zaman tüneli
arkadaşının teknesi olan yazarlar veri tabanı
bana faydası olmayan kilisenin papazı hesabı...
devamını gör...
başka bir yazar gibi entry gir
blablabla vikbikvikbikvik
fotoğraffotoğraf kahvekahvekahve
alkoliçkirakıbira
günaydıniyigeceler
günebirşeybırak
üsttekiyazaralttakiyazar
potpori yaptım
fotoğraffotoğraf kahvekahvekahve
alkoliçkirakıbira
günaydıniyigeceler
günebirşeybırak
üsttekiyazaralttakiyazar
potpori yaptım
devamını gör...
emekli olup sahil kasabasına yerleşmek
"emekli olup gecekondu otellerde, ortak banyo ve kenefli otellerde tek odaya yerleşmek" şekline evrilen hayal, plan.
devamını gör...
şizofreni
babam bir şizofrendi..
bunu yazmak bile hâlâ zor geliyor.. çünkü bu cümle tek başına hiçbir şeyi anlatmıyor. şizofreni, bir kelime değil bir evin içine yerleşen, duvarlara sinen, seslere, bakışlara, suskunluklara karışan uzun bir hâl..
ben bu hastalıkla büyüdüm..
şizofren bir babayla yaşamak, her günün nabzını ölçerek başlamaktır..
bugün iyi mi?
bugün hangi yüzle karşılaşacağım?
sevgi mi var, şüphe mi?
babam bana bakarken beni mi görüyor, yoksa kafasının içindeki bir tehdidi mi?
bunları çocukken sorarsın kendine.. sessizce.. çünkü yüksek sesle sorulmaz bu sorular..
evde kelimeler dikkatle seçilir.. bir cümle yanlış yere basarsa, sonuçları ağır olur..
ses tonun fazla neşeliyse “alay ediyorsun” sanılır..
fazla sessizsen “bir şey saklıyorsun” denir..
orta yoktur.. dengede durmak imkansızdır..
ev, güvenli bir alan değildir.. bir denge oyunu alanı olup çıkar..
ve sen, daha çocukken diplomasi öğrenirsin..
gerçekle, gerçek olmayan arasındaki çizgi siliktir..
babam bazen bana inanmazdı..
bazen anneme..
bazen kimseye..
takip edildiğini düşünürdü..
konuşmaların dinlendiğini..
insanların ona karşı planlar yaptığını..
ve bu planların parçası olabilecek herkes potansiyel düşmandı..
buna ben de dahildim..
babam bazen babamdı..
bazen de hiç tanımadığım biri..
aynı bedende iki farklı gerçek yaşardı ve hangisinin o gün ortaya çıkacağını asla bilemezdik..
o bakış…
şüpheyle dolu, mesafeli, sert..
beni tanımayan bir yabancı gibi bakardı bazen..
gözlerinin içi soğurdu..
sanki ben ben değildim..
sanki ona zarar verebilecek biriymişim gibi..
bir çocuğun kendini tehdit gibi hissetmesi bu yaşlarda da kapıya yakın oturmasına çıkıyordu..
evde herkes rol yapardı..
annem güçlüydü..
ben sessizdim..
sessizlik, hayatta kalma yöntemimdi..
az konuşursan az yanlış yaparsın..
az görünürsen hedef olmazsın..
hayatı böyle şekillendirmiştim..
öfke patlamaları vardı..
sebebi bize ait olmayan..
kafasının içindeki sesler, senaryolar, kuruntular..
biz o filmin figüranlarıydık..
ve figüranlar, sahnenin ortasında ezilirdi.. sonuç hep buna çıktı zaten..
sonra pişmanlık gelirdi..
ağlamalar..
“sizi çok seviyorum”lar.. sevgi, tutarlı olmadığında yaralar açıyor.. fiziksel yaralara da yol açardı.. gece uyuyup sabaha uyanamama riskiniz vardı.. normal insanların evde kullandıkları normal eşyalar bizim evde bir potansiyel suç aletine dönüşebiliyordu..
hastaneler gördük..
ilaçlar gördük..
ilaçların işe yaradığı günlerde başka bir babam olurdu..
donuk, yorgun, sanki hayata biraz geç kalmış biri..
ilaçları bırakmak istediğinde ise hepimiz korkardık..
çünkü o “ben iyiyim” cümlesi, bizim için alarm demekti..
işte o zaman evde herkes nefesini tutardı..
çünkü ilaçsızlık, fırtınanın yaklaştığı anlamına gelirdi..
toplum kısmı ayrı bir yük..
kimse bilmek istemez.. anlatamazsın..
“babam hasta” dersin, yetmez..
“şizofren” dediğinde bakışlar değişir..
insanlar ya korkar ya acır..
ikisi de insana iyi gelmez..
o yüzden susarsın..
ve bu suskunluk zamanla senin karakterin olur..
ben uzun süre kendimi suçladım..
daha sabırlı olsaydım,
daha sessiz olsaydım,
daha iyi bir evlat olsaydım belki..
çocuk aklı böyle çalışıyor..
kendini merkeze koyuyor..
oysa şizofreni, sevgiyle iyileşen bir şey değil..
bunu anlamak yıllar aldı..
babamı sevdim mi?
evet..
özledim mi?
evet..
kızdım mı?
çok..
bu üç duygu aynı anda var olabiliyor..
babamla aynı anda hem bağ kurup hem bağ kopardım..
hem özledim hem kaçtım..
hem korumak istedim hem kendimi korumaya çalıştım..
babam bir şizofrendi..
bu onun suçu değildi..
bu benim de suçum değildi..
bu hastalık sadece babamı hasta etmedi.. etrafındaki insanlarda da izler bıraktı..
aşırı farkındalık..
sürekli tetikte olma..
insanların ruh halini bir bakıştan çözme yeteneği..
ama aynı zamanda derin bir yorgunluk..
rahatlayamama..
“her şey yolunda” hissine inanamama..
ben bu hikayeden güçlü çıktım denir ya..
buna pek inanmıyorum sanırım..
ben sadece hayatta kaldım..
bunu yazmak bile hâlâ zor geliyor.. çünkü bu cümle tek başına hiçbir şeyi anlatmıyor. şizofreni, bir kelime değil bir evin içine yerleşen, duvarlara sinen, seslere, bakışlara, suskunluklara karışan uzun bir hâl..
ben bu hastalıkla büyüdüm..
şizofren bir babayla yaşamak, her günün nabzını ölçerek başlamaktır..
bugün iyi mi?
bugün hangi yüzle karşılaşacağım?
sevgi mi var, şüphe mi?
babam bana bakarken beni mi görüyor, yoksa kafasının içindeki bir tehdidi mi?
bunları çocukken sorarsın kendine.. sessizce.. çünkü yüksek sesle sorulmaz bu sorular..
evde kelimeler dikkatle seçilir.. bir cümle yanlış yere basarsa, sonuçları ağır olur..
ses tonun fazla neşeliyse “alay ediyorsun” sanılır..
fazla sessizsen “bir şey saklıyorsun” denir..
orta yoktur.. dengede durmak imkansızdır..
ev, güvenli bir alan değildir.. bir denge oyunu alanı olup çıkar..
ve sen, daha çocukken diplomasi öğrenirsin..
gerçekle, gerçek olmayan arasındaki çizgi siliktir..
babam bazen bana inanmazdı..
bazen anneme..
bazen kimseye..
takip edildiğini düşünürdü..
konuşmaların dinlendiğini..
insanların ona karşı planlar yaptığını..
ve bu planların parçası olabilecek herkes potansiyel düşmandı..
buna ben de dahildim..
babam bazen babamdı..
bazen de hiç tanımadığım biri..
aynı bedende iki farklı gerçek yaşardı ve hangisinin o gün ortaya çıkacağını asla bilemezdik..
o bakış…
şüpheyle dolu, mesafeli, sert..
beni tanımayan bir yabancı gibi bakardı bazen..
gözlerinin içi soğurdu..
sanki ben ben değildim..
sanki ona zarar verebilecek biriymişim gibi..
bir çocuğun kendini tehdit gibi hissetmesi bu yaşlarda da kapıya yakın oturmasına çıkıyordu..
evde herkes rol yapardı..
annem güçlüydü..
ben sessizdim..
sessizlik, hayatta kalma yöntemimdi..
az konuşursan az yanlış yaparsın..
az görünürsen hedef olmazsın..
hayatı böyle şekillendirmiştim..
öfke patlamaları vardı..
sebebi bize ait olmayan..
kafasının içindeki sesler, senaryolar, kuruntular..
biz o filmin figüranlarıydık..
ve figüranlar, sahnenin ortasında ezilirdi.. sonuç hep buna çıktı zaten..
sonra pişmanlık gelirdi..
ağlamalar..
“sizi çok seviyorum”lar.. sevgi, tutarlı olmadığında yaralar açıyor.. fiziksel yaralara da yol açardı.. gece uyuyup sabaha uyanamama riskiniz vardı.. normal insanların evde kullandıkları normal eşyalar bizim evde bir potansiyel suç aletine dönüşebiliyordu..
hastaneler gördük..
ilaçlar gördük..
ilaçların işe yaradığı günlerde başka bir babam olurdu..
donuk, yorgun, sanki hayata biraz geç kalmış biri..
ilaçları bırakmak istediğinde ise hepimiz korkardık..
çünkü o “ben iyiyim” cümlesi, bizim için alarm demekti..
işte o zaman evde herkes nefesini tutardı..
çünkü ilaçsızlık, fırtınanın yaklaştığı anlamına gelirdi..
toplum kısmı ayrı bir yük..
kimse bilmek istemez.. anlatamazsın..
“babam hasta” dersin, yetmez..
“şizofren” dediğinde bakışlar değişir..
insanlar ya korkar ya acır..
ikisi de insana iyi gelmez..
o yüzden susarsın..
ve bu suskunluk zamanla senin karakterin olur..
ben uzun süre kendimi suçladım..
daha sabırlı olsaydım,
daha sessiz olsaydım,
daha iyi bir evlat olsaydım belki..
çocuk aklı böyle çalışıyor..
kendini merkeze koyuyor..
oysa şizofreni, sevgiyle iyileşen bir şey değil..
bunu anlamak yıllar aldı..
babamı sevdim mi?
evet..
özledim mi?
evet..
kızdım mı?
çok..
bu üç duygu aynı anda var olabiliyor..
babamla aynı anda hem bağ kurup hem bağ kopardım..
hem özledim hem kaçtım..
hem korumak istedim hem kendimi korumaya çalıştım..
babam bir şizofrendi..
bu onun suçu değildi..
bu benim de suçum değildi..
bu hastalık sadece babamı hasta etmedi.. etrafındaki insanlarda da izler bıraktı..
aşırı farkındalık..
sürekli tetikte olma..
insanların ruh halini bir bakıştan çözme yeteneği..
ama aynı zamanda derin bir yorgunluk..
rahatlayamama..
“her şey yolunda” hissine inanamama..
ben bu hikayeden güçlü çıktım denir ya..
buna pek inanmıyorum sanırım..
ben sadece hayatta kaldım..
devamını gör...
günlük doz denilen şeyler
çay. olmazsa olmazım.
devamını gör...
başka bir yazar gibi entry gir
gunnnnayyyyyydinn..
allahım çok güzelim.. bugün evrende benim için çalışmalarda bulunacak..
aşırı heyecanlıyım..
bayılıyorum.
hadi yap showunu.
öptüm.by
allahım çok güzelim.. bugün evrende benim için çalışmalarda bulunacak..
aşırı heyecanlıyım..
bayılıyorum.
hadi yap showunu.
öptüm.by
devamını gör...
başka bir yazar gibi entry gir
dahi anlamındaki de ayrı yazılır taaam mığaaaaaaaaaa.
devamını gör...
nickaltına övgüler dizilen yazarın fos çıkması
lan burada canım cicim çektikleri yazarların yaptıklarını görünce çoğu fos.
devamını gör...
başka bir yazar gibi entry gir
olm öyle diyosun ama kaan varya f35 ten çok daha iyi. daha şimdiden endenozyaya 750 adet satmışız. amerika yalvarıyormuş, size 10 adet f35 verelim siz de karşılığında bize 2 tane kaan verin diye. heheyt. tayyip reis yine titretiyor.
devamını gör...
23 haziran 2026 megadeth istanbul konseri
galiba son kez wt yapıyorlar. yer almak şart.
devamını gör...
başka bir yazar gibi entry gir
kedilerin en yoğun olduğu muhit olan bostancı'da çekilmiş, beni depresyona sokan, hanımcı kezo olan bir christopher nolan filmidir. lakin izledikten sonra ekşi tat verdiği için ''heyoooo, silkeyim böyle filmiii'' dedirtmiş; konusunu tam olarak söyleyemesek de başroldeki kaslı erkek alkışı hak etmiştir. :>
- 13 adet yazardan esinlenilmiştir; sataşma içermez. *
- 13 adet yazardan esinlenilmiştir; sataşma içermez. *
devamını gör...
günaydın sözlük
heyyyy, ey ahali... hayatın güzellikleri sizinle olsun. kıymetinizi bilen güzel insanlara denk gelmeniz dileğiyle... güzel sabahlar.
devamını gör...
evrim
hayat diyorum:
yaşamaktan çözmeye mi
çözmekten yaşamaya mı
evrilir.
yaşamaktan çözmeye mi
çözmekten yaşamaya mı
evrilir.
devamını gör...
emekli olup sahil kasabasına yerleşmek
haliyle senelerce metropol yaşamında ayakta durmak için çaba sarfetmiş, bu uğurda emek vermiş, belirli bir şehir yaşamından sıkılan çoğu insan sahil kasabasına yerleşerek sakin bir hayat yaşamak isteyecektir.
sahil kasabasına yerleşmeye imkan bulunabilir mi onu da bilmiyorum ama şuna eminim ki:
bir gün herkes köyüne geri dönecek, dönecek bir köyü kalırsa eğer.
ve bir avuç toprağa muhtaç olacak.
ya farkında olarak, bilinçle, toprak verimliliğini, toprağı nasıl işlemesi gerektiğini öğrenecek ya da başkasının eline muhtaç olacak.
sahil kasabasına yerleşmeye imkan bulunabilir mi onu da bilmiyorum ama şuna eminim ki:
bir gün herkes köyüne geri dönecek, dönecek bir köyü kalırsa eğer.
ve bir avuç toprağa muhtaç olacak.
ya farkında olarak, bilinçle, toprak verimliliğini, toprağı nasıl işlemesi gerektiğini öğrenecek ya da başkasının eline muhtaç olacak.
devamını gör...
komünizm
dedemden kalan malı elimden alacaklar korkusuna neden olan ideoloji
devamını gör...
cordarone
#3823222 gece yanlış yazmışım. başlığı düzeltemiyorum maalesef.
çok rica ediyorum doğru şekilde başlığı açın. altına anlayacağınız şekilde yazalım tekrardan.
çok rica ediyorum doğru şekilde başlığı açın. altına anlayacağınız şekilde yazalım tekrardan.
devamını gör...



