zaman tüneli
sevgiliye çiçek almanın para israfı olması
kendim de dahil olmak üzere kadınlar bu konuda çok zayıflar.
bir çiçek alıyorsunuz sizi daha çok seviyoruz, aşkımız tazeleniyor.
bir buketle geliyorsunuz dargınlıklar, küskünlükler sona eriyor, kalbimiz eriyor.
erkekler sanırım bunun anlamını kavrayamıyor alt tarafı bi ot parçası ne var bunda diye düşünüyorlar.
bizim için anlamı ise seni düşünüyorum, seni önemsiyorum, seni mutlu görmek istiyorum.
bir çiçek alıyorsunuz sizi daha çok seviyoruz, aşkımız tazeleniyor.
bir buketle geliyorsunuz dargınlıklar, küskünlükler sona eriyor, kalbimiz eriyor.
erkekler sanırım bunun anlamını kavrayamıyor alt tarafı bi ot parçası ne var bunda diye düşünüyorlar.
bizim için anlamı ise seni düşünüyorum, seni önemsiyorum, seni mutlu görmek istiyorum.
devamını gör...
kombi açmayan komşuya dava açılabilmesi
(bkz: komşum neden evinin bütün odalarını ısıtmıyor)
(bkz: komşum neden şehir dışına kombiyi açıp çıkmıyor)
*
(bkz: komşum neden şehir dışına kombiyi açıp çıkmıyor)
*
devamını gör...
ensest ilişkiyi akraba evliliği zannetmek
sözlüümüzün yücelerinde, gri sakallarıyla, toprak gibi kadim tenleriyle ulu bilgelerimiz yine derin ve ağır bir konu üzerinde istişare ediyor.
devamını gör...
peygamber enokun kitabı
gerçek midir yoksa onu bulan kişinin aslında bulmayip zengin ve ünlü olmak için uydurduğu bir kitap mıdır yoksa bağlı olduğu dinin farklı bir mezhebine sapkınlık derecesinde bağlı olduğu için mabattan uydurma bir metin midir bilmiyorum.
yazarın kişiliğine, inancına, maddi durumuna, akademik kariyerine ve kitabın bulunduğu manastırın geçmişine iyice bakıp araştırmak lazım ?
ben naptım peki ? hiçbir şey. sipariş ettim kitap geldi. ama göksel varlıklarla değil suratı beş karış, "şu kadarcik şey için bu kadar kat çıktım ya senin ben a***koyim" edalı kargocu ile.
yine de kitabın içeriği çok hoş. ilgi çekici. tevrat'ın yaratılış bölümü ile uyumlu, meleklerin iradesi kısmında ise kur'an a ters.
ama bildiğim kadarıyla hiçbir dini otorite tarafından kitabın varlığı yalanlanmamıs.
her şeye rağmen en azından teoloji açısından genel kültür maksadıyla okunmaya değer.
yazarın kişiliğine, inancına, maddi durumuna, akademik kariyerine ve kitabın bulunduğu manastırın geçmişine iyice bakıp araştırmak lazım ?
ben naptım peki ? hiçbir şey. sipariş ettim kitap geldi. ama göksel varlıklarla değil suratı beş karış, "şu kadarcik şey için bu kadar kat çıktım ya senin ben a***koyim" edalı kargocu ile.
yine de kitabın içeriği çok hoş. ilgi çekici. tevrat'ın yaratılış bölümü ile uyumlu, meleklerin iradesi kısmında ise kur'an a ters.
ama bildiğim kadarıyla hiçbir dini otorite tarafından kitabın varlığı yalanlanmamıs.
her şeye rağmen en azından teoloji açısından genel kültür maksadıyla okunmaya değer.
devamını gör...
ensest ilişkiyi akraba evliliği zannetmek
yapılan araştırmalar kızılderililerin hemen hepsinin aynı hatadan geldiğini gösterdi, ayrıca siz gerçekten neredeyse tüm ingilizlerin iskandinav ülke insanlarının japonların çinlilerin ya da afrikalıların tesadüfen mi birbirine benzediğini düşünüyorsunuz tarih boyu insanlar bin yıllar boyunca akraba evliliği yaptılar
devamını gör...
ayva
çiçek açması yazın geleceğinin habercisidir
(bkz: ayva çiçek açmış yaz mı gelecek)
(bkz: ayva çiçek açmış yaz mı gelecek)
devamını gör...
tutunamayanlar
zamansız gidişi ile keşke daha çok yaşasaydı diye bizleri buruk bırakan oğuz atay'ın 670 sayfalık baş yapıtı olarak kabul edilir.
selim ışık ve turgut özben karakterleri ön plandadır.
intihar eden arkadaşının tutunamayışını irdeler.
beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım. tasımı tarağımı topladım geldim. neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim.
selim ışık ve turgut özben karakterleri ön plandadır.
intihar eden arkadaşının tutunamayışını irdeler.
beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım. tasımı tarağımı topladım geldim. neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim.

devamını gör...
ayva
ince ince doğrayıp limon ve tuz ekleyince ayrı bi güzelleşen bi meyve
devamını gör...
beden ruh uyumsuzluğu
bir insanın dıştan görünüşüyle ruhi yapısı aynı olmayabilir. at hırsızı kılıklı bir kişi altın gibi bir kalp taşıyordur belki de. önyargılı olmamak lazım.
devamını gör...
cennet meyvesi
kurusunu beğendiğim meyve. resmen şifa deposu. özellikle kışın tüketin.
fiyatı bayağı pahalı oldu. eskiden daha ucuzdu. kilo ile alırken şimdi tadımlık göz için.
herkesin bahçesinde bir adet olması gereken meyve ağacı
fiyatı bayağı pahalı oldu. eskiden daha ucuzdu. kilo ile alırken şimdi tadımlık göz için.
herkesin bahçesinde bir adet olması gereken meyve ağacı
devamını gör...
merak etme iyiyim ben
iyiyim iyiyim cidden bak. yok yahu yorgun geldim zaten eve, o yüzden sesim öyle çıkıyordur. çok bi üzülmedim, yani bekliyorduk değil mi? olacağı buydu. ne zaman olur ki diyordum, oldu. iyi bile oldu ya, kafamda kapanmış oldu bu dava. daha da düşünmem artık.
merak etme iyiyim ben
merak etme iyiyim ben
devamını gör...
boşanmış sözlük yazarları
belirli bir süre evli kalmış kişilerdir.
devamını gör...
yazarların askerlik anıları
bazen filmlerde bazen de kitaplarda yaptım ben. hepsinde de savaş vardı.
en kötüsü "kızıl kahkaha" kitabındaydı. ince olmasına rağmen çoğu kişi yarıda kesmiş. ben ise okurken neredeyse bitirene kadar nefesimi tutmuş gibiydim. ince ama altını çizdirdiği çok yer vardı...
kendi hayatımda deneyimlemek istediğim bir süreçti. bilmiyorum ama her şeye rağmen ilgimi çekiyor. bir de vatanı savunma olayının cinsiyete bakma durumundan hoşlanmıyorum. savaş çıktığını düşünün bizler silah tutmayı bile bilemeyeceğiz? hadi diyelim silah tutamıyoruz peki yakın dövüşle birini indirme şansımız, o da yok. geçmişe bakınca böyle çıt kırıldım kadınlardan gelmişiz hissi veriliyor ama öyle değil. kadın hükümdarlar da vardı, kendine birlik oluşturmuş kadınlar da vs.
bu benim gözümde büyük bir eksiklik. olabilecek her ihtimal göz önünde bulundurulmalı. savaş çıkınca kadın ve erkek kimliğini bırakıp asker kimliğine bürünme şansımız yok. asker sayılabilecekken çocuk veya yaşlılar gibi himaye altına alınacaklar arasına gireceğiz. niye sağlığımız mı el vermedi, fiziksel gücümüz mü yetmedi?
bir kadının ülkesi için yapabilecekleri himaye altına alınmasını gerektirecek kadar hiç olmamalıydı. bunun gözüme ne kadar basit ve itici geldiğini anlatamam.
