zaman tüneli

ruchy'e bak ya.. özelden ana avrat millete söven adam sözlük başlıklarında tam bir fransız enteli sısısıısısıs

son singapur bu arada durmadan artılıyoo :(

herkesin zevkine keyfine göre değişebilen eşya ya da
ailelerinin statülerine ve gelirlerine göre değişkenlik gösterebilen eşya.

evimde benim ihtiyaç duyduğum her şey mevcut. fazlalıkları ve eksiklikleri ben gerektikçe güncelliyorum.

dantel diyenler için mesela ben evimde olsun isterim çünkü ben tradiyşınıl şeyleri seviyorum. orta sehpa denmiş bence gerekli, kumanda falan koyuyorum üstüne, fiskos diyen olmuş bence o da gerekli. benim evim benim kararım.

limon çatalı. bi kere biz normal çatalı bile zaruri değilse kullanmayız.

gümüşlük.
bir zamanlar modaydı. bir tane büyük vitrin, bir tane ince uzun vitrin, bir tane tv ünetesinin 2 katı yüksekliğinde bir ünite ve bir tane de küçük tv ünitesi.
o zamanlar böyle eşyalar modaydı.
20 sene önce taşındığımızda almıştık. hala duruyor.

"iki çarpı iki çarpı iki çarpı on bir çarpı yirmi üç"e eşittir.
2x2x2x11x23= 2024

benim papa ile yüzümüz gibi fitratlarimiz da hemen hemen aynı. en büyük fark sürekli yalnız olmadan kaynaklı, ben çok konuşulmasını sevmem sözlü iletişim min. da olmalı. baba da çok konuşur. çoğu zaman da boş konuşur.
yollarımızı uzun yıllar önce ayırdık şu an yine aynı şehirde yaşıyor olmamiza rağmen uzun zaman görmesem gördüğüm anın 3. saatinde babam beni tahrik edecek bir şey demeyi başaracağı için yine dünyada beni en hızlı sinirlendirmeyi başaran da yegâne insandır.
ona da derdim beni senin kadar hızlı sinirlendiren biri yok baba bu nasıl bir başarı böyle diye
muhtemelen ben de onu sinirlendiriyorumdir sorsan.

bunlar hep gafletten

özellikle avrupa takımlarıyla yapılan futbol maçlarında şahit olduğumuz hadisedir.

bu ne menem bişeydir? eti tutku sevmeyi bile tutku sananlar var. büyük yanılgı.

gerçek tutkular beynimizden çıkaramadıklarımızdır. ertelenebilir şeyler olsa olsa alışkanlıklar veya zevk alınanlar olabilir.

"fiskos masası" denilen zımbırtı. bu aralar pek görmüyorum ama bu masa, eskiden çok modaydı; salonun en köşesine yerleştirilirdi, üzerinde de çiçekler* olurdu. çok da dengesiz bir şey olduğundan, çocuklu evlerde top oynayan çocuklarca sıkça devrilen saçma sapan bir masaydı. çocukken kaç kez erkek kardeşimin top atarak devirdiği o fiskos masasından düşen saksıları toparlayıp annem görmeden ortalığı eski haline getirmişliğim vardır.*

türkiye’de sayılamayan birçok avantajları mevcuttur.
bazılarını bu başlık altında görebilirsiniz.

''ona reddedemeyeceği bir teklif yaptık''

baba filmini tam anlatmayabilir ama özeti yerine geçer en azından.

"everyone" - leon- gary oldman

sevilen kız dediklerimiz her şeyi olmayı başarabildiler şu hayatta..
ne oldularsa bence yakıştı, güzel durdu ya da ilginç bulundu..

bizim ne olduğumuzun üzerinde bu denli durulmadı belki de,
ya sevgiyle herşey aşıldı,
ya da sevmek yanımıza kar kaldı.

biz bazı şeyleri fazla abartıyoruz, öyle kız, böyle kız, şöyle kız..
nasıl bir insan? etiketleri s.k.r et. nasıl bir insan özünde. önemli olan o güzel kardeşim.

1926/2004 yılları arasında yaşamış isviçreli/ amerikalı psikiyatrist ve yazar elisabeth kübler-ross modelidir.

ölüm ve ölmek üzerine yasın evreleri/ kübler ross modeli adlı eseri/ modeli ile tanınır.
bu modele göre yasımız 5 evreye ayrılır. bu evreler tamamlandığında ise bambaşka biri oluruz.

ölüm ve ölmek üzerine kitabında tanıtılan modele göre üzücü bir olay yaşadığımızda veya yas tutmamıza sebep olacak durumlarla karşılaştığımızda farkında olmasak bile yasın beş evresini kendi kendimize yaşarız.
bu evreler sırasıyla inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenmedir.

kübler-ross yasın evrelerini “savunma mekanizmaları, çok zor durumlarla başa çıkma yolları” şeklinde tarif etmiştir.

kadınlar için sokakta kalmaz derler. amiyane bir tabirle söylenir de benim terbiyen elvermez.

bir sıvı yağ markasıdır:
www.salat.com.tr/content/sa...

tek replik değil biliyorum ama ww nin bu konuşması baştan aşağı bir liderlik örneği idi , o nedenle affınıza sığınarak paylaşıyorum.
-sir williams nereye gidiyorsunuz?
-ingilizleri yendik , ama geri gelecekler çünkü siz asla birlik olamayacaksınız
- peki ne yapacaksınız?
- ingiltereyi istila edeceğim, ingilizleri kendi topraklarında yeneceğim.
- öyle mi? ama bu imkansız!
- neden? neden imkansızmış? kralın sofrasından arta kalan kırıntıları kapmakla o kadar meşgulsünüz ki , size verilmiş en değerli hakkı - daha iyisini istemeyi akıl edemiyorsunuz , aramızda şöyle bir fark var ; siz bu halkın size oturduğunuz koltukları sağlamak için var olduğunu düşünüyorsunuz , bense o koltukların bu halka özgürlük sağlamak için var olduğuna inanıyorum , o yüzden şimdi gidip özgür olduklarından emin olacağım.

william wallece - breave heart

tdk'daki tanıma göre; fıçı biçiminde, kapalı ve içi boş, alttan deniz dibine zincirle bağlı olan, su yüzünde yüzen ve halkalarına gemi bağlanan ya da yan yana eklenerek üzerine köprü kurulan şamandıra.
ayrıca huni şeklinde trafik uyarı nanelerine de duba deniyor. en azından ben öyle diyorum.

sağa mı yatıracağım sola mı dertleri yok. varsa bile biz bilmiyoruz.