 2. cisim ve güneş'e uzaklık bakımından 5. sıradaki gezegen.

jüpiter, gaz devlerinden biridir. kütlesi, sistemde güneş dışındaki bilinen tüm cisimlerin (uydular, kuyruklu yıldızlar vs dahil) toplamından yaklaşık 2,5 kat daha büyüktür.

güneş etrafındaki 1 tam turunu dolanma süresi, dünya zamanı ile ifade edersek yaklaşık 12 yıldır. büyük kırmızı leke'si ile tanınır bu gezegen. bu leke yüzyıllardır (belki de daha uzun süredir) devam eden bir fırtına.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, nasa. gov'dan alıntıdır.)

gezegen üzerinde gördüğünüz o karman çorman güzel şekiller, bulut ve fırtınalardan kaynaklanıyor. bu nedenle değişken olabiliyorlar.

gezegenin atmosferi ağırlıklı olarak hidrojen ve helyumdan oluşur. buna ek olarak metan, amonyak ve başka birkaç gaz daha, az miktarda da olsa bulunur atmosferinde.

başıboş gök taşlarının çoğundan, dünya'yı koruyan bir gezegendir jüpiter.
(bkz: shoemaker - levy 9)

gezegenin bazı fiziksel özellikleri, iç yapısına ilişkin modellemeler yapabilmemizi mümkün kılıyor. buna göre modellemeler gösteriyor ki, jüpiter'in dünya boyutlarından biraz daha ufak bir iç çekirdeği olmalı. ancak bu kayalık çekirdeğin yoğunluğu, dünyanın kütlesinin yaklaşık 8 katı kadar olmalı. bu çekirdeğin etrafı da yarı akışkan bir tabakayla çevrilmiş olmalı.

atmosfer hakkındaki bilgilerimiz ise farklı elektromanyetik dalga bölgelerindeki gözlemler sayesinde elde edilebiliyor. yine bu gözlemler sayesinde, gezegenin güçlü bir manyetik alanı olduğunu da biliyoruz.

gezegenin tıpkı dünyamızdaki kutup ışıklarını oluşturan mekanizmaya benzer bir manyetik alan mekanizması var.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, businessinsider. com'dan alıntıdır.)

gezegenin 79 adet uydusu var. bunlardan 53 tanesi resmi olarak onaylandı. geri kalanların gerçek birer uydu olup olmadığı henüz teyit edilmedi.

hakkında söylenecek çok şey olan bir gezegen ama bir tanım için bu kadarı yeter de artar.
devamını gör...

şunu okumuştum geçenlerde. başlığa cuk oturur kanaatindeyim. yeme de yanında yat.

