zaman tüneli

etlik - öveçler hattı müthiş olurdu eğer ankara'da deniz olsaydı. deniz olmadığı için biz uçarak seyahat ediyoruz. ankara'da deniz yok diye bok atanlara duyurulur. uçuyoruz oğlum biz burada. :))
devamını gör...

hayat, hiç olmaması gereken bir hataydı.
devamını gör...

yok ki öyle bir eşik. o yüzden zaten istifa etmiyor ya. adamı programlarken istifa ve istifa eşiğini eklemeyi unutmuşlar. o yüzden hiç beklentiye girmeyin. birisi zorla indirmediği sürece orada kalacak. durmak yok yola devam!
devamını gör...

laf söyledi balkabağı. zaten şu dünyaya bir kez geliyoruz eğlenme hakkımızı da elimizden almayın ey islamofaşistler!.. bu konuyla alakalı kuran'da dünya hayatının oyun ve eğlence olduğu çelişkisi
devamını gör...

moderatörleri anlıyorum. istiyorlar ki her şey özgürce tartışılsın, konuşulsun. insanlar hem bir şey öğrensin, hem goygoy yapsın hem de kaynaşsın. ama bu kadar özgürlük sizce de çok değil mi? günlük olarak açılan aptal saptal, troll başlıklar sizleri de rahatsız etmiyor mu?

haa, diyeceksiniz ki yazma birader macbur musun?

ben istiyorum ki bu sözlük gerçekten de iyi ve saygın bir platform olsun. küfürsüz diyerek ancak bir yere kadar gelebiliyoruz.

başka ne var elde? salak salak başlıklar!
devamını gör...

(bkz: kuran'ın insan yapısı olduğunun delilleri)
yadsınamaz acı bir gerçektir. kur'an; allah sözü değil, insan uydurması bir kitaptır. kur'an-ı kerimin birçok ayetinde arabın allah'ı, olur olmaz her şeye yemin ediyor. ekstradan çok eşlilik, şiddet, ilgili konular hakkında açıklamalar yapılırken skandal açıklamalar vb. tuhaf şeyler var.
yeryüzünde ne söylendiyse insanlar söyledi, ne yazıldıysa insan yazdı. ne mutlu bu kanlı, vahşi masalları sorgulayabilene ve dinin prangasından kurtulabiline...
devamını gör...

başlığı açan yazara ''size ne ulan, benim tercihim! bunun için başlık açıp goygoy mu yapıyorsunuz işsiz güçsüzler'' diye çıkışan kadındır.
devamını gör...

(bkz: show tv), (bkz: kanal d), (bkz: star tv), (bkz: fox tv) gibi büyük kanalların saat 19.00-20.00 arası yayınladığı haberlerde sıklıkla gördüğüm bir tuhaflıktır. haberlerde bazı güncel konulardan bahsedilir bilirsiniz. ekonomi kötü olduğu için geçim sıkıntısı, teknoloji çağında insanların telefona bağımlılığı, karısının sözünden çıkamayan light selami türk erkekleri, meyve ve sebzelerin aşı ve ilaçlama kaynaklı inorganikleşmesi, kötü beslenme sonucu çok kilo alan gençler, havaların şaşırtıcı bir şekilde(!) aralık-ocak aylarında soğuması...

bir sürü konu işlenir haberlerde ve konuyla ilgili vatandaşlara röportaj yapılır. o röportajlara hep rastlarsınız. sempatik bir muhabir konu hakkında soru sorar, vatandaş abimiz/ablamız da halk diliyle samimi cevaplar verip röportajın ana fikrini destekler. siz de fark edersiniz bunu. ben hiç vatandaşın muhabir tarafından açılan konuya ''yok, öyle değil, tam tersi bence.'' dediğini duymadım abi. hep muhabire hak verirler, muhabir bir söylüyorsa vatandaş bin söyler/yapar. inanılmaz bir uyum vardır muhabirle aralarında. (bkz: alex de souza) ile (bkz: semih şentürk) arasında bile böyle uyum yoktur emin olun.

mesela ana haber sunucusu gençlerin telefon kullanımını aşırıya kaçırmasından, bunun iletişimi sekteye uğratıp insanı tembelleştirmesinden ve akabinde yaşanabilecek olası sağlık sorunlarından bahseder. gerekirse bazı ikna edici istatistikler verir. sonra muhabire bağlanır. muhabir de böyle hareketli, sıcak ve samimi, esprili bir tavır takınmıştır. bütün ana haber muhabirleri böyledir. sanki ana haber izlemiyorsun da köy esnafıyla tanışıyorsun gibi hissettirir. neyse, muhabir gelir ekrana. yanında da böyle asosyal, saçı başı dağınık, etrafa bakışları anlamını yitirmiş kilolu bir ergen... başlarlar diyalog kurmaya(yerine göre muhabirin monoloğuna döner bu.)

muhabir: evet selçuk*, dediğin gibi teknolojik gelişmeler halkı miskinliğe ve teknolojik alet bağımlılığına itti. bunun sonucunda insanlar birbiriyle iletişim kurmamaya başladı ve kopukluklar baş gösterdi. yanımızda bir gencimiz var. merhaba, ismin nedir senin?

ergen: (telefondan başını kaldırmaksızın yayvan bir gülüşle ve harfleri yuvarlayarak) atakan!

muhabir: (gülümseyerek ve atakan'ın hâlinden az çok anlar bir tavırla) evet atakan, bu konu hakkında ne söylersin? sen de teknolojinin yanlış ve aşırı kullanımının insanların arasındaki bağı zayıflattığına hemfikir misin?

ergen: (ağzını olabilecek en karmaşık şekillere sokarak ve telefondan başını 1 milim bile kaydırmadan) of course! yaani çok aşırı kullanıyoruz telefonu bilgisayarı. bu da bizim iletişimimizi down ediyor yaaa. hayatımızın bir parçası oldu technology. insanlar telefonsuz ne yapıyordu eskiden yhaaa? hiç benlik değil.

muhabir: (dışından gülümseyip içinden küfürler savurarak) belli ki sen de o gençlerdensin atakan. bize başka söylemek istediğin bir şey var mı konu hakkında?

ergen: hangi konu?

muhabir: evet selçuk, atakan ile röportajımız da bu konuyu destekliyor :) gerçekten teknolojinin yan etkilerinden biri oldu bu iletişimsizlik. sana dönüyoruz.

aşağı yukarı bu minvalde geçiyor konuşmalar. konu ile muhabirin röportaj yaptığı vatandaş arasında hep böyle bir uyum, ana fikri destekleyicilik var. ha, diyeceksiniz ki ''kardeşim, ana fikre ters mi düşsün örnek verilen vatandaş? derdin ne senin?'' haklısınız ama bunun abartıya kaçması güldürüyor bir haber izleyicisi olarak beni. obezite konusu işlenirken muhabirin konuştuğu kişi soruları hamburger yiyerek cevaplıyor falan. ekonomiden bahseden adam muhabirin yanında kendini parçalayacak ''öldük, bittik'' diye.

muhabir erkeklerin kadınların sözünden çıkmamasından bahsediyor, röportajdaki adam karısının yanında esas duruşa geçiyor, ağlamaklı bir ses tonuna bürünüyor böyle. bir garip geçiyor yani bu röportajlı ana haberler. ikna ediciliği artırmak için yapılan canlandırmalar fazla abartılı kılıyor fikrin gerçeklenmesini. içimden diyorum ki ''lan tamam anladık teknoloji iletişimi zorlaştırdı, bitirin şu röportajı''. bunu dedirtmemesi lazım röportajın. abartının azalıp doğallığın hakim olması lazım. ana haber röportajına da kurgu yapmayın, yetti be :) neyse, buna da değinmek istedim biraz. yoksa ne yaparsanız yapın, biz yine izleriz. ama yine de bir düşünün, naçizane önerimdir :)
devamını gör...

uyumak, dışarıdaysam kulaklığı takar kapatırım kendimi. bir şekilde hep kapatırım kendimi
devamını gör...

üzgünüm bazılarımız sana
kötü isimler takdığı için
evet o evet, çünkü sensiz
hiçbir şey aynı değil

evet o evet çok özlüyorum
seni her ayrılığımızda
en yüksek notaya çıkıyorum
her yeniden birleştimizde

alcohol
devamını gör...

-- spoiler içerir --
film, guın's n roses'tan "sweet child o'mine" şarkısının bas gitar solosu eşliğinde öyle bir finale giriyor ki, kırılan kalbin, geçmişle hesaplaşmalanın, hatalarla yüzleşmenin notalara dökülmesi ancak böyle kurgulanabilirdi. ne muhteşemdi.
80'lerde muhteşem bir kariyerden sonra düşüşe geçmiş, diplerde gezen bir amerikan güreşçi'sinin hayatından bir bölümü anlatıyor. çok da iç acıtan, sert bir bölüm. maddi sıkıntı geçiren ve geçimini sağlamak için mahalli gösterilere katılan ve markette part-time çalışan raw (mickey rourke) geçirdiği kalp krizi sonrasında, güreşmemesi tavsiyesi üzerine güreşi bırakır ve hayatını toparlama gayretine girer. gayret diyorum çünkü geçmiş hayatının şaşalı günlerini hala yaşamak ister aslında. bir yandan bir umut hafiften yanık olduğu striptizci cassidy 'ye (marisa tomei) ki marisa ablamız bu rolü çok iyi kotarmıştır bence. cassidy'nin tavsiyesi üzerine kızıyla arasını düzeltme kararı alır. cassidy de boş değil aslında ram'e karşı. kızıyla barışmak için bir hediye almasını tavsiye eder hatta ona mağazada buluşup yardım eder. ram kızıyla ilk temasını kurar ve başlarda çok zor geçer ama ram kararlıdır. bunu da seyirciye hissettiriyor. "yürü be koç, hayatını geri al" dedim. başlarda çok iyi giden bu barışma sonradan bir felakete dönüşür. tahmin ederseniz bunun tek sorumlusu da geçmiş hayatını bırakamayan ram'dir. bundan derin bir pişmanlık duyduğunu izleyiciye hissettiren mickey rourke iyi iş çıkarmış diyorum seyrederken. "yapma be!" , "bırakma ipin ucunu, sarıl sımsıkı" "tekrar başla" dedim izlerken. morali bozuk ram teselliyi cassidy'de arar ama cassidy reddeder adamımızı. cassidy'nin de kendi iç hesaplaşmaları ve tek oğluna karşı sorumluluğu vardır. kolay mı kurduğu düzeni riske atmak bir macera için? hayattaki doğru kişiyi bulmayı başaramamış bir kadın için bu büyük bir risktir hem de. bütün bu risklere rağmen onun da kalbi ram için atar ama ipin ucunu bırakmaz istemez . reddedilten sonra ram ne mi yaptı? eski sevgilisine geri döndü tabi, hayatını riske atarak: güreş'e.
bunun hayatına mal olacağını biliyordu ve kabullenmişti. ne de olsa hayatta tutunacak hiçbir şey kalmamıştı, bir tek güreş haricinde. onun da kollarında ölmek için bıraktı kendini ringe. bu arada striptiz direğinde dans eden cassidy, cilveli bakışlarla, kıvrımlarını gösteren dansı sırasında kimsenin ona ilgi göstermediğini fark eder. bir kıvılcım çakıverir kafasında. ram sıradan bir müşteri değildi. onu serseri müşterilerden korumaya çalışan, onu anlamaya çalışan, onunla bir şeyler paylaşmaya çalışan biri olduğunu hatırlar. evet, onunla devam edebilirim der ve arkasından seslenen patronuna aldırmadan ram'in gösterisine gitmek için basar gaza. girer kulise, dışarıyı izlemekte olan ram'in karşısına tüm kararlılığı ile dikilir. kafası tamamen berrak ve ne istediğini artık bilen cassidy, hayatına ortak edecek adamı alıp gidecektir oradan.
tam o anda gösteri alanında sweet child çalmaya başlar. şarkının başında çalan sihirli bas gitar solosu duyulur. işte orada ram gülümser ve mideye atılan bir yumruk olan şu sözleri söyler cassidy'ye:
"benim canım esas ringin dışında yanıyor. kimsenin umrunda değilim."
devamını gör...

yanlış hatırlamıyorsam incendies filmine gönderme söz. ağır filmdir, ama tavsiye ederim.
devamını gör...

progressive metal grubu artension'ın 1997'de çıkan albümünün ve albüme ismini veren parçanın ismidir.

şarkıda john west'in çığlık vokalleri insanı kendinden geçirtir.

devamını gör...

alllow sözlük abileri, ṣu 90'larla vedalaṣın artık yeter. yeni onyıllara yer açın gönlünüzde.

format geldi kaçtım.
devamını gör...

aklıma; kurtlar vadisi ve deliyürek'in atası aynalı tahir dizisi, çağla şikel'in memesi açılınca verdiği tepki (bkz: meme gören alişan tepkisi), stand-upına gülünmeyen adamı ifadesiz bir yüzle izlemesi, var ya gözümü kırpmam yakarım şarkısı, pempe erdağ'dan yediği dayaklar ve attığı klasikleşmiş aaaaaay çığlığı ve ikimize birden yükleniyorlar isimli fantastik şarkısı gelen türkücü, oyuncu, sunucu.

aynalı tahir'de alişan ve erkan petekkaya.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bahsi geçen meme gören alişan tepkisi;
www.ucankus.com/video/2699/...

stand-upına gülünmeyen adama verdiği tepki;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

var ya;


pembe'nin klasik zopası ve ferat'ın yediği dayaklardan birtanesi.


ikimize birden yükleniyorlar.


97-2010 arası gözümün önünden film şeridi gibi geçti yeminnen.
devamını gör...

bence komik
devamını gör...

tarihsel açıdan sınıf mücadelesi özetleyen bir çalışma.

kime ait olduğunu bilemiyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gizlice yapılan bir eylem.

herkes arada bir mutlaka gizlice ağlıyor. en sevdiği şarkıyı açarak veya en sevdiği şeyi içerek.
ağlıyor. çünkü ağlamak ruhun ihtiyacıdır.
devamını gör...

uzun video çekmek falan yorucuydu zaten. telefondan çeker çeker yükleriz artık. hamdolsun.
devamını gör...

foseptik çukuru sülüman sen misin anam
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim