zaman tüneli

tok tutma özelliğinden dolayı eski ramazan aylarında, sahurların en gözde içeceği olmuş, tabi bu zamanla ramazan dışına çıkarak başka aylarda da satılmış. akşamdan hazırlanıp gece vakti de sokakta satışa sunulurmuş. ismi, farsça'da darı anlamını karşılayan buze sözcüğünden gelmedir. boza içeceği de , su ve şeker takviyesi ile darı irmiği kullanılarak yapılan bir içecek. bunlar dışında mısır, çavdar, yulaf, buğdaydan yapılan türleri de vardır. yüksek vitamin, karbonhidrat, yağ içerikli bir içecek. yoğun ve keskin bir aromaya sahiptir. bunu içen insan da bu içeceği çok sever, bu içeceğe bağlanır ya da hiç sevmez, bir daha da ağzına değdirmez. sıcak bir kış içeceği olarak öğretilmiştir fakat esasında soğuk içilen bir içecektir. içilecek bardağın geniş olması gerekir ki kokusu rahatça hissedilsin. ilave olarak yüzeyine tarçın ve leblebi eklendiği de olur. bu içecek, istanbul'un vefa isimli semtiyle özdeşleşmiştir. semt ismi duyulunca zihinde doğrudan bu içecek ismi canlanır. yaşı epey ilerlemiş olan, çocukluğu istanbul'da geçen ve hayatta olan insanların kulaklarında , gece vakti tok ve korkutucu bir şekilde " bozaaaa!" diye bağıran sokak satıcısının sesi hâlâ yankılanıyordur.

donmayı seven bir yaratık olarak bu kişi benim.

kan gölü canavalı hırrrrr huaaaa

tüm gidenlere ..

her şeyi satın alırlarsa, yiyeceğin yemeği, içeceğin suyu, havana dahi sahip olurlarsa el mahkum sonumuz. büyük şirketler çeviriyor dünyayı, kureselcilik adı altında cinsiyeti, dini, kültürü, ortak geçmişi, dili, milliyeti, hürriyeti ,sanati dahi elimizden alıp tek tip insan modeli oluşturmak zor değil. herkes herkese benziyor zaten, ben insanları karıştırmaya başladım bile bazen ayırt edemiyorum. bugün, yok lgbt sempatizanlığını devletler, şirketler niye yapıyor saniyorsunuz çokta şeylerindeydi senin cinsel tercihin, nüfusu azaltmak için seni kullanıyor seni galeyana getiriyor. geçmişte nüfusu arttırmak için ataerkil toplumu destekleyen sistemle bugün nüfusu azaltmak için anaerkil toplum modeli oluşturanlar aynı kafa işte. yanan gencecik ,ömrünün baharında kimlik çatışması yaşayan güzelim gençler, nice sanatkar ve sanatçılar, ugurunda ölünen değerlere oldu. üzülerek söylüyorum ki ana akım bilim de bunun bir parçası. meşhur ve en iyi bilimsel kurum ve kuruluşların %80'i bunlara ,bj şirketlere ait. neyseki içinde itiraz eden çok sayıda bilim insanlarımız olsa da sesleri pek duyulmaz. kapitalist rejim yüzünden öldürülen, sınırsız enerji, sınırsız elektrik, sınırsız kaynakların bir çoğunu elde eden ve bu konuda buluş yapanların sonu toprak oldu ya da deli yaftası yedi. ilaç sektörünü söylemiyorum bile, hala çoğu hastalığa neden çare bulunamıyor da milyar dolarlık fiyatlara sahip ilaçlarla süresi uzatılıyor? ana akım medya ve bilime de çok itimat etmeyin, gerekiyorsa direkt içine girin. bilim aydınlık için var olmuştur yeni bir karanlık yaratmak için değil!

bütün sosyal medya da kullandığım nickler dahil çocularımın isimleri bile ideolojimi yanstır.
burada olduğu gibi.
sanırım yaratıcı ve esprili değilim...

ısmini ülkedeki kalenin adından alan ülke, zaten ülkenin ismi aynı zamanda kalenin de ismi olan bu sözcüğün etimolojik açılımı almanca " parlak taş " anlamına gelir

julius caesar aslında ilyas sezardır.

kendisi gizli müslümandır.

bence ilerde devlet diye bir şey kalmaz ancak şirketler daima ayakta durur. zenginlerin ve fakirlerin bölünüp arasında kalın çitler olan farklı bölgelerde yaşadığı bir dünya daha olası.

beni tanıyan herkes alkarısı olduğumu bilir.
ırz düşmanı erkeklerin korkulu rüyası doğurgan cilveli kadınların belalısıyım.

sanırım hamas tarafı ellerinde bu kadar rehine varken ve israil'in bütün dünyayı karşısına alıp gazze'ye böylesine acımasız ve yıkıcı bir bombardıman yapacağını öngöremedi, amerika ve bazı güçlü batı ülkeleri bu durum karşısında israil'e sınırsız destek verdi ve sonuçta olan onca masum çoluk çocuk bebek ve kadına oldu maalesef olayını özeti bu

kömen dergisi; adını ulu türkçü hüseyin nihal atsız'ın 1964'te yazdığı kömen şiiri'nden alan, genç atsızlar'ın 2011 yılında bursa'da toplamda 19 sayı çıkardığı türkçü-turancı bir dergidir. kömen dergisi, yerini ötüken dergisi'ne bırakmıştır.

ilgili * uzaylılara ulaşılamadığı için bir türlü hayata geçirilememektedir. *

bir kadın için iki erkek savaşırdı, biri ölür diğeri kadının kocası olurdu. güç faktörü her zaman devreye giriyor işte, güzelmiş,yakışıklıymış önemli değil güçlü savaştı, yendi ve karıyı aldı. şimdi cana başa düşüp üremek için savaştığı kadını terk edip aldatsın da göreyim, götü yemez. baktılar nüfus azalıyor savaşta, kadınlara erkek kalmadı e bari uhuletle ve suhuletle çözelim dediler ve medeniyete geçiş yapıldı. şimdi öyle mi ,evli erkek ve kadın fantezisi var insanlarda, ortada güvenecek kimse kalmadı, rağbet edeceğin kimse de yok ya la. valla soy soya karışmış soyun bundan haberi yok.

ımkan ve ihtimali yok, tek devlet gözüken kozma politik ülkelerde bile daima açık ya da gizli baskın bir siyasi ekonomik sosyal ya da etnik bir yada birkaç üst grup vardır, bütün herkesin aynı dil ve etnisiiteye sahip olduğu toplumlarda bile bu kez dini , mezhepsel , ekonomik veya siyasal veya aşiretsel kan davaları gibi kavgalar ortaya çıkmaktadır ayrıca zengin ve yoksul arasında da adı konmamış bir gerilim her zaman vardır, insanları ayıracak bu kadar çok faktörü varken bütün dünya dediğiniz 8,5 milyar insanı tek bir çatı altında toplayıp devlet yapmanın bence olasılığı yoktur

bir arkadaşımın önerisiyle izleyip müziklerine ayrı, ortama ve o döneme ayrı, başroldeki hanımefendiye apayrı tutulduğum o güzel filmdir. böyle sahici sahici çok gerçekçi her insanın değil de bazı özel insanların yaşar kemal’in deyişiyle ince bir yerlerin filmi.çokça sevdim çokça anladım bu filmi ben. yumeji’s theme de dinlendirir tekrar tekrar dinlettirir

altından son günlerin modası şeklinde yine kozmetik fenomenlerinin çıktığı , 10.000 kişi kapasiteli stadlarındaki bütün biletlerin satıldığı ama maçı sadece 3 kişinin izlediği olaydır.

murat ağırel'in iddiasına göre , tuzlaspor taraftarları isyan etmiş 200 tl lik biletler 5000 tl olur mu takımı izleyemiyoruz demişler. bu kulüp bunu sadece 1 kez değil defalarca yapmış. 5000 tl ye 25000 tl ye hatta 50000 tl ye bilet satılmış göstermişler. haliyle gerçek taraftara normal fiyattan bilet verememeye başlamışlar.

ayrıca, kulüp kayıtlarında 4 yılda 174 oyuncu transfer edildi gözüküyormuş.

murat ağırel 'in futbolda kara para iddiaları: youtube-link

selin ciğerci / tuzlaspor ilişkisi: youtube link

kulüp başkanı satışı reddediyor ama kayıtlı 500 taraftarımız var, 10bin kapasiteli stadımız rakip taraftarlarca dolmasın diye bilet fiyatını 50,000 tl gösterdik doğru diyor. youtube link

passolig kayıtlarından bilet fiyatları ve satılmış biletlerle ilgili iddia: youtube link

görselde arka planda kırmızı çarpı le işaretli ekrandaki koltuklar 5.000 ile 50.000 tl arası fiyatlarda satılmış binlerce bileti işaret ediyor. oysa ki maçı sadece 3 kişi izlemiş.