ben gri yazar profili

ben gri kapak fotoğrafı
ben gri profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 26234 tanım: 2824 başlık: 139 apolet: 4 takipçi: 179
"Sebeplerimi bilmiyorsan seçimlerimi yargılama" - Charles Bukowski-

son tanımları | başucu eserleri


8 mart dünya emekçi kadınlar günü

1977 yılında onaylandığından beri her yıl 8 martta kutlanan uluslararası bir gündür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
8 mart 1857 tarihinde bir tekstil fabrikasında 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başladılar. fakat polis işçilere izin vermek istemeyerek hatta saldırıda bulunarak işçileri fabrikaya kitledi .ardından çıkan yangında işçiler içeri kitlendiklerinde fabrikanın önüne kurulan barikatlardan kaçamayarak can verdi . bu yangında toplam 129 işçi vefat etti ve bunların 9 u erkek 120 kadın'dı.
oysa istedikleri daha iyi ve insancıl şekilde çalışabilmekti. bu sebeple dünya kadınlar günü aslında bir kutlama değil acı bir şekilde can vermiş kadınları anma günüdür ve kadın haklarının tanınması için de önemli bir odak noktasıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
olayın ardından bi süre dünya buna sessiz kalsa da 15 bin çalışan kadının daha çalışma koşullarından rahatsız olması ve bunu dile getirmesinin ardından 1910 yılında danimarka'nın kopenhag kentinde yapılan uluslararası sosyalist kadın konferansı’nda clara zetkin’in önderliğin de bir öneri sunuldu. facianın yaşandığı 8 mart dünya kadınlar günü olarak kutlanmalıydı. ve öneri kabul edildi. ilk yıllarda tarih tam olarak 8 mart olarak resmileşmese de 1921 yılından itibaren 8 mart olarak kutlanmaya başlamış 1960 yılına kadarsa birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında bazı ülkelerde yasaklanmıştır. 1975 yılında birleşmiş milletler tarafından yeniden kutlanmaya başlanan dünya kadınlar günü yine birleşmiş milletler genel kurulunun kesinleştirdiği kararla 1977 yılında yeniden 8 mart dünya emekçi kadınlar günü olarak kabul edildi. ülkemiz de ise 1921 yılından beridir kutlanmaktadır. 1980 darbesi sırasında dört yıl boyunca kutlanamamış 1984 yılında yeniden kutlanmaya ve anılmaya devam etmiştir.

8 mart dünya emekçi kadınlar günü adına sözlükteki tüm kadınlarında 8 mart dünya emekçi kadınlar gününü bu vesile ile kutlayarak 120 adet gül ile can vermiş 120 kadını anmak isterim . saygıyla..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kintsugi

en temel tanımıyla kırılan parçaları birleştirme birleştirirken eskisi gibi olmayacağını ancak kusurlarla güzel olunabileceği inancıyla yapılan kırılan parçaları altın veya değerli materyaller ile onarma sanatı. yani amaç kusurların mükemmelliğini gözler önüne sermektir. ayrıca geri dönüşüm ve bakış açısı bakımından da değerli bir sanattır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu sanatı özel yapan ise kırılan eşyalarda ki kırıklar sadece ona özgüdür. aynı yerden aynı şekilde kırılmış bir şey bulamazsınız dolayısıyla o kırılan yerleri onardığınızda da o izler de eşsiz ve benzersizdir. bu yüzden temelde “wabi-sabi” yani “kusurları kucakla” anlamıyla bilinen japon felsefesi düşünülerek bu sanat icra edilmeye başlanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
insan da böyle değil midir? hatta doğa bile . her şey de bir kusur vardır ve bazen son dediğimiz şeyler yeni bir başlangıçtır. bu sebeple kintsugi tekniği bir hayat felsefesi olarak benimsenmesi gereken tekniklerdendir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
düşünsenize hangimiz mükemmeliz ya da mükemmel olmaz zorunda mıyız? tabi ki hayır, olamayız. ve bunu kabul ederek kırıklarımızı daha değerli şeylerle onarmak hem ruhumuza hem de görenlere daha iyi gelmez miydi? kintsugi tekniği’nde asıl olan kırıkları değerlendirmek değil var olan değeri ortaya koymaktır. doğru parçalarla doğru şekilde onarabilmektir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
insanı da yaşadıkları o güne getirir önemli olan kusurların mükemmelliğine sahip olabilmeyi kabullenmektir. dikkat ve özen gerektirir.
devamını gör...

sarılmak

iki kişinin kollarını birbirlerinin boynuna, sırtına veya beline koydukları ve birbirlerine yakın tuttukları, samimiyet içeren şefkat ve sevgi gösterme şeklidir.

psikolojiye göre; sarılmayla beraber oksitosin hormonu salgılanmakta ve bu hormon aşk, sevgi gibi duyguların kaynaklarından biri olduğu için bağışıklık sisteminin güçlenmesini de de etkilenmektedir. sevgiyi şefkati göstermenin yegane araçlarından biridir sarılmak. insanlar aralarındaki sevgiyi ve bağı bu şekilde daha kolay ve rahat bir şekilde gösterebilirler. en özel yanı ise tek bir hareketle hissettiğin pek çok duyguyu ifade edebilmektir. sarılmanın sevgi, şefkat, arkadaşlık gibi bağları kuvvetlendirirken özlem ve yalnızlık gibi duyguları da yanındayım güvendesin dercesine yansımalarıyla destek olmak gibi iyileştirici etkileri vardır.

sevginin iyileştirici etkisi bilimsel bir gerçektir ve bunu destekleyen sarılmanın da bu iyiliğe katkısı azımsanmayacak kadar değerlidir. aynı zamanda sarıldığımız da salgılanan oksitosin hormonu bağışıklık sisteminin güçlenmesini de sağlar. güçlenen bağışıklıkla beden hastalıklarla, enfeksiyonlarla daha kolay savaşır hale gelir. dolayısıyla sarılmak sağlığımızı da etkiler.

yapılan araştırmalara göre sarılma esnasında salgılanan oksitosinin kalp hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı gözlemlenmiştir ve 20 saniye boyunca sarılma gerçekleştiğinde kan basıncını düşürdüğü ve kalp atışlarının yavaşladığı görülmüştür. sarılma anında ki küçük donuşlar, beyinle doğrudan iletişimde olan “afferent c “ denilen tensel sinirleri harekete geçirip ,bu sinirlerin beyinle bağlantı kurarak endorfin salgılanmasını sağladığı da bilimsel araştırmalarda mevcuttur.. endorfinler ağrı kesici etkisi yapan daha az acı çekmemizi ve sakinleşmemizi de sağlayan hormonlardır. diğer bir etkisi de acıya karşı direnci kuvvetlendirmesidir. sarılma esnasında salgılanan oksitosin hormonu insanları daha olumlu ve pozitif düşünmeye yönlendirir böylece hayatımızda karşımıza çıkabilecek olumsuzluklara karşı stres altında kalmadan daha sakin bakabilmemizi sağlar. dolayısıyla sarılmak depresyon ve sinir gibi zihinde gerçekleşen problemlerinde önüne geçer ve zihni korur.
kısacası sevdiğiniz birine sarılmak birçok bilimsel faydayla beraber esasen daha mutlu huzurlu hissetmemize yardımcı olur. mutluluk seviyesi arttıkça yaşadığımız acı üzüntü kızgınlık yada kırgınlık gibi hayatımızı duygusal yönde etkileyen bir çok şeye deva olmaktadır.

ehhh bu kadar anlatımdan sonra geriye tek bişey kalıyor sevin sevdiklerinize sarılın* .elimizde ilaçtan daha değerli birşey var .doğru kullanmayı bilene insan olmayı sevgiyi arkadaşlığı dostluğu bilene .
devamını gör...

savant sendromu

mucize doktor adlı dizi de dr. ali vefa' nın rahatsızlığı olarak gündeme gelmiş ve ilgi görmüş benim gibi bir çok kişinin araştırdığını düşündüğüm rahatsızlıktır.filmde dr. ali'nin hastalarının içini görme gibi bir eylem ütopik birşey olsa da savant sendromlu kişilerin çabuk öğrenmeye ve geliştirmeye yatkınlıkları daha kolay çözüm bulmayı gerçekleştirebilir bir durumdur.
üstün zeka sendromu olarak da bilen savant sendromu , ilk kez 1 1887 yılında down sendromunu teşhis eden doktor j. longdon downtarafından bilimsel olarak tanımlanmıştır. bu sendrom kendi içerisinde çelişkilere sahip ve doğuştan olabileceği gibi sonraki süreçte merkezi sinir sistemine ilişkin bozukluklar sebebiylede meydana gelebilmektedir.savant sendromundaki çelişki; kişilerin normal kabul edilen zekâ seviyesinin altında zekâya sahipken belirli bir ve ya bir kaç alanda üstün bir yetenek göstermeleridir. ayrıca her otizimli savat sendromuna sahip olmadığı gibi her savant sendromlu hasta da otizmli değildir. otizmle bağlantısı olsa da farklılıkları oldukça fazladır. erkeklerde kız çocuklarına göre dört ya da beş kat daha fazla görülmektedir.
bilim adamlarına göre rahatsızlığın temelinde beyindeki merkezi sinir sistemlerinden hasarlı bölgenin eksiğinin kapatmak için başka bir bölgenin lokal olarak çalıştığını ve odak noktası olarak belirlediğini gösteriyor.
dünyada savant becerileri çok yüksek olan yaklaşık 100 olağanüstü savantın yaşadığı düşünülmektedir.bilinen en ünlü savant sendromuna sahip kişi ise u yağmur adam (rain man) filmin'e konu olmuş dustin hoffman tarafından canlandırılan raymond babbitt karakterine hayat veren kim peek'tir. savantların yetenekleri genel olarak beş kategoride sınıflandırılmaktadır;

1. sıklıkla piyano çalma ve beste yapma tarzında olan müzik becerisi
2. genellikle çizme, boyama ya da şekil verme ile belirli sanat becerileri
3. takvim hesaplama becerisi
4. çok hızlı hesaplama, asal sayıları hesaplama becerisi tarzında olan
matematik becerisi
5. mekanik ya da mekansal beceriler

savant sendromu olguları ise üçe ayrıldığı bilinmektedir.

1- parçalı becerileri olan savantlar,
2- yetenekli savantlar
3- olağanüstü savantlar

savant sendromunun tedavisinde ise sahip oldukları özel beceriler dikkate alınarak eksik yönleri ortadan kaldırmak yerine
yeteneklerin eğitiminin mi daha yararlı olacağı düşüncesiyle hareket edilmekte ancak bununla ilgili çalışmalarda günümüzde hala devam etmektedir.
devamını gör...

menstrüasyon

regl, âdet denilen fizyolojik ve doğal bir süreç olup, kadının üreme fonksiyonlarının sağlıklı şekilde çalıştığının göstergesi, ergenlik döneminden başlayarak menopoz dönemine kadar süren 28 -35 günlük aralıklarla yaşanan vajinal kanama rutini. bu geçen süreye mens dönemide denilmektedir. regl neden olur? ;

beyinde yer alan hipofiz bezinin lh ve fsh hormonlarını salgılamasıyla başlar. bu hormonlar, bir süre sonra yumurtalıklara ulaşır ve folikülleri uyarır. bu süreçte yumurta eğer sperm ile buluşursa döllenir ve belirli şartlar oluştuğu taktirde gebelik meydana gelir. eğer gebelik gerçekleşmezse bu yapılar regl kanamasıyla birlikte vücuttan atılır.

regl başlama yaşı kişinin fizyolojik özelliklerine ve yumurta rezevlerine bağlı olarak 9-16 yaş aralığında ve ortalama en sık görülen yaş 13 tür. ve yaklaşık 45 ile 55 yaşları arasında menopoz dönemine girene kadar da devam eder. bu dönem de menstrüal kramp oluşur bu sebeple kadınlar bu dönemde şiddetli sancılar çekebilmekte ve uzunluğu hormonların belli belirsiz etkileşimi sebebiyle kişiden kişiye çok farklı algılanır ve her kadını farklı şekilde etkiler .bu dönemde hormonal değişiklikler olduğu için sinir hali ,enerji kaybı mümkündür. oysa vücutta kaybedilen kan miktarı 2-6 yemek kaşığı kadardır.
regl dönemindebilinenin aksine ılık duş, egzersiz ve masaj bu dönemi daha rahat geçirmeyi sağlar ve tabiki bol su içmek herzaman olduğu gibi bu dönemde de vücudu rahatlatıcı ve sancıyı azaltıcı etkiye sahiptir.ilaç kullanımda ise uzmana danışmadan birşey yapılmamalıdır.

bu dönemde erkekler ne yapıyor peki .tabiki bol çikolata* tatlı ile sakinleştirip sinir halinde peki tatlım sensin hayatım olur balım gibi şeylerle ortamı yumşatıyor. yani olmalı ne var yani 3-5 gün sıksanız kendinizi olmazmı.tamam onlarında farklı sorunları olabilir haksızlıkta etmeyelim ama bu kadar sıklıkla yaşanan bir tek sorunları var o da beyinlerinin arada yer değiştirmesi oluyor galiba.
devamını gör...

ömrümden uzun ideallerim var

suna kıraç'ın biyografi,otobiyografi türünde yazdığı rıdvan akar'ın editörlüğünde 2006 yılında ilk baskısı yayımlanan kitabı. bir anne ve iş kadını olarak duygularını, deneyimlerini, yaşadıklarını, ideallerini ve son yıllardaki sağlık mücadelesini içermektedir. kitabının bazı baskılarının tüm geliri suna kıraç'ın kurucusu olduğu tegv'e ( (gbkz: türkiye eğitim gönüllüleri vakfı) )bırakılmıştır.
vehbi koç'un en küçük çocuğu olarak bilinen suna kıraç 1998 de yazmaya karar verdiği kitabında koç ailesinin muazzam servetiyle geçen çocukluk ve gençlik dönemlerinden tabiri caizse iş makinesine dönüp vehbi koç' un nasıl sağ kolu olduğuna, insanda çalışma azmini arttıran profesyonel çalışma hayatından kendi evliliği ilgile ilgili kesitlere çocuğu olmadığı için hissettikleri, evlat edinme sırasındaki duygusal fırtınalar ve sonrasında yakalandığı als hastalığı ile ilgili yaşadığı çaresizlik ve gitme-kalma savaşlarına, zorluklara kadar bir çok şeyi belgeler, gittiği tüm toplantılarda tutmuş olduğu notlar ve kendi ağzından anlatımlarla yer vermiştir.
kitabı yazmaya başladığında hastalığının ilk yıllarında olması sebebiyle birazda anı kitabı niteliğinde olduğunu düşündürüyor. kitabı ilk okuduğumda yazım ve imla hatalarına rağmen başlarda zorlansam da elimden bırakmak istememiş ve yaşamdaki mücadelesine hayran kalarak kitabı bitirmiştim. bir süre sonra tekrar okuyarak aslında daha lise veya üniversite zamanlarında tüm gençlere okutulması gerektiğini düşünüp çevremdekilere tavsiye etmeye başladım.
düşünün ki maddi olanaklarınız muhteşem derecede hayat ne kadar zor olabilir değil mi? işte bu kitap katı denebilecek disipline sahip bir baba, gözüne girebilmek için çabalamak, soyadının ağırlığı ve getirdiği sorumluluk ile yaşamının zorluğunu, arçelik gibi büyük bir markanın kuruluşunun koç holding olma yolundaki işleyişin de sadece maddiyatla alakalı olmadığını, gözler önüne seriyor. zengin olmanın maddi her türlü olanaklara sahip olmanın ve ulaşılabilir olmanın yaşanılacaklara ve hissettiklerinize bir etkisi olmadığını herşeyin insan için olduğunu gösteriyor. ayrıca kitapta aile bağlarıyla alakalı olarak aile bağlarının aile içindeki adaletle kız erkek çocuk demeden adil olmayla korunduğunu çok güzel anlatıyor.
kitabı okurken kendi hayatınızı maddi durumunuzu nedeni niçini sorgulamadan duramıyorsunuz. özellikle bir kadının maddi güce sahip olsa bile verdiği savaşı görmek, kurduğu bağları hissetmek, bir babaya olan düşkünlükle geçen bir hayat empati yapmanıza ve kendinizi geliştirmenize yardımcı olacak nitelikte.
kitaptan ve suna kıraç’tan öğrendiğim en güzel şey hayat devam ettiği sürece hissetmek, inanmak, çalışmak, vazgeçmemek gerek. eğitimse hayatımızın her alanında ve önem gerektiren bir şey.
suna kıraç ‘ömrümden uzun ideallerim var‘ diyerek birçok güzel şeye imza attı.
ömrünüzden uzun idealleriniz olsun…

hayatı bir mr makinasına benzetiyorum. kendi isteğinizle kopkoyu bir tünele giriyorsunuz, kaygı dolu bir belirsizlik var. bu tünelin sonunda size söyleneceklerden endişe ediyorsunuz.

tünelden çıkıldığında ise tünelin teşhis ettiği o kadere boyun eğiş.
devamını gör...

algıda seçicilik

gestalt’ın ortaya attığı ve tanımladığı bir teoridir esasen. bu teoriye göre insan beyni, form ve madde arasında ayrım yapar ve algıyı yönlendirerek seçici duruma getirir. bir çeşit odaklanma şeklidir. ilgi odağı olan şey bu teoriye göre şekil, diğer yüzey ise zemindir. beyin bir şeye (şekle) odaklandığı zaman diğer şeyler zemin haline gelir . yani resmin bütününü görmekten ziyade içindekileri ayrı ayrı görebilmektir.
algıyı iki şeye etkiler iç ve dış faktörler . iç faktörler dış faktörlere göre daha etkilidir.
iç etkenler ;
kaygı, korku ve öfke gibi durumlar, başka insanlar duyguların etkisi, zihinsel davranış durumu, ön yargılar, geçmiş deneyimler, kültürel farklılıklar gibi aslında insanı düşünmeye iten kavramlardır.
dış etkenler;
sosyal ve maddi kökenler, ani değişiklikler, hareket halindeki nesneler, nesnelerin boyutu ve şekli gibi soyut faktörlerdir.
algı insanın düşünce biçiminin yönlendirmesi olduğundan iç etkenlerin baskın olma sebebi de budur. algıda seçicilikte geçen seçme kelimesi ise insanın kendisi, ruhsal ve duygusal durumu ile bağlantılı şeyleri seçmesiyle alakalıdır. bu durum kendisi ile alakalı olmayan daha önce farkına varmadığı ya da yeni düşünmeye başladığı şeyleri dikkatle düşünmesi ve beynin o nesneye yahut olaya odaklanmasıyla meydana gelir. bu durum kişinin odak noktasının değişme sürecine göre algı sürecinde de değişiklik gösterir.

örnek verecek olursak.;
bir araba almak istediğimizde marka model ya da hayal ettiğimiz tarz ne ise o arabaya ulaşana kadar etrafınızda sürekli benzer arabaları hatta onla ilgili haber reklam gibi şeyleri düşünürsünüz.
veya
her hangi bir sanata ilgi duymaya başladığınız da örneğin resim gibi bir çok yerde resim yapmanızı etkileyecek materyaller ,size ilham olabilecek şeylerle karşılaşmanız oldukça normal bir durumdur.

dolayısıyla algıda seçicilik, etrafınızda olanları daha net görmeye başlamanız değil beyninizin görmek istediklerinizi çevredeki zeminin önüne çekmesidir.
devamını gör...

kan şekeri

kanında ki glikoz miktarıdır. bu miktarın düşmesiyle yaşanan özellikle baş dönmesi, göz kararması, mide bulantısı, başta ki ağırlık hissi tansiyon gibi rahatsızlıklarla karıştırılmaktadır.
vücuda alınması gereken glikoz miktarı yediğimiz besinler ile karşılanır. karbonhidrat ve yağ içerikli besinler kullanılarak vücutta glikoza dönüşür bu ise enerji için gereklidir. yediklerimizle vücuda alınan glikoz insülin adlı hormonlarla karaciğere alınır daha sonra da hücrelere taşınır. diyabet söz konusu değilse eğer kandaki şeker miktarı olması gereken seviyede kalır. yani 70 kilo olan normal bir insanda yaklaşık 4 gram glikoz olmalıdır.
bazı insanlarda insülin yeterince üretilmez ve kan şekeri yükselerek hiperglisemi' ye ya da tam tersi olarak fazla insülin üretimi ise hipoglisemi' ye neden olabilir. kanda taşınan glikoz olması gerekenden fazla miktarda taşındığında vücuttaki pek çok dokuya zarar verebilir. özellikle bu sürecin işlediği karaciğer ve pankreasta oldukça hasar oluşturup farklı hastalıklara da davetiye çıkarması olasıdır.
bir kişinin diyabet hastası olup olmadığını öğrenmek için sadece rahatsızlık çektiği anda değil yaklaşık 3 aylık takiplerle hem açlık hem de tokluk kan şekeri ölçünleri yapılması gereklidir.
kan şekeri ölçümlerinde normal insan da olması gereken bu miktar ise 70-120 mg/dl arasında değerlerde olmalıdır.
açlık kan şekerinde bu değer 60 mg/dl ve altında olduğu durumda hipoglisemi , 125 mg/dl’in üzerinde olduğunda ise şeker hastalığının önemli bir göstergesidir. tokluk kan şekeri miktarı ise 140-200 mg/dl arasında ise gizli şeker hastalığı söz konudur.
devamını gör...

akletmek

arapçadan dilimize geçmiş olan akıl etmekten gelen , düşünme gücü ve tasavvur yeteneğidir. kısaca düşünmektir. kur'an da da bir çok ayette geçtiği üzere kur'an ı anlamak ve akletmenin ne olduğunu anlamak için önce akıl nedir sorusunda cevap bulmak gerekir.
akıl etimolojik olarak, korumak, tutmak, bağlamak, engelleme, yasaklama anlamındadır. birbirine uygun iki nesne veya kavram arasında bağlantı kurarak fikirleri birbirine bağlar, yeni bilgiler elde eder ve bilgileri değerlendirerek insanı tehlikeye karşı korur. bilgilere duyu organları sayesinde ulaşır ve bu ulaşan bilgileri değerlendirebilme bunları anlama ,bu kavramlar arasında ilişkilendirme yaparak kıyaslama yapıp sonuca varma doğru ve yanlışı ,iyi ve kötüyü ayırt edebilme yeteneğidir. dolayısıyla akıl resmin bütününü görüp kişi için faydalı olan yöntemler, kavramlar, komutlar üreten ve fikirlerden arındıran mekanizmadır . zekanın ise bunu kullanıp üretme yetisine akletmek denir.

aşkım kapışmak'ın akletletmekle alakalı bir anlatımı çok hoşuma gitmişti . bu durumdan şu sözleriyle bahseder aklımda kaldığınca aktarmaya çalışacağım;

''günlük hayatta ürettiğimiz her şey fikirmiş, fikrin çoğunluğu arapça da efkar demekmiş, efkarlanmak da buradan gelmektedir. iyi, kötü, güzel, çirkin bunlar fikir ve düşünmek fikirden soyutlanmak demek.biz düşünmüyoruz bizim fikrimiz çok . mutluluk mu arıyorsun mutluluk akıldaymış. mutluluk saadet demek, saadet huzur demek, huzur demek durmak demek. biz durmuyoruz, durduğunda fikirler azalır düşünme artar mutlu olursun. ''


kısa ve öz bir anlatım olmuş bence insan olarak göreceli ve dünyevi fikirlere o kadar kapılıyoruz ki düşünmeyi , akletmeyi unutuyoruz. belkide mutluluk sadece durmak ve akletmekten geçiyor.
devamını gör...

kabile

türkçe de aşiret , aynı soydan olan anlamlarındaki kelimedir. aynı atadan gelmiş, kan bağı bulunan toplulukların oluşturduğu herkesin kendi özelliklerine göre alt sınıflara ayrılan kararların ise en yaşlı ve bilge olanlar öncülüğünde ortak olarak alındığı büyük gruplardır.
islam ansiklopedisine göre; kabileleri birbirinden ayıran en önemli simgeler kumaşlar ve desenleri, maskeler, başlıklarla halk tarafından kullanılan silahlardır.
kabilelerde soydan gelme , kan bağı yani safkan olmak önemlidir. ancak toprağa olan bağlılık kabileler arasında ayrımcılığa hiç neden olmamıştır. kabile kültürü bir nevi bütünlük arz ettiği için örf , adet, gelenekler önemlidir ve nadiren kültürel ve sosyal açıdan değişim sergilerler ancak bu kabile içinde bir sınıflandırmaya sebep olmaz. her kabile kendisi için bir yerleşke bulur bu yerleşkeler genellikle ya bir vadi ya da bir tepedir. ve buraya kan bağı olmayan hiç kimsenin girmesine izin verilmez. lakin otlaklar ve su kaynakları kabilelerin yaşam kaynakları olduğundan diğer kabilelerle ortak kullanım alanı sayılır. bu sebepten anlaşmazlıklar ve çatışmalar çıkabilir dolayısıyla sık sık yer değişmelerine neden olur.
dünya üzerinde hala kendini muhafaza edebilmiş kabileler olduğu bilinmekte bunlardan en bilinen beş tanesi ise şöyle;
1-sentinel/ hindistan
2-yaito / papua yeniğine
3-moxihatetema – brezilya / venezuela
4-mashco-piro – peru
5-ayoreo – paraguay
var olan kabilelerle ilgili daha fazla bilgi için buradan yararlanabilirsiniz.
devamını gör...

getat

açılımı geleneksel ve tamamlayıcı tıp’tır. biraz daha açacak olursak içeriğini nedir getat? geleneksel yani bilindik adıyla ‘’koca karı ilaçları’’ dediğimiz ya da eski insanların iyileşmek için kullandığı yöntemler , tamamlayıcı yani tıbbi bilimsel bilgilerle geleneksel yöntemleri bir arada kullanarak gerek ruhsal gerekse fiziksel olarak uygulama tekniğidir bir nevi alternatif tıp yöntemidir getat. özellikle tıpta çare bulunamayan rahatsızlıklarda destekleyici olarak kullanılmaya başlanmıştır.
bu geleneksel yöntemlerde dahi farklı kültürlere ,inanç ve tecrübelere dayalı bilgi mevcutken usulsüzce her önüne gelen alternatif yapıyorum , doktorum diyerek çoğalmaya başlayan dolandırıcılara engel olmak amacıyla sağlık bakanlığının 27 mart 2014 te yayınladığı yönetmelikle bu bilgilerin tecrübelerin doktor ve hemşire gibi eğitimli kişiler tarafından yapılmasına karar verildi ve kendi alanında uzmanlaşmış doktorlara özel eğitimler verilerek getat sertifikası ile bunu belgeledi. özellikle uzak doğuda uzun süredir kullanılan getat, avrupa ve amerika da yaygınlaşan bu yöntem ülkemizde de hatırı sayılır şekilde yaygınlaşmaya , hastane bünyelerinde ayrı bir bölüm olarak kurulmaya ve hizmet vermeye başladı.
hepimizin bildiği gibi eski insanlar hastalıklar için şifalı bitkiler , kaplıca gibi şifalı sular ve hatta hayvansal ürünlerden oldukça faydalanırlardı. getat uygulamalarında en eski ve en bilindik olanları ise bir çoğumuzun bildiği üzere akupunktur, hacamat dediğimiz kupa tedavisi, sülük tedavisi, hipnoz, masaj tedavisi, bitkilerle uygulanan tedavi yani fitoterapi,apiterapi, aile dizilimi , hatta müzik tedavisi ve yoga gibi şuan aklıma gelen yöntemlerdir .bunlara ek olarak günümüzde oldukça adı duyulmaya başlayan ozon tedavisi, oksijen tedavisi, mezoterapi, prp uygulamaları ise cihazlar eşliğinde getat uygulamaları içerisinde yer almaktadır.
getat daha çoğunlukla yan etkisinin ilaçlara göre daha az olduğu ancak modern tıpla beraber bilim ışığında yapıldığında daha etkili bir yöntem olması sebebiyle; iskelet sistemi, cilt hastalıkları, sinir sistemi, sindirim sistemleri ve genel metabolik rahatsızlıklar gibi bir çok rahatsızlıkta kullanılabilecek güvenilir bir yöntemdir getat. son zamanlar da onkoloji alanında da alternatif olmaya başlamıştır.
getat tedavi etmekle kalmayıp inanç ve ruhsal deneyimler bilgiler tecrübeler göz önünde bulundurulduğun da iyilik halinin sürdürülebilmesi yönünde de atılımlar yapabilecek bir tedavi yöntemidir.
devamını gör...

bordo bereli

türk silahlı kuvvetleri'nin farklı sınıf ve rütbelerdeki subay, astsubay ve uzman erbaşlardan , tüm tehditlerin bertaraf edilmesine karşı her türlü arazi ve iklim şartlarında görev yapabilecek nitelikte üst düzey eğitime tabi tutularak yetiştirilmiş seçkin askerlerden oluşan, kıyafet yönetmeliğine göre bordo renkte bere kullanan özel kuvvetler komutanlığı'na bağlı birliğe verilen sembolik addır. bu birlikler kısaca komando olarak da bilinir. ileri seviye saldırı ve savunma odaklı bir özel birimdir. direkt genel kurmay başkanı'na bağlıdır.
bordo bereliler tsk'nın gururu olarak kara, deniz ve hava kuvvetlerinden özel olarak seçilirler.3-3,5 yılda üç ayrı dalda tam 47 ayrı ders görerek insan üstü bir eğitim alır ve her türlü hava şartlarına uyum sağlayacak şekilde duygusallığa yer vermeden adeta ölüm makinaları olarak yetiştirilirler. psikolojik durumları güven, itaat ve bedenen dayanmaya yönelik şartlandırılmıştır.
dünyada başka hiç bir kuvvetin yapmadığı bir şekilde bir asker diğerinin tuttuğu hedefi gözünü kırpmadan tek atışta vurarak eğitim alır.bu eğitimin adı ise '' güven atışı '' eğitimidir. ve dünya da '' güven atışı '' eğitimi alan tek birlik olduğu bilinmektedir.
bordo bereliler aldıkları bu üstün eğitimleri ve savaş yeteneklerini defalarca nato tarafından yapılan dünya özel kuvvetler şampiyonası’nda da kanıtlanmıştır. ancak bordo bereliler bu yarışmalarda aldıkları eğitimlerin hakkını vererek 4 kez üst üste birinci olunca nato, yarışmayı 5. kez yapmamaya karar vermiş ve kaldırmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

“zoru hemen başarırız imkânsız ise biraz zaman alır.” bordo bereliler

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rus ruleti

bir çeşit ölüm oyunu. altıpatlar denilen bir tabanca türüyle colt ya da smith wesson türünde, toplu diye bilinen, 6 mermi kapasitesinde revolver tabancalarla oynanan ölümcül bir şans oyunu. evet şans oyunu çünkü tabancaya tek kurşun yerleştirilip kurşunun yeri belli olmayacak şekilde çevrilmesi ve sırasıyla şakağınıza dayamak koşuluyla tetiğe basıp ateş etmekle gerçekleşir bu oyun.
kurşunun isabet ettiği kişinin hayatta kalması mucizedir adeta. rus ruleti 1917 sıralarında subaylar tarafından icat edilmiş ve boş zamanlarda oynanan bir oyun olduğu bilinmektedir. bazı rivayetlere göre ise rusya'da hapishanelerde gardiyanların bahse girerek mahkumlara zorla oynattıkları oyun askerler arasında da sivil hayatta da oynanması yasal olmayan bir oyundur.
oyunun adından da anlaşılacağı üzere rusya'da çıkmış bir tür kumardır. hayat üzerine bahse girilen bir kumar. kazanan da kaybeden de kişinin kendisidir .ya kurşun denk gelir hayatını kaybeder ya karşı tarafa denk gelir yaşamı kazanır. aslında ortaya konan bir hayat gibi görünse de aptalca bir cesaret ve gururdur aslında ortaya konan.
1937’de george surdez’in bir yazısında ise 1917 yılında rus bir çavuşun ağzından anlatılan bir hikayeden bahsederken oyunun aslında fakirlik, çaresizlik ve zor yaşam şartlarından dolayı subayların 6 mermiden sadece birini çıkararak intihar etme ya da yaşama için bir işaret görebilmek için yapıldığını söyler. yani aslında tek mermi değil 5 mermi ile ortaya çıkmış bir oyundur.
devamını gör...

cinsel eğitim

ebeveynlerin önceliğinde çocuk yaşta verilmesi gereken önemli bir konudur. bu sadece üreme organlarının , doğum olayının anlatıldığı bir konu değil özellikle çocukların kendi bedenlerini ve özelliklerini tanıması, bilmesi, aynı zamanda karşı cinsin bedenini tanıması ve saygı duymayı öğrenmesini sağlayacak, kendi bedenleri üzerindeki haklarını, başkalarına karşı bedenlerini korumayı, bir istismar durumunda ''hayır'' diyebilmeyi ve bunu güvenecekleri kişilere anlatabilmeyi kolaylaştıracak önemli bir eğitimdir.
cinsellik insanın en temel ihtiyaçlarından biridir . bazı toplumlarda cinselliğin konuşulması, tartışılması çok zor hatta ayıp kabul edilerek yokmuş gibi davranılmakta oysa cinsellik hayatın temelinde yer almaktadır. dolayısıyla doğru ve düzgün bir cinsel hayat için doğru eğitimler ve bilgilere sahip olunması sağlıklı bireyler yetişmesi için alınması gereken bir eğitimdir.
türkiye’de ilk cinsel eğitim türkiye aile planlaması derneği tarafından 1974 yılında uygulanmaya başlamıştır. bu eğitimler başlarda yerel eğitim etkinlikleri şeklinde uygulanmış. 1993 – 1998 yılları arasında ise milli eğitim bakanlığı ve sanipak adındaki özel bir firma işbirliği ile 13 ila 15 yaş arasındaki 2.140.000 kız öğrenciye ulaşılmış ve cinsel sağlıkla ilgili kısa süreli bir eğitim verilmiştir. günümüzde bu eğitimler üniversitelerce , bazı kurum ve sivil toplum kuruluşları tarafından hala proje bazlı olarak yürütülmekte ancak kısa sürekliliği olmamaktadır.
cinsel eğitimin ilk basamağının aile olduğu unutulmamalı ailelerin de kendilerini geliştirmeleri bu bağlamda oldukça önemli bir gereklidir. çocukların cins ve cinsellik ile alakalı soruları geçiştirilmemeli ancak doğru bilgilere sahip değil ise gerekli uzmanlardan destek alınmalıdır.
devamını gör...

labirent

çıkışı tek olan , çıkmazlarınsa hem çok fazla hem karmaşık olan yapılar ya da çizimler.
türkçe'de kelime anlamı "mağara ve dehlizlerden oluşan karmaşık yapı" anlamında kullanılmakta.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yunan mitolojisinde ilk olarak girit kralı minos'un insan vücutlu, boğa başlı bir yaratık olan minotor'u hapsetmesi için yapıldığını anlatan bir hikâye vardır. bu yapıyı inşa edense o zamanın mimarı dedalus'tur. bilinen en eski labirent 'te bahsi geçen dedalus'un yaptığı bu labirent olduğu düşünülmekte ancak yapılan kazılarda somut olarak bu labirentin izine rastlanmadığı belirtiliyor..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
labirent karmaşık olmasıyla bazı alanlarda güncel hayata uyarlanabilmektedir. deneyler, zeka oyunu, eğlence aracı, psikoloji testleri veya mimari de modern yapılarda vs.vs. ancak hepsinin kullanışında ki tek ortak nokta karmaşık olması .
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
labirent sembolü aslında insan beyninin fiziki özelliklerine de benzerlikler göstermekte olup bir bakıma bilinçaltının ,duygu ve düşüncelerin karmaşıklığını, atta beden hareketlerinin karmaşıklığını temsil etmektedir. labirent insanın birey olma macerasındaki çıkmaz yolları deneyimleyerek bulduğu çıkış yoldur. ayrıca hakikatin aranmasındaki ruhsal karmaşayı da simgeler. kısaca hayatın içinden çıkılması güç veya imkânsız halinde dikkatli ve gidilen yollar göz önünde bulundurulduğunda çıkışa gidecek tek bir doğru yol olduğu açıkça görülecektir.
devamını gör...

üzülünce hasta olmak

duygusal insanların çoğunlukla yaşadığı durumdur. her şeyi kafaya takıp her şeyi önemseyince yaşadığım durum. üzüldüğüm şeyi içime attığımda daha sık oluyor boş bir çuvala döner mi üzüntüden insan dönüyor işte ne el tutuyor ne ayak. en ufak bir üzüntüde halsizlikle başlıyor üzüntünün şiddetine göre ise rahatsızlığın boyutu da değişiyor. bazen kızıyorum kendime neden zayıf hissediyorsun diye*. bu durum herkeste farklı şekillerde nüksediyor kiminde grip ,kiminde mide kiminde şeker tansiyon. peki neden bu şekilde etkileniyor vücudumuz. duygular düşünceler hastalıkları yönetebilir mi?
michigan devlet üniversitesi’nde yapılan bir araştırma da birçok kronik rahatsızlığın ve psikolojik rahatsızlıkların oluşmasının kolaylaştığı üstelik geliştiği the journal leukocyte biology dergisinde yayınlanan makalede de açıklanmış .makalenin detaylarına dr. cemal nuri gürbüz'ün özetlemesiyle
buradan ulaşabilirsiniz.
farklı bölüm doktorlarının yazılarını incelediğimiz de ise ulaşılan bilgilere dayanılarak.
duygular beynimizin verdiği sinyaller doğrultusunda vücudumuzda salgılanan hormonlara etki eder dolayısıyla üzüntü , kızgınlık, stres beyin tarafından olumsuz duygu olarak adlandırıldığı için vücutta adrenalin , kortizol,endorfinler, prolaktin ve testosteron hormon düzeylerinde değişiklikler meydana gelir. bunlar ve daha bir çok hormonun salgılanması doğrudan bağışıklık sisteminde zayıflamaya hatta organlarda tahribata bile neden olabilir. bunların yanı sıra depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara da sebebiyet vermektedir. uzun süren üzüntü durumlarında beyinde bulunan hipotalamus bölgesi böbrek üstü bezlerini uyararak adrenalin ve kortizol salgılamaktadır. bu sebeple insülin direncinde artış gözlenmesiyle diyabet ve karaciğer yağlanmasına bağlı olarak ta kilo alımı gerçekleşir. bu durum bi süre sonra kısırdöngüye dönüşmekte ve bedeni günden güne çürütmektedir.
kendimize eziyet etmekten başka bir şey olmayan bu halden kurtulmanın bir yolu varmı dır? en basit yöntem üzüldüğümüzü hissettiğimiz ortamdan kişilerden olaylardan uzak durmak sanırım .ruhsal halimizi etkileyen en önemli kimyasallar serotonin ve dopamin olduğuna göre bunların salınımı arttıracak aktivitelerle vücuda zarar veren kimyasalları baskılamak ve vücut direncini arttırmak mümkündür.
tabii yapabilirseniz* bunlar gösteriyor ki üzülmek sadece kendi kendimize eziyet bizden başka etkilenen de takan da yok . ancak elde mi ? tabi ki hayır.
devamını gör...

alerji

vücudun bağışıklık sisteminin yabancı maddelere karşı verdiği anormal bir yanıt yani aşırı tepkidir. alerjiye yatkın insanlara '' atopik'' denir. bu bir hastalık değildir. ancak kalıtsaldır.
bağışıklık sistemi normal koşullarda, zararlı nesnelerin vücuda girmesini engellemek için savunma mekanizmasını devreye sokar ve bu nesnelere karşı antikor üretir. ancak alerjisi olan kişilerde herhangi bir alerjeni zararlı olmasa dahi zararlıymış gibi algılayan antikorlar üretir.
bağışıklık sisteminin zararsız olsa dahi yanlışlıkla tehlikeli olarak algılamasıyla cildi, hava yolları veya sindirim sistemi reaksiyonlardan dolayı tahriş olup kızarıp şişebilir. alerji kalıtsal olsa da insandan insana bulaşmazlar genetik yatkınlık varsa başka bir nesle aktarılabilir. ancak alerji dikkate alınması ve bazı durumlarda hayati tehlikelere yol açabilecek bir rahatsızlıktır.
cilt testi ve kan testi yapılarak kişinin verdiği reaksiyonlara bakılarak alerjiyi, alerji gibi semptomlardan ayırt etmek gerekir. alerji testleri kişinin yaşamı için önemli belirleyici olsa da ayrıntılı kişisel ve klinik hikaye, aile alerji geçmişinin bilinmesi doğru ve güvenilir alerji tanısı için en kritik aşamadır.
bazen alerji faranjit, astım ve cilt hastalıklarının bir çoğuyla karıştırılabildiği için kişinin alerjik potansiyelinin bilinmesi ve kişiye uygun spesifik test seçiminin yapılması çok önemlidir. bunun tespiti bazı durumlarda çok kısa sürede yapılmalıdır. özellikle ilaç alerjisi olan kişilerde hayati risk önem taşımaktadır. şöyle ki testler yapılmadan bir verilebilecek yaygın olarak kullanılan avil denilen alerji verilen bir insanın avil'e dahi alerjisi olup olmadığını bilemezsiniz. nadir olarak görülse de tedavide kullanılacak avil ve türevi ilaçlara alerjisi olanlar da mevcuttur. dolayısıyla alerjinin tedavisinin tek yöntemi neye alerjiniz olduğunun iyi tespit edilmesi ve tespit edilen alerjenlerden uzak durulmasıdır.
devamını gör...

stigmata

kökeni yunanca olan bir çok bilim alanında kullanılan stigma kelimesinin çoğuludur. ayrıca hz. isa'nın çarmıha gerilişinde vücudunda oluşan yaraların , lekelerin ve hatta hissettiği acının duyarlılığıdır.
orta çağlarda stigmata esirlere ya da kölelere uygulanan yakılmış ya da dövme ile yapılmış bir işareti ifade etmektedir.hz.isa'nın çarmıha gerilişinin ardından assisili francesco' gördüğü rüya ve pavlus'un galatlar'a yazdığı bir mektupta yazdıklarından sonra bu kişilerin taşıdıkları izlere stigmata benzer izleri taşıyan kişilere stigmatic denildi.
assisili francesco, ölümünden iki sene önce gördüğü rüya şöyle idi;

francesco dua ederken, altı kanatlı bir melek azize göründü. melek yaklaştıkça, francisco onun çarmıha gerilmiş olduğunu fark etti ve meleğin isa olduğuna karar verdi. görüntü karşısında, sevinçle birlikte acı ve kederi de hissetti. melek yanından ayrıldığında francesco'nun ellerinde, ayaklarında ve vücudunun yan taraflarında tıpkı isa'nın sahip olduğu gibi yaralar oluşmuştu.

pavlus'un galatlar'a yazdığı bir mektupta ise şöyle diyordu;

"bedenimde isa'nın sahip olduğu yaraları taşıyorum."

stigmata yani asıl stigmata hiçbir fiziki sebebi olmadan bedende belirgin şekilde ortaya çıkmasıdır ya da görülmeyen ancak kişinin hissettiği acıdır. stigmata oluşurken kişi gerçek hayatta izler oluşurken acı çekmezler. ancak bu izler herhangi bir virüs yada darbeye maruz kalmadan oluştuğu için tedaviye dayanır ve kendi kendine geçmediği takdirde iyileşmezler. hatta hristiyanların inancına göre hz.isa'nın çarmıha gerildiği zamanlarda tekrar tekrar oluşmaya ve kanamaya devam eder. stigmata ile ilgili tuhaf olansa stigmatic olan kişilerin çoğunluğunun kadın olmasının dikkat çekmesidir. bilinen ilk kadın stigmatic kutsal christina‘dır. hala günümüzde bildirilen stigmata olduğu bilinmekle beraber farklı kaynaklarda 100-350 arasında değişmektedir bu rakamlar.
bilim insanları stigmata'nın psikosomatik bir rahatsızlık olarak kabul etmekte ve ruhsal olarak hz isa'nın bedenine büründüğünü ve bu yaraların oluşmasına sebebiyet verdiğini düşünmektedir. bedeninde stigmata taşıyan insanlara ise "stigmatik" denilmektedir.
günümüzde de açıklanamayan şekilde stigmataolduğu düşünülen kişiler bildirilmektedir. stigmata gösteren kişilerden biriside hindistan'da bir çocuk olmuştur.
buradan
devamını gör...

tiroit hastalıkları

adem elmasının hemen altında yer alan iki adet bezden oluşan ve hormon üreten organın büyümesi, küçülmesi ile hormon üretip üretmemesiyle meydana gelen hastalıklardır.
tiroid bezinin normalinden az ya da aşırı hormon salgılaması diğer organların da hızlı ya da yavaş çalışmasına sebebiyet vermektedir. benzetme yapacak olursak tiroid bezi vücudun gaz pedalı gibidir. bir hormon düşünün ki düşünce hızından, hareket hızına kadar vücuttaki her şeyi etkiliyor.
hipofiz bezinden salgılanan tsh hormonu kan yoluyla tiroid bezine gelerek t3 ve t4 hormonlarının tiroid bezinden salgılanmasını sağlar dolayısıyla tiroid bezinin çalışmasını yönlendiren de hipofiz bezidir.
tiroid bezinin büyümesi guatr ‘ a sebep olurken, tiroit hormonunun az olması ya da iflas etmesi hipotiroidi, tam tersi olarak tiroid hormonunun çok salgılanması hipertiroidi oluşumuna sebep olur.
hipotiroidiolan kişilerde vücuttaki her şey yavaşlarken, saç dökülmesi, cilt kuruluğu, kabızlık, görme bozukluğu, kas kayıpları, uyku apnesi ve kilo artışı görülmekte.
hipertiroidi olan kişilerde ise vücuttaki her şey hızlanır ve dolayısıyla kilo kaybı artar, vücut ritmi bozulur ,kişi daha hareketli bir insan haline geleceği içinse daha çok terleme yaşanır.
eğer ki hipertiroidi ile birlikte tiroid bezi de büyüme yapıyorsa guatr meydana gelir. vücutta belirgin şekilde gözlemlenebileceği gibi yutkunmada zorluk, solunum zorluğu, sık görülen baş ağrıları meydana gelir.
bir hormon tüm vücudu yönetebilir mi evet yönetebiliyormuş . aslında tanısı ve tedavisi mümkün olan bu rahatsızlıklar yapılacak olan basit bir check-up la tespit edilebiliyor. küçük bir organ ve basit bir hormon olarak önemsenmeyen rahatsızlık sinirleri kasları etkileyerek etkilenen organa göre uzuv kayıplarına kadar yol açmaktadır. doktor kontrolünde alınacak bir iki ilaç sağlıkla geçirilecek bir hayattan daha değerli değildir.
devamını gör...

dna

spiral şeklinde dönerek uzayan bir merdiven ya da fermuara benzeyen , bedenimizde yaşayan her hücrenin çekirdeğinde bulunan deoksiribonükleik asit.
dr. joe dıspenza 'nın tanımıyla;

dna'yı bedeninizdeki bir hücrenin çekirdeğinden alır onu uçtan uca uzunlamasına yatırırsanız, yaklaşık olarak 1,8 m. uzunluğundadır. bütün bedeninizdeki tüm dna'ları alıp onları uçtan uça sererseniz de güneşe kadar 150 defa gider gelir. fakat gezegendeki yedi milyar insanın dna'larını alıp onları bir arada şöyle elinizde sıkarsanız da, bir pirinç tanesi kadar yer kaplar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dna lar genleri oluşturan uzun yapılar ve kim olduğumuza ne olduğumuza dair ham olan tüm bilgilere ve bedenin yaşlanma sürecini etkileyecek komutlara sahip birimlerdir. dolayısıyla dna daki hatalı yerleşim ve eşleşmeler genlerde değişikliklere sebep olmaktadır. bazı rahatsızlıkların dna ve gen kalıtımlarıyla bir sonraki nesile aktarıldığı yada yaşanılan sürede yapıların değişerek vücut yapısında deformasyona ,hastalıklara sebep olduğu bilinmekte .daha doğrusu düşünülmektedir.
dr. joe dıspenza 'nın bir araştırmasında;
başlarında harvard psikologu olan ph. d. ellen langer 'ın olduğu 70/80 yaşlarında olan 8 kişilik gruplarla 5 er günlük yapılan bir deney sonrasında ilk gruptaki kişilerin plasebo etkisiyle kişilerin bedenlerinde ki yaşlılığa bağlı deformasyonların ,hastalıkların düzeldiği gözlendiğini langer şöyle rapor ediyordu;

"araştırmanın sonunda, bu adamlarla futbol oynuyordum —elle oynuyorduk, ama yine
de hala futboldu— bazıları bastonlarını bir kenara bıraktılar. araştırmacılar boyda, ağırlıkta ve yürüyüşte gelişmeler bulguladılar. duruş şekilleri değişmiş olduğundan boylan uzamıştı ve eklemleri daha esnek hale gelmeye başlamış, artritleri azaldıkça parmaklan uzamıştı. görüşleri ve duyuşları daha iyi hale gelmişti. elleriyle kavrama güçleri artmıştı. hafızaları keskinleşmiş ve zihinsel kavrama testlerinde daha başarılı sonuçlar elde etmişlerdi

bu deneyler ve dr. joe dıspenza'nın araştırmaları ileri bir zamanda dna ve genlerin plasebo etkisiyle düzeltilebileceğine ışık tutarak daha sağlıklı ve genç görünümlü nesiller oluşturabilir mi? bir kod deposu olan dna da kodlarda değişiklik yapmak mümkün mü?
kısacası üzgün hissettiğimizde vücudumuzda kimyasallar üretip hasta olabiliyorsak iyi ve olması gerekeni düşünüp beynimizi ve düşüncemizi yönlendirerek dna ve genlerimizin daha iyi bir hale getirebiliriz.
devamını gör...
devamı...

otobiyografi

öz yaşam öyküsü. yazar kendi hayatını kendi gördüğü haliyle anlatır. bir insanın kendi hatalarını doğrularını objektif görebilmesi zordur bu nedenle otobiyografi yazılabilecek en zor edebiyat şeklidir bence. kendi hayatından davranışlarından bahsederken çevresindeki insanlardan detaylı bilgiler ve görüşler alarak bunu toparlayıp yazabilmek maharet işidir.

otobiyografiye en güzel örneklerden biri olduğunu düşündüğüm portia nelson'un 'beş kısa fasılda otobiyografi' sidir.
hepimizin hem basit hem derin bir özeti gibi, hepimizin kendine bile itiraf edemediği hatalarını ,hikayesini, yaşamında bilerek yada bilmeyerek yaptıklarını anlatmış. bazen başka yol bilmediğimizden tekrar tekrar yürüdüğümüz yollar, önceden farkına varmadan yaptığımız sonraları ise yaptıktan sonra fark edip ''yine nasıl aynı şeyleri aynı şekilde yaptım'' diyerek kendimize kızdığımız alışkanlıklar ,olayların akışına otomatik olarak verdiğimiz tepkiler var.
bazen alışkanlıktan, bazen yolu bulamadığımızdan, bazen kolayı seçmemizden, bazen yorulmaktan gireriz çukurlara. ancak bunlar aslında bizim tercihlerimizle gerçekleşen şeyler olmasına rağmen bu benim suçum değil benimle ilgili değil diyoruz ve o çukurları kazanı suçlamaya başlıyoruz istemsiz. garip olansa öğrenene kadar tekrar tekrar aynı hatayı yapmak. belki de bir destek bekliyoruz elini uzatacak birini istiyoruz .insan hatalarıyla var önemli olan bilinçli farkındalık ve öz şefkat becerilerimizi geliştirebilmek. hataları fark edip kabullenebilmek, alışkanlıkları değiştirmek, başka yolları bulmak kolay değil elbette zaman alır her değişim de dönüşüm de. fakat bu şekilde yavaş yavaş kendimizi güvende hissederek kendimizi tanıyarak ne yaptığımızın farkında olarak yeni alışkanlıklar edebiliriz.

ara sıra yayınlanma da kendimiz için bir otobiyografi yazmak ya da en azından yazmaya çalışmak gerek.


ı.
sokakta yürüyorum.
kaldırımda derin bir çukur.
düşüyorum içine. kayboluyorum. çaresizim.
benim suçum değil.
içinden çıkmam epey zaman alıyor.
ıı.
aynı sokakta yürüyorum.
kaldırımda derin bir çukur.
yine görmüyorum. yine içine düşüyorum.
aynı yerde olduğuma inanamıyorum.
benim suçum değil.
içinden çıkmam yine zaman alıyor.
ııı.
aynı sokakta yürüyorum.
kaldırımda derin bir çukur.
orada olduğunu görüyorum, yine de içine düşüyorum.
bir alışkanlık. benim suçum. nerede olduğumu biliyorum.
hızla çıkıyorum.
ıv.
aynı sokakta yürüyorum.
kaldırımda derin bir çukur.
çukurun etrafını dolanıyorum.
v.
başka bir sokaktan yürüyorum.
devamını gör...

insan beyni

bedenin en üst yönetim merkezi olan karmaşık bir organdır ve kas değildir. yaklaşık 1 litre su, 160 gram yağ, 110 gram protein, 15 gram şeker ve 10 gram da tuzdan oluşsa da merkezi sistemin bir parçasıdır. milyonlarca nöron 'dan oluşur bu sayede vücudumuzun hareketlerinin ve düşüncelerimizin oluşması sağlanır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
insan beyni daha anne karnında büyümeye başlar ve yirmili yaşlarda fiziki gelişimi yavaşlamış hatta durmuş olsa bile sinirsel ağları gelişmeye devam eder. insan beyninin gelişebilmesi ve vücut için gerekli işlevleri yerine getirmesi için beynin yapı maddesi proteindir bunun için yegane gerekli olan enerji kaynakları ise oksijen ve şekerdir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
beyin dört bölümden oluşur .“yüzde onunu kullandığımız” gibi bir şehir efsanesinden ziyade her gün bu organın tamamı çalışmakta ve her bir noktası insan için gerekli işlevleri yerine getirmektedir. milyonlarca sinyal ve ileti saliseler içerisinde nöronlar aracılığıyla değerlendirilip, beyinde daha önceden kayıtlı olan eski bilgilerle mukayese edilerek, nöronlar arası yeni bağlantılar kurar ve vücudun ne yapması gerektiği konusunda en uygun cevabı verir. bu nedenle insan beyni vücut dışındaki olaylara da en duyarlı organdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fiziksel olarak kafatası içinde koruma altında olan insan beyni dışarı çıkarıldığında küflenmiş peynir gibi koksa da ara sıra varlığından haberdar olunup kullanılması gereken bir organdır. hali hazırda henüz hakkında keşfedilmemiş cevaplanmamış milyonlarca soru olsa dahi.
devamını gör...

rüya

kiminin geçmişi kiminin se kehaneti . bilinçaltının yansıması ya da oyunu. insan beyni hala sırlarla dolu rüyalarsa bu gizemlerden bazıları.
bilimsel olarak uykunun rem evresinde gerçekleşen işitsel ve görsel algıya bağlı duyguların tamamıdır.
rüyalar milattan önceki dönemlerden beri araştırılan söz konusu olan olgulardır. hem bilimsel hem de ruhani yanlarıyla ilgi çekici bi odak olmuştur. o dönemlerde kâhin ve büyücülerin en önemli görevlerinden biri rüyaları yorumlamak olmuştur.
sigmund freud beynimizin kendi işleyişinden kaynaklandığını , baskılanmış olan isteklerimiz ve arzularımız tatmin edilmekte olduğunu öngörerek dolayısıyla bu istek ve arzuları gerçeklemesinin dilek gerçekleşmesi olduğunu söylemiştir.
ruhani ve dini olarak bakıldığında ise bir çok hadiste hz. peygamber'in rüyalarına hatta yorumlarına yer verilmiştir. bazı islam alimlerine göre ise zümer sûresinin 42. âyeti üzerinden açıklamalar yapılmıştır. bu ayete göre ;

allah’ın ölmek üzere olanların canını aldığı, ölmeyenleri de uykularında -bedenlerinden alıp kendilerinden geçirdiği-, ardından ölümüne hükmettiği kimselerin canlarını yanında tuttuğu, ötekilerini belli bir süreye kadar salıverdiği bildirilmektedir

rüyaların oluşumunda her hâlükârda biyolojik ve psikolojik unsurlar yer almaktadır. dini olarak rahmânî rüya, şeytânî rüya, nefsânî rüya olarak üç çeşit rüya vardır. bilimsel olarak ise daha fazla çeşidi olduğu bilinmektedir. bilinçli rüya, gerçek rüyalar, tekrarlayan rüyalar bir kaç tanesidir. astral seyahat denilen ruhun bedenden ayrılması olayının da bir tür rüya görme durumu olduğu ve bilimsel bazı araştırmalara göre rüyaları rüya gören kişi tarafından bilinç eğitimi ile yönlendirilebildiği söylenmekte ancak bu konudaki araştırmalar tam net olarak bilgi sunmamaktadır.

bazı ressamlar tarafından rüyalar da sanata dönüştürülmüştür.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
''rüya'', henri rousseau

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
“şövalyenin rüyası”, antonio de pereda.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yakub’un semavi ilham kaynaklı olduğuna inanılan rüyası, ferdinand bol.

resim kaynağı: vikipedi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim