zaman tüneli

görsünler değil mi, öyle deyip bırakmak gerek.
gerekse niye yapamıyorum peki?
diğer insanların hatalarını gizleyebiliyorlarken benim hatam bile olmayan şeyleri yüzüme defalarca kez, bıkıp usanmadan vurmalarını kabul etmeli miyim?
hayat onlar için de zor olmuş, biz de onlarla birlikte o zorlukları çektik.
sunamadıkları imkanları ben yüzlerine vurmadım, bayramlarda diğer çocuklara para verebilmek için bizim harçlıklarımızı isterlerdi ve hepsini verirdik. 6-7 yaşında bile onları anlıyorduk. sevinçle toplanılan harçlıklarımızı sonuna kadar vermek bizi biraz üzse de göstermiyorduk çünkü aile olmanın fedakarlık gerektirdiğini o zamanlardan biliyorduk.
dönüp arkaya baktığımda yüzlerine vuracağım onlarca değil binlerce şey var. ama insanın elinden gelmediği sebeplerden ötürü o kişiyi rencide etmek acımasızlıktan başka bir şey değil.
peki bana niye o kadar acımasız davranıyorlar? o zamanlar hastalık benim elimde değildi. ve denk geldiği dönemde ben hayatımı kaybetmiştim. bir yıla daha kalma seçeneğimin olması çok düşüktü.
maddiyattan hiçbir zaman şikayet etmedim, ilkokula giderken bile. çünkü eldeki o.
ara ara tek şikayetlerim manevi yönden olurdu. çünkü ben bazen "yanımda olmadınız, destek çıkmadınız." veya "beni tekken siz de tek bıraktınız." dediğimde olayı maddiyata bağlıyorlardı. maneviyat onlara bu kadar uzaktı. maddi imkanı, maneviyat olarak algılıyorlardı.
kendi ailesi ona vermemiş, bize tam veremediğine göre kendi de çok kendine verememiş. o zaman nasıl yaşadı o kadar boşlukla?
annem babama göre ideal aile içinde büyüyen biri. ama bana göre manevi yönden babamdan geride kalıyor. nasıl oluyor bilmiyorum ama babam ona göre daha çok hissettiriyor, belki bana daha düşkün olduğu için, belki de daha içten geldiği için bilemiyorum.
gerçekten hata olsaydı ve babam herkesin hatasını yüzüne defalarca kez vuran biri olsaydı zoruma gitmezdi. ama babam en çok sevdiklerini kırıp harcayan biri. milletin hatasını geçtim yanlışını bile örter ama elde olmayan hastalığın sorunlarını bile yüzüme defalarca kez vurmaktan çekinmedi. (: 15-20'den sonra saymayı bırakmıştım.
her şeye rağmen ona kinim yok, o zor dönemde beni anlamadığı ve destek çıkmak yerine daha kötü hale getirdiği için öfkem vardı sadece. uzağında değil gözünün önünde defalarca kez öldüm beni görmedin, görmediğin gibi sen de öldürmek istedin. bu olayda sana kinim o kadar zaman canımı yakmış olmana rağmen olamaz çünkü ben senin içini biliyorum. sadece değersiz ve kıymetsiz hissediyorum, zoruma gidiyor. bugünde fark etmeden aynı şeyi yaptın. o kadar yıl geçti ama aynı sözler. keşke biraz unutkan olsaydın...
o kadar çok duymama rağmen ve onunla çok mutlu olduğum zamanları bile çürütürken hâlâ ilk kez duymuşum gibi canım yanıyor biraz. daha çok yakanını söylemek isterdim ama ucundan dahi olsa canını yakmak istemedim. "hem aptal insanların hem de marka takıntısıyla aklımın çelinebileceğini mi düşündün gerçekten?! bana bak bana! ben sizin yetiştirdiğiniz kız değil miyim?! nasıl böyle şey düşünebilirsin?! siz olmasaydınız ben karakterim gereği yine böyle olurdum! sen ne cüretle böyle düşünürsün, gözündeki ben bu kadar mı sağlamdı hı, yaz rüzgarıyla dibi bulacak kadar?!!" ben kafamda birkaç kez senden hesap sordum.
baştan sona kendime bakarken sizi kırmadığımı, acı çektirmediğimi, yaralamadığımı, kanatmadığımı, çoğu zaman takdir/onur belgeleriyle hakkınızı ödemeye çalıştığımı ve hem kendi hayatım için hem de sizinki adına daha çok rahatlık sağlayamak için nasıl didindiğimi biliyorum. "bana aileye sen ne kattın?" diye soran aptal çocuğun var ya "ben çoğu zaman benden alan ailemi hep kendimden öne koydum. kendimden çok aileme vermeye çalıştım ve verdim." ben yine bunda değilim hiçbir zaman olmayacağım da, sadece kafamda bazı sorular var, hiçbir zaman doğru düzgün cevap bulamayacak.