geçtiğimiz günlerde entelektüel bir ortamın içinde buldum kendimi. purolar birbiri ardına yakılıyor, etiyopya menşeli kahveler höpürdetiliyor, zizek’ler, tarkovski’ler, badiou’lar havada uçuşuyordu.
bense sohbete bir şekilde dahil olmaya çalışıyordum. “off tarkovski çok çok iyi, badiou dev bir kedidir, zizek çağımızın cengiz hanı’dır” gibi yorumlarım arada kaynıyor, kimse bana yüz vermiyordu.
daha ilgi çekici şeyler söylemem gerektiğini fark ederek, uzun tiradına bir nefeslik puro arası veren hulusi bey’e döndüm ve sonradan bir miktar pişman olacağım o cümleyi kurdum: “tarkovski abartılmış bir balondur.”
masadaki bütün gözler bana çevrildi. amacıma ulaşmıştım, ancak bundan sonrası çok daha maharet gerektiriyordu. tarkovski hakkında hiçbir fikrim olmaması bir yana ne iş yaptığını da bilmiyordum. bir ressam mıydı? filozof? klasik müzik bestecisi? polonyalı diktatör?
ip üzerinde yürürcesine devam ettim: “tarkovski’nin insanı es geçtiğini düşünüyorum” dedim. “varoluşsal acılarımızı böyle hoyratça yok saymasını affedemem. kimse kusura bakmasın.”
o anda ağzımdan dökülen bu sözleri oldukça başarılı buldum. her türlü ihtimale ayak uydurabilecek oldukça genel bir o kadar iddialı ifadelerdi. sanat galerisi işleten cansu hanım gözlerini ayırarak bana baktı.
“bu çok cesur bir yorum. hiç bu açıdan bakmamıştım.”
hulusi bey kanımı donduracak bir cümleyle araya girdi.
“biraz açabilir misiniz?”
neyini açayım hulusi? nasıl açayım? aynı cümleyi tekrar bile edemezdim.
“tarkovski” dedim, gözlerimi her birinin üzerinde teker teker gezdirerek, “abartılmış bir balondur. dev bir fiyaskodur. erke dönergecidir. tarkovski verilip tutulmayan bir sözdür.”
artık masadakiler oturuş pozisyonlarını bana göre ayarlamış dikkatle ağzımın içine bakmaktaydılar. en azından tarkovski’nin ne iş yaptığını öğrenmem gerekiyordu. bunun için hulusi bey’e bir yem attım.
“hulusi bey, lütfen söyler misiniz” dedim, suratıma müstehzi bir gülüş yerleştirerek, “tarkovski’de sizi en çok etkileyen şey ne?”
güldü.
gülme ********, cevap ver.
“hangi birini sayayım?”
birini say işte. ipucu ver ahlaksız herif.
“en çok etkileyen diyorum?”
“hımmm… tam bir hakikat insanı olması, mesela.”
allah belanı versin hulusi, hiç yardımcı olmadın.
hulusi bey’in cevabına “geçiniz bunları efendim” manasında alaycı bir gülüşle burun kıvırarak cansu hanıma döndüm.
“bana tarkovski’nin insanlığa sunduğu tek bir tane eser gösterebilir misiniz?”
cansu hanım hakarete uğramış gibi yüzünü buruşturdu.
“şaka mı yapıyorsunuz? stalker tek başına yeterlidir kanımca.”
“ahhaaaa!” diye ölçüsüz bir şekilde masaya vurdum. masadakiler irkildi. “stalker ha? stalker? stalker mı dediniz cansu hanım, yanlış duymadım değil mi cansu hanım? stalker?”
ilk ipucu gelmişti. stalker. tamam da, bu neydi allahını seversen? klasik müzik parçası mı? polonya’yı ayağa kaldıracak ekonomik modelin ismi mi? kalbim sıkışmaya başlamıştı. alçak insanlar adam gibi bir tüyo vermemekte direniyordu, böyle gitmezdi. derin bir nefes alıp başımı iki yana sallayarak konuşmaya başladım.
“stalker paranoyak bir zihnin hezeyanıdır. gerçekçi değildir. insanın içinde duyumsadığı bütün nüveleri öldürebilecek bir zehirdir. tarkovski’nin en büyük hatası varoluşsal problemlerimize bir oyuncakmışçasına bakmasıdır. bir travmadır bu insaniyet için. tarkovski’ye baktığınızda gördüğünüz şey bir yanılsamadır, bizim kafamızdaki bir imgelem gerçek hayatta karşılığını bulmuyorsa orada derin bir kırılmadan söz edebiliriz. tarkovski’ye bir de bu açıdan bakmanızı öneririm. latince bir söz vardır, şimdi hatırlayamadım, bağışlayın. surum liptum, optimum gibi bir şey. durum aynen budur. at gözlüklerini çıkarıp eleştirel bir gözle baktığınızda tarkovski’nin bir balon olduğunu sizler de göreceksiniz. yıllar sonra bir yerlerde karşılaştığımızda bu akşam için bana teşekkür edeceğinize bahse girerim.”
arkama yaslandım ve sözlerimin etkisini görmek için yüzlerine baktım. hepsi büyülenmişti. hulusi bey sözlerimi kafasında sindirmeye çalışıyor gibiydi.
“bu çok etkileyiciydi genç adam,” dedi. “bunun üzerine düşüneceğim. seninle tanıştığıma gerçekten çok mutlu oldum.”
cansu hanım ve diğerleri de onu onaylarcasına başlarını salladılar. mütevazı bir ifadeyle boynumu hafifçe eğdim.
“özür dilerim, şimdi gitmem gerekiyor. sizlere iyi akşamlar diliyorum” dedim ve kalktım.
eve geldiğimde ilk iş internetten tarkovski’yi aratmak oldu. yönetmenmiş. stalker da filminin ismiymiş.
oturup filmi seyrettim ve şu kanaate vardım: tarkovski abartılmış bir balondur.
devamını gör...

ayışığı diyorum, hele dolunayda, gece yaşanan o ışığa, aydınlığa bayılıyorum, istanbul da yüksek bir noktada ve terasta sabaha kadar oturabilirim,

gün batımını da çok abarttıklarını düşünüyorum, akşam olurken benim içim sıkılır, özel olarak sevmem, sevmeyebilirim, buda benim sevmeme özgürlüğümdür, hakkımdır, illaki birini seçmek gerekiyorsa, sabah güneşin doğuşunu tercih ederim, özellikle yaz mevsiminde deniz kenarında harikadır,

bir akşam yazlık bir yerde bir tesisteyiz, çok methedilen bahçeli salıncaklı filan bir yerde yemek yemişiz, kahve içiyoruz, bende haddim olmayarak gün batımına sırtımı dönmüşüm, zaten meraklısı da değilim, orada bulunan kokoş bir teyzemiz, bir iki edebiyat eseri parçaladı, ve bir erkeğin bir kadınla olan randevusunda aynen benim gibi manzaraya sırtını dönen kadına, "gün batımına sırtını dönen bir insan beni nasıl anlayabilir" minvalinde bir şey söylediğinden bahsetti, ve bana da sordu neden izlemiyorsun...
teyzecim sen seviyorsun izliyorsun, ben sevmiyorum, izlemiyorum...

neden?
çünkü istemiyorum...

zevkler ve renkler gerçekten tartışılmamalı, ve sorgulanmamalı,
herkes aynı şeyleri sevecek isteyecek diye bir şey yok, sen seviyorsun, sen sensin...
ben sevmiyorum, ben benim...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o yaşa gelirken, tecrübeleri de biriktirerek geliyorsun. 35 yaşına gelince artık genç biri olmadığının farkına varıyorsun. bunu ister istemez yaşıyorsun. çocukları geçtim, bu sözlükte benimle hemen hemen aynı yaştaki insanlar bana '' abi '' diyor. yapacak bir şey yok tabi.
resmi olarak da 16 yaşında bir yeğenim var yani. dolayısıyla yaş ilerlerken çoğu huyların da olgunlaşır. zaman su misali, nasıl geçtiğini anlayamazsınız.
devamını gör...

bu mesajdan bu anlamı nasıl çıkardığını bana bir anlatsana.kimse öyle bir şey istemiyor.
devamını gör...

ben duş almaya, saçımı taramaya güç bulamıyordum. bana da "kalk bı elini yüzünü yıka iyi gelir" demişti biri ve ben yemek yemek için kaşık çatal tutamıyordum elimin kolumun uyuşması yüzünden.
devamını gör...

aşık olabilirim ama aşk çok acımasız . bu yüzden soğuk ve gıcık biri olmayı kendime savunma mekanizması olarak kullanıyorum.hadi bakalım.

büdüt: istesem de olamıyorum zaten. bunu saklamaya gerek yok ;)
devamını gör...

melanie c-ı turn to you.
devamını gör...

benimdir efendim. çok kibar bir ortama girdiğimi düşündürmüştür.
devamını gör...

patili pijamam üzerimde, tesla'cığım dizlerime yatmış... daha ne isterim ki?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim