zaman tüneli

the dark knight.
ne zaman izlesem joker gemileri havaya uçurmak için kumandanın tuşuna bastığında denizin üzerinden devasa bir alev topu yükselmesini ümit ediyorum.

üniversiteye başlamadan hemen önce yanına uğradım. türk kahvesi eşliğinde hâlâ kulaklarıma küpe olmuş, hiç unutamayacağım sözler dudağından çıkıverdi;

“ ne kadar az yer, içer, kitap okursan; tiyatroya, dansa, meyhaneye ne kadar az gidersen; ne kadar az düşünür, sever, kuram yaratır, şarkı söyler, resim ve eskrim yaparsan, o kadar fazla sermaye biriktirirsin. hazinen öyle büyür ki ne böcekler ne de toprak onu yok edemez. ne kadar az kendin olursan, o kadar çoğa sahip olursun; kendi hayatını daha az yaşadıkça, yabancılaşmış hayatını uzaklaşmış varlığını o kadar çok yaşarsın.”

ışıklar içinde uyu…

babaanne ne yeniyor mu?
hiç babaannemi tanımadım. nazikom(kız kardeşi)'a tüm çocuk sinsiliğimle, asla hatırlamıyorum, sen benim nenem ol demişim. kocası yusuf dedem de dedem oldu bir anda. öyle ki kamerasını elime verip vasiyetimi çek diye kendine kazdığı mezarda çeşitli pozlar ve vasiyatnamesini vermişti. allah belanı.* hollanda'da yaşayan oğlu ekber abiye hiçbir şey bırakmamıştı. bana da bir şey bırakmadı ama hep beni atakule'deki joyland'e götürmüştü. kaç kere. ekber abi(benden 20 yaş falan büyük) videoda güldüğüm için bana hala gıcık. ama komikti. yusuf dedem bile videoda "gülme kız" diyordu bir yerde.

sağlıktan başka hiç bir beklentim yok.

arda oyuna girdikten sonra gol yediğimiz maç. üst üste kaç maç oldu bilmiyorum. genellikle üst üste gol atan forvetlerin istatistiği tutulur, bizde bunu tutalım.

osimhen ilk yarıdan hattrick yapabilirdi. keşke şu adamda icardi'nin bitiriciliği olsa. çoğu zaman düşünmeden rastgele şut çektiğini düşünüyorum.

icardi'de fizik bitik ama herifte felaket bir son vuruş bitiriciliği var. keşke az kendini toparlasa.

rakip taraftar kaleciye laf ediyor, kendi altyapılarından çıkma. antalya sattı diyor, takımın hocası karbonat erol. bunu da belirtmiş olalım.

ceza sahası dışındaki pozisyondan penaltı algısı yapıyorlar. vücuttan seken top, kaldı ki pozisyonun başı ofsayt. neye ağlayacaklarını şaşırdılar. eski hakemlerin penaltı değil dediği samsun maçından da hâlâ algı kasıyorlar.

bir de gelenin geçenin yendiği gs falan yazanı var sosyal medyada. herifler ciddi ciddi monaco falan ile antalya'yı bir tutuyor. kadro değerlerine, antalya'nın bu ligdeki konumuna falan bakmak yok tabi. 10 gün önce sahalarına geldik kendileri niye yenemedi acaba.
avrupa'da gelenin geçenin yendiği gs şampiyonlar ligi'nde 9 puan almış, oynadığı takımlar liverpool, ajax falan; avrupa'da esip gürleyen fener brann, ferencvaros, zagreb gibi takımların olduğu yerde 11 puan almış. ülke puanı taşımaktan fıtık olan fenerin ülke puanı katkısı 9.500 puanken, galatasaray'ın avrupa'da başarısız olma sebebi diye başlık açıp türk hakemleri edebiyatı yapılan galatasaray'ın ülke puanı katkısı 12.000.

işte bu kafa yapılarıyla mücadele ediyoruz. bizim rakiplerimiz antalya o bu değil, bol keseden konuşan, futboldan anlamayan kuru kalabalığın algı operasyonları.

ahhhhhh.
dizi bir yere vurmak.

ahh.



ambülaams. ahh. çok acıdı. sanırım dizim koptu. aaah. bakayım. yürüyebiliyorum. ay gesdi. demek canım tatliysam.

ama acımıştı.

hangi saatteki kaçıncı uyanma sebebi soruluyor bilmiyorum.. :)
(yani benim gibiler de var.. yine de yazayım: birçoğunda fail karım. şikayetçi de değilim.)

kaybetmek varsa ne çıkar,
aşkta hiç yer yok korkuya….

sürçi lisanısın inatçı kalbimin
konuşanlara özeniyorum.

14 aralık 2012

13 yıl önce bugün , beklenmedik bir macera başladı. tarihin en keyifli yolculuğunu izledik.

bu eseri insanlığa bıraktığı için peter jackson'a minettarım.

ıki tarafta istiyorsa birbirinden eminse olabilir, en fazla ne olabilir anlaşamazsın , konuşmazsın bir daha. iki medeni insan gibi yoluna devam edersin, ben bunu yapanları yadırgamam asla. tercih meselesi.

ayrılığı bir görselle birlikte öyle güzel tanımlamış, hayran kaldım.

sevdiği, onayladığı iyi insanlar için kullanırdı:
"yel değmesin yüreğine.."
çok şiirsi değil mi sizce de.. para pul mal mülk makam zenginlik vs değil dilediği.. daha ince, insanca kadınca bir duyarlık.. demekki hepsinden önemli görüyordu bir insanın 'yüreğine yel değmemesi' halini. halâ hatırladıkça burkulur yüreğim..

hardcore days, softcore nights.

klinik psikolog aynı zamanda “herkes evine dönmek ister” ve “ayrılmak zamanı” isimli kitapların yazarı.

herkes yeni yıla girecek,bazılarına da çam ağacı girsin inş neys
ve veee yeni yıla gimeden önce şartları ve koşulları okumak istiyorum girmek istemeyedebilirim
huff
beklentim piyangonun bana vurması bu kadar.
beklenti zaten.

herkese iyi geceler, tatlı rüyalar..

we found love

s.çayım böyle müziğe afedersin. sanki dünyanın sonunu haber veriyor. gezegenler birbirlerine çarpmadan beş dakika öncesi.

herkes hakkını helal etsin müziği.

babaanne değil de anneanne sözü vereyim. kalabalık bir ortamda sürekli kendisini azarlayan dedeme hitaben:

“galebelikte* bağırıp çağırıyon ama tenhada da kurban oluyon.”

*