çocukluktan yana her şey maddi duruma bakmasa veya bakması sıkıntı yaratmayacak olsaydı birçok alanda kendimi geliştirmiştim. ama benim istediklerim hiç olmaz ve olmuyor da. bir de daha o zamandan "sen erkek misin, niye dövüş kursuna gitmek istiyorsun? otur evde."
evin çok öğretici bir yanı var. (: mesela istediğim o tarz hobileri ev bana öğretti (!). beni yollasalardı canımı sıktıklarında öğrendiklerimi kullanmaktan çekinmeyeceğimi bilip yollamayı tercih etmediler sanırım. bir de "o kadar erkeğin içinde ben kız başıma ne yapacağım?" (: başka kızların da aynı istekte oldukları niye akıllarına gelmedi bilmiyorum.
bu istek ve ikna çabalarım ben ilkokula giderken vardı. ortaokula kadar sürdü sonra çabam bitti. youtube'den medet umup oradan öğrenmek istedim ama o da çok verimli olmadı. çünkü yanlış yaptığım şeyler doğrusuyla düzeltilmiyordu. zaten yanlış olduğu ayrımını çok yapabilseydim öğrenirdim. öğrenmeye çalıştığım da kick boks'tu. biz tabi ilk bokstan gidiyorduk.
videoları kaliteli bir eğitmene denk gelmiştim. ama aile evinde olup düzen tutturmakta zor ve tek olmanın sıkıcılığı da vardı. ve gıcık ebeveynlerim ben o kadar isterken beni yollamadı ama abilerimi tanıdık birinin karete kursuna yazdırmışlardı. "abilerinle seni de yazdırdık." veya "abilerini yazdırıyoruz sen de gitmek ister misin?"
hiç bilmiyormuş gibi davranıp sormalarını bile beklemiştim ama hiçbir şey denmedi. birkaç gün sonra birikip patladım ve evde terör estirdim. "sizden nefret ediyorum. ne kadardır istiyorum ama hiç oralı olmadınız. şimdi abileri yazdırıp beni yazdırmadınız öyle mi?! kaç gündür gelip benle konuşmanızı bekledim ama yapmadınız! size inat öğreneceğim. ve ileride böyle ayrımcılıklarınız da sizi dövmekten de çekinmeyeceğim tamam mı?! bir kızın elinde kaldığınızı da herkese yayacağım ne de olsa utanç verici olur değil mi?!" gibisinden laflar etmiştim. bu sefer ben ortaokuldaydım. abilerimden birine "orada ne öğreniyorsan bana da öğreteceksin. yoksa bundan sonra abim değilsin. onlara benzersen hiçbir şeyim olamazsın anladın mı, düşman bile kesilmem sana." deyince "ağlayıp cırlarken daha çok çirkin oluyorsun ağlama artık ve bağırma. sesin normalinden daha çirkin çıkmaya başladı. ayrıca sana öğretmek için gidiyorum zaten. yoksa istemiyordum tamam mı abisinin kıvırcığı?" deyince normal moduma dönmüştüm ama "yemin et, öğreneceksin diye senden korkacağımı sanma. evin içinde uygun anını bulmam zor olmaz. o yüzden kandırırsan pişman ederim." deyince abim hafiften gülüp hemen ciddiyetini toplamıştı. beni kandırmamıştı. birkaç şey öğretmişti ki adam kursu kapattı. daha gideli 1-1.5 ay olmuştu. -_-
normalde kimsenin önünde ağlamam ama çok zoruma giden bir şeyde canımın acısından ağladığımı bile fark etmiyordum. veya etsem de diyeceklerim vardı. o yüzden kendimi sıkıp sesim de titremesin diye bağırırdım. bağırmasam hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. bu ağlarken konuşmaktan daha berbat. o yüzden boğazımın birkaç gün acımasına göz yummuştum. abimde çok karşı gelemiyordu çünkü 1.5 yıl var aramızda. kendi giderken çok üzülüyordu çünkü ben evde kalıyordum. bir defasında beni ağlatmıştı. "ne salak çocuksun, rahat rahat gitsene. ben gitmene üzülmüyorum. gittiğin için mutluyum, sadece ayrımcılık canımı sıkıyor. ve bu küçük emrah bakışlarıyla gidersen dersten bir halt öğrenemezsin. sonra bana da öğretemezsin. ve en son seni döverim. o yüzden mutlu mutlu git çünkü ben gelişini mutlulukla bekliyorum. -bacağına hafif tekme atıp- bir daha da beni duygulandırma. biri varken ağlamayı sevmiyorum." deyip gülmüştüm. sonra o da gülmüştü şak diye kapıyı suratına kapatmıştım. gülümsemesini bozmadan.
normalde hakaret etmem ama o durumdan nefret ediyorum. ve ciddi ya da kırıcı bir şekilde demiyorum. över gibi diyorum.
öncesinde "1.5 yıl var yani bu ikizler arasında 1.5 saniye gibi. o yüzden abi demeyeceğim. neredeyse aynı boydayız bir de." gibisinden laflar ederdim ama o zamandan beri kendileri abim. :) çünkü cidden abi gibi abiydi. hakkı yenemez. <3
o dönemlerde bile ona kök söktürmüşüm ve beni güzel idare etmiş. (çok cins birine dönüşebiliyorum bazen.) ve yeri bende apayrı. (bir zahmet öyle olsun değil mi? (: öyle ama hiç zahmet olmadı. :)) böyle cici biri anca lütuf.
üniv.'i bitince o gidecek askere. bunun gururu ve ağırlığı olacak. o anlatırken bozulmuş sahtelikle "biraz sen mi dinleme moduna geçsen acaba?" diyeceğim. "niye sen ne anlatacaksın? pubg maceralarını mı?" deyip alayla güler büyük ihtimalle (çünkü anlatırdım önceden (:) "ha ha ha, gülerken düştüm koltuktan. -ciddileşip- sana birinin evdeki askerliğindeki kahramanını anlatacağım. tanımazsın o yüzden tanıtayım, cıvırsan kafanı ısırırım!" büyük ihtimalle meraklanacak ve kahramanı kendim sanacak. çünkü onu normal övmeme alışık değil. (:
"bu sefer kendini övecek hangi anıyı ısıtıp önüme koyacaksın merak ediyorum. evdeki askerliğini anlatacak şuna bak." deyip "ya kızım bir an normal ol bari yeterrr." bakışı ve gülüşü olur. ama bu olaya gireceğim aklına gelmez.
ben o olayı güzel bir anıya dönüştüreceğim. başkası olarak anlatırken kendi anlayacak zaten sonra son sözler ve mutlu son.
"kafamı ısırman için burada olmanı çok isterdim." der büyük ihtimalle. bundan nefret eder gibi yapar ama çok özleyince böyle söyler. ben ise araya yanaklarını katmaya çalışacağım tabi ki. evet bunda fırsatçıyım çünkü yanaklarını tuhaf sevmemden pek haz etmiyor. başını 3-4 kez ısırtır ama oranın ısırılmama olayı var. nadiren de olsa izin koparabiliyorum. tabi sonra yanağını. çünkü ilkte "allah'ım mutluluğa bak, yavru köpek bakışlarıyla nasıl mutlu ve masum görünüyor." der bu yüzden kıyamayıp az ısırırım sonrasında "asra sormadım ama aşıların tam mıydı?" der pislik ve bu yüzden ikinci de acıtır "maalesef, kuduz olacaksın. ve seni hastaneye götürmek yerine evde işini bitirmeyi düşünüyorum abicim(!)." deyip sinsi, pislik, şirin ve tehlikeli bir gülümseme ile ona bakarım. "şöyle bakmayı kes, chucky'nin kız versiyonu gibisin. cidden korkunç bakıyorsun." diye cevap verip ona diktiğim bakışlarım yüzünden eliyle yüzümü ittirmeye çalışır.
uzakta normal insanlar gibiyiz ama yakınken kedi köpek. bir de o da burnumu sıkıyor. ben de bundan nefret ediyorum. bunu kim çıkardı ya? burnumun şeklini bozarsa yanaklarını sarkıtacak kadar çok ve sert sıkacağımı bildiği için nahif davransa da bir erkeğin elinin nahiflin anlayışı ne kadar olabilir ki?..
en kötüsü "kızıl kahkaha" kitabındaydı. ince olmasına rağmen çoğu kişi yarıda kesmiş. ben ise okurken neredeyse bitirene kadar nefesimi tutmuş gibiydim. ince ama altını çizdirdiği çok yer vardı...
kendi hayatımda deneyimlemek istediğim bir süreçti. bilmiyorum ama her şeye rağmen ilgimi çekiyor. bir de vatanı savunma olayının cinsiyete bakma durumundan hoşlanmıyorum. savaş çıktığını düşünün bizler silah tutmayı bile bilemeyeceğiz? hadi diyelim silah tutamıyoruz peki yakın dövüşle birini indirme şansımız, o da yok. geçmişe bakınca böyle çıt kırıldım kadınlardan gelmişiz hissi veriliyor ama öyle değil. kadın hükümdarlar da vardı, kendine birlik oluşturmuş kadınlar da vs.
bu benim gözümde büyük bir eksiklik. olabilecek her ihtimal göz önünde bulundurulmalı. savaş çıkınca kadın ve erkek kimliğini bırakıp asker kimliğine bürünme şansımız yok. asker sayılabilecekken çocuk veya yaşlılar gibi himaye altına alınacaklar arasına gireceğiz. niye sağlığımız mı el vermedi, fiziksel gücümüz mü yetmedi?
bir kadının ülkesi için yapabilecekleri himaye altına alınmasını gerektirecek kadar hiç olmamalıydı. bunun gözüme ne kadar basit ve itici geldiğini anlatamam.
çocukluktan yana her şey maddi duruma bakmasa veya bakması sıkıntı yaratmayacak olsaydı birçok alanda kendimi geliştirmiştim. ama benim istediklerim hiç olmaz ve olmuyor da. bir de daha o zamandan "sen erkek misin, niye dövüş kursuna gitmek istiyorsun? otur evde."
evin çok öğretici bir yanı var. (: mesela istediğim o tarz hobileri ev bana öğretti (!). beni yollasalardı canımı sıktıklarında öğrendiklerimi kullanmaktan çekinmeyeceğimi bilip yollamayı tercih etmediler sanırım. bir de "o kadar erkeğin içinde ben kız başıma ne yapacağım?" (: başka kızların da aynı istekte oldukları niye akıllarına gelmedi bilmiyorum.
bu istek ve ikna çabalarım ben ilkokula giderken vardı. ortaokula kadar sürdü sonra çabam bitti. youtube'den medet umup oradan öğrenmek istedim ama o da çok verimli olmadı. çünkü yanlış yaptığım şeyler doğrusuyla düzeltilmiyordu. zaten yanlış olduğu ayrımını çok yapabilseydim öğrenirdim. öğrenmeye çalıştığım da kick boks'tu. biz tabi ilk bokstan gidiyorduk.
videoları kaliteli bir eğitmene denk gelmiştim. ama aile evinde olup düzen tutturmakta zor ve tek olmanın sıkıcılığı da vardı. ve gıcık ebeveynlerim ben o kadar isterken beni yollamadı ama abilerimi tanıdık birinin karete kursuna yazdırmışlardı. "abilerinle seni de yazdırdık." veya "abilerini yazdırıyoruz sen de gitmek ister misin?"
hiç bilmiyormuş gibi davranıp sormalarını bile beklemiştim ama hiçbir şey denmedi. birkaç gün sonra birikip patladım ve evde terör estirdim. "sizden nefret ediyorum. ne kadardır istiyorum ama hiç oralı olmadınız. şimdi abileri yazdırıp beni yazdırmadınız öyle mi?! kaç gündür gelip benle konuşmanızı bekledim ama yapmadınız! size inat öğreneceğim. ve ileride böyle ayrımcılıklarınız da sizi dövmekten de çekinmeyeceğim tamam mı?! bir kızın elinde kaldığınızı da herkese yayacağım ne de olsa utanç verici olur değil mi?!" gibisinden laflar etmiştim. bu sefer ben ortaokuldaydım. abilerimden birine "orada ne öğreniyorsan bana da öğreteceksin. yoksa bundan sonra abim değilsin. onlara benzersen hiçbir şeyim olamazsın anladın mı, düşman bile kesilmem sana." deyince "ağlayıp cırlarken daha çok çirkin oluyorsun ağlama artık ve bağırma. sesin normalinden daha çirkin çıkmaya başladı. ayrıca sana öğretmek için gidiyorum zaten. yoksa istemiyordum tamam mı abisinin kıvırcığı?" deyince normal moduma dönmüştüm ama "yemin et, öğreneceksin diye senden korkacağımı sanma. evin içinde uygun anını bulmam zor olmaz. o yüzden kandırırsan pişman ederim." deyince abim hafiften gülüp hemen ciddiyetini toplamıştı. beni kandırmamıştı. birkaç şey öğretmişti ki adam kursu kapattı. daha gideli 1-1.5 ay olmuştu. -_-
normalde kimsenin önünde ağlamam ama çok zoruma giden bir şeyde canımın acısından ağladığımı bile fark etmiyordum. veya etsem de diyeceklerim vardı. o yüzden kendimi sıkıp sesim de titremesin diye bağırırdım. bağırmasam hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. bu ağlarken konuşmaktan daha berbat. o yüzden boğazımın birkaç gün acımasına göz yummuştum. abimde çok karşı gelemiyordu çünkü 1.5 yıl var aramızda. kendi giderken çok üzülüyordu çünkü ben evde kalıyordum. bir defasında beni ağlatmıştı. "ne salak çocuksun, rahat rahat gitsene. ben gitmene üzülmüyorum. gittiğin için mutluyum, sadece ayrımcılık canımı sıkıyor. ve bu küçük emrah bakışlarıyla gidersen dersten bir halt öğrenemezsin. sonra bana da öğretemezsin. ve en son seni döverim. o yüzden mutlu mutlu git çünkü ben gelişini mutlulukla bekliyorum. -bacağına hafif tekme atıp- bir daha da beni duygulandırma. biri varken ağlamayı sevmiyorum." deyip gülmüştüm. sonra o da gülmüştü şak diye kapıyı suratına kapatmıştım. gülümsemesini bozmadan.
normalde hakaret etmem ama o durumdan nefret ediyorum. ve ciddi ya da kırıcı bir şekilde demiyorum. över gibi diyorum.
öncesinde "1.5 yıl var yani bu ikizler arasında 1.5 saniye gibi. o yüzden abi demeyeceğim. neredeyse aynı boydayız bir de." gibisinden laflar ederdim ama o zamandan beri kendileri abim. :) çünkü cidden abi gibi abiydi. hakkı yenemez. <3
o dönemlerde bile ona kök söktürmüşüm ve beni güzel idare etmiş. (çok cins birine dönüşebiliyorum bazen.) ve yeri bende apayrı. (bir zahmet öyle olsun değil mi? (: öyle ama hiç zahmet olmadı. :)) böyle cici biri anca lütuf.
üniv.'i bitince o gidecek askere. bunun gururu ve ağırlığı olacak. o anlatırken bozulmuş sahtelikle "biraz sen mi dinleme moduna geçsen acaba?" diyeceğim. "niye sen ne anlatacaksın? pubg maceralarını mı?" deyip alayla güler büyük ihtimalle (çünkü anlatırdım önceden (:) "ha ha ha, gülerken düştüm koltuktan. -ciddileşip- sana birinin evdeki askerliğindeki kahramanını anlatacağım. tanımazsın o yüzden tanıtayım, cıvırsan kafanı ısırırım!" büyük ihtimalle meraklanacak ve kahramanı kendim sanacak. çünkü onu normal övmeme alışık değil. (:
"bu sefer kendini övecek hangi anıyı ısıtıp önüme koyacaksın merak ediyorum. evdeki askerliğini anlatacak şuna bak." deyip "ya kızım bir an normal ol bari yeterrr." bakışı ve gülüşü olur. ama bu olaya gireceğim aklına gelmez.
ben o olayı güzel bir anıya dönüştüreceğim. başkası olarak anlatırken kendi anlayacak zaten sonra son sözler ve mutlu son.
"kafamı ısırman için burada olmanı çok isterdim." der büyük ihtimalle. bundan nefret eder gibi yapar ama çok özleyince böyle söyler. ben ise araya yanaklarını katmaya çalışacağım tabi ki. evet bunda fırsatçıyım çünkü yanaklarını tuhaf sevmemden pek haz etmiyor. başını 3-4 kez ısırtır ama oranın ısırılmama olayı var. nadiren de olsa izin koparabiliyorum. tabi sonra yanağını. çünkü ilkte "allah'ım mutluluğa bak, yavru köpek bakışlarıyla nasıl mutlu ve masum görünüyor." der bu yüzden kıyamayıp az ısırırım sonrasında "asra sormadım ama aşıların tam mıydı?" der pislik ve bu yüzden ikinci de acıtır "maalesef, kuduz olacaksın. ve seni hastaneye götürmek yerine evde işini bitirmeyi düşünüyorum abicim(!)." deyip sinsi, pislik, şirin ve tehlikeli bir gülümseme ile ona bakarım. "şöyle bakmayı kes, chucky'nin kız versiyonu gibisin. cidden korkunç bakıyorsun." diye cevap verip ona diktiğim bakışlarım yüzünden eliyle yüzümü ittirmeye çalışır.
uzakta normal insanlar gibiyiz ama yakınken kedi köpek. bir de o da burnumu sıkıyor. ben de bundan nefret ediyorum. bunu kim çıkardı ya? burnumun şeklini bozarsa yanaklarını sarkıtacak kadar çok ve sert sıkacağımı bildiği için nahif davransa da bir erkeğin elinin nahiflin anlayışı ne kadar olabilir ki?..
devamını gör...
merak etme iyiyim ben
bişey olmadı ama siz yine de dikin doktor bey. *
devamını gör...
anne sexton
amerikalı şair.
courage şiiri benim için her zaman çok özel kalacak.
courage şiiri benim için her zaman çok özel kalacak.
devamını gör...
öfke kontrolü
reaktiflik hayatınızdan götürür. çok gereksiz ve zararlı bir sosyal israftır. ona parla, buna köpür çevrenizde insan kalmaz. özellikle boomer tayfa erkeklerinde bunu çok gördüm, herkese patla patla en yakınlarını bile kırıyorlar. sevilmez oluyorlar.
ayrıca öfke kontrolü olmayan insanlar kolay manüple edilirler. çıldırtma tuşları vardır. tartışmada haksız duruma düşerler. işyerinde de var bunlardan. bazen kısa dönem istediklerini alıyorlar ama orta dönemde dışlanıyorlar. sonra "millet birbirine yağ çekiyor", "ayak oyunları var", "ben haketmiştim ona verdiler" diye sağı solu suçluyorlar. ya arkadaş sen hiç kendine sordun mu neden insanlar seninle çalışmak, seninle yan yana gelmek istemiyorlar diye?
ayrıca öfke kontrolü olmayan insanlar kolay manüple edilirler. çıldırtma tuşları vardır. tartışmada haksız duruma düşerler. işyerinde de var bunlardan. bazen kısa dönem istediklerini alıyorlar ama orta dönemde dışlanıyorlar. sonra "millet birbirine yağ çekiyor", "ayak oyunları var", "ben haketmiştim ona verdiler" diye sağı solu suçluyorlar. ya arkadaş sen hiç kendine sordun mu neden insanlar seninle çalışmak, seninle yan yana gelmek istemiyorlar diye?
devamını gör...
güne bir alıntı bırak
"insanlar sevilmek için yaratıldılar. eşyalar ise kullanılmak için. dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmasıdır."
— cemil meriç
— cemil meriç
devamını gör...
ensest ilişkiyi akraba evliliği zannetmek
yok 50 sene önce şöyleymiş 200 sene önce böyleymiş falan umurumda olmaz.
o zamanlar kadın dövme de vardı kölelik de vardı. bugüne kriter olamazlar.
şu devirde kuzenine hallenen sapıktır. benden ırak olsun. kuzen kardeştir be.
o zamanlar kadın dövme de vardı kölelik de vardı. bugüne kriter olamazlar.
şu devirde kuzenine hallenen sapıktır. benden ırak olsun. kuzen kardeştir be.
devamını gör...