zaman tüneli
geceye bir şarkı bırak
devamını gör...
fakirleri avutmak için uydurulmuş şeyler
cennet, cehennem, sevap, gunah, rte nin universite diplomasi...
devamını gör...
ölünce ne olacak sorunsalı
ölünce bakarız ona. * mümkünse yakın beni.
devamını gör...
dark necessities
kardeşim aklımı bilmiyorsun
kardeşim fikrimi de bilmiyorsun
ben bu şekil bir insanım=> şeklinde nakaratı olan bir şarkıdır
kardeşim fikrimi de bilmiyorsun
ben bu şekil bir insanım=> şeklinde nakaratı olan bir şarkıdır
devamını gör...
ölünce ne olacak sorunsalı
arı marı konacak işte..
devamını gör...
fakirleri avutmak için uydurulmuş şeyler
bu dünyanın bir de cehennemi mi varmış. yok daha neler...
devamını gör...
ölünce ne olacak sorunsalı
beni koyduklarında mezara, beni mezara koymaları, üstüme toprak atmaları zoruma gitmez. en son dua okunup, beni bırakıp gidecekler, yağmurlu bir günde, bir başıma kalacağım ve itikat sahibi değilim. allah'a itikatım olsa korkmam, üzülmem, sorulan sorulara cevap veririm, bence yok - olmadığı için bu hallerim.
devamını gör...
ankara
bir süredir trafiğinden kaçmak için yerin altına indiğiniz, ama yerin altında size tek bir yol sunulduğu için sizin gibi zeki diğer insanlarla karşılaşarak kilometrelerce yolu bir yabancının dudağına, belki de hayatında kimsenin yaklaşmadığı kadar yakın bir şekilde kat etmek mecburiyetinde olduğunuz güzel şehir.
üstelik, şehrin planlamasından sorumlu üst düzey yetkililerden biri, bu "fazla samimi" yolculukları rahatlatmak amacıyla toplu taşımayı ücretsiz yapacağını beyan etti bir süre önce. yani yeraltı insanları olarak sahip olduğunuz lüksü, büyük bir ihtimalle daha çok ve daha çok insanla paylaşacaksınız yakın gelecekte.
kalpler pır pır atıyor. heyecanlı ve mutlusunuz. kim bilir, belki de bir buse kondurulur dudakcıklarınıza :)
üstelik, şehrin planlamasından sorumlu üst düzey yetkililerden biri, bu "fazla samimi" yolculukları rahatlatmak amacıyla toplu taşımayı ücretsiz yapacağını beyan etti bir süre önce. yani yeraltı insanları olarak sahip olduğunuz lüksü, büyük bir ihtimalle daha çok ve daha çok insanla paylaşacaksınız yakın gelecekte.
kalpler pır pır atıyor. heyecanlı ve mutlusunuz. kim bilir, belki de bir buse kondurulur dudakcıklarınıza :)
devamını gör...
müslüm gürses şarkılarında geçen acımasız sözler
bir ömür yetmez kı
devamını gör...
güzel kız isimleri
türkçe: gökçe, aylin, yıldız, menekşe, ülkü, ipek, perihan, selin, pamuk, kardelen, ezgi, nazlı, inci.
ingilizce: daisy, charlotte, adelaide, angelina, lucy, eileen, hazel, annabelle, skye, olivia.
ingilizce: daisy, charlotte, adelaide, angelina, lucy, eileen, hazel, annabelle, skye, olivia.
devamını gör...
müslüm gürses şarkılarında geçen acımasız sözler
yanıp yanıp kül olursun
terk edilen sen olursun
tek başına kul olursun
bu dünyada yanıl da gör
devamını gör...
pkk suç işlemedi ki affedilsin deyip türkiye’yi tehdit etmek
teröristlik suç değilmiş. o zaman biz de örgütlenip elimize rastgele silah alıp kafamıza göre insanları kaçıralım, öldürelim. sonra meclise girip dokunulmazlık kazanalım. türkler için hedef de belli zaten. ordu işini yapmıyorsa vatandaş pkk'lı teröristlerden köpek maması yapmaya çıksın. ama sonra ağlamak yok, amerika'dan israil'den silah ve yardım dilenmek yok. böyle giderse zaten türkler ya ezilip yok olacak yada yeniden bir kurtuluş savaşı verecek. zira tayyip ülkeye sevr'i tekrar getirmeye çalışıyor.
devamını gör...
ode to the mets
"biraz bateri alayım lütfen, fabsciğim"
saçma sapan bi iyi şarkı.
anlamsızca, müsrifçe, hoyratça güzel şarkı.
vaktinde iyi kötü zaman geçirdiğin, çok zaman geçirdiğin, sonradan hatırladığında kalbini kıracak nice anı biriktirdiğin insanlar bir yerlere çekip gittiğinde,
onlar hayatlarını sen hiç var olmamışsın gibi yaşamaya devam ettiğinde,
oysa sen bir yere gittiğinde "lan buraya son geldiğimde o/onlar da yanımdaydı, vay ecdadını" demeye devam ettiğinde, ve akabinde neredeyse kendine acıyacağın bir sakinlikle kabullenip yoluna bakmaya çalıştığında,
ruhunun dibinde yaşarken yiyecek bulmak için dibe dalan balıkların ağzına takılan çerçöpün aslında bir zamanlar anlam ifade eden birer obje olduğunu fark ettiğinde
dinlenesi şarkı.
saçma sapan bi iyi şarkı.
anlamsızca, müsrifçe, hoyratça güzel şarkı.
vaktinde iyi kötü zaman geçirdiğin, çok zaman geçirdiğin, sonradan hatırladığında kalbini kıracak nice anı biriktirdiğin insanlar bir yerlere çekip gittiğinde,
onlar hayatlarını sen hiç var olmamışsın gibi yaşamaya devam ettiğinde,
oysa sen bir yere gittiğinde "lan buraya son geldiğimde o/onlar da yanımdaydı, vay ecdadını" demeye devam ettiğinde, ve akabinde neredeyse kendine acıyacağın bir sakinlikle kabullenip yoluna bakmaya çalıştığında,
ruhunun dibinde yaşarken yiyecek bulmak için dibe dalan balıkların ağzına takılan çerçöpün aslında bir zamanlar anlam ifade eden birer obje olduğunu fark ettiğinde
dinlenesi şarkı.
devamını gör...
sizi hayatta en cok seven kim sorunsalı
babamdır. babam beni çok, çook sever. allah gölgesini eksik etmesin.
annem de sever tabii.
rahmetli babannem, sen başkasın oğlum derdi. aynısını babama da demiş. torun-oğul...
rahmetli mücella teyzem beni çok severdi. çok severdi. çocuk gönlü eğlemeyi ondan öğrendim.
herkes o dağın arkasında beni bekliyor, gitmem lazım. bir an evvel.
annem de sever tabii.
rahmetli babannem, sen başkasın oğlum derdi. aynısını babama da demiş. torun-oğul...
rahmetli mücella teyzem beni çok severdi. çok severdi. çocuk gönlü eğlemeyi ondan öğrendim.
herkes o dağın arkasında beni bekliyor, gitmem lazım. bir an evvel.
devamını gör...
no dedim aynen
doruk ve toprak 2008 yılında doğmuş, lise 2. sınıfa giden z kuşağı iki ergen gençti. bu ikili bir gün fatsa'da, dolunay sahilinde yürürken ağaçların arasında altın renkli garip ve şaşalı bir nesne gördüler. evet bu alaaddinin sihirli lambasıydı, meğer hikaye gerçekmiş. lambayı okşadılar hemen, alaaddin lambadan çıktı ve o ünlü sorusunu sordu bu ikiliye: "dileyin benden ne dilersiniz?"
ikisi ortak bir karar vermeliydi. tek dilek hakları vardı. bu iki zıpır çocuk, geçmişi osmanlı devrini çok merak ediyordu, milliyetçi öğretmenleri osmanlı'yı övüp duruyordu, bakalım osmanlı nasıl bir yerdi? konsensusun sonunda 1500'lü yıllara, istanbul'un fethinin ilk yıllarına gitme dileğinde bulunmaya karar verdiler. alaaddin bu dileklerini kabul etti ve onları bir günlüğüne 1513 istanbul'una ışınlandı.
ışınlandıkları anda zaten onların başka bir zamandan geldiği hemen anlaşıldı. toprak ve doruk'un altlarında cırtlak renkli adidas eşofman üstlerinde ise anime karakterlerinin bulunduğu basit baskılı tişörtler vardı. pek istanbul beyefendilerine benzemiyorlardı. o dönemde istanbul'da yaz sıcağında bile grand tuvalet gezilirdi.
herkes doruk ve toprak'a hayretle bakıyordu. ikili meraklı insanlara 2025 yılından bu zamana ışınlandıklarını, bir gün boyunca bu zamanda yaşayacaklarını anlattı. ancak iki zamanda da türkçe konuşulmasına rağmen anlaşmaları çok zor olacaktı...
doruk'un yanına hattatlık yapan bir adam yaklaştı ve onunla sohbet etme girişiminde bulundu:
-azizim, sizin devrinizde kitaplar el yazısıyla mı yazılıyor hala?
+no
-no ne demek oluyor? bu galiba batı gavurcasından bi kelime. ingiliz düşesinden hatırımda kalmış sanki.
+yes
-efendim, zat-ı ali'leriniz türkçe konuşmaktan pek hazzetmiyor sanırım.
+no
bu sefer de bir istanbul hanımefendisi toprak'a yaklaştı:
-demek zaman seyyahısınız bu iki güzel dost.
+aynen
-fevkalade farklı bir tarzınız var.
+aynen
-muhterem, sizin devrinizde hep böyle mi konuşulur?
+aynen
osmanlı halkı doruk ve toprak'ı hiç görmemiş olmayı tercih ederlerdi. bu ikili 2025 yılına geri döndükleri zaman çocuklar ve bebekler hariç bütün istanbul gece teheccüd namazına kalktı. şükür namazı kıldılar z kuşağıyla aynı dönemde yaşamadıkları için.......
ikisi ortak bir karar vermeliydi. tek dilek hakları vardı. bu iki zıpır çocuk, geçmişi osmanlı devrini çok merak ediyordu, milliyetçi öğretmenleri osmanlı'yı övüp duruyordu, bakalım osmanlı nasıl bir yerdi? konsensusun sonunda 1500'lü yıllara, istanbul'un fethinin ilk yıllarına gitme dileğinde bulunmaya karar verdiler. alaaddin bu dileklerini kabul etti ve onları bir günlüğüne 1513 istanbul'una ışınlandı.
ışınlandıkları anda zaten onların başka bir zamandan geldiği hemen anlaşıldı. toprak ve doruk'un altlarında cırtlak renkli adidas eşofman üstlerinde ise anime karakterlerinin bulunduğu basit baskılı tişörtler vardı. pek istanbul beyefendilerine benzemiyorlardı. o dönemde istanbul'da yaz sıcağında bile grand tuvalet gezilirdi.
herkes doruk ve toprak'a hayretle bakıyordu. ikili meraklı insanlara 2025 yılından bu zamana ışınlandıklarını, bir gün boyunca bu zamanda yaşayacaklarını anlattı. ancak iki zamanda da türkçe konuşulmasına rağmen anlaşmaları çok zor olacaktı...
doruk'un yanına hattatlık yapan bir adam yaklaştı ve onunla sohbet etme girişiminde bulundu:
-azizim, sizin devrinizde kitaplar el yazısıyla mı yazılıyor hala?
+no
-no ne demek oluyor? bu galiba batı gavurcasından bi kelime. ingiliz düşesinden hatırımda kalmış sanki.
+yes
-efendim, zat-ı ali'leriniz türkçe konuşmaktan pek hazzetmiyor sanırım.
+no
bu sefer de bir istanbul hanımefendisi toprak'a yaklaştı:
-demek zaman seyyahısınız bu iki güzel dost.
+aynen
-fevkalade farklı bir tarzınız var.
+aynen
-muhterem, sizin devrinizde hep böyle mi konuşulur?
+aynen
osmanlı halkı doruk ve toprak'ı hiç görmemiş olmayı tercih ederlerdi. bu ikili 2025 yılına geri döndükleri zaman çocuklar ve bebekler hariç bütün istanbul gece teheccüd namazına kalktı. şükür namazı kıldılar z kuşağıyla aynı dönemde yaşamadıkları için.......
devamını gör...
araba alabilmek için senelerce çalışmak
alma
devamını gör...