ben ailem varken kendime aile olmama rağmen size kızmıyorum, hesap sormuyorum. ama bununla da kalmadınız ki, bir kere değil birkaç kere güvenimi kırdınız. olmanız gereken yerlerde olmadınız vs. ben bunlardan sonra mesafe koydum ve kendime yoğunlaştım. çünkü anladım, ailen varsa bile sen teksin, sevdiğin varken de teksin, arkadaşın varken de. bu hayatta senin yanında olacak ve hiç gitmeyecek tek kişi; kendin.
ben bunu anlayalı yaşımın yarısı oluyor neredeyse. 13-14'te anladım. bu yüzden beklentilerimi sıfırladım ki. ihtiyaçta duymuyorum neredeyse her şeyde. zaten geriye dönüp baktığımda düştüğüm zamanlarda dizime hep üfleyen benmişim. hep bir şekilde başımın çaresine bakabilmişim. umursamaz ve ağlamaz görünüyorum ya bazen, bunlar hep çok umursayıp çok ağladığımdan aslında. allah aşkına doğarken ağlıyoruz ve bunu hayatta askıya almak normal mi sence?
insanın doğasında var ağlamak ama doğamızda alışmakta var maalesef. ve bu olunca ağlamak az oluyor veya neredeyse hiç.
kızlarını babaları düşmekten kurtarır diye biliyordum ama sen beni bir defasında fena düşürdün. o zaman; o an veya saatlerce değil günlerce ağlamıştım. "niye bu kadar ağlıyorsun?" dedin mi yok, ağlamış suratımı görmezden geldin sadece. belki senden iğrendiğim ilk andı o...
dost değil düşman değil her ikisinin mübarek. ama erken büyüttün ve çoktan beri kimse umrumda değil. evet senin bu tarz tavırlarına üzülmek yerine umursamadan geçiyorum. görmezden de gelebiliyorum, sanırım bendeki yerini ya da anlamını yitirmişsin.
bu hayatta sadece kendimden eminim, sadece kendime güvenirim, sadece kendimin elini tutar, sadece ona yaşlarımı gösterip sildiririm.
o düşürmede sen bana ihanet ettin, ettiniz. hiçbirini tam unutmuş değilim. sadece umursamıyorum, hiç olmamış gibi bırakmışım. en çok bunun hesabını sormak isterdim. ama sen hesap sorma yolumu çoktan kapatmıştın.
ben sadece sizin verdiklerinizle yetinmedim, ben bazen size benzemek bazen de size hiç benzememek istedim. o yüzden hep okuyup öğrenmek istedim. yanlışlarınızın yerine doğruları koymaya çalıştım. geliştirmek istedim.
hayattaki amacım hep kendimi yenilemek, yinelemek değil. olabileceğimin en iyisi olmak. bir gün gerçekten sevdiğim insanlar olursa onları sevgimle zehirlemek veya öldürmek istemiyordum. bu yüzden insanları değil kitapları dinlendim, orada gördüm.
biliyor musun ben erken çocukluk dönemimde bile evden kaçmıştım, ilkokulda sınıftan çıkıp eve gelmiştim "kendim istediğim gibi gidiyorsam istediğimde eve gelirim." diye düşünmüştüm. ve o zaman bir olay olmuştu ondan gittim ama bu kaçmak olarak adlandırılıyor...
ben o zaman bu evden hep kaçmak isteyeceğimi bilmiyordum. kaçmaktan çok kurtulmak aslında. kendi ayaklarımın üzerinde durup hayatımı kurmak ve öyle sürdürmek. derslere abanmam hem sevdiğimden hem de hayalimin biletiydi. öğrenmeye aşık olmakla istediklerim çok zor olmadı. asıl zor olan günümüzdeki ekonominin ekonomik olmaması. çalışsan bile geçinemiyorsun. böyle saçmalık olabilir mi? ülke sözde herkes için böyle zorlukta ama mv.'ler, bakanlar, cb vs. maaşlarını alıyor üstelik düşükmüş gibi baya zamlarla. onlar meslek sahibi veya insan da biz değildik sanki.
birçok çocuk ya da kadın bundan muzdariptir. umutları sadece kendileri ama o umut şu anki zamanda kül. günümüz umut cehennemi çünkü.
ya ailene (yaşıyorsa tabi) bağımlı olacaksın ya da borçlara. böyle hayat ölümden beter cidden.
o yüzden sınırı kendime 25 koydum. çünkü çok çekilirliği yok. bugün geleceğim hakkında 30-40'lı yaşlara çıkılınca bir şaşkınlık ve afallama sardı beni. çünkü ben yanan geleceğimde hiç o yaşlara çıkma cesareti gösteremedim. bu hayatın beni sefilleştirmesine izin vermeyeceğim. o yüzden 25 sınır. daha fazla katlanmak istemiyorum. bir de nefret ettiğim dönemde sürüneceğim öyle mi? bu ne cüret? hayatta olsa kabul etmiyorum. alın sizin olsun, canınız çıkana kadar yaşayın.
hiçbir yönden artısı yok. hoş kendim için tek artı benim ama o kadar eksiyle olmazken mükemmelliyetçiliğim ateşe benzin döküyor.sayın mükemmelliyetçilik, gözüme hiç bu kadar güzel gelmemiştin. edeceğin yardımlar için şimdiden sağ ol. harlamaya devam et. 2 yılım kalmış...
devamını gör...

aslında her insan onaylanmış birer keştir. sırtının sıvazlanmasına , ara gaz verilmesine , en düşük ihtimallerin bile gerçekleşmesine falan inanmaya bayılır. böyle çok düşük bir ihtimal bile olsa hemen o ihtimali 500 milyon defa abartarak kendine pay çıkartır.

halbukim kendini bu kadar geçmişte bırakması ve o geçmişin kendini sürekli olarak şimdi'ye dayatması , insanda travmadan başka hiçbir şey ortaya çıkarmaz. ve insan gerçeklikten bu kadar kopuk ve aciz bir şekilde yaşamaya devam ederse o beklenen gelse de insana kölelikten başka hiçbir şey kazandırmaz.

zira bir deyişte belirtildiği gibi " gidiş öyle bir boşluk yaratmıştır ki , gelişi hiçbir biçimde o boşluğu doldurmaz".
devamını gör...

insanların sözlükte yazma nedenlerini deşerken akla getirilmesi gereken yöntem.

senelerdir aynı şeyi söylüyorum.
sözlük ne içindir,
sözlük benim içindir,
benim mental sağlığım içindir.
yoksa hani benden kime ne.

bilinçli tükeniciyim evelallah.
devamını gör...

kisinin kendi suretini bir baskasinda bulma ya da yansimasini gorme girisimiyle mumkundur birini anlamak, dolayisiyla inanilabilir. insan iki kosulda birini anlayabilir hatta kendinden cok anlayabilir. birinci sevmek; yani kendinden gecerek onun sizisina ortak olarak,
ikincisi ise ayni tastan ayni siddetle dusup ayni diz kanamasini yasayarak…
devamını gör...

evli erkeklerin oyuncaktan evidir.*

bir de kıyafet babında sesteşi vardır.
devamını gör...

hoş 300 sene şimdi düşünüce çok gibi geliyor ama göz açıp kapayıncaya kadar geçer.


bugünün bilimi yarının efsanesidir mottosu gereğince her şeyle alay edilebilir. ki bu zaten kaçınılmaz bir son.

ne mal adamlarmış lan bunlar antin kuntin e=m.c 2 gibi bir formülle iş görmüş diyecekler.
devamını gör...

akvaryumda yaşayan balıkların, denizde yaşayan balıklara göre kendilerini şanslı sayacakları durum.
devamını gör...

her can sıkıcı şeyi kafaya takmayı bıraktığım andan itibaren her gün sebepsiz mutluyum. haa yanlış anlaşılmasın hani bir söz var yağmur yağmış dünyayı su basmış ördeğin çükündemi derler. böyle bir insanda değilim tabi. fakat kafada tutmuyorum. o anki hüznü acıyı yaşayıp geçiyorum. zamanın anasını seviyorum farkında değil abicim. tavsiyem kafa boş olsun.
devamını gör...

ortadoğu'da bilinen, ana malzemesi nohut olan bir öğün. hatay yöresinin de yemeği olup sadesi dışında lübnan'dan öğrenilmiş olan sarımsaklı, zeytinyağlı, tahinli karışımı da yapılıyor. humus, bazen ana, bazen de ara öğün yemeği.
devamını gör...

gecenin bir yarısı burada ne arıyorum diye düşünürken sağını solunu kontrol ederek yürümeye devam ediyordu. sokak lambasının altından geçerken yolun aşağısından bir silah sesi duydu ve hemen kendini yere attı. panikle etrafına bakındı ama kimse yoktu sesin geldiği yere doğru sürünüp ne olduğuna bakmak istedi ve biraz ilerledikten sonra iki kişinin bir adamı dövdüklerini gördü bir an polisi aramak için eline telefonu aldı ve numarayı çevirdi ama bir anda elindeki telefon çalmaya başladı. adamlardan biri diğerine sessiz ol dedi ve bir ses duydum diyerek onu susturdu. gelen sesi dinlemeye koyulduklarında ise telefonu susturmuştu tekin.
devamını gör...

konuşmaktan daha çok işe yaradığı kesin, terapi gibi. günlük tutmakta keza öyle, ben de yıllardır yazıyorum gerçi öyle büyük bir faydasını görmedim ama kısa vadede dopamin görevi görüyor.
devamını gör...

pankreas tarafından üretilen, glikojenin tekrar glikoz haline gelmesini ve tekrar kan dolaşımına katılması için harekete geçiren ve vücudun, glikozu enerji olarak kullanabilmesini sağlayan bir hormon.
devamını gör...

beşiktaştan - ortaköy’e yürümek
devamını gör...

güngören tramvay yolu.
devamını gör...

bi adamı da düzgün değerlendiren yok şu memlekette .

mevlana dersin hemen biri çıkıp kafir ilan eder adamı, john locke dersin biri " ya iyi ama o köle taciri idi" der, newton dersin " iyi de hemşerim adamın 4-5 tane büyü nasıl yapılır diye kitabı var bilim adamlığı ile ne alakası var" der birileri, nietszche dersin " hemşerim adamın felsefe ile ne alakası var adam habire aforizma yazmış palyaçonun teki zaten ruhsal tedavi görmüş beyin özürlü " deyip gömer adamı.

velhasıl her düşünüre b*k atmada uzmanız maşallah. kendi orjinal bir eser ortaya koyamamış , elalemin artıklarıyla düşünce oluşturduğunu zanneden ne kadar hamido varsa sallamış durmuş fikir insanlarına.

heidegger de bundan nasibini almış tabiki. eyvallah adam nazi miydi? dibine kadar naziydi hem de . inkar edilen saklanan bir şey de değil zaten. ama o zamanki mevcut konjenktürde tüm dünyada " ben naziyim" demek ya da nazizmi desteklemek gayet doğal bir şeydi.

hepsini geçtim adamın yanlışı olamaz mı? dünya kadar yanlışı da olmuştur. gayet de doğal bu. ortalama 0-70 yıl arasında dünyanın tüm sırlarını kimse çözemez. her insan da nihayetinde aciz bir varlık.

ama bu ortaya attığı doğru şeyleri inkar etmeyi mi gerektirir? asla . ama yapılan muameleye bakın bir iki cümlesini alır adamın " yeaaah adam şöyle demiş yeeeaaa , böyle demiş yeeaaah benim gözümde sıfır" falan deyip iki gramlık beyniyle adamı eleştirdiğini zanneder. sonra niye bizden bi nane olmuyor edebiyatı falan işte....
devamını gör...

ben burayı biraz da o sebepten sevdim galiba. bazen unutuyorum burayı başımın belası okul yüzünden. boşluğa düşünce kendimi çok fazla dinleyecek zamanımın olması beni inanılmaz dertlere gark eyliyor.

"kendimle barışığım kalan herkesle kavgalıyım" insanı vardır. ben herkesle barışığım, kızgınlığım da saman alevi gibidir ama kendimle kavgalıyım.

arada sırada burada yazdıklarıma geri dönüp bir bakıyorum. "coşmuşsun yine kim bilir neyin nesini yaşıyordun o sırada" diyorum kendime. bu aralar da öyle. fakülte hava değişimi izni verdi bana. bir iki hafta daha burada çeşit çeşit duyguyu sergileyebilirim. belki de sallamam. bilemiyorum altan...
devamını gör...

sevilme arzudur sevmeye iten . aksi mümkün ve makul değildir.
devamını gör...

bazı anlar bazıları sen sen gibi anlar ama çoğu zaman seni sen gibi anlamayanlar var
devamını gör...

bilmiyorum olur mu hocam özellikle bir beyfendi ile pek mümkün gözükmüyor. olabilir gibi geldi pek yakın zamanda ama yanılmışım bende hazır değildim buna olabilmesinede hazır değildim üzüldüm kırıldım yoruldum. artık mümkün değil gibi geliyor benim kendimle olan uğraşımı derdimi anlayabilecek birirleri. o kadar yalnızlaştım ki son dönemde , tek başımayım kendi hayatımda tek başımayım yalnızım . bu yolda sadece benim, kimseye cidden bu yolda hep yanımda olacak diye tutunamıyorum tutunacak güvenim kalmadı. kimse hak etmiyor bunu bir dostum var ama oda o kadar uzaktaki bana ne kadar yakın olduğunu dostum olduğunu unutuyorum. kendi başıma baş etmeye çok alıştım derdimde boğulmadan yüzmeyi öğrendim ne kadar derinleşsede yüzeyde kalabiliyorum. lakin bazen biri elimeden tutsun beni bu derinlikten kurtarsın ya da dibe dalıp suyu boşaltmam için bana dinlenme fırsatı ve dalma cesareti versin istiyorum. ihtiyaç duyuyorum …
devamını gör...

şans numarasına sahip il. 77.
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim